Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/102 E. 2022/60 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/102 Esas
KARAR NO : 2022/60

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/03/2021
KARAR TARİHİ : 08/03/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …e ait “…” markasının 1994 yılında kurulduğunu, müvekkili şirketin kurucusu …’nın yurtdışı seyahetinden dönüşünde çocukların yapı bloklarından getirdiğini, çocuklarının bu yapı bloklarına büyük ilgi duymalarının orijinal Çinli yapı blokları üretimi konusunda kendisine ilham verdiğini, “…” çocuklar için oyuncak markası olduğunu, müvekkili şirketin markasının dünyanın birçok ülkesinde tescil ettirildiğini, … markası ile birlikte “…” markasının da oluşturulduğu ve yine birçok ülkede tescil edildiğini, davalı yanın Türkpatent nezdinde 31.05.2020 tarih ve … marka tescil numarasıyla 28. Sınıfta tescil ettiğini, SMK 25/1 maddesi gereğince gerçek üstün hak sahipliği, 6/4, 6/6 ve 6/9 maddeleri gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkili şirketin markasının en eskisi 2017 olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde tescil edildiğini, EUIPO nezdinde müvekkili şirketin 2017 yılında tescil olunduğunu, daha önce davalı … ile birçok kez iletişim kurulduğunu marka tescilinin taraflarına devredilmesi gerektiği konusunda görüldüğünü ancak olumlu cevap alamadıklarını, davalı yanın yine benzer şekilde “…” adlı markanın … marka tescil numarasıyla tescil ettirdiğini bu markanın da asıl tescil ülkesinin Çin Halk Cumhuriyeti olduğunu, davalının bu tip markaları sistematik şekilde kendi adına Türkiye’de tescil ettirdiğini, kötü niyetli olduğunu, açıklanan nedenlerle Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde davalı adına 31.05.2020 tarih ve … sayılı ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve tescil kaydının sicilden terkinini, yargılama sürerken davalının sıfatının değişmesinin önlenmesi ve davanın etkinliğinin sağlanması bakımından, hükümsüzlüğü talep edilen … tescil numaralı marka tescilinin olası devrinin, kararın kesinleşmesi halinde dava sonuna dek önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve sicil kaydına tedbir konulmasını, yargılama giderleri vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının davaya konu … ibareli markasının tanınmış olmadığını, iş bu markanın 2017 yılından bu yana 28.sınıfta bazı ülkelerde davacı adına tescil edilmiş ise de Türkiye’de davacı tarafça tescile ihtiyaç duyulmadığını, herhangi bir tescil başvurusu olmamış ve dolayısıyla tescil de olmadığını, müvekkilinin marka tescil başvurusunda kötü niyetli olmadığını, zira davacı ile mail yolu ile yapmış olduğu görüşmelere istinaden, ilerde marka ile ilgili olarak 3.kişilerden gelebilecek muhtemel ihtar ve davalara karşı kendi firmasını ve davacı firmayı korumak amacıyla bir basiretli tacirden bekleneni yaptığını, markanın kullanımı ile ilgili iş görüşmeler yaptıklarını, müvekkilinin Türkiye’de dava konusu markalı oyuncakları satması üzerine anlaştıklarını, bunun üzerine müvekkilim iş bu markanın tescili için başvuruda bulunduğunu, açıklanan nedenler ve delillerle; davayı kabul anlamına gelmemekle bu dava ile kesintiye uğrayan diyalog ve müzakerenin devamına yönelik taleplere açık olduklarını bir kez daha hatırlatarak; taraflar arasındaki yazışmalar ve işbirliği yönündeki girişimlere rağmen, müvekkilinin marka tescilinin bilinmesine rağmen, uzunca bir süre ses çıkarmayıp, zımnen kabul edip, sonradan böyle bir dava açılmasının iyi niyetten uzak olduğunu, TMK m.2/2 e göre kötü niyetin hukuk düzenince korunmamasını ve dolayısıyla davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davacı müvekkili ile davalı yan arasında, davaya konu marka tescilinin başvurusundan önce ticari ilişki kurulduğu, davalı yanın, davacı müvekkilin davaya konu … markalı ürünlerinin Türkiye’de tek yetkili distribütörü olmak için davacı müvekkille sayısız görüşme gerçekleştirdiği, yine devamında davacı müvekkilden ve onun davaya konu … markasından haberdar bir şekilde marka başvurusu yaptığı ve itiraz süresinin de geçmesi ile davaya konu marka tescilini elde ettiğinin delilleriyle açıklandığını, açık bir şekilde davalı yanın, davacı müvekkil ile yaptığı ticari görüşmelerden sonra, davalının Türkiye’de dava konusu markalı oyuncakları satması üzerine anlaşmaları sonrası, davacının Türkiye’de herhangi bir firma ile çalışmadığını ve davalının Türkiye’de müşterisi olmasını dilediğini ve davalı müvekkilinin bütün bu gelişmelerden sonra marka tescili yoluna gittiğini kabul ve beyan ettiğini, kendisinin markayı yaratan ve kullanan gerçek hak sahibi olmadığını, gerçek hak sahibini bildiğini, gerçek hak sahibi ile ticari ilişki içinde olduğunu, gerçek hak sahibinin Türkiye’de yetkili temsilcisi olmaya çalıştığını, diğer yandan gerçek hak sahibinin Türkiye’de marka tescili elde etmesini engellediğini, diğer yandan gerçek hak sahibini Türkiye’de ilelebet kendisi ile çalışmaya zorlayarak adeta mecbur bıraktığını, kötü niyetli olduğunu, yine müvekkili tarafından davalı yana defalarca, müvekkilin fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda gerektiği şekilde katı olduğu, tek yetkili distribütörleri dahil hiçbir kişi ya da kuruma marka haklarının tescili konusunda izin ve rıza veremeyeceği bildirildiği, davalı yana tescilini gerçek hak sahibi olan müvekkile devretmesi gerektiği defalarca ihtar edilmişse de, davalı yan, gerçek hak sahibi müvekkili engelleme ve kendisiyle ve kendisinin belirlediği şartlarla çalışmaya zorlama kastıyla devirden kaçındığını, huzurdaki davayı açmak zorunda bırakıldıklarını, açıklanan nedenlerle davalı yan cevap dilekçesi ile sunulan aksi tüm iddialarının reddi ile, dava dilekçelerini tekrarla, haklı ve hukuka uygun davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinde de, markasının tanınmışlığına yönelik herhangi bir beyan ve delil sunamadığını, zira “tanınmışlık kriterleri”nin hiçbirini taşımayan iş bu markanın, tanınmış olmadığı ve müvekkilinin tanınmış olmayan bir markanın tanınmışlığından faydalanmasının mümkün olmadığının ortada olduğunu, davacı ile mail yolu ile yapmış olduğu görüşmelere istinaden, ilerde marka ile ilgili olarak 3.kişilerden gelebilecek muhtemel ihtar ve davalara karşı kendi firmasını ve davacı firmayı korumak amacıyla bir basiretli tacirden bekleneni yaptığını, açıklanan nedenler ve delillerle; davayı kabul anlamına gelmemekle bu dava ile kesintiye uğrayan diyalog ve müzakerenin devamına yönelik taleplere açık olduklarını bir kez daha hatırlatarak; taraflar arasındaki yazışmalar ve işbirliği yönündeki girişimlere rağmen, müvekkilinin marka tescilinin bilinmesine rağmen, uzunca bir süre ses çıkarmayıp, zımnen kabul edip, sonradan böyle bir dava açılmasının iyi niyetten uzak olduğunu, TMK m.2/2 e göre kötü niyetin hukuk düzenince korunmamasını ve dolayısıyla davanın reddini ; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmıştır.
Davaya konu 31/05/2020 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” ibareli markanın TPMK nezdinde davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
İş bu dava marka hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük Hâlleri Ve Hükümsüzlük Talebi Başlıklı 25. Maddesi; “1)5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.2)Menfaati olanlar. Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. 3)Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. 4)Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. 5)Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. 6)Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 7)6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. ” hükümlerine amirdir.
Bu madde metninde atıf yapılan 5. ve 6. maddeler, marka tescilinde mutlak ve nispi red nedenleri başlıkları altında toplanmaktadır.
Kanunun “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri” başlıklı 5. Maddesine göre mutlak red nedeni olarak tescili yasaklanmış işaretlerin ayırt etme gücüne sahip olmamaları veya herkesin kullanımına açık olmaları sebebiyle kamu menfaati gözetilerek tescil edilmeleri mümkün değildir.
Kanunun “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. Maddesine göre; “1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. 2)Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. 3)Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. 4)Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. 5)Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir. (9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükümlerine amirdir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Davalının marka tesciline ve açılan davaya ilişkin cevap dilekçesindeki kabul ve ikrarları dikkate alındığında bilirkişi incelemesinin esasa etkili olmayacağına kanaat getirilmiş, usul ekonomisi gözetilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın dosya kapsamı ve mevzuat hükümleri kapsamında gerekli değerlendirme mahkememizce yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, TPMK kayıtları, bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasında davacıya ait … + şekil ibareli markanın kullanımına ilişkin ticari görüşmeler yaşandığı, davalının bu görüşmelere istinaden kendi kabul ve ikrarında bulunduğu üzere markayı ticari iş ve ilişki kuracağı düşüncesiyle markayı adına tescil ettirdiği, davacının marka hak sahibi olduğu noktasında itirazının bulunmadığı, şu hale göre davacının hak sahibi olduğu markaya ilişkin davalının herhangi bir hak ve yetki bulunmaksızın marka tescilinin gerçekleştirildiği dikkate alındığında izahı yapılan mevzuat kapsamında (SMK 6/3 maddesi) marka hükümsüzlük şartlarının oluştuğuna kanaat getirilmiş davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile TPMK nezdinde davalı adına … no ile tescilli … + şekil ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 127,10 TL harç (peşin + başvuru + vekalet) ve 111,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 238,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı asilin yüzüne karşı (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/03/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸