Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/236 E. 2021/402 K. 19.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/236 Esas
KARAR NO : 2021/402

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/07/2019
KARAR TARİHİ : 19/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle: müvekkili ile davalı arasında 06.12.2012 tarihinde ”Mimarlık ve Mühendislik Proje Hizmeti” alınmasına yönelik hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin toplam bedelinin 106.000,00 TL + KDV olduğunu, bu işe ilişkin olarak müvekkil şirketin 6.360,00 TL kesin teminat yatırdığını, işin süresinin ise işe başlama tarihinden itibaren 60 gün olarak kararlaştırıldığını, davalının projeyle ilgili üzerine düşen işlemleri yapmadığını, vaziyet planı onayını alarak müvekkiline sunmadığını, davalı tarafın süre konusuyla ilgili sorun olmayacağını müvekkiline söylediğini, müvekkilinin yapılabilen işlere ilişkin tamamlanan projeleri … Emlak Yönetimi Daire Başkanlığı Mesken Müdürlüğü’ne sunduğunu, davalının sözleşmenin normal bitim tarihi olan 07.02.2013’ten yaklaşık bir ay sonra … tarih ve … sayılı yazı ile … Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nden vaziyet planı onayı talebinde bulunduğunu, davalının … 10. Noterliği’nden keşide ettiği … tarih ve … YN’lu ihtarname ile Sözleşme’nin 16. maddesi hükmüne göre cezalı çalışma süresinin 18.05.2013 tarihinde dolduğunu ileri sürerek sözleşmenin feshedildiğini ihbar ettiğini, davalının sözleşme konusu işlerle ilgili Tasfiye Kabul Tutanağı ve hak edişlerin hazırlandığını belirttiğini, müvekkiline toplam sözleşme bedelinin %30’u tutarında (31.800,00 TL) ceza tahakkuk ettirildiğini, yapılan işlemden sonra Müvekkil Davacı Şirket’e 18.199,30-TL borç çıkarıldığını, müvekkil şirketin davalıya tekrar müracaat ettiğini, sözleşme konusu işleri kabul komisyonunun bilgisi, yönlendirme ve talebi doğrultusunda tamamladığını, yeniden hesaplama yapılarak, kesin hesap ve hak edişin düzenlenmesi talebinde bulunduğunu, projeye dair teslimlerin yapıldığının davalı tarafından teyit edildiğini, davalı idarenin kendisinin İdari Sözleşmeden doğan yükümlülüklerini zamanında yerine getirmediğini ve bundan kaynaklanan gecikmelerin faturasını da müvekkiline yansıtarak haksız fesih gerçekleştirdiğini, müvekkil şirketin izni alınmadan ve kendisine herhangi bir ödeme yapılmadan Müvekkiline ait mimari projenin, davalı idare tarafından … İlçesi, … Mahallesi, 6905 Ada 16 Parsel, 6906 Ada 23-24 Parseller ve 6919 ada 48 Parsellerde kullanıldığını, kopyalanmak suretiyle uygulatıldığını, davalı idarenin işe ilişkin müelliflik haklarının tamamının müvekkilinde olduğunu, dava konusu işin şekil olarak planların tamamen aynı olduğunu, ufak farklılıklar veya ilavelerle birlikte müvekkilinin sehven yapılan bariz hatalarının dahi taklit edilerek uygulandığını, davalı idare’nin izinsiz kopyalama işlemlerinin müvekkilinin mimari projesine tecavüz mahiyetinde olduğunu maddi ve manevi haklarını ihlal ettiğini belirtmiş müvekkilleri tarafından hazırlanıp idareye sunulan proje ile uygulanan mimari projenin kıyaslanması suretiyle aradaki benzerliklerin bilirkişi incelemesi yapılarak tespiti ile projeye konu olan inşaat ruhsatlarının verildiği tarihteki rayiç mimari proje bedellerinin üç katı tutarında tazminatın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 318.000,00 TL maddi tazminatın ruhsat tarihlerinden itibaren uygulanacak ticari reeskont faizi ile tahsilini yine 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile masrafı davalılara ait olmak üzere ilgili hükmün yüksek tirajlı ulusal yayın yapan gazetelerin birinde ilanını, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve aşamalardaki özetle: dava konusu işin müvekkili ile davacı arasında pazarlık usulü ile ihalesi yapılan ve 06.12.2012 tarihinde sözleşmesi yapılan bir iş olduğunu, 10.12.2012 tarihinde yer tesliminin yapıldığını ve işin süresinin 60 gün olduğunu, davacı tarafından iddia edilen … Belediyesinin 15.03.2013 tarihli yazısında belirtilen eksikliklerin davacının sözleşme kapsamında yapması gereken işleri engelleyici nitelikte olmadığını, çalışılan süreçte davacının müvekkiline yerine getirmediklerini iddia ettiği eksikliklere ilişkin bir talepte bulunmadığını, sözleşme teknik şartname kapsamında davacının sorumluluğunun mimari, statik ve peyzaj projelerini hazırlamak ve teknik şartnamenin B.1 ve B.2 maddesinde belirtilen projeler, analizler, raporlar, hesaplar, mahal listeleri ve metraj hesaplamalarının teslim edilmesi olduğunu, ihale kapsamında proje onaylarına ilişkin davacının sorumluluğunun sadece İtfaiye Destek Hizmetleri Müdürlüğü onayı ve statik projenin teknik üniversite veya oda onayına sunulması olduğunu, davacının 07.02.2013 tarihli dilekçesi ile işi tamamladığını müvekkiline bildirdiğini ancak teslim edilmesi gereken belgelerin dilekçe ekinde bulunmadığının müvekkili tarafından tespit edilmesi üzerine davacıya 19.02.2013 tarihli yazı ile günlük olarak sözleşme bedelinin yüzde 0,3’ü oranında ceza uygulanacağının bildirildiğini, davacının sözleşmeye göre teslim tarihi olan 07.02.2013 tarihi sonrasında 29.03.2013 tarihinde İtfaiye onaylı mimari uygulama projelerini 6919 ada 48 parsele ait projeler hariç olmak üzere müvekkiline teslim edildiğini ve bu durumun davacının iddia ettiği şekilde müvekkili tarafından davacıya verilmesi gereken ancak verilmeyen eksik bir belge olmadığını gösterdiğini, 19.02.2013 tarihinde müvekkilince davacıya teslimin eksik olduğunu ve cezalı çalışma döneminde olunduğunun bildirildiğini, sözleşmeye göre cezalı çalışma sonucunda hesaplanan ceza bedelinin hiçbir suretle sözleşme bedelinin yüzde 30’unu geçmeyeceğinin kararlaştırılması nedeniyle ve bu miktarın 18.05.2013 tarihinde dolması nedeniyle müvekkilinin sözleşmenin 16.3 sayılı maddesi uyarınca 07.06.2013 tarihinde Başkanlık Onayı ile fesih işlemleri ve yapılan işlerin tespiti için Tasfiye Heyeti oluşturulduğunu, davacının 10.06.2013 tarihinde müvekkili idare müdürlüğüne çağrıldığını ve tespit tutanağının hazırlandığını ancak davacının tutanağı imzadan imtina ettiğini ve müvekkili idare tarafından tutanağın imza altına alındığını, tutanağa göre ihale konusu iş kapsamındaki 6905 ada 6.15 parsele 6906 ada 23 parsele ilişkin itfaiye onaylı mimari projelerin teslim edildiğinin tespit edildiğini, sonuçta 12.06.2013 tarihinde Tasfiye Kabul Tutanağının imza altına alındığını, davacı tarafından 20.06.2013 tarihinde müvekkiline gönderilen ihtarname ile eksiklerin giderilinceye kadar geçen sürenin sözleşmeye eklenmesi gerektiğinden bahisle fesih işleminin sözleşmeye aykırı olduğunun belirtildiğini ancak hem sözleşmenin 17.2.1 hem de HİGŞ’nin 35’inci maddesine göre davacının fesih öncesinde süre uzatım talebinde bulunmamış olması nedeniyle fesih sonrasında süre uzatımı talebinin uygun olmadığını, davacının sözleşmeye göre belirlenen teslim tarihinden 5 ay sonra 11.07.2013 tarihinde yaptığı teslimler fesih sonrasında yapılmış olmaları nedeniyle değerlendirmeye alınmadığını, davacıya 12.06.2013 tarihli hak ediş raporu düzenlenerek teslim ettiği mimari proje bedellerinin ödendiğini ve davacı tarafın iddia ettiği şekilde bedelsiz bir kullanımın söz konusu olmadığını, müvekkilinin ihale kapsamında süresi içerisinde teslim alınan mimari projelerin teslimi yapılmayan 6919 ada 48 parsel hariç revize ederek kullanarak yapı ruhsatı alındığını belirtmiş, davanın tümden reddini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; vaziyet planının onay işlemleri için gerekli olan arsalardaki terk ve tevhid işlemleri davalı tarafın ihale öncesi yapması gereken işlemler olduğunu, davalı taraf da süresinde proje alanları ile ilgili terk ve tevhid işlemlerini yaptırmadığından vaziyet planı onayı yapılamadığını, davalı tarafından söz konusu işlemlerin yapılması ile ilgili müvekkili tarafından davalı idareye herhangi bir başvuru yapılmadığı iddia edilmiş ise de davalı idareye yerine getirmediği edimler nedeniyle projenin süresinde teslim edilemeyeceğinin hatırlatıldığını, 6905 Ada’daki parsellerin birleştirilmiş hallerine ait belgelerin müvekkile hala ulaştırılmadığını, bu sebeple 6905 Ada ile ilgili çalışma yapılamadığını, davalının yerine getirmediği edimler nedeniyle projenin süresinde teslim edilemeyeceği ortaya çıktığında davalı tarafın işin son teslim tarihini gösteren bir dilekçe ile mevcut yapılan işlerin teslim edilerek projeye devam edilmesini ve süre konusuyla ilgili sorun olmayacağını müvekkile söylediğini, müvekkili ile yazılı-sözlü irtibatı devam ederken davalı idarenin, … 10. Noterliği’nden keşide ettiği… tarih ve … YN’lu ihtarname ile Sözleşmenin 16. maddesi hükmüne göre cezalı çalışma süresinin 18.05.2013 tarihinde dolduğunu ileri sürerek sözleşmenin feshedildiğini ihbar ettiğini, müvekkili tarafından üretilen projenin kullanıldığını, müvekkile söz konusu projelerin hak edişlerinin eksik ödendiğini, 12.06.2013 tarihli tasfiye tutanağı ve hak ediş raporunun müvekkili tarafından itirazı kayıt ile imzalandığını, davalı tarafından hak ediş raporunun davanın taraflarınca karşılıklı olarak imzalandığını, davalı idarenin Tasfiye Kabul Tutanağı ve hak edişlerin hazırlandığını belirttiği 02.07.2013 tarihli yazısı ile müvekkilini 05.07.2013’te Mesken Müdürlüğü’ne çağırdığını, sözleşme konusuyla ilgili yapılan işlerin listesini çıkardığını, 05.07.2013 tarihli hak ediş raporunda işin %11,25’inin bittiğinin belirtilerek toplam hakediş tutarını 11.925,00-TL olarak belirlendiğini, Müvekkiline toplam sözleşme bedelinin %30’u tutarında (31.800,00 TL) ceza tahakkuk ettirildiğini, yapılan mahsuplaşma işleminden sonra müvekkiline 18.199,30-TL borç çıkarıldığını, 12.06.2013 tarihli tasfiye tutanağı ve hak ediş raporunun müvekkili tarafından itirazen imzalandığını, sözleşmenin haksız feshini kabul etmediklerini, davalının dilekçesinde tüm projelerin teslim edildiğini açıkça ikrar ettiğini, mimari projelerin tamamının teslim edildiğinin davalı tarafından ikrar edilmiş olmasına karşın hak edişleri ödenmeyen mimari projelerin davalı idare tarafından kullanılarak yapı ruhsatı alınması müvekkilinin mali ve manevi haklarına tecavüz teşkil ettiğini, davalı idarenin 12.06.2013 tarihli feshe ilişkin ihtarına cevaben müvekkili tarafından 20.06.2013 tarihli dilekçe ile söz konusu eksikliklerin idare tarafından tamamlanmadığını, bu eksiklikler giderilmeden de müvekkilinin işi teslim etmesinin mümkün olmadığını, davalı tarafından müvekkilinin 20 gün içinde süre uzatım talebinde bulunmadığını, süresinde yapılmayan süre uzatım talebinin değerlendirmeye alınmadığını, YİGŞ gereği idarenin sebebiyet verdiği gecikmelerde süre uzatım talebi yönünden 20 günlük süre şartı bulunmadığını, Davalının bu yöndeki iddialarının asılsız olduğunu, müelliflik haklarının tamamının müvekkilinde olduğunu, Müvekkili tarafından hazırlanıp idareye sunulan proje ile uygulanan mimari projenin kıyaslanması suretiyle aradaki benzerliklerin bilirkişi incelemesi yapılarak tespiti ile davanın kabulünü talep etmiştir.
Tarafların bildirmiş olduğu delilleri toplanmış, davalı … Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davacı ile aralarında yapılan 06/12/2012 tarihli “… İlçesi … Mah., 6905 Ada, 6-16 parseller 6906 Ada, 23-24 parseller ve 6919 Ada 48 parselde mimarlık ve mühendislik proje hizmeti” hizmet alım sözleşmesi ile ekleri, davacı tarafından taraflarına sunulan sözleşme kapsamındaki projeler ile sözleşmenin feshi sonrası sözleşemeye konu alanda sonradan yapılan proje ve işlere ilişkin bilgi ve belgeler dosya içerisine alınmıştır.
Davanın teknik bilgi gerektirmesi sebebiyle dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi, davaya konu projenin eser niteliği tartışılarak eser niteliğinde olduğunun kabulü halinde taraflar arasındaki sözleşme ve teknik şartnamedeki hükümler ile sektör uygulamaları da gözelmek suretiyle davalının fesih tarihi itibariyle hak edişleri ödendiğine yönelik savunmaları da dikkate alınarak davalının projeyi kullanma hakkının bulunup bulunmadığı, davacıya ait projenin birebir kullanılıp kullanılmadığı, iddia ve savunmalar kapsamında bu kullanımın izinsiz kullanım olarak değerlendirilip değerlendirimeyeceği, rayiçler dikkate alındığında davacının talep edebileceği tazminat miktarının tespiti yönünden bir Fsek uzmanı, biri akademisyen olmak üzere üç mimar bilirkişiye tevdi olunmuştur.
Mahkememize sunulan 30/10/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı ile davalı arasında … İlçesi; … Mahallesi, 6905 ada, 23-24 Parseller ve 6919 ada 48 Parselde Mimarlık Proje Hizmeti Yaptırılması İşi için toplam 106.000,00 TL bedelli Götürü Bedel üzerinden 06.12.2012 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme kapsamında davacının hem mimari uygulama projeleri hem de statik projeleri hazırlaması gerekirken ve 60 günlük teslim süresi ve sonrasındaki toplam proje bedelinin %30’u oranındaki ceza bedeli karşılığı süresi içinde sadece mimari uygulama projelerini teslim edebildiğini, cezalı çalışma süresi sonunda taraflar arasındaki sözleşmenin “Cezalar ve Sözleşmenin Feshi” başlıklı 16. maddesi uyarınca davalının sözleşmeyi haklı olarak feshettiği, fesih sonrasında davalı tarafından hazırlanan ve yapılan işler icmalinde mimari proje hizmetleri bedelinin teknik anlamda kontrol edilebilir bir şekilde açıklanmadan tüm işin %11,25’in oluşturduğunu, bundan bahisle davacının alacağının 11.925,00 TL olarak hesaplanmasının uygun olmadığını, davacının hazırladığı mimari proje bedelinin 53.311,13 TL olabileceğini, davacının işi tamamlayamaması nedeniyle davalının taraflar arasındaki sözleşmenin “Cezalar ve Sözleşmenin Feshi” başlıklı 16. maddesi uyarınca cezalı çalışma süresi karşılığı olarak hesapladığı 31.800,00 TL cezanın uygun olduğunu ve bu haliyle Davacının Davalıdan Sözleşme yılı olan 2012 yılı itibariyle hazırladığı mimari proje karşılığı olarak 53.311,13 TL – 31.800,00 TL = 21.511,13 TL alacaklı olabileceği görüş ve kanaati oluştuğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Tarafların rapora yönelik itirazlarını sunmaları üzerine kullanım durumu itibari ile talep edilebilecek tazminat tutarına yönelik itirazlar ve (yapılan iş karşılığı hakediş ve ceza mahsubuna ilişkin iddialar dikkate alındığında) FSEK 68. Madde kapsamında talepte bulunup bulunamayacağı, davacının sunmuş olduğu ticari kayıtlar dikkate alındığında; FSEK 70 e dayanan talepler yönünden sunulan deliller kapsamında ( Yasaklı Döneme ilişkin iddialar ) davacının herhangi bir zararının oluşup oluşmadığı hususlarında ek rapor tanzimi istenmiş, mahkememize sunulan 13/07/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; Teknik açıdan Bilirkişi Kök Raporunda belirtilen teknik görüş ve kanaatlerin değiştirmelerini gerektirecek yeni bir bilgi ve belge bulunmadığını, kök rapordaki teknik görüş ve kanaatleri aynen korumakta olduklarını, Hukuki açıdan: FSEK 68. Madde de belirtilen “Sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir.” uyarınca, davacı mimar kök raporda hesaplanan 21.511,13 TL bedelin üç katı olan 64.533,39 TL bedelin talep edilebileceğini, FSEK 68. Madde kapsamında talep edilebilecek bedele ilişkin hukuki değerlendirme ve takdir davacının tutulması zorunlu ticari defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun olarak tutulduğunu, açılış tasdiklerinin yasal süresinde yapıldığını, defterlerin sahipleri lehine takdiri delil niteliğine haiz olduğunu, FSEK 70. Maddeye dayanan talepler yönünden yasaklı dönemle ilgili davacının zarar ettiğini takdir edilmesi halinde talep edilebilecek tazminat miktarının 93.768,29 TL olduğunu, görüş ve kanaati oluştuğunu bu çerçevede değerlendirilmesi hususundaki takdirin mahkememize ait olacağı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Dava 5846 sayılı FSEK kapsamında eser sahipliğine tecavüze dayalı ( 68. Ve 70 maddesi uyarınca) maddi tazminat ve manevi tazminata ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanan 06.12.2012 tarihli “… İlçesi; … Mahallesi, 6905 ada, 23-24 Parseller ve 6919 ada 48 Parselde Mimarlık Proje Hizmeti Yaptırılması” başlıklı Sözleşme incelendiğinde; “İş Tanımı” başlıklı 5’inci maddesinde “Sözleşme konusu iş … İlçesi, … Mahallesi, 6905 ada 6, 15 parseller, 6906 ada 23 – 24 parseller ve 6919 ada 48 parselde Mimarlık ve Mühendislik Proje Hizmeti yaptırılması denildiği, “Sözleşmenin Türü ve Bedeli” başlıklı 6’ıncı maddesinde; “toplam götürü bedeli 106.000,00 TL +KDV” denildiği, “İşin Süresi” başlıklı 9’uncu maddesinde; “İşin süresi işe başlama tarihinden itibaren 60 (altmış) gündür” denildiği, “İşin yapılma yeri, işyeri teslimi ve işe başlama tarihi” başlıklı 10’ucnu maddede “.işin başlama tarihi sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 3 (üç) gün içinde işyeri teslimi yapılarak işe başlanır” denildiği, “Cezalar ve sözleşmenin feshi” başlıklı 16’ıncı maddede; “Yüklenicinin işi süresinde bitirmemesi durumunda İdare tarafından en az on gün süreli yazılı ihtar yapılarak gecikilen her takvim günü için sözleşme bedelinin %0,3’ü (binde üç) oranında günlük ceza uygulanacaktır. Ancak gecikmeden kaynaklanan aykırılığın işin niteliği gereği giderilmesinin mümkün olmadığı hallerde, 4735 sayılı Kanunun 20’inci maddesinin (b) bendine göre protesto çekmeye gerek kalmaksızın sözleşme idarece feshedilebilecek, sözleşmenin feshedilmemesi halinde ise sözleşme bedelinin %0,3’ü (binde üç) oranında günlük ceza uygulanacaktır. İdare tarafından kesilecek cezanın toplam tutarı, hiçbir durumda sözleşme bedelinin %30’unu geçmeyecektir” hükümlerini içerdiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki mail yazışmalara ilişkin dökümler delil olarak dosyaya sunulmuş olup mail dökümleri ve rapordaki tespitler incelendiğinde; 08.05.2013 tarihinde davacı yüklenicinin inşaat mühendisi tarafından davalı idarenin inşaat mühendisine kontrol amaçlı olarak bir bloğa ait statik projenin gönderildiği ve “Not: Zemin etütlerindeki çelişkili durum için bir sonuca ulaşabildiyseniz bizi de bilgilendirebilir misiniz?” denildiği, cevap olarak davalı idare inşaat mühendisinin 09.05.2013 tarihinde “Zemin etütlerle ilgili deprem sınıfları raporlarda verildiği şekliyle alınacaktır. Sadece yatak katsayı değeri 1000 olarak değil 10000 olarak alınacaktır. Proje incelemesine gelince incelemeye müteakip sana bilgi vereceğim” denildiği, 11.02.2013 tarihinde davalı idare tarafından 6905 adaya ilişkin kot-kesit belgesinin gönderilmiş olduğu, 12.02.2013 tarihinde davalı idare tarafından 6905 adadaki yol kenarındaki blokların kotlarına ilişkin bilgi aktarıldığı, 23.01.2013 tarihinde davacı tarafından davalıya 6906 ada 23 parsele ilişkin bina yerleşimlerine ilişkin kot çalışması gönderildiği, 31.12.2012tarihinde davacı tarafından davalıya 6906 ada 24 parsele ilişkin çizimler gönderildiği ve tüm parseller için zemin etütlerinin tamamlandığının kendilerine 26 Aralık’ta yapılan toplantıda söylendiği, zemin etütlerinin inşaat mühendisine gönderilmesi gerektiğinin belirtildiği ve zemin etüdüne göre 2’inci bir bodrum kat eklenmesi gerekmesi durumunda mimari çalışmanın da revize edilmesi gerekeceğinin belirtildiği, 31.12.2012tarihli başka bir e-postada davacı tarafından davalıya 6919-48 parseldeki çizimlerin bu şekilde statiğe gönderildiğinin belirtildiği, tarihi görülemeyen ancak üzerine sonradan “48 parselin sıfırdan çizimine başlanması” şeklinde not düşülen e-postada davacının 6919 ada 48 parsel ile ilgili çalışmayı davalıya gönderdiği ve onaydan sonra statiğe gönderileceğinin belirtildiği ve bunun haricinde sonradan üzerine yazıldığı şekliyle “sıfırdan çizime başlama” ile ilgili bir içeriğinin bulunmadığı, tarihi görülemeyen ancak üzerine sonradan “Tapu m2sinin geldiği tarih (6905 parsel)” şeklinde not düşülen e-postada 6905 ada hakkında bir bilgisayar dosyasının davalı tarafından davacıya gönderildiği, tarihi görülemeyen ancak üzerine sonradan “zemin etütlerinin geldiği tarih” şeklinde not düşülen e-postada davacı tarafından davalıya iki adet.pdf uzantılı dosya gönderildiği, rapordaki tespitlere göre E-posta yazışmalarının incelenmesi sonucunda 06.12.2012 tarihinde taraflar arasında Sözleşme imzalandıktan sonra 31.12.2012 tarihinde mimari projelerin oluşturulmaya başlandığı ve inşaat mühendisine gönderilmeye başlandığı, davacı ve davalı arasında 26.12.2012 tarihinde yapılan bir toplantıda davalı tarafından zemin etütlerinin hazır olduğunun belirtildiği, 31.12.2012 tarihinde davacının zemin etütlerini mimari projenin statik hesaplama için inşaat mühendisine gönderilmek üzere istediği ve yine 31.12.2012 tarihli bir başka epostada 6919 ada 48 parsel için hazırlanan mimari projenin statiğe gönderildiğinin belirtildiği bu haliyle aynı gün mimari projenin inşaat mühendisine gönderilmesinin belirtilmesi nedeniyle zemin etütlerinin, en azından 6191 ada 48 parsel için, 31.12.2012 gününde davacı tarafından istenilmesi üzerine davalı tarafından davacıya verildiği, sürecin devamında 23.01.2013 ve 11.02.2013 tarihlerinde binaların köşe kotlarına ilişkin davacı ve davalı arasında yazışmalar yapıldığı, bu köşe kotlarına ilişkin yazışmaların mimari tasarım sürecini doğrudan etkilemeyeceği, binanın zeminle ilişkisine ilişkin oldukları ve mimari tasarımın bütünün değiştirecek nitelikte olmadığı dava dosyasına sunulan 08.05.2013 tarihli e-posta yazışmasında bir bloğa ait statik projenin kontrol amaçlı olarak davacının inşaat mühendisi tarafından davalının inşaat mühendisine gönderildiği belirtilmekte ve zemin etüdündeki çelişkili durumun giderilip giderilmediği sorulmakta ve zemin etüdüne ilişkin çelişkili durum davalının inşaat mühendisi tarafından 09.05.2013 tarihinde cevaplandığı ancak davacının 31.12.2012 tarihli epostasında 6919 ada 48 parsel için hazırlanan mimari projenin statiğe gönderildiğinin belirtilmesine rağmen kontrol amaçlı ilk statik projenin 5,5 ay sonra davalıya gönderilmesinin meslek tekniği anlamında makul bir süre olmadığı, bunun yanında davacının 29.03.2013 tarihinde itfaiye onaylı mimari uygulama projelerini resmi olarak davalıya teslim ettiği ve davalı tarafından da projelerin kabul edilmiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda da aradan geçen 1 ay 5 günlük süre içerisinde sadece bir parsele ilişkin statik projenin kontrol amaçlı davalıya gönderilmesinin meslek tekniği anlamında makul bir süre olmadığı raporda değerlendirilmiştir.
Eser Niteliğinin Değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bîr fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bîr deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat esefleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK m.2’ye göre, “bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar planlar projeler krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafya’ya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri” ilim ve edebiyat eseri sayılır.
Görüldüğü üzere mimari proje, ilim ve edebiyat eseridir. FSEK m.4/b-3’e göre ise mimarlık eserleri de güzel sanat eseri olarak nitelendirilmiş bulunmaktadır. Bu hükümle korunan, doğrudan doğruya mimari yapının kendisidir. Plan, kroki ve maketler, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler bir estetik niteliği haiz olsun ya da olmasın FSEK m 4/b-4 anlamında mimarlık eseri olarak değil, FSEK 2/b-III kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunmaktadırlar. Mimarlık eserlerinin korunabilmesi için hususiyet taşıyan bir fikir ürünü olmaları gerekir. Mimari plan ve krokilerin korunması için sırf bir fikir çalışmasının ürünü olmaları yeterli iken bir binanın güzel sanat eseri olarak korunabilmesi için hususiyet taşıyan estetik bir yaratım olması gerekir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal kararlarına göre; “…5846 sayılı FSEK’in 2/3. maddesine göre; ‘Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri’ ilim ve edebiyat eserleri kategorisi içerisinde yer alır ve eser sayılırsa da, eser sahibi mimar, sadece estetik niteliği haiz ve güzel sanat eseri sayılabilecek olan mimari yapılarda kendisinden izinsiz biçimde meydana getirilen değişikliklere karşı çıkabilir. Buna karşın, mimari proje değiştirilmeksizin, estetik niteliği bulunmayan mimari yapıdaki değişikliğe, anılan mimari yapının projesini hazırlayan mimarın FSEK hükümlerine dayanarak engel olabilmesi mümkün değildir. Çünkü mimari projesi uygulanarak güzel sanat eseri vasfı bulunmayan bir mimari yapı inşa edilen mimarın, mimari yapı üzerinde FSEK tarafından korunan bir eser sahipliği hakkı bulunmamaktadır. Onun hakkı sadece kendi projesi üzerindedir…”
Dosya kapsamındaki deliller yapılan bilirkişi incelemeleri sonucunda; vaziyet planında blokların arsaya yerleşimi, arsa içerisinde binalara ulaşım, bina ana giriş kapılarının konumlanması, planlarda blok giriş hollerinde ana merdiven asansör bağımsız bölüm girişleri ve yangın merdivenlerinin konumlandırılmaları, bağımsız bölümlerin içinde salon – odalar – mutfak – banyoların ve dolaşım alanlarının konumlandırılmaları, görünüşlerde pencere ve kapıların etrafında oluşturulmuş kalın bantlar, bazı pencerelerin arasında kullanılmış yatay çizgili cephe düzeni, balkonlarda bir arada kullanılmış parapet duvarı ve metal korkuluklar, bir arada değerlendirildiğinde davacı tarafından hazırlanan mimari projelerin mimari açıdan ve FSEK kapsamında eser niteliği olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Kullanımların ele alınması;
Dosyaya sunulan delilerden ve rapordaki tespitler ve taraf kabulleri dikkate alındığında; Mimari projelerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi sonucunda davacı ve davalı tarafın her ikisince de davalı tarafından yapıldığı belirtilen projelerin, davalı tarafından dosyaya sunulan CD içerisindeki yapı ruhsatı alınması için kullanılmış projelerin içerik ve nitelik anlamında birebir aynı olduğu, davalı tarafından yapı ruhsatı alınması için kullanılan projelerde her blok için ayrı bir proje paftası oluşturulması nedeniyle özgün durumdaki dört ayrı dosya halindeki projenin 8 projeye çıktığı, bu bloklardan ikisi için ise proje içeriğini ve niteliğini etkilemeyecek nitelikte, vaziyet planında blok yerinin 1 m kaydırılması gerekçesiyle, tadilat ruhsatı alınabilmesi için 2 proje olmak üzere sayının 10’a çıktığı, ayrıca davacının projesindeki davacının müelliflik bilgilerinin bulunduğu kapak sayfasının çıkarılarak yeni bir kapak sayfası eklendiği ve proje müellifi olarak dava dışı başka kişilerin isimlerinin ve imzalarının bulunduğu sonuç olarak davalı tarafından 6905 Ada 6.15 parsel, 6906 ada 23 parsel, 6906 ada 24 parsel ve 6919 ada 48 parsel sayılı yerlere ilişkin yapı ruhsatı alınması için kullanılan mimari projelerin içerik ve nitelik olarak davacı tarafından hazırlanan projelerle birebir aynı olduğu tespit olunmuştur.
Maddi Tazminat Talebi Açısından Değerlendirme:
FSEK m.68/I hükmüne göre; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…”. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Yine FSEK nun “TAZMİNAT DAVASI” başlıklı Madde 70 – (Değişik fıkra: 07/06/1995 – 4110/22 md.) Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir. Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere mütaallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir. Birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde, tecavüze uğrıyan kimse tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu halde 68 inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir.” hükümlerine amirdir.
FSEK 70 maddesi 68 den farklı olarak kusur esasına dayalı olarak düzenlenmiş olup kabulü halinde 68 dayalı hesaplanan talebin mahsubunu öngörmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde;
Taraflar arasında 06.12.2012 tarihli “… İlçesi; … Mahallesi, 6905 ada, 23-24 Parseller ve 6919 ada 48 Parselde Mimarlık Proje Hizmeti Yaptırılması” başlıklı Sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin gecikme cezası uygulanmak suretiyledavalı idarenin İstanbul 10. Noterliği’nden keşide ettiği 12.06.2013 tarih ve 10542 yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği noktasında bir çekişme bulunmamaktadır.
Davacının talebi sözleşmeye dayalı talepler olmadığı, FSEK kapsamında eser sahipliğine ilişkin maddi manevi tazminat talep ettiği açıktır.
Yine davalının 4734 sayılı Kamu ihale kanununa tabi olduğu ihalenin aynı yasanın 21 maddesi kapsamında pazarlık usulü yapıldığı, teknik şartname ve hizmet işleri şartnamesinin taraflar arasındaki uyuşmazlık açısından belirleyici olduğu izahtan varestedir.
4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi idareler tarafından 4735 sayılı Kanun uyarınca götürü bedel veya birim fiyat üzerinden sözleşmeye bağlanan “danışmanlık” dışındaki hizmet işlerini kapsayan Hizmet işleri Genel Şartnamesinin “Fikri ve sınai mülkiyete konu olan hususlar” başlıklı Madde 14 e göre ” İdare, sözleşme hükümleri çerçevesinde yüklenici tarafından üstlenilen bir hizmetin konusu olan ya da hizmetin ifası sırasında veya ifası nedeniyle meydana getirilen ürünler üzerindeki fikri ve sınai haklar ile marka, patent, endüstriyel tasarımlar, faydalı modeller, yarı iletken topoğrafyalar (chip’ler), dijital iletişim, ticaret unvanları ile diğer ad ve işaretler, coğrafi ad ve işaretler, açıklanmamış bilgiler ve benzeri fikri ve sınai mülkiyet konusu haklardan hangisi veya hangilerine, ne kadar süreyle ve ne gibi şartlarla sahip olacağını, ilgili mevzuat hükümlerini dikkate alarak, kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde düzenleyecektir. Bu haklar, yürürlükteki mevzuatın emredici hükümleri saklı kalmak, ürünün mahiyet ve hususiyetini bozmamak ve ürün sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek şekilde kullanılmamak kaydıyla münhasıran idareye ait olacaktır. Yüklenicinin, sözleşmeye göre üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmesi sırasında veya getirmesi nedeniyle, ilgili mevzuat hükümleri gereğince koruma altına alınmış fikri ve/veya sınai mülkiyet konusu olan bir hak ve/veya menfaatin ihlal edilmesi halinde, bundan kaynaklanan her türlü idari, hukuki, cezai ve mali sorumluluk kendisine aittir. Yüklenici bu konuda idareden herhangi bir istemde bulunamaz. Buna rağmen idare hukuksal bir yaptırımla karşı karşıya kalırsa, diğer hakları saklı kalmak kaydıyla yükleniciye rücu eder. İdarenin talebi üzerine yüklenici, sözleşme imzalanmadan önce, üstleneceği hizmetin fikri ve sınai mülkiyet konusu olup olmadığını, eğer bu kapsamda ise, konuya ilişkin kendisine ve üçüncü kişilere ait hak ve yükümlülükleri, idareye tam olarak bildirmek ve belgelendirmek zorundadır. Bu ödevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle idare herhangi bir zarara, zarar tehlikesine veya hak kaybına uğrarsa, bu nedenle uğradığı her türlü zararı diğer hakları saklı kalmak üzere ( yoksun kalınan kar ve kaçırılan fırsatlar dahil ) yükleniciden tahsil ve tazmin eder.” düzenlemesini içermektedir.
Yine aynı şartnamenin Madde 54/5 e göre; İdare fesih işleminden sonra işi 4734 sayılı Kanunda belirlenen usullerden uygun olan biri ile ihale etmekte serbesttir. Geri kalan işlerin başka bir yükleniciye ihalesinden dolayı, yüklenici hiçbir hak iddiasında bulunamaz.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; ihale ve sözleşme kapsamında teslim edilen, yine sözleşme göre hak ediş ve cezaların ödendiği kabul edilen davaya konu projelerin eser niteliğinde olduğu kabul olunsa dahi izinsiz kullanım ve tecavüz iddiasının dinlenilemeyeceği, sözleşmeye dayalı taleplerin -haksız fesih, cezai şart, bakiye alacak vs -iş bu davanın konusu olmadığı dikkate alındığında FSEK 68 kapsamında tazminat taleplerinin kabulünün mümkün olmadığı, yine kullanımların tecavüz teşkil etmediği dikkate alındığında FSEK 70 e dayalı taleplerin de dinlenilemeyeceği, her ne kadar raporda bir kısım hesaplamalar yapılmış ise de bu hesaplamaların sözleşmeye dayalı haksız fesih ya da eksik ödemenin konusunu oluşturduğu, sözleşme ve şartnameler kapsamında hak edişlerini ödediği eser- proje yönünden davalı idarenin mali hak sahibi olduğunun kabulünün gerektiği maddi tazminat şartlarının oluşmadığı, yasaklı olmasından kaynaklı zarar taleplerinin FSEK 70 kapsamında değerlendirilemeyeceği zira bu hususun sözleşme ve fesih sürecine ilişkin olduğu izinsiz kullanıma dayalı olarak talep edilemeyeceğinin izahtan vareste olduğu, yine izinsiz kullanıma ilişkin (talep bu yönde olmakla ve taleple sınırlı değerlendirme yapılmış olmakla) manevi tazminat talebinin izinsiz kullanım kabulünün mümkün olmadığı dikkate alındığında dinlenilemeyeceği sonucuna ulaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcının peşin yatırılan 7.138,40 TL’den mahsubu ile bakiye 7.079,10 TL’nin davacıya İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4 uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5,900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/3 uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden davalı vekili yararına hesap olunan 5,900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18/11/2021

Katip
¸

Hakim
¸