Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/40 E. 2021/13 K. 18.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/40 Esas
KARAR NO : 2021/13

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 12/02/2019
KARAR TARİHİ : 18/01/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …’nin dünya genelinde … markalarının sahibi olduğunu, … markalarının ve … markaları ile bağlantılı çıkarların kullanımına ilişkin, … (“…”) ve … (“… “) şirketlerine işleriyle alakalı kullanımı için lisans verdiğini, müvekkilinin Türkiye ve dünya çapında tanınmış ve kayıtlı ticari isminin temel bir parçası olan “…” ibaresinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiğini, davalıların … ve … alan adları ile https://…. sosyal medya hesabını müvekkilinin markasını içerir şekilde, haksız ve hukuka aykırı olarak kendi adlarına tescil ettirdiklerini, bunun yanı sıra … alan adlı internet sitesinde ” … SERVİSİ” (…) uzantılı facebook hesabında, isimli hesabında ve “… adresinde yerleşik olan Oto Servisinde müvekkiline ait tescilli ve tanınmış … markalarının izinsiz ve hukuka aykırı şekilde kullandıklarını, müvekkili tarafından noter aracılığı ile haksız kullanımların durdurulması yönünden davalılara ihtarname keşide edildiğini, davalılar tarafından ihtarnameye rağmen kullanıma devam edildiğini, davalıların marka tecavüzü teşkil eden fiillerinin yanı sıra davalıların kendisini … ve … alan adlı internet siteleri ve ” … SERVİSİ ” isimli facebook hesabında, iş yerinde ve her türlü tanıtım materyallerinde müvekkiline ait tescilli ve tanınmış markaları izinsiz olarak tescil ettirerek ve kullanarak kendisini … tarafından yetkilendirilmiş bir işletme olarak tanıtığının tespit edildiğini ve bu durumunda haksız kazanç sağlanması nedeniyle haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin davalılar ile hiçbir bağlantısının olmadığını ve hiç bir zaman kendisi adına hareket edilmesi, markalarını kullanma veya ticari faaliyet gösterme ve benzeri hususlarda izin vermediğinden bahisle, davalıların … markaları üzerindeki haksız ve hukuka aykırı kullanımlarının haksız rekabet teşkil ettiğinini tespitine, kullanımlarının durdurulmasına, önlenmesine karar verilmesini, davalılara ait “… adresindeki işyerinde … markalarını taşıyan her türlü tabela, kartvizit vs. gibi iş ve tanıtım materyallerin toplanması ve muhafaza altına alınmasını, markayı taşıyan tabela ve tanıtım görsellerinin indirilmesini, … ve … alan adlı internet sitesine ve … SERVİSİ isimli … linki vasıtayla ulaşılabilen facebook hesabına Türkiye’den ereşimin engellenmesini ve sair hususlarda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememiz 15/02/2019 tarih ve 2019/40 Esas sayılı ara kararı ile davacı tarafın tedbir taleplerinin SMK’nun 7/5.maddesi uyarınca yapılacak inceleme ve yargılama sonucuna göre değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek reddine karar verilmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin iş bu davaya konu adi ortaklıkta adi ortaklardan biri olduğunu, bu ortaklığın yetkili olmayan bir özel servis hizmeti verdiğini, müvekkilinin adresi … olduğundan yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu adi ortaklık tarafından … ibaresi kullanılmış olsa dahi yetkili olmayan özel servis hizmeti verildiğini, müvekkilinin kartvizitinde büyük punto ile ÖZEL SERVİS yazdığını, müvekkilinin ortağı olduğu ortaklığa ait birtakım web siteleri ve sayfalar belirtilmiş ise de; kontrol edildiği takdirde web sitelerinin var olmadıklarının görüleceğine, müvekkilinin ortağı olduğu özel oto servisin otomobil servis hizmeti verdiğini, marka sahibinin özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde malın veya hizmetin kullanım amacının belirlenmesinin gerekli olduğu haller ve üçüncü kişilerce markasının dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde kullanılmasını engelleyemeyeceğini, otomobiller için yedek parçalar ve aksesuarlar üreten üreticinin ürünlerin … markalı araçlara uygun olduğunu beyan etmesinin veya bir oto servis şirketinin … otomobillerin servisi yapılır şeklinde reklam yapmasının hukuka aykırılık teşkil etmeyeceğini, müvekkilinin yetkili servis olduklarına dair müşterileri yanıltıcı herhangi bir hareketinin veya beyanının bulunmadığını, müvekkilinin oto servisin faaliyetlerinin özel servis kapsamında olduğunun tüketici tarafından bilinebileceğinden bahisle müvekkilinin ortaklığının yetkili servis olduğu beyanında bulunmaması ve müvekkilinin … markasını kullanmasının SMK 7/5-c.maddesinde hüküm altına alınan ”marka sahibinin marka kullanımını engelleyemeyeceği ” hal kapsamında kaldığından; açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep beyan etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin davaya konu otomobil servis hizmeti vermekte olan ve aksesuar, yedek parça ve eşdeğer parça ürünlerin teminini sağlayan adi ortaklıkta SGK’lı çalışan olduğunu, müvekkilinin ikamet ve işyeri adresi dikkate alındığında yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, ayrıca müvekkilinin davaya konu adi ortaklıkta SGK’lı çalışan olduğundan husumet yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin açılan davada herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, olsa bile müvekkili iş yeri tarafından … ibaresi kullanılmış olsa dahi yetkili olmayan özel servis olduğunun belirtildiğini, tüketicinin iş bu davaya konu ortaklığı yetkili servis zannetmesine mahal verecek herhangi bir davranışlarının bulunmadığını, her ne kadar müvekkilinin çalıştığı oto servise ait birtakım web sitelerini ve sayfalar belirtilmiş ise de; kontrol edildiği takdirde bu sitelerin var olmadıklarının anlaşılacağını, bahse konu web sitelerinin ortaklıklar tarafından 1 hafta süre ile açılıp akabinde kapatıldıklarını, bu durumda haksız rekabetin varlığından söz edilemeyeceğini, ayrıca 6769 Sayılı SMK’nun 7/5-c maddesi uyarınca marka sahibinin marka kullanımlarını engellenmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesine eklenilen resimlerin müvekkilinin iş yerinde çekilip çekilmediğinin belirsiz olduğunu, resmi yollarla yapılan bir tespit bulunmadığını, bu nedenle haksız davanın reddini, öncelikle husumet ve yetki itirazları yönünden davanın reddini talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalıların yetki itirazlarının yersiz olduğunu, yetkili mahkemenin davanın açıldığı tarih itibari ile sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, davalıların tecavüz eylemlerini gerçekleştirdiği … ve … alan adlarının ve …uzantılı İstanbul … Servisi isimli facebook sayfasının da Türkiye’nin her yerinden erişime açık internet platformları olduğu dikkate alındığında tecavüz teşkil eden fiillerinin etkilerinin Türkiye sınırları içerisinde görüldüğünü, buna ilişkin tespitin esas davadan önce açılan … 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş numarasında kayıtlı delil tespiti davasında alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, davalılardan …’in tecavüz teşkil eden fiilin sorumlusu olduğunu, bahse konu facebook hesabında davalı tarafın kişisel facebook hesabından yapılan yorumların bulunduğunu, marka hakkına tecavüz fiiline iştirak eden, yardımda bulunan veya bu fiilin yapılmasını teşvik eden kolaylaştıran kişilerin de hak sahibinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu, dava konusu internet sitelerinin ve facebook hesabının kapalı olduğu belirtilmiş ise de; facebook sayfasının halen aktif olarak kullanıldığını, söz konusu sitelerin tespit işlemleri ve müvekkili tarafından davalılar ile yapılan görüşmeler sonrasında kapatıldığını, davaya konu internet sitelerinin dosyaya ibraz edilen görüntülerinden de anlaşılacağı üzere davalıların kendilerini ” … Servisi” olarak tanıttıklarını, bu nedenle SMK 7/5-c.maddesi hükmünden de vareste sayılacaklarını, davalılar tarafından sadece … markalı araçlar için değil her türlü araç markasına hizmet verdikleri beyan edilmiş ise de; iş yerine ait, tabelalar, broşürlerde ve kartvizitlerde buna ilişkin herhangi bir açıklama veya ibarenin bulunmadığını, iş bu davanın açılması sonrasında sorunları en aza indirgemek amacıyla müvekkiline ait … Markalarına tecavüz teşkil eden kullanımların durdurulmuş olmasının davalıların kötü niyetleri fiilleri göz önüne alındığında şaşırtıcı olmadığını, davalılar tarafından kabullenilmese bile fiillerin birçok kez belgelendiğini, açıklanan nedenler ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili ikinci cevap dilekçesi ile; müvekkili tarafından … markalı araçlar da dahil olmak üzere tüm marka araçlarına onarım servis hizmeti verdiğini, davacı tarafından her ne kadar otomobili ile ilgili servis hizmeti almak isten müşterinin servisin yetkili olup olmadığını araştırma zorunluluğunun bulunmadığını, kendilerinin hiç bir zaman tüketicinin böyle bir zorunluluğu bulunduğunu belirtmediklerini, ayrıca bu durumun araştırmaya çalışılsa dahi otuz saniye sürecek bir araştırma neticesinde anlaşılabileceğini, müvekkilinin tabelasındaki özel servis yazısının gayet okunaklı ve dikkat çekici olduğunu, ayrıca tüketicinin aracını hiç araştırma yapmaksızın hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadığı servise bırakmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Markalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 12.maddesine göre; müvekkilinin verdiği servis hizmetinin niteliğini belirtmek üzere markanın haklı bir kullanımı şeklinde değerlendirilebileceğini, ayrıca 556 Sayılı KHK 12.maddesi uyarınca marka hakkı sahibine 9.maddede tanınan haklar karşısında istinai bir durumun düzenlenmekte olduğunu, buna göre; Dürüstçe ve ticari veya sanayi konularıyla ilgili olarak kullanılmaları koşuluyla üçüncü kişilerin, ad ve adresini, mal veya hizmetlerle ilgili cins, kalite, miktar, kullanım amacı, değer, coğrafi, kaynak, üretim veya sunuluş zamanı veya diğer niteliklere ilişkin açıklamaları kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez. ” hükmüne yer verildiğini, bu nedenle müvekkili aleyhine açılan iş bu hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili ikinci cevap dilekçesi ile; müvekkilinin bahse konu iş yerinde SGK’lı çalışan olduğunu, davacı tarafından dava konusu facebook sayfasına müvekkili şahsi hesabından yapılan yorumlar nedeniyle müvekkilinin de ortak olduğunu iddiasına dayanak göstermesinin mümkün olamayacağını, açılan iş bu dava da müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili yönünden önce husumet itirazlarının kabulü ile açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları dosya içerisine alınmıştır.
TPMK kayıtları incelendiğinde; Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 26.09.1990 tarih … sayı ile 01, 02, 03, 05, 06, 07, 08, 09, 1l, 12, 16, 18, 20, 21,22, 24, 25 ve 27. sınıflarda tescil ettirildiği tespit edilmiştir. “…” markası … sayı ile tanınmış marka olarak TPE nezdinde bulunmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belegelerin değerlendirilmesi yönünden dosya; bir marka vekili, bir oto yedek parça, servis sektör bilirkişisi, bir bilişim uzmanı bilirkişiye tevdii edilerek taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davalılara ait iş yerinde marka vekili tarafından yerinde inceleme yapılmak suretiyle ve davacıya ait tescilli markanın davalı tarafça kullanımına ilişkin görseller eklenmek suretiyle ve davalılara ait oduğu bildirilen ilgili siteler bilişim uzmanı tarafından izlenerek davalıların kullanımlarının SMK 7/5 kapsamında kalıp kalmadığı hususları da değerlendirilmek suretiyle iddia ve savunmalar kapsamında ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzim edilmesi istenilmiş olup; bilirkişi heyeti tarafından rapor tanzim edilerek 17/05/2020 tarihli bilirkişi heyeti raporu mahkememiz dosyasına ibraz edilmiştir.
Bilirkişi heyeti sunmuş oldukları raporda özetle; “… ve … isimli web siteleri ile … bağlantısından erişilebilen sosyal medya hesabı kapatılmış olmakla birlikte; davalıların davacıya ait “…” ve “… şekil” markalarını bu hesaplar üzerindeki kullanımlarının 6769 s. SMK’nin 7/5. maddesi kapsamında kullanım olarak değerlendirilemeyeceği ve davacının yetkili servisi olarak algılanmasına neden olarak tüketiciyi yanıltabileceği, … isimli web sitesinde…-…- … bağlantısından erişilen web alanında, Davalıların Davacıya ait “…” ve “… şekil” markalarına ilişkin mevcut kullanımlarının 6769 s. SMK’nin 7/5. maddesi kapsamında kullanım olarak değerlendirilemeyeceği ve davacının yetkili servisi olarak algılanmasına neden olarak tüketiciyi yanıltabileceği, davalıların davacıya ait “…” markasına ilişkin olarak ticari belgeler üzerinde önceki ve mevcut kullanmalarının 6769 s. SMK’nin 7/5. maddesi kapsamında kullanım olarak değerlendirilemeyeceği ve davacının yetkili servisi olarak algılanmasına neden olarak tüketiciyi yanıltabileceği, davalıların Davacıya ait “…” ve “… şekil” markasını iş yerinin girişindeki tabelada ve iş yerinin iç mekanında önceki kullanmalarının 6769 s. SMK’nin 7/5. maddesi kapsamında kullanım olarak değerlendirilemeyeceği ve davacının yetkili servisi olarak algılanmasına neden olarak tüketiciyi yanıltabileceği, davalıların davacıya ait “…” markasını iş yerinin girişindeki tabelada mevcut kullanmalarının 6769 s. SMK’nin 7/5. maddesi kapsamında kullanım olarak değerlendirilebileceği ve Davacının yetkili servisi olarak algılanmasına neden olmayacağı “yönünde görüş ve kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması talebine ilişkindir.
Husumetin değerlendirilmesi;
Yargılama safahatinde davalının davaya konu işletmenin … & … adi ortaklığına ait olduğunu bildirmesi üzerine mahkememizce davacı vekiline dava konusu adi ortaklık konusunda beyanda bulunması yönünde kesin süre verilmiş olup; davacı vekili tarafından mahkememiz dosyasına sunulan beyan ve ıslah talebini içerir dilekçesi ile; dava açılmadan evvel yapılan kendileri tarafından yapılan ön araştırma neticesinde davalıların kayıtları kamuya açık Ticaret Sicil Gazetesinden ve İstanbul Ticaret Odası kayıtlarından araştırılmış olduğunu ve hiçbir kayda rastlanılmadığını, toplanan website ve sosyal medya tanıtımları, online müşteri yorumları ve davalılarca dağıtılan kartvizitleri uyarınca şirket yetkililerinin … ve … olduğu kanaatine varıldığını, yargılama devam ederken dosyaya sunulan ticaret sicil kayıtlarında davaya konu iş yerinin … … Adi Ortaklığı adı altında işletildiğinin ortaya çıktığını, diğer davalıların kendilerini iş yeri yetkilisi olarak tanıtmaları nedeni ile …’in davalılar arasına eklenmediğini, ayrıca orak …’in …’in eşi olduğunu, Türkiye’deki pek çok esnaf ve tacir gibi resmiyette eşini yetkili olarak gösterip fiiliyatta ise …’in yetkili olduğunun ortada olduğunu, işletmenin -resmiyette- sahibi olmasa dahi fiilleri gerçekleştiren kişi olarak …’in de adi ortaklık ile birlikte davalı sıfatını haiz olduğu görüldüğünü, tecavüz fiilinin … … Adi Ortaklığı’na ait iş yerinde ve kendilerinin de iştirakiyle gerçekleştirilmiş olması nedeniyle, …’in de … ve … ile birlikte sorumlu tutulması gerektiğini, gerektiğini belirtmiş, …’in adi ortaklık yetkilisi olarak HMK 124/3 ve 124/4 hükümleri gereğince kendisinin de … ve … ile birlikte taraf olarak kabul edilmesini, davalıların … ve … alan adlı internet sitelerinde, https://…// uzantılı ” … SERVİSİ” isimli Facebook hesabında ve işyerlerindeki önceki tespit edilen kullanımlarının SMK 7/5 maddesi kapsamında kullanım olarak değerlendirilemeyeceği ve davalının yetkili servis olarak algılanabileceği ve tüketiciyi yanıltabileceği tespit edildiğini, davalının müvekkilinin tescilli markasını hiçbir yetki ve onay verilmeksizin ve aleyhinde açılmış bir marka hakkına tecavüz davası derdest iken ve bu dava kapsamında dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile de müvekkil markası ile kendi adına unvan tescilinin marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil edeceği sabit olmuş iken, 21.08.2020 tarihinde “… … SERVİSİ” seklinde tescil ettirdiğini, bu nedenle “… … SERVİSİ” ticaret unvanını dava açıldıktan sonra tescil ettirmesi nedeniyle, davalıya ait işbu unvanın terkini talepleriyle davamızı HMK madde 176 uyarınca kısmi ıslah ettiklerini, davalının “… … SERVİSİ” isimli dava açıldıktan sonra 21.08.2020’de tescil edilen ticaret unvanının da müvekkilin tescilli markasını ve ticaret unvanının çekirdek unsurunu aynen içeriyor olması nedeniyle, HMK madde 176 uyarınca ıslahı ile işbu ticaret unvanının SMK madde 7 ve TTK madde 52 uyarınca terkinini, diğer talepleri yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce celse arasında 19/10/2020 tarihli ara karar uyarınca; davacı vekilinin talebinin HMK 124/3 gereği kabulü ile davacı yanın dava konusu işyerinin ortağı olduğu tespit edilen …’in davaya taraf olarak eklenmesine; dava dilekçesi, ıslah dilekçesi, cevap dilekçeleri bilirkişi raporunun ve duruşma gün ve saatinin ihtaratlı olarak tebliğine karar verilmiş olup; davalıya usulüne uygun olarak tebliğ işlemi yapılmış, taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı … davaya cevap ve bilirkişi raporuna beyan dilekçesi ile; müvekkilinin davaya konu adi ortaklıkta adi ortaklardan biri olduğunu, dosyanın ıslah yolu ile müvekkilinin eklenmek sureti ile devamına muvafakatlerinin olmadığını, yetki itirazlarının bulunduğunu, esas yönden ise; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/5-c. Maddesi uyarınca müvekkilinin kendisini yetkili servis olarak göstermediğini, … markasını asli unsur olarak kullanmadığını, logo kullanımının haklı kullanım mahiyetinde olduğunu, dosyaya ibraz edilen … 8.Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İŞ sayılı dosyasından … K. Sayılı bilirkişi raporunun, müvekkilinin iş yerine fiilen gelmek ve yerinde yapılan tespitlerle oluşturulmamış, davalı tarafından verilen bir kısım internet sitesi üzerinden yapılan inceleme ile oluşturulduğunu, rapor içeriğinde müvekkilinin kendisini yetkili teknik servis gibi gösterdiğine ilişkin hiç bir ibare bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından davalı …’in cevap dilekçesine cevap niteliğinde mahkememiz dosyasına ibraz ettiği dilekçesi ile; davalının yetki itirazının yerinde olmadığını ve reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu internet sitelerinin ve sayfalarının kullanımlarının … 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, davalılara ait tüm online ve fiziki kullanımların haklı kullanım kapsamını fazlasıyla aştığını ve tüketiciyi bilgilendirmekten ziyade haksız yarar sağlama amacı taşıdığını, davalının tüm afaki savunmalarının reddi ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Yine davalı … her ne kadar husumet itirazında bulunmuş ise de davacı yanca sunulan delillerle kartvizitte açıkca davalının adı ve işyeri adresinin yazması ve aynı kartvizitte davacı marka ve logusunun kullanılması nedeniyle bu davalı yönünden de husumet itirazının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yetki itirazı yönünden;
Davalı kullanımlarının internet kullanımlarını da içerdiği dolayısıyla davacının mahkememizde açmış olduğu dava yönünden yetki itirazlarının yerinde olmadığı mahkememizin uyuşmazlıkta yetkili olduğu sonucun ulaşılmış yetki itirazları reddolunarak yargılamaya devam olunmuştur.
Uyuşmazlık konusu; “Davalıların Davacıya ait “…” ve “… şekil” markalarını …, … isimli web sitelerinde ile … uzantılı “UL … SERVİSİ” isimli Facebook adresinde, iş yerlerinde ve sair mecralarda izinsiz kullanmalarının, kendilerini “ … SERVİSİ” veya “… ÖZEL SERVİSİ” olarak tanıtmalarının ve bu suretle Davacı ile bağlantılıymış izlenimi yaratmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete yol açıp açmadığı” hususlarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Tanınmış Marka İddiası;
6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire 13/03/1998 tarih ve …s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440).
Tanınmış marka kavramının ne olduğu ortaya koyulduktan sonra, bunun tespitinin nasıl yapılacağı sorusuna cevap vermek gerekecektir.
Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır. TP’de -bağlayıcı olmamakla birlikte- WIPO tarafndan ortaya konulan bu kriterleri ayrıntılandırmak suretiyle şu kriterleri getirmiştir. (Paslı, Uluslararıs Antlaşmalar, s.451); “1.Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi), 2.Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurtiçi ve yurtdışı tesciller nelerdir?) 3.Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir? 4.Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafî olan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.) 5.Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.) 6.Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, hâlen devam etmekte olan marka, haksiz rekabet davaları, itiraz sayıları vb.) 7.Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir? 8.Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları. 9.Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, kârı, yurt çapında ve yurtdışında sahip olduğu dağıtım kanalları; şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.), 10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu? 11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb.kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı? 12.Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları ( marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir? 13.Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir? 14.Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (Ömek: sedece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları iine alan bir tescil.), 15.Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır? 16.Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari olan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu? 17.Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi? 18.Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.”
Tanınmışlığın tespitinde, marka sahibi tarafından yaptırılan promosyon ve tanıtım malzemeleri yanında ulusal basında veya gazetelerde markanın tanınmışlığını ortaya koyan reklam ve haberler de dikkate alınır. Bunun yanında yaygın kullanım alanı, toplum nazarındaki tanınmışlıkta dikkate alınır. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu yüksek bilinirlik düzeyi dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olaya dönüldüğünde; tanınmış marka tesciline ilişkin TPMK kayıtları izah olunan kriterler kapsamında değerlendirildiğinde esasen izaha muhtaç bir durum olmamakla birlikte davacının “…” ve şekil markasının bugün neredeyse her tüketici bakımından bilindiği, bunun dışında, davacı markasının Türkiye dışında birçok ülkede tescilli olduğu, bu itibarıyla farklı coğrafi alanlara yayılarak geniş halk kitlelerine ulaştığı anılan diğer hususlarla birlikte dikkate alındığında tanınmış marka olduğu ve mevcut uyuşmazlık açısından tanınmış marka korumasından faydalanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Markaların baskın unsurlarının değerlendirmesinde ise logo etkisi, baskın hece veya kelime etkisi, yazılış biçimi etkisi, kelime anlamı etkisi gibi unsurların baskınlığına bakılır.
Tescilli bir markanın aynı veya benzeri olan bir işaretin, tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırmalarına (iltibasa) yol açacak şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz oluşturacaktır. Bu tecavüz türüne, iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz denilmektedir. Bu suretle oluştuğu iddia edilen marka hakkına tecavüz değerlendirmesinde, ilk olarak markaların tescilli olduğu mal veya hizmet sınıfları arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı, sonrasında markalar arasında işaretsel olarak ayniyet/benzerlik bulunup bulunmadığı ve böyle bir ayniyet benzerlik olduğu kanaatine varıldığı takdirde, bunun markalar arasında karıştırılma ihtimaline sebebiyet verip vermeyeceği incelenmelidir.
Marka hakkının sınırlarını belirleyen önemli ilkelerden biri “Tükenme İlkesi”dir. 6769 s SMK’nin ortak hükümleri arasında yer alan ve “Hakkın Tüketilmesi” başlığını taşıyan bu maddede; “Sınai mülkiyet hakkı korumasına konu ürünlerin, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra bu ürünlerle ilgili fiiller hakkın kapsamı dışında kaldığı” düzenlemektedir. Tükenme ilkesinin iki koşulu bulunmaktadır: Bu koşullardan ilki; markayı taşıyan ürünlerin Türkiye sınırları içinde ürünün marka sahibi veya marka sahibinin onayı ile ticari hayata sunulmuş olmasıdır. İkinci koşul ise; markayı taşıyan malların pazara sunumunun Türkiye sınırları içinde yapılmış olmasıdır.
Ancak aynı maddenin 2. bendi; “marka sahibinin, birinci fıkra hükmü kapsamına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sahip” olduğunu da hüküm altına alarak, marka sahibinin markasına ilişkin itibarını korumasının yolunu açık bırakmaktadır. Aslında bu durum, 6769 s. SMK’nin 7/5. maddesi ile doğrudan bağlantılıdır. Zira, marka hakkının kapsamına ilişkin istisnai bir düzenleme içeren 7/5. maddede hükmü, markanın üçüncü kişiler tarafından “Dürüstçe Kullanılacağı” varsayımına dayanmaktadır.
SMK m. 7/2-c’ye göre ise tanınmış marka söz konusu olduğunda, tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması, aynı sınıfta olup olmadığına bakılmaksızın marka hakkına tecavüz fiili teşkil edecektir.
TRIP’s anlaşmasının 17. maddesinde, üye devletlerin marka tescilinden doğan haklar için, marka sahiplerinin ve üçüncü kişilerin meşru menfaatlerini göz önünde bulundurmak şartıyla sınırlı istisnalar sağlanacağına hükmedilmiştir. 6769 s. SMK Madde 7/5 bu anlaşma doğrultusunda düzenlenmiştir. Buna göre; bir marka üçüncü kişiler tarafından isminde ya da soy isminde, iş yeri adresinde yer aldığı için ya da üretim veya satışını yaptığı mal veya hizmetin ne olduğunu sunmak maksadıyla kullanılıyor ise, kullanımın niteliği ile sınırlı olacak şekilde ve ticari teamüllere uygun olmak kaydıyla marka koruma kapsamında olmayacaktır.
Somut olaya dönüldüğünde;
Rapordaki tespitlerde; gerek internet siteleri gerekse yerinde inceleme şeklinde inceleme yapılmış olup; alan adı kullanımı davalıların kabulünde olup, yerinde yapılan incelemelerde ise bahsi geçen iş yerinde, otomobil servisi olarak faaliyette bulunulduğu, farklı marka araçlara servis hizmeti verildiği, bununla birlikte, özellikle ticari belgelerinde kullanılan ifadelerden, ağırlıklı olarak … markalı araçlar için servis hizmeti verildiği, iş yerinin giriş kapısının üst kısmında dış cepheye irtibatlı bir tabela yer aldığı, tabelada “ … MARKALI ARAÇ BAKIM ve SERVİS” ibaresi yer aldığı, “…” ibaresi diğer ibarelere nazaran daha büyük boyutlu yazıldığı, “… MARKALI ARAÇ BAKIM ve SERVİS” ibaresi daha küçük boyutlarda dikdörtgen çerçeve içine alınarak yazıldığı, iç mekanda yapılan incelemelerde, herhangi bir alanda “…” ve “… şekil” markalarını içeren tabela, yönlendirme işareti, flama ve benzeri yetkili servis izlenimi verecek herhangi bir uygulamaya rastlanmadığı, bununla birlikte, sunulan fotoğraflardan da görüleceği üzere, malzeme deposunda … markasını içeren yedek parça ambalajları tespit edildiği, söz konusu ambalajların, …’nun yetkili satıcısından alınan orijinal parçalara ait olduğunun beyan edildiği, ticari belgeler üzerinde yapılan incelemelerde; kartvizit ve yeniden tasarlanana fatura üzerinde “ … SERVİSİ” ibaresinin marka gibi konumlandırıldığı tespit edildiği, kartvizit üzerinde faturadaki marka/unvan kısmın altında daha küçük boyutta olacak şekilde, “… Markalı Araçlara Hizmet Veren Özel Servis” şeklinde bir ifadenin konumlandırıldığı, ayrıca, kartvizit üzerinde info@… şeklinde e-posta adresinin yer aldığı, önceden kullanıldığı beyan edilen fatura örneğinde; “ … SERVİSİ” ibaresinin kullanıldığı, “…” ibaresinin son derece küçük boyutta “ … SERVİSİ” ibaresinin sol üst köşesinde konumlandırıldığı ve aynı zamanda hem bu ifadenin yanında hem de faturanın gövdesinde, davacıya ait “… şekil” markasının oldukça büyük ve belirgin şekilde kullanıldığı tespitlerinde bulunulmuştur.
Sonuç olarak; davalıya ait olduğu tespit olunan internet siteleri ve sosyal medya sayfalarındaki kullanımlar ve yerinde incelemeye ilişkin rapordaki tespitler izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde davalının tanınmış “…” markasını içeren kullanımlarının tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vereceği, yetkili servis intibası oluşturacağı, SMK 7/5 kapsamında kalmadığı sonucuna ulaşılmış davacının markaya tecavüze dayalı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiş, SMK 7/5 kapsamında kalmadığı tespit olunan kullanımlar yönünden davalıların bu yöndeki savunmalarına itibar olunmamıştır.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; rapordaki tespitler dikkate alındığında davalının davacıya ait tanınmış markaları iltibasa sebebiyet verecek şekildeki yetkili servis izlenimi veren ve SMK 7/5 kapsamında kalmadığı anlaşılan kullanımlarının izahı yapılan TTK md. 54 ve TTK md. 55/l-a (4) kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği sonucuna ulaşılmış, yine davacının haksız rekabete dayalı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat ve açıklamalar kapsamında değerlendirildiğinde; davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş, her ne kadar usulen yapılmış ıslah yok ise de esasen men ve ref kapsamında kalan ve ıslahı gerektirmeyen “Davalı …’ün 21/08/2020 tarihinde … Ticaret Odasında oluşturmuş olduğu … oda sicil no ve … sicil no ile kayıt altına almış olduğu “… … SERVİSİ” şeklindeki firma unvanının sicilden terkinine” yönelik talebin de kabulü yönünde şağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile; davalılara ait kullanımların (Davalıların, davacının davaya konu tescilli ve tanınmış “…” ve … + şekil markalarını websiteleri ve sosyal medya hesaplarında, iş yerinde ve sair mecralarda izinsiz olarak kullanılmaktan ibaret ) markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitinin durdurulmasının önlenmesine, ortadan kaldırılmasına,
-Bu kapsamda;
a)Davalıların, davacının … ve … + şekil ibareli markalarını taşıyan ve davacı ile bağlantılı oldukları izlenimini doğurabilecek her türlü faaliyetlerinin, bu ibareleri taşıyan ürün ve hizmetleri internet üzerinden yahut sair mecralarda tanıtmasının satmasının satışa sunmasının -orjinal ve faturalandırılmış ürünler hariç olmak üzere- durdurulmasına önlenmesine,
b)… ve … ve https://… uzantılı ” … SERVİSİ” isimli Facebook hesabına erişimin engellenmesine,
c)Davalıların “…” adresinde bulunan iş yerindeki davacının … ve şekil ibareli markalarını içeren reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü malzeme- orjinal ve faturalandırılmış ürünler hariç olmak üzere- ve tanıtım malzemesinin, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrak ve malzemeye el konulmasına, el konulan ürünlerin toplatılmasına yediemine tevdiine, karar kesinleştiğinde masrafları davalıya ait olmak üzere imhasına,
d)Davalı …’ün 21/08/2020 tarihinde … Ticaret Odasında oluşturmuş olduğu … oda sicil no ve … sicil no ile kayıt altına almış olduğu “… … SERVİSİ” şeklindeki firma unvanının sicilden terkinine,
e) İnfazda 17/05/2020 tarihli heyet raporunun dikkate alınmasına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 291,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 44,40 TL ve 44,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.779,90 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/01/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.