Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/314 E. 2022/168 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/314 Esas
KARAR NO : 2022/168

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/09/2020
KARAR TARİHİ : 11/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davacı vekili müvekkilinin … Sınıfta … tarihinden itibaren … markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibi olduğunu, davacı vekili müvekkili şirketin 1932 yılında Rusya’da kurulduğunu ve bu ülkenin en büyük ticari araç üreticisi olan …, … un bir parçası olduğunu araç üretiminde … yıldır sektörde bilinen bir ticari figür olduğunu, … un Türkiye ve Kazakistan’da montaj tesislerinin bulunduğunu, dünya genelinde 40 dan fazla ülkeye ticari araç ihracatı yaptığını, …, 2004 yılında … aile araçları ile Türkiye’nin pek çok bölgesinde 40 tan fazla satış merkezleri bulunduğunu … ve …’in distribötürlüğü aracılığıyla Türkiye’de faaliyette
bulunduğunu, 2012 yılında …’le beraber …’daki tesislerinde araçların üretimine başladığını ve yeni ürünü olan … ’ı piyasaya sürdüğünü, 2013tarihinde Türk müşterilerine yönelik araç ürün çeşitliğili, Türkiye’de montajı yapılan, …
Next ile de genişletildiğini, 2017 yılı itibariyle araç üretimleri … alt kuruluşu olan …A.Ş. tarafından üstlenildiğini, Türkiye’deki üretim tesislerini ciddi yatırımlar yapıldığını, müvekkili şirketin Türkiye’deki aktif satışlarını https://gazturkiye.com.tr/ adlı internet sitesi üzerinden gerçekleştirildiğini ve davaya konu … markalı araçların Türkiye’nin çok sayıda ilinde (… il) satıldığını ve ticari araç ve otomotiv sektöründe liderler arasında yer aldığını, davaya konu … markası müvekkili ile özdeşleşmiş bir marka olduğunu, markasının … ibaresinin esas unsur olduğunu, müvekkilinin markasının … markası olduğunu markanın esas unsurunun … ibaresi ve … figüründen oluştuğunu, … ibaresinin Türkçede ceylan anlamına geldiğini, … ibaresinin müvekkilinin ticari unvanının esas unsuru olduğunu, müvekkilinin ticari faaliyetlerini uzun yıllardan beri … markası ile yürüttüğünü ve bu marka ile çok sayıda ödül aldığını, davaya konu … markasına ilişkin … Sınıfta Rusya, Gürcistan, Almanya, Mısır, Avusturya gibi çok sayıda ülkede 1998 yılından beri tescilli olan … markasının tanınmış marka olduğu, … markası WIPO üzerinden Türkiye’ye uzatılan davacıya ait … (uluslararası tescil
nosu …) olan marka başvurusu … Sınıfı da kapsamaktayken, … Sınıf bakımından TPMK nezdinde tescill … sayılı dava dışı 3. Kşi adına tescilli “…” markasının dava dışı 3. Kişi adına tescilli olduğundan müvekkili davacının markası TPMK’da tescil edilemediğini, davacı müvekkili … markasının tüketiciler tarafından bilinir olduğunu, tüketici nezdinde ulaştığı ün ve itibar nedeniyle, davalının kötü niyetli olarak … markasını davacı ile aynı hizmet sınıfı olan …. Sınıfta kötü niyetli olarak … no ile 26.07.2017 tarihinde tescil ettirdiğini, belirtmiş davalı adına … Sınıfta tescilli bulunan… nolu markanın 6769 sayılı Kanun gereği hükümsüz kılınması gerektiği, davacı müvekkilinin … markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, Türkiye deki kullanımlarının davalıdan önce olduğunu, davacının 2004 yılından bu yana … Sınıfta Türkiye de … markasını kullandığını, davacı adına … markası ile tescilli çok sayıda yurt dışı tescillerinin bulunduğunu bu nedenle de
tanınmış marka olduğunu, davalının 2016 yılında … Sınıfta tescil başvurusu yaptığı … nolu … + ŞEKİL markasının kötü niyetle tescil edildiğini, anılan markanın müvekkili davacının markası ile iltibasa yol açacak kadar benzer olduğunu, bu durumun aynı zamanda da haksız rekabete sebep olduğunu açıklanan nedenlerle Dünya genelinde tanınmış … sınıflarda 1998 tarihinden beri pek çok ülkede müvekkil şirket adına tescilli … markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibinin …. olduğunun tespitini, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu … markasının ayırt edilemeyecek kadar benzerinin davalı …TİC. LTD. ŞTİ. tarafından Türkiye’de … sayı ile yine … sınıfta tescil edilmiş olması sebebi ile işbu marka tescilinin
kötü niyetli tescil olduğunun tespitine, hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinini, davalı … adına kayıtlı … tescil no.lu “…” markasının 3. kişilere devrinin önlenmesi için Türk Patent ve Marka Kurumu siciline teminatsız olarak ihtiyati
tedbir uygulanması ve Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarına tedbir şerh konulmasını, davalı tarafın … tescil numaralı “…” markasından kaynaklanan marka haklarını işbu dava kesinleşene kadar herhangi bir kurum nezdinde ve piyasada müvekkil şirketlerin ve onların Türkiye’deki distribütörlerinin kullanımlarına karşı ileri sürülmesinin engellenmesi için ihtiyati tedbir uygulanmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından süresinde sunulmayan cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davacı tarafın yabancı bir şirket olduğu için MÖHUK madde 48 uyarınca davayı açarken teminat göstermek zorunda olduğunu, müvekkilinin işbu davaya konu … sayılı “…”markasının başvuru tarihi 03.05.2016 olduğunu, davalı tarafın SMK m. 6/3 iddiasının kabulü için bu markanın … sınıfta yer alan mallar bakımından Türkiye’de 03.05.2016 tarihinden önce ciddi ve yoğun bir şekilde kullanıldığı ispat edilmesi gerektiğini, davalı tarafça sunulan belgelerin, söz konusu kullanımlarının Türkiye’de aktif ve süreklilik arz ettiğini göstermesi gerektiğini, davacının sunmuş olduğu yurt dışı tescilleri, … markasını müvekkilden önce Türkiye’de ciddi ve yoğun bir şekilde kullanıldığını ispatlayamayacağını, ayrıca sunulan tescillerin çoğunlukla “… ”, “… ”, “…”, “…+ ”, “…“ …” , ibareli markalara ilişkin olduğunu, sunulan tescillerin birçoğu da müvekkilinin başvurusundan sonra yani 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait olduğunu, eski tarihli tescil belgelerinin bir kısmı da davalı şirket adına değil “…” veya “…” isimli şirketler adına bulunduğunu, ancak sunulan belgelerin tercümesi dilekçe ekinde davacı yan tarafından sunulmadığından özellikle Arapça ve Rusça belgelerin taraflarınca layıkıyla incelenemediğini, davacıya ait TÜRKPATENT nezdindeki markaların başvuru yıllarının 2017 olduğunu, yalnızca … sayılı “…+ŞEKİL” markasının başvuru tarihi müvekkilinin markasından daha öncedir ancak bu marka da müvekkilin markasının kapsamında bulunmayan ve … sınıfla hiçbir ilgisi olmayan 16. sınıf mallar için tescilli olduğunu, bu markanın davacı tarafa neden öncelik hakkı sağlamayacağını, sunulan marka tescil belgeleri Türkiye’de ilgili markanın ciddi ve yoğun bir biçimde kullanıldığını ispatlayamayacağını, müvekkilinin marka başvuru yılı olan 2016 yılında davacı Türkiye’de hiçbir araç satışı yapmadığını, ondan
önceki yıl da tüm tüm Türkiye’de yalnızca 22 araç sattığını, davacı yanın … ibaresinin gerçek ve ilk sahibi olduğunu kanıtlayamadığını, kabul etmemekle birlikte bir an için davacının … ibaresi ve dilekçesinde belirttiği, … markaları üzerinde gerçek hak sahipliği olduğu varsayılsa bile bu ibare üzerindeki gerçek hak sahipliği müvekkilin “…” ibare ve şeklindeki markasının hükümsüzlüğüne sebebiyet vermeyeceğini zira markalar arasında değil ayniyet benzerlik dahi olmadığını, … ibaresinin gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, asıl olan iyi niyet olduğu için, davacının tescilin kötü niyetli olduğunu ispat etmesi gerektiğini, ancak davacı yan bu hususun ispatı için herhangi bir delil/bulgu sunmadığını, bu nedenle davacı yanın kötü niyete dair bu iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, söylenmelidir ki, bir an için davacının markasının tanınmışlık vasfı edindiği benimsense bile, markalar arasında bir benzerlik olmadığından müvekkilin markasının SMK m. 6/4’e dayanılarak hükümsüz kılınmasının mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle işbu savunma ve açıklamalarının dikkate alınmasını davacı tarafından sunulan yabancı dildeki belgelerin HMK m. 223 hükmü gereği Türkçe tercümelerinin dosyaya sunulmasını, hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın, tüm talepler yönünden reddini, yargılama giderleri ile kanuni vekalet ücretinin davacıya yüklenmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından davalı vekilinin süresinde olmayan cevap dilekçesine karşı cevaba cevap dilekçesini içerir beyan dilekçesinde özetle; İlgili kanunlar ve milletler arası antlaşmalar gereği Rusya Federasyonu’nda mukim müvekkillerinin, yabancı ülke vatandaşı olmaları ve Türkiye Cumhuriyeti’nde meskenlerinin bulunmaması sebebiyle herhangi bir teminat bedelini mahkeme veznesine depo etme zorunluluğu altında olmadıklarını, bu sebeple davalı şirketin bu yöndeki taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkilinin marka isminin esas unsuru “…” kelimesi olup, ticari amblemi “…” kelimesi ve … figürünün /birleşimini içerdiğini, “…” markası “…” markasına dayandığını, ceylanın tabiatında var olan zarafet, hız, güzellik ve hareketlilik özellikleri öne çıkarılarak … araçları için özel olarak tasarlandığını, ingilizce bir kelime olan “…” Türkçede ceylan anlamına geldiğini, yani “…” markası müvekkil tarafından ticari unvanının ana unsurunu kapsamak ve ceylanların özelliklerine benzetme yapılmak suretiyle özellikle seçildiğini, Rusya ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere müvekkile ait … markasının … sınıfta dünya çapında pek çok ülkede tescili bulunduğunu, TÜRKPATENT nezdinde de 2007 yılından beri … sınıfta geçerli bir tescili bulunduğunu, Türk marka hukuku uygulamasında, ülkesellik prensibi kabul edildiğini, ancak bunun istisnası “gerçek hak sahipliği prensibi” olduğunu, bir markanın yaratıcısı olduğunu ve markanın tanınmışlık sıfatı kazanmasını sağlayan kişinin, marka üçüncü kişiler tarafından TPMK nezdinde tescil edilmiş olsa da markanın gerçek hak sahibi sayılacağını, davalı müvekkili şirketin Türkiye’de kaç adet distribütörle anlaştığının bu dava için hiçbir önemi olmadığını ve bu hususun …e markasının kullanımını kanıtlamadığını belirtmişse de davaya sunulu tüm delil ve belgeler ışığında müvekkilin ana markasının … markası olduğu kanıtlandığını ve kaç adet distribütörle anlaştığı da müvekkilinin … markalı araçların ticaretinde ne kadar aktif olduğunun en büyük göstergelerinden biri olduğunu, davalının iddiaları doğrultusunda müvekkilimiz distribütörleri aracılığı ile ana markası … ibaresini ihtiva eden ürünlerin satışını
gerçekleştirmiyorsa Türkiye’de distribütörlük vermesinin başka anlamı olamayacağını, müvekkilinin … markasını aktif ve yoğunluklu olarak 2007 yılından bu yana 12. sınıfta ülkemizde kullandığı göz önünde bulundurulduğunda davacının … markasının ve şekil markalarının gerçek ve üstün hak sahibi olduğunu, davalının iddialarının gerçeği yansıtmadığı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu ortada olup … markası ile davalıya ait markanın genel izlenim olarak birbirinden çok farklı olduğuna dair iddiaları dikkate alınamayacağını, onca seçenek varken … kelimesini seçmesi ve tescil ettirmiş olması hayatın olağan akışına uygun olmadığını, müvekkil ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalının, müvekkile ait … markasından haberdar olduğu ve bu markanın seri bir markası izlenimi yaratan “…” markasını kötü niyetli olarak tescil ettirmek suretiyle tüketici nezdinde haksız bir avantaj elde etmeyi amaçladığını, bununla da yetinmeyen davalı, müvekkili ile yaptığı görüşmelerin akabininde 27.11.2019 tarihinde … sınıflarda … markası için TÜRKPATENT nezdinde kötü niyetli olarak bir kez daha marka başvurusunda bulunduğunu, davalının müvekkili üzerinden haksız kazanç elde ettiğini ve haksız rekabete neden olduğunu belirtmiş davalarının kabulü ile davalının dayanaktan yoksun iddialarının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından süresinde sunulmayan ikinci cevap dilekçesini içerir beyan dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davanın her aşamasında inkar kapsamında beyan sunmaya hakkı olduğunu, … ile … ibaresinin farklı olduğunu, birinin kullanımı, diğerinin kullanımı sayılmayacağını, müvekkilinin işbu davaya konu … sayılı “…” markasının başvuru tarihi 03.05.2016 olduğunu, davacı tarafın SMK m. 6/3 iddiasının kabulü için bu markanın … sınıfta yer alan mallar bakımından
Türkiye’de 03.05.2016 tarihinden önce ciddi ve yoğun bir şekilde kullanıldığı ispat edilmesi gerektiğini, davacı tarafça sunulan belgelerin, söz konusu kullanımlarının Türkiye’de aktif ve süreklilik arz ettiğini göstermesi gerektiğini, 2013 yılında alındığı iddia edilen alan adının bile … olmadığını, … olarak alındığını, Anılan internet sitesinde … markaları arabaların görsellerinin bulunduğunu, fakat bu görsellerin müvekkilinin marka tescil başvuru tarihinden sonraki tarihte anılan alan adlı internet sitesine yüklendiğini, anılan internet sitesinin … ürünleri ile ilgili olan kısmına ait link …şeklinde olduğunu, internet sitesi arşiv kayıtlarından anılan linkteki içeriğin ne zamandan beri internet sitesinde olduğuna bakıldığında, sitenin bu sayfasının yalnızca 2020 yılından beri kullanıldığını, müvekkili tarafından davacının dava konusu olmayan marka başvurularına yapmış olduğu itirazları işbu dosya açısından bağlayıcı olmadığını, müvekkilinin markasının kötü niyetli olarak tescil edilmediğini, davacı yanın markasının tanınmışlığı ile ilgili hiçbir belge sunmadığını, gerçek hak sahipliği için sunulan belgeler de davacı markasının tanınmışlığını ispatlamak için yeterli olmadığını, davacı yanın “…” markasını 2004 yılından beri Türkiye’de yoğun olarak kullandığını, müvekkilin bu markayı bilmeme ihtimalinin olmadığını dolayısıyla bu ibarenin müvekkilce kullanımının haksız rekabet yarattığını iddia ettiğini, ne var ki yukarıda da detaylıca açıklandığı üzere davacı yan markalarını Türkiye’de müvekkilden önce yoğun bir şekilde kullandığına dair hiçbir somut evrak sunamadığını, açıklanan nedenlerle işbu savunma ve açıklamalarının dikkate alınmasını; davacı tarafından sunulan yabancı dildeki belgelerin HMK m. 223 hükmü gereği Türkçe tercümelerinin dosyaya sunulmasını, hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın, tüm talepler yönünden reddini, yargılama giderleri ile kanuni vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan deliller ve belgeler ile Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığına müzekkere yazılmış ve dava konusu davacıya ait …”…”, … “… şekil”, … “… “, …”… ” başvuru/tescil ibareli marka tescil dosyaları ile davalıya ait … “…” ibareli tescil dosyalarının tasdikli suretlerinin gönderilmesi ve halen geçerli olup olmadıkları bildirilmesi istenilmiş olup, ilgili bilgi ve belgeler dosyaya celp edilmiştir.
Ayrıca … 5. FSHHM’nin … Esas sayılı dosyası UYAP sistemi üzerinden celp edilmiş olmakla davacısının ve davalısının Mahkememiz işbu dosyasındaki taraflar ile aynı olduğu, davacının … sayılı … ibareli marka tescil başvurusunun reddine ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 29.09.2021 tarih, … sayılı ve … konulu kararının iptaline ilişkin olduğu ve Ayrıca … 5. FSHHM’nin … Esas sayılı dosyasının 01/06/2022 tarihli duruşmasında davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan deliller ve belgeler de dikkate alınarak Mahkememiz 12/10/2020 tarihli Tensip Zaptının 12. Maddesi gereğince “…6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN takdiren 100.000,00 TL (yüzbintürklirası) nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla KABULÜ İLE, Davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin takdiren 100.000,00 TL olarak kabulü ile; Davalı adına kayıtlı … “….” ibareli markanın dava sonuçlanıncaya kadar 3.kişilere devir ve temlikinin ihtiyati tedbiren önlenmesine, Davalı tarafın davaya konu … tescil numaralı “…” markasından kaynaklanan marka haklarını işbu dava kesinleşene kadar herhangi bir kurum nezdinde ve piyasada davacı ya da Türkiye’deki distribütörlerine (davacı tarafça 06/10/2020 tarihinde sunulan … ALAN) karşı ileri sürülmesinin ÖNLENMESİNE, Tedbirle ilgili TPMK Markalar Dairesi Başkanlığına bilgi verilmesine…” karar verilmiştir.
Dilekçeler teatisi ve ön inceleme aşaması tamamlanmış olmakla Mahkememiz 14/10/2021 tarihli duruşmasında “…Dosyanın Mahkememizce resen seçilecek bir 1 akademisyen marka vekili, 1 oto sektör bilirkişisi, 1 bilişim uzmanı bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davacının iltibas, tanınmışlık, gerçek hak sahipliği, kötü niyetli tescile ilişkin iddiaları ve davalının süresinden sonra sunmuş olduğu beyan/cevap dilekçesinde yer alan ve inkar kapsamında kalan savunmaları dikkate alınmak sureti ile dava konusu marka yönünden mevzuat hükümleri kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda bilirkişi raporu alınmasına…” karar verilmiş olup alınan Bilirkişi Raporunda özetle; Davacının “…+…” markasının yüksek ayırt ediciliğe sahip özgün bir marka olduğu, davalının “…” markasının esas/baskın unsurunun “…” ibaresi olduğu ve bu nedenle davacının markası ile işitsel anlamda benzer olduğu ve karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, davalının “…” markasının tescil edildiği emtia sınıfı ile davacının “…+ŞEKİL” markasının tescilli olduğu emtia sınıflarının farklı olduğu, davacının “…+ŞEKİL” markasının SMK m. 6/4 uyarınca Paris Sözleşmesinin 1. Mükerrer 6’ncı maddesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilmesi gerektiği, davalının “…” … nolu markası … Emtia sınıfının tüm altı başlıklarında tescilli olduğu, davacının markasını kullandığı emtia sınıfı dosya kapsamında dikkate alındığında motorlu kara taşıt aracı olan kamyon, kamyonet ve panelvan türü ticari araçlarda tanındığı ve eskiye kullanımı bulunduğu, bu nedenle de davalının markasının tescilli olduğu emtialar ve benzerlikleri dikkate alındığında “Bisikletler ve bunların gövdeleri, gidonları, çamurlukları. Bebek arabaları, tekerlekli sandalyeler, pusetler. El arabaları, pazar arabaları, tek veya çok tekerlekli el arabaları, market arabaları, ev eşyaları için tekerlekli taşıyıcılar. Raylı taşıtlar: Lokomotifler, trenler, tramvaylar, vagonlar, teleferikler, telesiyejler. Deniz taşıtları ve parçaları (motorları hariç). Hava taşıtları ve parçaları (motorları hariç)” davacının bu alt başlıklarda Türkiye’de
faaliyette bulunmadığı, davacının bunun dışında 12. Emtia sınıfında motorlu kara taşıtlarına ilişkin doğrudan bu sınıfın tamamlayıcı ve ayrılmaz parçası olan “Motorlu kara taşıtları (motosikletler, mobilet dahil) ve bu taşıtlar için motorlar, kavramalar ve transmisyon bağlantıları, transmisyon kayışları ve zincirleri, dişliler, frenler, fren disk ve balataları, şasiler, kaportalar, süspansiyonlar, darbe emiciler, şanzımanlar, direksiyonlar, jantlar. Taşıt kasaları, damperli kasalar, traktör römorkları, frigorifik kasalar, römork bağlantıları. Taşıt koltukları, koltuklar için baş dayanakları, emniyetli çocuk koltukları, koltuk kılıfları, araç örtüleri (aracın şeklini almış), güneşlikler. Sinyaller ve yön sinyalleri için kollar, taşıt camları için silecekler, silecek kolları. Taşıtlar için iç ve dış lastikler, tubles lastikler, lastik tamir takımları, taşıt lastikleri için yamalar, kaynak yamalar, taşıt lastikleri için supaplar. Taşıt camları, emniyetli taşıt camları, taşıtlar için dikiz aynaları ve yan aynalar. Patinaj zincirleri. Taşıtlar için portbagajlar, bisiklet ve kayak taşıyıcıları, seleler. Lastik şişirme pompaları. Taşıtlar için hırsız alarmları, kornalar. Yolcular için emniyet kemerleri, havalı yastıklar. Alt başlıklarında tanındığından
davalının “…” … nolu 12. Emtia sınıfında tescilli markasının hükümsüz kılınması gerektiği, Basiretli tacir olan davalının “…” ibareli markanın esaslı unsuru olan “…” ibaresinin yüksek ayırt ediciliği ve herkes tarafından kolayca yaratılması ihtimalinin zayıf olduğu dikkate alındığında davalının Türkiye’deki … nolu marka başvurusunun ve dosyadaki sonraki başvurularının davacının markasının itibarından haksız bir avantaj elde etmek amacıyla kötü niyetli olarak yapıldığının kabulü gerektiği, Paris Sözleşmesi’nin 1. Mükerrer 6. Maddesinde de belirtildiği üzere, kötüniyetli tescilde süre koşulu aranmadığı, Davacının “…+ŞEKİL” markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunun kabulü gerektiği, Davalının eylemlerinin TTK m. 55/1/a/4 uyarınca, hâksiz rekabet oluşturduğu ancak aynı eylemden dolayı hem TTK hem de SMK hükümleri uyarınca kümülatif uygulamanın söz konusu olamayacağı görüş ve kanaatini belirtmiştir.
1-Davacının tanınmış marka iddiası; 6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire 13/03/1998 tarih ve 5647/1704 s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440).
Tanınmış marka kavramının ne olduğu ortaya koyulduktan sonra, bunun tespitinin nasıl yapılacağı sorusuna cevap vermek gerekecektir.
Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır. TP’de -bağlayıcı olmamakla birlikte- WIPO tarafndan ortaya konulan bu kriterleri ayrıntılandırmak suretiyle şu kriterleri getirmiştir. (Paslı, Uluslararıs Antlaşmalar, s.451); “1.Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi), 2.Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurtiçi ve yurtdışı tesciller nelerdir?) 3.Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir? 4.Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafî olan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.) 5.Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.) 6.Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, hâlen devam etmekte olan marka, haksiz rekabet davaları, itiraz sayıları vb.) 7.Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir? 8.Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları. 9.Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, kârı, yurt çapında ve yurtdışında sahip olduğu dağıtım kanalları; şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.), 10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu? 11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb.kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı? 12.Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları ( marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir? 13.Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir? 14.Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (Ömek: sedece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları iine alan bir tescil.), 15.Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır? 16.Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari olan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu? 17.Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi? 18.Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.”
Tanınmışlığın tespitinde, marka sahibi tarafından yaptırılan promosyon ve tanıtım malzemeleri yanında ulusal basında veya gazetelerde markanın tanınmışlığını ortaya koyan reklam ve haberler de dikkate alınır. Bunun yanında yaygın kullanım alanı, toplum nazarındaki tanınmışlıkta dikkate alınır. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu yüksek bilinirlik düzeyi dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olaya dönüldüğünde; sunulan deliller ve heyet raporundaki değerlendirmeler dikkate alındığında; otomotiv ve bağlantılı sektörlerde tanınmış marka olduğu davalının tescil tarihi olan 2016 yılı itibarı ile bu tanınmışlığın sunulan deliller kapsamında kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
2-Marka hükümsüzlük iddiası yönünden;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Gerçek hak sahipliği hakkında inceleme;
Yargıtay yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralını benimsemiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak adlandırmıştır. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez.
Tescil edilmemiş markaya 556 Sayılı KHK ve sonrasında da 6769 Sayılı SMK ile koruma sağlanmasının sebebi sadece tescilsiz marka sahibinin markayı ilk kez kullanmaya başlaması değildir. Aksine markanın kullanımını haklı kılacak daha temel ve önemli bir sebep bulunmalıdır. Bu da markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale gelmesidir.
Doktrinde marufiyet kuralı olarak isimlendirilen bu şart hem Türk Patent ve Marka Kurumu uygulamasında hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş ve tescilsiz marka sahibinin kendisinden sonra yapılan tescilleri engelleyebilmesi veya hükümsüzlük davası açarak haksız yapılmış tescilleri ortadan kaldırabilmesi için tescilsiz markanın yoğun kullanımının kanıtlanması gerektiği belirtilmiştir.
Sonuç olarak; markayı tescil ettirmeden ilk defa kullanan ve maruf hale getiren kişinin “gerçek hak sahipliğine” dayalı olarak 6769 Sayılı SMK.nun 6/3 maddesi uyarınca ve aynı markanın aynı tür mal ve hizmet için bir başka kişi adına tesciline itiraz edebilmesi veya hükümsüzlük davası açabilmesi için;
1. Davacıya ait markanın ayırt edicilik kazanmış olması,
2. Markanın, itiraz eden veya dava açan tarafından diğer haksız başvuru/tescil yaptığı iddia edilen kişinin başvurusundan önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması,
3. İtiraz sahibinin veya hükümsüzlük davası açanın üzerinde önceden kullanmaya dayalı hak sahibi olduğunu iddia ettiği ibare ile tescil başvurusu yapılan veya hükümsüzlüğü talep edilen markanın aynı veya benzer olması gerekmektedir.
Davacının dünya çapında pek çok ülkede marka tescillerinin bulunduğu, “…+ŞEKİL” marka ve ibaresi üzerinde davalıya kıyasen gerçek hak sahibi/öncelik hakkı sahibi konumunda olduğu, markanın gerçek hak sahibi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Karıştırılma ihtimali yönünden;
SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır. İki işaret arasındaki benzerlik, telaffuzdan, biçim ve anlam benzerliğinden, genel görünümden ve çağrışımdan doğabilir.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir. Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
Mal ve hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmadığı yönünden; karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi ile markaların benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcuttur. Buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. (Sevilay Uzunallı, Markanın Korunmasının Kapsamı ve Tazminat Talebi, Ankara 2012, s.83 vd.). Mal ve hizmetlerin aynılığı veya benzerliği değerlendirilirken yalnızca tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış mal ve hizmetler dikkate alınmalıdır; listede yer almayan, ancak fiilen kullanıldığı veya kullanılma niyeti olduğu belirtilen mal ve hizmetler değerlendirmede dikkate alınmayacaktır (Uzunallı, s.90).
Mal ve hizmetlerin aynılığı ile kast edilen durum açıktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isimle teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçeye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar da aynı olarak kabul edilecektir.
Nice sınıflandırması ve Türk Patent tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin ‘benzer’ olarak değerlendirilmesi de mümkündür ve aynı husus öğreti de kabul edilmektedir (Yasaman Hamdi, Marka Hukuku, Cilt II sh.779). Nitekim Yargıtay’da kararlarında bu yönde değerlendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır (Yargıtay kararları için bkz; Uzunallı, s.41 vd; Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul 2012, s. 253 vd.).
Kötü niyetli tescil iddiasının değerlendirmesi:
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuş, nihayet SMK 6/9 maddesinde kötü niyetli tescil bir tescil engeli olarak yasal mevzuattaki yerini almıştır. Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. Sayılı kararı ile tescilde kötü niyetliliği markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de sonradan vermiş olduğu kararlarda bu hususu dikkate almıştır.
Bir markanın kötüniyetle tescil ettirildiğinden söz edebilmek için, o markanın tescil ettirilmesinin altında başkasına ait olduğunu bildiği bir markayı haksız olarak sahiplenme, başkasına ait markanın tanınmışlığından ve itibarından haksız olarak yararlanma, başkasının markasının piyasaya girmesini engelleme, tescil ettirilen markayı gelecekte gerçek hak sahibine markadan doğan hakları kullanmakla tehdit ederek satma amacı gibi dürüstlük kuralı (MK m d. 2) ile bağdaşmayan kanıtlanabilir niyetlerin yatması gerekir.
Yine bu konuda Yargıtay HGK 2013/1831 E., 2015/1198 K sayılı 15.04.2015 tarihli emsal kararlarında, “…556 sayılı KHK’nın 35/l.maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nın amacına uygundur. Çünkü, KHK’nîn 35/1. Ve 42/l-(a) maddelerindeki düzenlemelerde, esasen MK’nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kütü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 42.maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nun 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nın ruhuna da uygundur. … marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli tescil olarak kabul edilmektedir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).Davacı ile Davalının markasının karşılaştırması; Alınan heyet raporundaki değerlendirmlerde; davacının “…+ŞEKİL” markasının SMK m. 6/4 uyarınca Paris Sözleşmesinin 1.
Mükerrer 6’ncı maddesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilmesi gerektiği, davalının “…” … nolu markası … Emtia sınıfının tüm altı başlıklarında tescilli olduğu, davacının markasını kullandığı emtia sınıfı dosya kapsamında dikkate
alındığında motorlu kara taşıt aracı olan kamyon, kamyonet ve panelvan türü ticari araçlarda tanındığı ve eskiye kullanımı bulunduğu, bu nedenle de davalının markasının tescilli olduğu emtialar ve benzerlikleri dikkate alındığında
davalının “…” … nolu … Emtia sınıfında tescilli markasının hükümsüz kılınması gerektiği, Basiretli tacir olan davalının “…” ibareli markanın esaslı unsuru olan “…” ibaresinin yüksek ayırt ediciliği ve herkes tarafından kolayca yaratılması ihtimalinin zayıf olduğu dikkate alındığında davalının Türkiye’deki … nolu marka başvurusunun ve dosyadaki sonraki başvurularının davacının markasının itibarından haksız bir avantaj elde etmek amacıyla kötü niyetli olarak yapıldığının kabulü gerektiği, Paris Sözleşmesi’nin 1. Mükerrer 6. Maddesinde de belirtildiği üzere, kötüniyetli tescilde süre koşulu aranmadığı, davacının “…+ŞEKİL” markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunun kabulü gerektiği tespit ve değerlendirmeleri dikkate alındığında üstün hak sahipliği, iltibas ve kötü niyetli tescile dayalı hükümsüzlük şartlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan rapor içeriği izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının “…+ŞEKİL” ibare ve markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğu, davalının kötü niyetli olarak davacının tanınırlığından ve sektörel bilinirliğinden faydalanmaya çalıştığı ve marka tescillerinde kötü niyetli olduğu, kullanıma yönelik iddiaların tanınmış marka koruması dikkate alındığında dinlenilemeyeceği gibi davacı markasını bilen veya basiretli tacir ilkesi gereği bilmesi gereken davalının savunmalarına itibar olunamayacağı anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek kötü niyetli tescile dayalı marka tescilinin tümden hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile “…” markasının gerçek hak sahibinin davacı olduğunun tespitine,
2-Davalı adına TPMK nezdinde … no ile tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 26,30 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL (peşin + başvuru + vekalet) harç, 5.123,00 TL posta + bilirkişi gideri olmak üzere toplam 5.239,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen hükümsüzlük talebi yönünden hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.11/10/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸