Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/58 E. 2020/334 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/58
KARAR NO : 2020/334

DAVA : Fikir ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan Cezai Şart ve Manevi Tazminat (34.800 USD x 1,4838=51.625,80 TL Maddi ve 10.000 TL Manevi)
DAVA TARİHİ : 21/09/2010
KARAR TARİHİ : 22/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan fikir ve sanat eseri sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 01/04/2004 tarihli sözleşme uyarınca, davalı şirketin reklam, sponsorluk ve diğer tüm tanıtım amaçlı projelerinde ve reklamlarında davacının sanatçı olarak yer alması konusunda sözleşme yapıldığını ve sözleşme uyarınca davacının reklam filmlerinde ve tanıtım faaliyetlerinde görev aldığını, davacının sözleşme uyarınca edimlerini yerine getirdiğini, sözleşmenin 8. maddesine göre 18 ay süreli olup sona erme tarihinden 1 ay önce fesih ihtarında bulunulmadığı taktirde kendiliğinden 18 ay daha uzayacağını, sözleşmenin 9. maddesinde mali hükümlerin düzenlendiğini, davalının hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının 24 aylık ücretinin ödenmesi için davalıya ihtar yapıldığını, müvekkilinin sürekli oyalandığını, müvekkilinin büyük acı ve üzüntülere katlandığını, 10.000 USD’nin fiili ödeme tarihinden TCMB döviz satış kuru üzerinden TL karşılığı maddi tazminatın ve 10.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacı 2004-Mayıs ayında bir aylık bir dönemde tanıtımlarda görev almş ve dava dilekçesinde belirtildiği gibi bunun karşılığında davacıya ödemesinin yapıldığını, davacının bu dönemden sonra müvekkili şirket ile ilgili reklamlarda ya da başkaca bir tanıtım organizasyonunda görev almadığını, dolayısıyla davacının iddia olunan sözleşme ile ilgili olarak müvekkili şirketten herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını, davacının öncelikle görev aldığını iddia ettiği reklamlar ile ilgili belgelerini, delillerini sunması ve görev aldığını ispat etmesi gerektiğini, dava dilekçesinde de davacının memleketine döndüğünü beyan ve ikrar edildiğini, yani davacının müvekkili şirketin tanıtım reklamlarında görev almadığının davacı tarafça da ikrar olunduğunu, defalarca müvekkili şirket yetkilileri ile görüştüğü ve oyalandığı iddiasının da afaki ve gerçek olmadığını, hayatın olağan akışına göre davacının 36 ay görev almadan beklemesi ve daha sonra huzurdaki davayı ikame etmesi suiniyetli olduğunun bir göstergesi olduğunu, davacının sanatçı sıfatı ile beklemesinin tek bir izahı olduğunu bunun da haksız kazanç sağlama girişimi olduğunu, davacının 36 ay bekleyerek daha sonra huzurdaki davayı açması MK’nin 2. maddesine aykırı olup haksız ve mesnetsiz davanın bu sebeple de reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı ıslah dilekçesi ile alınan bilirkişi raporu sonrasında talebini arttırmış ve dava tarihinde talep ettiği 10.000 USD’nin 1.000 USD’sinin cezai şart, 9.000 USD’sinin ise ücret olarak talep ettiğini belirtmiş ve bu taleplerini arttırarak 5.000 USD cezai şart, 29.800 USD ücret talep ettiğini belirtmiş ve harcını yatırmıştır.
YARGITAY İLAMI:
Mahkememizce yapılan yargılamada 15/01/2016 tarihli, 2013/222 esas, 2016/1 sayılı kararı ile davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince temyiz edildiği ve Yargıtay 11. HD’nin 25/12/2017 tarihli 2016/4839 esas, 2017/7572 karar sayılı ilamıyla, “Dava, taraflar arasında akdedilen 01.04.2004 tarihli sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin, olup mahkemece yazılı olduğu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, manevi zarar, kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (TBK 58) maddesine göre, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir denilmiştir. Şahsiyet haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için 818 sayılı BK 49. (TBK 58) maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar ise şahsiyet haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunmasıdır. (Bkz. Prof Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, yirminci baskı, S.202-208) Somut olayda davacının, davalı tarafın sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle manevi zarara uğradığı kabul edilmiş ise de bu durumun MK’nin 24 ve BK’nin 49. (TBK 58) maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olacağının kabulü mümkün değildir. Her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmeyeceği gibi, davacı tarafça da sözleşmenin ihlal edilmesi nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği ispat edilememiştir. Bu itibarla, davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, BK’nin 49. (TBK 58) maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gözetilmeksizin, davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozularak dosya mahkememize gönderilmiş, bu kez davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay 11. HD’nin 08/10/2019 tarihli, 2018/1657 esas, 2019/6290 karar sayılı ilamıyla, “Islah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinde ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği düzenlenmiştir. Yine, mülga 1086 sayılı HUMK’un 84. maddesi de aynı mahiyettedir. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu’nun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E- 2016/1 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, davacı vekili tarafından bozma sonrası ıslah edilen miktar üzerinden maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından kararın bu nedenlerle de davalı yararına bozulması gerekirken yazılı şekilde bozulmuş olduğundan, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 25.12.2017 tarih, 2016/4839 E-2017/7572 K. sayılı bozma ilamına yukarıda açıklanan nedenlerin (3) numaralı bent şeklinde ekleme yapılarak bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kısmen kabulüne karar verilerek, 25/12/2017 tarih ve 2016/4839 esas, 2017/7572 karar sayılı ilamına yukarıda yazılı benden 3 numaralı bent şeklinde eklenmesine karar verildiği, dosya mahkememize gönderilmekle, mahkememizin iş bu esasına kaydolunmuştur.
Bozma sonrası davacı vekili önceki karada direnilmesini davalı vekili ise bozma kararına uyulmasını talep etmiştir.
Mahkememizce karar sonrası HMK değişikliği dikkate alınarak maddi tazminat yönünden önceki kararda direnilmesine, manevi tazminat yönünden ise bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, 5846 sayılı FSEK kapsamında taraflar arasında imzalanan sözleşmenin haksız feshine dayalı maddi ve manevi tazminat talepli davadır.
Tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Dava, … 14. Asliye Ticaret Mahkemesine açılmış, mahkemece iş bölümü görev itirazı kabul edilerek … 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde yetki itirazı üzerine Mahkemece yetkisizlik kararı verilerek dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, Yargıtay 13. HD’ce İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilerek yetki itirazının reddedilmesi gerektiğine ilişkin ilamı sonucu 6. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılamada davanın Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan kaynaklanması nedeniyle Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin görevsizlik kararı verilmiş, Yargıtay 13. HD’ce bu karar onanarak kesinleşmiş ve dosya Mahkememize gelmiştir.
1-Maddi tazminat talebi yönünden değerlendirme;
Önceki karar gerekçesinde de belirtildiği üzere; Davacı ile davalı şirket arasında 1 Nisan 2004 tarihinde bir sözleşme düzenlenmiş olup, sözleşmenin konusu, şirketin reklam, sponsorluk ve diğer tanıtım amaçlı projelerinde reklamlarında davacının sanatçı olarak yer almasıdır. Sözleşme süresinin 18 ay olduğu, sona erme tarihinden bir ay önce fesih ihbarında bulunulmadığı taktirde kendiliğinden 18 ay daha uzayacağı belirlenmiştir.
Sözleşmede davalı sanatçıya reklamlarda görev alması karşılığında her ay 850 Dolar+KDV tutarı karşılığında TL ödeneceği, şirketin edimlerini yerine getirmemesi durumunda ise 5.000 Dolar cezai şart ödemesi belirlenmiştir. Davalı ise sözleşmenin yetkili imzaları taşımadığı için geçersiz olduğu ve reklam çekimi yapılmadığı için davalının ücrete de hak kazanmadığı yönünde savunmada bulunmuştur.
Davalı şirket, sözleşmeyi kabul ederek, davacıya bir aylık da olsa tanıtımlarda yer vermiş ve ödeme yapmış olduğundan burada ilk başta bir yetkisiz temsil durumu söz konusu olmuş olsa dahi, davalı şirketin sonradan bu sözleşmeye onay vererek benimsediği göz önüne alındığında TBK m. 46/1 kapsamında bu sözleşme davalı bakımından bağlayıcıdır.
Diğer yandan davacıya ödeme yapılması fiilen reklam çekilmesi veya tanıtım yapılmasına bağlı tutulmamıştır. Davacının, davalının talebi olmadan reklam veya tanıtım yapması söz konusu olamaz. Buna göre davalının, davacıya iş vermese dahi sözleşme kapsamında ödeme yapması gereklidir. Buna karşılık davacının fiilen reklam ve tanıtım işleri yapmaması bu kapsamda emekten tasarruf etmesi yine davalının kendisine iş vermemesi kapsamında başkaca işler yapabilme imkanı bulunması kapsamında tam bir tazminat değil ancak indirimli bir ödeme takdir edilmesi uygun olacaktır. Bu esas, sorumluluk hukukuna hakim olan “zararı arttırmama” yükümlülüğünün sonucudur. Buna göre mahkemenin takdirine bağlı olarak indirimli bir ödeme yapılmasının hakkaniyete uygun sayılması gerektiğini belirtmişlerdir.
Cezai şart varlığı asıl alacağa fer’i bir borç teşkil eder. Alacaklı, zarara uğramasa bile cezai şart talep edebilir. Bu husus BK m. 180/1’de açıkça ifade edilmiştir. Ayrıca BK’nin m180/2’ye göre alacaklı, cezai şartı aşan zararını da talep edebilir. Ancak bu durumda; zararını ve borçlunun kusurunu ispat etmesi gerekmektedir. Bununla birlikte bu husus emredici olmayıp, tarafların sözleşme ile hem tazminat hem de cezai şart talep edebileceği kararlaştırılabilir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 13.1. maddesinde açıkça sözleşmenin ihlali durumunda davalı şirketin diğer maddi ve manevi tazminat taleplerinin yanı sıra cezai şart da ödeyeceği hükme bağlanmıştır. Buna göre davacı hem tazminat hem de cezai şart talep edebilir.
Taraflar arasında, 01/04/2004 tarihinde, davacı sanatçının davalı şirket adına reklamlar da yer alması ile ilgili tarafların hak ve sorumluluklarım düzenleyen yazılı bir sözleşme imzalanmıştır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin mali hükümler başlıklı 9. maddesinde; “Şirket, sanatçıya sözleşme konusu reklamlarda görev alması karşılığında, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren, her ay sonunda 850 ABD Doları+KDV tutarında dolar karşılığı TL ödeyecektir.” denilmektedir.
Cezai şart başlıklı 13.1 maddesinde özetle, “Şirket edimlerini yerine getirmediği takdirde her türlü maddi, manevi hak talebleri saklı kalmak kaydı ile ayrıca 5.000 ABD Doları cezai şart ödeyeceğini beyan, kabul ve taahhüt etmiştir.” denilmektedir.
Süre başlıklı 8. maddesinde; “İş bu sözleşme imzası tarihinden itibaren 18 ay boyunca geçerlidir. Sözleşme sona erme tarihinden 1 ay öncesine kadar fesih edilmediği takdirde otomatik olarak 18 ay dahi uzayacaktır.” denilmektedir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 18 ay boyunca geçerli olduğu, sözleşme sona erme tarihinden 1 ay öncesine kadar fesih edilmediği takdirde otomatik olarak 18 ay daha uzayacağı hüküm altına alınmış ve dosyada sözleşmenin fesih edildiğini gösteren bir belge sunulmamıştır. Bu nedenle davacı tarafın, tüm sözleşme süresi boyunca davalı taraftan talep edebileceği toplam ücret 36 Ay x 850 $ (USD)= 30.600 $ (USD) olarak hesaplanmıştır.
Davacı taraf, sözleşme karşılığında davalı taraftan 800 $ (USD) tahsil ettiğini beyan ettiğinden geriye 29.800 $ (USD) alacak kalmış olup, davalı tarafın sözleşme şartlarına uymaması nedeniyle cezai şart olan 5.000 USD ile birlikte toplam alacak 34.800 USD olmaktadır. Davacı taraf … tarihinde … 7. Noteri’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesini göndermiş ve temerrüt tarihi 02/06/2006 tarihinde gerçekleşmiştir.
TBK ‘nın 51. maddesinde ” hakimin tazminatın kapsamını, ödenme biçimini durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği , 52. Maddesinde de zarar gören zararı doğuran fiile razı olmuş veya doğmasında veya artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuru ile sebep olan tazminat yükümlüsü tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hakim tazminatı indirebilir… “düzenlemesi mevcuttur. Davacı sanatçı olup, sözleşme kapsamındaki reklam çekimleri benzeri işler yapabileceği buna ilişkin bir iş araştırması yaptığında bu sektörde uygun başka işler bulabileceği de göz önüne alınarak davacıya tam tazminat verilmesinin uygun olunmayacağı bu nedenle takdiren bir hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinde FSEK uzmanı Doç. Dr. …, Prof. Dr. … ve muhasip …’den oluşturulan heyet raporunda, davacı tarafın, sözleme süresi boyunca davalı taraftan talep edebileceği toplam ücret 36 ay x 850 $ (USD)= 30.600 $ (USD) olarak hesaplandığı, davacı tarafın dava konusu sözleşme karşılığında davalı taraftan 800 $ (USD) tahsil ettiğini beyan ettiği, bu durumda davacı tarafın, sözleşme kapsamında davalı taraftan talep edebileceği toplam ücretin 29.800 $ (USD) ( 30.600 $ – 800 $ = 29.800 $ ) olarak hesaplandığı, mahkemenin takdirine bağlı olarak, davacının emekten tasarruf ettiği ve boş geçen zaman zarfında başkaca işlerden gelir elde ederek, zararı arttırmama yükümü bulunduğu göz önüne alındığında mahkeme tarafından bu tazminat miktarında hakkaniyete uygun bir indirim yapılması gerektiği ve ayni şekilde taraflar arasındaki sözleşmenin 13/1 hükmü kapsamında buna ek olarak davalının 5.000 $ cezai şart ödeme borcu altında bulunduğu anlaşılmakla davacının talep ettiği ve bilirkişi tarafından hesap edilen 29.800 USD’nin TBK’nin 50 ve devamı maddeleri uyarınca hakkaniyet gereği takdiren indirilmesi suretiyle 25.000 USD olarak belirlenmesi ve 5.000 USD cezai şartın toplamı ile 30.000 USD’nin temerrüt tarihi olan 02/06/2006 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği dava dosyası kapsamında yapılan incelemede, davacı tarafın davalı taraf adına fatura düzenlemediği, bu nedenle sözleşmede belirtilen KDV’nin davalı taraftan talep edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak; her ne kadar karar düzeltme aşamasında; Yargıtay 11. HD’nin 08/10/2019 tarihli, 2018/1657 esas, 2019/6290 karar sayılı ilamıyla, “Islah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinde ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, Yargıtay İçtihatları Birleştirme GEnel Kurulunun 06/05/2016 tarih 2015/1 esas 2016/1 karar sayılı kararı gereği bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından bahisle maddi tazminat yönünden karar bozulmuş ise de 6100 sayılı HMK Madde 177’ye 22/07/2020 tarihinde 7251 S.K./18. Maddesi ile eklenen Ek fıkraya göre “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, İLK DERECE MAHKEMESİNİN TAHKİKATA İLİŞKİN BİR İŞLEM YAPMASI HÂLİNDE tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” hükmünün eklendiği şu hale göre usule ilişkin hükümlerin derhal uygulanması gerektiği gözetildiğinde yüksek mahkemenin bozma ilamında belirtmiş olduğu bozma gerekçesinin yasa değişikliği ortadan kaldırıldığı, zira önceki karar safahatında bozma sonrası tahkikata geçildiği, yasa değişikliği dikkate alındığında davacının ıslah talebinin dikkate alınması ve talebin ıslah dilekçesi doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği, bu noktada mahkememizce önceki hükümde takdiren hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle belirlenen ve ilk bozma kararı kapsamı dışında kalan karar düzeltme aşamasında ise usul yönünden bozmaya konu edilen tazminatın yerinde olduğu kanaatiyle önceki kararda direnilmesine karar vermek gerekmiş kısmen kabul yönünde önceki karar aynen hüküm altına alınmıştır.
2-Manevi tazminat yönünden; Mahkememizce verilen maddi tazminata ilişkin gerekçeye aynen katılmakla birlikte, dosya kapsamı ve bozma ilamı dikkate alındığında manevi tazminat şartlarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmış davacının manevi tazminat talebinin reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-… tarafından davalı şirket aleyhine açılan davanın KABULÜ ile USD 01/04/2004 tarihli sözleşmeye dayalı olarak davacının talep ettiği ücretten takdiren hakkaniyet indirimi yapılması sonrası belirlenen 25.000 USD ücret ve 5.000 USD cezai şart toplamı olan 30.000 USD’nin 02/06/2006 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduata uyguladığı en yüksek faiz uygulanmak suretiyle ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Manevi tazminata yönelik açılan davanın REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 3.040,13 TL karar harcından ıslah harcı olan 1.236,50 TL’nin mahsubu ile kalan 1.803,63 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı (dava tarihindeki kur dikkate alınarak) üzerinden hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat miktarı (dava tarihindeki kur dikkate alınarak) üzerinden hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat miktarı (dava tarihindeki kur dikkate alınarak) üzerinden hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, 326,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.026,00 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 1.746,55 TL’si ve 1.236,50 TL harç (ıslah) olmak üzere toplam 2.983,05 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan: 62,25 TL posta giderinin -ret ve kabule göre hesaplanan- 8,58 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/10/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır