Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/142 E. 2022/195 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/398 Esas
KARAR NO : 2022/176

DAVA : Tazminat (Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/12/2020
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Tüm dünyada …, … ve … yazılımlarının eser ve hak sahibi olduğunu, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası kapsamında davalı şirket adresinde yazılımlarının davalı şirket adresindeki bilgisayarlarda yasal olmayan halde kurulu, aktif ve çalışır durumda olduğunun tespit edildiğini, davalının faaliyet alanının yazılımlarını kullanmaya uygun bulunduğunu, bu şekilde mali haklarına mütecaviz tutum sergilediğini ve zarara uğradığını, yazılımlarının, geliştiricilerin yeni uygulamalar oluşturmalarını sağlamak üzere meydana getirildiğini ve bu alanda dünyada tek olduklarını belirtmiş FSEK 68 kapsamında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; 1988 yılında şahıs şirketinin, 1994 yılında bugünkü kurumsal kimliği ile kurulmuş olan köklü bir yazılım firması olduğunu, müşterilerinin ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda araştırmalar yapıp yazılımlar ürettiğini, bilgisayar yazılımları üretirken bugüne kadar profesyonel programlardan hep yararlandığını ve lisanslı yazılım kullanmanın önemini takdir edecek basirette olduğunu, kendisi de patentli yazılımlar üretmesi hasebiyle, fikri mülkiyet haklarına duyarlı ve bu konuda hassasiyeti bulunduğunu, bugüne kadar lisanssız yazılım kullanmadığını, fakat davacı yanca dayandırılan değişik iş tespitinin usule uygun olarak gerçekleştirilmediğini, kendisini temsilen tespit tutanağını imza eden “…” adlı kişinin temsile yetkili olmadığını, tespit konusu … adlı lisanssız yazılım bulunduğu tespit edilen bilgisayarın kendisine ait bulunmadığını, kötü niyetle davacının yetkili kıldığı bir satıcının, tespitin hemen sonrasında aynı gün tespitin hatalı detaylarını verip hukuki sonuçlarını birer tehdit unsuru olarak belirttikten sonra lisanslama için kendisinden 135,015 € + KDV talep ettiğini ve bu tutarın, dosya konusu yazılımın gerçek bedeli olmadığını, tespitte bilirkişinin sanki birden fazla lisans ihlali varmışçasına bir rapor düzenlemiş ise de bir lisansın, “… “…”, “…” “…, …” ifadesiyle diğer parçaları da kapsadığını, delil tespit raporunda dava konusu lisanssız yazılımın 03/03/2019 tarihinde yüklenmiş olduğunun tespit edilmekle, tespit tarihinin 26/06/2019 olduğuna göre, yaklaşık 3,5 aylık bir kullanım olasılığı bulunuyor ise de davacının zaten web sitesinden bu süre için deneme amaçlı yüklemelere izin verdiğini, bu boyut ve özellikle bir yazılımın bir bilgisayarda kurularak gerçek üretim amaçlı kullanılamayacağını beyan ve iddia ederek davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle; Tespit yapılan bilgisayarın davalı şirketin uhdesinde bulunduğunu ve tutanağı imza edip davalı adına beyanda bulunanla davalı arasındaki hukukun davaya etkisinin bulunmadığını, davalının denetleme sorumluluğunun varlığından kaynaklanan sorumluluğunun bulunduğunu, ürünün fiyatını belirlemenin kendi takdirinde bulunmakla, lisanssız kullanımlara yüksek fiyat uygulamasının kendi uhdesindeki politikasının gereği olduğunu, Değişik İş Raporunun sonuç bölümünde açıkça yazdığı üzere; ”… yazılımın bulunduğunu, programın çalışır durumda olduğunu, program formatında yapılmış çalışmalar bulunduğunu, programın aktif edildiğini, ve ana paketin dışında ek (…, …, … modül ve eklentiler kurulu olduğu” hususlarının tespit edildiğini, bahsi geçen …, … ürünlerinin ayrıca satıldığını ve bu programların davalı tarafından tek başına … satın alınmış olsa idi elde edilecek imkanı sağlamadığını, davalının ileri sürdüğü deneme sürümünün, resmi sitesinden indirilmesi halinde deneme lisansı belgesine sahip olmasının beklendiğini ve fakat davalının sunamadığını cevaben beyan ve iddia etmiştir.
Davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesinde özetle; Delil tespiti sırasında lisanssız yazılım bulunan bilgisayarın kime ait olduğunun tespit edilmeyip bu konuda soru dahi sorulmadığını, gün içinde adresinde, çalışanlar dışında stajyerler, misafirler ve teknik destek almaya gelen kişiler de bulunabildiğini, lisanssız yazılımın bulunduğu bilgisayarın envanterinde bir bilgisayar olmadığının ve ana programın diğer modülleri de içerdiğinin noter tespitinin yapıldığını, geliştirdiği ve ürettiği yazılımların davacının yazılımları ile ilgili bulunmadığını, davacı yazılımlarının kullanılarak üretilemediğini, raporda yer alıp davalı yazılımlarınca üretildiği tespit edilen çalışmaların kendi iştigal konusuna ilişkin olmadığını beyan ve iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmıştır.
Mahkememizin 15/12/2020 Tarihli Tensip Zaptının 11. Maddesi uyarınca ”…Mahkememiz 2019/128 sayılı D.İş dosyasının, işbu esas dosyasının arasına alınmasına…” yönünde karar verilmiş olup Mahkememizin 2019/128 D.İş Sayılı Dosyası Üzerinden Alınan 26/06/2019 Tarihli Bilirkişi Raporunda Özetle; ”Tespit isteyen yanın delil tespiti için bahsi geçen karşı tarafın “… LTD. ŞTİ.’nin …” adresinde bulunan işyerinin/ofislerinin açık ve faaliyetle olduğu, Karşı tarafın faaliyette ve açık olan işyerinde/ofisinde inceleme esnasında toplamda 7 adet bilgisayar olduğu görülmüştür. Tüm bulunan bilgisayarlarda tespit isteyen yanın talepleri doğrultusunda yapılan incelemeler sonucunda 1 adet bilgisayarda bahsi geçen “…” programlarının kurulu durumda olduğu, …” isimli Dizüstü bilgisayarda tespite konu olan “…” yazılım programının 03.03.2019 tarihinde kurulduğu, programın çalışır durumda olduğu, bu yazılım program formatında yapılmış olan çalışmaların bulunduğu ve “…” Lisans Kodu (Seri Numarası) ile programin aktif edildiği ve ana paketin dışında ek (…, …) modül/eklentilerin kurulu olduğu, Bilgisayarlarında kurulu/yüklü olan … yazılım programları ile ilgili tarafımıza karşı tarafça herhangi bir Fatura/Belge sunulmamıştır.” yönünde görüş ve kanaate ulaştıkları anlaşılmıştır.
Mahkememizin 04/11/2021 Tarihli Duruşma Zaptının 4. Maddesi uyarınca”…Dosyanın Mahkememizce resen seçilecek bir FSEK uzmanı ve bir bilişim uzmanı bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davaya konu yazılımın eser niteliği değerlendirilmek sureti ile bilişim uzmanı bilirkişi tarafından davalı tarafça bildirilecek olan adreste yerinde inceleme yapılarak bahse konu yazılımın hangi tarihte yüklendiği, kullanım durumu ve diğer taraf iddia ve savunmalarında geçen hususlar (tespite konu bilgisayarın kayıtlarda yer alıp yer almadığı inceleme sırasında sunulup sunulmadığı vd. hususlarda) irdelenmek sureti ile sunulan emsaller dikkate alındığında davacının yazılımın yüklenme ve dava tarihi itibari ile talep edebileceği miktarın ne olabileceği hususlarında bilirkişi raporu alınmasına…” yönünde karar verilmiş olup dosya incelenmek üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, sunulan 21/02/2022 Tarihli Bilirkişi Raporunda Özetle; … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin nezdindeki … D.İş dosyası kapsamında davalıya atfedilen “… adresinde bilirkişilik marifetiyle gerçekleştirildiği anlaşılan tespit incelemesi neticesinde 26/06/2019 tarih ve 10:30 saati itibariyle oluşturulan tutanağı davalı namına imza edenin “…” adı ve “Şirket Ortağı” vasfını kullanarak tutanağı imza ettiği gözlenmekle, “7 adet bilgisayar üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 1 adet dizüstü bilgisayarda … yazılımının kurulu ve çalışır durumda olduğunu, yazılımın …,…, … eklentileri ile birlikte kurulu olduğunu, programlar ile çizim tasarım faaliyetlerinde bulunulmuş olduğu tespit edilmiştir.” ifadesi ile şirket ortağı vasfıyla (imza eden kişi olduğu değerlendirilmekle) “…yalnızca … yazılımını kullanıyorum, diğer eklentilerini kullanmıyorum” beyanına yer verildiğinin not edildiğini, anılan D.İş dosyasına giren bilirkişi raporunun incelendiğinde; Pozitif bulguya rastlanıp “…” olduğu tespit edilen bilgisayar adının, inceleme konusu bilgisayarı fiziken tanımlayıcı olmadığını ve her an değiştirilebilir nitelikte, yüklü işletim sistemi yazılımı nezdinde inceleme konusu bilgisayarı, bağlı bulunduğu bilgisayar ağında tanıtıcı ve insanlar tarafından anlaşılmayı mümkün kılıcı, soyut bir etiketten ibaret olduğundan bahisle, davalı yanın D.İş dosyasına sunulmuş yazılı beyanda, işaret olunan adda bir bilgisayarın davalı envanterine kayıtlı olmadığının ifade olunmasının, analitik yönden anlamlı görülmediğini, zira bahsi geçen adın cihazın satın alınma işleminden sonra işletim sisteminde tanımlanan ve sadece insanlar tarafından ayırt edici olabilmesi amacına matuf olup bilgisayar sisteminin kendisince önem arz etmeyen sanal bir lakap veya etiketin, bilgisayarı fiziki olarak tanımlayan marka, model, seri numarası yerine fatura veya mali belge üzerinde geçen bir ibare olmasının beklenemeyeceğini, anılan bilgisayar adında bir envanter kaydının zaten beklenmeyeceğini ve bu haliyle, davalı mali müşavirinin anılan beyanının teknik-analitik yönden muteber görülmediğini, burada yer alan fiziki ağ adreslerinin (…), bilgisayar sisteminin ayrılmaz ve değişmez etiketleri olmadığını, bu adreslerin bilgisayara değil, bilgisayar üzerinde müteşekkil olup bilgisayarın ağ ortamına bağlanmasını sağlayan ağ kartlarına (NIC) ait bulunduğundan bahisle, bilgisayar sabit kalmak üzere birer yedek parça durumundaki ağ kartlarının değişimiyle adı geçen fiziksel adreslerin de değişeceğini, … adresi olarak ifade edilen fiziki ağ adreslerinin bilgisayar sistemini mutlak tanımlayıcı birer kimlik verisi olarak görülemeyeceğini, örneğin raporun 2. sayfasında “…” olarak tespit olunmuş fiziksel ağ adresinin açıklamasında yazdığı üzere bu tanımlayıcının “…” açıklamasıyla, bilgisayarın kablosuz bağlantı kartına (devresine) ait olduğu ve küçük bir aparat olan bu devrenin değişimiyle, raporlanan kodun da değişeceğini, bileşenlerin de jenerik ve benzer her bilgisayarda karşılaşılabilecek türde bilgisayar aksamlarını ifade ettiğini ve inceleme konusu bilgisayarı fiziken mutlak tanımlamaktan uzak olduklarının değerlendirildiğini, bilirkişi raporunun tamamında davacı yazılımını taşıdığı tespitine yer verilen bilgisayar sistemine ait marka, model, seri numarası gibi asli fiziki tanımlayıcıların yer aldığı ürün etiket içeriğine rastlanmadığını, tespit olgusu ile barındırmanın isnad edildiği bilgisayar sistemi arasındaki hemen tüm analitik bağlantının ortadan kalkacağını, inceleme konusu bilgisayarı fiziken mutlak tanımlayabilecek unsurlar cihetinden teknik eksikliklerin bulunduğunu, davacının cihaza yönelik fiziki tespit taleplerinin, yukarıda anılan ”…” alınmasından ibaret olduğunu, yüklü yazılımın bir deneme sürümü olmadığı ve süresiz lisans hakkına sahip ve “ticari kullanım’” ibareli halde yüklü bulunduğunun şüpheden uzak görüldüğünü, bilirkişi raporunda yer alan “…” (Bu lisans [şunları] etkinleştirir) ifadesiyle, sayılı modüllerin inceleme konusu bilgisayarda yüklü olduğunun çıkarımının bu olguya göre çıkarılamayacağını, ifadenin sadece lisans kapsamını tanımlayıcı ve hangi ürünleri etkinleştirme yetkisinin olduğunu tanımladığının değerlendirildiğini ve bu yönüyle anılan ekran görseline dayandırılmış olmasının isabetli görülmediğini, yüklü işletim sisteminin “Program kaldır veya değiştir” adlı modülünde davalı yana ait yegane yazılımın “…” adlı ana çatı olduğunu, çalışma dosyalarının detay verilerine yer verilmediğini ve dosya isimleri irdelendiğinde, hemen tümünün, yazılım ile birlikte gelen örnek dosyalar olabileceği izlenimini veren nitelikte görüldüğünden bahisle; Dayanak teşkil eden çalışma dosyalarının, inceleme konusu kılınan bilgisayarda üretilmiş çalışmalar olmayabileceğini, tek bir lisansın dosya konusu kılınabileceğini, dosya konusu yazılımın “…” çatı paketinin, tüm alt modülleri içeren en kapsamlı sürüm olduğunu, yapılan yerinde inceleme neticesinde; Dosya konusu edilen yazılımın halihazırda veya geçmişte yüklendiği/yüklenip kaldırıldığı yönünde pozitif bir bulguya erişilemediğini, fiziki tanımlayıcı tespitlerinin bulunmadığına atıfta bulunulan bilgisayara adreste rastlanılmadığını, davalı yetkililerince anılan cihazın, tespit döneminde geçici süre ile adreste bulunan bir stajyerin hususi eşyası olduğunu ve artık kurumda bulunmadığının söylenildiğini, olgunun varlığı yönünden somut pozitif bir olguya rastlanılmadığı, davalı tarafça ihlalin açıkça tespit edilemediğini, dava konusu edilen programın bilgisayar programı özelliği gösterdiğini, FSEK kapsamındaki “eser” tanımına uyduğunu, davalıların kullanımının, şahsen kullanma maksadıyla istisna kapsamına girmediğini, ticari bir amaçla olduğu yönünde görüş bildirerek; Davalı tarafça ihlalin açıkça tespit edilemediğini, Mahkemece ihlalin olduğunun, daha önceki tespitten anlaşıldığı kanaatine varılırsa dava konusu programın “eser” kapsamında olup FSEK uyarınca korunduğundan davacıya ait mali haklardan, çoğaltma hakkının (FSEK md. 22/3) ihlali edildiğini, bu çerçevede davacının, FSEK md. 68/1’e istinaden davalıdan “Bedelin üç kat fazlasına kadar” talep edebileceğini, bu hususun Mahkemenin takdirinde olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
İş bu dava FSEK kapsamında mali hak sahipliğine tecavüze dayalı tazminat talebine ilişkindir.
Eser vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmeği için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerekmektedir.Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi İçin, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir , kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıldığında fikri hukuk kapsamına girer1 . Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlanndan birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatlan olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen İşlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK m.2/I/l ilim ve edebiyat eserleri arasında her biçim altında ifade edilen bilgisayar programlarına yer vererek, bilgisayar programlarını da kanun kapsamında koruma altına almıştır.
Bir bilgisayar programı, kaynak kodu veya nesne kodu şeklinde yazılmış olabilir. Bilgisayar programlarının koruma görmesi için disket, CD ya da sabit diske kaydedilmeleri şart değildir. Cihaz içindeki yazılımlar, yani donanım içine yerleştirilmiş programlar da koruma görür. Uluslararası anlaşmalarda ve AB Bilgisayar Yönergesinde, teknolojik gelişmeyi engelleyebileceği düşüncesiyle bilgisayar programı kavramının tanımından kaçınılmıştır.
4630 sayılı Kanun ile değişik FSEK. 1/B maddesinin g bendindeki tanıma göre, bilgisayar programı; “ bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını” ifade eder. Başka bir deyişle bilgisayar programı, esas itibariyle donanım olarak adlandırılan makine sistemlerin özel bir işlem veya görevi yerine getirebilmesi için çalıştırılmasını sağlayan özel nitelikteki şekil, lisan, notasyon veya kodlar dizisinden oluşur.
Bir bilgisayar programının yasal yoldan edinilmiş bir nüshasına sahip kişinin araştırma, şahsi kullanım ve bilimsel amaçlarla da olsa programı çoğaltması ve işlemesi, hak ihlalidir. Ancak bir bilgisayar programını hukuki yollardan edinen kişiye kanunen bazı serbestiler tanınmıştır. Tanınan bu serbestiler sadece eser ve mali hak sahibine, bunların herhangi bir hak iddiasında bulunmaları durumunda, defi olarak ileri sürülebilirler. Bu serbestileri kullanabilmenin önşartı, bilgisayar programını hukuki yollardan edinmektedir. Bilgisayar programını hukuki yollardan edinen kişi, onu devralan, lisansı bulunan, bunların yetkilendirdiği kişi veya anılan kişilerin halefidir.
Bir bilgisayar programını hukuki yollardan elde eden kişi, programın kullanım amacına uygun olması şartı ile programı çoğaltabilir veya işleyebilir. Amaca uygun kullanma kavramı, programdan beklenen yararın elde edilebilmesi için çoğaltma ve işlemenin gerekli olmasını ifade eder. Bu serbestinin, kişisel kullanım istisnası kapsamında anılmasını sebebi, çoğaltmanın ve işlemenin eser sahibinin iznine bağlı olması, söz konusu hallerde ise bu iznin aranmamasıdır. Anılan serbesti sözleşme ile kaldırılabilir veya sınırlandırılabilir.
Somut olaya dönüldüğünde dava konusu yazılımın FSEK kapsamında korunduğu eser niteliğinde olduğu davacının eser hak sahibi olduğu noktalarında çekişme bulunmamaktadır.
Tecavüz ve tazminat değerlendirmesi;
FSEK’e göre manevi veya mali hakları tecavüze uğrayan kimse, tecavüz edene karşı, tecavüzün refini dava edebilir. Ref davası, herkese karşı ileri sürülebilecek hakların ihlali halinde açılabilecek bir dava olup; sözleşme ilişkisinden kaynaklanan yetki ve izinlerin ihlali halinde, yani sadece sözleşmenin tarafları arasında ileri sürülebilecek hak ve yetkilerin, akdi hukuk kaynaklı talep haklarının bu davalara dayanılarak ileri sürülmesi mümkün değildir.
Mali haklara tecavüz halinde 68. maddenin ilk fıkrasında “… izni alınmamış hak sahipleri, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebilecekleri bedelin veya Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilirler” denmektedir. Fıkrada geçen “üç kat fazlasını isteyebilir” ifadesi, “üç katını isteyebilir” şeklinde anlaşılmalıdır.
FSEK m. 68/1’de ifadesini bulan “üç katı bedel” kusur ve zarar şartı aranmayan kanundan doğan bir “ceza” olarak görülmektedir. Kusur aranmaksızın “en çok üç katı” bedel ödenmesi, mütecavizi caydırmaya yönelik hak sahibine ödenen kanuni bir ceza hükmündedir.
Maddenin birinci fıkrasına göre farazi bedelin belirlenmesinde Kanunda iki yöntem belirtilmiştir. Bunlardan ilki, farazi bedelin, “hak sahipleri ile sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedele” göre belirlenmesi, diğeri ise “Bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedele” göre belirlenmesidir.
“Farazi sözleşme bedeli”, hak sahibinin, “sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedele” göre tespit edilecektir. Farazi sözleşme bedeli, her somut olaya göre tespit edilmelidir. Bu tespit edilirken, somut olayın özelliğine göre eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri; eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınmalıdır.
Somut olaya dönüldüğünde; Davacı FSEK 68 kapsamında tazminat talep etmiş ve dava konusu yazılıma ilişkin emsalleri sunmuş olmakla birlikte yargı uygulamalarımız ile sabit hale geldiği üzere 68 madde uygulamasında taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisi kurulmakta ve kullanım meşru hale gelmektedir.
Mevcut uyuşmazlık açısında yapılacak olan değerlendirmede hali hazırda kullanılabilir bir yazılım teslim edilmiş olması ve yazılım tüm imkanlarından faydalanılabilir halde olması koşuluyla tüm yazılım bedelinin üzerinden üç kat hesabının yapılmasının gerektiği,- bu noktada davacının mahkememizce yapılan incelemeye yönelik itirazlarının yerinde olmadığı- aksi takdir de ise kullanılan süre dikkate alınarak güncelleme dönemleri bölünmek suretiyle lisans bedelinin bölüştürülmesi ve hesaplamaya baz alınması gerektiği (örneğin lisans bedeli 36000 USD, 3yılda bir güncelle durumunda yıllık 12000 USD aylık 1000 usd kullanım bedellerine ulaşılacak olup, şayet kullanıma hazır bir program teslim teklifi yapılmadığı takdirde kurulum ve tespit tarahi arası dönemde tecavüzden kaynaklı hesaplamaya gidilmeli, davadaki gibi 3 aylık kullanımda 3000 usd x3 hesabı gibi) yapılmadığı hallerde noktada emsaller dikkate alındığında talep edilen 10.000 TL’nin (emsal 161.016,95 TL ) yerinde olduğu sonucuna ulaşılmış olup takdiren bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat kapsamında dosya ele alındığında davalının bilgisayarın kendilerine ait olmadığına yönelik savunmalarının tespit dosyasındaki şirket ortağının ikrarı dikkate alındığında ve hayatın olağan akışı içerisinde kabulünün mümkün olmadığı, yapılan hesaplama kapsamında talep edilen miktarın emsal ve mahkememiz değerlendirmesine uygun düştüğü anlaşılmakla taleple bağlı kalınarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile (10.000,00-TL FSEK 68 gereği 3 katı hesabı ile) 30.000,00-TL’nin 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 512,32 TL’nin davalıdan alınrak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan:1.716,75 TL bilirkişi + posta ücreti ve 232,98 TL harç olmak üzere toplam 1.949,73 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinde hesaplanan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸