Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/8 E. 2020/272 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/8
KARAR NO : 2020/272

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 07/01/2019
KARAR TARİHİ : 17/09/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; 06.11.2017 tarihli “…” ibareli marka başvurularının 25 ve 35. Sınıflarda tescili taleplerinin reddedildiğini, gerekçe olarak davalının … sayılı “…”, … sayılı “…” ve … sayılı “…” ibareli markalarla karıştırılma ihtimalinin gösterildiğini, müvekkilinin … no.lu “…” markasının 2013 yılından beri tescilli olduğunu, yoğun olarak kullanıldığını, bu nedenle müvekkilinin ibare üzerinde hak sahibi olduğunu, 2013 yılında karıştırılma ihtimalinin gerekçe olmayıp 2017 yılında redde gerekçe olarak gösterildiğini, … başvuru no.lu “…” markasının tescil edilmemesi halinde müvekkilinin haklarının sekteye uğrayacağını, yatırımlarının boşa gideceğini, bu nedenle TPE kararının iptali için … 4. FSHHM E…. dosyasıyla dava açtıklarını, müvekkilinin “…” ibaresini uzun yıllardır çorap imalatında kullandığını, itiraz eden davalının ise iç çamaşır sektöründe yer aldığını, ortalama tüketicinin her ikisinin ayrımını yapabileceğini, müvekkilinin 2003 yılından bu yana hizmet verdiğini, müvekkillerinin önceki tarihlerden doğan kullanımdan doğan hakkı olduğunu, müvekkilinin markasının … olarak görülmesi gerektiğini, iki markanın esas unsurunun aynı olmadığını, aralarında iltibas olmadığını, markanın müvekkilinin ticaret unvanının aynısı olduğunu belirtmiş davalı adına kayıtlı olan … sayılı (dava dilekçesinde 2014 olarak gösterilmiştir) “…” ibareli, … sayılı “…” ve … sayılı “…” ibareli … no.lu “…” markası ve…numaralı “…” markasının hükümsüzlüğünü” talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili firmanın pek çok şehirde fabrikası olan tekstil sektöründe 1986 yılından beri faaliyet gösteren bir firma olduğunu, … sayı ile tescilli “…” markasını 13.05.2010 tarihinde benzerleriyle birlikte devralarak hak sahibi olduğunu, sonrasında diğer marka tescillerini yaptığını, yıllardır … markasıyla tüketiciye ulaşıldığını, markanın herkesçe bilinen bir marka haline geldiğini, müvekkilinin … ibareli seri markalarının bulunduğunu, TPMK tarafından davacının marka başvurusunda emtia listesinin düzenlendiğini, davacının bunu yeterli görmeyerek davayı açtığını, bunun sebebinin müvekkilinin markasına benzetilme çabasının olduğunu, davacının … sayılı … markası üzerinde hak sahibi olduğunu, ancak onu kullanırken de … ibaresini büyük ve öne çıkaran, plus kelimesini küçük puntolarla kullandığını, davacının markanın tanınmışlığından yaralanmak istediğini, … ibareli pek çok ticaret unvanının zaten var olduğunu, davacının kötü niyetle marka tescil numarasını … değil … gibi gösterdiğini, oysa markalarının … olduğunu, davacının sadece çorap değil 25. Sınıfın tümünde tescil almaya çalıştığını, davacının 2003-2012 yılları arasında ürün imal etmediğini, davacı tarafça yine müvekkiline karşı ikame edilen … 3. FSHHM E…. dosyasında alınan bilirkişi raporunda “davalının markalarının hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı ve kullanımlarının haksız rekabet oluşturmadığı” sonucuna varıldığını belirtmiş davanın reddini savunmuştur.
Taraf delilleri toplanmış TPMK kayıtları dosya içerisine alınmıştır.
Türk Patent Enstitüsü tarafından gönderilen sicil kayıtları incelendiğinde işbu davaya konu olan; … numaralı “…” markasının 11.06.2015 tarihi itibariyle 24.,25,35. sınıfta, davalı adına tescil edilmiş olduğu, her hangi bir devir kaydı olmadığı, … numaralı “…” markasının 13.04.2004 tarihi itibariyle 23, 24 ve 25. sınıfta, davalı adına tescil edilmiş olduğu, her hangi bir devir kaydı olmadığı, … numaralı “…” markasının 29.11.2011 tarihi itibariyle 35. sınıfta, davalı adına tescil edilmiş olduğu, her hangi bir devir kaydı olmadığı,… numaralı “…” markasının 06.10.2016 tarihi itibariyle 24. Ve 25. sınıfta, davalı adına tescil edilmiş olduğu her hangi bir devir kaydı olmadığı anlaşılmıştır.
… 3. FSHHM E….dosyası dosyası uyap üzerinden dosyaya getirtilmiş olup, verilen karar incelendiğinde; tarafların aynı olduğu, ayrıca TPE’nin de davalı olduğu ve dava konusunun YİDK kararının iptali ve davalı adına tescilli … numaralı “…” markası ile … numaralı “…” ibareleri markasının hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu, hükümsüzlüğe ilişkin talebin 12/09/2018 tarihli tefrik kararı ile aynı mahkemenin … esas sırasına kaydının yapıldığı, iş bu dosyada davacının “…+şekil” ibareli … nolu başvurusunun davalı adına tescilli … numaralı “…” markası ile … numaralı “…” ibareleri markası sebebiyle SMK 5/1-ç gereği kısmen reddedildiği, yapılan itirazın da reddolunduğundan bahisle … sayılı kurul kararının iptalinin değerlendirildiği, mahkemece markalar arasında ayniyet olmadığı gibi ayırt edici benzerlik de bulunmadığı gerekçe ve kabulüyle davanın kabulüne YİDK kısmi red kararının iptaline karar verildiği kararın kesinleşmediği anlaşılmıştır.
… 3. FSHHM E…. dosyası uyap üzerinden dosyaya getirtilmiş olup, verilen karar incelendiğinde; davanın yukarıda izahı yapılan … esastan tefrik edilen hükümsüzlük talebine ilişkin olduğu, tarafların aynı olduğu, talebin davalı adına tescilli … numaralı “…” markası ile … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ilişkin açıldığı, mahkemece davalının hükümsüzlüğü talep edilen markalarının davacının markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığı, markalar arasında mal ve hizmet benzerliği bulunmadığı, taraf markalarının aynı veya devamı olduğu intıbaı uyandırmadığı, karıştırma tehlikesinin bulunmadığı, ticaret unvanından haksız yararlandığı, haksız rekabet iddia edilse de ispata yarar delilin bulunmadığı ve tescilli markasal kullanımların haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceğinden bahisle reddedilmiş olduğu, kararın istinaf incelemesinde olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda özetle; “Davacının “…” ibareli markalar üzerinde üstün hak sahibi olmadığı, tescil tarihleri açısından 24, 25 ve 35. Sınıflarda davalının önceliğe sahip olduğu, davalı adına kayıtlı olan … no.lu “…” markası ve … numaralı “…” markasının hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı” yönünde knaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkindir.
Derdestlik dava şartının değerlendirilmesi;
6100 sayılı HMK ‘nın Madde 114- (1) Dava şartları şunlardır:.. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması…” hükmüne amirdir.
Yine aynı yasanın Madde 115- “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükümlerini içermektedir.
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında davalı adına kayıtlı olan … sayılı (dava dilekçesinde 2014 olarak gösterilmiştir) “…” ibareli, … sayılı “…” ve … sayılı “…” ibareli … no.lu “…” markası ve … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğünü talep etmiş olmakla dosya içerisine alınan kararlar incelendiğinde … 3. FSHHM E…. dosyası dosyasında talep edilen ve sonrasında tefrik edilerek .. 3. FSHHM E…. esas sırasına kaydolunan davalı adına tescilli 2015/50086 numaralı “…” markası ile … numaralı “…” ibareleri markaların hükümsüzlüğü talebine ilişkin olarak mevcut davadaki talepler aynı ise de bahse konu dosyadaki hükümsüzlük sebeplerinin iltibasa dayalı olduğu mevcut dosyada ise iltibas dışında üstün hak sahipliğine dayalı hükümsüzlük taleplerinin de belirtildiği, dolayısıyla hükümsüzlüğe dayanak sebeplerin birbirinden farklı olduğu ve tartışılması gereken konularda ayrışma olduğu gözetilerek … 3. FSHHM E…. esas sayılı dosyasının mevcut yargılamada derdestlik dava şartına takılmayacağı sonucuna ulaşılmış, bu markalara ilişkin hükümsüzlük talebi yönünden de dava şartlarının mevcut olduğunun kabulü ile yargılamaya devam olunmuştur.
Hükümsüzlük iddiası yönünden;
Marka tescili bakımından öncelikle tarafların kullandıkları markaların birbirleriyle benzerliklerinin incelenmesi gereklidir. Buna uygun olarak markaların hükümsüzlüğüne gerekçe olarak gösterilen üstün hak konusu incelenecektir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır. İki işaret arasındaki benzerlik, telaffuzdan, biçim ve anlam benzerliğinden, genel görünümden ve çağrışımdan doğabilir.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir.
Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
Davacı tarafın iddialarından biri “…” markası ile “…” ibarelerinin birbirlerinden farklı olduğu yönündedir. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere … ibaresi taraflardan biri tarafından yaratılmış orijinal bir kelime olmayıp Türkçede karşılığı olan bir kelimedir. Her ne kadar ayırt ediciliği olmayan kelimeler marka olarak tescil edilmemekte ise de, eğer markanın kullanıldığı alan marka ibaresiyle bazen dorudan örtüşmesi bazen de tümüyle ayrılması sebebiyle kullandığı sektörde ayırt edicilik kazanır. Yine kullanılarak ayırt edicilik kazanılmış kelimelerin marka özelliği kazandığı SMK tarafından da kabul edilmektedir.
Bu çerçevede “…” kelimesinin kullanılarak bilinirlik ve ayırt edicilik kazanarak markalaştığı görülmektedir. Davalının pek çok tescilli markasında “…” ibaresini esas alarak bu ibareyi ayırt edici özelliğiyle “markasal anlamda” kullandığı dosyaya sunulan tescil kayıtlarında görülmektedir.
Davacının tescilli markası olan ve bilahare başka sınıflarda tescil almak istediği ibare ise “…” olup marka kullanımında birden çok kelimenin bir araya geldiği markada ayırt edicilik unsurunda vurgunun ilk kelimeye yoğunlaştığı bilinmektedir. Yine esas unsurun yanına gelen kelimenin ayırt edicilik katıp katmadığı önemlidir. Davacını markasında “…” kelimesinin yanına gelen “…” kelimesi “…”, “…”, “…” gibi anlamlarda kullanılır. Başka deyişle bir önceki kelimeden ayrılmak yerine aksine önüne geldiği kelimeye vurguyu artıran, o markanın bir sonraki serisi veya yeni segmenti anlamında kullanılır. Böylelikle bir markanın zincirinin bir parçası olduğu izlenimi sağlayacağı izahtan varestedir.
Davacı veya davalı markalarına ayırt edicilik katan bir şekil unsuru kullanmamakta olup, ağırlığı kelimeye yüklemiştir. Davacının markadaki iki kelimeyi boşluk bırakmaksızın tek kelime gibi kullanması ise görsel ve işitsel ayrımı sağlamamakta, algı yine iki ayrı kelimeye ve … kelimesine yüklenmektedir.
Şu halde davacı ile davalı tarafça marka kullanımında temel alınan “…” ibaresi gerek tescil önceliği gerekse üstün hak açısından dikkate alınacak ibaredir.
Davacının “…” (… esas unsurunu taşıyan marka) ibareli tescilli markasının (…) ilk kez 2013 tarihinde başvuruya konu edildiği dosya kapsamındadır. Davalının “…” ibareli markalarından ilkinin … tescil no.lu marka olup, başvurusu yılıdır.
Yine raporda da tespit olunduğu üzere her iki tarafın da markalarını fiilen kullandığı ve aralıksız kullandığı anlaşılmakta olduğundan tescil bakımından … ibareli markanın tescil önceliğin davalıya ait olduğu görülmektedir.
Davacının marka tescilinin, 18,25 ve 35. Sınıflarda olduğu, davalının 2004 yılından başlayan marka tescili sürecindeki markaların 5,23,24,25,27,35 gibi muhtelif sınıflarda olduğu dosya kapsamındadır.
Davacı tarafından, kendilerince markanın çorap sektöründe kullanıldığı, davalının ise iç giyim alanında kullandığı iddiası bulunmaktadır.
Hükümsüzlüğü talep edilen markalar, “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar.,Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. , Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler.,Bebekler için kundak örtüleri.,Kampçılar için uyku tulumları.,Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler.,Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. ,Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler., Büro hizmetleri: sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetler i., İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetler i., Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.,Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların* bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). ”Sınıflarında tescilidir.
Özellikle 25. Sınıf içeriği hem iç ve dış giysileri hem de ayak giysileri içermektedir. Şu halde hem iç giyim üreten davalı hem de çorap üreten davacının alanı doğrudan 25. Sınıf içeriğine girmektedir.
Elbette markaların alt sınıfları ayrılarak farklı farklı marka sahiplerine bırakılabilir, ancak davalının… no.lu … markasından itibaren marka tescillerinde 25. Sınıf kapsamına ayak giysilerini de kattığı görülmektedir. Dolayısıyla bu alt sınıfta da tescil önceliği davalınındır. Kaldı ki iç giyim ile ayak giyimi tüketici bakımından birbirinden çok farklılık içermemekte olup, hemen hemen aynı işletmelerde hatta aynı standlarda satıldığı görülmektedir. Tüketicilerin her iki üründe göreceği aynı /benzer markayı birbiriyle ilişkilendirme ihtimali bu nedenle çok güçlüdür.
Bu bakımdan da davacının ayak giysileri bakımında üstün hakkı bulunmamaktadır.
Bu çerçevede 18. Sınıf açısından, davalının herhangi bir marka tescili bulunmadığından, taraflar arasındaki değerlendirmede sadece bu sınıfta davacının tescilli marka önceliği vardır. Ancak işbu davada hükümsüzlüğü talep edilen markalar zaten 18. Sınıfta tescilli olmadığından bu sınıf, işbu davanın konusunu teşkil etmemektedir.
(18. sınıf: İşlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler.Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafazaları, bavullar, valizler.Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar. Kırbaçlar, koşum takımları, eyerler, üzengi ve eyer kayışları.)
Sonuç olarak markaların işitsel görsel ve fonetik olarak benzerlikten öte aynılık taşıdığı, sınıfsal benzerliğin bulunduğu bu noktada karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Davacının Gerçek Hak Sahipliği İddiası
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarda üstün hak sahipliği iddiasına dayanmış, müvekkilinin 2002 den beri kullandığı ve 2003 yılında tescil olunan ticaret unvanını gerekçe olarak göstermiştir. Yine davacının hükümsüzlüğe dayanak gösterdiği sebeplerden biri, 25 ve 35. Sınıflardaki başvurularının reddedilmesidir.
6769 sayılı SMK ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen sistemimiz getirilen istisnalar nedeniyle kullanma sistemine daha yakındır. Yargıtay da yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralını benimsemiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak adlandırmıştır. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez.
Tescil edilmemiş markaya SMK ile koruma sağlanmasının sebebi sadece tescilsiz marka sahibinin markayı ilk kez kullanmaya başlaması değildir. Aksine markanın kullanımını haklı kılacak daha temel ve önemli bir sebep bulunmalıdır. Bu da markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale gelmesidir.
Doktrinde marufiyet kuralı olarak isimlendirilen bu şart hem Türk Patent ve Marka Kurumu uygulamasında hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş ve tescilsiz marka sahibinin kendisinden sonra yapılan tescilleri engelleyebilmesi veya hükümsüzlük davası açarak haksız yapılmış tescilleri ortadan kaldırabilmesi için tescilsiz markanın yoğun kullanımının kanıtlanması gerekmektedir.
Markayı tescil ettirmeden ilk defa kullanan ve maruf hale getiren kişinin “gerçek hak sahipliğine” dayalı olarak SMK’nın 6.maddesi hükmünden yararlanarak aynı markanın aynı tür mal ve hizmet için bir başka kişi adına tesciline itiraz edebilmesi veya hükümsüzlük davası açabilmesi için; 1.Davacıya ait markanın ayırt edicilik kazanmış olması, 2.Markanın, itiraz eden veya dava açan tarafından diğer haksız başvuru/tescil yaptığı iddia edilen kişinin başvurusundan önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması, 3.İtiraz sahibinin veya hükümsüzlük davası açanın üzerinde önceden kullanmaya dayalı hak sahibi olduğunu iddia ettiği ibare ile tescil başvurusu yapılan veya hükümsüzlüğü talep edilen markanın aynı veya benzer olması gerekmektedir.
Tescilli bir markayı tescilden önce kullanan ve bu marka üzerindeki tescilsiz kullanım nedeniyle üstün hak elde eden kimsenin kullanımı sonradan başkası adına tescil ettirilen markaya tecavüz oluşturmamaktadır, Yargıtay 11. HD’nin yerleşik prensibine göre, eskiye dayalı kullanım nedeniyle marka üzerinde hak elde eden kişinin marka tescili bulunmasa ve markayı bir şekilde tescil ettiren kimsenin markasının hükümsüzlüğü için dava açılmamış olsa bile bu durumun ispat edilmesi halinde tecavüzün söz konusu olmayacağı kabul edilmektedir (Yargıtay 11. HD 21.11.2006,2005/8931-2006/12058, Uğur Çolak Türk Marka Hukuku Baskı 2012, S. 670-671)
Yargıtay 11. HD. 1998/1734 esas, 1998/5146 karar sayılı ve 06/07/1998 tarihli kararında, “İsviçre-Türk markalar hukuku, marka üzerindeki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Buna ‘gerçek hak sahibi’ denilir ve bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Buna mukabil bir markayı ihdas etmeksizin seçip tescil ettiren kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Ancak, bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etkiye sahipliği devam eder. Çünkü, hakiki, gerçek hak sahipliği ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak vermez. Markanın hakiki hak sahibi markasının aynısını veya tefrik edilemeyecek benzerini, her nasılsa marka olarak tescil ettiren kimsenin, sonradan tescil edilmiş markanın terkinin istenebileceği kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.
Davacı delillerinde; TPE YDK’nın … sayılı kararını, müvekkilinin … sayılı … plus marka başvuru dosyasını, … 4. FSHHM E…. dosyasını, marka kullanımına ilişkin evrakları, tarafların ticari defter ve kayıtlarını delil göstermiştir. Dosyaya marka belgeleri, … plus kullanıma ilişkin marka etiketleri, kutu görselleri, fatura örneği, çorap görseli dosyaya sunulmuştur.
Davalı delillerinde; marka belgelerini, müvekkilinin … ibareli markalar listesini, müvekkili şirketin kapasite bilgilerini, ticari defter kayıtlan ve 2018-2019 yıllanna ait 8 faturayı, markalı ürün görsellerini, internet çıktılanm, davacının markasına yapılan itirazı delil olarak göstermiştir. Davalı, markanın kullanım belgelerini, ürün görsellerini, marka ibaresi bulunan 2018 ve 2019 faturalan dosyaya sunmuştur.
Yukarıda açıklandığı gibi hükümsüzlüğü talep edilen, … markası (24.,25,35.), … markası ise (35) sınıfında tescillidir. … numaralı marka davacıya göre 35. Sınıf bakımından tescil önceliğini almıştır…. no.lu marka ise davacının tescilli olduğu 25 ve 35. Sınıfta ondan sonraki tarihli görünmekle beraber; davalının diğer markalarının tescillerine bakıldığında 24 ve 25. Sınıflar açısından davalıyı, ilk kez … sayılı “…” markasıyla bu ibareyi ilgili sınıflarda ilk tescil edilen durumuna getirmektedir.
Bu noktada tescilin ötesinde kullanım önceliği de değerlendirilmelidir. Yukarıda da belirtildiği üzere davacı dayanak olarak ticaret unvanını gerekçe göstermekte ve 2003 yılından beri ticaret unvanı sahibi olduğunu belirtmektedir.
Ticaret unvanı, marka olarak da kullanılabilmekle birlikte, bir ibarenin ticaret unvanı olarak kullanılması onu tek başına marka haline getirmez. Zira ticaret unvanı, işletmeli birbirinden ayırma işlevi görürken; marka ürün veya hizmetlerin ait olduğu işletmeyi işaret etme işlevi görür. Eğer markasal olarak kullanılmadıysa, diğer deyişle ürünler üzerine basılmadıysa, ürün reklamlarında ambalajlarında vs. kullanılmadıysa, bu marka ile önemli ölçüde bir satış veya tanıtım yapılmadıysa o ibarenin marka olarak kullanıldığı söylenemez.
Rapordaki tespitler dikkate alındığında davacının … ibaresini davalının 2004 yılındaki tescillerinden önce kullandığına dair dosya kapsamında bir delile rastlanılmamıştır. Davacı tarafça dosyaya marka ürün etiketleri, ürün fotoğrafları., ambalaj fotoğrafları, tarihsiz fotoğraflar sunulmuş olup hiçbirinde tarihe rastlanılmamıştır. İbarenin ver aldığı görsel ki olan tasarım başvurusunun ise en erken 2016 tarihi taşıdığı görülmektedir. Bu nedenle 2004 öncesi bir kullanım görülemediği gibi tescil dışında tarih gösterir bir delil de görülememektedir.
Sonuç olarak davacının “…” ibaresi üzerinde üstün hak sahipliğini ispatlayamadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği taraflara marka tescil belgeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar … 3. FSHHM E…. dosyası dosyasında talep edilen ve sonrasında tefrik edilerek … 3. FSHHM E…. esas sırasına kaydolunan davalı adına tescilli … numaralı “…” markası ile … numaralı “…” ibareleri markaların hükümsüzlüğü talebine ilişkin olarak mevcut davadaki talepler aynı ise de bahse konu dosyadaki hükümsüzlük sebeplerinin iltibasa dayalı olduğu mevcut dosyada ise iltibas dışında üstün hak sahipliğine dayalı hükümsüzlük taleplerinin de belirtildiği, dolayısıyla hükümsüzlüğe dayanak sebeplerin birbirinden farklı olduğu ve tartışılması gereken konularda ayrışma olduğu gözetilerek … 3. FSHHM E…. esas sayılı dosyasının mevcut yargılamada bu tescilli markalar yönünden iltibas yönünden derdestlik tartışılabilir ise de üstün hak sahipliği yönünden derdestlik dava şartına takılmayacağı, davacının “…” ibaresi üzerindeki üstün hak sahipliğini ispatlayamadığı gibi kendisine ait markanın tescilli olduğu sınıflar yönünden dahi sunulan deliller ve kullanım durumu itibarı ile davalının üstün hak sahibi olduğu, … ibaresinin üstün hak sahibi davalıya ait marka tescilleri dikkate alındığında seri marka olgusu yaratacağı, bu noktada davacının almış olduğu markanın sonraki marka başvurularında doğrudan bir savunma sebebi olamayacağı, aksi yöndeki … 3. FSHHM E…. esas sayılı dosyasındaki ” davalının hükümsüzlüğü talep edilen markalarının davacının markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığı, markalar arasında mal ve hizmet benzerliği bulunmadığı, taraf markalarının aynı veya devamı olduğu intıbaı uyandırmadığı, karıştırma tehlikesinin bulunmadığı, ticaret unvanından haksız yararlandığı, haksız rekabet iddia edilse de ispata yarar delilin bulunmadığı ve tescilli markasal kullanımların haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği” kabulünün üstün hakka ilişkin değerlendirmeler ve tescilli sınıflar dikkate alındığında dosya ve uyuşmazlık kapsamı ile uyuşmadığı anlaşılmakla sunulan bilirkişi raporundaki tespitler (her ne kadar sonuç kısmında davaya konu tüm markalar eksik yazılmış ise de değerlendirmelerin tüm markalar üzerinden yapıldığı dikkate alınrak) ve izahı yapılan mevzuat kapsamında davacının sübut bulmayan iltibas ve üstün hak sahipliğine dayalı hükümsüzlük davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 10,00 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan, 20,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/09/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır