Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/78 E. 2020/204 K. 12.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/78
KARAR NO : 2020/204

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkini
DAVA TARİHİ : 15/03/2019
KARAR TARİHİ : 12/06/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle, 1991 yılında kurulmuş olan müvekkilleri şirket … Şirketi’nin, 2000 yılından beri …’da halka açık olup, yıllık 500 milyon USD cirosu ile Türkiye’nin en büyük ikinci bilişim teknolojileri ürünleri dağıtıcısı olduğunu, müvekkilleri firmanın … 500 listesine göre Türkiye’nin en büyük 124. şirketi olup, … sektörünün en yaygın dağıtım ağına sahip organizasyonu olduğunu, bu organizasyonun 2000 yılında Türkiye’nin en yaygın dağıtım ağına sahip bilgisayar ürünleri dağıtıcısı müvekkilleri firmanın kendi bayilerinden kredi kartı ile tahsilat yapması fikri ile atıldığını, daha sonra tüm bayilerin finansal olarak tek bir marka zinciri altında toplandığını ve bayilerin kendi mülkiyetlerinde Sanal POS’lar alarak son kullanıcı kartları ile sunulan avantajlı koşullarla tahsilat yapmalarına olanak sağlayan … sistemi geliştirildiğini, şirketlerin hayatını kolaylaştıran bu sistemin bankalarla tek tek sözleşme yapma zorunluluğunu ortadan kaldırdığını, Türkiye’nin bankacılık sistemi dışındaki en büyük bayi ödeme ve tahsilat organizasyonu olduğunu, müvekkilleri … markası adı altın gerçekleştirmiş olduğu başarılar ile gerek bilişim dünyasında gerek ekonomi dünyasında adından sıkça söz ettirmiştir olduklarını, 2000 yılından bu yana … markası ile piyasada var olmuş olduğunu, … markasının müvekkilleri firma ile özdeşleşmiş bir marka olduğunu, müvekkillerinin TPMK nezdinde … ibareli marka serisi mevcut olduğunu, davalı tarafın müvekkillerine ait “…” markasının aynen alınması suretiyle oluşturulan … no ile 09, 35, 42. sınıfta tescilli markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, müvekkillerinin “…”, “… “, “…” tanınmış markaları ile davalının “…” markası aynı-benzer sınıflarda tescil edilmiş olup, markalar arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal olarak ayniyet bulunduğunu, nitekim davalının müvekkilleri şirket markasından tek farkı “…” ibaresinin tersten yazılması olduğunu, davalının kendine birçok marka bulabilecekken, müvekkilleri firmanın markaları ile ayniyet derecesinde benzer ve müvekkilleri firmanın seri markası izlenimini veren bir ibareyi seçmesinin, davalının kötüniyetinin en büyük göstergesi olduğunu, dava konusu başvuru markaları ile müvekkillerine ait markalar aynı/ayırt edilemeyecek seviyede benzer olup, markalar arasında 6769 sayılı smk’nın 6/1 maddesi gereğince tescil engeli bulunmakta olduğunu, hükümsüzlüğü talep edilen … nolu … markası açısından SMK 6/1’de aranan koşulların oluşmuş olduğunu, markaların genel görünümünde tüketicinin aklında kalabilecek bir fark yaratamayacak olması nedeniyle söz konusu marka başvurusu müvekkillerinin tanınmış … markalarının seri markası izlenimini vermekte ve müvekkillerinin markaları ile halk arasında karıştırılma ihtimaline sebep olacağını, davalının müvekkilleri şirket ile aynı iş kolunda faaliyet göstermesinin, müvekkilleri şirkete ait markalar ile ayırt edilemeyecek derecede benzerlik arz eden markalarını kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini göstermekte olduğunu, davalı şirketin … markası altında piyasaya süreceği ürünlerin tüketici tarafından müvekkilliru markası ürünleri ile aynı kalitede olduğu izlenimi yaratılacak olduğunu, bunun da müvekkillerinin “…” markasının itibarının zedeleneceğini, davalı tarafın daha önce aynı markayı tescil ettirmek amacıyla başvuruda bulunmuş olduğunu ve taraflarının itirazları neticesinde ilgili kurumca reddedildiğini, işbu … başvuru numaralı olan ve reddedilen marka başvurusu doğrultusunda, davalıya ait hukuka aykırı yollarla tescil ettirilen … tescil numaralı dava konusu markanın sicilden terkini ile hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalı tarafın, müvekkilleri markası ile iltibas oluşturacak kadar benzer olan markasını aynı zamanda … internet web sitesi adı altında kullanmakta olduğunu tüm bu sebeplerle davalı tarafın müvekkillerinin marka hakkını tecavüze uğratan haksız eylemlerinin durdurulmasını, tecavüz suretiyle imal edilen ürünlere, her türlü tanıtım evrakı ve malzemesine bulundukları yerde el konularak toplatılması ile davalı yana ait … alan adıyla internette, iş yerinde ve iş yeri emtialarında/hizmetlerinde kullanımının dava sonuna kadar tedbiren önlenmesini ve durdurulması ile alan adının engellenmesine yönelik tedbir kararı verilmesini, davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde kayıtlı … nolu … markalarının, müvekkillerinin “…” markasının tescilli markaları, tanınmışlığı, gerçek hak sahipliği ve kötü niyet nedenlerine dayalı olarak hükümsüzlüğüne ve markanın sicilinden terkinine karar verilmesini, davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … markalarının dava sonuna kadar 3. kişilere devrinin önlenmesi amacı ile marka sicili kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasını, davalı adına kayıtlı … alan adlı internet sitesinin içeriğiyle birlikte erişiminin engellenmesini ve yayının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle, müvekkilleri şirketin … markasının marka ilan bülteninde 28.06.2017 tarihinde ilan edilmiş ve 12.10.2017 yılında tescil edilmiş olduğunu, davacının dilekçesinde belirttiği “6769 sayılı smk’nın 6. maddesi gereğince benzerlik tespiti” yapmak için halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil “karıştırılma ihtimalinin” bulunmasının gerektiğini oysa dava konusu markalar arasında hiçbir benzerlik olmadığını, yüzeysel bir bakışla bile müvekkillerine ait … markasının davacının markaları ile bir iltibas yaratmadığı ortak tek yerin jenerik kök olan “…” olduğunu, … ve … kelimeleri arasında teknik anlamda da benzerlik olmadığını, “…” kökünün jenerik bir kelime olup kimsenin tekelinde olmadığını, nitekim bu kapsamda tescilli yüzlerce marka bulunduğunu, bilindiği üzere Pay kelimesinin ingilizcede “ödeme” anlamına geldiğini, faaliyetin ödeme ile ilgisini anlattığını, jenerik bir ifade olması nedeniyle … kökü ile gerek dava konusu marka tescil alanlarında gerekse diğer sınıflarda yüzlerce markanın zaten bulunduğunu, … kelimesinin bir farklılık yaratma vasfı bulunmadığını, dava konusu markaların hitap ettiği müşteri-ürün alanları farklı olduğu için böyle bir çağrışımın doğal olarak doğmayacağını, teknoloji alanında “…” ile başlayan tüm kelimelerin/markaların aynı firmaya ait olduğu kanısının uyanması ve iltibasın doğmasının söz konusu olmadığını, müvekkilleri şirketin, davacı şirketin yaptığı “ödeme hizmetleri” alanında hizmet sunmamakta olduğunu, çeşitli alanlarda teknolojik çözümler geliştirmekte olduğunu, davacının faaliyette bulunduğu sektör ile müvekkilleri şirketin faaliyet ve üretim alanlarının birbirinden farklı olduğu için taraflar arasında herhangi bir ekonomik bağ olmadığı ya da benzer/ikame edilebilir ihtiyaçları giderecek bir ortak sektör bulunmadığı ve rekabet etme ortamlarının da olmadığının izahtan vareste olduğunu kaldı ki, müvekkilleri şirketin ürün ve hizmetleri bireysel tüketicilere değil, tacirlere/şirketlere yönelik olduğunu, müvekkilleri şirketin müşterilerinin %90’ının bankalar olduğunu, davacının ise bankalara sunduğu hiçbir hizmeti bulunmadığını, davacının markasının tanınmış marka statüsünde olmadığının izahtan vareste olduğunu, kaldı ki, davacının markasının TPMK kayıtlarında tanınmış marka olarak tescilli de olmadığını, davacı firmanın kendisini çok büyük bir firma müvekkilleri firmayı da ondan yararlanmaya çalışan küçük bir firma gibi sunmaya çalıştığını, oysa müvekkilleri … firmasının bir … iştiraki olduğunu, Türkiye’de ciddi yatırımla kurulan, üstelik yerli teknoloji üreten ciddi bir firma olduğunu ve davacı şirketten daha önce kurulmuş yabancı sermayeli bir teknoloji şirketi olduğunu, müvekkilleri şirketin içinde “…” kelimesi geçen dava konusu marka dışında 5 markası daha bulunduğunu, tescilden sonra 18 ay, itirazdan sonra ise 8 ay sessiz kalınması nedeniyle de davacının kötüniyetli olduğunu düşündüklerini, davacı yanın, müvekkillerinin ürettiği teknoloji ürünlerine benzer bir ürün veya hizmet satmadığını dolayısıyla …’in ürettiği teknolojik ürünlerinin satışının durdurulmasını isteyemeyeceklerini, ihtiyati tedbir talebinin kapsamının bile, davacının, müvekkilleri şirketi ticari faaliyet yapamaz hale getirmeyi hedeflediğini, kötüniyetle hareket ettiğini gösterdiğini, ihtiyati tedbir kararının sadece müvekkilleri şirketin değil, üçüncü şahısların da zarar görmesine neden olacağını, bu nedenle HMK 392 maddesi uyarınca teminatsız tedbir verilmesinin koşullarının oluşmadığını, gıyaplarında verilen ihtiyati tedbir kararı için itiraz ettiklerini, ihtiyati tedbir duruşması açılarak, haksız ve mesnetsiz verilen ihtiyati tedbirin kaldırılmasını ve diğer tedbir taleplerinin de reddini eğer “marka devrine ilişkin” tedbirin devamına karar verilecekse 500.000 TL teminat yatırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekilinin 04.06.2020 tarihli dilekçesi ile, tarafların dava konusu hukuki ihtilaf üzerinde sulh olunması sebebiyle açmış oldukları davadan feragat ettiklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin sunduğu vekaletnamenin incelenmesinde davadan feragate yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
HMK.nun 307 ve devamı maddelerinde davadan feragat ve şekli açıkça belirtilmiştir. HMK 307. Maddesi düzenlemesine göre feragat davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat beyanı dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır, hüküm ifade etmesi için karşı tarafın veya mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (HMK 309. madde). Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK 310. Madde).
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı vekilinin … 60. Noterliği, … tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesindeki açık yetkisine dayalı olarak 04/06/2020 kayıt tarihli dilekçesindeki vaki feragat nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın vaki feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 10,00 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Mahkememizin 20/03/2019 tarihli tensip tutanağının 14. maddesinde verilen dava konusu davalıya ait … nolu “…” ibareli markanın dava sonuçlanıncaya kadar 3. kişilere devir ve temlikinin ihtiyati tedbiren önlenilmesine ilişkin TEDBİRİN KALDIRILMASINA, bu hususta Türk Patent ve Marka Kurumu’na müzekkere yazılmasına,
4-Taraf vekillerinin masraf ve vekalet ücreti talepleri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, tarafların yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi.12/06/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır