Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/60 E. 2022/46 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/272 Esas
KARAR NO : 2022/12

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 12/09/2019
KARAR TARİHİ : 13/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; “…” ibaresinin müvekkili şirketin ticaret unvanında yer aldığı gibi müvekkilin çok sayıda tescilli markasının esas unsurunu “…” ibaresinin oluşturduğunu, “…” markasının tanınmış bir marka haline geldiğini ve TPMK nezdinde tanınmış marka olarak tescil edilerek koruma kapsamının genişletildiğini, davalı tarafın mağaza olarak kullandığı işyerinde unvan olarak “…” adını kullanmak ve ticari evrakında da “…” ismini bulundurmak suretiyle müvekkilinin marka tescili ile korunan haklarına tecavüz ettiğini, davalının “…” kullanıcı adıyla …/ Instagram sayfasını, “…” kullanıcı adıyla …, … web sitesini kullanmak suretiyle müvekkilinin tanınmışlık düzeyinden ve marka prestijinden izinsiz faydalandığını, davalınım bu kullanımlarının tespiti ertesinde … 45. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalının söz konusu kullanımlarını sonlandırması yönünde uyarıldığını ancak ihtarın cevapsız kaldığını, işbu dava öncesinde davalının içerisinde “…” ibaresi yer alan 4 marka (…, …, … ve …) için marka tescil başvurusunda bulunduğunu, bu marka tescil başvurularına müvekkil şirket tarafından itiraz edildiğini, yapılan itirazlar sonucunda “…” markası bakımından 27/ 06 /2019 tarihinde marka başvurusunun reddedildiğini, diğer 3 marka için ise YİDK incelemesinin devam ettiğini, bu bağlamda müvekkil tarafından 24.07.2019 tarihinde davalının “…” marka başvurusuna, 07.08.2019 tarihinde davalının “…” marka başvurusuna, 19.02.2019 tarihinde davalının “…” marka başvurusuna ve 19.02.2019 tarihinde davalının “…” marka başvurusuna yönelik yayına itiraz edildiğini, müvekkil tarafından “…” markası için yapılan itirazın 27.06.2019 tarihinde sonuçlardığı ve itirazın kabul edilerek davalıya ait “…” marka başvurusunun müvekkile ait “…” markası ile benzer olduğu, kapsadığı mal/hizmetin benzer olduğu ve karıştırılma ihtimali bulunduğu tespit edilerek başvurunun reddedildiğini, ayrıca 27.09.2011 tarihinde başka bir firma tarafındarı “…” ibaresinin …. ve …, sımıflarda tescil için yapılan başvurunun da müvekkilin itirazı üzerine aynı gerekçelerle reddedildiğini, açıklanan nedenlerle davalının dava sonuna kadar müvekkilin markasına tecavüzünün devam etmesi halinde, müvekkilin ciddi zarar ve itibar kaybına uğrayacağı göz önünde bulundurularak, davalının tecavüzünün derhal durdurabilmek amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilerek, davalının işyerindeki tabelasında, internet sitesi ve sosyal medya adreslerinde yer alan “…” ibaresinin silinmesine ve işyerinde bulunan, “…” markasının kullanıldığı tüm yazılı ve basılı evrakları ile tabela, reklam, kartvizit, katalog, poşet, ambalaj malzemesi, tanıtıcı dokuman ve sair tüm materyallere el konularak toplatılmasını, davalının müvekkili şirket adına TÜRKPATENT nezdinde … numarası ile tanınmış marka olarak kayıtlı “…” markasına ve yine esas unsuru “…” olan müvekkil adına tescilli bir çok markasına, hukuka ve ticari ahlaka aykırı eylemlerinin ve yine 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında koruma altında bulunan marka hakkına tecavüz ve 6102 Sayılı TTK kapsamında haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespitini, men’ini ve ref’ini, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabet ile ilgili hükümleri ile ilgili mevzuat uyarınca, davalının işbu haksız kullanımına son verilmesini ve tüm resmi kayıtlarda, tüm yazılı ve basılı evrakları ile tabela, reklam, kartvizit, katalog, poşet, ambalaj malzemesi, internet sitesi, tanıtıcı doküman ve sair tüm alanlarda kullanılan “…” ibaresinin terkinine, markanın haksız olarak kullanıldığı mezkur belge ve materyallerin imhasını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca müvekkilin tescilli marka hakkına tecavüzün önlenmesini, durdurulmasını ve giderilmesini, masrafı davalı taraftan karşılanmak üzere Mahkeme tarafından verilecek kararın tirajı yüksek bir gazetede ilanını, fazlaya ilişkin tüm hak ve alacak taleplerinin saklı tutulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının davayı müvekkilinin Türk Patent nezdinde tescil talebinde bulunduğu markalarını tescil süreci devam ediyor olmasına rağmen ikame ettiğini, oysaki söz konusu markaların tescil süreçlerin sonuçlanmasının beklenmesi gerekliğini, davacının tescilli markaları ile davalının kullandığı “…” ibaresi arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığını, “…” ibaresinin müvekkilin ticaret unvanı olduğunu, davalının kullandığı … ibaresinin davacının tescilli markalarını ihlal etmediğini, müvekkilinin markaları tescil edildiği takdirde iş bu davanın konusuz kalacağını, davalının ticaret unvanının “…Şirketi” olduğunu, davalı şirketin bu unvanla 18.02.2011 tarihinde …’da kurulduğunu 23.02.2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde şirket kuruluşunun ilan edildiğini, davalının internet satışı yaptığını, bunun dışında …’da ilk perakende satış mağazasını 2014 yılında “…” adıyla açtığını, bu mağazada alternatif gençliğe hitap eden markalar ile distribütörlük sözleşmeleri yapılarak yabancı markalı ürünlerin ülkemize ithal edilmesi suretiyle satışınım yapıldığını, davalının hiçbir zaman “…” markası ile ürün üretmediğini ve satış yapmadığını ve davacı tarafın mağaza yapısı ve ürün grupları ile herhangi bir benzerliğinin bulunmadığını, davalı mağazalarının dünyaca ünlü özellikle 18-30 yaş aralığındaki alternatif gençliğe hitap eden özgün markaların bir arada satıldığı konsept bir mağaza olduğunu, davacı tarafın online ve perakende mağazalarında satılan tüm ürünlerinin yalnızca “…” ibareli markalar olduğunu, davalının ise satışa sunduğu ürünlerin yalnızca distribütörlüğünü yaptığını, nihai tüketicinin davalı şirketi tercih sebebinin “…” ibaresi olmadığını aksine davalının distribütörlüğünü yaptığı dünyaca ünlü markalar olduğunu, davacının ise davalıdan tamamen farklı olarak yalnızca “…” markalı ettiği kitlelerin birbirinden tamamen farklı olduğunu, tüketicilerin davalının mağazalarında neleri sattığını tüketicinin bu hususu bilerek davalıyı tercih ettiğini, tarafların dünyaca ünlü özgün markaların satıldığını bildiğini ve bu markalara erişebilmek için gittiğini, davacının mağazalarına ise sadece … markalı ürünleri satın alma isteği ile gittiğini, davacının kitlesinin genç ve trendleri takip eden belirli bir kitle olduğunu, davacının hedef kitlesinin ise her yaş ve cinsiyetten kişiler olduğunu, davacının mağazalarında kadın- erkek-çocuk giyim ve ev dekorasyon ürünlerinin de satıldığını, oysaki davalarının sadece dünyaca ünlü markaların distribütörlüğünü yaptığını, davalının 2011 yılından beri aynı ticari unvan ile faaliyetlerine devam ettiğini, davacının geçen 8 yıl sonra iş bu davayı açtığını; bu suretle basiretli bir tacir olarak dava hakkının kötüye kullandığını, bu durumu sessiz kalma yoluyla hak kaybına sebehiyet verdiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; “…” markasının varlığından davalının yaptığı kötüniyetli tescil başvurusu aşamasında haberdar olduğunu, davalının cevap dilekçesinde “…” işletme adıyla internet satışı yaptığını ve ilk perakende mağazasını 2014 yılında açtığını ikrar ettiğini, bu sebeple “…” ibaresinin davalı tarafından tabela, internet sitesi ve sosyal mecralarda kullanımının olmadığı bir döneme ilişkin olarak davacının sessiz kaldığını iddia edilmesinin mümkün olmadığını, davacının 8 yıldır “…” ibaresini kullandığını beyan etmesine rağmen açtığı mağazaya apparel adını verdiğini, davalının Türk Patent nezdinde 19/11/2018 tarihinde “…” markası, 15/04/2019 tarihinde “…” markası, 15/04/2019 tarihinde “… “ markası, 19/11/2018 tarihinde “…” markası için tescil başvurusunda bulunduğunu, davacının da “…” markasının varlığından bu süreçte haberdar olduğunu ve 19.02.2019 tarihinden itibaren söz konusu tescil başvurularına itiraz ettiğini, ayrıca 02.08.2019 tarihinde davalıya ihtarname keşide ettiğini bu suretle davalının kullanımlarına sessiz kalmadığını, “…” ibaresinin davacının ticaret unvanında yer aldığını ve tanınmış bir marka haline geldiğini “…” markasının tüm sınıflarda korunmasına ilişkin 21.05.2015 tarihinde Türk Patent nezdinde tescil edildiğini, davalı tarafın “…” ibareli başvurusuna karşı davacının yaptığı itirazın 08.10.2019 tarihinde kabul edildiğini, ayrıca davalının “…” markası için yapmış olduğu başvurunun 01.11.2019 tarihinde YİDK tarafından reddedildiğini, bu ret sebebinin davacı müvekkilinin “…” markası olduğunu belirtmiştir.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; tescil süreci tamamlanmadan işbu davanın açılamayacağını, müvekkilinin ünlü markaların distribütörü olduğunu, tarafların mağaza yapılarının ve satış usullerinin (fiyat farkı, butik olma vs. noktalarda) birbirinden farklı olduğunu, satışı yapılan ürün gruplarının farklı olduğunu, davacının sadece kendi markası olan … ibaresini taşıyan ürünleri sattığını, oysaki davalınım birbirinden çok farklı markalı, çok sayıda tekstil ürününü mağazacılık ve online satış yolu ile piyasaya sürdüğünü, tarafların hedef kitlesinin farklı olduğunu, davalının 2011’den bu yana dava konusu “…” ibaresini ticaret unvanı olarak kullandığını, TTK gereğince ticaret unvanı kullanılmasının bir zorunluluk olduğunu, davacının “…” markası ile müvekkilinin “…” esas unsurlu ticaret unvanının, işletme adının, intemet alan adının birbirinden farklı olduğunu ve ilgili çevre algısında karıştırılma ihtimaline yol açılmadığını, somut olayda sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olduğunu davalının mağazasında “apparel” ibaresini kullanmasının bu durumu değiştirmeyeceğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan deliller ve TPMK kayıtları celp edilmiş; davacı … ŞİRKETİ’ne ait …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, …, …, …sayıyla tescilli markalara ilişkin kullandıkları ürün ve hizmet listelerini, koruma süresini, yenileme tarihini ve tescil belgesindeki bilgiler dosyaya eklenmiş ve “…” ibaresinin … tescil no. ile 21.03,2007 tarihinden bu yana … sınıfta halen tescilli olduğu, “…”ibaresi … tescil na. ile 30.09.2006 tarihinden bu yana …, …Sınıflarda, “…” ibaresi… tescil no ile 14.10.2005 tarihinden bu yana …, …, …, …, …, …, …, …, …, …. sınıflarda, “…” ibaresi … tescil no. ile 29.03.1973 tarihinden bu yana …, …, …, …, …, …, … Sınıflarda, “…” ibaresi …tescil no. ile 24,02.2004 tarihinden bu yana …, …, …, …, …,…,…Sınıflarda, “… ” ibaresi … tescil no. ile 26.04.2007 tarihinden bu yana … Sınıfta, “… ” ibaresi … tescil no. ile 05.06.2007 tarihinden bu yana … sınıfta, “… ” ibaresi … tescil mo. ile 19.10.2005 tarihinden bu yana …, …., … Sınıflarda, “… ” ibaresi … tescil no. ile 21.03.2007 tarihinden bu yana …, …,…, …, …. Sınıflarda, “… ” ibaresi …tescil no. ile 24.02.2014 tarihinden bu yana …, …, …, …, … Sınıflarda, “… ” ibaresi … tescil no. ile 15.02.2008 tarihinden bu yana … Sınıfta, “… ” ibaresi …tescil no. ile 24.02.2014 tarihinden buyana …,…, …, … sınıflarda halen tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Sunulan deliller ve belgeler neticesinde dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup alınan 30/03/2020 tarihli raporda özetle; dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler, pazardaki ortalama tüketicinin karıştırılma riskine açık olabileceğini ve taraf ürünlerinin (mal/hizmetlerinin) örtüştüğünü, taraf ibareleri arasındaki harf diziminden doğan benzerliğe ek olarak, davalının kullandığı yazı biçimleri, italik karakterler ve renkler bakımından da taraf ibareleri bıraktıkları genel izlenim itibarıyla görsel ve işitsel olarak birbirlerinden ayrışamadığından, “…” ve “…” ibarelerinin ortalama tüketiciler ve yararlanıcılar tarafından karıştırılabileceğinin düşünüldüğünü, “…” markasının TPMK nezdinde tanınmış marka olduğunun anlaşıldığını, özellikle “…, … , … ” ibareli markaları ile davalının kullanmakta olduğum “…” ibaresi arasında karıştırılma ve tanınmışlık nedeni ile ilişkilendirme ihtimalinin ortaya çıkabileceği; makul derecede dikkatli ortalama tüketicinin algısında bu ibareler arasında yüksek düzeydeki işitsel ve görsel benzerliklerin iltibasa yol açacağı düşünüldüğünü, bu bağlamda davacının SMKm.7/2/(b) ve (c) hükümlerine dayanmasının olanaklı olduğuna kanaat getirildiğini, davalının “…” ibaresini uzun yıllardır kullandığının tespit edildiğini, davalının “…” esas unsurlu internet alan adı, ticaret unvanı, işletme adı ve diğer sosyal medya kullanımlarının davacının tescilli “…” markası ile SMK m.7 anlamında karıştırılma ihtimaline yol açtığı; davalının “…” esas unsuruyla kullandığı bu işaretlerin, davacının mevcut seri markalarının parçası oldukları yönünde yanıltıcı bir algı yarattığı, davalının dava konusu “…” asli unsurlu işaretleri sekiz yılı aşkın süredir kullandığı, bu kullanımlarının markasal kullarım vasfı taşıdığı; somut olayda sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı yönünde görüş ve kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından sunulan 02/07/2020 tarihli Bilirkişi Raporuna itiraz dilekçesinde özetle; davalı yanın “…go” ibareli markasının davacı müvekkilin “…” ibareli markası ile karıştırılma ihtimaline yol açacak nitelikte olduğu ve müvekkilin mevcut seri markalarının parçası olduğu yönünde yanıltıcı bir algı yaratığı tespit edilerek haklılıklarının bir kez daha sübuta erdiğini, her ne kadar tanzim olunan raporda haklılıkları bir kez daha sübuta ermiş ise de bilirkişi heyeti tarafından davacı müvekkilin 8 yılı aşkın süredir sessiz kalma yoluyla hak kaybına sebebiyet vermiş olduğu yönünde yapılan tespitlerin kabulünün mümkün olmadığını, davalının 08.11.2013 tarihli ve … no.lu sicil gazetesinde şirket merkezinin …’tan …’ye taşındığı ilan edildiğini, bilirkişiler tarafından tarafların 8 yılı aşkın süredir aynı şehirlerde faaliyette bulunulduğuna dair yapılan tespitin hatalı olduğunu, davalının 2011-2016 yıllarına ait faturaları ile “…” esas unsurlu diğer markasal kullanımlarına ilişkin belgelerin davalıdan celp edilmesi, davalı yanca “…” unsurunun markasal kullanımının hangi tarihten itibaren başladığının netleştirilmesi gerektiğini, izah edilenler doğrultusunda açık olduğu üzere müvekkili şirketin, “…” firmasının varlığından, davalı yanca kötüniyetli olarak tescil başvurusunda bulunulması ile haberdar olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın sonuçlanmasına kadar müvekkil şirket nezdinde doğacak zararların önüne geçilebilmesi adına ivedi olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek, davalının işyerindeki tabelasında, internet sitesi ve sosyal medya adreslerinde yer alan “…” ibaresinin silinmesini ve işyerinde bulunan, “…” markasının kullanıldığı tüm yazılı ve basılı evraklar ile tabela, reklam, kartvizit, katalog, poşet, ambalaj malzemesi, tanıtıcı dokuman ve sair tüm materyallere el konularak toplatılmasını, Bilirkişi Heyeti tarafından tanzim olunan rapor doğrultusunda davalı yanca “…” unsurunun markasal kullanımının hangi tarihten itibaren başladığının tespiti adına davalının 2011-2016 yıllarına ait faturaları ile “…” esas unsurlu diğer markasal kullanımlarına ilişkin belgelerin davalıdan celbini, nihayetinde müvekkili tarafından sessiz kalma yoluyla hak kaybına sebebiyet verilmediğinin kabulü ile birlikte haklı davanın kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan 07/07/2020 tarihli Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; sayın bilirkişiler tarafından ikame edilmiş olan bilirkişi raporunda davacı taraf adına tescilli … markası ile müvekkil şirket adına tescilli … markası arasında SMK m.7 anlamında karıştırılma ihtimalinin var olduğuna değinildiğini, dilekçelerinde detaylıca açıkladıkları hususlar göz önüne alındığında her iki marka arasında karıştırma ihtimalinin var olmadığının ortaya çıkacağını, bilirkişiler tarafından tanzim edilmiş olan işbu raparda dava konusu markaların hitap ettikleri çevrenin aynı veya benzer olduğuna değinildiğini, ancak davacı taraf adına tescilli … markasının kendi marka etiketi ile satmakta olduğu ürünleri her kesimden ve yaştan tüketici kitlesine hitap etmekte iken müvekkil şirket adına tescilli … markasının distribütörlüğünü yapmakta olduğu ürünler yalnızca genç diye adlandırılabilecek tüketici kitlesine hitap ettiğini, genç tüketici olarak adlandırabilecekleri tüketici kitlesinin marka ayırt edebilme konusunda ortalama bir tüketiciye oranla bilgi düzeyi daha yüksek, daha bilinçli, eğitim seviyesi daha yüksek ve dikkatli olacağından dava konusu markaların tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığını, bilirkişiler tarafından tüm bu hususlarda göz önüne alınmaksızın rapor tanzim edildiğini, raporda bu hususlara detaylı bir şekilde değinilmediğini ve gerekli incelemelere yer verilmediğini, bilirkişi raporunda eksik bir şekilde yer verilmiş olan diğer bir hususun da marka işaretleri arası benzerlik hususu olduğunu, marka işaretlerinin benzer olması kendi başına tescile engel bir husus teşkil etmediğini, sırf bu sebeple dava konusu markanın tescilden silinmesinin talep edilemez olduğunu, tüm bu hususların yanı her ne kadar sayın bilirkişiler tarafından tanzim edilmiş olan bilirkişi raporunda dava konusu markaların mal ve hizmetlerinin farklılığı, hitap ettiği tüketici kitlesi ve karıştırılma ihtimali açısından eksik ve hatalı inceleme yapılmış ise de; müvekkiline ait olan … ibaresinin ticari kullanımı hususunda haklı ve doğru bir hususa değinilerek raporda açıklamalara yer verildiğini, bilirkişinin raporunda belirtilmiş olduğu üzere müvekkil şirketin 2011 yılından beri … ibaresini kullanarak ticarette etkin rol oynamadığını, davacı tarafın bu hususa ilişkin olarak 8 yılı aşkın süredir hiçbir itirazda bulunmadığını, herhangi bir dava da ikame etmeyerek … ibaresinin kullanımına sessiz kaldığını, açıklamış odukları tüm bu sebeplerden ötürü sayın bilirkişiler tarafından tanzim edilmiş olan işbu raporda … ve … markalarının tüketiciye sunmakta olduğu mal ve hizmet konusunda eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığı, markalar arasında karıştırma ihtimalinin var olduğu tespitine katılmamakla birlikte raporda yer verilmiş olunan müvekkili şirketin 8 yılı aşkın süredir … markasını kullanıyor olması davacı tarafın 8 yıldır bu duruma sessiz kalmış olması ve buna bağlı olarak da sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğramış olması hususlarına katıldıklarını, mahkememiz tarafından yapılan değerendirmede tüm hususların değerlendirierek karar verilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda da belirtilmiş olan hususlar göz önüne alınarak davacının hukuki dayanaktan yoksun iddialarının ve tüm taleplerinin reddini, işbu davanın müvekkilin TPE nezdinde tescil başvurusunda bulunduğu “…” “…” “” “…” ibareli markaların TPE nezdindeki tescil ve itiraz inceleme süreçlerinin tamamlanmasının beklenilmesine karar verilmesini, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyaya yapılan itirazlar ve Mahkememiz 01/10/2020 tarihli duruşmasının 1 nolu ara kararında “Davalı tarafa … esas unsurlu ibareleri içeren 2011-2016 yılına ait faturalar ile diğer markasal kullanımlarına ilişkin bilgi ve belgeleri sunabilmesi için iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde bu hususta delil sunmaktan vazgeçmiş sayılacağının, dosyanın mevcut haliyle değerlendirileceği hususunun ihtarına (ihtarat yapıldı), sunduğunda dosyanın rapor sunan heyete tevdi ile, sunulan bilgi ve belgeler kapsamında ek değerlendirilme yapılmasının istenmesine,” karar verilmiş olup dosya ek rapor alınmak üzere Bilirkişi Heyetine tevdi edilmiş ve alınan 19/05/2021 tarihli raporun sonuç kısmında özetle; davalının “…” esas unsurlu internet alan adı, ticaret unvanı, işletme adı ve diğer sosyal medya kullanımlarının davacının tescilli “…” markası ile SMK m.7 anlamında karıştırılma ihtimaline yol açtığı, davalının “…” esas unsuruyla kullandığı bu işaretlerin, davacının mevcut seri markalarının parçası oldukları yönünde yanıltıcı bir algı yarattığı, faturalar esas alındığında davalının dava konusu “…” asli unsurlu işaretleri marka vasfı ile Kasım 2011, internet sitesi kayıtları esas alındığında ise “…” asli unsurlu işaretleri marka vasfı ile Temmuz 2012 tarihi itibariyle kullandığı, ancak 2011-2016 dönemine ilişkin davalı tarafından sunulan fatura sayısının az ve parasal değerlerin de düşük olduğu, buna ek olarak, internet sitesi kayıt/takipçi sayısının da yüksek olmadığı dikkate alındığında bu tarihlerde, “…” ibaresine ilişkin davalı kullanımlarından davacının haberdar olduğu sonucuna varılmasının güç olduğu, buna karşılık davalının “…” asli unsurlu tescil başvurularının hemen ertesinde, davacı tarafından TPMK nezdinde (Şubat, Temmuz, Ağustos 2019 dönemlerinde) sürekli itirazda
bulunulduğu somut olayda sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Davalının TPE nezdinde tescil başvurusunda bulunduğu “…” “…” “…” “…” ibareli markaların TPE nezdindeki tescil ve davacı itirazı üzerine verilen kararlara yönelik verilen kararlara karşı açılan davalarda alınan raporların dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK ve TTK hükümleri uyarınca açılmış marka tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, ortadan kaldırılması talebine ilişkindir.
Markaya tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Yine 6769 sayılı SMK’nın “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. Maddesine göre “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” hükümlerine amirdir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde;
Rapordaki tespit ve değerlendirmelerde; davacının “…” esas unsurlu markaları ile davalının “…” esas unsuruyla ticaret hayatında kullandığı işaretlerin ilgili pazar açısından tanımlayıcı veya ortaklaşa kullanılan bir mahiyet taşımadığı, davacı markalarında ve davalının ibarelerinde asli unsuru “…” ve “…” ifadeleri oluşturduğu, davacının “…” esas unsuruna eklemeler yaparak seri markalar ürettiği, davalının da “…” ibaresini ayırt edici olmayan (df, duty free, İstanbul, .com gibi ibareler veya basit şekiller gibi) eklemelerle kullandığı, her iki tarafın yaptığı eklemelerin tali nitelikte olduğu ve asli unsur mukayesesinde “…” ve “…” unsurlarının temel alınması gerektiği, ayrıca davacının “…” ibaresinin tüm sınıflarda tescilli ve dava konusu mal/hizmet sınıfında (tekstil ve perakendecilikte) tanınmış bir marka olduğunun da dikkate alınması gerektiği, her iki ibare işitsel açıdan ele alındığında aralarında işitsel anlamda bir benzerliğin bulunduğu, her iki ibarenin de aynı iki harfle başlayıp, sonu aynı harfle bittiği, bu durum telaffuzda ister istemez bir benzerliğe yol açtığı, işitsel anlamda yegane farklılık teşkil eden “G” harfi, işitsel anlamda karıştırılma ihtimaline yol açacak derecedeki bu benzerliğin önüne geçemediği, görsel benzerlik, mukayese edilen markaların göze hitap eden benzerlikleri şeklinde tanımlandığı, söz konusu benzerlik, taraf markalarını oluşturan sözcüklerin, sloganların, resim, logo, grafik ve benzeri diğer şekli unsurların aynı ya da benzer bütünlük teşkil etmesi şeklinde kendisini gösterdiği, taraf ibareleri arasındaki görsel yegane farklılık, ibarelerdeki bir harfin değiştirilmesinden ibaret olduğu, böyle bir durumda, harf değişikliği sonucu ortaya çıkan yeni kelimenin (…) orijinal kelimeden (…) düşük düzeyde farklılaştığı, yeni ve farklı anlamlı bir kelime haline gelmediği, orijinal ibarelerde yer değiştiren harflerin orta kısımda olması dikkate alındığında, yeni ortaya çıkan “…” kelimesinin, orijinale (…’ya) benzer olduğu, taraf kelimelerinin içerdikleri harf sayılarının dörtten ibaret olması; toplam harflerden üçünün aynılığı ve dizilimlerinin de ayniyet göstermesi; tek farklı harf olan “…”nin ortada yer alması; “…” ile “…” ibaresi arasında da görsel ve işitsel benzerliğin bulunması olgularının da etkili olduğu, taraf ibareleri arasındaki harf diziminden doğan benzerliğe ek olarak, davalının kullandığı yazı biçimleri, italik karakterler ve renkler bakımından da taraf ibareleri bıraktıkları genel izlenim itibarıyla görsel ve işitsel olarak birbirlerinden ayrışamadığı, “…” ve “…” ibarelerinin ortalama tüketiciler ve yararlanıcılar tarafından karıştırabileceği, markanın ayırt edici gücü arttıkça karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkması olasılığı da artacağı, dolayısıyla ayırt edici gücü doğası gereği veya piyasada sahip olduğu tanınmışlık nedeniyle daha yüksek olan markalar ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyarsan daha geniş korumadan yararlandığı, ilgili ürün sınıfı olan tekstil emtiası ile perakendecilik hizmetleri açısından “…” ibaresi bu özelliklere sahip olduğu, ayrıca dosya içeriğindeki belgelerden davacının “…” ibaresinin TPMK nezdinde tanınmış marka mahiyeti taşıdığı, davacının özellikle “…, … , … ” ibareli markaları ile davalının kullanmakta olduğum “…” ibaresi arasında karıştırılma ve tanınmışlık nedeni ile ilişkilendirme ihtimalinin ortaya çıkabileceği makul derecede dikkatli ortalama tüketicinin algısında bu ibareler arasında yüksek düzeydeki işitsel ve görsel benzerliklerin iltibasa yol açacağı, davacı markaları ile davalının ticari ibarelerin uygulandığı emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olduğu, sunulan hizmetlerin kullanım şekli, özellikleri açısından ikame edilebilir olmaları, birbirlerini tamamlamaları; hedeflenen kitlenin genç tüketiciler noktasında kesiştiği, ilgili pazarın rekabete açık bir yapı sergileyerek ikamesi yüksek perakendecilik hizmetlerinden oluştuğu, ilgili pazarda seri marka uygulamasının yaygın olduğu, davacının tanınmış “…” markasına sahip olduğu ve seri marka uygulamasına yöneldiği; özellikle davacının ortalama zeka ve dikkate sahip genç müşterilerinin davalının kullandığı “…” ibaresine bakarak, bu ibarenin davacının seri markalardan biri olduğu düşüncesine kapılabileceği, yine aynı kitlenin “…” ibaresi ile karşılaştığında bu ibarenin davacının münhasıran yabancı tekstil malları ithaliyle iştigal eden bir iştirakinin adı olduğuna ilişkin yanlış bir düşünceye kapılabileceği müşterilerin işletmelerin birbirinden farklı olduğunu bilseler dahi, benzerliğin işletmeler arasında ekonomik ve organik bağ olduğunu düşünmesine yol açabilecek düzeyde olduğu, bu nedenle markalar arasındaki benzerliğin kabulünün gerektiği sonucuna varılarak markalar arasında bağlantı olma ihtimalinin, iltibas ihtimalinin bir unsuru olarak değerlendirilmesi gerektiği, …” ve “…” ibareleri arasındaki benzerliğin rakip teşebbüsler arasında ilişki kurmaya yol açabileceği, ortalama tüketici nezdinde işletmesel köken bağı kurmada ve taraf işaretleri arasında ilişkilendirme ihtimali yaratmada yeterli olacağı, davacının tescilli markalarının kök unsurunun “…” ibaresi oluşturduğu, davacının seri marka ailesinin asli unsurunu oluşturan “…” ibaresiyle kıyaslandığında davalının “…” ibaresi, yarattığı görsel ve işitsel benzerliklerle, ilgili çevre algısında davacının serisinin bir parçası olarak algılanmaya yol açabileceği değerlendirmelerinde bulunulduğu, yine davalının internet kullanımlarına ilişkin tespitler raporda yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat sunulan rapor içerikleri bir arada değerlendirildiğinde; davalının … ibareli kullanımlarının davacıya ait tanınmış ve seri markası olan … esas unsurlu markaları ile görsel işitsel benzerlik taşıdığı, davacı markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetlerde kullanıldığı,- kaldı ki davacı markasının tanınmış marka olduğu dikkate alındığında bu hususun tecavüze engel teşkil etmediği-, hitap ettikleri tüketici nezdinde iltibasa ve karışıklığa sebebiyet verecek nitelikte olduğu, işletmesel bağ bağlantı intibası uyandırdığı, SMK 155 kapsamında marka tescil süreçlerinin beklenmesini gerektirir bir durum bulunmadığı, şu hale göre bu kullanımların SMK 7 kapsamında markaya tecavüz ve TTK 55/1-a/4 kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği, sesiz kalmaya dayalı hak kaybına ilişkin savunmaların davacının markasal kullanımlardan haberdar olur olmaz gerekli hukuki yollara müracaat ettiği, sürenin başlangıç tarihinin davalının markasal kullanım tarihi değil davacının bu kullanımları bildiği ya da bilmesi gerektiği tarihten başlaması gerektiği, alınan ek rapordaki değerlendirmelerde de belirtildiği üzere davalı kullanımlarından davacının haberdar omasının beklenmeyeceği de gözetildiğinde bu savunmalara itibar edilemeyeceği sonucuna ulaşılmış davacının sübut bulan davasının kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile,
Davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, bu kapsamda davalının … ibareli kullanımlarının, bu ibareyi taşıyan tüm yazılı ve basılı evrakların (ticaret ünvanı olarak kullanılan mali evraklar hariç ) tabela, reklam, kartvizit, poşet, ambalaj vb tanıtıcı dökümanı toplatılarak yediemine TEVDİNE, karar kesinleştiğinde masrafları davalıya ait olmak üzere imhasına,
Davalının … ibareli internet kullanımlarının önlenmesine, …alan adının terkinine, davalıya ait olmak üzere bu ibareyi taşıyan sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesine,
Hükmün karar kesinleştiğinde masrafları davalılara ait olmak üzere tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde bir defaya mahsus ilanına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 36,30TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan:2.487,00 TL bilirkişi + posta gideri ve 95,20 TL harç (vekalet+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.582,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen markaya tecavüz ve haksız rekabet talebi yönünden hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/01/2022

Katip Hakim
¸ ¸