Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/316 E. 2022/178 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/316 Esas
KARAR NO : 2022/178

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/09/2020
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkilinin dünyaca ünlü …, … Şekil, …, … Şekil ve ŞEKİL markalarının/karakterlerinin markanın sahibi olduğunu, bu markaların aynı zamanda Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu anlamında eser niteliğinde bulunduğunu, davalının, kendisine ait … adresindeki sitede ve … ve … gibi platformlarda müvekkiline ait markaları taşıyan ürünleri özellikle de kuyumculuk ürünleri (bilezik, küpe, kolye vs.) üzerinde izinsiz olarak kullandığını, kullanmaya devam ettiğini, bu hususun … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nib … Değişik İş numaralı dosyasında gerçekleştirilen tespit ile de sabit olduğunu, bu tespit öncesinde de davalının müvekkiline ait markaları ihtiva eden orijinal olmayan ürünleri satış konusu haline getirdiğini ve davalıdan bir tane ürün alındığını, davalı tarafın müvekkiline ait markayı hukuka aykırı olarak kullanmasının, tanınmış marka olduğu TÜRKPATENT tarafından da tescilli olan müvekkil markasının, tüketicilerde oluşturduğu kalite ve güven imajını zedelediğini, davalının bu kullanımlar sebebiyle haksız kazanç da elde ettiğini, müvekkil markasının ayırt edici niteliğinin de davalının uygun olmayan kullanımı nedeniyle zedelendiğini, davalının haksız fiilleriyle nedeniyle tecavüzün tespiti ve önlenmesi taleplerine ek olarak, sonuç kısmında belirtilen tutarlarda maddi tazminat, manevi tazminat ve itibar tazminatı taleplerinin bulunduğunu, davalının haksız fiili sebebiyle zarara uğraması pek tabi olan müvekkil markasının tanınmış bir marka olması sebebiyle muadillerine göre ilgili tüketici tarafından daha çok tercih edildiğini, maddi tazminata ilişkin talebi değerlendirilirken Sınai Mülkiyet Kanunu 151. maddesinin 4. fıkrası uyarınca makul bir payın talep edilen miktara eklenmesi gerektiğini beyan ederek açıklanan nedenler ile davalı tarafın hukuka aykırı filleri sebebiyle fazlaya ilişkin hakları ve sair talepleri saklı kalmak üzere; Davalının eylemlerinin müvekkili aleyhine haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine ve sona erdirilmesine, davalının eylemlerinin müvekkil şirketin marka haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, men’ine ve sona erdirilmesine, müvekkilinin markasının tanınmış marka olması ve bu hususun dava konusu olan ürünlere ilişkin talebin oluşmasında belirleyiciliği de dikkate alınarak maddi tazminat talebine hakkaniyete uygun bir pay eklenmesine, … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …Değişik İş numaralı dosyasına ait yargılama giderlerinin ve kanuni arabuluculuk dosyasındaki giderlerin davalı tarafça karşılanmasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkilinin satışlarını internet mağazası üzerinden aleni ve resmi olarak yapan bir firma olduğunu, pazarladığı ürünlerin görselini ve sair detaylarını da aleni olarak müşterilerinin bilgisine sunduğunu, davacı tarafın bu bilgilere sahip olduğunu dava dilekçesinde açıkça belirttiğini, davacı tarafın gerçek amacının bir an önce patentli ürünlerinin korunması olsa idi, sadece davalı tarafın internet adresine göndereceği bir bilgilendirme ve uyarı mesajı ile davalının bu kullanımına engel olabileceğini ancak davacı tarafın bu bilgilendirme ve uyarıyı yapmadığını, ciddi bir maddi külfete girerek önce tespit davasını akabinde de iş bu davayı açma yolunu seçtiğini, bu durumun davacının gerçek amacının ve kaygısının haksız olduğu iddia edilen fiilin bir an önce sonlandırılması olmadığını, haksız kazanç sağlamak için bu yolu tercih ettiğini, dava hakkını kötüye kullanmış olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koyduğunu, marka hakkını ihlal ettiğini ve sahte olduğu iddia edilen ürünlerin hiçbirinde tüketiciyi yanıltmaya yönelik herhangi bir tescil ibaresi bulunmadığını, bu ürünlerin hiçbirinde “…” ibaresinin de yer almadığını, internet sitesinde “…” ibaresinin ürünün model ismi olarak sadece ürün çizelgesinde yer aldığını, ortalama anlayış seviyesindeki her tüketicinin model ismi ile ürünün üretici firmasının aynı olmayacağını ayırt edebileceğini, müvekkilinin pazarladığı ürünlerin sadece, anonim hale gelmiş olan hello kitty çizgi filmindeki kedi figürünü taşıdığını, markalı bir ürünün sahtesi ya da taklidi olmadığını, bu figürün davacının patent hakkını aldığı tarihin yıllarca öncesinden kullanıldığını, davalı tarafın satışa sunmuş olduğu ürünlerin tüketiciyi orijinal, patentli ürün iddiası ile aldatacak nitelikte ve görselde olan ürünler olmadığını, davalı müvekkilin satışa sunduğu hiçbir ürünün patentli bir ürün almak isteyen hiçbir tüketiciye hitap etmediğini, dolayısı ile davacı tarafın maddi veya manevi olarak zarara uğratılma ihtimalinin bulunmadığını, davalı müvekkilin ticari kayıtları üzerinde kabaca yapılan incelemede, marka ihlali yaptığı ileri sürülen ürünlerinin toplam satış adedinin 35-40, toplam satış değerinin de 2500-3000 TL civarında olduğunun tespit edildiğini, bu hususun yapılacak bilirkişi incelemesinde net olarak tespit edileceğini, mikro ölçekteki bu ticari faaliyetin, uluslararası bir firmayı maddi ve manevi olarak zarara uğratması ihtimali bulunmadığını, davalı müvekkilin, sair ürünleri ile birlikte davacı tarafın marka patent ihlali iddiasında bulunduğu ürünlerini kendisi imal etmediğini, … bölgesinde aleni olarak satış yapan toptancılardan temin ettiğini, bu sektörde sayısız hayvan, bitki, eşya, görsel – yazılı medya kahramanının sembollerinin takı olarak imal edildiğini ve pazarlandığını, bu sembollerin hangilerinin patentli hangilerinin patentsiz olduğunun bilinmesinin fiilen mümkün olmadığını, bu nedenle de üzerinde tescillidir ibaresi bulunmayan ya da marka unvanı taşımayan ürünleri taklit ya da kopya kabul etmenin, marka ihlaline konu yapmanın ticari bir kaosa yol açacağını beyan ederek açıklanan nedenlerle; Haksız ve mesnetsiz olarak açılmış olan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkilinin hukuki niteliği itibariyle yabancı bir tüzel kişi olsa da teminat gösterme yükümlülüğünden muaf olduğunu, müvekkilinin … menşeli … Ltd olduğunu, bu çerçevede Türkiye ve Japonya’nın taraf olduğu 1 Mart 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Sözleşmenin dikkate alındığında yabancı bir tüzel kişi olan müvekkilin teminat yatırma yükümlülüğününden muaf olduğunu, davaya dayanak tespit dosyasında herhangi bir eksiklik olmadığını, yapılan inceleme sonucunda dosyada yer alan müvekkiline ait tescil belgeleri ile davalıdan satın alınan ürün görselleri ve davalıya ait adreslerde tespit edilen kullanımların değerlendirildiğini, netice olarak davalının hem adresinde bulunan ürünlerin hem de internet aracılığıyla satışa sunduğu ürünlerin müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkil markalarına iltibas oluşturacak mahiyette olduğunu, delil tespit işleminde herhangi bir eksiklik veya usulsüzlüğün söz konusu olmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olduğunu gösterir herhangi bir emarenin söz konusu olmadığını, ihtarda bulunmaksızın huzurdaki davanın ikame edilmesinin müvekkilinin daha etkin bir korumadan yararlanmayı amaçladığını gösterdiğini, müvekkilinin kendisine mutlak ve inhisari yetkiler veren marka hakkından doğan haklarını kullanmak için herhangi bir ihtarda bulunma yükümlülüğünün olmadığını, somut olayda haksız bir yarar elde etme amacı güden ve bu amaca ulaşanın davalı taraf olduğunu, davalı tarafın ifadeleri çarpıtarak hukuka aykırı eylemlerini örtbas etmeye çalıştığını, davalı tarafın satışa sunduğu ve kullandığı ürünler marifetiyle hem müvekkilinin marka hukukundan doğan haklarını ihlal ettiğini hem de ortalama tüketiciyi yanılttığını, davalının satışa sunduğu ürünlerin yazı ile …veya tescile dair herhangi bir ibare içermiyor olmasının müvekkilinin marka haklarının ihlal edilmediği anlamına gelmeyeceğini, … ibaresinin müvekkil markası ile ayırt edilmeyecek kadar benzer bir ibare olduğunu, doğrudan müvekkilinin markasını akla getirdiğini, müvekkili ile davalı arasında -örneğin lisans sözleşmesi gibi- bir bağlantının var olduğunu düşünerek davalı ürünlerini satın almalarının mümkün olduğunu, davalının hukuka aykırı eylemleri dolayısıyla müvekkil şirketin zarar görmesinin kaçınılmaz olduğunu, … ibareleri ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğunu, davalının kullandığı ticaret unvanının ve markaların argentum takı ve denz takı olması, müvekkilinin markalarını ihtiva eden ürünleri satışa sunduğu gerçeğini değiştirmediğini beyan ederek davalının hukuki temelden yoksun cevap dilekçesine itibar edilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davacı şirketçe orijinal ürünün ibraz edilmediğini, delil tespiti dosyasında denetime elverişli bir değerlendirme yapılmadığını, davacının delil olarak gösterdiği, … 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin…D.İş sayılı delil tespiti dosyası kapsamında yer alan bilirkişi raporunun sonuç kısmında; “Huzurdaki dava dosyasında tespit talep edene ait orijinal ürün sunulmamış olduğundan aleyhine tespit talep edilen tarafından satışa arz edilen ürünün orijinal ürün olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılamadığı” ifade edildiğini, davacı tarafın taklidi yapıldığı iddia edilen orijinal ürünleri işbu dava dosyasına da sunmadığını, dava dilekçesinin yazıldığı tarih itibarı ile müvekkilinin ürünlerinin kullanımın devam ettiğini ifade ettiğini, bu iddianın gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin işyerine tespit için gelinen gün dava konusu ürünlerin patentli olduğunu öğrendiğini ve o günün tarihi itibarı ile de bu ürünleri satıştan kaldırdığını, bu hususun satış sitelerinin resmi kayıtlarında sabit olduğunu, tespit dosyasında müvekkilinin pazarladığı ürünlerin fiyatlarının; 69,90 TL, 57,90 TL, 62,99 TL olduklarının tespit edildiğini, oysa lisanslı ürünlerin fiyatının 1.000,00 TL – 3.000,00 TL civarında olduğunu, müvekkilinin kullanımının davacı şirkete ait marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu ve ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa ve iltibasa neden olacağı, davacıyı zarara uğratacağı yönündeki iddiaları kabul etmediklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca sunulan deliller toplanmış, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
TPMK kayıtları incelendiğinde; davacı tarafın; … tarihli … numaralı “şekil” markasını … sınıflarda; 21/04/2008 tarihli … numaralı “…” markasını … sınıflarda; 21/04/2008 tarihli … numaralı “şekil” markasını … sınıflarda; 21/04/2008 tarihli …umaralı “…” markasını … sınıflarda; 21/04/2008 tarihli … numaralı “şekil” markasını … sınıflarda; 21/04/2008 tarihli … numaralı “şekil” markasını … sınıflarda; 04/09/2014 tarihli … tescil numaralı “şekil” markasını … emtia sınıflarında tescil ettirdiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 2020/138 D.İş Sayılı Dosyası Üzerinden Alınan 27.08.2020 Tarihli Bilirkişi Raporunda Özetle; Tespit talep edenin talebi üzerine “…” adresine 26.08.2020 tarihinde gelindiğini, ilgili adreste …’nın faaliyetinde bulunduğunu, aleyhine tespit talep edilenin adresinde bulunan ürünlerin tespit talep edenin TPMK nezdinde 14. sınıfta tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, bu suretle ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa, iltibasa neden olacağı kanaatine varıldığını, huzurdaki dava dosyasında tespit talep edene ait orijinal ürün sunulmamış olduğundan aleyhine tespit talep edilen tarafından satışa arz edilen ürünün orijinal ürün olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılamadığını, aleyhine tespit talep edilen tarafından internet aracılığıyla “…” ibaresi ile satışa arz edilen ürünlerin görselleri ile tespit talep edene ait markalar karşılaştırıldığında; Satışa arz edilen mezkûr ürünlerin tespit talep edenin TPMK nezdinde … sınıfta tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, bu suretle ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa, iltibasa neden olacağı yönünde görüş ve kanaate ulaştıkları anlaşılmıştır.
Dosya “tespit dosyasında tespit edilen ürünlere ilişkin davalıya ait ticari kayıtlar incelenmek sureti ile dosya içerisine alınacak olan İTO müzekkere cevabı gözetilerek SMK 151/2-c kapsamında davacının talep edebileceği tazminatın ne olabileceği hususlarında değerlendirme yapılmak üzere bilirkişiye tevdi edilmiş alınan 14/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava konusu uyuşmazlığın, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminata ilişkin olduğunu, davacının sahibi olduğu marka ve tasarımları içeren ürünlerin davalı tarafından kendisine ait https://… adresindeki sitede, … ve … gibi platformlar üzerinde izinsiz olarak kullanıldığını, davacı tarafından bu hususun … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …Değişik İş numaralı dosyasında tespitinin istendiğini, davacı tarafın talebi üzerine … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin… Değişik İş dosyası kapsamında alınan karar ile 26.08.2020 tarihinde davalı adresinde tespite gidildiğini, adreste tespit talep eden tarafın markasına ait 2 adet kedi kafa modeli kolye, 8 adet kedi modeli kolyenin tespit edildiğinin beyan edildiğini, raporun görevlendirme ile sınırlı olarak hazırlandığını, dava dosyasındaki sair iddia ve taleplere yer verilmediğini, davalı tarafından davacıya ait marka/görseller ile yapılan satışların tetkiki için davalı ticari defter ve kayıtlarının incelendiğini, davalı …’ün incelemeye ibraz edilen 2020 mali dönemine ait işletme defterinin e-defter olduğunu, defterin beyan sisteminde ait olduğu yılda yürürlükte olan T.T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğunu, davalının işletme defterinin ve diğer ticari evraklarının tetkiki sonucunda satışlara ait faturalarda ürünlerin model ve türüne ilişkin bilgi bulunmadığını, yasal defterinin işletme defteri olması nedeniyle satışlara ait detay bilgi içermediğini, alımlara ilişkin faturalarda da benzer şekilde detay bilgi bulunmadığını, davalının ticari defterleri kapsamında davacıya ait markayı ihtiva eden ürünlerin detay bilgisinin bulunmadığını, davalının sahibi olduğu internet sitesinin ve üzerinden satış yaptığı platformlar kapsamında yapılan incelemeler neticesinde davalının sahibi olduğu sitenin yönetici panelinden 2020 yılında yaptığı satışların tetkikinde, 2020 yılında üç adet satışın yapıldığını, satışa konu ürünlerin davaya konu ürünlerden olmadığının değerlendirildiğini, davalının … sitesinden yaptığı satışlarla alakalı olarak ilgili platform üzerinden 2020 yılında yapılan satışların tetkikinde, 2020 yılında 10 adet satışın yapıldığını, davalının … sitesinden yaptığı satışlarla alakalı olarak ilgili platform üzerinden 2020 yılında yapılan satışların tetkikinde, 2020 yılında 34 adet satışın yapıldığını, davalı tarafından 2020 yılı içerisinde davacıya ait görsel/marka kullanımı ile yapılan satışların toplamının 44 adette 2.313,52 TL (KDV Hariç) olduğunun tespit edildiği yönünde görüş bildirerek; davalı …’ün incelemeye ibraz edilen 2020 mali dönemine ait işletme defterinin e-defter olduğunu, defterin beyan sisteminde ait olduğu yılda yürürlükte olan T.T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğunu, defterlerin delile dayanan taraf lehine delil niteliğinde olup olmadığının takdirinin sayın mahkemede olduğunu, davalının, kendisine ait https://… adresindeki sitede, … ve …gibi platformlarda davacıya ait marka/görsellerle 2020 yılı içerisinde yaptığı satışlar toplamının 44 adette işlem sonucunda KDV Hariç 2.313,52 TL olduğunun tespit edildiğini, SMK 151/2-c kapsamında lisans bedeli olarak; … Ticaret Odası tarafından belirtildiği şekliyle tecavüze konu markadan elde edilen cironun %15’i olan 347,03 TL (2.313,52 TL x %15) lisans bedelinin hesaplandığını, diğer tazminat taleplerinin takdirinin Sayın Mahkeme’de olduğu yönünde görüş ve kanaate ulaştıkları anlaşılmıştır.
Davacı vekili 13/06/2022 tarihli talep arttırım dilekçesinde özetle; dava açılışta 100,00 TL olarak talep etmiş olduğu tutarı 4.900,00 TL tutarında arttırarak 5.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, 5.000,00 TL manevi tazminatın ve 5.000,00 TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve harcını yatırmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Davacının Tanınmış Marka İddiasının Değerlendirilmesi;
Davacı kendisine ait markanın tanınmış marka olduğu iddiasında bulunmuştur. 6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire 13/03/1998 tarih ve 5647/1704 s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440).
Tanınmış marka kavramının ne olduğu ortaya koyulduktan sonra, bunun tespitinin nasıl yapılacağı sorusuna cevap vermek gerekecektir.
Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır. TP’de -bağlayıcı olmamakla birlikte- WIPO tarafndan ortaya konulan bu kriterleri ayrıntılandırmak suretiyle şu kriterleri getirmiştir. (Paslı, Uluslararıs Antlaşmalar, s.451); “1.Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi), 2.Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurtiçi ve yurtdışı tesciller nelerdir?) 3.Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir? 4.Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafî olan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.) 5.Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.) 6.Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, hâlen devam etmekte olan marka, haksiz rekabet davaları, itiraz sayıları vb.) 7.Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir? 8.Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları. 9.Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, kârı, yurt çapında ve yurtdışında sahip olduğu dağıtım kanalları; şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.), 10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu? 11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb.kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı? 12.Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları ( marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir? 13.Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir? 14.Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (Ömek: sedece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları iine alan bir tescil.), 15.Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır? 16.Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari olan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu? 17.Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi? 18.Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.”
Tanınmışlığın tespitinde, marka sahibi tarafından yaptırılan promosyon ve tanıtım malzemeleri yanında ulusal basında veya gazetelerde markanın tanınmışlığını ortaya koyan reklam ve haberler de dikkate alınır. Bunun yanında yaygın kullanım alanı, toplum nazarındaki tanınmışlıkta dikkate alınır. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu yüksek bilinirlik düzeyi dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı tarafça dosyaya sunulan belgelerde, … ve … +şekil (kedi) markalarının uzun yıllardır ülkemizde tescilli olup, yaygın olarak piyasada satıldığı, yaygın ve bilinir hale geldiği, rapordaki alanında uzman bilirkişilerin kabulleri de dikkate alındığında tanınmış marka olarak kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde ; diş dosyasına sunulan ve mahkememizce alınan raporda davacı adına tescilli “…” markaları ile dosya içerisinde detayları bildirilen kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzerlik arz ettiği” nin değerlendirildiği, bu tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında izahı yapılan mevzuat kapsamında markaya tecavüz şartlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmış buna dayalı taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tazminat Talepleri yönünden değerlendirme;
Yine 6769 sayılı Kanunun “Tazminat” başlıklı 150. Maddesine göre “(1)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
(2)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
(3)Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
“Yasanın “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151-
(1)Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2)Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
(5)Mahkeme, patent haklarına tecavüz hâlinde, patent sahibinin bu Kanunda öngörülen patenti kullanma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu kanaatine varırsa yoksun kalınan kazanç, ikinci fıkranın (c) bendine göre hesaplanır.
(6)Coğrafi işarete veya geleneksel ürün adına tecavüz hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.” hükümlerine amirdir.
Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Markaya tecavüz nedeniyle marka sahibinin uğradığı maddi kayıp, fiili zarar ve yoksun kalınan kazançtan oluşmaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir.
Davacı yanın dosyaya sunmuş olduğu beyanlar ve deliller kapsamında bu hesaplama usullerinden maddenin (c) fıkrası kapsamında muteber bir lisans anlaşması yapılsaydı ödenecek lisans bedeli üzerinden tazminat talep ettiği ancak sunmuş olduğu, mahkememizin emsal dosyalarında İTO tarafından emsal kullanımlarda %15 emsal lisans oranının olabileceğinin değerlendirildiği, bunun yanında davacının SMK 150/2 gereği itibar tazminatı ve 151/4 kapsamında tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Somut olaya dönüldüğünde ; davalının, kendisine ait https://… adresindeki sitede ve … .com ve … gibi platformlarda davacıya ait marka/görsellerle 2020 yılı içerisinde yaptığı satışlar toplamının 44 adette işlem sonucunda KDV Hariç 2.313,52 TL olduğunun tespit edildiği, SMK 151/2-c kapsamında lisans bedeli olarak; … Ticaret Odası tarafından belirtildiği şekliyle tecavüze konu markadan elde edilen cironun %15’i olan 347,03 TL (2.313,52 TL x %15) lisans bedelinin hesaplandığı, ancak davalının harici satış vs suretle elde ettiği gelirlerin tespitinin mümkün olmadığı ve yine davalı satışlarında elde ettiği kazançta davaya konu markaların ne miktarda etkili olduğu hususunun tespitinin mümkün olmadığı dikkate alındığında davacının SMK 151/2-c kapsamındaki tazminat talebinin TBK 50. maddesi gereği takdiren belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla davalının kullanım durumu, sunulan deliller hak ve nesafet izahı yapılan değerlendirmeler kapsamında takdiren 4.000,00 TL üzerinden talebin kabulüne, SMK 150/2 (hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğradığı) kapsamındaki talep yönünden davalının gümüş takı satışı yaptığı, üretilen ürünler şekil markasının taklit de olsa piyasaya kötü sunumdan bahsedilemeyeceği kanaatiyle bu yöndeki tazminat talebinin reddine, yine izahı yapılan mevzuat kapsamında tazminat talebinin SMK 151/2-c ye dayalı olduğu gözetildiğinde SMK 151/4 e dayalı tazminat talebinin dinlenilemeyeceği sonucuna ulaşılmakla bu yöndeki tazminat talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Yine manevi tazminat şartlarının da oluştuğu gözetilmekle eylemin ağırlığı hak ve nesafet gözetilerek takdiren 4.000,00 TL üzerinden manevi tazminatın kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporları ve sunulu tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; davalının, davacıya ait tescilli / tanınmış markaları ortalama tüketici nezdinde iltibasa neden olacak şekilde, herhangi bir hakka dayalı olmaksızın kullandığı, izahı yapılan mevzuat gözetildiğinde davalı eyleminin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği anlaşılmakla markaya tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, sona erdirilmesine karar vermek gerekmiş yine tazminat talepleri yönünden, davacının zararını tespitin mümkün olmadığı, anlaşılmakla tazminat miktarlarının TBK 50. maddesi gereği takdiren belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla davalının kullanım durumu, sunulan deliller hak ve nesafet izahı yapılan değerlendirmeler kapsamında ayrıntıları yukarıda belirtildiği üzere SMK 151/2-c kapsamında takdiren 4.000,00 TL üzerinden maddi tazminatın kısmen kabulüne yasal şartları oluşmayan SMK 151/4 ve 150/2 ye dayalı maddi tazminat taleplerinin reddi ile yasal şartları oluşan manevi tazminatın takdiren 4.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının markaya tecavüze yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile; davalının (davacıya ait tescilli ve tanınmış markayı/ları aynı/ayırt edilmeyecek şekilde kullanmak) eylemlerinin davacıya ait markaya tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, davalının markaya tecavüze yönelik eylemlerinin DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, SONA ERDİRİLMESİNE,
2-Davacının maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile takdiren 4.000,00 TL’nin (SMK 151/2-c kapsamında) dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin (SMK 150/2 kapsamında kalan) REDDİNE,
3-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 4.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 546,48 TL karar harcından peşin yatırılan 172,49 TL ile 135,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 307,49 TL’nin mahsubu ile kalan 238,99 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
5-Davacı tarafından yapılan: 1.572,00 TL bilirkişi+posta ücreti, 894,00 TL diş gideri olmak üzere toplam 2.466,10 TL’nin -ret ve kabule göre takdiren hesaplanan- 2.000,00 TL’si ile 369,69 TL harç (peşin+başvuru+vh) olmak üzere toplam 2.369,69 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan markaya tecavüz talebine ilişkin hesap olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13 maddesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 4.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10 maddesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat üzerinden hesap olunan 4.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13 maddesi uyarınca reddolunan maddi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10 maddesi uyarınca reddolunan edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,7-
8-Davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸