Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/308 E. 2020/398 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/308
KARAR NO : 2020/398

DAVA : Fikir ve Sanat Eserinden Kaynaklanan Eser Sahipliğinin ve Hak İhlalinin Tespiti
DAVA TARİHİ : 11/10/2019
KARAR TARİHİ : 19/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir ve Sanat Eserinden Kaynaklanan Eser Sahipliğinin ve Hak İhlalinin Tespiti davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …’ın Türkiye’de önde gelen yapımcılardan biri olduğunu, müvekkilinin tüm hakları kendisine ait bir TV program yaratmış olduğunu ancak davalılar ile pazarlık yaptığı aşamada davalılarca izinsiz alınmış ve kullanılmış olup halen kullanılmaya devam ettiğini, müvekkilinin … 8. Noterliği … tarih … yevmiye numaralı tasdikle … isimli yarışma formatının tescilini yaptırmış ve her türlü hakkını almış olduğunu, müvekkilinin 2018 yılından itibaren tüm kanallar ile program ile ilgili görüşmelerini yapmaya başlamış ve devam etmekte olduğunu, … ile yapılan görüşmelerde formatın tamamen müvekkillerine ait olduğu ve kendilerinin müvekkilinin fikrini çalmak sureti ile iş bu programı yapamayacaklarının belirtildiğini, programı çok beğendiklerini ancak bütçeleri olmadığı için hayata geçiremeyeceklerini belirttiklerini ancak müvekkiline hakkını ödemeden ve masraf yapmadan programı hayata geçirdiklerini tabiri caizse müvekkillinin formatını çalmış olduklarını, müvekkilinin izin ve onayı olmadan ve bedelini ödemeden … de yayınlanmaya başlandığını, davalılardan …’in de müvekkilinin formatına sponsor olacaklarını kabul ettiklerini sonrasında diğer davalı tarafa sponsor olmak suretiyle müvekkilinin formatını izinsiz kullandıklarını, müvekkilinin yapmış olduğu program ile ilgili davalılar ile pazarlık yapma aşamasında iken … isimli bir programın tanıtımlarının yayınlanmaya başlandığını, programın konusu ve yarışmanın aşamaları tam olarak müvekkilinin tescili ile aynı olduğunu, tanıtımlarda … ürünlerinden biri olan … Sponsorluğunda programın yapılacağının ilan edildiğini, programın yapımcısı ile diğer davalı …’nın prodüksiyon olduklarını, bu sebeplerle davalılardan …’ye … 33. Noterliğince … yevmiye numaralı … tarihli ihtarname gönderilmiş olduğunu sonuç olarak müvekkiline ait ürün tescilli bir format olduğundan bu formatın haksız kullanımının bir an önce yayınının durdurulmasını, ilgili programın kaldırılmasını ve tekrarlarının yapılmasının engellenmesini, bu güne kadar oluşmuş zararlara ilişkin dava, şikayet ve her türlü tazminat hakkı saklı kalmak kaydı ile mahkemenin ivedilikle tedbiren yayının durdurulması kararı verilmesini, ‘…’ isimli programın formatının müvekiline ait olduğunun ve davalıların yaptığı hak ihlallerinin tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin Türkiye’nin en büyük televizyon medya kuruluşları olan; …, …, … ve uluslararası büyük bir medya kuruluşu olan …’nin Türkiye’de kurulu kanalı … kanalı da dahil olmak üzere bir çok medya kuruluşu için program yapımcısı olarak çalışmış olduğunu, söz konusu davanın öncelikle dava şartı yokluğu sebebiyle reddinin gerektiğini, TTK madde 5/A hükmü gereği davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğunu ayrıca davacının kendisine ait olduğunu belirttiği “…” isimli formatın 5846 sayılı kanun uyarınca eser niteliğinde olmadığını bu nedenle huzurdaki davanın mahkemenin görev alanına girmediğini, davacı tarafın tedbir talebinin hukuki bir menfaatinin olmadığını ve ne kadar zarar göreceğinin açıklanmamış ve ispatlanmamış olduğunu aksi durumda tedbir kararı verilerek davaya konu … isimli programın yayınının durdurulmasının müvekkili açısından telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağını bu nedenle de tedbir talep eden tarafın teminat yatırması gerektiğini, davaya konu edilen … isimli programın format dahil her türlü hakkının müvekkili şirkete ait olduğunu, müvekkilinin söz konusu formatı … yevmiye numarası ile … 15. Noterliğinde kendi adına tasdik ettirmiş olduğunu, davaya konu temizlik programının müvekkili tarafından yapılan ilk temizlik tarzında program olmadığını öncesinde “…” isimli bir programın daha yayınlandığını, müvekkilinin davaya konu program veya format ile ilgili davacı taraf ile asla görüşmemiş ve hiçbir pazarlık içinde yer almamış olduğunu, müvekkili şirket ile …’de yayınlanmak üzere … isimli program için 18/08/2019 tarihinde … Şti ile program yapım sözleşmesinin imzalanmış olduğunu, müvekkilinin formatının gerek orjinalliği gerekse almış olduğu başarılı reytingler neticesinde yurt dışına açılmak üzere olduğunu, şayet yurt dışında veya yurt içinde müvekkilinin programının aynısı olması durumunda formatın yurt dışı pazarlamasının mümkün olamayacağını, müvekkilinin formatının detaylı ve ince bir işlenmişlikle kendine has özgün bir format olarak fark yaratmakta ve Fsek anlamında eser vasfına haiz olduğunu, davacının formatının ise özgün tarafı olmayan toplumumuzdaki örf ve adetin yazıya dökülmüş hali olan genel ve anonim formatta olduğunu açıklanan tüm sebeplerle haksız ve ispat edilmeyen dayanaktan yoksun yayın durdurma istemli tedbir talebinin reddini, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddini ve yine davanın mahkemenin görevsiz olması nedeniyle reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının tedbiren yayın yasağı konulması talebinin ihtiyati tedbirin şartlarını taşımadığını söz konusu davanın konusunun davacının yapım formatının ve davalıların hak ihlalinin tespitine ilişkin olduğunu, davacının esas talep sonucuyla ilgisi olmayan şekilde ihtiyati tedbir talebinde bulunmasının mümkün olmadığını ayrıca ihtiyati tedbirin şartlarından biri olarak gecikme sebebiyle hakkın elde edilmesinin ciddi şekilde zorlaşması yada imkansız hale gelmesi veyahut ciddi bir zararın doğması tehlikesinin bulunduğu bir durumun mevcut olmadığını, davacının davasının bir tespit davası niteliğinde olduğunu, davacının iddiasının dayanağı olan program formatının davacının eseri olarak kabul edilemeyeceğini, bir fikir ürününün eser sayılabilmesi için Fsek’te öngörülen eser türlerinden birine girmesi, sahibinin hususiyetini taşıması ve fikrin bir çabanın ürünü olması gerektiğini, dava konusu yarışma formatının bu özellikleri taşımadığını, yarışma formatının eser olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin yapımın yayıncısı konumunda olduğunu, ilgili yapımın müvekkili şirket için bir iç yapım olmadığını, yapımın yapımcısı diğer davalı … ‘nın müstakil bir yapım şirketi hüviyetinde olduğunu ve müvekkili şirket arasında hiçbir organik bağı olmadığını, davacının müvekkili şirketten haksız ve uygunsuz bir şekilde menfaat etme niyetinde olduğunu açıklanan tüm sebeplerle davacının ihtiyati tedbir talebinin ve hukuki yarar bulunmayan davanın dava şartı yokluğundan usulden, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin altı kıtada altmıştan fazla lokasyona sahip sektörün dev haline gelen dünyaca ünlü … şirketinin Türkiye temsilcisi olduğunu, müvekkilinin davacının hiçbir hakkını ihlal eden eylemde bulunmadığını, davacı tarafından format olduğu iddia edilen programın yayınına ve yapımına ilişkin herhangi bir faaliyet alanı içerisinde olmadığını, dolayısıyla televizyon programlarına sponsor olan pek çok şirket gibi müvekkili şirketin de bu programların başka formatların Fsek kapsamındaki haklarını ihlal edip etmediğini araştırma yükümlülüğü bulunmadığını, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında ilgili programa ilişkin imzalanmış olan herhangi bir sponsorluk sözleşmesinin bulunmadığını, davacının kötüniyetli olarak uyuşmazlığı müvekkiline yönelttiğini, kabul anlamına gelmemekle beraber ilgili formatın eser olarak değerlendirileceği konusunun hukuki bir konu olduğunu ve benzer konularda bir formatın olup olmadığının müvekkili tarafından bilinmesi ve anlaşılabilmesinin mümkün olmadığını, davacının “…” isimli program formatının Fsek çerçevesinde korunmayacağının izahtan vareste olduğunu, davacının proje taslağının televizyon programı formatı niteliği taşımadığını, fikirden öteye gitmediğini, özgünlük ve yaratıcı nitelik unsurlarını içermediğini ve Fsek kapsamındaki sayılı eser kategorilerinden birine dahil olmadığını, hal böyle iken Fsek kapsamındaki bir korumadan yararlanıp yararlanmayacağı şüpheli olan bir program taslağına istinaden davacının işbu davayı ikame etmesi ve müvekkiline davayı yöneltmesi ile tedbir talep etmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin sponsor olduğu … isimli program formatının davacıya ait … isimli proje taslağının içeriklerinin birbirinden oldukça farklı olduğunu, benzer tekniğin kullanılmış olması programın taklit olduğu anlamına gelmediğini, yayın ve yapımına ilişkin herhangi bir faaliyet alanı içerisinde olmayan müvekkilinin uyuşmazlığın tarafı olarak gösterilmesinin hukuki mesnetten yoksun olduğunu açıklanan tüm sebeplerle işbu davanın öncelikle usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, davacıya ait program formatının Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser olarak korunamayacağı, dava konusu olayda haksız rekabet teşkil eden bir eylemin de mevcut olmadığı, tespitlerinde bulundukları anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından … tarafından hazırlanan hukuki mütalaa dosyaya sunulmuş olup mütalada özetle; davaya konu formatın eser olduğunun kabulünün gerektiği, FSEK den kaynaklı hakları davacının kullanabileceği, mahkeme aksi kanaatte ise haksız rekabete ilişkin hükümler doğrultusunda korumdan faydalanacağı, esinlenme serbestisini aşar şekilde benzerlik bulunduğu, davacının formatının davalılarca “…” isimli yarışma programında kullanıldığı yönünden değerlendirmelerde bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış Fikir ve Sanat Eserinden Kaynaklanan davaya konu formatın Eser Sahipliğinin ve Hak İhlalinin Tespiti talebine ilişkindir.
Eser vasfı yönünden değerlendirme;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Doktrin, birden fazla bölümden oluşan programlar için, formatı, her bir bölümün ne şekilde yapılacağını ve cereyan edeceğini, sunucunun konumu ve tutumunu, stüdyo içi ve dışı izleyici konumları ile programa katılma biçimlerini, stüdyo tasarımı ve kamera hareketlerini, anahtar ifadeler-sloganlar ile müzikleri gibi programın tüm karakteristik özelliklerini içeren ve sahibinin hususiyetini taşıyan çerçeve plan ya da taslak olarak tanımlamaktadır.
Televizyon program formatlarının hukuki niteliği ise doktrinde tartışmalıdır. Birinci görüşe göre; program formatları fikri üründür, ancak soyut özelliği nedeniyle bir sinema eserinin senaryosu olarak kabul edilemezler, ayrıca mahiyeti itibariyle iş yapma yöntemlerini andırdığı için herhangi bir dil ifade edilen eser olarak FSEK m.2 kapsamında da değerlendirilemezler. Bu nedenle yasal bir düzenlemeyle FSEK m.2’ye program formatları da ayrı olarak dahil edilmelidir. Halihazırda, bu ürünler şartları varsa marka hukuku veya FSEK m.83 uyarınca haksız rekabet hükümlerine göre korunabilir. İkinci görüşe göre ise; program formatları iletişim aracı dil olduğu için FSEK m.2 anlamında ilim ve edebiyat eseridir.
Ülkemizin de taraf olduğu Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması (TRIPS) md.9/2’de de belirtildiği üzere, telif hakları fikirleri değil, onların ifade ediliş şekillerini korumaktadır, bu noktada, formata ilişkin fikrin ifade edilmesinde, hususiyet önem arz etmekte, dolayısıyla formatı oluşturan düşüncenin farklı ya da sıradan olması değil, formattaki düşüncenin ne şekilde ifade edildiği belirleyici olmaktadır. Format yazarı, program formatını detaycı bir anlatımla ele almalı, yarışmanın genel kuralları, oyuncuların muhtemel stratejileri, şovun akışı, yarışmanın hangi bölümlerden oluştuğu, temsillerin sırası ve tipleri, sahne dekoru, müzik, sunucunun dış görünüşü ve programı sunma stili-davranışları, sunucunun önceden belirlenen slogan şeklindeki kelimeleri söyleyiş anları, stüdyodaki konukların ve televizyon izleyicilerinin programa katılımı, rolleri gibi tüm detaylar, yaratıcısının hususiyeti ile belirtilmelidir. Belirtmek gerekir ki, format unsurlarında hususiyet ön plana çıksa bile formatın hususiyeti tüm unsurların bir bütün halinde izleyicide uyandırdığı duyguda belirginleşecektir.
Yargıtay ise program formatlarını eser olarak kabul etmekte fakat hangi eser grubuna dahil olacağı konusunda net bir belirleme yapmamıştır. Nitekim Yargıtay da bir kararında; “…5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4630 sayılı yasa ile değişik 5 nci maddesine göre “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” denilmek suretiyle, görüntülü eserlerden hangi tür programların eser sayılacağı hususuna da açıklık getirilmiş olup, bu tür programlar normatif ve tahdidi olarak sınırlandırılmamıştır. Buna göre, program yayın formatlarının da anılan yasa kapsamında eser sayılması ve korunmasının gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim Dairemizce verilen … ve … sayılı ilamlarda da program formatları, anılan yasa kapsamında değerlendirilmiştir…” Televizyon program formatları belirli hususiyeti taşımaları halinde FSEK m.2 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eserleri sayılmalıdırlar. Televizyon yayınları ise; eser olma şartlarını haiz olması halinde, FSEK’te öngörülen eser kategorilerinden hangisine giriyorsa ona ilişkin hükümler dahilinde korunur. Örneğin televizyonda yapılan yarışma programları, şartları varsa ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilecektir.
Ancak her halükarda dava konusu tv programının eser olarak kabulü halinde FSEK korumasından faydalanabilmesi için “hususiyet” taşıması gerekir. Bir eserde “hususiyet” kendisini anlatımda yani üslupta gösterir, eser sahibinin eserdeki mührü bireysel anlatımdır. Her eser türünün kendisine özgü özelliği sebebiyle tüm eser gruplarına uygun hususiyet ölçütü vermek zordur. Ancak her halükarda hususiyet, sıradan olmamayı, belli bir düzeye sahip olmayı da barındırmalıdır.
Davaya konu yarışma formatının eser niteliğinin değerlendirilmesi;
Formatın amacı yapılması düşünülen bir televizyon programının ne şekilde hazırlanacağını, programın sunucusunun ne şekilde hareket edeceğini, eğer yarışma programı ise ne tür sorular sorulacağını, yarışmacıların nerede oturacağını, hangi yarışmacının nasıl başarılı veya başarısız sayılacağını, hangi sloganların ve müziklerin kullanılacağını, stüdyoda nasıl bir atmosfer yaratılacağını, televizyon izleyicilerinin nasıl aktif olarak katılabileceğini belirlemektir. Bu belirleme sadece programın ana hatlarını çiziyor ve temel kurallarını belirliyorsa bir format ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir ( Uğur Çolak, Televizyon Programı Formatlarının Korunması, FMR Dergisi Cilt 4, s.13-14 ).
Format öncelikle bir üründür ve düşünülüp oluşturulduğundan düşünsel bir çaba gerektirmektedir.
Program formatları genellikle yazılı metin olarak tespit edilmekte ve ispat kolaylığı açısından noterlere onaylattırılmaktadır. Bu tip metinlerde genellikle soyut olarak, televizyon programının ana hatları belirtilmekte, programın nasıl sunulacağı, yarışma kurallarının ne olduğu, sahne tasarımı gibi unsurlar yer almaktadır. Bu tip metinlerde yer alan program planı son derece soyuttur. Çok genel ifadalerle programın nasıl yapılacağı anlatılmaktadır. Dolayısıyla bu tip program plan yada taslakları üst düzeyde düşünsel çabanın ürünü olsalar ve fiziki olarak tespit edilseler de “soyut birer düşünce” olmaktan kurtulamazlar ( Uğur Çolak, Televizyon Programı Formatlarının Korunması, FMR Dergisi Cilt 4, s.26 ).
Somut olaya dönüldüğünde; davacının davaya konu “…” adlı yapım formatını … tarih ve … yevmiye numarasıyla … 8. Noterliği kanalıyla tescil ettirdiği, davalı yapımcı cevap dilekçesinde sunduğu ve tarafınca yapılan yapım formatı … yevmiye nolu noter tasdiğinin tarih verisinin net okunamamakla birlikte 17/07/2019 tarihli olabileceği ve bu haliyle davacıdan sonraki bir tarihte tescilin gerçekleştirilmiş olabileceği, davalı yapımcı tarafından daha önce yayımlandığı iddia olunan “…” adlı yapım kapsamında, cevap dilekçesinde sunulmuş davalı yayıncı ile etkileşim örneklerinde tarih olarak 13 Haziran görülmekle birlikte yıl verisine rastlanmadığı ve eylem akışlarından yılın 2019 olarak değerlendirildiği ve bu şekilde davalılardan yapımcı-yayıncı etkileşimin 13/06/2019 tarihine dayandırıldığı gerek dosya kapsamında sunulan deliller gerekse bilirkişi raporu ile tespit olunmuştur.
Yine davacının program formatı, dosyaya ibraz edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde değerlendirilmiş, benzer olduğu iddia olunan formatlar da raporda karşılaştırmaları yapılmak suretiyle irdelenmiştir.
Davacı “…” isimli program formatını …tarih ve … yevmiye numarasıyla … 8. Noterliği kanalıyla tescil ettirdiğini belirterek, formatın ana unsurlarını dava dosyasına sunmuştur.
Formata göre; “…” isimli program içeriğinde her hafta temizlik konusunda iddialı ve en iyi temizliği kendisinin yaptığını iddia eden kadın ve/veya erkek yarışmacılardan oluşan yarışmacılar her gün belirli bir sürede (2-3 saat) bir evi temizleyerek, temizlenen ev yarışmacının kendi evi yada diğer yarışmacının evi olabiliyor. Temizlik ile ilgili çeşitli püf noktaları veriliyor, temizlenen ev saat 5’teki çay saatine hazırlanmak zorunda. Her yarışmacı saat tam 5’te yarışmacının evine gelir. Kek ve börek gibi hediyelerle gelirler. Temizlik bittikten sonra diğer yarışmacılar temizlik kusurları ile ilgili yorumlarda bulunuyorlar. Ev teftişi bittikten sonra çay servisi ve sohbet başlıyor. Ev sahibi eleştirilere cevap verir. Gün sonunda her misafir evin temizliği ile ilgili puan verir. Tüm bir hafta bu süreç yarışmacıların farklı evlerinde devam eder. Her gün yarışmacılar puanlanır. Her gün yarışmacılar misafirliğe gittikleri eve çeyrek altın götürür ve kutuya atılır. Cuma günü yapılan oylamada haftanın en temizi seçilir ve tüm bir haftanın puanları toplanır. Haftanın En Temizi kutuya atılan (5 tam) bütün altınları alarak ödüllendirilir. Yayın Günü: Hafta içi her gün, Süre: 75 dk, Türü: Reality.
Genel olarak televizyonun görsel, işitsel duyularla algılanabilen temel yapısında, anlatılma istenen konunun başka bir deyişle amaç unsurunun televizyon izleyicisine ulaştırılabilmesinde program belli çatısal unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Bu unsurlar, stüdyoda programı izleyen seyirciler, programın sunucusu, programın konukları, uzman konuk, müzik, dekordur. Bunun yanında programın içeriğini eğlendirici ve sürükleyici kılmak için çoğu zaman bu unsurlara ek olarak sokak röportajları ve konu ile ilgili skeçler, kısa parodiler de yer almaktadır. Dolayısıyla bu tür programların diğer benzer programlardan daha farklı olması, serbest bir biçimlendirmeye sahip olması, bu programa genelin üstünde bir özelliğin katılması imkanı oldukça dardır.
Davaya konu program formatında “bilinenden farklı olan” “genelin üstüne eklemeler içeren”, farklı bireysel uslüp ve yaratıcı ifade şekli yaratan bir unsur söz konusu değildir. Zira raporda da tespit olunduğu üzere bu tür programlar bir çok kişi tarafından yapılmakta ve genellikle aynı özellikleri taşımakta ve harc-ı alem nitelik arz etmektedirler. Ayrıca davacının sunduğu format dosyasının programın yapımı için gerekli teknik detayları taşımadığı (sahne tasarımı, ışık tasarımı, kamera açıları ve çekim tekniği v.s.) program ana fikrini oluşturmaktan öteye geçememektedir. Davaya konu program formatının kağıda dökülerek yazılı bir metin haline getirilmesi onun somutlaştığı anlamına gelmez, bu durumda dahi içeriği hala belirsizdir, zira her yapımcı, yönetmen, hatta sunucu bu formata göre farklı içerikler katabilecektir.
Davaya konu program formatı FSEK m.5’teki hükmün kapsamına girmediği gibi FSEK m.2/1 çerçevesinde de ilim ve edebiyat eseri sayılmaz. Zira FSEK m.5’te sinema eserleri, “her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir” şeklinde belirtilmiş olup dava konusu televizyon program formatının “hareketli görüntüler dizisi” unsurunu havi olmadığı açıktır.
Yine davaya konu program formatı FSEK m.2/1 çerçevesinde senaryo olarak da kabul edilemez. Zira senaryo, bir filmin ve programın çevrilmesine temel olan metindir. Senaryo, bir filmin veya programın neyi konu aldığını, filmde varsa karakterinin kimler olduğunu, bunlar arasında-geçen diyalogları içeren bir anlamda çekilecek olan filmin iskeletini oluşturan yapıdır ve filmin veya programın çıkış noktalarından biridir. Davaya konu program formatında programın konuklarının, sunucusunun, izleyicilerin, karakterlerin ne yapacağı, diyaloglarının ve konuşmalarının nasıl ve ne şekilde olacağı, programda gelişecek olaylar, müzikler, bütün ayrıntıları ile belirtilmemiş, her bir bölüm için bu içerikler tek tek tespit edilmek yerine genel olarak tüm bölümler için geçerli olarak bir çerçeve çizilmiştir. Davaya konu program formatının senaryo vasfında olmadığı bir çerçeve talimatlar dizisi olduğu tüm değerlendirmeler çerçevesinde davaya konu programın FSEK m.2/1 anlamında ilim ve edebiyat eseri de olamadığı kanaatine varılmıştır.
Sunulan hukuki mütalaa yönünden; … Üni Hukuk Fakültesi öğretim üyesi sayın Prof Dr …tarafından sunulan mütalaanın hukuki mütalaa olmasına rağmen formatlara ilişkin soyut değerlendirmeler üzerinden teknik inceleme ve karşılaştırmada bulunmaksızın – kaldı ki düzenleyen kişinin hukukçu olduğu dikkate alındığında bahse konu karşılaştırmayı yapamayacağı izahtan vareste olmakla- eser vasfının bulunduğunun kabul edildiği, mütalaanın 9. Sayfasında esinlenmeden bahsedilmiş olmasına rağmen hususiyet arz eden hangi kısımların esinlenildiğinin belirtilmediği, sözleşme öncesi sorumluluk olgusunun mevcut yargılamanın konusu olmadığı gibi mütaladaki haksız rekabet değerlendirmeleri yönünden davacının herhangi bir talebi olmaksızın taleple bağlılık gereği haksız rekabet olgusunun ele alınmayacağı, bir an için değerlendirilmesinin gerektiği kabul olunsa dahi alanında uzman bilirkişilerce yapılan tespitler dikkate alındığında haksız rekabet şartlarının da oluşmadığı, sonuç olarak hukukçu bilirkişi tarafından soyut değerlendirme içeren mütalaanın raporla çelişki olarak kabul olunmayacağı anlaşılmakla giderilmesi gerekli bir çelişki bulunmadığından sunulan rapora itibar edilmiştir.
Sonuç olarak davaya konu program formatının genel olarak televizyonculuk sektöründe notere tespit ettirildiği tarihten de çok önce benzer içerikte yapılan programlardan olduğu, hususiyet içermediği gibi FSEK kapsamındaki eser türleri kapsamında kalmadığı, sunuluş biçimi, akışı, içeriği benzer formattaki programlar gibi – karşılaştırmaları raporda ayrıntılı olarak yapılmış olmakla – hususiyet taşımayan alelade programlardan olup FSEK kapsamında eser vasfını haiz olmadığı, haksız rekabet yönünden talep olmamakla bir an için değerlendirilmesi gerektiği kabul olunsa dahi rapordaki tespitler dikkate alındığında haksız rekabetin kabulünü gerektirir bir husus bulunmadığı anlaşılmakla davacının eser sahipliği iddiasına dayalı sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş, davalıların her birinin ayrı ayrı hasım sıfatlarının bulunduğu (yayıncı- … yönünden, yapımcı- …, yönünden, formattan istifade eden – … yönünden) dikkate alınarak her biri yönünden ayrı vekalet takdir olunmak suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 10,00 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen talepler yönünden 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara ayrı ayrı ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/11/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır