Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/95 E. 2020/102 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/95
KARAR NO:2020/102

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:23/03/2007
KARAR TARİHİ:12/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, “davalının izin almaksızın ve telif bedeli ödemeksizin … … üyelerine ait eserlerin kablolu yayın vasıtasıyla yeniden iletimini gerçekleştirdiğini, yerli ve yabancı toplam … kanalının yeniden iletimini gerçekleştirdiğini, toplam 1.187,960 adet abonesi bulunduğunu, her bir abonenin 7 TL ücret ödediğini, tarifeye göre davalının ödemesi gereken aylık tarife bedelinin 249,000 TL olduğunu, FSEK 68. madde gereği 3 kat talep edebileceğini, “iddia ile davalının, müvekkilinin koruması altındaki eserlere yönelik tecavüzün tespitini, şimdilik 50.000 TL tazminatın ihtarname tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini kararın ilanını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, “ilk kablolu yayının başlamasından itibaren 17 yıl geçtiğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, yeniden iletimin söz konusu olmadığını, müvekkilinin sadece kablo TV ortamından yayınları iletmesi için alt yapı imkanı sunduğunu, yayıncı kuruluşlar tarafından yapılan yayın kablo ile transferini sağladığını, tek bir yeniden iletim için bir kez izin alınmasının ve bir kez telif bedeli ödenmesinin gerektiğini, aksi halde 2. kez ödeme alınmış olacağının, bunun da sebepsiz zenginleşme olduğunu, yeniden iletim için telif bedelinin yayıncı kuruluşlar tarafından ödenmesi gerektiğini, zira bu fiilin failinin yayıncı kuruluşlar oluğunu, dolayısıyla davalı … şirketinin tazminatı doğurucu bir yükümlülüğü bulunmadığını” savunarak davanın reddini istemiştir.
Telif bedeli alacağı iddiası bakımından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda … üyesi bilirkişi ile müzisyen bilirkişi 2 imzalı hukukçu bilirkişi ise tek imzalı rapor tanzim etmiştir. 2 imzalı raporda “eser sahiplerinin de, yeniden iletim haklarının bulunduğu, …, …, …, … gibi ülkelerde de eser sahiplerinin eserlerinin yeniden iletimi için kablo tv operatörlerinin çeşitli miktarlarda lisans bedeli ödedikleri, kablo tv operatörlerinin ödemeleri gereken telif bedelinin, abone sayısının belli bir rakam ile çarpımı ile bulunacak rakama göre hesaplanacağını, tarife bedeli olan %3 hesabıyla, abone sayısı olan 1.187.960 rakamı ile abonelik ücreti olan 7 TL nin çarpımından elde edilen sonucun aylık 249.471,60 TL olduğu, yıllık lisans bedelinin ise 2.993,659,20 TL olduğu, FSEK 68. maddesine göre 3 kat hesabıyla da talep edilebilecek telif tazminatının 2006 yılı tarifesine göre 8.980.977,60 TL olduğu” görüşü açıklanmış, tek imzalı raporda ise “davalının uydur platform işletmecisi olduğu dava tarihinde yürürlükte olan Uydu Yayın Lisans ve İzin Yönetmeliği’nde iletimden dolayı yayıncı kuruluşun sorumlu olduğu, AB direktifinin ülkemiz için bağlayıcı olmadığı, direktifle kablo operatörü için düzenleme olup uydu platform işlemecileri için bir düzenleme olmadığı, uydu platform işletmecisi olan davalının yayıncı kuruluş olmaması nedeniyle yayın ve yeniden yapmadığı, böylece davalının telif bedeli ödemek yükümlülüğü olmadığı” görüşü açıklanmıştır. Dr. … tarafından hazırlanan tek imzalı raporda ise “uydu yayını lisans yönetmeliği gereği sorumluluğun yayıncı kuruluşa ait olduğu, Türk hukukunda uydu platform işletmecilerinin yayıncı kuruluş olmadığı, bunların yayın veya yeniden yayın yapmadığı, dolayısıyla davalının davacı meslek birliğinden izin almasına gerek olmadığı” görüşü açıklanmaktadır.
…FSHHM’ce ilk olarak … Karar ve … tarihli kararı ile Davanın kabulüne, davalının kablo ile iletim faaliyeti nedeniyle eyleminin davacının hak takibine yetkili olduğu eserler nedeniyle mali haklara tecavüz oluşturduğunun tespitine, taleple bağlı kalınarak takdiren 50.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
Mahkemece verilmiş olan 10/03/2010 tarih ve … Esas, … Karar sayılı önceki karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen 27/09/2012 tarih ve 2010/10171 Esas, 2012/14474 Karar sayılı bozma ilamıyla bozulmuş olup, bozma gerekçesinde davacının tazminat isteme koşullarının gerçekleştiğinin belirtildiği ve meslek birlikleri dışında bir kurumdan bilirkişi seçilerek, davalının gerçekleştirdiği kullanım, iletim eyleminin niteliğine göre davalının tarifedeki ek-C bölümünde belirtilen kuruluşlardan olup olmadığının tartışılmasının istendiği anlaşılmaktadır.
Bozma ilamı doğrultusunda oluşturulan bilirkişi heyeti aracılığıyla inceleme yaptırılmış ve rapor ve ek rapor alınmıştır.
21/04/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak, “yayın kuruluşu olmayan kurumların yapacakları yayınlarda eser sahibinden izin alınması gerektiği, TV kuruluşlarının kablo TV aracılığıyla yayın yapma konusunda eser sahiplerinden izin aldıkları düşünülse bile, TV kuruluşlarının almış olduğu iznin kendi yayınlarının hukuka uygunluğunu sağladığı, TV kuruluşlarına verilen iznin kablo TV kuruşunun eser sahibinden izin alındığı sonucunu doğurmayacağı, Kablo TV kuruluşunun, TV yayınlarının içeriğine müdahalede bulunamamasının, eser sahiplerinden izin alma sonucunu doğurmadığı, FSEK’ te eserin içeriğine müdahale edilememiş olması durumunda eser sahibinden izin alınmayacağı şeklinde bir yaklaşıma dayanak oluşturabilecek bir hüküm bulunmadığı, davalı kuruluşun, Eser İcra Yapım ve Yayınların Kullanılması ve/veya İletilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkına Yönetmelik çerçevesinde EK-C bölümünde yer alan iletim yapan kuruluşlar kapsamına girdiği” görüşü açıklanmıştır.
Mahkememce yapılan yargılama sonucunda, 2013/166 Esas 2015/12 Karar ve 27/01/2015 tarihli karar ile, Davanın kabulune, davalının kablo ile yeniden iletim faaliyeti nedeniyle 5846 sayılı yasanın 76/2 maddesi gereğince davacının hak takibine yetkili olduğu tüm eserler yönünden mali haklara tecavüz oluşturduğunun tespitine, Taleple bağlı kalınarak takdiren 50.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
Karar taraf vekillerince temyiz edilmiş, kararı değerlendiren Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/13959 Esas, 2016/8898 Karar ve 17/11/2016 tarihli kararı ile Davalının Eser, İcra Yayınları ve Yayınların Kullanılması ve/veya İletilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin EK-C bölümünde belirtilen ve “bizatihi yayın kuruluşu olmayan iletimci kuruluşlardan” olduğu belirlendiğine göre tazminatın da EK-C bölümü için belirlenen tarife varsa o tarife hükümlerine göre, yoksa da hakkaniyete göre hesaplanarak belirlenmesi gerekirken, bozma ilamına uyulduğu halde tazminat hesabının belirtilen şekilde yapılmaması doğru görülmediği gerekçe gösterilerek, verilen kararın bozulmasına karar verilmiş, davalı vekili tarafından yapılan karar düzeltme talebi de reddedilmiştir.
Bozma üzerine dosya mahkememize gönderilmiş, Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmasına ve yargılamaya devam olunmasına karar verilmiştir.
GEREKÇE
Somut davada, davalı şirket, tv kuruluşlarının yayınlarını kablo ile abonelerine ulaştırmaktadır. Bu nedenle kablo ile iletim faaliyetinin hukuki niteliği irdelenmelidir
93/83 sayılı uydu ve kablolu iletim direktifine göre kablo ile yeniden iletim, televizyon ya da radyo yayınlarının değişiklik ya da kesintiye uğratılmaksızın “kablo ile yeniden iletimi” dir. Aynı direktifin 8. maddesi gereğince de “yeniden iletim” nedeniyle kablo operatörleri ve eser sahipleri arasında toplu ya da bireysel sözleşme ile telif bedeli ödenmesi gerekmektedir.
5846 sayılı yasa bakımından kablolu iletim ise yasanın 25. maddesinde düzenlenmektedir. Yasanın değişiklikten önceki eski metninde “Radyo ile yayın hakkı” başlığı altında düzenlenen Umuma iletim hakkı, esasen bir tür dolaylı temsildir ve yayın yoluyla bir eserin temsili söz konusudur. Yayın kavramı ise radyo-tv deyimini aşan bir anlama sahiptir. Fikri hukuk bakımından “yayın” eserin, icranın, tespitin elektromanyetik dalgalarla yapılan her türlü yayın yoluyla umuma iletilmesi anlamını taşımaktadır. Bunun içerisine radyo, televizyon, kablo telsiz ve uydu yayınları da girmektedir. (Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Prof. Şafak N. EREL, 3. Bası sh. 183) Umuma iletim hakkı, eser ya da bağlantılı hak sahibine eserin radyo-tv ve benzeri telli-telsiz veya digital aletlerden yararlanılarak umuma yayınına izin verme veya yasaklama yetkisini, yayınlanan eserin, icranın tespitinin telli veya telsiz araçlarla ilk yayın kuruluşundan naklen alan başka bir kuruluşun bunu telli veya telsiz araçlarla tekrar yayınlanmasına izin verme veya yasaklama ve yayınların akışının bulunduğu yerden başka bir yere hoparlör, monitör, kablolu televizyon vb. gibi araçlarla nakledilmesine izin vermek ve yasaklamak yetkilerine sahiptir. (Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Prof. Şafak N. EREL, 3. Bası sh. 184) Yayının kablolu ya da kablosuz olmasının bir önemi yoktur. Umuma iletim hakkı, fikir ve sanat eserlerinin “kablolu yayın” kuruluşlarına yayınlanmasıyla da ilgilidir. Kablolu yayınlarda fikir ve sanat eseri kablo vasıtasıyla çok sayıda alıcıya iletilmektedir. Kablolu yayın yapan kuruluşlar, mahalli yayın kuruluşlarının yayınları olup, sadece bu yayın kuruluşlarının abonelerine yararlanabilecekleri şekilde yayında bulunsa bile yeni bir yayma fiili söz konusu yaratmaktadır. (Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Prof. Fırat ÖZTAN sh.388) Kablolu yayın yoluyla yeni bir izleyici kitle oluşturulduğundan, normal televizyon yayını için başlangıçta alınan izin yeterli olmayıp, kablo ile iletim yapan kuruluşların da hak sahiplerinden yeniden izin alması gereklidir. Zira yukarıda da belirtildiği gibi başlangıçta televizyon yayını için izin verilmiş olması söz konusu olsa bile kablolu yayın sayesinde ücret karşılığı yeni bir izleyici kitlesi (yeni bir umum) yaratıldığından, eser sahiplerinden ve gerekli hallerde bağlantılı hak sahiplerinden yeniden izin alınması gereklidir. “İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” başlıklı maddede “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını radyo televizyon uydu ve kablo gibi telli veya teknik yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya digital iletim de dahil olmak üzere işaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanmasını ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” hükmü mevcuttur. Görüleceği üzere “kablo ile iletim” hakkı 25. maddede “umuma iletim” kavramı altında düzenlenmektedir. Bir başka ifade ile FSEK sistematiğinde eser sahipleri bakımından “kablo ile iletim”, “umuma iletim” mali hakkının içerisindedir. Öyle ise, eser sahiplerinin eserlerinin kablolu yayın yoluyla televizyon yayınlarında kullanılması durumunda FSEK 25. madde gereğince kablo operatörünün, eser sahiplerinden ya da ilgili meslek birliğinden izin alması gerekmektedir.
5846 sayılı kanunun 43. maddesi de eser icra ve fonogramların yayınlanması ve iletilmesi durumunda uydu ve kablolu yayın kuruluşları ile yayın ve iletim yapacak kuruluşların eserlerle ilgili olan meslek birlikleri ile sözleşme yapmalarını ve yayın ve iletimlere ilişkin ödemeleri meslek birliklerine yapmaları amirdir.
Somut olayda böyle bir izin bulunmadığı, buna karşılık … … üyelerinin eserlerinin kablo ile davalı tarafından iletildiği açıktır. Öyle ise davalının eylemi FSEK 25/2 madde gereğince bir mali hak ihlalidir. Nitekim Yüksek Mahkeme’ nin bozma ilamında da davalının eyleminin ihlal oluşturduğu hususu yer almaktadır. Gene Yüksek Mahkeme bozma ilamı karşısında davalıya gerekli ihtarın yapıldığı ve davacının FSEK 68.madde çerçevesinde tazminat isteme koşulunun da gerçekleştiği kabul edilmelidir.
21/04/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak, “yayın kuruluşu olmayan kurumların yapacakları yayınlarda eser sahibinden izin alınması gerektiği, TV kuruluşlarının kablo TV aracılığıyla yayın yapma konusunda eser sahiplerinden izin aldıkları düşünülse bile, TV kuruluşlarının almış olduğu iznin kendi yayınlarının hukuka uygunluğunu sağladığı, TV kuruluşlarına verilen iznin kablo TV kuruşunun eser sahibinden izin alındığı sonucunu doğurmayacağı, Kablo TV kuruluşunun, TV yayınlarının içeriğine müdahalede bulunamamasının, eser sahiplerinden izin alma sonucunu doğurmadığı, FSEK’ te eserin içeriğine müdahale edilememiş olması durumunda eser sahibinden izin alınmayacağı şeklinde bir yaklaşıma dayanak oluşturabilecek bir hüküm bulunmadığı, davalı kuruluşun, Eser İcra Yapım ve Yayınların Kullanılması ve/veya İletilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkına Yönetmelik çerçevesinde EK-C bölümünde yer alan iletim yapan kuruluşlar kapsamına girdiği” görüşü açıklanmıştır.
Her ne kadar davalı vekili davacı … dava açma yetkisi olmadığını ileri sürmüş ise de, dosya içerisinde bulunan albüm örneklerine göre izinsiz yayınlandığı tespit edilen eserlerin yer aldığı albüm kapak kartonetlerinde eser sahiplerinin isimleri yer aldığından, FSEK 11. maddede yazılı karine gerçeği bu eserlerin sahiplerinin …, …, … ve … olduğu, bu eser sahiplerinin … … üye olduğu, üyelik yetki belgelerinde açıkça kablo ile iletim hakkından bahsedilmemekte ise de, temsil hakkı başlığı altında “Radyo TV ile veya vasıtasız digital iletim … ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim haklarının takip yetkisinin münhasıran … … devredildiği” yazılıdır. Öyle ise davacı … … dosya içinde yetki belgeleri ve eser bildirim formları bulunan eser sahiplerinin kablo ile iletim bakımından haklarını takibe yetkilidir. FSEK 43/5 maddesindeki atıf nedeniyle 41/12. madde gereğince, radyo-tv kuruluşları, uydu ve kablolu yayın kuruluşlarının eser, icra ve fonogramları izinsiz iletimlerinden doğan mali haklar ancak yetki verilen meslek birlikleri aracılığı ile talep edilebilmektedir. Bu nedenle davalı vekilinin aksi yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Her ne kadar davalı vekili zaman aşımı def’inde bulunmuş ise de devam eden haksız fiil eylemlerinden dolayı ihlalin tespit tarihi karşısında ceza zaman aşımı dikkate alındığında savunmaya itibar edilmemiştir.
Her ne kadar davalı taraf Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 2010 tarihli içtihatına dayanarak davacının tüm repertuvar için bedel talep edemeyeceğini savunmuş ise de, 5846 sayılı yasanın 76/2 maddesine göre “bu kanun kapsamında açılacak hukuk davalarında mahkeme davacının iddiasının doğruluğu hakkında kuvvetli kanaat oluşturmaya yeter miktar delil sunması halinde, korunmakta olan eserler, fonogramlar, icralar, filmler ve yayınları kullananların, bu kanunda öngörülen izin ve yetkileri aldıklarına dair belgeleri veya tüm yararlanılan eser, fonogram, film, icra ve yayınların listesinin sunmasını isteyebilir. Belirtilen belge veya listelerin sunulamaması, tüm eser, fonogram, icra, film ve yayınların haksız kullanılmakta olduğuna kaynak teşkil eder”. Her ne kadar bu yasa hükmünde yer alan karine, aksi ispat edilebilir nitelikte bir karine ise de, davalı taraf bunun aksini ispat edebilmiş değildir. Dolayısıyla yasanın çok açık düzenlemesi karşısında, davalının gerçekleştirdiği yeniden iletim sırasında, davacının hak takibine yetkili olduğu tüm eserlerin kullanıldığının yasal karine olarak kabulü gerekmiş ve davacı tarafın da dahil olduğu meslek birlikleri tarifesi esas alınarak hesaplamalar yaptırılmıştır.
Dava konusu ihlalin gerçekleştiği Aralık 2006 tarihi itibariyle, … … talep edebileceği tarife bedelinin tespiti bakımından bilirkişi raporundaki açıklamalara göre, davalı … 2006 yılı abone sayısı ile abone başı bedelin çarpımı üzerinden %3 oranı ile bu oranın %1.95 inin eser sahiplerinin payı olduğuna, bunun da %0.975 ‘inin davacı … tekabül etmekte olduğuna dair ortak tarife karşısında 2006 yılı için FSEK 68. madde gereğince davalı … 8.980,977 TL x 0,975= 87.564,00 TL telif bedeline hak kazandığı, dava dilekçesinde talep edilen rakamın ise 50.000 TL olduğu görülmüştür.
Ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/13959 Esas, 2016/8898 Karar ve 17/11/2016 tarihli yani en son kararı ile Davalının Eser, İcra Yayınları ve Yayınların Kullanılması ve/veya İletilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin EK-C bölümünde belirtilen ve “bizatihi yayın kuruluşu olmayan iletimci kuruluşlardan” olduğu belirlendiğine göre tazminatın da EK-C bölümü için belirlenen tarife varsa o tarife hükümlerine göre, yoksa da hakkaniyete göre hesaplanması gerektiği belirtilmiştir.
Mahkememizce EK-C bölümü için bir tarife belirlenmediği görülmüştür. Böyle bir tarife olmadığına göre hakkaniyete göre bir rakam belirlenmelidir. Davalının yaptığı iletim eylemi, kıyasen yayıncı kuruluşların ödediği bedel, tarafların talepleri, menfaatler dengesi de gözetilerek takdiren 20.000TL tazminatın yeterli olacağı öngörülmüş ve bu yönde karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, davalının Kablo ile yeniden iletimi faaliyeti nedeniyle 5846 sayılı yasanın 76/2 maddesi gereğince davacının hak takibine yetkili olduğu eserler yönünden mali haklara tecavüz oluşturduğunun tespitine,
Takdiren 20.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.366,20 TL karar harcından peşin yatırılan 675,00 TL’nin mahsubu ile kalan 691,20 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Fsek’ten Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Tespiti talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Maddi Tazminat talebi yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen Maddi Tazminat talebi yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 2700,00 TL bilirkişi ücreti, 2020,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 4.720,30 TL ve 675,00 TL karar harcından kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.888,00 TL ve 270,00 TL harç (peşin) olmak üzere toplam 2.158,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.12/02/2020

Katip …

Hakim …