Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/338 E. 2021/432 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/338 Esas
KARAR NO : 2021/432

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/11/2019
KARAR TARİHİ : 30/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) tecavüze dayalı asıl dava ve marka hükümsüzlüğüne ilişkin birleşen davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle: müvekkili şirketin 1846 yılında Almanyada hassas mekanik ve optik parçalar üretmek üzere kurulduğunu, 50 den fazla ülkede hizmet verdiğini hizmet verdiği ülkelerde fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması için ciddi çalışmalar yürüten müvekkilinin … kelime markası ve şekil markası dahil olmak … nolu … sınıflarda tescilli şekil markası,… nolu …. sınıflarda tescilli …+şekil markası, …nolu … sınıflarda tescilli … markası, … nolu … sınıflarda tescilli … markası nın müvekkili adına TPMK nezdinde tescilli olduğunu, yapmış oldukları araştırmalarda davalı şirket tarafından satılan güneş gözlükleri üzerinde müvekkiline ait şekil markasını kullandığının tespit edildiğini, davalının … adresinde mukim bir şirket olduğunu faaliyet konusunun “optik ürünlerin toptan ticareti” olarak belirtildiğini, davalı şirkete ait ürünlerin … sitesi üzerinden dünyanın birçok yerine pazarlandığını, söz konusu internet sitesi incelendiğinde davalı şirketin … markasının sektörde öncü bir marka olduğu ve ürünlerinin Paristeki Fransız tasarımcılar tarafından tasarlandığı yönünde beyanlarının olduğunun görüldüğünü, davalıya ait internet sitesinde Türkçe İngilizce ve Fransızce dillerinde içerikler sunduğunu, internet sitesi üzerinden sergilenen ürünler incelendiğinde müvekkili şirketin tanınmış tescilli şekil markasının taşıyan gözlük modellerinin yer aldığının tespit edildiğini, davalı şirket tarafından üretilen taklit ürünlerin … sitesi üzerinden de satışa sunulduğunu, davalının satışa sunduğu ve müvekkilinin “…” logosunu ihtiva eden söz konusu ürünlerin taklit olup olmadığının incelenmesi amaçlı olarak numune satın alınarak Alman laboratuarlarında yapılan incelemede satılan ürünlerin sahte olduğunun anlaşıldığını, tüketiciler nezdinde bir güven taşıyan müvekkili markasının taklit olarak kullanılmasının markasının tanınmışlığına kalite ve güven fonksiyonuna zedeleyecek nitelikte olduğunu, davalının eylemlerinin markaya tecavüz yanında haksız rekabet de teşkil ettiğini, müvekkilinin tanınmış markasını taklit etmek suretiyle kullanan davalının kötü niyetli olduğunu, yurt dışında mukim müvekkilinin TPMK nezdinde patent vekilinin … adresinde ikamet etmesi sebebiyle mahkememizin görevli olduğunu belirtmiş, davalının fiziki adresinde ve mağazalarında bulunan ŞEKİL markasını barındıran taklit ürünlerin ve her türlü evrakın, davanın kesinleşmesine kadar toplatılarak el konulmasına, şekil markasının dava süresince davalı tarafından kullanılmasının ve satışının engellenmesine, tüm taklit ürün ile ilgili evrakın adli emanette muhafaza altına alınmasına, davalının hizmet sunduğu … ve ….com isimli internet sitesinde yer alan davacıya ait + şekil markasını içeren ürünlerin sergilendiği ve/veya satışa sunulduğu linklere erişimin geçici olarak engellenmesine tedbiren karar verilmesini, bu amaçla Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne yazı yazılmasını, davacının muhtemel tecavüzün önlenmesini talep etme hakkı kapsamında, talepleri kapsamında gerçekleştirmesi muhtemel olan mütecaviz eylemlerin önlenmesi, davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden ürünlerin veya benzerlerinin davanın kesinleşmesine kadar kullanılmasının tedbiren önlenmesine karar verilerek davalının, davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin tespitini, durdurulmasını ve önlenmesini, davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden davalı ürünlerinin üretiminin ve satışının durdurulmasını ve önlenmesini, davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden davalıya ait ürünlere el konmasını ve imhasına karar verilmesini, mahkeme karar özetinin tüm Türkiye’de yayınlanan ve en yüksek tiraja sahip ilk 3 gazeteden birinde bir kez ilanını, ilan ücretinin peşin olarak davalıdan alınmasını ve masraf ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından birleştirilen … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … kelime markası ve dilekçesinde belirttiği işaret de dahil olmak üzere birçok markanın Türk Patent ve Marka Kurumu’nda tescil sahibi olduğunu, dilekçesindeki resimli örnekleri ile patentli markalarını göstermekle, mezkur markanın müvekkiline ait önceki tarihli tescilli dilekçesinde belirttiği işaret de dahil olmak üzere şekil markası ile yoğun biçimde benzer olduğunu ve markalar arasında iltibas riski olduğunu, davalının … sayılı ve dilekçesinde belirttiği işaret ibareli markası, müvekkilinin … nolu ve 03/09/1991 tarihli şekil marka tescilini birebir şekilde içerdiğini, sadece alt kısmına “…” ibaresi farkı olduğunu, davalı markanın müvekkil marka ile aynı ve hizmetleri kapsadığını, davalının hükümsüzlüğü talep edilen markasının kötü niyet ile tescil olduğunu, müvekkilinin mesnet markası olan şekil markasını tek başına ve bire bir olarak ürünlerinde kullanmakta olduğunu, müvekkillerinin şekil markasının … nakliye tarafından üretilen ürünlerde davalının tescilli markası ile bile değil tek başına kullanıldığını tespit ettiğini, davalıya ait şirket …’nin internet sitesinden alınan görseller dilekçede gösterilerek, davalıya ait şirket … Nakliye tarafından satılan … isimli model haricinden …, …ve …modelleri üzerinde de kullanıldığını edilmiş, davalıya ait şirket … Nakliye tarafından üretilen taklit ürünler … isimli çevrimiçi alışveriş sitesi üzerinden de satışa sunulmakta olduğunu, iş bu tecavüz oluşturan fiiller durdurulmasını teminen müvekkili tarafından … 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde görülmekte olan … E. Sayılı dosya tahtında 06/11/2019 tarihinde marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet davası ikame edildiğini, işbu davanın devam ettiğini davalının söz konusu marka tescilinden farklı kullanıldığı için de marka hakkına tecavüz oluşturmakla birlikte SMK’nın 155. Maddesi kapsamına da girdiğini, bu nedenlerle dilekçesinde açıkladığı nedenlerle işbu davanın … 2. FSHHM’nin … E. Sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini, davalının markasının müvekkiline ait tescilli şekil markası ile yoğun benzerlik içermesi, markalar arasında iltibas riski bulunması, karşıt markanın kullanılması halinde, markasının tanınmışlığıdan faydalanma gayesi olduğu ve dahi markanın ayırt edici karakterine zarar verme ihtimali olduğu ve son olarak müvekkiline ait tanınmış markadan haberdar olarak kötü niyet ile tescil edilmiş olduğu gerekçeleri ile SMK’nın 6. Maddesinin 4 ve 9. Bentleri ile 25. Maddesinin 1. Fıkrası uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleştirilen … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/06/2020 tarih ..Esas ve …Karar sayılı Gerekçeli Kararı ile Mahkememiz işbu dosyası ile hukuki ve fiili irtibat bulunması sebebiyle birleştirilmesine karar verilerek Mahkememiz işbu esası üzerinden devam etmesine karar verilmiş olup, birleştirme kararı sonrası dosya içerisine alınarak yargılamaya devam olunmuştur.
Dosyaya sunulan deliller kapsamında TMPK’dan gerekli tescil ve marka bilgileri celp edilmiş … adına …, …, …, … sayılarla tescilli markalara ilişkin belgelerin dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
Dosya incelenmek üzere marka vekili …, bilişim uzmanı …ve optik uzmanı …’dan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup alınan heyet raporda özetle; Tespite konu karşı tarafın ilgili “…” internet sitesinde davacıya ait ürünlerin kullanıldığı beyan edilen dosyaya sunulan ürün linklerin ekran görüntüleri karşılaştırma yapıldığı, davacı … tarafından … numaralı şekil markasının başvurusu 23.06.1990 tarihinde gerçekleştirilmiş olduğu, anılan marka … ve …. sınıfta yer alan mal emtialarında “Optik aletler ve bunların parçaları; gözlükler, büyüteçti gözlükler, koruyucu gözlükler, büyüteçler; renkliler ve sentetik mamül olanlar da dahil olmak üzere, gözlük camları, gözlük çerçeveleri; dürbünler, batarya dürbünleri ve nişan alma dürbünleri; oftalmolojik ve optometrik, enstrümanlar ve cihazlar ile bunların parçaları” Bakımından 03.09.1990 tarihinde tescil edildiğini, markanın 08.02.2010 tarihinde yenilenerek, koruma süresi 10 yıl uzamış bulunduğunu, markanın halihazırda güncel koruma kapsamında olduğunu, …numaralı … kelime + şekil markasının başvurusu,15.12.2000 tarihinde gerçekleştirildiğini, anılan marka, … sınıflarda yer aldığını, mal ve hizmet sınıfları bakımından 10.10.2002 tarihinde tescil edildiğini, markanın 04.08.2010 tarihinde yenilenerek, koruma süresi 10 yıl uzamış bulunduğunu, markanın halihazırda güncel koruma kapsamında olduğunu, … tarafından … numaralı kelime markasının başvurusu 07.10.1988 tarihinde gerçekleştirildiğini, anılan markanın 09. ve 10. sınıfta yer aldığını, mal emtiaları bakımından 15.12.1988 tarihinde tescil edildiğini, markanın tescili 13.08.2008 ve 21.06.2018 tarihlerinde yenilenerek koruma süresi 10’ar yıl uzatıldığını, markanın halihazırda güncel koruma kapsamında olduğunu, davacı … tarafından … numaralı kelime markasının başvurusu 16.05.1991 tarihinde gerçekleştirildiğini, mal emtiaları bakımından 12.07.1991 tarihinde tescil edildiğini markanın tescili 20.5.2011 tarihinde yenilenerek, koruma süresi 10 yıl uzamış bulunduğunu, markanın güncel olarak koruma kapsamında olduğunu, açıklanan nedenlerle davacı tarafından tespiti için dosyaya sunmuş olduğu bahsi geçen karşı tarafın ilgili internet web sitesinin “…” Alan Adı (Domain) URL adresinde açık ve faaliyette olduğu ve yine “….com” internet sitesine ait linklerin de açık ve faaliyette olduğu, davacı tarafından tespiti için dosyaya sunmuş olduğu … markalı ürün üzerinde bahsi + ŞEKİL logosunun bulunduğunun tespit edildiğini, ürünün üzerindeki .. markalı ürün olduğu algısı oluşturduğunu, …, … uzantılı linkler ile satışa sunulduğu tespit edilen ürünler üzerinde ve dosya kapsamına sunulan ürün numuneler üzerinde tespit edildiği üzere gözlük ürünlerin camları üzerinde davacı …adına tescilli … numaralı + şekil markasının yer aldığı, anılan marka tescilinin “Optik aletler ve bunların parçalan; gözlükler, büyüteçti gözlükler, koruyucu gözlükler, büyüteçler; renkliler ve sentetik mamül olanlar da dahil olmak üzere, gözlük camlan, gözlük çerçeveleri” kapsadığı ve markanın 08.02.2010 tarihinde yenilenerek halihazırda güncel koruma kapsamında olduğu, davacı … adına tescilli … numaralı +şekil markasının tescil kapsamında kaldığı ve 6769 Sayılı SMK’ nın 29. Maddesi kapsamında marka hakkı ihlali yaratır ve davacı iş ürünleri ile iltibas yaratır nitelikte olmakla haksız rekabete sebebiyet verebileceği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Davalılar vekilince asıl davaya sunulan 23/12/2019 tarihli cevap dilekçesi ve bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin kendine ait tescilli markasını kullandığını, müvekkilinin T.C. Türk Patent Ve Marka Kurumuna 30.09.2017 tarihinde başvurduğunu ve 10 yıl süre ile 14.02.2018 tarihinde markasını tescil ettirdiğini, müvekkilinin anılan ibareyi tescilli kullandığını, T.C. Türk Patent ve Marka kurumu’nun ilanen ve kamuya açık şekilde yapıldığını, müvekkilinin markası olan …’ e süresi içinde herhangi bir itirazda bulunulmadığını, davacı tarafın süresi içinde müvekkilinin markasına itiraz ettiğine dair bir evrak sunmadığı gibi süresi yönünden daha önceden açılmış bir dava numarası veya karar da sunmadığını, savunmaları alınmadan ve gerekli incelemeler yapılmadan bilirkişi raporu alındığını, savunmaları dinlemeden hazırlanmış olan bilirkişi raporunu kabul etmelerinin imkansız olduğunu, bilirkişilerin yeniden incelenme yapabilmesi için örnek mahiyetinde bir gözlüğü muhabere yoluyla sunacaklarını, bu gözlüğün de bilirkişilerce incelenmesini talep ettiklerini, iş bu inceleme sonunda davacı tarafın iddialarının asılsız olduğu anlaşılacağı gibi çıplak gözle de bu iddiaların gerçeğe aykırı olduğunun anlaşılacağını, ayrıca müvekkilinin kullanmakta olduğu markasına ilişkin görselleri de sunacaklarını, açıklanan nedenlerle kanuna uygun bir şekilde başvurusu yapılan ve tescili yapılan kendi markasını kullanan müvekkili hakkında yapılan bütün tedbir taleplerinin reddini, iş bu haksız yere açılan davanın reddini, yargılama giderleri harç ve avukatlık vekalet ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesini, sayın yargılama yapmaya karar verilecek ise tedbir taleplerini incelemeden önce bilirkişilerce savunmaları alınmadan hazırlanan rapora itibar edilmeden yeniden rapor alınmasını, bu rapor esnasında mahkememize sunmuş oldukları gözlüklerinde incelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince asıl davaya sunulan cevaba cevap dilekçesi ve bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; müvekkilnin işbu davayı usul ve yasaya uygun süre içinde açtığını, dolayısıyla hükümsüzlük taleplerinin hak düşürücü süre sebebiyle reddi söz konusu olamayacağını, davaya konu … sayılı ve … ibareli markanın kullanıp kullanılmasının huzurdaki dava ile ilgisi bulunmadığını, davalının marka başvurusuna itiraz edilmemesinin işbu dava bakımından bir önemi olmadığını, davalının kullanımlarının tescilli markaları kapsamında ve hukuka uygun olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, asıl dava kapsamında da belirttikleri üzere davalının müvekkilinin tescilli markasını bire bir şekilde taklit ettiğini, davalının hem fiili kullanımının hem de markasının tescil edildiği halinin görsellerini sunduklarını, ihtiyati tedbir kararının davalının ticari faaliyetine telafisi imkansız zarar vermesinin mümkün olmadığını, davalının söz konusu kullanım davalı adına tescilli +ŞEKİL markası altında olsaydı dahi, SMK m. 155 hükmü uyarınca, bu kullanım da hukuka uygun sayılmasının mümkün olmayacağını, daha önceki dilekçelerinde de belirtildiği üzere bu durum karşısında SMK ve TTK’de belirtilen ihtiyati tedbir kararı için gerekli şartlar oluştuğunu, 6769 s. SMK’nin 159 marka hakkına tecavüz sebebiyle ihtiyati tedbir talepleriyle ilgili hükmün açık olduğunu, Mahkememizin ara kararında … sitesinin tümden kapatılmasına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, davalıların mahkememizin kararını kendi aleyhlerinde usulüne uygun şekilde icra etmedikleri gibi bir de buradan doğabilecek herhangi bir farazi zarardan müvekkilini sorumlu tutmak istediklerini, bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde ise; davalının fiillerinin müvekkilinin marka hakkını ihlal ettiği ve haksız rekabet oluşturduğu Mahkeme tarafından görevlendirilen bilirkişilerin hazırladığı rapor ile de sabit olduğunu, davalı şirketin davacı müvekkilinin tescilli “+şekil” markasını bire bir olarak içeren güneş gözlüklerini üretip satması yoluyla marka hakkına tecavüz eden ve haksız rekabet teşkil eden fiil ve işlemlerinin ciddi zararlara sebep olduğu, öncelikle tüketicinin yanılmasına veya göz sağlığının etkilenmesine yol açabilecek nitelikte olduğu ve bu zararın gün geçtikçe arttığı açık olduğundan davalı şirket tarafından davacı müvekkiline tescilli markasını taşıyan ürünlerin bire bir aynısının üretiminin ve üretilen taklit ürünlerinin satışlarının acilen durdurulması ve muhtemel mütecaviz eylemlerin önlenmesi gerektiğini 09.01.2020 tarihinde görülecek duruşmada ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile dava vekalet ücreti ve masraflarının davalı yana yükletilmesine karar vermesini talep etmiştir.
Davalı vekili birleşen davaya ilişkin sunmuş olduğu cevap dilekçelerinde aşamalardaki beyanlarını tekrarlamış, müvekkilinin tescilli markasını kullandığını, yapmış oldukları başvuruya süresi içisinde itiraz sunulmadığını, kullanımların tescilli markaya dayandığını, hukuka uygun olarak tescil edilen markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde telafisi olmayan zararların oluşacağını belirmiş, davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili birleşen davaya ilişkin cevaba cevaplarında aşamalardaki beyanlarını tekrarlamış SK 155 gereği tescil savunmasının dinlenilmeyeceğini belirtmiş açmış oldukları davalarının kabulünü talep etmiştir.
Davalının tanık dinletme talebinin davaların niteliği alınan bilirkişi raporu ve sunulan deliller dikkate alındığında esasa etkili olmayacağına kanaat getirilmekle reddine karar verilmiştir.
Dava markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti durdurulması önlenmesi ortadan kaldırılması talepli asıl dava ve marka hükümsüzlüğüne dayalı birleşen davaya ilişkindir.
Davacı markasının tanınmış marka olduğu iddiasında bulunmuş olup öncelikle bu hususun ele alınması gerekmektedir.
Asıl davadaki Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabet iddiaları yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Yine 6769 sayılı SMK’nın “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. Maddesine göre “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” hükümlerine amirdir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; Rapordaki değerlendirmelerde “davacı tarafından tespiti için dosyaya sunmuş olduğu bahsi geçen karşı tarafın ilgili internet web sitesinin “…” Alan Adı (Domain) URL adresinde açık ve faaliyette olduğu ve yine “…” internet sitesine ait linklerin de açık ve faaliyette olduğu, davacı tarafından tespiti için dosyaya sunmuş olduğu … markalı ürün üzerinde bahsi + ŞEKİL logosunun bulunduğunun tespit edildiğini, ürünün üzerindeki camın … markalı ürün olduğu algısı oluşturduğunu, http://… ve …, … uzantılı linkler ile satışa sunulduğu tespit edilen ürünler üzerinde ve dosya kapsamına sunulan ürün numuneler üzerinde tespit edildiği üzere gözlük ürünlerin camları üzerinde davacı Cari … adına tescilli … numaralı + şekil markasının yer aldığı, anılan marka tescilinin “Optik aletler ve bunların parçalan; gözlükler, büyüteçti gözlükler, koruyucu gözlükler, büyüteçler; renkliler ve sentetik mamül olanlar da dahil olmak üzere, gözlük camlan, gözlük çerçeveleri” kapsadığı ve markanın 08.02.2010 tarihinde yenilenerek halihazırda güncel koruma kapsamında olduğu, davacı Cari … adına tescilli …numaralı +şekil markasının tescil kapsamında kaldığı” tespit ve değerlendirmelerinde bulunulduğu anlaşılmış olmakla davacının tescilli şekil markasını birebir barındıran kullanımların izahı yapılan 6769 Sayılı SMK’ nın 29. maddesi kapsamında markaya tecavüz teşkil ettiği ve TTK 54 ve 55/1-4 kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdiği sonucuna ulaşılmış, SMK 155 maddesi dikkate alındığında davalının tescilli marka kullanımına ilişkin savunmalarına itibar olunmaksızın markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Bu noktada davacının tanınmış marka iddiası yönünden ayrıca bir inceleme yapılmamış ise de raproda da belirtildiği üzere davacının uluslararası oftalmik lens üretici olduğu, sektörel bilinirliğinin bulunduğu sonucuna ulaşılmış, davalının marka tesciline davacıya ait şekil markasını eklemek suretiyle bu bilinirlikten faydalanmaya çalıştığına kanaat getirilmiştir.
Birleşen davadaki Hükümsüzlük iddiası yönünden;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Karıştırılma ihtimali yönünden;
SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır. İki işaret arasındaki benzerlik, telaffuzdan, biçim ve anlam benzerliğinden, genel görünümden ve çağrışımdan doğabilir.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir. Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
Mal ve hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmadığı yönünden; karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi ile markaların benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcuttur. Buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. (Sevilay Uzunallı, Markanın Korunmasının Kapsamı ve Tazminat Talebi, Ankara 2012, s.83 vd.). Mal ve hizmetlerin aynılığı veya benzerliği değerlendirilirken yalnızca tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış mal ve hizmetler dikkate alınmalıdır; listede yer almayan, ancak fiilen kullanıldığı veya kullanılma niyeti olduğu belirtilen mal ve hizmetler değerlendirmede dikkate alınmayacaktır (Uzunallı, s.90).
Mal ve hizmetlerin aynılığı ile kast edilen durum açıktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isimle teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçeye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar da aynı olarak kabul edilecektir.
Nice sınıflandırması ve Türk Patent tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin ‘benzer’ olarak değerlendirilmesi de mümkündür ve aynı husus öğreti de kabul edilmektedir (Yasaman Hamdi, Marka Hukuku, Cilt II sh.779). Nitekim Yargıtay’da kararlarında bu yönde değerlendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır (Yargıtay kararları için bkz; Uzunallı, s.41 vd; Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul 2012, s. 253 vd.).
Somut olaya dönüldüğünde;
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Uyuşmazlığın yapılan tespit ve kullanım durumu, marka tescil belgeleri dikkate alındığında hukuki değerlendirme gerektirdiği ayrıca bir inceleme yapılmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı marka benzerlik olgusunun mahkememizce değerlendirilebilecek nitelikte olduğu, kötü niyet değerlendirmesinin mahkemeye ait olduğu anlaşılmakla usul ekonomisi gözetilerek tekrardan bilirkişi incelemesi yapılmaksızın asıl dosyaya sunulan bilirkişi raporu da gözetilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Birleşen dosya davalısına ait davaya konu “…” ibareli … sınıfta … no ile tescilli markasının, davacıya ait ŞEKİL den ibaret .. sınıflarda … no ile tescilli markasını birebir aynı şekilde içerdiği izaha ve incelemeye muhtaç değildir.
Sonuç olarak; Raporda da tespit olunduğu üzere davalının davacıya ait şekil markasını piyasaya sunmuş olduğu … ibareli markayla birlikte birebir kullandığı, ayırt ediciliği bulunan davacı markasının davalı markası ile karşılaştırıldığında görsel açıdan BİREBİR BENZER olduğu, markaların aynı mal ve hizmet sınıflarında tescilli oldukları ve tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdikleri dikkate alındığında davalıya ait ürünlerde davacı tarafından üretilen gözlük camlarının optik malzemenin kullanıldığı intibası uyandırdığı, “çağrıştırma” ve “bağlantı kurma” suretiyle tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açar nitelikte olduğu, şekil markasına eklenen kelime unsurlarının bu iltibası ortadan kaldırmayacağı anlaşılmakla görsel benzerlik yanında mal ve hizmetler yönünden de benzer olan davalı markası yönünden iltibasa dayalı hükümsüzlük şartlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır.
Kötü niyetli tescil iddiasının değerlendirmesi:
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuş, nihayet SMK 6/9 maddesinde kötü niyetli tescil bir tescil engeli olarak yasal mevzuattaki yerini almıştır. Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. Sayılı kararı ile tescilde kötü niyetliliği markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de sonradan vermiş olduğu kararlarda bu hususu dikkate almıştır.
Bir markanın kötüniyetle tescil ettirildiğinden söz edebilmek için, o markanın tescil ettirilmesinin altında başkasına ait olduğunu bildiği bir markayı haksız olarak sahiplenme, başkasına ait markanın tanınmışlığından ve itibarından haksız olarak yararlanma, başkasının markasının piyasaya girmesini engelleme, tescil ettirilen markayı gelecekte gerçek hak sahibine markadan doğan hakları kullanmakla tehdit ederek satma amacı gibi dürüstlük kuralı (MK m d. 2) ile bağdaşmayan kanıtlanabilir niyetlerin yatması gerekir.
Yine bu konuda Yargıtay HGK 2013/1831 E., 2015/1198 K sayılı 15.04.2015 tarihli emsal kararlarında, “…556 sayılı KHK’nın 35/l.maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nın amacına uygundur. Çünkü, KHK’nîn 35/1. Ve 42/l-(a) maddelerindeki düzenlemelerde, esasen MK’nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kütü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 42.maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nun 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nın ruhuna da uygundur. … marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli tescil olarak kabul edilmektedir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).
Somut olaya dönüldüğünde;
Birleşen dosya davalısının kendisiyle aynı sektörde faaliyet gösteren davacıya ait bilinirliği yüksek şekil markasını, basiretli tacir ilkesi gereği tüketiciler nezdinde iltibasa sebebiyet vereceğini bilmesine rağmen birbir aynı şekilde tescil ettirmek suretiyle davacı markasından haksız yararlanmaya çalıştığı, izahı yapılan mevzuat ve yargı uygulamalarımız gereği marka tescilinde kötü niyetli olduğunun kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmış kötü niyetli tescile dayalı hükümsüzlük şartlarının da oluştuğuna kanaat getirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içerikleri izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; asıl dava yönünden; davalının davacıya ait bilinirliği yüksek tescilli şekil markasını içeren kullanımlarının tüketiciler nezdinde davalı tarafından piyasaya sunulan ürünlerde davalı tarafından üretilen optik / cam kullanıldığı taraflar arasında bağ bağlantı olduğunu intibasını uyandırdığı, SMK 155 maddesi kapsamında tescilli marka savunmasının dinlenilemeyeceği anlaşılmakla davalının eylemlerinin markaya tecavüz haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış buna dayalı taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiş, birleşen hükümsüzlük davası yönünden ayrıca bir incelemeye yapılmasına gerek duyulmamış, davacı markasını birebir içeren marka tescilinin davacı markası ile iltibasa sebebiyet verdiği ayrıca davalının davacı markasını bildiği ya da bilmesi gerektiği halde birbir aynı şekli içeren marka tescilinde kötü niyetli olduğu sonucuna ulaşılmış iltibas ve kötü niyetli tescile dayalı hükümsüzlük talebinin -marka tescilinde kötü niyetli hareket edilmiş olması sebebiyle tüm sınıflar yönünden- kabulüne karar vermek gerekmiş asıl ve birleşen davaların kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünden; Davanın KABULÜ ile; davalının davacıya ait tescilli şekil markasını (… no ile tescilli) içeren kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, ORTADAN KALDIRILMASINA,
-Bu kapsamda davaya konu şekil markasını içeren ürünlerin üretim ve satışının durdurulmasına, davalıya ait internet sitelerinde ve e ticaret sitelerinde yer alan (… sitesi) ve bahse konu şekil markasını içeren ürünlerin kaldırılması yönünde davalıya 1 aylık kesin süre verilmesine, bir aylık kesin süre içerisinde bahse konu kullanımları kaldırılmadığı takdirde davalıya ait http://… isimli siteye erişimin engellenmesine, internet üzerinden yapılan satışlar yönünden ilgili yer sağlayıcıları bahse konu ürünlerin kaldırılması yönünde müzekkere yazılmasına, davalı uhdesinde olmak kaydıyla bahse konu şekil markasını içeren ürünlere el konularak yediemine tevdine, karar kesinleştiğinde masrafları davalılara ait olmak üzere imhasına, infazda 04/12/2019 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmasına, hüküm eki sayılmasına,
-Hükmün karar kesinleştiğinde masrafları davalılara ait olmak üzere tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde bir defaya mahsus ilanına,
-Verilen tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar aynen devamına,
Asıl dava yönünden;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcının peşin yatırılan 44,40TL nin mahsubu ile bakiye kalan 14,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
-Davacı tarafından yapılan: 2.360,00 TL bilirkişi + posta gideri ile 95,20 TL harç (peşin+vekalet+başvuru) olmak üzere toplam 2.455,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
-Davalının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya ödenmesine,
2-Birleşen dava yönünden; Davanın KABULÜ ile; TPMK nezdinde (… no ile) davalı adına tescilli “… + şekil” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkinine,
Birleşen dava yönünde;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcının peşin yatırılan 54,40TL nin mahsubu ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
-Davacı tarafından yapılan:116,60 TL harç (peşin+vekalet+başvuru) giderinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen hükümsüzlük talebi yönünden hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/12/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸