Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/415 E. 2020/474 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/415
KARAR NO : 2020/474

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/09/2015
KARAR TARİHİ : 16/12/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin elektronik eşya, bilgisayar ve iletişim sektöründe dünya çapında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, … markasının çok tanınmış bir marka haline geldiğini, bu markayı taşıyan cihazları taşıma ve korumak için piyasaya sürdüğü kılıflar bakımından 9 ve 18. sınıflarda … tescil numaralı … marka tescilinin bulunduğunu, bu markalı ürünlerin … ve … tanınmış markaları ile özdeşleştiğini, davalı tarafın TPE ye başvurarak … no’ lu markayı tescil ettirmiş oluşu nedeniyle müvekkilinin … ibareli marka tescil başvurusunun TPE tarafından reddedildiğini, buna karşı … 4. FSHHM’ nde … Esas sayılı davayı açtıklarını, davalı tarafın … ibareli marka tescilinin kötüniyetli olduğunu, kötüniyetli olarak davalı tarafça mahkememizin … Değişik İş sayılı dosyasında tespit talep edildiğini ve davalı tarafın kötüniyetle müvekkilinin markasını kullanmaya engel olmaya çalıştığını, bundan dolayı bu davanın açılmak zorunda bırakıldığını, davalı adına tescilli … markası ile müvekkilinin … markalarının karıştırılacak derecede benzer olduğunu, tarafların markalarındaki … ve … sözcüklerinin çanta ve kılıf anlamına geldiğini, tanımlayıcı olduğunu ve ayırd edici niteliklerinin bulunmadığını, her iki tarafın markasındaki ayırd edici unsurun … sözcüğü olduğunu, dolayısıyla markalar arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğunu, davalının markasını taşıyan ürünlerin tüketiciler tarafından … firması tarafından üretilmiş ürünler olduğunu düşüneceğini, davalı tarafın, müvekkilinin markası dışında başka şirketlere ait çok sayıda markayı da kötüniyetli olarak kendi adına tescil ettirdiğini iddia ile davalı adına tescilli … no’ lu … markasının hükümsüzlüğünü, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2009 yılından bu yana cep telefonu aksesuarları alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, TPE nezdinde onlarca markasının bulunduğunu, … markasının da TPE nin benzerlik araştırmasından geçerek 2012 yılından tescil edildiğini, davacı tarafın bu tescil sırasında müvekkiline ait markaya itirazda bulunmadığını, 556 sayılı KHK hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğunu, bundan dolayı davanın reddinin gerektiğini, davacının markasının tanınmış marka olmadığını, … sözcüğünün Türkçe de akıllı anlamına geldiğini, bu ibarenin yer aldığı yüzlerce marka olduğunu, … sözcüğünün de tek başına tescil ettirilebilir olduğunu, markalar arasında benzerlik ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, davacı tarafın kötüniyet iddialarının doğru olmadığını, her iki markanın sorumsuz olarak kullanıldığını savunarak davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Kapatılan … 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonunda … esas-… karar sayılı 15.03.2016 tarihli karar ile;”Davanın kabulü ile davalı adına tescilli … no’ lu … ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve TPE sicilinden terkinine…” dair karar verildiği, verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.01.2018 tarih ve 2016/6801 esas, 2018/482 sayılı kararı ile “.. anılan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, ortalama tüketicilerin taraflara ait markaları ve işletmeleri ilişkilendirme ve karıştırma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması…” gerektirdiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkememizce bozmaya uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davalı adına tescilli … ibareli … no’ lu markanın hükümsüzlük ve terkin taleplerine ilişkindir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca markaların iltibas yaratıp yaratmadıklarının belirlenmesinde, markaların kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının alıcısı olan ortalama düzeydeki halk nezdinde karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığının da tespiti gereklidir. Bunun için de, işaretleri oluşturan harf, kelime, renk, şekil gibi asıl ve yardımcı unsurların değerlendirilmesi zorunludur. Ayrıca, bir markadaki asıl unsurun ayırt edici ve baskın unsurları unutulmaksızın markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin tümüne hakim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajda aranması gereklidir
556 Sayılı KHK’nın 8/1 b mad. “(1)Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
(b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacıya ait “…” markası ile davalıya ait “…” markasının ortak ve asıl unsuru “…” ibaresi olup, bu ibarenin Türkçe karşılığının “akıllı” anlamına geldiği anlaşılmaktadır.“…” kelimesine eklenerek oluşturulan “…” ibaresi nedeniyle davacının öncelik ve üstünlük iddiasına dayanabilmesi için asıl unsur olan “…” sözcüğünün ayırt edicilik gücünün yüksek olması, bir başka deyişle, ilgili sektörde sıkça kullanılmayan bir kelime olması gerekir. Bir ibarenin marka olarak ayırt edici niteliği arttıkça, karıştırılma ihtimali de artar. Oysa, söz konusu “…” ibaresi taraf markalarının ait olduğu sınıflar yönünden doğrudan tanımlayıcı olmamakla birlikte, taraf markalarının kullanıldıkları 9. ve 18. sınıflardaki ürünler bakımından münhasıran veya kök kelime olarak ayırt edici vasfı son derece zayıf ve ülkemizde de sıklıkla kullanılan ve tescil kapsamındaki malların yönelik olduğu ortalama tüketici kitlesince de anlamı bilinebilecek olan bir kelimedir. Bu itibarla “…” ve “…” markaları bütün olarak karşılaştırıldığında tescilli oldukları mal ve hizmet sınıflarının bilinç düzeyi yüksek olan ortalama tüketici kitlesi nezdinde 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas ihtimali bulunmadığı, tüm bu nedenlerle de Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 26,70 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit edilen 5,900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay Temyiz Yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16/12/2020

Katip

Hakim

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.