Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/371
KARAR NO : 2021/207
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/11/2019
KARAR TARİHİ : 25/05/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacının, …Şirketi sahibi olarak ticari faaliyetini icra etmekte olduğunu, … markası ile ticari hayatta faaliyet gösterdiğini, sektörde bilinen bir marka olduğunu, ismi ve logosu ile özellikle kahve çeşitleri konusunda müşteri portföyü, know-how ve bilgi ve tecrübeye sahip olduğunu, müvekkili davacının Türkiye’nin her yerinde faaliyet gösterdiğini halihazırda 3 adet yurtdışı, 54 adet de yurtiçi satış noktaları bulunduğunu, “…” markası ile gıda sektöründe faaliyet gösterdiği süre zarfında, gerek yurt içi gerekse yurt dışında reklam ve tanıtım amaçlı çalışmalarının sonuçsuz kalmadığını, tecrübe ettiğinden, hali hazırda mevcut satış noktalarını arttırmak amaçlı ciddi düzeyde reklam ve tanıtım amaçlı yatırımlarda bulunmaya devam ettiğini, markaya ait ürünlerini kendine özgü bir tasarıma sahip olan logosu ve ambalajı ile sahibi olduğu şirketler nezdinde ürettiğini ve ürünlerinin satışını gerçekleştirdiğini, söz konusu ürünün genellikle kahve çeşitleri olduğundan ayırt edicilik özelliklerinin başında logosunun markasının ve ambalajının geldiğini, sektörde tanınmışlık düzeyinin yüksek olduğunu, tanınmış marka başvurusunda bulunduklarını, uluslararası alanda marka tescillerinin bulunduğunu, müvekkiline ait markanın davalı yan tarafından her açıdan birebir ayniyet derecesinde benzerinin haksız bir şekilde kullanıldığını, … nolu davaya konu markasının kendine özgü bir tasarımı olduğunu, davalının markası müvekkili davaya konu marka ile ayniyet derecesinde benzerlik bulunduğunu, … 1. Fikri Haklar Mahkemesi …D. İş sayılı dosyada bu durumun tespit edildiğini, daha sonraki süreçte davalının marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve tescil edilen marka ile müvekkili markalarının benzer olduğunu, ürünlerin ambalajında da aynı şekilde benzerlik bulunduğunu aynı şekilde kullandıkları alan adında da benzerlik bulunduğunu, -Davalının üretilen ve pazarlanan ürünü, logo marka ve ambalaj unsurları ile birlikte bir bütün olarak davacı müvekkilinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, üretilen ürünün aynı sektöre ait olduğunu, davalının markasının tescil edilmemesi gerekirken tescil edildiğini beyanla, müvekkiline ait … tescil numaralı “…” markalarının marka haklarının davalı yan tarafından, … tescil numaralı “…” isimli marka ile ihlal edildiği ve marka hakkına tecavüz, eyleminin gerçekleştiği tespit edildiğinden, söz konusu ihlalin önlenmesine ve kaldırılmasına, mevcut durumun korunması amacıyla yargılama süresince, karar kesinleşinceye kadar davalı yana ait Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … tescil numaralı “…” ibareli marka hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve Türk Patent ve Marka Kurumu siciline şerh düşülmesine, dava konusu, … tescil numaralı “…” ibareli markanın tüm emtia sınıfları bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın, 1969 yılında dedesi tarafından başlanan kuru kahve işini, 2010 yılında devraldığını ve markasını kendi isminden esinlenerek … olarak değiştirdiğini, müvekkilinin dedesinin ilk olarak kurukahve işine … olarak başladığını, işletmenin müvekkilinin babası tarafından devralınması üzerine isminin … olarak değiştirildiğini, müvekkilinin aile efradı tarafından elli yılı aşkın süredir zaten kurukahve sektöründe olduğunu, 2010 yılında işletmeyi artık müvekkilinin devralması üzerine, müvekkilin tamamen farklı ve orijinal, dikkat çeken bir marka arayışına girdiğini ve o tarihte ismini … olarak belirlediğini ve bu şekilde kullanımlarına başladığını, davacının ise … markasının 03.01.2012 tarihinde … sayılı … olarak kullanıma başladığını, müvekkilinin … marka kullanımlarının … ve yöresinde davacının … markasını yaratmasından daha önceye dayalı olduğunu, müvekkilinin 2011 yılından itibaren … markası ile, kendi karışımı olan özel tatları bir araya getiren kahve üretim ve satışına başladığını ve bu özel kaşımını başka … olmak üzere yurdun pekçok bölgesinde tanıtımını hızlandırdığını, o tarihlerde davacının …markasını kullanmaya başladığını ve bu marka ile davacı arasında ihtilaflı bir sürecin başladığını, bu süreçte markasını … çevirdiğini, … ve …markaları arasında ortalama tüketiciler için karışma ihtimalinin, iltibasın, hiçbir surette gerçekleşmeyeceğini , markaların tamamen farklı marklar olduklarını, işitsel, anlamsal ve görsel açıdan farklı olduklarını, karışma ihtimallerinin bulunmadığını, tarihsel gelişim içinde tüm kahve ürünlerinde erkek görseline ve … ya da … ibarelerine yer verildiğini, müvekkili davaya konu markası ile davacının davaya konu markasının asli unsurlarının tamamen farklı olduğunu ve bu iki markanın ortalama tüketici nezdinde de karışmayacağından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 20.11.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle”…davaya konu davacının … tescil nolu “…” ibareli markasının 29,30,35 ve 43 mal ve hizmet sınıflarında tescil edildiği, davalının davaya konu … tescil nolu ” …” ibareli markasının 29,30,35 ve 43 mal ve hizmet sınıflarında tescil edildiği, davacının TPMK’ya yaptığı tanınmış marka başvurusunun reddedildiği, her iki markanın esas unsurları farklı olmasına rağmen markaların bütünü itibariyle bıraktığı etki sebebiyle davalının markasının davacının markasını çağrıştırdığından benzer olduğu, taraf markalarının tescil edildiği mal ve hizmet sınıfları incelendiğinde tam ayniyet/benzerlik bulunduğunun tespiti, davaya konu markaların hedef tüketici kitlesi dikkate alınığında genel tüketime açık olan kahve tüketici kitlesinin bilgi düzeyi, yaşı, dikkat düzeyi, eğitim seviyesi vb. açıdan özellik arzetmediği de dikkate alındığında iltibas koşullarının oluştuğu, ortalama tüketici kitlesinin her iki marka arasında bağlantı kuracağı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış, davacıya ait … ibareli … tescil nolu markasının, davalı tarafından benzerinin kullanılmak suretiyle tecavüz edilip edilmediğinin ve tecavüzün önlenmesi, kaldırılması, davalıya ait … tescil nolu … ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplerine ilişkin davadır.
Taraflara ait tescil kayıtları TPMK’nın 17/12/2019 tarihli müzekkere cevabı ile celp edilmiş, kayıtların incelenmesinde davacıya ait … tescil numaralı markanın 21.09.2016 tarihinde , 29,30,35 ve 43. Sınıflarda davacı adına tescil edildiği, hükümsüzlüğü talep edilen davalıya ait … tescil numaralı markanın 18.06.2019 tarihinde 29,30,35 ve 43. Sınıflarda davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Her iki taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak karıştırıldığında tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimaline sebebiyet verip vermeyeceği yönünden yapılan incelemede;
SMK m.6/1 hükmü gereği, “tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa” itiraz üzerine başvuru reddedilecektir. Bu hükme aykırılığa rağmen tescil edilmiş markalar ise SMK m.25 kapsamında hükümsüzlük yaptırımına tabi olacaktır.
SMK m.6/1 hükmü anlamında markalar arasında iltibasın varlığından söz edebilmek için hem karşılaştırma konusu marka “işaretleri ” arasında hem de işaretlerin tescil edileceği “mal ve hizmetler ” arasında aynılık veya benzerliğin bulunması gereklidir.
Bu kapsamda öncelikle marka işaretleri arasında benzerlik incelenmeli, sonra ise mal ve hizmetler (ürünler) arasındaki benzerlik irdelenmelidir. Son olarak markalar arasındaki benzerlik derecesi ile ürünler arasındaki benzerlik derecesinin arasındaki ilişki dikkate alınarak, bu benzerliğin uyuşmazlık konusu ürünler açısından iltibas oluşturup oluşturmadığına bakılmalıdır. Karıştırılma tehlikesi, birbiri ile bağlantılı olan üç unsurla belirlenir. Bu unsurlar, malların ve/ veya hizmetlerin benzerliği, markaların benzerliği ve önceki markanın ayırt etme gücüdür. Bu unsurlar farklı şekillerde bir araya gelebilir. Bunlar, “aynı mal ve/veya hizmet- benzer marka”, “aynı marka-benzer mal ve/veya hizmet”, “benzer marka-benzer mal ve/veya hizmet” şeklinde ortaya çıkabilir. Malların ve/veya hizmetlerin benzerliği veya markaların benzerliği unsurlarından biri mevcut değilse, karıştırma tehlikesinden de söz edilemez. Buna karşılık bu unsurlardan birinin zayıf olması halinde, diğerinin daha kuvvetli olarak mevcut olması karıştırma tehlikesinin tespitinde belirleyicidir. Karıştırılma ihtimali (iltibas) kavramı doktrinde; “tescil edilmemiş bir işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescilli bir marka ile görsel, işitsel, anlamsal vs. sebeplerden dolayı aynı veya benzer kabul edildiği için, hitap edilen tüketici kitlesinde markalar arasında karıştırılma tehlikesinin ortaya çıkması ” olarak tanımlanmaktadır.( Tekinalp Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, sf.436)
Yargıtay ise karıştırılma ihtimali (iltibas) kavramını; “karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın iki işaret arasında herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel ve görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından “umumi intiba ” olmasa bile, halk tarafından iki marka arasında bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. ” şeklinde tanımlamıştır.
SMK m.6/1 açısından iltibastan bahsedebilmek için işaretler arasında “işitsel, görsel ve anlamsal” açıdan benzerliğin bulunması gereklidir. Buna ek olarak işaretlerin “bir bütün halinde” uyandırdığı izlenime de odaklanılmahdır14. Zira markalar, esas ve tamamlayıcı unsurların birleşmesinden oluşan bir bütün olarak ele alınır. Bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı değerlendirilirken, markada yer alan esas ve tali unsurların, birbirlerinden bağımsız olarak tek tek değil, bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. İşaretlerin benzerliği, karıştırma tehlikesinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekli diğer unsurlardan bağımsız olarak, “ilgili çevrenin” görüşüne göre belirlenmelidir. İlgili çevre orta seviyedeki alıcıları ifade eder. Orta seviyedeki alıcının dikkat ve algı düzeyi, mal veya hizmetin niteliğine ve türüne göre değişebilir. Marka özel bir alıcı çevresine hitap ediyorsa, bu alıcı çevresinin yanılma ihtimali dikkate alınmalıdır. Bunun için temsili ideal bir tip yaratılmalı ve bu tipin davranışının, ilgili çevrenin büyük çoğunluğunun fiili davranışlarına uymalıdır.
Marka hukukunda karıştırılma ihtimali üç şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, Tüketicinin almayı düşündüğü mal/hizmette yer alan İşaret, alıcının almayı düşündüğü mal/hizmeti simgeleyen işaretin alıcının belleğinde bıraktığı görsel, işitsel, şekilsel veya anlamsal izlenime o derece benzemektedir ki, alıcı başka bir işletme tarafından ona sunulan mal/hizmeti almayı düşündüğü mal/hizmet zannetmektedir.
İkinci durumda; tüketiciye mal/hizmeti sunan işletmenin kimliği konusunda yanılır. Diğer bir ifade ile malın/hizmetin tüketicide yarattığı beğeniyi ve güveni kullanmak isteyen ikinci işletme tescilli marka ile aynı olan veya onun benzeri olan işareti kullanarak karıştırmayı sağlamaktadır.
Üçüncü durum ise; bağlantı bulunduğu zannınm yaratılması tehlikesidir. Bu halde başvurusu yapılan işaretin bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, hedef kitlenin ortalaması bakımından tescilli bir marka veya başvurusu yapılmış bir işaret ile ilk bakışta ayırt edilemezse, karıştırılma ihtimali vardır. Esas olan, o mal/hizmctin ortalama dikkat sahibi tüketicinin malın/hizmetin niteliğine göre ayırabildiği “ahm süresi” içinde edindiği toplu izlenimdir. “Alım süresi” malın/hizmetin alınmasının günlük iş algılanmasında ve incelenmesinde o malın ortalama alıcısının dikkati, algılaması ve inceleme yöntem ve yeteneği esastır. Bunula birlikte markalarm kullandığı mal/hizmet grubu birbirine ne kadar yakınsa iltibas İhtimali o kadar artacaktır.
Buna göre, karıştırma ihtimali, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka İle halk tarafından ilişkilendirilmesidir. Kısaca karıştırılma İhtimalinden söz edebilmek için ortalama tüketici kitlesinin her iki marka arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu bağın kurulmasında mal ve hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmaması önemlidir.
Somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, bilirkişiler tarafından yapılan teknik inceleme sonucunda her iki tarafa ait markaların karşılaştırılmasında her iki markanın da şekil ve kelime markası olduğu, yukarıda yer verilen doktrin ve Yargıtay İçtihatları uyarınca her iki markanın bütünsel açıdan karşılaştırılmasında; davacının markasında şekil unsuru esaslı unsur iken davalının markasında kelime unsurunun esaslı unsur olduğu, davacının markasında yer alan … ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olsa bile bütünsel olarak bakıldığında şeklin bu kombinasyona ayırt edicilik kazandırdığı, her ne kadar davacının markasının esaslı unsuru şekil ve davalının markasının esaslı unsuru … ibaresi ise de davacı ile davalının markalarının görsel, işitsel, anlamsal ve genel intiba ile benzer olduğu, davacının markasında kullandığı erkek figürü farklı ise de her iki şekilde de yuvarlak daire içinde bir erkek figürünün bulunması ve yanında da faaliyete başlangıç yılına yer verilmesi, kelime ibaresinin davacının markasında olduğu gibi figürün altında yer aldığında bütünsel benzerlik bulunduğu, netice olarak her iki marka karşılaştırıldığında şekil, ibare ve genel izlenim itibariyle benzer bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacının markasının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıflan ile davalının markasının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıflan içinde ayniyet ve/veya benzerlik bulunduğu, bilirkişi raporunda ayrıntılı bir biçimde hizmet sınıflarının irdelenmesi sureti ile tespit edilmiştir. Davaya konu markaların hedef tüketici kitlesi dikkate alınığında genel tüketime açık olan kahve tüketici kitlesinin bilgi düzeyi, yaşı, dikkat düzeyi, eğitim seviyesi vb. açıdan özellik arzetmediğini de dikkate aldığımızda iltibas koşullarının oluştuğunun kabulü gerekir. Çünkü tüketicilerin genelde karşılaştırma konusu markalan yan yana koyarak aynı anda görme imkanının uzak olduğu, daha önceden gördüğü markanın zihninde kalan ve çok net olmayan hatırlanma etkisi ile hareket ettiği kabul edilmektedir. Bu açıdan davaya konu markalar arasında benzerlik bulunduğu ve mal ve hizmet sınıflarmında aynı/benzer olduğu da dikkate alındığında markaların bütünsel benzerliği, mal ve hizmet sınıflarındaki ayniyet durumu ve markanın tescil ediğildiği emtia ve hizmet grubunun genel tüketime açık olması ve bu ürünlerin alım süresi de bir arada değerlendirildiğinde iltibas veya iltibas tehlikesinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Marka Hakkına Tecavüz Açısından Yapılan İnceleme
Bir markanın TPMK marka siciline tescili zorunlu olmamakla beraber, markanın 6769 sayılı SMK çerçevesince tescil edilmesi, marka sahibine, markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılmasını önlemeyi talep etme hakkı verir (SMK m.7). Tescilli marka sahibinin tescilden doğan haklarının ihlâli, marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilir. Marka hakkına tecavüz oluşturan fiiller SMK m.29/l’de sayılmıştır. Buna göre, SMK m.7’deki ihlâl de tecavüz kapsamında değerlendirilir (SMK m.29/1/a).
Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek ve markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak da marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilir.
Hükümsüzlük koşullarının oluştuğuna ilişkin yukarıda yapılan tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında davalı kullanımlarının aynı zamanda davacının marka hakkına tecavüz de oluşturacağının kabulü gerekeceği, taraf markalarının tescil edildiği mal ve hizmet sınıfları bakımından ayniyet bulunduğu, her iki markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki sebebiyle davalının markasının davacının markasını çağrıştırdığından benzer olduğu, davaya konu markaların hedef tüketici kitlesi dikkate alınığında, ortalama tüketici kitlesinin her iki marka arasında bağlantı kuracağı ve bu nedenle iltibas koşullarının oluştuğu dikkate alındığında tecavüz koşullarının somut olay bakımından gerçekleşmiş olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, denetime elverişli bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraf markalarının tescil edildiği mal ve hizmet sınıfları bakımından ayniyet bulunduğu, her iki markanın esas unsurları farklı olmasına rağmen markaların bütünü itibariyle bıraktığı etki sebebiyle davalının markasının davacının markasını çağrıştırdığından benzer olduğu, davaya konu markaların hedef tüketici kitlesi dikkate alınığında, ortalama tüketici kitlesinin her iki marka arasında bağlantı kuracağı ve bu nedenle iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesi ile, davalıya ait …tescil numaralı “…” ibareli markanın tüm emtia sınıfları bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalıya ait … tescil numaralı markanın davacıya ait … tescil numaralı marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, bu tecavüzün önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, yukarıda açıklandığı üzere hükümsüzlük ve tecavüz şartlarının oluştuğu nazara alınarak davacının hukuki yararı bulunduğundan, hüküm özetinin masrafı davalıya ait olmak üzere Türkiyede tirajı en yüksek üç gazeteden birinde bir defaya mahsus ilamına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Dava kabulü ile, davalıya ait … tescil numaralı “…” ibareli markanın tüm emtia sınıfları bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Davalıya ait … tescil numaralı markanın davacıya ait … tescil numaralı marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, bu tecavüzün önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,
3-Hüküm özetinin masrafı davalıya ait olmak üzere Türkiyede trajı en yüksek üç gazeteden birinde bir defaya mahsus ilamına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin talepler yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkin talep yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 276,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.776,00 TL ve 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.864,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.25/05/2021
Katip …
¸
Hakim …
¸
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.