Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/379 E. 2021/208 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/379
KARAR NO : 2021/208

DAVA : Tecavüzün Men’i, Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 04/12/2019
KARAR TARİHİ : 25/05/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tecavüzün men’i, ref’i, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkilinin 2012 yılından beri …, … ve … başta olmak üzere muhteli konularda araştırmalar yaptığını, yazılarını kendi blogunda yayınladığını, davalılardan …’ın yazarı olduğu “…” isimli kitabın diğer davalılar … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. tarafından basılmakta ve/veya dağıtılmakta ve/veya satışa sunulduğunu, dava konusu kitapta müvekkilinin yazı ve paylaşımlarından intihal yapıldığını, müvekkili tarafından … CBS’na suç duyurusunda bulunulduğunu, arabuluculuk sürecinin anlaşmazlıkla sonuçlandığını, davalıların gerçekleştirdikleri eylemler nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi olarak zarar gördüğünü, müvekkilinin dava dışı bir şirket ile sözleşme imzalandığını, müvekkilinin yazılarının dava konusu kitapta kullanılması nedeniyle yayına hazır kitabın da yayınlanmasının tehlikeye girdiğini belirterek, dava konusu “…” isimli kitabın yayıyım, basım, dağıtım ve satışının tedbiren durdurulmasına, tecavüzün men’ine, ref’ine, 100.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … San. Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin dava konusu kibatın yayınevi ve dağıtıcısı olduğunu, müvekkillerinin dava konusu kitabın yazılmasında hiçbir katkısı, yönlendirmesi ve kusurlu bir fiilinin olmadığını, bir intihalin ancak bilimsel eserlerde söz konusu olabileceğini, davacının internet üzerindeki yayınlarının herkes tarafından ulaşılabilir bilgilerin derlenmesi olduğunu, intihal iddialarının gerçeklerden uzak olduğunu belirterek, davanın müvekkilleri yönünden öncelikle husumetten ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının eserinin hususiyet ve yaratıcılık taşımadığını, davacının kitabında kullanılan bilgilerin daha önce basında yer aldığını, başka gazetecilerin, başka yazalar tarafından yazılmış eserlerden olduğunu, Fsek hükümleri gereği eser kapsamında olmadığını, eserin korunması hükümlerinden yararlanılamayacağını, müvekkilinin dava konusu kitapta kaynakça da yazıların çıktığı gazetelerin gösterildiğini, müvekkilinin şimdiye kadar yazmış olduğu kitaplar ile ilgili olarak intihal ile suçlanmadığını, müvekkilinin eserinin özgün bir eser olduğunu belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava 5846 sayılı Fsek hükümleri uyarınca açılmış, Tecavüzün men’i, ref’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememize sunulan 05/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafın davaya konu olan internet bloğu ve sitesinin eser niteliği taşımadığı ve davacının ürününden esinlendiği, dava konusu yazıların daha önce başkaları tarafından bilinen hususlar olmakla birlikte davalı tarafından metin içinde kaynak gösterilmeden yayınlandığı, eser olarak değerlendirilmeyen davalının iddiası karşılaştırıldığında davalı …’ın kitapta davalının internet sitesinden bazı yerler değiştirilerek alıntı yaptığı, ancak bunların intihal düzeyinde olmadığını, metinde kaynak gösterilmediği. ancak kaynakçada zikredildiği, davalının alıntı yaptığını, ancak alıntı yapılan bölümlerin hususi özellik taşımadığını, 150 cümle alıntı yapıldığını ve eserin yüzde 1,5’ine tekabül ettiğini, alınan alıntıların çoğunun birebir alıntı olmadığını, değişikliğe uğramış uğramış olduğunu,… kitabının bilimsel bir eser olmadığını, popüler bir kitap olduğundan çok hususi olmayan ve çok fazla olmamak kaydıyla kitabın sonunda kaynakça verilmesinin yeterli olacağı, davacının eser olmayan ancak alıntı yapılan internet bloğu ve sitesi sahibinin manevi haklarının davalı yayınevi tarafından ihlal edilmediği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
İtiraz üzerine bilirkişi heyetinden ek rapor tanzim edilmesi istenmiş, 03/03/2021 tarihli sunulan bilirkişi ek raporunda kök rapordaki görüş ve kanaatler tekrar edilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava, FSEK (14-17) maddeleri uyarınca davacının, daha önce çeşitli yerlerde yayınladığını iddia ettiği yazılarının davalılar tarafından “…” isimli kitapta intihal yolu ile kullanıldığı iddiası ile FSEK bağlamında mali ve manevi haklara tecavüz edildiği, bu sebeple FSEK md. 70 kapsamında Maddi ve Manevi Tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı tarafından, davalıya ait “…” isimli kitabın 12, 13, 61, 73, 104, 105, 106, 107, 108, 172, 173,174, 175, 385, 386, 387, 389, 390 sayfaları olmak üzere toplamda 18 ayrı sayfada intihal olduğu iddia edilmiş, davacı tarafından dosyaya sunulan belgelerden, davalıya ait eserde davacıdan alıntı yapıldığı, ancak alıntı yapılan blog veya sosyal medya sitelerinin eser olup olmadığı, niteliği, hususiyeti bulunup bulunmadığının tespiti ile birlikte intihal konusunun incelenmesi gerekecektir.
ESER VASFININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelend irilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir.
Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin ” hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. ( Ayiter Nuşin, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, Ankara 1981, sf. 40) Fikir ve ve Sanat Eserleri Kanunu bağlamında bir eserden bahsedebilmek için, eserin, onu yaratının fikri emeğinin ürünü olmasr, yaratıcı, orijinal ve üslupsal farklılıklar göstermesi gerekir.
Eser sayılabilmede ikinci şart olan objektif unsur gereğince ise, bîr fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir. kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. (E. Hircsh, Fikri Sınai Haklar, Ankara 1948, sf.130) Tüm bu açıklamalar çerçevesinden de görüleceği üzere, fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. ( Arslanlı H.,Fikri Hukuk Dersleri II, İst. 1954, sf.13 vd. ) Yani Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir. Fikri çalışmanın eser olarak korunabilmesi için fikir düzeyini aşmaları gerekir. Herkes tarafından ileri sürülebilecek, yeterince detaylandmlmamış, insanlığın ortak malt niteliğinde kalmış ve özgünleşmemiş fikirler eser olarak korunmazlar.( Tosun Yalçın, Sinema Eserleri ve Eser Sahibinin Hakları, İst. 2009, sf. 34)
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formadan olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Bilindiği üzere işlenme eserler işlenme eserler, mevcut bir fikir ve sanat ürününden faydalanılarak meydana getirilen, fakat tamamıyla asri eserden bağımsız olmayan, ancak işleyenin de hususiyetini taşıyan fikir ve sanat ürünleridir. (Erdil Engin, Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İşlenme Eserler, İst. 2003, sf. 20 vd. ) İşlenme eserlerde var olan bir eser başka bir formata sokulmaktadır, işlenme eser türleri FSEK m.6’da sayma yöntemi ile düzenlenmiş olup, kanundaki bu sayım tahdidi olmayıp örnek kabilindendır, FSEK m,6f.1/b.7’ye göre; “ belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi” işlenme eser sayılır. 4630 sayılı Kanunun ile FSEK’e eklenen FSEK m,1/B hükmünün d bendine göre ise; “derleme eser, özgün eser üzerindeki haklar saklı katmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eser olarak tanımlanmıştır. Ancak her derlemede özgün esere bağlı bulunması şart değildir, özgün esere bağlılık antolojilerde, fotoğraf albümlerinde, çeşitli bestecilerden seçmelerle oluşan uzun çalartarda güçlü, ansiklopedilerde zayıf, veri tabanlarında ise hiç yoktur. (Tekinalp Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 4. Bası İstanbul 2005, sf. 136) Seçme ve toplama(derleme) eserler, değişik yaratıcıların seçilmiş eserlerini belirli bir amaç için ya da belirli bir plana göre tek bir yapıt içinde bir araya getirir ve böylece yeni bir eser yaratmış olur. Bu tür işlenme eserlerde, hususiyet taşıyan yaratma, eserin dış şeklinde bir değişme değil, fikir ürünlerinin belli bir açıdan, belli bir düzen altında birbirlerine bağlanmasıdır Bir başka deyişle eserlerin seçilmesindeki kişisel zevk ve tercihleridir. Kanun koyucu, bu hükümle, münferit çalışmaların bir araya getirilmesindeki seçme ve tertibe esas teşkil eden yaratıcı faaliyete “işlenmelere” tanıdığı himayeyi bahşetmiştir. Bu nedenle seçme ve toplama (derleme) eser, bu eseri teşkil eden tek tek eserden bağımsız ve yeni bir eser olarak kabul edilir. Seçme ve toplama (derleme) eserler, bilimsel armağanlar, bilimsel dergiler, ansiklopediler, ilaç rehberleri, antolojiler, seçme fotoğraf ve tablo reprodüksiyonlarının toplandığı albümler, farklı bestecilere ait müziklerin toplandığı müzik albümleri, takvimler, musiki eseri seçme derlemeleri, yargı karalarının özetlenmesi ile yapılan içtihatlı, notlu yasa metinleri, mevzuat programları, belirli konulardaki tarifeleri bünyesinde toplayan kitaplar vs.dir. Ancak gelişigüzel, sadece şematik bağlar ve rutin bir faaliyet dahilinde bîr araya getirilen eserler işlenme eser sayılmazlar. Bu nedenle FSEK m.6/f,2/b.7’de belirtilen bir işlenme eserin varlığı için gerekli olan hususiyetin ölçüsünü geniş tutmamak gerekir.
Seçme ve toplama (derleme) eserlerde eser sahibi, seçme ve tertibi yapan şahıstır Seçme ve toplama (derleme) eser sahibinin hakkı ,seçilen ve toplanan münferit çalışmalar üzerinde değil, sadece “seçme ve toplama (derleme) eser” üzerindedir. Başka bir deyişle seçme ve tertibe ilişkin himaye, seçilen ve tertiplenen münferit eserleri kapsamaz. Bu nedenle seçme ve toplama(derleme) eserlerde iştirak halinde eser sahipliği yoktur. Zira, seçme ve toplama (derleme) eser tüm eseri teşkil eden tek tek eserlerden bağımsız bir eserdir. Seçme ve toplama (derleme) eser içinde yer alan çalışmaların sahipleri, ne kendi aralarında iştirak halinde eser sahibi durumundadırlar, ne de bunlarla seçme ve toplama eseri yaratan arasında böyle bir hukuki ilişki vardır.
Somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, FSEK bağlamında eser sahipliğinin tespiti bakımından en önemli unsurlardan birisi hiç şüphesiz sahibinin hususiyetini taşıması gerekliliğidir. Dava konusu çalışmaların, davalıya ait kitapta yer alan kısımlar ile karşılaştırılmalı tablo olarak incelenmesinde bilirkişi raporundaki benzer tespitlerde dikkate alındığında, mezkur çalışmaların internet sayfalarında yer alan hususlar olduğu, bir arşiv çalışması şeklinde araştırma ürünü veya bilimsel bir çalışma sonucu üretilmiş bilgiler olmadığı, intihal iddiasına konu cümlelerin tarihi, ekonomik, istatiksel veriler şeklinde davacının hususiyetini taşımayan bilgiler olduğu, bu bilgilerin davacının yazıları dışında da internet ortamında temin edilebileceği, hususiyet taşımayan işbu verilerin orjinal bir sunum şeklinde de hazırlanmamış olduğu gözetildiğinde genel geçer ve herkes tarafından internet ortamında ulaşılabilecek intihal iddiasına konu yazıların eser niteliğine sahip olmadığı kanaatine varılmıştır.
İntihal İddiası Bakımından Yapılan İnceleme
İntihalin sözlük anlamı “aşırmadır”. İntihal, başkasının eserini kendisine mal etmedir. İntihal için eserin aynen alınmış olması da şart olmayıp eserde bölümlerin, namelerin figürlerin, şekillerin dizilişinde değişiklikler (takdim tehir) yapılması halinde de intihal söz konusudur. Yine bir eserden alıntı yapılıp da eser sahibin adı, iktibas yapılan eserin adı, kaçıncı bası olduğu, bası tarihi de belirtilmezse, “intihal” söz konusu olur.
İntihal, bir kişinin başkasının eserini kendi eseriymiş gibi göstermesidir.
FSEK’in mimarı olarak kabul edilen Türk-Alman Hukukçusu …’in tanımı da şöyledir: “Her kim bir başkasının eserini, kendi eseri olarak gösterir veyahut bir kitabın metnini veyahut bir musiki eserin bestesinin melodisini, kelimelerin ve notaların yerlerini değiştirmek suretiyle tadil eder ve bu suretle vücuda gelen bu esere kendi ismini verirse veyahut her kim, bir kitabın veyahut bir melodinin tarzı ifadesini, orijinal aşikâr surette belli olacak derecede tahrif eder ve böyle bir esere kendi ismini verirse, bu tarz hareket cezayı mucip bir intihal telakki edilir.” demektedir.
Türk hukukunda, intihale ilişkin açık bir hüküm yoktur, buna mukabil intihalin haksız fiil olduğu kabul edilmektedir. İntihal halinde eser sahibinin manevi haklarından olan “eser sahibi olarak tanıtılma hakkı”(FSEK m.15) ihlal edilmiş olur, ancak eser sahibin mali haklarının ihlal edilip edilmediği somut olayın durumuna göre değişecektir.
Somut olay bağlamında, eser sahipliğine ilişkin yukarıda belirtildiği üzere dava konusu çalışmaların eser niteliği taşımadığına dair tespit ve değerlendirmeler karşısında bir an için davacının yazılarının eser niteliğine sahip olduğu varsayılsa bile karşılaştırılmalı olarak bilirkişi raporunda gösterilen kısımlar, davalıya ait kitabın yaklaşık yüzde 1.5’luk kısmına tekabül etmekte olup, bu kısmın çıkarılması halinde dahi kitapta esaslı bir değişiklik olmayacağı sonucuna varılmaktadır. Alıntı yapılan yerler ve konular esere esas anlamda bir nitelik katmamakta olup, FSEK md. 35’e göre bu alıntıların makul olabileceği kabul edilmektedir. Bu nedenle dava konusu davacıya ait yazıların bir eser olduğu düşünülmesi durumunda bile intihal koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, denetime elverişli bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı tarafından davaya konu edilen internet bloğu ve sitede yazılan yazıların eser niteliği taşımadığı, davalıya ait kitabın FSEK anlamında ihlale sebep olacak benzerlikte olmadığı ve intihalin söz konusu olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekildehüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 2.561,33 TL’den hesap olunan 59,30 TL karar harcının mahsubu ile kalan 2.502,33 TL bakiye karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen tecavüzün tespiti talepleri yönünden davalılar vekilleri yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davalılar vekilleri yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalılar vekilleri yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
6-Davalı … tarafından yapılan: 60,50 TL yargılama gideri ( posta gideri) davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸