Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/49 E. 2021/144 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/49
KARAR NO : 2021/144

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini
DAVA TARİHİ : 30/01/2020
KARAR TARİHİ : 19/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan asıl ve birleşen Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini talepli davalarının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli ” …” markasının sahibi olduğunu, kullanmaya yetkili olduğunu, tescilden kaynaklı olarak müvekkili şirketin makinelerin belirtilen sınıflar için her türlü üretimi dağıtımı ve bunların toptan ve perakende olarak pazarlanması konularında Türkiye çapında yetkili olduğunu, müvekkili şirketin tescilli markası ile aynı emtia sınıfında ve aynı ürünlerde kullanılmak üzere davalı tarafın ” …” markasını kendi adına tescil ettirdiğinin tespit edildiğini, müvekkili ile davalının aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini, bu nedenle dava konusu markanın müvekkiline ait marka ile karşılaştırılmasında asli unsurların aynı olduğu, aynı zamanda yazım benzerliğinin de bulunduğu, davalının ” … ” markasının müvekkilinin 6,7 ve 8. Nice sınıflarında … tescil nosu ile tescilli ” … ” markasının aynı olduğunun ortada olmasına rağmen Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edildiğinden; anılan markanın hükümsüz kılınmasına karar verilmesi gerektiğini, her iki markanın emtia sınıfı olan 7. Sınıfta tescil edilmiş olup; aynı emtia üretiminde bu markalar ile aynı emtia üretiminde bulunduğunu, markanın kullanımlarının birbirine benzediğini, ayrıca her iki marka arasında görsel biçimseli harfsel, anlamsal ve fonetik açıdan herhangi bir fark bulunmadığını, hükümsüzlüğü talep edilen markada ayırt edicilik bulunmadığını, bu durumun markanın aynen kullanılması olarak kabul edildiğini, tek harf farklılığının markaya farklılık kazandırmadığını, davalı markanın kötü, niyetli olduğunu, ilgili markanın tescil edilebilirlik şartlarını taşımadığını, Sınai Mülkiyet Kanunun 25.maddesi ve aynı kanun 5 ve 6.maddelerine aykırılık bulunması nedeniyle davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1885 yılında İngiltere’de kurulduğunu, pek çok ülkede faaliyet gösterdiğini, dava konusu müvekkili adına tescilli … markasına ilişkin hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını, dava konusu marka kötü niyetle tescil edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİREŞEN DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 6., 7. Ve 8. Nice Sınıflarında … tescil numarası ile tescilli ” …” markasının sahibi olduğunu, bu kullanmaya yetkili olduğunu, tescilden kaynaklı olarak müvekkili şirketin makinelerin belirtilen sınıflar için her türlü üretimi dağıtımı ve bunların toptan ve perakende olarak pazarlanması konularında Türkiye çapında yetkili olduğunu, müvekkili şirketin tescilli markası ile aynı emtia sınıfında ve aynı ürünlerde kullanılmak üzere davalı tarafın ” … ” markasını kendi adına … tescil numarası ile tescil ettirdiğinin tespit edildiğini, müvekkili ile davalının aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini, bu nedenle dava konusu markanın müvekkiline ait marka ile karşılaştırılmasında asli unsurların aynı olduğu, aynı zamanda yazım benzerliğinin de bulunduğu, davalının … tescil nosu ile tescilli ” … ” markasının 7. Sınıf emtia sınıfı bakımından müvekkilinin 6,7 ve 8. Nice sınıflarında … tescil nosu ile tescilli ” … ” markasının aynı olduğunun ortada olmasına rağmen Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edildiğinden; anılan markanın hükümsüz kılınmasına karar verilmesi gerektiğini, her iki markanın emtia sınıfı olan 7. Sınıfta tescil edilmiş olup; aynı emtia üretiminde bu markalar ile aynı emtia üretiminde bulunduğunu, markanın kullanımlarının birbirine benzediğini, ayrıca her iki marka arasında görsel biçimseli harfsel, anlamsal ve fonetik açıdan herhangi bir fark bulunmadığını, hükümsüzlüğü talep edilen markada ayırt edicilik bulunmadığını, bu durumun markanın aynen kullanılması olarak kabul edildiğini, tek harf farklılığının markaya farklılık kazandırmadığını, davalı markanın kötü, niyetli olduğunu, ilgili markanın tescil edilebilirlik şartlarını taşımadığını, Sınai Mülkiyet Kanunun 25.maddesi ve aynı kanun 5 ve 6.maddelerine aykırılık bulunması nedeniyle davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu … sayılı … markasını dava dışı … Şirketine 01/05/2020 tarihinde devrettiğini, iş bu dava nedeniyle mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle ilgili kurumda marka devir işlemlerinin tamamlanamadığını, dava dışı şirket ile müvekkili şirket arasında marka devrine ilişkin düzenlenen sözleşmenin bir örneğinin tercüme edilmiş şekilde cevap dilekçesi ekinde ibraz edildiğini, dava konusu markanın dava dışı şirkete devredilmiş olması nedeniyle müvekkili şirketin eldeki dava da taraf sıfatının kalmadığını, davanın … Şirketi yönünden devam etmesi gerektiğini, aynı zamanda davacının eldeki davanın yanı sura aynı talepler ile … sayılı … markasının hükümsüzlüğü talebi ile müvekkili şirketin aleyhine … 2. FSHHM’nin … Esas sayılı dosyasında dava açtığını, her iki dosya arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan davaların birleştirilmesi taleplerinin bulunduğunu, davacının … sayılı … markasını tanınır hale getirdiğine dair dosyada herhangi bir delil mevcut olmadığını, davacının dava dilekçesi ekinde de buna ilişkin bir delil ibraz etmediğini, dava konusu markanın başvuru tarihinin 15/12/2016, tescil tarihinin ise 31/05/2017 olduğunu, … markasının dünya çağında uzun süredir tescilli olduğunu, misal olarak Hindistan’daki … sayılı tescilin tarihinin 18/01/2012 olduğunu, bu tescil ve devir sözleşmesi kapsamında markanın dava dışı şirkete devredildiğini, davacının dava konusu markanın uzun yıllardır dünya çapında ve Türkiye’de tescilli olduğunu bilmesine rağmen huzurdaki uzun süre geçtikten sonra açmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, markalar arasında görseli işitsel ve kavramsal olarak herhangi bir benzerlik bulunmadığını, davacının markasının yazıldığı gibi okunduğunu, kendi markasının ise ” … ” diye okunan ingilizce bir kelime olduğunu, dava konusu … sayılı … markasının 7. Sınıfta ” mandıralarda kullanılmaya mahsus makineler, aygıtlar ve ekipmanlar ve bunlar için parçalar ve donanımlar. Mandıra ve sağma makineleri bunlar için donanımlar, sağma makinelerin parçaları, yeni metal olmayan boru takımları, sağlığı için meme başlığı lastikleri, sağma makineleri için yıkama başlıkları, sağım demeti komponentleri, yani pençeler ve pulsatörler, mandıra ve sağma makinelerin kauçuk parçaları, tamamı mandıra ve sağma makineleri ile ve aygıtlarıyla birlikte kullanılmaya mahsus borular, kalın borular, boru takımları, hortumlar, esnek borular, sağma makineleri için meme başlıkları, lastikler, sağma makineleri için meme başlığı lastikleri, ve emme başlıkları, sağma makinesi başlıkları, mandıra ve sağma makineleri ve aygıtları için filtreleri, sağım sürecine mahsus boru takımları, adı geçen malların tamamı için parçalar ve donanımlar, şeklindeki mallar için tescilli olduğunu, davacıya ait tescil kapsamında bulunan malların bunların içerisinde bulunmadığını, davacının tescili kapsamındaki mallar ile dava konusu tescilin kapsamındaki malların hedef tüketicisinin farklı olduğunu, Türk Patent Marka Kurumu sicilinin aleni olduğunu, davacı tarafın sicili takip etme ve basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün bulunduğunu, markanın tescil edilmesinde herhangi bir engel bulunmadığından da Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tesciline karar verildiğini, sulh görüşmeleri kapsamında davacı tarafın markanın tescil edilmesini bilerek ve isteyerek kabul ettiğini, hatta markaların birlikte varolmasını kabul ettiğini, aradan geçen uzun süreden sonra dava açılmasının da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek öncelikle Mahkememiz 2020/49 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini, müvekkili tarafından dava konusu marka dava dışı şirkete devredildiğinden taraf sıfatı kalmadığından davanın … Ltd. Şti.’ne karşı devam edilmesine, esas yönden ise haksız davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce 2020/50 Esas, 2021/16 Karar ve 20/01/2021 tarihli kararı ile dosyanın yine Mahkememizin 2020/49 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya birleşen dosya üzerinden devam olunmasına karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen dava dosyaları Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini talebine ilişkindir.
Davacı vekilinin sunduğu 19/03/2021 tarihli dilekçe ile açmış oldukları asıl ve birleşen davadan feragat ettiklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin … 12. Noterliği, … tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesinin incelenmesinde davadan feragate yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekili 19/03/2021 tarihli dilekçesi ile davacı tarafın feragatine muvafakat ettiklerini, herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmedikleri görülmüştür.
HMK.nun 307 ve devamı maddelerinde davadan feragat ve şekli açıkça belirtilmiştir. HMK 307. maddesi düzenlemesine göre feragat davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Feragat beyanı dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır, hüküm ifade etmesi için karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (HMK 309. madde). Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK 310. Madde).
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde asıl ve birleşen davanın vaki feragat nedeniyle REDDİNE karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl ve Birleşen davanın vaki feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Asıl davada 07/02/2020 tarihli tensip tutanağı ile “…” tescil numaralı “…”; Birleşen davada 18/02/2020 tarihli ara karar ile … tescil numaralı “…” ibareli markaların üçüncü kişilere devirinin önlenmesine dair verilen ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına, bu hususta Türk Patent ve Marka Kurumuna müzekkere yazılmasına,
2-Tarafların vekalet ücreti ve yargılama gideri talepleri bulunmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
3-a) Asıl Dava Yönünden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 54,40 TL’nin düşülerek kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-b) Birleşen Dava Yönünden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 54,40 TL’nin düşülerek kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.19/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸