Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/49 E. 2020/311 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/49
KARAR NO : 2020/311

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/02/2019
KARAR TARİHİ : 13/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Silivri bölgesinde gerçekleştireceği … Sanayi Sitesi Projesi adlı büyük projenin sahibi olduğunu, projenin gerçekleşmesi için 2015 yılından beri faaliyette bulunduğunu, … markasını, Türk Patent Kurumu’nun 37.sınıfında … hizmet numarası ile tescil ettirdiğini, davalılar tarafından Faceboook ve Twitter üzerinden müvekkili kooperatifin tescilli marka ve ismini kullanarak hesap açtıklarını, bu hesaplardan kamuoyunu yanlış bilgilendirecek ve müvekkilinin marka imajına ve gerçekleştirdiği projeye zarar verecek nitelikte, kooperatif üyelerini olumsuz yönde etkileyecek ve kooperatiften çıkmalarını teşvik edecek şekilde paylaşımlarda bulunduklarının tespit edildiğini, davalılardan … ve …’ın eski yönetim kurulu üyesi olduklarını, görevlerini ihmal etmeleri ve yerine getirmemeleri nedeni ile yönetim kurulu görevinden ihraç edildiklerini, ihraç kararının kendilerine noter vasıtası ile bildirildiğini, diğer davalıların ise müvekkili kooperatifin gerçekleştirdiği projenin başında birlikte çalışılan kişiler olduklarını, kendilerinin kooperatife karşı eylemlerinden dolayı ilişiklerinin kesildiğini ve haklarında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalıların ihraç edilmelerini sindiremeyerek marka hakkı müvekkiline ait olan … markasını izinsiz kullandıklarını, hesaplarda davalılar tarafından yapılan gerçek dışı paylaşımların haksız rekabete sebebiyet verdiğini, facebook ve twitter hesaplarından ” …değerli … üyelerinin dikkatine Facebook ve Twitter sayfalarımız … kooperatifi tarafından kurulmuştur ve bizim tarafımızdan … yönetimi tarafından yönetilmektedir ” şeklinde paylaşım yapıldığını, davalıların kooperatif hakkında yaptıkları suç duyurusu ile ilgili ifade tutanağını kendi kontrollerinde olan sosyal medya hesaplarından paylaşarak kooperatifi lekelemeye çalıştıklarını, kamuoyunda kooperatifi küçük düşürdüklerini, üyeleri etkileyerek yönetime karşı örgütlemeye çalıştıklarını, markayı kendileri kullanıyormuş ve kooperatifin halen yönetim kurulu üyeleriymiş gibi imaj çizmeye çalıştıklarını, bu paylaşımlarla orta vasıftaki insan kitlesini olumsuz yönde etkileyerek markaların kime ait olduğu ve kim tarafından kullanıldığı hususunun karıştırılmasına neden olduklarını, müvekkilinin marka hakkını hukuka aykırı şekilde kullanarak marka imajına zarar verdiklerini ve haksız rekabete sebebiyet verdiklerinden bahisle, müvekkiline ait olmayan … ve … site hesaplarının erişime engellenmesine, müvekkili kooperatifin markasının diğer tüm mecralarda davalılar tarafından kullanımının yasaklanmasına, davalıların müvekkili kooperatife ait markaya tecavüz ettiğinin ve haksız rekabet gerçekleştirdiklerinin tespitine, men’ine, önlenmesine ve durdurulmasına, dava sonunda verilecek hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı …’in 27.03.2019 kayıt tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde iddia edilen hususların doğru olmadığını, davaya konu edilen paylaşımların yapıldığı hesapların davacının tescilli Facebook ve Twitter hesapları olduğunu, iddia edildiği gibi marka ve isim kullanılarak açılan herhangi bir hesap bulunmadığını, yapılan paylaşımların kooperatifin kendisine ait tescilli hesaplarından yapıldığını, kooperatiften görevlerini yerine getirmemelerinden değil de üyeler adına sorulan sorulardan rahatsızlık duyulması üzerine ihraç edildiklerini, yönetim kuruluna sorulan sorulara cevap verilmemesi üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, bu suç duyurusu öğrenildikten sonra kendileri hakkında karalama kampanyası başlatıldığını, davacı tarafın iddialarının asılsız ve kötü niyetli olduğunu, hiçbir delile dayanmadığından bahisle maddi-manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı …’ın 27.03.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde iddia edilen hususların doğru olmadığını, davaya konu edilen paylaşımların yapıldığı hesapların davacının tescilli Facebook ve Twitter hesapları olduğunu, iddia edildiği gibi marka ve isim kullanılarak açılan herhangi bir hesap bulunmadığını, yapılan paylaşımların kooperatifin kendisine ait tescilli hesaplarından yapıldığını, kooperatiften görevlerini yerine getirmemelerinden değil de üyeler adına sorulan sorulardan rahatsızlık duyulması üzerine ihraç edildiklerini, yönetim kuruluna sorulan sorulara cevap verilmemesi üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, bu suç duyurusu öğrenildikten sonra kendileri hakkında karalama kampanyası başlatıldığını, davacı tarafın iddialarının asılsız ve kötü niyetli olduğunu, hiçbir delile dayanmadığından bahisle maddi-manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalılar … ve … vekilinin 18.03.2019 kayıt tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtilen hususların müvekkilleri ile doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir bağlantısının bulunmadığını, davacı tarafın tescilli … markasına ait Facebook, Twitter hesaplarının tescil tarihlerinin davacının sunmuş olduğu delillerde mevcut olmadığını, müvekkillerine atfedilen suçlamaların söz konusu sosyal medya hesaplarından yayınlandığını, müvekkilleri tarafından herhangi bir şekilde marka ismi kullanılarak Facebook ve Twitter hesabı açılmadığını beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Davaya konu twitter ve facebook hesapları üzerindeki paylaşımların ve bahse konu sitelerin kime ait olduğunun tespiti hususlarında alınan 22.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda;”… hesabında toplam 17 adet paylaşım yapıldığı, hesabın kullanıcı/yönetici bilgilerinin gizli olması nedeni ile tespit edilemediği, … twitter hesabının içerik olarak Facebook hesabında yer alan paylaşımlarla birebir aynı olduğu açıldığı günden itibaren sadece 3 adet paylaşım (twit) yapıldığı, kullanıcı/yönetici bilgilerinin gizli olması nedeni ile tespit edilemediği , gerçek kurumsal facebook adresinin…, twitter adresinin ise …. şeklinde olduğunun tespit edildiği…” sonucunun bildirildiği, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti, özellikle davacının markasına tecavüz edecek kullanımların davalılar tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususlarının tespiti yönünde alınan 03.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda;”… Davaya konu edilen Facebook ve Twitter hesabının kimin tarafından oluşturulduğu net olarak tespit edilemediği, bu hesapların veya hesaplardaki davaya konu açıklamaların davalılarca oluşturulduğunun tespiti ihtimalinde ise; bir kooperatiften yetki almadan kooperatif adına facebook ve twitter hesabı oluşturulması ve kooperatifin resmi hesabı olduğu halde sanki kooperatifin hesabı bunlarmış gibi kooperatif logosunun bu hesaplarda kullanılıp “… üyelerinin dikkatine Facebook ve Twitter sayfalarımız … kooperatifi tarafından kurulmuştur ve bizim tarafımızdan … yönetimi tarafından yönetilmektedir” şeklinde açıklamalarda bulunulmasının takdiri Mahkemeye ait olmak kaydıyla TTK 55/1-a-4 anlamında “duyuruş” yönünden iltibas teşkil edeceği ve haksız rekabete sebebiyet vereceği, Davacı kooperatif hakkında yapılan suç duyurusu ile ilgili ifade tutanağını bu hesaplardan paylaşıp “değerli … kooperatifi üyeleri emek hırsızlığına gönlümüz razı olmadı” şeklindeki paylaşım yapılmasının takdiri Mahkemeye ait olmak kaydıyla davacının “emek hırsızlığı” ithamı ile karşı karşıya kalmasını sağlayan ölçüsüz ve gereksiz yere incitici mahiyette olduğu bu çerçevede TTK 55/1-a-1 bendi kapsamında haksız rekabet teşkil edeceği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
Dava 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması talepli davadır.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile iîişkilendiribne ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /ifcra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmast veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya me?ru bagtoaftsı c/maması şartıyla işaretin aynt veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olay değerlendirildiğinde; bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere davacı taraf her ne kadar marka hakkına tecavüz iddiasında bulunmuşsa da davaya konu kullanımın davacı’nın … tescil numaralı … markasının markasal kullanımına ilişkin olmayıp başka bir deyişle mal ve hizmetlerde ticari amaçlı bir kullanım olmayıp sosyal medya hesaplarında markanın ticari amaç olmaksızın kullanılması şeklinde bir kullanım olduğu dolayısıyla uyuşmazlığın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında markaya tecavüz şeklinde değil 6102 sayılı TTK’nun 54-63. maddeleri kapsamında haksız rekabet hükümlerine göre değerlendirebileceği kanaatine varılmıştır.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
Bilindiği üzere haksız rekabet, TTK m.54 vd, maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına ve tarafların rakip olmasına da gerek yoktur .
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;….4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Tacirin ticari hayatı ile ilgili olarak yaptığı işlerde diğer şahıslardan daha çok “özen göstermesi” gerektiği kabul edilmektedir. Tacir devamlı olarak yaptığı işlerle ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamülleri ile ticari örf ve adet gelir. Bu bağlamda, başvuru sahiplerinin tacir olması durumunda T.T.K. M.18/f.2 uyarınca “basiretli bir tacir gibi” hareket etme yükümü altında oldukları kabul edilmektedir. Fakat; bu yükümlülüğün çok katı ve sert değerlendirilmemesi her somut olayın özelliğine göre incelenmesi gerekmektedir.
Somut olayda; davacının noter tespit tutanağı ile tespit ettiği; davalılar tarafından … markasına ilişkin Facebook ve Twitter hesabından “Değerli … üyelerinin dikkatine Facebook ve Twitter sayfalarımız … kooperatifi tarafından kurulmuştur ve bizim tarafımızdan … yönetimi tarafından yönetilmektedir” şeklinde paylaşım yapılması, TTK 55/1-a-4 bendine göre; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” haksız rekabet sayılır.
Karıştırılma (iltibas), yanıltmayı, kandırmayı, yanlış algılattırmayı kapsayan teknik bir kavramdır. Karıştırılmaya yol açan uygulamaların haksız rekabet olarak kabul edilmesinin en önemli nedeni iltibası yaratan kişinin başkasının emeğinden haksız olarak yararlanmak istemesidir. (Nomer Ertan, Haksız Rekabet, s.169) Davacı kooperatiften yetki almadan, davalılarca kooperatif adına Facebook ve Twitter hesabı oluşturulması ve kooperatifin resmi hesabı bulunmasına rağmen, bu hesapların kooperatif hesabıymış gibi kooperatif logosunun kullanılıp, “…Değerli Maskoop üyelerinin dikkatine Facebook ve Twitter sayfalarımız … kooperatifi tarafından kurulmuştur ve bizim tarafımızdan … yönetimi tarafından yönetilmektedir” şeklinde açıklamalı paylaşımlarda bulunulması TTK 55/1-a-4 anlamında “duyuruş” yönünden iltibas teşkil edeceği ve haksız rekabete sebebiyet vereceği kuşkusuzdur.
Yine davacının noter tespit tutanağı ile tespit ettiği; davalılar tarafından, kooperatif hakkında yaptıkları suç duyurusu ile ilgili ifade tutanağını bu hesaplardan paylaşıp “‘değerli … kooperatifi üyeleri emek hırsızlığına gönlümüz razı olmadı” şeklindeki paylaşım yapılması,TTK 55/1-a-1 bendine göre; “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet sayılır.
Kötüleme; değersiz bulma, aşağılama, kınama, ayıplama, olumsuz yargı yaratmaktır. Kötülemeye yol açan açıklamalar çoğunlukla TTK 55/1-a-1’de belirtilen yanlış açıklamalar, yanıltıcı açıklamalar veya gereksiz yere incitici açıklamalardır. Açıklamanın kötüleyici olup olmadığının değerlendirilmesinde açıklamanın yöneldiği süjenin bulunduğu sektör veya gruptakilerin orta seviyesindekilerinin algılayışları önem kazanır.
Gereksiz yere incitici açıklama, aleyhine açıklama yapılan süjeyi gerekli olmadığı halde dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde eleştiri sınırını aşıp itibarını düşürücü duruma sokan açıklamalardır. Açıklamanın “Gereksiz yere incitici açıklama” olup olmadığı, hangi gruba yönelik yapılıyorsa o grubun orta yetenekteki olağan muhatabının algılamasına göre tespit edilecektir.
Bununla birlikte şikayet veya başvuru hakkının kullanılması söz konusu ise veya kendisi hakkında yapılan eylem veya açıklamalara cevap mahiyetinde açıklama söz konusu ise, bu açıklamanın ölçülü olması koşuluyla yapılan açıklama kötüleme sayılmaz. Zira Anayasa’nın 74’üncü maddesinde öngörülen dilekçe hakkının ve Anayasa’nın 36 inci maddesi ile teminat altına alınan iddia ve savunma hakkının kullanılması TBK 63’te hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir sebep olarak öngörülen “kanunun verdiği yetkiye dayanan bir hakkın kullanılması” niteliğindedir.
Kötüleme sebebi ile bu hükmün uygulanabilmesi için kusurun varlığı şart değildir. Hemen belirtelim ki, 1957 tarihli Türk Ticaret Kanununun 57. Maddesinde başkalarının ahlakı veya mali iktidarı hakkında gerçeğe aykırı bilgi vermek haksız rekabet hali olarak öngörülmüştür.
Bu bağlamda bir işletme aleyhine yasal yollara başvurulduktan sonra o işletmenin müşterilerine ihtar çekip başvurulan yasal durumdan bahsedilip karşı tarafın müşterilerinin uyarılması, eğer ihtar içeriğinde karşı işletmenin malları, iş ürünleri, fiyatları, faaliyetleri veya ticari işleri hakkında yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarda bulunulmamışsa kötüleme sayılmaz. Yine karşı işletmeye karşı şikayet ve başvuru haklarını kullanmak kötüleme sayılmaz.
Buna mukabil ispata muhtaç, itham ve isnatlar içeren ifadelerin kullanılması da gereksiz yere incitici açıklama sayılır. Herhangi bir veri, şikayet veya somut olgu olmadan başka bir işletme hakkında duyumlara dayalı küçük düşürücü, rencide edici, işletmenin itibarına zarar verebilecek beyanlarda bulunulması söz konusu ise bu halde de gereksiz yere incitici beyan sayılabilecektir. Bu bağlamda davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren şirketlere e-posta göndererek davacı aleyhinde bir mahkeme kararı olduğunun belirtilmesi de davacının itibarına zarar verici ve küçük düşürücü nitelikte bir eylem olup, kötüleme teşkil edeceği sabittir.( Yargıtay 11. HD. 2014/47759 Esas, 2014/12761 Karar)
Somut olayda ;kooperatif hakkında yapılan suç duyurusu ile ilgili ifade tutanağını bu hesaplardan paylaşıp “değerli … kooperatifi üyeleri emek hırsızlığına gönlümüz razı olmadı’ şeklindeki paylaşım yapılmasının, davacının “emek hırsızlığı” ithamı ile karşı karşıya kalmasını sağlayan ölçüsüz ve gereksiz yere incitici mahiyette olduğu bu çerçevede TTK 55/1 -a-1 bendi kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller ve bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davaya konu sosyal medya hesaplarındaki davalıların kullanımlarının davacı adına tescilli “…” ibareli markasına karşı markasal ve ticari amaçlı bir kullanım olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında markaya tecavüz şeklinde değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla, gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere 6102 sayılı TTK’nun 54-63. maddeleri kapsamındaki haksız rekabet hükümlerine göre yapılan değerlendirme neticesinde, davalıların davacıdan yetki almadan kooperatif adına sosyal medya hesapları oluşturarak, resmi hesapmış gibi açıklamalarda bulunmalarının ve davacı markasını küçük düşürücü, rencide edici ve işletmenin itibarına zarar verici nitelikte beyanlarda bulunmalarının, TTK 55/1-a-1 ve TTK55/1-a-4 kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği anlaşıldığından, davanın kısmen kabulü ile, davalıların davacı adına tescilli “…” ibaresini içeren kullanımlarının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, markasal ve ticari amaçlı kullanım mevcut olmadığından davacının markaya tecavüze dayalı taleplerinin reddine, hükmün ilanına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalıların davacı adına tescilli “…” ibaresini içeren kullanımlarının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,
2-Davacının markaya tecavüze dayalı taleplerinin reddine,
3-Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde masrafı davalılara ait olmak üzere tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ilamına,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 10,00 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan: 3,250,00 TL bilirkişi ücreti, 458,00TL posta gideri olmak üzere toplam 3.708,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.854,00 TL ile 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.942,80 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen talepler yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Bir kısım davalılar yargılamada kendilerine vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen talepler yönünden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL’nin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair hazırda bulunanların yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/10/2020

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.