Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/304 E. 2022/163 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/304 Esas
KARAR NO : 2022/163

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 08/10/2019
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkillerinden …, … ve …’ün söz yazarı ve bestekar …’nın sırasıyla eşi ve kızları olduğunu, müvekkillerinin her birinin …’nın hayatını kaybettiği 16.11.2000 tarihi itibarıyle yasal mirasçıları olduğunu, müvekkillerinden … Ltd.Şti.’nin ise …’ya ait musiki eserlerin mali haklarının kullanım haklarını devralan yapımcı şirket olduğunu, davalı …’in video paylaşım sitesi olan youtube ile birlikte katıldığı tüm televizyon programları ile sahne pertormanslarında, yasal temsilciler olan müvekkilterden hiçbir şekilde izin almaksızın, …’nın eserlerini seslendirdiğini, …’nın toplum içindeki ün, saygınlık ve tanınmışlığını kullanarak …’nın değerli eserleri üzerinden kendini tanıttığını, kamuoyu önünde her mecrada yazılı ve görsel olarak kendi ismiyle … ismini yan yana getirerek zoraki bir benzerlik ve çağrışım yaratarak …’nın tonlum içindeki itibarını sarsan, kendi itibarını ise yükselten bir durum yarattığını, davalının tüm televizyon kanalları başta Youtube olmak üzere sosyal paylaşım siteleri ve sahne performanslarında yaşamında müteveffa …’ya ait ve halihazırda tüm mali ve manevi haklarını kullanma yetkisinin davacı müvekkillerde olan eserleri çalması ve söylemesinin FSEK’in münhasıran eser sahiplerine ilgili hakları verdiği “umuma aârz salahiyeti” başlıklı 14. Maddesini, “adın belirtilmesi salahiyeti” başlıklı 15. Maddesini, “eserde değişiklik yapma hakkı” başlıklı 16. Maddesini, “hakların kullanılması” üst başlıklı 18. Maddesini, “işleme hakkı” başlıklı 21. Maddesini, “yayma hakkı” başlıklı 23. Maddesini, “temsil hakkı” başlıklı 24. Maddesini açıkça ihlal ettiğinden madde 68 ve madde 69 uyarınca işbu davaya konu tecavüzün ivedilikle ref’i ve men’i gerektiğini heyan ederek davalı …’e ait “… ” isimli Youtube kanalı başta olmak üzere tüm sosyal paylaşım site ve uygulamalarından yukarıda anılan tüm maddelerin ihlali suretiyledavalının davacı müvekkillerinin … eserlerine ilişkin kullanma yetkisi bulunan mali ve manevi haklarına tecavüz ettiğinin tespit edilmesini, davalının yer alması muhtemel radyo-televizyon kanalları ile sahne performanslarında ve sosyal medya uygulamalarında yapacağı video paylaşımlarında …’ya ait eserleri seslendirmekten tedbiren men edilmesini, davalının işbu dava sonunda verilecek nihai karar itibariyle yer alması muhtemel radyo-televizyon kanalları ile sahne performanslarında ve sosyal medya uygulamalarında yapacağı video paylaşımlarında …’ya ait ve halihazırda davacı müvekkillerinin münhasıran hak sahibi olduğu eserleri seslendirmekten ve çalmaktan tamamen men edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmakla dilekçeler teatisi tamamlanmıştır.
Dosyaya sunulan deliller ve belgeler incelenmiş olup Mahkememiz 24/09/2020 tarihli duruşmasında “…Davacı vekili tarafından yazılı beyanlar sunulduğunda, dosyanın Mahkememizce resen seçilecek bir FSEK uzmanı, müzik sektör bilirkişisi, bir bilişim uzmanı bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davacı tarafça sunulan eser hak sahipliğine dayalı deliller irdelenerek davacının mirasçı ve mali hak sahibi yapımcı sıfatları gözetilmek suretiyle, davalı tarafça seslendirildiği iddia olunan eserlere davacıların FSEK kapsamında hangi haklarını ihlal ettiği, ihlale ilişkin sitelerin erişim bilgileri de eklenmek suretiyle rapor tanziminin istenilmesine…” karar verilmiş ve alınan 28/01/2021 tarihli Bilirkişi Heyeti Raporunda özetle; Davaya konu eserlerin FSEK 3 anlamında musiki eserleri oldukları, …’nın FSEK 11’deki karine çerçevesinde bu müzik eserlerinin eser sahiplerinden olduğu, davalının …’nın eser sahibi olduğu musiki eserlerini okuyup söylemesi başka bir deyişle icrası dosyada eser sahibinden alınan herhangi bir izne de rastlanmadığından Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak kaydıyla eser sahibinin mali haklarından FSEK 24’te düzenlenen temsil hakkının ihlali sayılabileceği, Temsil hakkına aykırılık halinde eser sahibi, FSEK. M.68, 69 ve 70’e göre; tecavüzün meni, tecavüzün refi ve tazminat davaları açabileceği gibi 71. maddeye göre ceza davası da açabileceğinin kabul edilmekte olduğu, bir sanatçının görüntüsünün, sadece sanatçının eser sahibi olup aynı zamanda icra ettiği eserleri icra ediş tarzının onun şöhretinden yaralanmak amacıyla taklit edilme niyetinin söz konusu olması halinde vaki kullanım Türk Medeni Kanunu’nun 23 vd hükümleri gereğince kişilik hakkının ihlali sayılabileceği, somut olayda da davalının …’ya görüntü itibariyle kendisini benzetmeye çalıştığı özellikle …’nın gençliğindeki kısa saçlı ve kirli sakallı görüntüsünü yansıtmaya çabaladığı sadece … eserlerini …’nın eserleri icra ediş tarzına yaklaştırmak çabasıyla söylediği ve böylece şöhretinden yararlanmaya çalıştığı kanaatinin hasıl olduğu görüş ve kanaatlerini belirtmiştir.
Davacı vekilince sunulan Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda, FSEK’in 11. Maddesine atıf yapılarak …’nın hak sahibi olduğu izah edilmişse de de bu beyanla birlikte hak sahipliğinin mahkeme tarafından re’sen dikkate alınması ve araştırılması gerektiğinin de vurgulandığını, bu nedenle …’nın aramızdan ayrılmasından önce mali ve manevi hak sahibi olduğu ve somut olayda Davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak yasal mirasçı müvekkiller …, …, … ile mali hakların sahibi …’ten hiçbir izin alınmaksızın kullanılan eserlerin hak sahipliklerini dava dilekçelerinde detaylı olarak izah ettiklerini, bilirkişi raporunun davalarını destekleyici nitelikte olduğunu, somut olayın konusu olarak … gibi halka mal olmuş ve yediden yetmişe herkesin gönlünde yer etmiş olan değerli bir sanatçı olduğunu, bu durum göz önüne alındığında, somut olaydaki salt ticari kar sağlama ve şöhret kazanma amaçlarıyla işlenmiş bulunan fiiller ve kullanımlar, telafisi imkansız zararlar oluşturduğunu, müvekkillerinin yıllardır yaşatmaya ve büyük bir hassasiyet ile korumaya çalıştıkları, tüm toplumun hafızasında yer etmiş “…”nın sesi, duruşu ve tarzı, haksız ve kötü niyetli olarak davalı tarafından kullanıldığını, duruşma mevcut takvim gününden çok uzak bir zamana tekabül edeceği ve bu yüzden daha fazla zarara sebebiyet vermemek adına Mahkeme’nin ara kararla ihtiyati tedbir uygulamasını, davanın kabulünü, dava giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce dosyada resen ek rapor alınmasına karar verilmiş olmakla Bilirkişi Heyetince sunulan 16/10/2021 tarihli ek raporda özetle; Davaya konu eserlerin FSEK 3 anlamında musiki eserleri oldukları, …’nın FSEK 11’deki karine çerçevesinde bu müzik eserlerinin eser sahiplerinden olduğu, davalının …’nın eser sahibi olduğu musiki eserlerini okuyup söylemesi başka bir deyişle icrası dosyada eser sahibinden alınan herhangi bir izne de rastlanmadığından
Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak kaydıyla eser sahibinin mali haklarından FSEK 24’te düzenlenen temsil hakkının ihlali sayılabileceği, Temsil hakkına aykırılık halinde eser sahibi, FSEK. m.68,69 ve 70’e göre; tecavüzün meni, tecavüzün refi ve tazminat davaları açabileceği gibi 71. maddeye göre ceza davası da açabileceğinin kabul edilmekte olduğu, Bir sanatçının görüntüsünün, sadece sanatçının eser sahibi olup aynı zamanda icra ettiği eserleri icra ediş tarzının onun şöhretinden yaralanmak amacıyla taklit edilme niyetinin söz konusu olması halinde vaki kullanım Türk Medeni Kanunu’nun 23 vd hükümleri gereğince kişilik hakkının ihlali sayılabileceği, Somut olayda da davalının …’ya görüntü itibariyle kendisini benzetmeye çalıştığı özellikle …’nın gençliğindeki kısa saçlı ve kirli sakallı görüntüsünü yansıtmaya çabaladığı, sadece … eserlerini …’nın eserleri icra ediş tarzına yaklaştırmak çabasıyla söylediği ve böylece …’nın şöhretinden yararlanmaya çalıştığı kanaatinin hasıl olduğu görüş ve kanaatlerini belirtmiştir.
Mahkememiz 10/02/2022 tarihli duruşmasında davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talepleri değerlendirilmiş “… Davacının tedbir talebinin takdiri 20.000,00 TL teminatla kabulü ile, Davalı …’in ”… ” isimli youtube kanalı başta olmak üzere tüm sosyal paylaşım siteleri ve uygulamalarında radyo ve televizyon kanalları ile sahne performanslarında sanatçı …’nın eserlerini seslendirmekten vs. Suretle icra etmekten ve bu icraları paylaşmaktan men edilmesine, bu paylaşımların önlenmesine, ilgili paylaşımları kaldırabilmesi için davalıya 1 HAFTALIK KESİN SÜRE verilmesine, kaldırmadığı takdirde ilgili linklere mümkün olmaması halinde ise ilgili siteye erişimin engellenmesine, infazda 28/01/2021 ve 16/10/2021 tarihli bilirkişi raporları ile …’nın hak sahipliğine ilişkin meslek birliği belgelerinin dikkate alınmasına…” karar verilmiş olup teminatın süresinde yatırılması ile tedbir uygulanmıştır.
Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi taleplerine ilişkindir.
Eser vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer.
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman,, şiir, bir şarkının güftesi , skeç , tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de, ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde; raporda da tespit olunduğu üzere davaya konu eserlerin FSEK 3 anlamında musiki eserleri oldukları, esasen bu noktada taraflar arasında çekişme bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Eser sahipliğinin ve hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ve “hak sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”. FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır”.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukarıdaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Dava konusu
…’nın FSEK 11’deki karine çerçevesinde bu müzik eserlerinin eser
sahiplerinden olduğu, davacıların mirasçılık ve sözleşemeye dayalı olarak eserler üzerinde hak sahibi oldukları noktasında bir çekişme bulunmamaktadır.
Eser Sahipliğine Tecavüz İddiasının Değerlendirmesi;
Madde 68- (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/21 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. Madde 69 – Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vaki olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.” hükümlerine amirdir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahibinin hakları manevi ve mali haklar olarak iki ana başlığa ayrılmaktadır. Buna göre; manevi haklar, manevi haklar eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik olmayan, eser sahibi ile eser arasındaki duygusal ilişkinin sonucu olarak ortaya çıkan hak ve yetkileridir. Umuma arz, eserin halka yayınlanıp yayınlanmayacağına, yayınlanma tarihine ve yayınlanma şekline yalnızca eser sahibi karar verebilir. Adın belirtilmesi, eser sahibi eserinin yayınlanması durumunda kendisinin eser sahibi olarak tanıtılmasını talep etme yetkisine sahiptir.
Eserde değişiklik yapılmasını men etme, eser sahibinin izni olmadıkça eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları, eserin tek ve özgün olması halinde, eser sahibi daha önceden vermiş olduğu eserini; kendisine ait tüm dönemleri kapsayan bir sergide veya çalışmada kullanmak amacıyla iade edilmek üzere geri isteme hakkına sahiptir. Bu hak daha çok resim, heykel gibi eserler için öngörülmüştür.
Mali Haklar, mali haklar ise eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik hak ve yetkileridir. Bunlar: İşleme hakkı, eseri işlemek suretiyle eserden faydalanma hakkı sadece eser sahibine aittir. Çoğaltma hakkı, eser sahipleri eserin aslını veya kopyalarını herhangi bir yöntemle doğrudan veya dolaylı olarak, tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, eser sahibi, eserin aslını veya çoğaltmış olduğu nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkına sahiptir.
Temsil hakkı, eser sahibi, eserini doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim iletilmesine yarayan teçhizatlarla okuyabilir, çalabilir, oynayabilir ve icra edebilir.
İşaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı, eser sahibi, eserinin orijinalini veya çoğaltmış olduğu kopyalarını radyo-televizyon, internet, uydu ve kablo gibi yayın yapan kuruluşlar aracılığıyla umuma iletme hakkına sahiptir.
Bu hakları kullanma yetkisi doğrudan ve yalnızca eser sahibine aittir. Eser sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Eser sahibinin mali haklarından biri de yukarıda yer aldığı gibi eserin umuma iletilmesi hakkıdır. Bu hak gerek uluslararası sözleşme hükümleri ve gerekse Türk Hukukunda 5846 sayılı FSEK’te yer verilen bir mali haktır.
Konuya ilişkin olarak Bern Sözleşmesi’nin 11.maddesi (ikinci tekrar) 1-i maddesinde; umuma arz yetkisi edebiyat eserleri açısından eserin her türlü araç ve yöntemlerle anlatımı dâhil topluma sunulması denilmek suretiyle umuma arz yetkisi belirtilmiştir. Aynı şekilde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Sözleşmesi’nin 8. Maddesinde “Bern Sözleşmesi’nin 11 (1) (ii), 11 Mükerrer (1) (i) ve (ii), 11 ikinci mükerrer (1) (ii) ve 14 (1) (ii) ve 14 mükerrer (1) maddeleri, hükümleri haleldar edilmeksizin, edebiyat ve sanat eserleri sahipleri, eserlerinin telli ya da telsiz ortamda, toplum üyelerinin kendileri tarafından seçilen bir yer ve zamanda bu eserlerden kişisel olarak yararlanacak biçimde topluma iletilmesine izin verme hususunda münhasıran hak sahibidir” denilmiştir. AB Hukukunda da umuma iletime ilişkin … sayılı Direktifte; “Üye devletler eser sahiplerinin tel üzerinden veya telsiz vasıtalarla eserlerini yayımlama, böyle bir yolla kamunun tercih ettikleri bir zamanda ve bir yerden erişilebilmeyi mümkün kılmayı içeren her türlü haberleşmeyi yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını temin eder.” hükmüne yer verilmiştir. Yine Bilgi Toplumunda Telif Hakları ve Bağlantılı Hakların Bazı Yanlarının Uyumlaştırılmasına İlişkin 2001/29/AT sayılı Direktifin 2. maddesinde “Üye devletler kısmen veya tamamen her türlü yöntem ve şekilde kalıcı veya geçici reprodüksiyonları hakkında, eser sahipleri ve onların eserlerinin kablolu veya karasal olarak iletilip iletilmeyeceğinin düzenlenmesini, doğrudan veya dolaylı yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını korur.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Eser sahibinin mali haklarının korunması suretiyle eser sahibinin ekonomik yararlarının ihlal edilmesi veya ihlal tehlikesine maruz kalmasının önüne geçilmiş olmaktadır. Mali haklardan yararlanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. FSEK, m. 20. Maddesinde; mali haklar bakımından eserin alenileşmiş olup olmamasına göre bir ayrım yapmakta, ancak alenileşmiş eserler bakımından yararlanma hakkının bulunduğunu ifade etmektedir. Zira alenileşmemiş eser, henüz sahibinin giz alanından çıkmış değildir. Eser sahibinin mali hakları dolayısıyla, üçüncü kişiler eser sahibinin izni olmadan eserden ekonomik gelir elde edemezler.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller ve bilirkişi raporları izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davaya konu eserlerin FSEK 3 anlamında musiki eserleri oldukları, muris sanatçı …’nın FSEK 11’deki karine çerçevesinde bu müzik eserlerinin eser
sahiplerinden olduğu, davacıların eserler üzerinde mali hak sahipliğinin bulunduğu, davalının …’nın eser sahibi olduğu musiki eserlerini okuyup söylemesi başka bir deyişle icrası dosyada eser sahibinden alınan herhangi bir izne de rastlanmadığı, davalının izinsiz kullanımlarının eser sahibinin mali haklarından FSEK 24’te düzenlenen temsil hakkını ve umuma iletim hakkını ihlal ettiği anlaşılmakla davacıların sübut bulan davalarının kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere üzere,
1-Davanın KABULÜ ile,
Davalı … (T.C. Kimlik No: …)’in ”… ” isimli youtube kanalı başta olmak üzere tüm sosyal paylaşım siteleri ve uygulamalarında radyo ve televizyon kanalları ile sahne performanslarında sanatçı …’nın eserlerini seslendirmekten ibaret eyleminin davacıların eser hak sahipliğine tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, …’ya ait eserlerin davalı tarafça ”… ” isimli youtube kanalı başta olmak üzere tüm sosyal paylaşım siteleri ve uygulamalarında radyo ve televizyon kanalları ile sahne performanslarında vs. Suretle icra etmekten ve bu icraları paylaşmaktan men edilmesine, bu paylaşımların önlenmesine, infazda 28/01/2021 ve 16/10/2021 tarihli bilirkişi raporları ile …’nın hak sahipliğine ilişkin meslek birliği belgelerinin dikkate alınmasına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 36,30 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan: 3.294,25 TL bilirkişi + posta gideri ve 95,20 TL harç (vekalet+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 3.389,45 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.06/10/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸