Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/38 E. 2021/177 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/38 Esas
KARAR NO : 2021/177

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/01/2020
KARAR TARİHİ : 08/04/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … tarafından iş dünyasında üstün başarı gösterenlerin birçok farklı kategoride ödüllendirildiği … Ödülleri (…) programının, 2002 yılında ABD’de başladığı, günümüzde uluslararası bir program olarak her yıl farklı ülkelerden binlerce başvuru alan uluslararası bir programa dönüştüğü, dünya genelinde 145 ülkede verildiğini, Türkiye’de de son 5 yıldır İş Ödülleri alanında “…” markasıyla faaliyet gösterdiklerini, markalarının dünya çapında Tanınmış Marka niteliğinde olduğunu, … kelime markasının 2005 yılında ABD’de 16. ve 41. Sınıflarda, … (Uluslararası İş Ödülleri) kelime markasının 2017 yılında ABD’de 41. sınıfta, … (Uluslararası İş Ödülleri) kelime markasının 2017 yılında ABD’de 41.sınıfta tescilli olduğunu, davalının dava konusu olan … nolu “…” markası 35. ve 41.sınıflarda tescil ettirdiğini, dava konusu markada kullanılan Logonun dahi kendi Logolarıyla aynı olduğunu ayrıca markada yer alan kelimelerin de kendi markalarıyla benzer olup Ticari Unvanlarını içerdiğini, davacı ile arasında kurumsal bağ varmış veya davacının Türkiye temsilcisiymiş izlenimini yaratacak şekilde, davacının markasının ve ticari unvanının sonuna “Turkey” ibaresini ekleyerek (“…”) tescil başvurusunda bulunduğunu, davalının, kendilerinden ve faaliyetlerinden haberdar olduğunu hatta davalı şirket yetkililerinden … tarafından kendilerine yollanan epostada iletişime geçerek dava konusu marka üzerindeki hak sahipliğini öne sürerek, davacının yıllardır Türkiye ve tüm dünyada kendi markası altında yürüttüğü iş ödülleri etkinliklerini ortaklaşa yürütme teklifinde bulunduğunu, davalının da Türkiye’de aynı iş dalında aktif olarak faaliyet gösterdiği göz önüne alındığında davacı şirket ve markalarından haberdar olmamasının mümkün olmayacağını, dava konusu markanın kötüniyetle tescil edildiğini, davalıya ait … tescil numaralı “…” markasının SMK’nun 6(3), 6(4), 6(6), 6(9) maddeleri uyarınca tescilli olan tüm sınıflar için hükümsüzlüğüne ve markaların sicilinden terkini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketin kötüniyetli olduğu yönündeki iddialarının tamamen haksız ve mesnetsiz olup, gerçeği yansıtmadığı, davalı şirketin dava konusu olan “…” markasının Türk Patent nezdinde tescili ile hak sahibi olduğu, davacının söz konusu tescile ilişkin yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığını, davalı şirketin, Türkiye’de çok tanınan ve bilinen organizasyon, ödül törenleri, ekip toplantıları, … etkinlikleri, trade aktiviteleri alanında çalıştığını, “…” ibaresinin “…” anlamına geldiği marka olmaya müsait olmadığı, davacı markalarının tanınmış marka olmadığını, Türkiye’de tescillerinin olmadığı gibi bilinirliklerinin de bulunmadığını. davacının Türkiye’de eskiye dayalı kullanım hakkının da bulunmadığını, ayrıca ülkesellik İlkesi gereği, hükümsüzlük iddiasının kabul edilemeyeceğini, davacı markasıyla, dava konusu markanın logolarının da benzer olmadığını, markalar arasında işitsel ve anlam bakımından da benzerlik bulunmadığını, dava konusu markanın, davacının ticari unvanını içermesinin hükümsüzlük nedeni olmayacağını, marka ve unvan kavramlarının farklı olduğu ayrıca unvanlar içinde ülkesellik ilkesinin geçerli olduğu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyasında tüm deliller toplanmış, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Alınan bilirkişi raporunda; ”…Dosya içerisinde bulunan taraf beyanları, delillerin, marka tescil belgelerinin, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesi neticesinde ulaşılan tespitler ve teknik değerlendirme sonucunda; Takdiri Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere;
… nolu ‘…” markasının 35. ve 41. Sınıflarda davalı adına tescilli olduğu.
Davacı faaliyetlerinin 41. Sınıf 2. Alt grupta yer alan “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, İdare hizmetleri” kapsamında kaldığı. Davacının iş bu kapsam haricinde 35. ve 41. Sınıfın diğer alt gruplarında fiili kullanımı ve yurtdışı tescilinin de bulunmadığı.
Taraf markaları arasında “…” , “…” kelimelerinin yer alması, marka görsellerinin ayniyet derecesinde benzer olması nedenleriyle markalar arasında kavramsal yakınlık oluşmuş olup markalar arasında tüketiciler açısından llişkilendirme ve benzerlik oluştuğu.
Davacı faaliyetlerinin 41. sınıf 2. alt grupta yer alan “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, İdare hizmetleri” kısımda kaldığı, ilgili alt grupta yurtiçi ile yurtdışında öncelik hakkının bulunduğu. Davacının iş bu alt grup haricinde 35. ve 41. sınıfın diğer alt gruplarında fiili kullanımı, yurtdışı tescili ve öncelik hakkının bulunmadığı.
Davacı ve davalı markalarının SMK 6 (4) kapsamında halkın geneli tarafından bilinen, markanın temsil ettiği mal ya da hizmetin potansiyel ve fiili kullanıcılarının da ötesinde ulaşmış genel tanınmıştık düzeyine ulaşmadığı.
Fakat Davacının ‘…” ibareli logo ve “…” İbareli markalarının “İş ödülleri verme organizasyonu” sektöründe bilindik ve marufluk düzeyine ulaştığı.
SMK 6 (9) kapsamında Kötüniyet hususunda takdir Sayın Mahkemenindir.
Taraf markalarında ortak olan logo; yazı, renk, geometrik şekil ve insan figürü içermekte olup kendine hastır. Logo içinde kullanılan “…” ibaresinin, kelime anlamı olarak ihtilaf konusu hizmetler açısından doğrudan bir tanımlaması yoktur. Dolayısıyla benzer marka seçiminin tesadüfi olmayacağı ve davalının dava konusu 2018/120262 nolu marka başvurusu yaparken, davacı ve markasından haberdar olduğu…. ” tespit edilmiştir.
Davacı vekili 08/04/2021 tarihli oturumdaki beyanında; davalı taraf ile sulh olduklarını, bu nedenle davadan feragat ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını bildirmiştir.
Davalı vekili, aynı oturumdaki beyanında; davacı taraf ile sulh olduklarını davacı tarafın feragat beyanlarını kabul ettiklerini bildirmiştir.
Davacı vekilinin sunduğu vekaletnamesinin incelenmesinde davadan feragate yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
HMK.nun 307 ve devamı maddelerinde davadan feragat ve şekli açıkça belirtilmiştir. HMK 307. maddesi düzenlemesine göre feragat davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Feragat beyanı dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır, hüküm ifade etmesi için karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (HMK 309. madde). Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK 310. Madde).
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde davanın vaki feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın vaki feragat nedeni ile REDDİNE,
2-Mahkememizce verilen tedbir kararının derhal kaldırılarak bu hususta TPMK’ye müzekkere yazılmasına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 54,40 TL’den 59,30 TL karar harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/04/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸