Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/389 E. 2021/134 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/389 Esas
KARAR NO : 2021/134

DAVA : Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 11/12/2019
KARAR TARİHİ : 16/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin çocuk kitapları yazarı olarak birçok eser meydana getirdiğini, masallarının yayınlanması için davalı şirket ile 18/08/2016 tarihinde anlaştığını işbu anlaşma ile yirmi adet masalın yayınlama ve çoğaltma hakkını yayıncıya devir ettiğini, yayıncının kendisine yüklenen sorumlulukları yerine getirmediğini, masalları da müvekkilinin izni olmaksızın değişiklik yaptığını, kitapların büyük çoğunluğunda müvekkilinin adına yer vermediğini, kitapları isimsiz anonim olarak yayınladığını, müvekkilinin, yayıncının haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeni ile maddi manevi zarara uğradığını, müvekkiline ait bir kısmı yayınlanmamış masalları ek yaptığını ve akabinde müvekkilinin bu eserlere ait yalnızca yayınlama ve çoğaltma hakkını yayıncıya verdiğini söz konusu masalların isimsiz yayınlanması ve içeriğinin değiştirilmesi konusunda muvafakatinin bulunmadığını bu durumun eser sahibinin manevi haklarına tecavüz teşkil ettiğini, bu durumu öğrenir öğrenmez davalı tarafa ihtar çektiğini, karşı tarafın yanıt vererek kötü niyetli bir şekilde müvekkilini geçiştirmeye çalıştığını, yayıncının haksız fiillerinin müvekkilin adını belirtilmesini isteme hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu, farklı tarihlerde basılan yedi adet masal kitabında ne dış kapağında ne künye bilgilerinde ne de satışın yapıldığı internet sitelerinde müvekkilinin adının yer almadığını, yayıncı uyarıldıktan sonra 3 kitapta müvekkilinin adına yer verdiğini, isimsiz yayınlanması sebebiyle eserlerin satışının öngörülen miktara ulaşmamış olması nedeniyle müvekkilinin kazanç kaybına uğradığını, isimsiz olması nedeniyle müvekkilinin okuyucu kitlesine ulaşmadığını, satış rakamlarını ve gelecekte elde edeceği gelirleri doğrudan etkilediğini, maddi manevi zarara uğradığını, yayıncının izinsiz olarak eserlerin içeriğini değiştirdiğini, münhasıran eserde değişiklik yapma hakkını ihlal ettiğini, söz konusu değişikliklerin eserin bütünlüğüne ve müvekkilinin hususiyetine zarar verdiğini, müvekkilinin manevi hakkını ihlal ettiğini ileri sürerek yapıldığını ileri sürdüğü değişikliklerden bir kısım aktardığını, ifadeler değiştirilmeden müvekkilinden izin alınmadığını, müvekkilinin eserinde yapılan izinsiz değişikliklerin yayın tekniği icabı olduğunun söylenemeyeceğini, davalının muhtemel tecavüzlerinin önlenmesi gerektiğini, belirterek, müvekkilinin manevi haklarına tecavüzün durdurulmasına, müvekkilinin manevi haklarına tecavüz teşkil eden, …, …, …, …, …, …, … isimli kitaplann satış yapılan yerlerden toplatılmasına, internet satışlarının durdurulmasına, önlenmesi adına müvekkilinin isminin yer almadığı kitaplann imha edilmesine, 30.000TL manevi tazminatın ve belirsiz alacak olarak 100,00 TL maddi tazminatın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının kitabının editöryal incelemeden geçirildiğini, 7-8 yaş gruplanna göre teknik ve objektif değişikliklere tabi olduğunu, bunun eserin özünü, vasfını ya da eseri tanınmayacak hale getiren değişiklikler olmayıp bunların küçük ve 1. Sınıflara göre yapılan düzeltmeler olduğunu, hem yasa hem de Yargıtay kararlarında bu tür değişiklerin objektif değişiklikler olarak geçmekte olduğunu, aynı zamanda yayın tekniği açısından yapılan değişiklikler olduğunu, davacının “…” tabiri editöryal düzeltmede “…” şeklinde düzeltildiğini yazarın kullandığı tabirin nefret içerikli olup 7-8 yaş grubunda olumsuz algılara alışkanlıklara kazanımlara sebep olabileceğini, diğer değişikliklerinde bu şekilde olduğu, yazarın kendilerine teşekkür etmesi gerektiğini, davacının adının yazmadığı hususunun ise sehven ilk baskıda unutulduğunu, davacıya da bilgi verilerek düzeltildiğini kitapların geri çağrıldığını bütün kitaplarda da davacının adının zikredildiğini, sözleşmeye göre telif ödemesinin bir kereye mahsus olarak belirlendiğini yüzde ya da satıştan telifin söz konusu olmadığını bu nedenle telif kaybına uğramasının mümkün olmadığını, FSEK 68. madde gereği tazminat talebinin yerinde olmadığını, davacının bu nedenle … Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuş olduğunu, takipsizlik kararı verildiğini ve kesinleştiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce bildirilen tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Mahkememize sunulan 18/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı tarafa ait davaya konu masal kitaplarının eser niteliği taşıdığı, davacı eser sahibinin manevi haklarından olan, adın belirtilmesi hakkı ile eserde değişiklik yapılmasını menetme hakkının davah yayınevi tarafından ihlal edildiği, maddi tazminat şartlarının oluşmadığı, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca açılmış, Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat talepli davadır.
Dosyaya sunulan 18.08.2016 tarihli telif sözleşmesi ile taraflar arasında eser sahibinin tüm çoğaltma ve yayınlama haklarını süresiz olarak davalı yayıncıya devir ettiği, eser sahibinin bir seferlik olmak üzere 10.000TL telif ücreti alacağı olduğu, sözleşmenin eserin tüm yayın haklan için geçerli olduğu ve taraflann bu sözleşmede belirtilmeyen haklann saklı olduğu kararlaştırılmıştır. Davacı tarafça dosyaya sunulan 19.06.2018 tarihli ihtarnamede davalı yayın evinin sözleşmeyi usule uygun olarak yerine getirmediğini, eser sahibinin izni olmaksızın eserde işleme yapıldığının, yayınlanan eserlerin bir kısmında davacının isminin bulunmadığının, davacının isminin yazdığı kitaplann dağıtıcıya verilmediğini ileri sürerek eser sahibinin manevi haklarına tecavüzün durdurulmasını, tecavüze konu masal kitaplannın piyasadan çekilmesini aksi halde dava açılacağının ihtar edildiği görülmüştür. Davalı tarafın 03.07.2018 tarihli cevabi ihtarnamesinde sözleşme yükümlülüklerinin eksiksiz yerine getirildiği, ihtara konu durumda kitap hazırlama döneminde yoğun çalışma ve başka yazarlara ait masalları derleme işlemi sırasında editöryel çalışma ve dizgi aşamasında sehven bir karışıklığın meydana gelmiş olduğu, ihtardan önce görüşme üzerine bu durumun sonlandırıldığı ve sözleşmedeki şartlar dahilinde müstakil olarak basılmaya devam edildiği bu durumun baskı hatasından kaynaklandığını, kitaplann piyasadan çekilmesi işleminin başlatıldığını ancak bu işlemin zaman alabileceği husuları belirtilmiştir.
Eser vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer.
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman,, şiir, bir şarkının güftesi , skeç , tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de, ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde raporda da tespit olunduğu üzere; dava konusu “…, …, …, …, …, … ve …” isimli masal kitaplarının FSEK m.2/1 anlamında “dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri” olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Hak İhlali Yönünden Değerlendirme:
Eser sahibinin mali hakları: İşleme hakkı (FSEK m.21), Çoğaltma hakkı (FSEK m.22), Yayma hakkı (FSEK m.23), Temsil hakkı (FSEK m.24), İşaret, ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (FSEK m.25), Pay ve Takip hakkı (FSEK m.45)’ndan oluşmaktadır.
Manevi haklar ise 1) umuma arz salahiyeti (madde 14), 2) adın belirtilmesi salahiyeti (Madde 15), 3) eserde değişiklik yapılmasını menetmek (Madde 16) den oluşmaktadır.
FSEK Md. 15 – Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arz etme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti münhasıran eser sahibine aittir. Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyalarla bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır.
Taraflar arasında eserin kime ait olduğu ve/veya eser sahibinin adının belirtilmesi hususunda ihtilaf yoktur. Davalı yayınevi eser sahibinin adının ilk baskıda basım hatası nedeniyle yer almadığını ikrar etmiştir. Bu nedenle basiretli tacir gibi davranmakla yükümlü olan davalı Yayınevinin Eser Sahibinin manevi haklarından olan “Adın Belirtilmesi Hakkını” ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.
FSEK Md. 16 – Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz. Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işliyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlıyan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir. Eser sahibinin izni olmadıkça FSEK madde 16 uyarınca eserde değişiklik yapılamaz, değişiklik yapılmasını menetme hakkı da eser sahibinin manevi haklarındandır.
Olayımızda eserde değişiklik yapıldığı hususunda ihtilaf yoktur, davalı taraf değişiklik yaptığını kabul etmekte ancak bu değişikliklerin yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmelerden olduğunu ileri sürmektedir. Taraflar arasında yapılan sözleşme incelediğinde yayıncıya eserde değişiklik yapma ya da eseri editleme hakkı tanınmadığı görülmektedir. Kaldı ki bir manevi hak olan eserde değişiklik yapılmasını engelleme hakkından sözleşme ile dahi vazgeçilemez, bu husus kanun gereğidir.
Davalı taraf yaptığı değişikliklerin yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeler olduğu ileri sürse de, bilirkişilerce yapılan teknik değerlendirmeler doğrultusunda; yapılan değişikliklerin yayım tekniği nedeni ile zaruri olmadığı görüşüne ulaşılmış, Buket yerine Çiçek, Teyze yerine Amca gibi değişikliklerinin Türk Dili ve Edebiyati ve/veya Yayım Tekniği icabı hiçbir zorunluluktan kaynaklanmadığı tespit edilmiştir. Bunun dışında, pedagojik açıdan bir ilkokul öğrencisinin okumaması gereken ifadelerin, hatta nefret söylemlerinin bulunması eser sahibinin eserine müdahalede bulunma hakkını yayıncıya vermemektedir. Eser sahibinin eserinde yapılan değişikliklerin iyileştirici nitelikte olduğu iddiasının da dinlenilemez olduğu doktrinde kabul edilmektedir, zira eser sahibi eseriyle, kendi özgün üslubunu ortaya koymaktadır. Yayıncı, ya açıkça edit etme hakkını sözleşme ile almalı ve baskı öncesinde onay alınmış halini baskıya vermeli veya eseri çocuk psikolojisi açısından sakıncalı bulduğu için basmamayı tercih etmelidir. Ancak, her halükarda eser sahibinin özgün ifade biçimine dokunulması mümkün bulunmamaktadır, zira eser sahibi, sahibinin hususiyetini taşıyan şekilde bir eser ortaya koymuştur, yayıncının -kanuni istisnalar dışında- buna müdahale yetkisi bulunmamaktadır. “Eser sahibi, eserde yapılan her türlü değişikliğe karşı çıkabilir. Eserde gerçekleştirilen değişikliğin önemsiz olmasının, esere olumlu veya olumsuz bir katkı sağlamasının ehemmiyeti yoktur. Eserde değişiklik yapılmasına izin verme veya yasaklama yetkisi karşı çıkmayla ilgili herhangi bir soru ve savunma kabul etmeksizin, sebep gösterilmesi aranmaksızın kayıtsız şartsız eser sahibine ait olduğundan (FSEK m.16/1) eser sahibinin değişikliğe izin vermekle veya karşı çıkmakla, eserin değiştirilmesine izin verme veya yasaklama yetkisine ilişkin takdirini yanlış kullandığı yönünde bir iddia dinlenemez. Aksinin kabulü eserde değişiklik yapma konusunda üçüncü kişilere sınırsız takdir yetkisi tanıma sonucu doğurur” (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu Levent YAVUZ, Türkay ALICA, Fethi MERDİVAN Cilt 1, Seçin, Sayfa 458, 459; Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, Beşinci Bası, İstanbul 2012 s.172No:39)
“Yayım aşamasında olan bir kitapta, eser sahibi tarafından kasten yapıldığı sabit bulunmayan imla kurallarına aykırı olan veya anlatım bozukluğu bulunan ifadelerin yayımcı tarafından eser sahibinin izni olmaksızın değiştirilebilmesi, gündelik bir gazeteye yollanan bir makalenin, yazının gazete sütunlarına sığdırılabilmek amacıyla bazı kısımlarının çıkarılması, veya ölçüyü aşan bir gazete makalesinin kısaltılması FSEK 16/11. Maddesi kapsamına girebilecek teknik icabı gerçekleştirilmesi zorunlu değişikliklere verilebilecek örneklerdendir” (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu Levent YAVUZ, Türkay ALICA, Fethi MERDİVAN Cilt 1, Seçin, Sayfa 469,470).
TAZMİNAT TALEPLERİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Davacının maddi ve manevi tazminat talepleri bulunmaktadır. Dosya kapsamındaki sözleşmenin incelenmesinde “eser sahibi tüm çoğaltma ve yayınlama haklarını süresiz olarak Yayıncıya devir ettiği, eser sahibinin bir seferlik olmak üzere 10.000TL telif ücreti alacağı olduğu” anlaşılmaktadır. Bu nedenle dosya kapsamında taraflar arasında bu telifinin ödenmediği yönünde bir iddia ve uyuşmazlık bulunmadığından, maddi tazminat talebinin dayanağı olarak da davacı eserinin daha çok satılacağım iddia etmiş bulunması karşısında eserin daha çok satılmasından elde edebileceği ek telif bedeli bulunmadığından maddi tazminat şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
5846 sayılı FSEK nun manevi haklar kısmında düzenlenen 15. Madde uyarınca adın belirtilmesi salahiyeti hükmü amirdir. Yine aynı kanunun 16. Maddesi uyarınca “eserde değişiklik yapılamaz, değişiklik yapılmasını menetme hakkı da eser sahibinin manevi haklarındandır” demektedir.
Eser sahibinin isminin ilk baskıda basım hatası nedeniyle yer almaması nedeniyle FSEK 15’te düzenlenen “ismin belirtilmesini isteme” hakkının ihlali sayılacağı, ayrıca eserde değişiklik yapıldığı konusunda da bir ihtilaf bulunmadığı nazara alınarak FSEK 16’da düzenlenen “eserde değişiklik yapılmasını menetmek” hakkının da ihlal edildiği, bu kapsamda davacının manevi tazminat talebinin yerinde olduğu, dosya kapsamı davalının kullanım durumu hak ve nesafet gözetildiğinde takdiren 20.000 TL’nin yerinde olduğuna kanaat getirilmekle bu miktar üzerinden manevi tazminatın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı yayın evi tarafından davacıya ait “…, …, …, …, …, … ve …” isimli eserlere ilişkin FSEK 15 ve 16. Maddelerden kaynaklanan manevi haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespiti ile bu tecavüzün durdurulmasına, buna bağlı olarak mezkur kitapların satış yapılan yerlerden toplatılmasına, internet satışlarının durdurulmasına ve kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalıya ait olmak üzere yayıncı ve dağıtıcılarda bulunan, davacının isminin yer almadığı kitapların imhasına, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, maddi tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı yayın evi tarafından davacıya ait “…, …, …, …, …, … ve …” isimli eserlere ilişkin manevi haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespiti ile bu tecavüzün durdurulmasına,
2-“…, …, …, …, …, … ve …” isimli kitapların satış yapılan yerlerden toplatılmasına, internet satışlarının durdurulmasına ve kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalıya ait olmak üzere yayıncı ve dağıtıcılarda bulunan, davacının isminin yer almadığı kitapların imhasına,
3-20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Maddi tazminat talebinin reddine,
5-İhtiyati tedbir kararının, karar kesinleşinceye kadar devamına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.366,20 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 1.321,80 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat talepleri yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat talebi yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat talebi yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafından yapılan: 2.250 TL bilirkişi ücreti, 74,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.324,50 TL’den kabul ve ret oranına göre hesap olunan 1.544,39 TL ve 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.633,19 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸