Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/59 E. 2021/100 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/59
KARAR NO : 2021/100

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini
DAVA TARİHİ : 04/02/2020
KARAR TARİHİ : 02/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından … numarası altında 25.sınıfa dahil mallar için … ibareli marka başvurusu yapıldığını, başvurunun ilanı üzerine müvekkilince itiraz edildiğini, müvekkilinin itirazının TPMK ve YİDK tarafından reddedildiğini, bunun üzerine … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü yönünden açılan davanın kabul edildiğini ancak markanın tescilli olmaması nedeniyle hükümsüzlük talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen kararın kesinleştiğini, 30/05/2017 tarihinde … markasının davalı adına tescil edildiğini, bu nedenle … markasının hükümsüzlüğünü talep etme zaruretinin olduğunu, müvekkilinin 1969 yılında ABD’de kurulduğunu, … ibareli bir çok markanın Türkiye’de ve Dünya çapında müvekkili adına tescilli olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile karıştırmaya sebebiyet verecek derecede benzer olduğunu, bu durumun kesinleşmiş Mahkeme hükmü ile tespit edildiğini, davalının markasının müvekkilinin markasını birebir içinde barındırdığını, benzer pek çok olayda Türk Patent ve Yerel Mahkemelerin iltibasın mevcudiyetini kabul ettiğini, dava konusu markanın müvekkilinin ana faaliyet alanına ilişkin olan 25.sınıfta olduğunu, müvekkilinin … markalarının gerçek sahibi olduğunu belirterek davalı adına tescilli … numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edilmiş, davalı tarafından herhangi bir cevap sunulmadığı ve delil de bildirilmediği anlaşılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde davaya konu … tescil numaralı, … ibareli markanın 25.sınıfta davalı adına kayıtlı halen sahibi adına geçerli olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası incelendiğinde YİDK’nın 10/07/2015 tarih, … sayılı kararının iptaline, hükümsüzlük talebi yönünden markanın tescilli olmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin talepli davadır.
Dava konusu, davalıya ait … tescil numaralı … ibareli marka başvurusu kapsamının 25. Sınıfta kayıtlı, “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri” olduğu gelen TPMK kayıtlarından anlaşılmıştır.
HMK.nın 226 maddesine göre mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Dava marka hükümsüzlüğü istemline ilişkin olduğundan, daha öncesinde … 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkememesinin kesinleşen … Esas, …Karar sayılı kararında da aynı hususların irdelendiği görülerek, hem HMK 30. Maddesi uyarınca usul ekonomisi gereği hem de olayın hakimin hukuku bilgisi ile çözümlenecek nitelikte bulunması nedeniyle bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
SMK m.6/f.1 kapsamında markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinde aşağıda yer alan kıstaslardan faydalanılması gereklidir. Bu kapsamda benzerlik incelemesinde:
Markaların görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikleri, Markaların birbirini çağrıştırması, Markaların bir bütün olarak uyandırdığı genel izlenim, Markaların tescilli oldukları malların veya hizmetlerin hitap ettiği alıcı grubunun (ortalama tüketicinin) kimliği, toplumsal düzeyi ve bilgi seviyesi, Markayı taşıyan malın işlevi ve değeri ile alıcının markalı ürünü almaya ayırdığı zaman dilimi, Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurlarının neler olduğu, Marka olarak tercih edilen işaretler arasındaki zayıf benzerliğin markalarm kullanılacağı ürün ve hizmetler arasındaki kuvvetli benzerlik ile ne derecede telif edilebileceği ya da tersi, Markaların işletmesel kökeni gösterme ve ayırt edicilik sağlama gücü, Markanın önceden tescil ettirilmiş bir markanın serisi olduğu izlenimi ya da algısı yaratıp yaratmadığı hususları hep birlikte değerlendirilip, kıyaslanan markaların bir bütün halinde yarattığı izlenimin benzer olup olmadığı tespit edilmelidir .
SMK m.6 hükmünde incelenen nispi ret nedenleri tescilli markaların, sonradan tescil edilmek istenen aynı ya da benzer işaretlere karşı, satışa arz edilen ürünlerin aynı ya da aralarında idari-ekonomik bağlantı bulunan işletmeler tarafından üretildiği konusunda karıştırma ihtimaline ve ortalama tüketicilerin (restoranda pizza siparişi veren kitildiği konusunda karıştırma ihtimaline ve ortalama tüketicilerin (restoranda pizza siparişi veren kitle) aldanmaları ihtimaline karşı korunmasını düzenler. Taraf markalan arasındaki benzerlik değerlendirmesi aşağıdaki başlıklar altında yapılmıştır:
İşitsel (Fonetik) Benzerlik,
Görsel Benzerlik,
Kavramsal (Anlamsal) Benzerlik.
Bu kriterler çerçevesinde dosya içerisinde bulunan deliller ve … 1. FSHHM’nin … Esas, … Karar sayılı dosyası ele alındığında davacı tarafın hükümsüzlüğünü istediği davalıya ait TPMK nezdinde … numaralı 25. Sınıfta tescilli “…” ibareli markanın herhangi bir anlamı olmayan, fantezi bir sözcük olduğu, davacı markalarının ise … esas unsuru etrafında türetilmiş, seri markalar olduğu, davacı markalarının esas ve ayırt edici unsuru olan “…” ibaresinin İngilizcede “boşluk” anlamına geldiği bu ibarenin çekişme konusu giyim emtiası bakımından ayırt ediciliği yüksek bir marka işareti olduğu izahtan varestedir. Davacının … kelimesinden müteşekkil markası, davalının … markasının başında aynen ve kül halinde yer aldığı görülmektedir. Fantezi bir sözcük olan ve 25. Sınıftaki “giyim” emtiasını içeren … markası tanınmış … markası ile yine tanınmış … markalarının bir araya getirilmesi sureti ile yaratılmış bir marka imajı taşımaktadır. … Markası bu hali ile, … markasının sonuna ek getirilerek türetilmiş, seri markası görünümündedir. Zira giyim emtiası bağlamında … markasının bütünsel algısında … ibaresi kavramsal ve işitsel yönden ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla davalının markası ile dava konusu marka arasında görsel ve kavramsal benzerliğin bulunduğu kabul edilmelidir.
Gerçek hak sahipliği açısından değerlendirme
SMK m.7’de marka korumasının tescile bağlı olduğu ifade edilmektedir. Ancak markanın kullanım veya tanınma yoluyla korunabileceği haller de mevcuttur. Tescil ilkesinin en önemli istisnası ise “gerçek hak sahipliği” ilkesidir. Buna göre 3. kişilerin sahibi bulunduğu bir markayı kendi adına tescil ettiren kişinin korumadan yararlanması mümkün değildir.
Kişinin önceden kullandığı markasını sonradan tescil ettirmesi durumunda bu tescil açıklayıcıdır. SMK sisteminde özellikle m.6/3, m.6/4 ve m.6/6 hükümleri dikkate alındığında işaret üzerindeki hakkın tescilden önce doğması halinde, önceki hak üstün tutulmaktadır.
Somut olayda davacıya ait … ibareli markanın kuruluş tarihinin 1969 yılına dayandığı, Türkiyede de 2007 yılından bu yana bu markaların satışa sunulduğu davacı tarafından sunulan deliller ile ispatlanmıştır. Bu nedenlerle davacının dava konusu marka hakkında gerçek hak sahibi olduğu yönünde bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Karıştırılma ihtimali yönünden inceleme SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Davacının çok sayıdaki seri markasının esaslı unsuru olan … ibaresini, davalı markasında kullanılması, markalar arasındaki benzerliğe ve ilişkilendirme ihtimaline yol açmaktadır. Öyle ki davalı markasındaki “…” ibaresi dahi bu benzerliği ortadan kaldırmamaktadır. Zira davacının … kelimesinin ardına ek ibarelere getirerek marka türettiği aşikardır. Davacının … esas unsurlu markalarından ve bu marka adı altında sunmakta olduğu mal ve hizmetlerden haberdar olan ortalama bir tüketicinin, davalı markasının davacıya ait olduğunu, onun izni ile kullanıldığını yahut davacı markasının serisi olduğunu düşünmesi kuvvetle muhtemeldir. Markaların esaslı unsurlarındaki benzerlik, tüketici, algısında taraf markaları arasında bağlantı kurulmasına sebebiyet verecek düzeyde baskındır. Ortalama bir tüketicinin, davacı ve davalı işletmeleri arasında idari ve ekonomik bir bağlantı bulunduğu zannına kapılma ihtimali oldukça yüksektir. Zira somut olayda tüketici hafızasında kalan … ibaresi, 25.sınıf yönünden kolaylıkla seçilen ve zihinde yer eden bir kelimedir.
Öte yandan, taraf markalarının kapsadığı 25.sınıftaki giyim emtiasının tüketicileri toplumun her kesiminden kişilerdir. Dolayısıyla, eğitim, bilgi, kültür farkına karşın pek çok kişi dava konusu markaların tüketicileri konumundadır. Bu sebeple bu markaları taşıyan mal ve hizmetlerin ortalama tüketicisinin markayı detaylı şekilde incelemeden hareket edebileceği ve davalının mallarının tercih ederken davacı markasından edindiği olumlu imajı davalı markasına kolaylıkla aktarabileceği ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu bağlamda markların aynı/aynı tür veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması halinde halkın bu markalar arasında bağlantı kurması mümkündür. Bu noktada çözümlenmesi gereken; davalı markasının kapsadığı 25.sınıftaki malların, davacı markasının kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı/ aynı tür veya benzer olup olmadığıdır.
Davalı marka başvurusu 25.sınıfın tüm alt gruplarını kapsamaktadır. Davacının … ibareleri markaları da aynı sınıfta tüm alt gruplarda tescillidir. Yani davalı başvurusunun ve davacı markalarının emtia listeleri aynı/tür mallardan oluşmaktadır. Uyuşmazlık konusu 25.sınıftaki ürünlerinin tamamen aynı olması markalar arasındaki iltibas ihtimalini artırmaktadır. Zira markaların tescilli oldukları mal ve hizmetler arasındaki ayniyet veya benzerlik arttıkça markalar arasındaki benzerlikler ön plana çıkarak markalar arasında iltibas tehlikesi artmaktadır.
Tanınmış Marka İddiası yönünden inceleme 6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire … tarih ve … s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440).
Somut olaya dönüldüğünde; dosya kapsamında yer alan kesinleşmiş yargı kararları, yurt dışı marka tescilleri ve TPMK’nın markanın tanınmışlığa dair kabulü doğrultusunda davacının … markasının “giyim” sektöründe, dava konusu başvuru tarihi itibari ile tanınmış marka olduğu sonucuna varılmıştır.
Kötü niyetli tescil iddiasının değerlendirmesi:
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuş, nihayet SMK 6/9 maddesinde kötü niyetli tescil bir tescil engeli olarak yasal mevzuattaki yerini almıştır. Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. Sayılı kararı ile tescilde kötü niyetliliği markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de sonradan vermiş olduğu kararlarda bu hususu dikkate almıştır.
Bir markanın kötüniyetle tescil ettirildiğinden söz edebilmek için, o markanın tescil ettirilmesinin altında başkasına ait olduğunu bildiği bir markayı haksız olarak sahiplenme, başkasına ait markanın tanınmışlığından ve itibarından haksız olarak yararlanma, başkasının markasının piyasaya girmesini engelleme, tescil ettirilen markayı gelecekte gerçek hak sahibine markadan doğan hakları kullanmakla tehdit ederek satma amacı gibi dürüstlük kuralı (MK m d. 2) ile bağdaşmayan kanıtlanabilir niyetlerin yatması gerekir.
Yine bu konuda Yargıtay HGK 2013/1831 E., 2015/1198 K sayılı 15.04.2015 tarihli emsal kararlarında, “…556 sayılı KHK’nın 35/l.maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nın amacına uygundur. Çünkü, KHK’nîn 35/1. Ve 42/l-(a) maddelerindeki düzenlemelerde, esasen MK’nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kütü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 42.maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nun 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nın ruhuna da uygundur. … marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli tescil olarak kabul edilmektedir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).
Somut olaya dönüldüğünde; taraf markalarının her ne kadar benzer olduğu tespiti yapılmış ise de bir markanın benzerinin tescili her zaman kötü niyetli bir tescil olarak değerlendirilmemektedir. Kötü niyetin her somut olayda net olarak ortaya konması gerekir. Davalının kötü niyetinin ispat külfeti davacıya aittir. Yukarıda da açıklandığı üzere, davalının markasını kullanış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı ve iyi niyetli 3. Kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, TPMK kayıtları, … 1. FSHHM’nin …Esas, … Karar sayılı dosyası, … Bölge Adliye Mahkemesinin … Esas, …Karar sayılı ilamı, yukarıda izahı yapılan mevzuat ve açıklamalar kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde değerlendirildiğinde; taraf markaları arasında benzerliğin bulunduğu, davalı markasının tüketiciler nezdinde iltibasa sebebiyet vereceği, görsel benzerlikle birlikte mal ve hizmetlerde de benzerliğin söz konusu olduğu dikkate alındığında iltibasa dayalı hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, davacının tanınmış marka iddiasının sunulan deliller ve izahı yapılan kriterler dikkate alındığında ispatlandığı ve tanınmış marka statüsünde olduğu, davalının markasını kullanış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı ve iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından kötü niyet iddiasının sübut bulmadığı gözetilerek davanın kabulü cihetine gidilmiş, davalı adına TPMK nezdinde … numaralı 25.sınıfta tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE, davalı adına TPMK nezdinde … numaralı 25.sınıfta tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile kalan 4,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: posta gideri 106,50 TL ve 108,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 215,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.02/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸