Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/387 E. 2021/22 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/387
KARAR NO : 2021/22

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 11/12/2019
KARAR TARİHİ : 20/01/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1987 yılında ticari faaliyetlerine başladığını, “…” ile 1989 yılından bu yana aynı unvan ile faaliyetini sürdürdüğünü, müvekkili adına tescilli “…” markasının 2012 yılından bu yana koruma kapsamında olduğunu, bu hususların davalı yana ihtarname ile bildirildiğini, davalı şirketin 2002 tarihinde müvekkili ile aynı iştigal konularında faaliyetlerine başladığını, “…” markasının davalı adına tescilli olduğunu, http://… alan adı ile “…” ibaresine dahi yer vermeden yalnızca “…” ibaresinin kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı yanın cevabi ihtarnamesinde “…” ve “…” arasında bir iltibas oluşmayacağı, davalı yanın unvanının “…” olduğundan bahisle iltibasın olmadığının ifade edildiğini, “…” ibaresinin ortalama tüketicinin algısında marka olarak yer alacak ve iz bırakacak marka unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalının …” şeklindeki resmi seyahat acentası unvanından “…” şeklinde yeni bir marka yarattığını, dolayısıyla markanın tescil sınıfı dışında kötü niyetli olarak kullanıldığını belirterek, davalının kullanımlarının müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine, davalı adına tescilli “…” markasının tescilli sınıfı dışındaki kullanımının sonlandırılmasına, silinmesine, terkinine, http://… alan adının iptaline, erişimin engellenmesine, 10.000,00 TL manevi 20.000,00 TL maddi tazminatın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 2002 yılından beri 17 yıldır ticari faaliyetlerini ettirdiğini, 18/08/2002 tarihinde … adlı alan adını aldığını, 11/02/2002 tarihinde de … ve … markası ile birlikte halihazırda kullandıkları logonun marka olarak 39,41 ve 43 nice kodları ile koruma altında olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu çünkü kendilerinin 2002 yılından beri aynı alan adını kullandıklarını, 2009 yılından beri de markalarının tescilli olduğunu davacının hakkının zamanaşımına uğradığını, müvekkillerinin seyahat acentası olmadığını, davacının …adlı acentelik belgesi, … adıyla hizmet sağlayan davacının, ortalama tüketicisi tarafından dahi bilinmeyecek bir belge olduğunu, bu nedenle de müvekkilinin davacının adını kullanarak emek hırsızlığı yapmasının mümkün olmadığını, … ibaresinin müvekkilinin tescilli markası, sloganı ve çekirdek adı …‘un kısaltması olduğunu, tüm bunların meşru zeminde olduğunu, emek hırsızlığı olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkili şirketin kendi başına bir değer olduğunu, her iki tarafın faaliyet alanlarının birbirleri ile örtüşmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca bildirilen tüm deliller dosyamız arasına alınmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Mahkememize sunulan bilirkişi raporunda özetle; Davacının ticari faaliyetine 1989 yılında başladığı “…” ifadesini TTK hükümlerine göre işletme adı olarak tescil ettirdiği, davacının faaliyet konusu sebebiyle 1618 sayılı Kanun uyarınca da “…” işletme adına sahip olduğu, mesleki birliğine bu isimle üye olduğu, davalının 2002 yılından beri … ayırt edici unvanı ile ticari hayatta faaliyetine başladığı, davalının 2009 yılında marka tecsilinde … no ile 39,41 ve 43 hizmet sınıflarında davacıdan önce tescil ettirdiği, her iki markanın esaslı unsurunun … ibaresi olduğu görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, davacının …İbaresi üzerinde işletme adından kaynaklanan bir öncelik hakkının bulunduğu, davacının İşletme adının tescil edildiği faaliyet konusu ile davalının markasının tescil edildiği hizmet alanlarının örtüşmediği, her iki tarafın bu markaları uzun yıllar ticari hayatlarında birbirlerinden habersiz ve çatışmasız olarak kullandığı, davacının … ibaresi üzerinde tescilli olması sebebiyle TTK’nın işletme adına ilişkin özel korumadan yararlanabileceği, davacı adına işletme adı olarak tescilli “…” ibaresi davalı tarafından 2002 yılından beri kullanılan ancak şimdi kapatılan http://… alan adı ile ayırt edilemeyecek kadar bir fonotik benzerlik bulunduğu bu yanıyla da davacının işletme adına tecavüz oluşturacağı, davacının işletme adı üzerinde hak sahipliğinin davalıdan önce olduğu, davalının 2002 yılından beri internet alan adını kullandığı ve 2009 yılından beri de markasını tescil ettirdiği ve tüm bu sürelerde davacının sessiz kaldığı ve bu sürelerde davacının davalıdan haberdar olmadığı da düşünüldüğünde davalının kullanımının ticari hayatta dürüstlüğe aykırı bir kullanım olmadığı, tarafların birbirinden habersiz olarak uzun yıllar … ibaresini marka ve işletme adı olarak piyasada kullandığı ve aralarında da herhangi bir hukuki çatışma çıkmamış olduğu dikkate alındığında her iki tarafın ticari kullanımlarının mümkün hale geldiğinin kabulü gerektiği, zaman aşımı ile ilgili olarak davalı yanın “…” alan adını kullanmaya devam ettiği, 27/02/2019 tarihinde güncellendiği dikkate alındığında ve davacı tarafın 05/02/2020 tarihli cevaba cevap dilekçesindeki 06/03/2019 dosyadaki öğrenme tarihi dikkate alındığında zamanaşımı süresinin devam ettiği, davalının davacının emeğinden haksız yararlanma koşullarının oluşmadığı, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca açılmış Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat talepli davadır.
TPMK ve Ticaret Sicil kayıtları üzerinde yapılan incelemede, davalı yanın 14 08 2002 tarihli ve 5613 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescli edildiği anlaşılmaktadır. Davalı 2002 yılından beri … ayırt edici unvanı ile ticari hayatta faaliyetine başladığı ancak 2009 yılında marka teesilinde … esaslı unsur olarak … ibaresini tescil ettirdiği anlaşılmaktadır. … ibaresi davalının ticaret unvanında ayırt edici ek olarak bulunmamakla birlikte marka olarak başvuru tarihi şubat 2009 dur. Davalı ticari hayatta 2002 yılından beri faaliyet göstermekte ancak 2009 yılından İtibaren … ibaresi üzerinde marka tescili yaptığı anlaşılmaktadır. Davalı adına TPMK’da tescilli başka bir marka bulunmamaktadır. Davacı adına çok sayıda tescilli marka bulunmak ta iken davaya konu uyuşmazlık konusu … ibaresi ile ilgili markası … nolu tescilli markasıdır ve davacının markasından sonra tescil edilmiştir.
Marka tescilinden doğan hakların kapsamına ilişkin SMK 7/3 mad. “Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.” şeklindeki düzenleme uyarınca mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur . Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Zayıf marka, uygulandığı ürünün tanımına veya özelliklerine yakın bir işarettir. Zayıf markalar düşük ayırt ediciliklerine rağmen tescil edildiğinde hak sahibine sınırlı bir koruma verir. Bu takdirde marka sahibi, 3. kişilerin markasını ufak değişikliklerle kullanmasına katlanmak zorunda kalabilir .
Somut olayımızda; her iki markanın ortak ibaresi … kelimesidir. Davacının markası kelime markasıdır ve san renk ile … kelimesinin yanına jenerik bir isim olan … ibaresi de eklenmiştir. Büyük harflerle ve ayırt edici nitelikte yazıldığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık davalının markası 2009 yılında tescil edilmiş ve mavi renkli … ibaresinin yanında mavi kırmızı olmak üzere küçük kısa çizgiler bulunmakta ve ticaret unvanlarının ayırt edici eki olan … ifadesi de yukandan aşağıya doğru yazılmış ancak ayırt edici esaslı unsur olarak yazılmamıştır. Davaya konu markanın esaslı unsuru … ibaresidir. Her iki taraf markasında esaslı unsur “…” ibaresidir ve işitsel benzerlik bulunmaktadır. Özetle, üzerinde uyuşmazlık konusu olan ibare … ibaresidir. Her iki taraf bu ibareyi marka olarak tescil etmiştir. Her iki tarafın ticaret unvanlarında da … İbaresi yer almamaktadır. Marka tescili davacıdan önce davalı tarafından gerçekleştirmiştir.Her ne kadar marka tescili öncelikle davalı tarafından yapılmış ise de ticaret sicil kayıtlan incelendiğinde de görüleceği üzere … İbaresi üzerinde davacının TTK hükümlerine göre işletme adı olarak hak sahibi olduğu aynı şekilde faaliyet konusu ile ilgili 1618 sayılı özel Kanun hükümleri gereğince de yasal hak sahipliği bulunduğu görülmektedir. Markanın ayırt edici karakteri üzerinde gerçek hak sahibinin tescile rağmen öncelik hakkı bulunmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, somut olayda işletme adına dayalı olarak bir markanın tescili itiraz ediliyor ise, tescilli işletme adına ait sicil kaydındaki faaliyet konulan ile davalı adına tescil edilmiş bulunan … nolu … markasının tescilinin kapsadığı mal ve/veya hizmet alanının “işletme adı”nın tescilinin faaliyet konusu kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir.
Davacı şirketin 03.01.1990 tarihli sicil kayıtlan incelendiğinde tadil metni olan esas sözleşmesinin faaliyet konusunu düzenleyen 3. Maddesinde İşletme adının koruduğu alanlar ile davalının markasının koruma kapsamına giren hizmet alanlannın örtüşmediği tespit edilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere her iki tarafın bu markalan uzun yıllar (davalı 11 yıl, davacı 8 yıl) ticari hayatta kullandığı anlaşılmaktadır. Gerçekten karıştırılma ihtimaline konu iki marka uzun yıllar piyasada kullanılmış ve aralannda herhangi bir çatışma çıkmadığından her iki markanın da piyasada kullanımının mümkün hale geldiği de izahtan varestedir.
Sonuç olarak, davacının işletme adı üzerinde her ne kadar öncelik hakkı bulunuyor ise de işletme adının koruduğu alanlar ile davalının markasının tescil kapsamına alındığı 39,41 ve 43 deki hizmet sınıflarında koruma altına alınan alanlar örtüşmediğinden ve davalının … nolu … markasının tescil tarihi davalının aynı esas unsuru taşıyan …nolu … markasının tescil tarihinden daha önce tescil edildiği, tarafların uzun yıllardır markalarını nizasız ve fasılasız kullandığı gözetilerek davacının bu anlamda koruma talep edemeyeceği, dolayısı ile tecavüz şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Ttk’nın İşletme Adı İle İlgili Hükümlerine Göre İnceleme Ve Değerlendirme
Ticari hayatta kullanılan marka, alan adı, ticaret unvanı, işletme adı vb. birden fazla ayırt edici işaretler bulunmaktadır. Her ayırt edici işaretin koruduğu alanda birbirinden de farklıdır. Örneğin marka bir mal ya da hizmeti benzerlerinden ayırt etmeye yarar iken işletme adı işletmeyi tanıtmak ve işletmeyi benzerlerinden ayırt etmek amacıyla kullanılır.
Davacını unvanında … ibaresi ayırt edici unsur olarak yer almış ise de davacı bu şirketin işletme adım “…” olarak tescil ettirdiği ticaret sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. İşletme adı ile ticaret unvanı aynı olmak zorunda değildir. TTK m. 53’e göre işletme adı alıp ve kullanmak isteyen tacir işletme adını ticaret siciline tescil ve ilan etmek zorundadır. Nitekim konu ile ilgili “Ticaret Sicili Yönetmeliği” m. 46 da ve TTK m. 53’de ifade edildiği gibi kullanılan işletme adının korumadan yararlanabilmesi için tescil edilmesi gerekmektedir. Tescil edilen işletme adı TTK m. 52’de yer alan özel korumadan yararlanabilecektir. Tescil edilen işletme adı sahibine tekel hakkı vermektedir. Somut olayda davacının ticaret sicil kayıtları incelendiğinde tescil edildiği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde davacının gösterdiği 1618 Sayılı Seyahat Acentalan ve Seyahat Acentalan Birliği hükümleri de dikkate alındığında işletme adını kullandığının kabulü gerekmektedir
Davacının hak sahibi olduğu “…” işletme adının davalı tarafından ticari dürüstlüğe aykırı kullanılıp kullanılmadığının tespiti önem arz etmektedir. Davacının ticari faaliyete başladığı ve işletme adı üzerinde tekel hakkına sahip olduğu tarih 1989 yılıdır. Davalının ticari faaliyetine başladığı ve internet alan adını kullanmaya başladığı tarih 2002, davanın açıldığı tarih ise 2019 yılıdır. 2002 ile 2019 yılı arasında 17 yıl geçmiş bulunmaktadır. Davalının, aynı sektörde bulunmalarına rağmen bu kadar uzun süre davalıyı fark etmemiş olmasının davalının kullanımının ticari dürüstlüğe aykırı olmadığı şeklinde değerlendirilmiştir.. Kaldı ki, dosyada aksi yönde bilgi ve belge de bulunmamaktadır. Ayrıca işletme adının sahibi davacının işletme adının ticari dürüstlüğe aykırı olarak kullanılmasını önleme bakımından TMK m. 2 uyarınca, belli bir davranışta bulunması gerekirken, haklı görülmeyecek bir süre boyunca sessiz kalmış ise, iyi niyetli bir şekilde işletme adını haksız kullanan kişiye karşı dava açma hakkını kaybedeceği, bir diğer ifadeyle davacının “sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 11. HD, T. 21.12.2017, E. 2016/6803, K. 2017/7532 (www. Kazanci.com). Bu durumda ticari dürüstlüğe aykırı bir kullanımdan söz edilemeyecektir.
Haksız Rekabet İddiaları Yönünden İnceleme
Davaya konu işletme adının tescil edilmediği durumunda işletme adı sahibi TTK’daki yukarıda açıklanan özel korumadan yararlanamayacaktır. Bu durumda genel hüküm olan haksız rekabet hükümlerinden yararlanacaktır. TTK m. 55/l/a/4 uyarınca, iş mahsulleri ve ticari işletme, unvan, marka ve diğer adlar bakımından koruma sağlanmaktadır. Anılan hüküm iltibas yoluyla haksız rekabet korumasını düzenlemektedir ve temel unsur olan emek ilkesini güvence altına almıştır. İltibas yoluyla haksız rekabet edenler, piyasada sevilen, tutulan ve rağbet gören ürünlerin elde ettiği ünden yararlanarak emek ilkesine aykırı davranarak haksız kazanç elde etmek istemektedirler.
TTK’nın işletme adına ilişkin maddelerinde iltibas ile ilgili herhangi bir özel düzenlemeye yer verilmemiştir. Ancak iltibastan söz edebilmek için iki şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, İki mal ve /veya tanıtma işareti (marka, ticaret unvanı, işletme adı vb.) iş ürünü, faaliyet veya işin biribirinin aynı olması ya da aralarında karıştırılmaya müsait benzerlik bulunması gerekmektedir. İkincisi ise, mal, tanıtma işareti, işi ürünü, faaliyet veya işin sahibi tarafından haklı olarak kullanılmasıdır. Haklı kullanım ile kastedilen tescilli kullanım değildir. İşletme adım ilk olarak kullanan kişi sonraki tescillere karşı hak sahibidir. Özetle, başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka vb. işaretlerin aynını veya karıştırılmaya neden olacak şekilde benzerini kullanmak, iltibas yoluyla haksız rekabet olarak kabul edilir.
Somut olaya dönüldüğünde, davacı … ibaresi üzerinde ilk kullanan kişi ve hak sahibidir. Davalı yan … alan adını kullanarak davacının işletme adı ile iltibas yarattığı, aynı şekilde davalı … esaslı unsurlu markasını da aynı/aynİyet derecesinde benzer faaliyetlerde kullandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmışsa da; iltibas için tek başına işaretler arasındaki benzerliğin dışında bir diğer temel ölçüt orta seviyede, orta zekalı ve orta dikkatli bir müşterinin söz konusu ürünler arasındaki farkı anlayıp anlayamayacağı hususudur. Ürünün veya hizmetin özel bir müşteri kesimine hitap etmesi durumunda orta zekalı ve orta seviyedeki bir alıcının durumu değil, ürünün hitap ettiği özel müşteri kitlesinin dikkate alınması gerekecektir. İltibas yoluyla haksız rekabet edenler, piyasada sevilen, tutulan ve rağbet gören ürünlerin/ hizmetlerin elde ettiği ünden yararlanmayı hedeflemektedir, özetle iltibas içinin aranan en önemli unsurun başkalarının emek ve masraf yapmak suretiyle elde ettiği şöhretten yararlanmaktır. Bu meyanda davacı ve davalı şirketin müşteri kitlesi bilinçli bir kitledir çünkü taraflar günlük kullanıma açık, genel bir hizmet satmayıp, organizasyon, Turizm vb. Son derece müşterilerin dikkatli olduğu bir hizmet satmaktadırlar. Tüketiciler çoğu zaman aylar öncesinden fiyat ve hizmet karşılaştırması yapmak sureti ile bu hizmetleri satın almaktadırlar. Bu nedenle müşteri kitlesinin bilinçli bir kitle olduğu izahtan varestedir. Bununla birlikte dosyada davacının … ve/veya … esaslı unsurlu markasının sektörde bilinirliği ve tanınırlığına ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmadığından davacının emeğinden haksız yararlanma koşullarının oluşmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde, toplanan deliller, TPMK ve Ticaret Sicil Kayıtları, hükme esas alınan, denetime elverişli 30/10/2020 tarihli bilirkişi heyet raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının işletme adının tescil edildiği faaliyet konusu ile davalının markasının tescil edildiği hizmet alanlarının örtüşmediği, her iki tarafın bu markalan uzun yıllar ticari hayatlarında birbirlerinden habersiz ve çatışmasız olarak kullandığı, davacının … ibaresi üzerinde tescilli olması sebebiyle TTK’nın işletme adına ilişkin özel korumadan yararlanabileceği, işletme adı üzerinde hak sahipliğinin davalıdan önce olduğu, davalının 2002 yılından beri internet alan adını kullandığı ve 2009 yılından beri de markasını tescil ettirdiği ve tüm bu sürelerde davacının sessiz kaldığı ve bu sürelerde davacını davalıdan haberdar olmadığı da düşünüldüğünde yukarıda anılan gerekçeler doğrultusunda davalının kullanımının ticari hayatta dürüstlüğe aykırı bir kullanım olmayacağı, tarafların birbirinden habersiz olarak uzun yıllar … ibaresini marka ve işletme adı olarak piyasada kullandığı ve aralarında da herhangi bir hukuki çatışma çıkmamış olduğu dikkate alındığında her iki tarafın ticari kullanımlarının mümkün hale geldiğinin kabulü gerekeceğinden, sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
3-b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat talepleri yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
3-c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat talepleri yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davalı ve ihbar olunan vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/01/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸