Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/2 E. 2022/122 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/2 Esas
KARAR NO : 2022/122

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2020
KARAR TARİHİ : 13/09/2022

Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 23/10/2020 tarih 2020/103 Esas ve 2020/280 sayılı kararı ile davanın YETKİSİZLİĞİNE karar verilmiş ve dosya Mahkememiz işbu esasına kaydedilmiş olmakla Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davacı şirketin “…”, “…”, “…”, “… ”, “…” ve benzeri ibareli markaların sahibi olduğu; Türkiye genelinde 650 adet … markası adı altında mağaza işletmekte olduğunu, dünya çapında 33 ülkeye ihracat yaptığını, … markası adı altında ayakkabı, bot, çizme, terlik, patik, kemer, çanta vb. ürünü sattığını, davalı …’ın davaya konu tescilli markalarının 24.07.2015 tarih ve … başvuru numarası ile başvurulan ve 19.08.2016 tescil tarihli “…” ibareli marka, 02.05.2017 tarih ve … başvuru numarası ile başvurulan ve 28.09.2018 tescil tarihli “…” ibareli marka, 31.05.2019 tarih ve … başvuru numarası ile başvurulan ve 13.11.2019 tescil tarihli “…” ibareli markaları olduğunu, söz konusu numaralarının TPMK nezdinde … ve …. sınıflarda tescilli olduğunu ancak söz konusu tescillerin hukuka aykırı olduğunu, davalı …’ın söz konusu markalarını tescil ettirmek istemesinin müvekkilinin 6769 sayılı SMK ve 556. Sayılı KHK ile koruma altına alınan haklarına aykırılık oluşturduğunu, 556 sayılı KHK madde 6. “Bu kanun hükmünde kararname ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir” hükmünü amir olduğunu, davalı tarafından başvurusu yapılan … ibareli … başvuru no.lu markasına yönelik … 4. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan … e. sayılı davada ilk derece mahkemesince verilen red kararına karşın YARGITAY 11. HD tarafından kararın davacı lehine bozulduğunu, davacı şirkete ait dava konusu …. markasının TPE nezdinde … ve devamı sınıflarda tescilli olduğunu, aynı zamanda TPE nezdinde tanınmış marka olarak tescil edildiğini, aynı zamanda SMK’nin ilgili hükümlerinden de anlaşılacağı üzere tanınmış markalar, sadece tescilli olduğu sınıflarda değil tüm sınıflar bakımından kanun koyucu tarafından koruma altına alındığını, davacı firmaya ait “…, …, …, …, …” ibareli markalardan davalının habersiz olmasının mümkün olmadığını, bu durumun davalı şirketin faydalanma kastını gösterdiğini, üst düzey bilinç seviyesindeki tüketici nezdinde dahi davalı markalarının davacıya ait … markasının alt bir markası veya marka serisi olarak değerlendirileceğini, davacı şirkete ait 2001 yılında tescil edilmiş olan … markasının 3 harften oluştuğunu, davalının markasının … kelimesine ekleme yapılmak sureti ile oluşturulmuş ibarelerden oluştuğunu, davalı … kelimesine … harfini getirerek … kelimesine ek birkaç ibare ile oluşturulmuş olan markaların tüketici nezdinde alt veya üst marka anlaşılacağını, halkın markayı kullanan işletmelerin aynı olduğu yanılgısına düşmesi veya düşürülmesi durumu dolayısıyla da markalar arasındaki sulandırma ihtimalinin olduğunu, somut uyuşmazlığın konusunu oluşturan iltibas bakımından Yargıtay’ın orta bilinç düzeyindeki nihai tüketici kavramını esas aldığını, davalıya ait markanın davacının yeni bir ürün grubu, bir alt markası olarak algılanacağını, reklam ve tanıtımı yapılmış … markasının tanınmış marka olarak tescilinin sektörde lider firma olduğunun kanıtı olduğunu, davalıya ait söz konusu markaların, KHK 8/4 ve SMK’nin ilgili hükümlerine göre markanın korunması ile ilgili tüm hukuki normları ihlal ettiğini,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2004/4268 E. 2005/2362 K 10.03.2005 tarihli içtihadında tanınmış marka sonradan tescil edilmiş bir marka arasında iltibasın varlığı değerlendirildiğinde, iltibasa konu markalar farklı sınıflarda tescil edilmiş olsa bile tanınmış markanın korunacağının ortaya konduğu; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 2018/275 E. Ve 2019/2246 Karar sayılı ile karara bağlanan “…” ibareli markanın müvekkile ait markalara
özellikle de “…” tanınmış markasına ve “…” ibareli markalarla karıştırılma ihtimalinin olduğundan usul ve yasaya aykırı olan BAM kararını ortadan kaldırdığı belirtmiş, Markaların 3. şahıslara devrinin önlenmesi adına ihtiyaten tedbir konulmasına, davaya konu… sayılı …sayılı … markasının ve … sayılı …markasının hükümsüzlüğüne, … tescil numaralı “…” markasının … tescil numaralı “…” markasının ve … tescil numaralı “…” markasının sicilden terkinine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine sunulan cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalının … adı altında Kanada, Kuzey Amerika, Avrupa, Türkiye ve Ortadoğu da faaliyetlerini sürdürmekte olduğu; yapmış olduğu hizmetlerin liderlik gelişimi, profesyonel koçluk hizmetleri, mentorluk projelendirmesi ve eğitimi, fasilitasyon, kurumlar ve şahıslar için liderlik eğitimleri, satış koçluğu, ebeveyn koçluğu gibi hizmetler olduğunu, davaya konu edilen … tescil numaralı … ibareli markanın 28.09.2018 tarihinden buyana… nice sınıflarında, … tescil numaralı … ibareli markanın 19.08.2016 tarihinden bu yana … ve … numaralı nice sınıflarında;… tescil numaralı flowglobaltalks ibareli markanın 13.11.2019 tarihinden buyana … nice sınıflarında davalı adına tescilli olduğunu, davacının dava dilekçesinde …, …, … markaları ile ilgili ileri sürdüğü hususların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı markasına ilham veren/kaynak oluşturan bilimsel, psikolojik bir model olan …modelinin bilimsel psikolojik model olduğunu, burada motivasyon kişinin içinden geldiğini, zihnin sekiz duyusal durumunu tanımladığını, kişinin zor fakat eğlenceli bir aktiviteye odaklandığında zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı, zamanın bir kişi için aktığı (flow-akış) böylece kişilerin sorunlardan ve kaygılardan uzaklaşarak mutluluğu yakalamasını sağladığı bir yaklaşım olduğunu, davalının … metodu kullanılmak suretiyle yerli ve yabancı birçok firmaya danışmanlık hizmeti verdiğini, bu hizmet kapsamında “….” metodu da kullanılmak suretiyle firmaların orta ve üst düzey yöneticilerine iş alanındaki performanslarının artırılması ve gelişimi için oluşturduğu modüllerle eğitim ve danışmanlık hizmeti/koçluk hizmeti başta olmak üzere ilişki ve süreç geliştirmenin yanı sıra yönetimsel performans, gelecek planlaması, integral liderlik karizması ve yaratıcılık ile Perakende Satış/ Strateji Simulasyonları konularında pek çok yerel ve uluslararası kuruma hizmet vermekte olduğunu, bu hizmetlerin başlıcalarının liderlik gelişimi, profesyonel koçluk hizmetleri, mentorluk projelendirmesi ve eğitimi, Fasilitasyon, (fasilitasyon kişilerin kendi sorunlarını çözmelerinde yol gösterme ve bu yolda alınacak hedeflere ulaşabilmeleri konusunda yönlendirme becerisidir.) kurumlar ve şahıslar için liderlik eğitimleri, satış koçluğu, ebeveyn koçluğu gibi hizmetler olduğunu, bu alanda uluslararası sertifikalara sahip olduğunu, Eğitim verdiği ve danışmanlık yaptığı firmalar arasında …, …,…, …, …Bankası, …, …, …, …, …, … gibi yerli ve yabancı pazarın önde gelen firmaların olduğunu, davacı yan markaları ile davalı markaları arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunmadığını, benzerlikten söz edebilmek için işaret benzerliği, emtia benzerliği, karıştırılma ihtimali, hedef tüketici kitlesinin dikkat düzeyi şartlarının oluşup oluşmadığının göz önünde bulundurulmasının ve bu dört şartın aynı anda gerçekleşmesinin gerektiğini, davacıya ait … ortak esas unsurlu markalar ile davalıya ait …” “…” “…” markalarının tali unsurları ile … esas unsurlu markalardan bütünsel yaklaşım açısından farklı olduğunu, … esas unsurlu markaların serisi olma algısı yaratmadığı gibi … markasının … harfinin yazımında yer alan hoparlör benzeri şeklin markayı … markalarından uzaklaştırdığını, davalı markalarındaki tali unsurun müvekkil markasının bütünsel durumu, … ibaresindeki “…” harfi yerine dizayn edilmiş hoparlör benzeri şekil, kısmi benzerliği iltibas anlamında bertaraf etmeye yeterli olduğunu, davacıya ait … markası ile … markası arasında fonetik bir benzerlik bulunmakta ise de, her iki ibare arasında kavramsal olarak farklılık bulunduğunu, davalı markalarında şekil unsurlu özgün bir yazım stili kullanıldığını, bütünsel olarak markalar arasında farklılıklar bulunduğunu, fonetik benzerliğin iltibas tehlikesi yaratmak için yetersiz kaldığını, davalı adına tescilli ve davaya konu edilen “…”, “…” ve “…” markalarının içerdiği “…” kelimesinin anlam itibariyle de davacı yan markaları ile iltibas oluşturabilecek mahiyette olmadığını,…’un İngilizce bir kelime olduğunu, “akış, debi, akım, cereyan, akıcılık” anlamlarına geldiği ve bilimsel bir psikolojik metottan ilham aldığını, davacı tarafın markası olan “…” harflerinin bilinir bir manasının olmadığını, aksi durumun kabulü “…” harfleriyle başlayan veya başlaması muhtemel her türlü markaya (Ör: Flok, flower, flora, floresan v.s.) kendinden menkul bir yasak getirmek manasına gelir ki bunun da haklı ve hukuki sebebinin yok olduğunu, uyuşmazlık konusu markalar; karşılaştırılan işaretler arasındaki farklılıklar markanın kapsadığı mal ve hizmetin orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izlenim dikkate alındığında dava konusu işaretlerin tertip tarzı, içerdiği kelime ve şekil unsurları, anlamları ile her iki markanın tescili istenen emtia sınıfı birlikte gözetildiğinde, var olduğu iddia edilen benzerlik olgusunun iltibasa yol açacak nitelikte olmadığını, davalıya ait markaların hizmet markası olduğu ve davacı markaları ile faaliyet alanları itibariyle birbirinden tamamen farklı olduğunu, davalının işletme destek hizmetleri meslek grubunda faaliyetini sürdürdüğünü, dava konusu markaların ise hizmet markası olduklarını, davacı yanın ise ayakkabı ve ayakkabı yan sanayi meslek grubunda faaliyetini sürdürmekte olduğunu, markalarının bir ticaret markası olduğunu, dolayısıyla karıştırılma ihtimalinin olmadığını, davacının tanınmışlık iddiasının haksız olduğunu, zira SMK m.6/4 uyarınca tanımış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvurularının aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedileceğinin belirtildiğini, yine SMK m.6/5 uyarınca tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedileceğinin öngörüldüğünü, dolayısıyla tanınmış markaların başka mal veya hizmetlerde kullanılmasının engellenmesi için tanınmış markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanılmasından haksız bir yararın elde edilmesi, markanın itibarına zarar verilmesi, markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin gerektiğini, Tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde kullanılmasının markanın itibarına zarar verip vermediği, haksız yarar sağlayıp sağlamadığı hususlarının her somut olayın niteliğine göre değerlendirilmesinin gerektiğini, marka sahibinin markanın tescilli olduğu tüm sınıflarda değil sadece tanınmış marka imajının söz konusu olduğu/tanınmış marka niteliğinin bulunduğu mal ve hizmetler esas alınmak suretiyle üçüncü kişi tarafından markanın kullanılacağı mal ve hizmetler arasındaki ilişkinindeğerlendirilmesinin gerektiğini, davacının ve davalının markalarının kullanıldığı alanlar değerlendirildiğinde davalının markalarının davacının markalarını akla getirmediğini, haksız yere faydalanma ve itibarını zedeleme durumunun söz konusu olmadığını, davalıya ait “…” markasına karşı davacı tarafça açılan davanın davacı taraf lehine bozulmuş ise de ilk derece mahkemesince direnme kararı verildiğini belirtmiş davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının yetki itirazının yerinde olmadığını, davacının yerleşim yerinin yetkili mahkemeler olduğunu, müvekkili markasının … Sınıflarda tescilli olup aynı zamanda TPE nezdinde “Tanınmış Marka” (maruf marka) olarak tespit edildiğini, tanınmış markaların sadece tescilli olduğu sınıflarda değil, tüm sınıflar bakımından kanun koyucu tarafından koruma altına alındığını, davalı şirketin tescil talebinin müvekkili firmanın tanınmışlığından yararlanmak amaçlı ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili firmaya ait “…’, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ibareli ve başkaca tescilli markalarından habersiz olmasının mümkün olmadığı gibi tescil ettirmek istediği “…” markasını da iltibas sureti ile oluşturmuş olması davalı şirketin, müvekkil şirkete ait tescilli markalarının tanınırlığından faydalanma kastını göstermediğini, şu ana kadar “…” markası ile müvekkilinin milyonlarca müşteriye ulaştığını, ayrıca değil orta bilinç düzeyindeki tüketici üst düzey bilinç seviyesindeki tüketici nezdinde dahi davalı markası olan “… markasının müvekkiline ait “…” markasının alt bir markası veya marka serisi olarak değerlendirileceğini, dolayısıyla da her iki marka arasındaki aynilik derecesindeki benzerlik dolayısıyla iltibasın varlığının ortada olduğunu, açıklanan nedenlerle davalının müvekkiline ait markalarına tecavüzün önlenmesini ve menini, davalı markalarının hükümsüzlüğünü, davalı markalarının sicilden terkinini ve yargılama gideri vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine sunulan ikinci cevap dilekçesinde özetle; Sınai Mülkiyet Kanunu 156/5 maddesine göre Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, müvekkili sınai mülkiyet hakkı sahibi olduğu müvekkili aleyhine ikame edilecek davalarda yetkili mahkeme SMK 156/5 maddesi gereği müvekkilinin ikametgahı mahkemesi olduğunu, müvekkilinin ikametgahı “…” olup yetkili Mahkeme … Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafın talep sonucunu davasını değiştirmesine ya da yeni dava eklemesine kesinlikle muvakafatları bulunmadığını, dava konusu edilen ve müvekkiline ait “…”, “…” ve “…” markaları müvekkili adına tescilli ve yasal olarak koruma altında olduğunu, hukuki olarak koruma altında olan bir markanın kullanılması suretiyle davacının marka hakkına tecavüz edildiği iddiasının hukuka uyar yönü bulunmadığını, davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinde de yine müvekkiline ait “…” markası ile ilgili olarak YİDK kararının iptali için açtıkları davada mahkemece verilen kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu beyan ettiğini, davanın lehlerine sonuçlandığı algısı yaratmaya devam ettiğini, cevap dilekçelerinde de belirttikleri üzere davacı … A.Ş. tarafından müvekkil … ve Türk Patent Enstitüsü aleyhine … 4. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası nezdinde Türk Patent Enstitüsü YİDK’in 12.08.2015 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle ikame ettiği davada verilen karar her ne kadar Yargıtay tarafından bozulmuş ise de dosyaya ibraz ettikleri mahkeme ilamından da görüleceği üzere ilk derece mahkemesi önceki kararında aynen direndiğini, yani davaca tarafça iddia edildiği üzere davacı lehine verilmiş bir karar bulunmadığını, henüz usulen kesinleşmemiş bir karar mevcut olduğunu, davacı yan markaları ile müvekkili markaları arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunmadığı gibi anlam itibariyle de farklı olup iltibasa yol açacak nitelikte olmadığını, müvekkili markasına ilham veren … (akış) … , psikolojik bir metot olduğunu, müvekkilinin bu metodu kullanılmak suretiyle yerli ve yabancı birçok firmaya danışmanlık hizmeti verdiğini, tanınmış markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanılmasının markanın itibarına zarar verip vermediği, haksız yarar sağlayıp sağlamadığı hususları her somut olayın niteliğine göre değerlendirilmesi gerektiğini, bir markanın tanınmış olması o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şartta engel olunacağı anlamına gelmeyeceğini, müvekkilinin markalarını kullandığı alan ile davacının markalarını kullandığı alan değerlendirildiğinde müvekkili markaları davacı markalarını akla getirmediğini, davacı markalarından haksız yere faydalanması veya itibarını zedelemesi mümkün görünmediğini, açıklanan nedenlerle Yetkiye yönelik itirazımızın kabulü ile öncelikle davanın yetkisizlik nedeni ile reddine, Müvekkil adına kayıtlı markalar üzerine konulan 20.03.2020 tarihli markanın 3. Kişilere devrinin önlenmesine dair tedbir kararının teminatsız olarak kaldırılmasına, Her hâlükârda haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan deliller ve TPMK kayıtları celp edilmiş olup davalı … adına …, …, … ve … ŞİRKETİ adına …, …,…, …, …, … sayıyla kayıtlı markalara ilişkin, kullandığı ürün ve hizmet listesini ve tescil belgesindeki bilgilerin aynısını içerir onaylı renkli sicil kayıtları dosya içerisine alınmıştır.
TPMK tarafından 23/03/2020 tarihli cevabi yazıda ayrıca …. sayıyla kayıtlı marka sahibi adına hüküm ifade etmediği, … sayıyla kayıtlı markanın koruma tarihi 02/11/2019 tarihinde süresinin dolduğu (Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler hâlinde yenilenir.Yenileme talebinin marka sahibi tarafından koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı ay içinde yapılması ve aynı süre içinde yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması gerekir. Bu süre içinde talebin yapılmaması veya yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulmaması hâlinde, yenileme talebi, koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde ek ücretin ödenmesi şartıyla da yapılabilir.) şeklinde belirtilmiştir.
…. 1. FSHHM’nin 23/10/2020 tarih … esas … karar sayılı kararı ile dosya mahkememiz gönderilmiş, mahkememizin 08/04/2021 tarihli celsesinde “…Dosyanın Mahkememizce resen seçilecek bir akademisyen marka vekili bilirkişi, bir kişisel gelişim alanında uzman bilirkişi, bir ayakkabı sektör bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle tanınmışlık iddiaları ve markaların benzerliğine ilişkin iddialar, tescilli oldukları sınıflar da göz önünde bulundurulmak sureti ile ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporu tanziminin istenilmesine…” karar verilmiş olup, Alınan Bilirkişi Raporunda özetle; 1.Davalının “…” unsurlu üç markası ile davacının “…” unsurlu markaları arasında işitsel ve harf sıralamasına dayalı benzerliğin bu markalardaki diğer görsel unsurlarla bertaraf edildiği ve işaretler arasında kavramsal farklılığın bulunduğu;
2.Davacının “…” markası ile davalının “…” ibaresini içeren her üç markasının … Sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetlerinde” örtüştüğü; somut olaydaki davalının eğitim, öğretim ve sempozyum hizmetlerini sunduğu ve hitap ettiği ortalama tüketici kesiminin yüksek dikkat seviyesi, alacağı eğitimin içeriği, eğitim konularının niteliği (yaşam koçluğu, mentorluk, alternatif yaşam stilleri), bu eğitime ayırdığı süre, eğitim kurumu araştırırken harcadığı zaman ve ödediği ücret gibi unsurlar birlikte ele alındığında davalının “…” unsurlu her üç markasının, davacının … sınıftaki markası olan “…” markası ve davacının farklı sınıflarda tescilli diğer “…” unsurlu markaları ile karıştırılma ihtimali/riski yaratmayacağı;
3. Davacının SMK m.19/2 ve m.25/7 uyarınca “…” ibareli markalarını dava tarihi öncesinde … sınıfta beş yıldır kullandığını gösteren bir delilin dosya içeriğinde tespit edilemediği;
4.Davacının “…” unsurlu markaları ile davalının “…” unsurlu her üç markasının 35. sınıftaki reklamcılık/ilan ve perakendecilik hizmetlerinde örtüştüğü; Ancak davalının hitap ettiği … sınıftaki ortalama tüketici çevresinin algısı ve sunduğu hizmetlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu kitlenin görsel ve anlamsal olarak birbirinden ayırabileceği taraf markaları arasında bu sınıf açısından da herhangi bir bağlantı (seri marka vs.) kurmayacağı
veya doğrudan karıştırılma ihtimali yaşamayacağı;
5.Davacının “…” unsurlu markasının SMK m.6/5 uyarınca 25.emtia sınıfında tanınmış marka vasfı taşıdığı; Ancak somut olayda SMK m.6/1’de aranan şartların karşılanmamasının yanı sıra, SMK m.6/5 hükmünde düzenlenen üç halin davalı yanca gerçekleştirildiğini gösteren delillere rastlanamadığı” yönünde görüş ve kanaati belirtildiği anlaşılmıştır.
İş bu dava marka hükümsüzlüğüne ilişkindir.
1-Davacının tanınmış marka iddiası;
6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire … tarih ve… s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440).
Tanınmış marka kavramının ne olduğu ortaya koyulduktan sonra, bunun tespitinin nasıl yapılacağı sorusuna cevap vermek gerekecektir.
Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır. TP’de -bağlayıcı olmamakla birlikte- WIPO tarafndan ortaya konulan bu kriterleri ayrıntılandırmak suretiyle şu kriterleri getirmiştir. (Paslı, Uluslararıs Antlaşmalar, s.451); “1.Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi), 2.Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurtiçi ve yurtdışı tesciller nelerdir?) 3.Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir? 4.Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafî olan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.) 5.Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.) 6.Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, hâlen devam etmekte olan marka, haksiz rekabet davaları, itiraz sayıları vb.) 7.Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir? 8.Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları. 9.Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, kârı, yurt çapında ve yurtdışında sahip olduğu dağıtım kanalları; şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.), 10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu? 11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb.kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı? 12.Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları ( marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir? 13.Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir? 14.Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (Ömek: sedece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları iine alan bir tescil.), 15.Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır? 16.Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari olan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu? 17.Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi? 18.Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.”
Tanınmışlığın tespitinde, marka sahibi tarafından yaptırılan promosyon ve tanıtım malzemeleri yanında ulusal basında veya gazetelerde markanın tanınmışlığını ortaya koyan reklam ve haberler de dikkate alınır. Bunun yanında yaygın kullanım alanı, toplum nazarındaki tanınmışlıkta dikkate alınır. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu yüksek bilinirlik düzeyi dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olaya dönüldüğünde; sunulan deliller ve heyet raporundaki değerlendirmeler dikkate alındığında; … markasının tanınmışlığı olgusunun ispatı bakımından … 4.FSHHM’nin …E. sayılı dosyasına sunulan 20.06.2017 tarihli bilirkişi raporunun ve 05.12.2017 tarihli ek raporun; … 1. FSHHM’nin … E., … K. tarihli kararının; Türk Patent Enstitüsünün … karar no.lu YİDK kararının; … 2.FSHHM’nin … E., … K. sayılı kararının; … 3. FSHHM’nin …E. sayılı dosyasına sunulan 19.01.2015 tarihli bilirkişi raporunun; … 3. FSHHM’nin …E., … K. sayılı kararında; … 3. FSHHM’nin … E. sayılı dosyasına sunulan 27.02.2014 tarihli bilirkişi raporunun irdelenmesi sonucunda davacının “…” unsurlu markasının 25. emtia sınıfında (ayak giysileri, ayakkabı ürünlerinde) tanınmış marka olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
2-Marka hükümsüzlük iddiası yönünden;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Karıştırılma ihtimali yönünden;
SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır. İki işaret arasındaki benzerlik, telaffuzdan, biçim ve anlam benzerliğinden, genel görünümden ve çağrışımdan doğabilir.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir. Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
Mal ve hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmadığı yönünden; karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi ile markaların benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcuttur. Buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. (Sevilay Uzunallı, Markanın Korunmasının Kapsamı ve Tazminat Talebi, Ankara 2012, s.83 vd.). Mal ve hizmetlerin aynılığı veya benzerliği değerlendirilirken yalnızca tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış mal ve hizmetler dikkate alınmalıdır; listede yer almayan, ancak fiilen kullanıldığı veya kullanılma niyeti olduğu belirtilen mal ve hizmetler değerlendirmede dikkate alınmayacaktır (Uzunallı, s.90).
Mal ve hizmetlerin aynılığı ile kast edilen durum açıktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isimle teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçeye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar da aynı olarak kabul edilecektir.
Nice sınıflandırması ve Türk Patent tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin ‘benzer’ olarak değerlendirilmesi de mümkündür ve aynı husus öğreti de kabul edilmektedir (Yasaman Hamdi, Marka Hukuku, Cilt II sh.779). Nitekim Yargıtay’da kararlarında bu yönde değerlendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır (Yargıtay kararları için bkz; Uzunallı, s.41 vd; Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul 2012, s. 253 vd.).
Somut olaya dönüldüğünde; Her ne kadar davacı markası 25.emtia sınıfında tanınmış marka ise de rapordaki tespitlerde taraf markaları arasında işitsel ve harf sıralamasına dayalı benzerliğin bu markalardaki diğer görsel unsurlarla bertaraf
edildiği ve işaretler arasında kavramsal farklılığın bulunduğu, davacının … sınıftaki markası olan “…” markası ve davacının farklı sınıflarda tescilli diğer “…” unsurlu markaları ile karıştırılma ihtimali/riski yaratmayacağı, davalının hitap
ettiği … sınıftaki ortalama tüketici çevresinin algısı ve sunduğu hizmetlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu kitlenin görsel ve anlamsal olarak birbirinden ayırabileceği taraf markaları arasında bu sınıf açısından da herhangi bir bağlantı (seri marka vs.) kurmayacağı veya doğrudan karıştırılma ihtimali yaşamayacağı tespit ve değerlendirmelerin dosya kapsamı ile uyumlu olduğu hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan rapor içeriği izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde yasal şartları oluşmayan ve sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile kalan 26,30 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/09/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸