Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/114 E. 2020/200 K. 01.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/114
KARAR NO : 2020/200

DAVA : Sözleşmenin Geçersizliğinin Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/01/2020
KARAR TARİHİ : 01/06/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Sözleşmenin Geçersizliğinin Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 08/01/2020 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin müzik piyasasında “…“ olarak tanındığını, uzun yıllardır müzik sektöründe gerek söz yazarlığı gerekse eserleri seslendirmesi ile önceleri …’da tanınmakta iken özellikle “… ” isimli anonim esere yapmış olduğu aranje ve esere eklediği nakarat kısmı olan “… “ dörtlüğünün eklenmesi ve aslen ağıt olarak söylenen şarkıyı bu dörtlük ile … iline özgü oyun havasına çevrilmesi ve bu şarkının tüm Türkiye’de ve yurt dışında Türk’lerin yaşadıkları ülkelerde aşırı derecede sevilmesi ile kendisini yurt dışına kadar tanıttığını ve şarkının %25’inin kendisine ait olduğuna dair tescilinin kendisinde bulunduğunu, müvekkilinin kendi imkanları ile “…” eserinin de yer aldığı albüm çıkardığını, bu albümün çıkartılmasından sonra davalı firma yetkililerinin müvekkili ile irtibat kurarak kendi bünyelerinde eserlerinin çıkartılması halinde ve eserlerin mali haklarının devredilmesi halinde kendisinin gerek maddi ve manevi olarak kazancının daha fazla olacağını, Türkiye’nin en büyük yapım şirketlerinden olmaları sebebiyle tanıtımının daha fazla olacağını, gerek tanıtımlar gerekse albüm lansmanları ve klip çekim kaliteleri ile katılması sağlanacak tv programları, söyleşiler ve konserler ile tanınırlığının daha fazla artacağını ve kazancının şimdiki halinden çok daha fazla olacağına dair kendisi ile bir albüm satışının çok düşük olması ve sektörün digital mecra denilen internet üzerinden yayın yapan Youtube, spotify, fizy, mud vs. gibi ortamlarda kişilerce indirilmek sureti ile yapılması sebebiyle bu firmalar ile bağlantıların sürekli olması sebebiyle sözleşmelerin daha kısa sürede sonuca ulaştıklarının beyan edildiğini ve müvekkiline bu sözleşmenin imzalanması ve mali hakların devredilmesi halinde gerek albüm satışlarından gerekse dijital platformlardan kendilerine yatan gelirlerin %60’ının kendisine verileceği garantisi ile müvekkilinin hazırlamadığı kendileri tarafından hazırlanan ve içeriğinin konuştukları şekilde olduğu beyan edilen 24.06.2014 tarihinde “Sanatçı Sözleşmesi” imzalatıldığını, 24.06.2014 tarihli müvekkiline imzalatılan sanatçı sözleşmesinin ve mali hakların devri sözleşmesinin baştan itibaren geçersiz olması gerektiğini, kendisine yükümlülük yüklemeyen davalının söz konusu müvekkilinin yükümlülükleri olduğunda ise hakim durumunu kötüye kullanarak müvekkiline hakkaniyetsiz şekilde yükümlülükler yüklediğini, sözleşmenin sadece davalı lehine tesis edildiğini, müvekkilinin kişilik haklarına aykırılık söz konusu olup haklarının kendisine ödenmeyeceğini bilmesi halinde bu sözleşmeyi imzalamayacağının açıkça ortada olduğunu, müvekkilinin kendisine ait olan haklarını davalıya devrederken kendisine dijital hakların %60, reklam ve sinema gelirlerinin %40’ının ödeneceğini düşünerek bu sözleşmeyi imzaladığını, aksi taktirde müvekkilinin bu sözleşmeyi imzalamasının kendisinden beklenemeyeceğini,zira gelir elde ettiği eserlerinin tüm haklarını davalıya devretmeyeceğinin açıkça ortada olduğunu, cezai şart ve eserlerini sözleşme bittikten sonra 5 yıl seslendiremeyeceği ile sözleşmenin bitişinden sonra 1 yıl başka albüm yapamamasının son derece hakkniyetsiz olduğunu, sözleşmenin sadece davalı lehine tesis edildiğini, müvekkilinin maddi tazminat talebi mevcut olduğunu, müvekkilinin 2014 tarihinden itibaren bu sözleşmeyi imzaladıktan sonra kendisinin ciddi bir gelir kaybı olduğunu, bu sözleşme ile gelirinin ve tanınırlığının artacağına inandırıldığını ancak sözleşme imzalanmasından sonra davalı tarafından köreltildiğini, adeta unutulmaya bırakıldığını, 5 yılı aşkın süreçte müvekkilinin ciddi maddi kayıpları olduğunu, müvekkiline …, …, …, vs gibi sosyal mecralardan ve müzik platformlarından alınan, … A.Ş ile telefon çalarken müvekkilinin sesinin yer aldığı ve davalı firma ile imzalanan sözleşmeden bir ödeme yapılmadığını, bu sözleşme ile müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini, davalının kendisi lehine hüküm tesis edilen sözleşme ile gelir elde ettiğini, ancak bu süreçte müvekkiline gereken ödemeleri yapmadığını, 5 yıllık süreçte albüm masrafları haricinde çok cüzzi ödemeler yaptığını, ancak internet ortamından elde edilen tüm gelirleri kendi hesabında tuttuğunu, müvekkilinin kendisinin ürettiği yahut seslendirdiği yahut arenjesini yaptığı eserlerin mali haklarını devralarak bu eserleri yeterince tanıtmadığını, müvekkilinin popülerliğinin azalmasına sebebiyet verdiğini, davalının başka sanatçılarına vermiş olduğu ve sağladığı imkanları müvekkilinden esirgeyerek manevi olarak yıkıma uğramasına sebep olduğunu belirterek, davanın kabulü ile sözleşmenin en başından itibaren geçersiz olduğunun ve eski haline dönmesi gerektiğinin tespitine ve sözleşmenin geçersizliğine, mahkeme aksi kanaatte ise sözleşmenin haklı nedenlerle fesih edildiğinin tespitine ve kabulüne, faize ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren müvekkile ödenmesine, faize ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL manevi tazminatın müvekkiline ödenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7155 sayılı Kanun “MADDE 20-13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“3.Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 5/A- (1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2)Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.”
MADDE 21- 6102 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 12- (1)Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.”
MADDE 26- (1)Bu Kanunun; a) 10, 20 ve 21 inci maddeleri 1/1/2019 tarihinde…yürürlüğe girer” şeklinde düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 4. Maddesine göre “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;…. d)Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile eklenen 6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi uyarınca “bu Kanunun (TTK) 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı” olarak düzenlendiği, söz konusu düzenlemenin dava şartı olması nedeniyle uygulamasının zorunlu olduğu, aynı yasanın 23. maddesi ile 6325 sayılı kanuna eklenen 18/A maddesi uyarınca dava şartı olan arabuluculukta davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın aslını ya da arabulucu tarafından onaylanmış örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olup, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya son tutanağın bir haftalık kesin süre içerisinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddine karar verileceği ihtarını içeren davetiye gönderileceğinin düzenlendiği, söz konusu kanunun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girdiği, davanın ise 08/01/2020 tarihinde açıldığı, ve arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı, aynı yasanın 18/A-2 fıkrası son cümlesi uyarınca, arabulucuya başvurulmadan dava açılmadığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğinin düzenlendiği görülmekle, davacı tarafından açılan davanın zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığı anlaşılmakla davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının davasının “davadan önce zorunlu arabulucuğa gidilmemiş olması nedeniyle” dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca, yatırılan 1.024,65 TL peşin harçtan 54,40 TL karar harcının düşülmesi ile kalan 970,25 TL’nin talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/06/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır