Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/382 E. 2022/21 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/382 Esas
KARAR NO:2022/21

DAVA:Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavazün Meni İstemli)
DAVA TARİHİ:18/11/2020
KARAR TARİHİ:13/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavazün Meni İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkemede sunmuş olduğu dava dilekçesi duruşmadaki beyanlarında özetle: Türkiye’nin en eski film yapımcılarından olan davacı … FİLM in çok sayıda yerli sinema eserinin (filmlerin) eser ve mali hak sahibi olduğunu, bazı filmlerinin … FİLM adlı … kanalımıza yayınlanmakta olduğunu, … uygulamaları kapsamında gelir elde ettiklerini, davacı şirketin … ile anlaşmalı bir kuruluş olan “… İ… Ve Tic. A.Ş.” aracılığı ile çalıştığını, davaya konu … yılı yapımı “…” ve 1974 yılı yapımı “…” isimli iki film … kanalında yayınlanan filmler içinde olduğunu, Filmlerin yapımcısı ve mali hak sahibinin davacı şirket olduğunu, merkezi ABD de bulunan ve Türkiye’de temsilciliği olmayan …’un kendisine özgü katı yayın kuralları olduğunu, örneğin herhangi bir 3. Şahıs herhangi bir video (film, vs.) için telif hakkı iddiasında bulunur ise, … bu iddianın doğruluğuna ve/veya hukuka uygunluğuna bakmaksızın ve öncelikle o videonun yayınını derhal durdurduğunu, davalı … ve haklarının yönetimini birliğe devrettiği anlaşılan senarist …, hukuk düzleminde ispat ve temin edemediği telif hakkı iddialarını … uygulamaları yolu ve baskısı ile faydaya dönüştürmeye çalıştığını, davaya konu iki adet film için Davalı … aracılığı ile … nezdinde (09/10/2020 tarihinde) telif iddiasında bulunulmaları üzerine filmlerin yayından kaldırıldığını, davalıların bu işlemlerinin iyiniyetli olmadığını ve hukuka aykırı olduğunu, …’un yayından kaldırma sürecinin kötüye kullanıldığını, 5846 sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK) “sinema eser sahipliği” ile ilgili olarak 4110 ve 4630 sayılı kanunlar ile değişikliğe uğradığını, 12/06/1995 tarihinden sonra üretilen Sinema 1995 tarihinden sonra üretilen sinema eserlerinin sahipleri, yönetmen, senarist, özgür müzik bestecisi, diyalog yazarı ve animatör birliği olduğunu, ancak bu tarihten önce üretilen sinema eserlerini eser sahibinin önceden olduğu gibi filmi imar ettiren yapımcı olduğu düzenlemesinin aynen korunduğunu, bu açık düzenlemelere rağmen senarist ve/veya diyalog yazarı …’ın 12/06/1995 tarihinden önce üretilmiş sinema eserleri bakımından da eser sahibi olduğu ve olması gerektiği iddiasıyla geçmişte İstanbul 4. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde …. Esas sayı ile açtığı davanın reddedildiğini, kararın Yargutay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/01/2011 tarihli onandığını ve aşamada kesinleştiğini, İlk Derece Mahkemesinin ciddi bularak Anayasa Mahkemesine gönderdiği FSEK ek madde 2/F4 hükmünün iptali istemi o davanın davacısı davalı …yönünde kabul edilmediğini, yine davalının söz konusu aynı olan başka bir ihtilaf için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvurunun anılan iddialar yönünden kabul edilmediğini, TRT aleyhine aynı iddialarla açtığı 2. FSHHM’nin 2019/200 Esas 2019/510 Karar tarihli 03/12/2019 tarihli kararı ile reddedildiğini, AYM’nin 2014/15232- 08/03/2017 tarihli kararının 14 nlu bendinde davalı …’ın mülkiyet sahibi olamayacağının ”Bütün bunlar bir arada değerlendirildiğinde12/06/1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema filmlerinin sahibinin film yapımcısı sözü edilen tarihten sonra yapımına başlananların sahibinin ise yönetmen Özgün Müzik yazarı ve senaryo yazarı olduğıu söylenebileceğini, bu durumda 12/06/1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema filmlerinin senaryo yazarlarının anılan filmler üzerinde mülkiyet hakkının bulunmadığının anlaşıldığı” Şeklinde ifade edildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/06/2017 tarih 2016/5052 Esas 2017/3883 Karar sayılı kararında, bu kararın davalı FSEK’ten doğan hak iddiasında bulunulamayacağını ve aynı gerekçelerle açıklandığını, film senaryoları ve diyalogları kanunda belirtilen şartları taşımak kaydı ile FSEK anlamında edebi eserler olduğu, davalının senaryo yazarı ve/veya diyalog yazarı kimliği ile edebi eseri sahibi olduğunu, senaristin ve/veya diyalog yazarının bu eserlerinin filme çekilmesinden izin vermesinden sonra üretilmiş olan sinema filminin artık sinema eseri olarak yeni ve ayrı bir eser ve özgün bir eser olarak konulduğunu, sinema eseri sahibi filmin üretimiyle birlikte FSEK’te belirtilen tüm mali hakların kendiliğinden ve münhasıran sahibi olduğunu, dava konusu sinema eserlerinin 12/06/1995 tarihinden önce üretilmiş ve alenileşmiş eserler olduğunu, eser sahibi filmin yapımcısı olduğunu, yapımcı ve yapımcıdan mali hakları devir alan işletmeci mali hakları münhasıran kullanma hak ve yetkisine sahip olduğunu, gerek yönetmen gerekse senaryo yazarı veya diyalog yazzrı olan kimsenin üretilen bu sinema eseri üzerinde 5846 sayılı FSEK’ten doğan bir hak talebinde bulunulamayağını, yargı kararlarında da açıkça belirtildiği üzere davanın 1995 yılı öncesi üretilen sinema eserleri üzerinde mali veya manevi bir hakkının bulunmadığının sabit olduğunu buna rağmen davalıların … nezdinde hak iddia etmek sureti ile yapmış oldukları bildirimleri hukuka aykırı olduğunu, çekilen ihtarların sonuç vermediğini belirtmiş, mali hakların davacıya ait … yapımı … ve 1974 yapımı … isimli sinema eserleri üzerinde sırf senar,ist ve diyalog yazxarı sıfatıyla mali ve manevi haklarının bulunduğu kendilerine izin almadan … dan filmlerinin yayınlanamacağı yolundaki iddia ve itirazların hukuka aykırı olduklarının tespiti ile vaki ve haksız tecavüzlerin ref’ine karar verilmesini, muhtemel tecavüzlerin menine karar verilerek, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesini taleple dava etmiştir.
Davalılar vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …’ın davacının yapımcısı olduğu “…, …, …, …” isimli toplam altı adet sinematografik eserin ilim ve edebiyat eseri, senaryo, diyalog yazarı, hikaye yazarı sıfatlarıyla eser sahibi olduğunu, müvekkil …’ın eser sahibi olarak diğer müvekkil …’in üyesi olduğunu, eser sahibi olduğu ve ekte … linkleri ve ekran görüntüleri yer alan sinema filmleri, davacı tarafından müvekkilden izin alınmaksızın kendisine ait olan “… Film” isimli … kanalında gerek bütün olarak gerekse parçalanmış sahneler halinde 66 ayrı link ile yayınlandığını, müvekkil …’ın eser sahibi olduğu sinema filmlerinin davacı tarafından izinsiz olarak yayınlanması ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında müvekkilin gerek ilim edebiyat eseri sahipliğinden gerekse sinema eseri sahipliğinden doğan mali ve manevi hakları açıkça ihlal edildiğini, müvekkil …’ın üyesi olduğu … Senaristbirin üyelerinin yasadan doğan haklarını korumak, haklarının takip, tahsil ve dağıtımını yapmak üzere kurulmuş bir … olduğunu, …, üyelerinin eserlerinin izinsiz kullanımlarına karşı da her türlü müdahalede bulunma hak ve yetkisine sahip olduğunu, bu yetkiye dayanarak müvekkil …, üyesi müvekkil …’ın eserlerinin … platformu üzerinden izinsiz olarak yayınlanması üzerine; … telif hakları merkezine telif hakkı şikayetleri yaptığını, … telif hakları merkezinin bu şikayetleri haklı bulması halinde izinsiz yayınlanan eserler yayından kaldırdığını, davacının 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Ek madde 2’nin son fıkrasında yer alan “Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12/6/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır.” şekildeki düzenlemeye dayanarak müvekkilin eser sahibi olduğu sinema eserlerinin eser sahibinin yapımcı olarak kendisinin olduğunu, bu eserleri istediği şekilde yayınlama hakkına sahip olduğunu, müvekkil …’in … telif hakları merkezine izinsiz kullanımlar ile ilgili başvurularını tecavüz kabul ederek huzurdaki davayı açtığını, 5846 Sayılı fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Hukuk ve Ceza Davaları başlıklı Beşinci Bölümünde tecavüzün refi ve meni davaları ve koşulları düzenlendiğini, yasal düzenleme uyarınca; tecavüzün men’i davası; eser ve/veya bağlantılı hak sahiplerine ait eser, icra, fonogram ve yayınların izinsiz olarak kullanılması ve/veya izinsiz olarak kullanılma ihtimaline karşı olarak eser ve/veya bağlantılı hak sahiplerinin haklarını korumak amacı ile açılabilen davalar olduğunu, hal böyle olunca davanın ön koşulunun ve konusunun oluşması için izinsiz bir kullanım olması veya izinsiz kullanımın muhtemel olması gerektiğini, halbuki mevcut durumda müvekkil …, üyesinin eserlerinin izinsiz kullanımı ile ilgili gerekli şikayet ve başvuruları yapmakta olup esasen meslek birliğinin kuruluş amacı ve asli faaliyetlerinden biri olduğunu, dolayısıyla herhangi bir tecavüzün söz konusu olamayacağını, zira davalıların davacıya ait olan bir eseri izinsiz olarak kullanımının söz konusu olmadığını, davacının müvekkil …’ın eserlerini izinsiz olarak kullanımlarına ilişkin olarak diğer müvekkil … şikayetlerini sadece … telif hakları merkezine karşı yapmamış aynı zamanda sözkonusu izinsiz kullanımlar ile ilgili olarak T.C. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda … soruşturma numarası ile şikayette de bulunduğunu, 07.06.1995 tarihinde 4110 sayılı Yasa ile 5846 sayılı Yasa’da yapılan değişiklik ile eser üzerindeki koruma süreleri değiştirildiğini ve eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl olarak düzenlendiğini, 07.06.1995 tarihinden önce yürürlükte bulunan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda sinema eserlerinin koruma süresi 20 yıl olarak düzenlendiğini, davaya konu sinema filmlerinin yapım yıllarının 1995 öncesi olduğu göz önüne alındığında ilim edebiyat eseri sahibi müvekkil …’ın ilim edebiyat eseri olan özgün hikaye ve senaryolarını işlemek üzere sinema yapımcısına verdiği izin 20 yıl ile sınırlı olduğunu ve 20 yıllık koruma süresinin sonunda verilen işleme izninin sona erdiğini, 5846 sayılı Yasa’nın 51. Maddesi de bu hususta açık ve net olduğunu, maddenin 2. Fıkrasında açıkça “İleride çıkarılacak mevzuatla malî hakların şümulünün genişletilmesi veya koruma süresinin uzatılmasından doğacak salâhiyetlerden vazgeçmeyi yahut bunların devrini ihtiva eden sözleşmeler hakkında aynı hüküm caridir.” hal böyle olunca 5846 sayılı Yasa’nın eser sahibine tanıdığı koruma sürelerinin 4110 sayılı Yasa ile uzatılması müvekkil …’ın davaya konu sinema eserlerinde kendisine ait ilim ve edebiyat eserlerinin işlenmesi izni bakımından geçmişe yürütülemeyeceğini, ayrıca 20 yıllık süre ile alınan izin FSEK madde 24 temsil hakkı kapsamında olup FSEK madde 25 ve özellikle FSEK madde 25/2’yi içermediğini, zira 21.02.2001 tarih, 4630 sayılı Yasa’nın 15. Maddesi ile 5846 sayılı Yasa’nın 25. Maddesi değiştirildiğini ve 25/2 maddesi de bu değişiklik ile Yasa’da yer aldığını, Fikir ve Sanat Eserlerinin digital ortamda kullanımının tanımı 25/2 maddesi ile yapıldığını, FSEK madde 25/2 uyarınca “…..Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir.” hükmünü içerdiğini, başka bir deyişle 21.02.2001 yılında Fikir ve Sanat Eserlerinin internet vb digital ortamlarda yayın iznine ilişkin eser sahibinin mali hakkı düzenlenmiş olup bu tarihten önce bu alanda düzenlenmiş bir mali hak bulunmadığını, hal böyle olunca müvekkil …’ın özgün hikaye ve senaryo yazarı sıfatıyla davacıya davaya konu sinema filmlerinin yapım yıllarında (1962-1988 arası) Yasa’da yer almayan bir mali hakkını devretmiş olması mümkün olmadığını, oysa ki davalıdan müvekkilden bu yönde bir izin almayarak müvekkilin Yasa’dan doğan mali ve manevi haklarını açıkça ve defalarca ihlal ettiğini ve halen ihlal etmeye devam ettiğini, 5846 sayılı Yasa ile eser sahibinin mali ve manevi hakları koruma altına alındığını, 5846 sayılı Yasa ile düzenlenen Eser sahibinin mali haklarından “Temsil Hakkı” başlıklı 24. Madde uyarınca; “Bir eserden, (…) (1) doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarıyan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı munhasıran eser sahibine aittir. Temsilin umuma arzedilmek üzere vukubulduğu mahalden başka bir yere herhangi bir teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir.” Yine eser sahibinin mali haklarını düzenleyen “ İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” başlıklı 25. Madde uyarınca; “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez.” hükümlerine amir olduğunu, davacının sözkonusu yayınları yapabilmesi için 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 24. Ve 25. madde kapsamında müvekkilden izin almış olması gerekirken bugüne kadar kendisinden izin alınmaksızın kendisine ait “… FİLM” isimli … kanalı vasıtasıyla müvekkile ait sinema eserlerini yayınladığını, bu izinsiz kullanımlar sonucunda davacının, müvekkilin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan doğan manevi haklarından; 14. Maddede tanımlanan “Umuma Arz Selahiyeti”ni, 15. Maddede tanımlanan “Adın Belirtilmesi Selahiyetini” ve 16. Maddede tanımlanan “Eserde Değişiklik Yapılmasını Men Etmek” açıkça ve defalarca ihlal ettiğini, davacının müvekkilin eser sahibi olduğu davaya konu sinema filmlerinin müvekkilden izin almaksızın bütünlüğünü bozduğunu ve filmleri parçalayarak yayınladığını, oysa ki “Eserde Değişiklik Yapılmasını Men Etmek” başlıklı 16. Madde uyarınca; “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz.” hükmünü içerdiğini, ülkemizin 168 ülkenin tarafı olduğu uluslararası alanda imzalı olan “EDEBİYAT VE SANAT ESERLERİNİN KORUNMASINA İLİŞKİN BERN SÖZLEŞMESİ”nin tarafı olduğunu, Türkiye öncelikle 1 Ocak 1952 tarihinde Sözleşmenin 1948 yılında tadil edilmiş metnine katıldığını, 07.07.1995 tarih ve 4117 sayılı “Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesinde Değişiklik Yapan ve 1979’da Tadil Edilen Paris Metnine Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun” ile de Bern Sözleşmesi’nin en son haline taraf olduğunu, BERN SÖZLEŞMESİ”nin 2. Maddesinde öncelikle Edebiyat ve Sanat Eserinin tanımı yapılarak; “Edebiyat ve Sanat Eserleri” deyimi, ifade şekli ne olursa olsun, edebiyat, bilim ve sanat alanındaki kitaplar, dergiler ve diğer yazılar; konferanslar, nutuklar, vaazlar ve benzer nitelikteki diğer eserler; dramatik eserler veya dramatik-müzik eserleri; koreografik eserler ve pandomima gösterileri; sözlü veya sözsüz müzikal kompozisyonları, sinema tekniğine benzer bir yöntemle ifade edilen sinematografik eserler; çizim, sulu ve yağlı boya resim, mimarlık, heykeltraşlık, oymacılık ve taş basma eserler, fotoğraf tekniğine benzer bir yöntemle ifade edilen fotoğraf eserleri; uygulamalı sanat eserleri; resimlendirmeler, haritalar, planlar, krokiler ve coğrafya, topografya, mimari veya bilimsel üç boyutlu eserler gibi bütün ürünleri içerecektir.” şeklinde tanımlandığını, Bern Sözleşmesinin 11. Maddesinde ise; “Edebiyat ve sanat eseri sahipleri: (i)Eserlerinin yayınlanmasına veya telsiz olarak işaret, ses veya görüntü nakline yarayan her türlü araçla topluma iletilmesine; (ii) İletimin esas yayın kuruluşu dışında başka bir kuruluş tarafından yapılması halinde, eserlerinin telli olarak topluma her türlü iletimine ya da yeniden yayınlanmasına; (iii) Eserlerinin yayınının hoparlör veya işaret, ses ya da görüntü nakline yarayan diğer bir analog araç ile topluma iletimine izin verme hususunda inhisari hak sahibi olacaklardır. (2) Yukarıdaki paragrafta öngörülen hakların uygulanma şartları, … ülkelerinin mevzuatı ile düzenlenecektir; ancak bu şartlar, yalnızca öngörülen ülkelerde uygulanacaktır. Bu şartlar, hiçbir şekilde eser sahibinin manevi haklarını veya eser sahibinin, bir sözleşmenin yokluğu halinde, yetkili makam tarafından tespit edilen uygun ücreti elde etme hakkını haleldar etmeyecektir.” dendiğini, BERN SÖZLEŞMESİ’nin 14. Maddesinde ise “Edebiyat ve sanat eseri sahipleri; (i) Eserlerinin sinematografik işlenmesine ve çoğaltılmasına ve bu şekilde işlenen ve çoğaltılan eserlerin dağıtımına, (ii) Bu şekilde işlenen ve çoğaltılan eserlerin topluma iletimine ve temsiline, izin verme hususunda inhisari hak sahibi olacaklardır. (2) Edebiyat ve sanat eserlerinden işlenme ile üretilen sinematografik ürünün diğer herhangi bir sanatsal forma uyarlanması, sinematografik eser sahiplerinin hakları saklı kalmak kaydıyla, özgün eser sahiplerinin iznine tabi olacaktır.” Denerek sinematografik olarak işlenen eserlerin dağıtımı, topluma iletimi, temsili konusunda münhasıran izin verme yetkisinin eser sahibine ait olduğu belirtildiğini, Bern Sözleşmesi’nin 11. Maddesi hakların uygulanma şartlarının … ülkelerinin kendi iç mevzuatları ile düzenleyeceklerini ancak bu düzenleme sırasında hiçbir şekilde eser sahibinin manevi haklarını veya eser sahibinin, bir sözleşmenin yokluğu halinde, yetkili makam tarafından tespit edilen uygun ücreti elde etme hakkını haleldar etmeyeceğinin belirtildiği, esasen iç hukukumuzda yapılacak düzenlemeye koşul getirildiği, bu koşulun da eser sahibini yok saymama koşulu olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da Türkiye’nin taraf olduğu Bern Sözleşmesi ile bağdaşan düzenlemeler bulunduğunu, şöyle ki Anayasa’nın “Sanatın ve Sanatçının Korunması” başlıklı 64. Maddesi uyarınca; “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.” Anayasal düzenleme ile koruma altına alınan sanatçı, 5846 sayılı Yasa’nın Ek 2. Maddesi ile yok sayıldığını, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. Maddesi uyarınca; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004- 5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Anayasa’nın 90. Maddesi son derece açık ve nettir. Bu durumda Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası bir anlaşma ile iç hukukumuzda kanunun farklı hükümler içermesi ve dolayısıyla iki düzenlemenin çelişmesi halinde milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınması gerekmektedir. Anayasa’nın 90. Maddesi doğrultusunda; Ülkemizin tarafı olduğu milletler arası anlaşma olan “EDEBİYAT VE SANAT ESERLERİNİN KORUNMASINA İLİŞKİN BERN SÖZLEŞMESİ”nin 11. Ve 14. Madde hükümleri ile çelişen 5846 Sayılı FSEK Ek madde 2’nin son fıkrasında yer alan “Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12/6/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır.” hükmünün yok sayılması ve BERN SÖZLEŞMESİ hükümlerinin esas alınması gerektiğini, 5846 Sayılı FSEK Ek madde 2’nin son fıkrasında yer alan “Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12/6/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır.” şekildeki düzenlemenin gerek Türkiye’nin tarafı olduğu… SÖZLEŞMESİ’ne gerekse Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 64. Maddesine aykırılığı nedeniyle Anayasa’nın 90. Maddesi kapsamında esas alınmaması ve bunun da ötesinde madde hükmünün iptalinin gerektiğini, sonuç olarak müvekkilinin gerek ilim edebiyat eseri sahibi sıfatıyla gerek diyalog yazarı sıfatıyla gerekse senaryo yazarı sıfatıyla eser sahibi olduğu altı adet sinema eserinin davacının kendisine ait “… FİLM” isimli … kanalında izinsiz olarak 66 ayrı link ile kullanıldığını, ve bu kullanımların 21.02.2001 tarih, 4630 sayılı Yasa’nın 15. Maddesi ile 5846 sayılı Yasa’nın 25/2 Maddesi’ne giren mali hak kapsamında olduğunu, 21.02.2001 yılında 5846 Sayılı Yasa’ya dahil olan bir mali hakkın 1995 öncesi çekilmiş sinema eserlerinde devri söz konusu olamayacağından ve ayrıca yukarıda somut verilerle açıklanan manevi ve mali hak ihlallerinden ve koruma sürelerinin sona ermesinden dolayı davacının müvekkilin sinema eseri sahibi olduğu “…, …, …, …” isimli toplam altı adet sinematografik eserini kendisine ait “… FİLM” isimli … kanalında müvekkilden izin almaksızın yayınlayarak müvekkilin FSEK madde 14,15,16. Maddeleri ile 24,25. Maddelerinden doğan manevi ve mali haklarını açıkça ihlal ettiğini belirtmiş davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca bildirilen deliller toplanmıştır. Davacı taraf dosya üstünden emsal nitelikteki yargı kararları ve bilirkişi raporları dosya içerisinden alınmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden davaya konu filmlere ilişkin eser işletme belgelerinin dosya içerisine alındığı anlaşılmıştır.
Dava eser mali hak sahipliğine vaki tecavüzün tespiti ve ref’ine ilişkindir.
Dosya içerisine alınan eser işletme belgeleri incelendiğinde davaya konu filmlerin yapım tarihlerinin 12/06/1995 tarihi öncesi olduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu yönden taraflar arasında çekişme de bulunmamaktadır.
Yine dava konusu filmlerin yapımcısının davacı olduğu, davalı …’ın ise yönetmen metin yazarı ve senarist olarak eser işletme belgelerinde isminin yer aldığı bu hususlarda taraflar arasında çekişme bulunmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Uyuşmazlığın hukuki değerlendirme gerektirdiği ayrıca bir inceleme yapılmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla usul ekonomisi gözetilerek bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.
Kayıtlardan da anlaşıldığı üzere davaya konu filmler 12.06.1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema filmleri olup belirtilen tarihten önceki yapımlar yönünden, 5846 sayılı FSEK’nun 8. maddesi uyarınca sinema eserlerinin sahibi onu imal ettirenler olarak kabul edilmiştir. 1995 yılında yürürlüğe giren yasa değişikliğiyle birlikte her ne kadar yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı ile sonrasında animatörler de eser sahibi sayılmış iseler de, bu yasa değişikliğinin 1995 öncesi filmlere uygulanması, 5846 sayılı FSEK ek 2. maddesi nedeniyle mümkün değildir. Bu hüküm 1995 yılından önceki sinema eserleri yönünden yönetmenlerin, senaryo ve diyalog yazarlarının eserden doğan mali hakları kullanabilmesine engel teşkil eder.
Bu durumda uyuşmazlık konusu sinema eserleri 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden 5846 sayılı FSEK ek 2. maddesinin açık hükmü gereği davacının bu sinema eserleri yönünden yönetmen, senaryo ve dialog yazarı olarak 5846 sayılı FSEK’ndan doğan bir hak talebinde bulunamayacağı Yargıtayımızın emsal nitelikteki birçok kararında yasal düzenleme gereği kabul görmüştür.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde, uyuşmazlık konusu sinema eserleri 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden 5846 sayılı FSEK ek 2. maddesinin açık hükmü gereği davalı/davalıların bu sinema eserleri yönünden yönetmen, senaryo ve dialog yazarı olarak 5846 sayılı FSEK’ndan doğan bir hak talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla davacının yapımcı sıfatıyla mali hak sahibi olduğu filmlere yönelik … hak ihlal bildirimlerinin davacının yapımcı sıfatıyla hak sahibi olan davacının mali haklarını ihlal ettiği anlaşılmakla davanın kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklanacağı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile,
Davalıların davaya konu … yapımı “…” ve … yapımı ” …” isimli filmlere ilişkin … bildirimlerinin davacının eser sahipliğine tecavüz ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, bu kapsamda bu filmlere ilişkin … bildirimlerinin kaldırılmasına, muhtemel tecavüzlerin önlenmesine, tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile kalan 26,30 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 179,60 TL posta gideri, 116,60 TL harç (peşin+başvuru+vekalet) olmak üzere toplam 296,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/01/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸