Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/27 E. 2021/98 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/27 Esas
KARAR NO : 2021/98

DAVA : Marka İptali ve Sicilden Terkini
DAVA TARİHİ : 12/12/2014
KARAR TARİHİ : 02/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka İptali ve Sicilden Terkini talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/88 Esas sayılı dosyasında karşı dava olarak açılan ancak daha sonra tefrik edilen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının … ve… numaralı markaları hiç kullanmadığını belirterek, 556 sayılı KHK m.14 gereğince kullanılmayan markaların iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kötüniyetli olarak hareket ettiğini ve … markasını kötüniyetli bir şekilde tescil ettirdiğini, kendisinin hak sahibi olmadığını ikrar eden davacı tarafın, müvekkili hakkında haksız olarak bu davayı açtığını, müvekkilinin marka tesciline konu malları kullandığını, davanın kötüniyetli olarak açıldığını ve tefrik edilmesinin gerektiğini” savunmak suretiyle davanın reddini istemiştir.
İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/88 Esas sayılı dosyasından tefrik edilen işbu dava 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış kullanmama nedeniyle marka iptali ve sicilden terkini talepli davadır.
Tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları aldırılmıştır.
05/03/2015 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak, “davalının 2006 yılından 2012 yılına kadar dava dışı … şirketinin temsilcisi olarak ve bu firma ile birlikte çeşitli fuarlara katıldığı ve bu fuarlarda …+ şekil markasını kullandığını, faturalarda … markalı ürünlerin satışının yapıldığı, söz konusu fuar ve faturalara konu kullanımın, profesyonel boya ekipmanları alanına dair olup bunlardan makina ve motor parçası olarak basınç azaltıcılar, düzenleyiciler, basınç valfleri ve makina veya motor parçası olan pompalar emtiasının da tescil sınıfında yer aldığı” görüşü açıklanmıştır.
04/06/2015 tarihli ek raporda sonuç olarak, “davalı markalarının makine veya motor parçası olmayan pompalar: hidroforlar, su pompaları, dalgıç pompalar, ısıtma tesisatları için pompalar… ifadesinde yer alan (…) ibaresinin vesaire, bunun gibi anlamına geldiği, bu bakımdan bir başka sınıfa ait olmayan ve makina veya motor parçası olmayan pompaların da bu sınıf kapsamında olduğu, davalı markalarının tescilli olduğu 7. sınıfta yer alan kara taşıtları için olanlar hariç motorlar ve makinalar (iş makinaları ile su ve hava taşıtları için motorlar ve makinalar, jet motorları) ifadesinde parantez içerisinde yazan emtianın ilgili olduğu emtia bakımından örnek teşkil ettiği, bu bakımdan söz konusu (kara taşıtları için olanlar hariç) motor ve makinelerin, su ve hava taşıtlarının, jet motorları veya iş makineleri ile sınırlı olmadığı, davalı tarafından kullanımın ispatı amacıyla sunulan faturaya konu malların boya tabancası, boya pompası ve bunların birer parçası olan yan ürünlerden ibaret olduğu, boya tabancası emtiasının davalının tescil kapsamında bulunmadığı, boya tabancasına dair ürün parçalarının, yan parçaların boya tabancası emtiası ile aynı sınıfta mütalaa edildiği, davalının alınan emtialar için marka tescilinin bulunmadığı, bu nedenle kullanımlarının 14. madde anlamında kullanım tescil etmeyeceği, boya pompaları bakımından söz konusu emtianın, davalının tescil sınıflarından 7. sınıfın makina veya motor parçası olmayan pompalar alt sınıfında olduğunun kabulü halinde davalının boya pompaları ve bu ürünlere dair parça ürünler, yan ürünler bakımından kullanımının mevcut olduğu, buna karşılık boya pompalarının, boya makinesi kapsamında mütalaa edilmesi halinde ise söz konusu kullanımın, davalının tescil kapsamında olmayan alt grupta olduğu, bu bakımdan madde 14 bakımından kullanımdan bahsedilem… Üniversitesi’ nden bir uzmanın da seçilerek eklenmek suretiyle oluşturulan üç kişilik heyetçe düzenlenen 15/10/2015 tarihli ikinci ek raporda sonuç olarak, “davalının yukarıda ( raporda) tespit edilen … markalı ürünleri ithal ederek yurt içinde satışını yaptığı, bu markalı ürünleri 2009 yılından bu tarafa ciddi olarak kullandığı ve ticaretini yaptığı, (raporda gösterilen) diğer ürünleri ise hiçbir şekilde kullanmadığı” görüşü açıklanmıştır.
15/01/2016 tarihli üçüncü ek raporda sonuç olarak, “davalının yukarıda (raporda) tespit edilen … markalı ürünleri ithal ederek yurt içine satışını yaptığı, bu markalı valfleri, filtreleri, pistonları, elektrikli motorları, makine veya motor parçası olan ve olmayan pompaların 2009 yılından bu tarafa ciddi olarak kullandığı ve ticaretini yaptığı, rulmanları ve nükserleri ciddi olarak kullandığına ilişkin yeterli faturaların bulunmadığı, diğer ürünleri ise hiçbir şekilde kullanmadığı, kullandığına ilişkin bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı” görüşü açıklanmıştır.
İstanbul 4.FSHHM’ce yapılan ilk yargılamada, 2014/253 Esas, 2016/20 Karar ve 16/02/2016 tarihli karar ile, davanın kısmen kabulüne, dava konusu markalardan … no’ lu markanın kullanmama nedeniyle iptaline, TPE sicilinden terkinine, … no’ lu markanın ise tescil belgesinde yer alan basınç valfleri emtiası ile motor pistonları emtiası dışında kalan tüm emtia bakımından kullanmama nedeniyle iptaline, bu emtianın TPE sicilinden terkinine, basınç valfleri ve motor pistonları emtiası yönünden iptal ve terkin talebinin reddine karar verildiği, kararın taraf vekillerince temyiz edildiği, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/6108 Esas, 2018/170 Karar ve 10/01/2018 tarihli bozma ilamı ile; “1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin iptaline karar verildiğinden davacının mahkemece reddedilen kısım yönünden kararı temyiz etmesinde hukuki yararının bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, kullanmama nedenine dayalı markaların hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi gereğince markanın kullanmama nedeniyle bazı emtialar yönünden iptaline karar verilmiştir. Ancak karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına” gerekçeleri ile kısmen onanarak ve kısmen bozularak mahkememize iade edilen dosyada yeniden yargılama yapılarak bitirilmiştir.
Dava açıldıktan sonra Anayasa Mahkemesinin 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı görülmektedir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153. maddesinin 6. bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; Hukuk Genel Kurulunun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş karar dosyalarında uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut olayımızda dava dosyasının henüz derdest olması sebebiyle 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Ülkemizin taraf olduğu TRİPS’in (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması) hükümleri üye ülkeler tarafından uygulanacağı birinci maddede açıkça belirtilmiştir. Sözleşmede hüküm altına alınan maddeler üye ülkelerde belirtilen uyuşmazlıklarda oluşan yasal boşluklarda uygulanabilecek ve boşluğu doldurabilecek nitelikte ve Anayasanın 90. maddesi çerçevesinde Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde hükümler Mahkememizce de uyuşmazlıklara uygulanabilir ise de, Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluğu doldurur nitelikte olmadığı gibi, TRİPS’in markayı kullanma koşulu başlıklı 19. maddesinin 1. bendinde “Tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe, tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık bir süre geçtikten sonra iptal edilebilir. Marka ile korunan mal veya hizmetlere uygulanan ithalat kısıtlamaları veya hükümetçe uygulanan başka koşullar gibi markanın kullanılmasına engel oluşturan ve marka sahibinin iradesinden bağımsız olarak doğan koşullar, markanın kullanılmaması için geçerli nedenler olarak kabul edilecektir” şeklinde markanın iptali için yapılacak değerlendirmenin ve incelemenin sınırları ve şekli belirtilmiş, sürenin asgarisi ifade edilmiş olup, bu halde de belirtilen madde mahkemelerce doğrudan uygulanması gereken hüküm niteliğinde olmayıp, iptalle ilgili oluşturulacak ulusal yasalarda yapılması gereken uygulamaya ilişkin belirlemeyi yapar, sonuç olarak da tavsiye niteliğinde olduğundan, TRİP 19. maddenin de uygulanma koşulları mevcut değildir.
6100 sayılı HMK’nın “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. Maddesi -“Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder…” hükmüne içermektedir.
Tüm bu hususlar nazara alındığında, her ne kadar dava açıldığı tarihte 556 sayılı KHK’nın 14. kapsamında değerlendirmeye girilmiş ise de, dosya temyiz aşamasında iken 06/01/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren KHK’nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesinin iptali sebebiyle davanın yasal dayanağı kalmamış olmakla, davanın niteliği itibariyle de yasal boşluğun Medeni Kanunun 1. maddesi kapsamında doldurulamaması sebebiyle, karar tarihinde yasal dayanağı bulunmayan davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş, mahkememizce verilen önceki tarihli hüküm (kısmen kabul yönünde) tarafların haklılık durumları dikkate alınarak yargılama gideri ve vekalet ücreti kabul ve red durumu değerlendirilmek suretiyle takdiren belirlenmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın 556 sayılı KHK’nın 14.maddesinin Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas sayılı kararı ile iptaline karar verildiği anlaşılmakla DAVA KONUSUZ KALDIĞINDAN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 13,10 TL’nin mahsubu ile kalan 46,20 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına (önceki karar dikkate alınarak) hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına (önceki karar dikkate alınarak) hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan: 1.850,00 TL bilirkişi ücreti, 359,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.209,10 TL’nin 3/4’ü (önceki karar dikkate alınarak) 1.656,82 TL ve 42,30 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.699,12 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan: posta gideri olan 51,00 TL’nin 1/4’ü (önceki karar dikkate alınarak) 12,75 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.02/03/2021

Katip …

Hakim …
¸