Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/249 E. 2021/18 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/249
KARAR NO : 2021/18

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/07/2020
KARAR TARİHİ : 19/01/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Müvekkilinin … Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra … Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Master Programı’na devam ettiğini ve kariyerinde ilerleyerek kişiye özel hormon ve genetik testlerini uygulayan öncü Türk doktorlarından biri olduğunu, yaptığı çalışmalar ile alanında lider konuma geldiğini, Tıp alanındaki çalışmalarıyla tanınan ve takip edilen bir doktor olduğunu, yaptığı sözleşmeler çerçevesinde ürün geliştirme ve bu ürünlerin tanıtım işlemlerini de yaptığını, bu kapsamda; içeriğine de katkıda bulunduğu … markalı ürünlerin tanıtımı hususunda, müvekkil ile davalı … arasında sözlü olarak anlaşma sağlandığını, ancak davalı şirket ve müvekkil arasında yıllardır süregelen ilişkiye duyulan güven nedeniyle yazılı sözleşmenin yapılmadığını, sözlü olarak mutabık kalınan hususların müvekkili tarafından eksiksiz olarak yerine getirildiğini, ilk etapta, müvekkili tarafından söz konusu ürünlerin içeriğine tıbbi anlamda katkı sağlandığını, daha sonra; müvekkilinin adı, fotoğrafları ve bulmuş olduğu sloganlar kullanılarak ürünlerin davalı şirketin Instagram hesabında tanıtıldığını, ürünlere ilişkin müvekkilinin yer aldığı video içeriklerinin Youtube kanalında yayınlandığını, müvekkili tarafından pazarlama faaliyetlerine destek verildiğini, bilgilendirme toplantılarına ve eğitimlerine katılım sağlandığını, bütün bunların yanında, çeşitli sitelerin Google reklam alanlarında müvekkilinin ismi, fotoğrafı ve sloganları kullanılarak reklamlar yayınlandığını, ancak davalı şirket tarafından, müvekkilinin iyi niyetinin suistimal edildiğini, müvekkilinin emek ve mesaisinin karşılığının ödenmediğini, müvekkilinin hak ettiği ücreti talep ettiğini ancak davalı şirketin müvekkiline ödeme yapmadığını,
Müvekkili tarafından, … markalı ürünlerin üretimi, tanıtımı ve pazarlaması için birçok faaliyet gösterildiğini, bu faaliyetlerin 2019 yılının Şubat ayından Ağustos ayına kadar devam ettiğini, müvekkilinin yer aldığı tanıtım videolarının Youtube kanalında yayınlandığını, Instagram hesaplarında müvekkilinin adının, fotoğraflarının ve seçmiş olduğu içeriklerle paylaşımlarının yapıldığını, müvekkilinin etkinliklere katılarak tanıtım faaliyetlerini yürüttüğünü, davalının müvekkilinin kamuoyunda oluşturduğu güveni kullanarak ürünlerin satış rakamlarını arttırdığını, müvekkilinin harcadığı emek ve mesainin karşılığını alamadığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile 200.000,00 TL maddi tazminat ile 500.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın tüm iddialarının varlığını iddia iddia ettikleri sözlü bir hizmet anlaşmasına dayandığını, borçlar hukuku kapsamında olabilecek bu tür bir anlaşmaya(varlığını kabul anlamına gelmemek kaydıyla) dayalı tüm taleplerin 5846 Sayılı Yasa yada 6769 Sayılı Yasa kapsamına ve dolayısıyla da Mahkemenin görev alanına girmediğini, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddinin gerektiğini, devamla; müvekkili şirkete ait … markası ile üretilen hiçbir ürün için davacı ile yapılmış yazılı yada sözlü bir anlaşma ve dolayısıyla da davacıdan bu ürünler için alınmış bir tanıtım, eğitim ve başka türlü bir hizmet mevcut olmadığını, davacının bahse konu markalı ürünlerin içeriklerine bir katkısı söz konusu olmadığı gibi, tanıtım ve pazarlama süreci için de bir faaliyeti, işlemi veya başka türlü bir katkısının da söz konusu olmadığını, davacının beyanlarının gerçek dışı olduğunu,
Müvekkili şirket ile davacı arasında, müvekkil tarafından üretilen “…” markalı ürünlerin pazarlanması için 01.01.2019 tarihli 1 yıl süreli sözleşme bulunduğunu müvekkili şirketin davacıya sözleşme gereği olan ödemelerini süresinde ve eksiksiz biçimde yapmasına rağmen, davacının Nisan 2019 ayı sonrasında bu sözleşmeden doğan edimlerinin hiçbirini yerine getirmemesi ve müvekkilin ödemelerini devam ettirmek suretiyle kendisine ulaştırdığı talep ve uyarılara rağmen bu haksız tutumunu sürdürmesi sebebiyle, bu sözleşmenin müvekkili tarafından, sözleşmenin ilgili maddesinde tanınan hak doğrultusunda süre bitimi olan 01.01.2020 tarihi itibariyle yenilenmeyerek feshedildiğini, taraflar arasındaki tek sözleşmenin bu olduğunu, davacının “…” markalı ürünler için hiçbir faaliyeti ve taraflar arasında bu ürünler için yapılmış yazılı yada sözlü hiçbir anlaşmanın söz konusu olmadığını, davacının da bu ürünler için müvekkili şirket tarafından yapılan yada yaptırılan hiçbir tanıtım, eğitim veya pazarlama faaliyetine katılmadığını, bu husustaki tüm beyanların asılsız olduğundan bahisle öncelikle Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın reddine ve dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, bu taleplerinin uygun görülmemesi halinde ise haksız ve hukuksuz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
HMK’nın 114. Maddesi hükmünde, dava şartları düzenlenmiş olup 114/1-c maddesinde “mahkemenin görevli olması”ndan açık bir şekilde bahsedilmiştir. HMK’nın 115. Maddesi düzenlemesine göre; “mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır…. Yasal düzenleme kapsamında dava şartlarının yargılamanın her aşamasında aşamasında değerlendirilmesinin gerekli olduğu, boşuna zaman ve masraf kaybına neden olunmaması gözetilerek yargılamanın sürüncemede kalmaması ve hızlandırılması, usul ekonomisi ilkesi gereğince dava şartı olan görev değerlendirilmiştir.
TTK 4. maddesine göre; her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın TTK da düzenlenen davalar ticari dava sayılır.
Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde her iki taraf için ticari sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ile Türk Ticaret Kanununda tanzim olunan hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı belirtilmiş, 5.maddesinde de ticari davaların Ticaret Mahkemeleri tarafından bakılması gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Mahkememiz ihtisas mahkemesi olup, 5846 sayılı Yasa’nın 76.maddesinde açıkça belirtildiği üzere; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun düzenlediği hukuki ilişkilerden doğan davalara, SMK ile düzenlenmiş olan marka, patent, tasarım gibi uyuşmazlık konusu davalara bakmakla görevlidir. Dosyada buna ilişkin herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. (Bu yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2014/3102-5641 sayılı 11/04/2014 tarihli kararı “5846 sayılı FSEK’in 1.ve 1/A maddelerinde amaç ve kapsamı düzenlenmiş olup, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahiplerinin ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.”)
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; ihtisas mahkemesi niteliğinde olan mahkememizin davada görevli olmadığı, gerek FSEK gerekse SMK kapsamında değerlendirilmesi gereken bir uyuşmazlık bulunmadığı, davacı tarafa ait ürünlerin davalı tarafından tanıtım ve pazarlamasına ilişkin olarak salt alacak iddiasına ilişkin uyuşmazlığın bulunduğu, marka hukuku veya fikri hukuk anlamında hak sahipliğine ilişkin bir çekişmenin bulunmadığı, taraflar arasında sözlü olarak yapıldığı iddia olunan sözleşmeden kaynaklı bir alacak davası olduğu, davalının süresinde sunduğu cevap dilekçesinde görevsizliğe ilişkin itirazda bulunduğu da gözetilerek, davanın izahı yapılan hükümler çerçevesinde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görev alanında kaldığı anlaşılmakla görevin kamu düzeninden olduğu hususu nazara alınarak, davalı vekilinin görev yönündeki itirazının kabulü ile, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın görev yönünden reddine, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosyanın talep halinde görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 20.maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesini mütaekip iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle , İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.19/01/2021

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.