Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/212 E. 2021/117 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/212
KARAR NO : 2021/117

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/06/2015
KARAR TARİHİ : 09/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin inşaat kimyasalları üretici ve dağıtıcısı olarak çalışan ve 1700′ den fazla çalışanı ile Türkiye de dahil olmak üzere dünyada 18 ülkede dağıtım ağı ile 4 kıtada global olarak dağıtım yapan … menşeili … şirketlerinden biri olduğunu, müvekkilinin Türk Patent Enstitüsü nezdinde davalı adına 01,03,05 ve 17.sınıflarda tescil edilmiş olan … tescil nolu …, … tescil nolu …, … tescil nolu …, … tescil nolu titan …, … tescil nolu …, … tescil nolu… şekil ve … tescil nolu … markaların varlığından haberdar olduğunu, davalı adına belirtilen markalarda “…” ibaresinin müvekkili adına tescilli markaların esas unsuru olan “…” ibaresi ile görsel, işitsel ve kavramsal olarak ayırt edilmeyecek derecede benzer olduğunu, bu benzerliğin tüketiciler nezdinde karıştırılmakta olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa … 35. Noterliği aracılığı ile dava konusu markalardan feragat edilmesi aksi halde yasal yollara başvuralacağının ihtar edildiğini, davalı tarafın bu ihtarnameye cevap vermemesi nedeniyle bu davaya açtığını, bu nedenlerle dava konusu markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, üçüncü kişilere devrine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın hükümsüzlüğünü talep ettiği … tescil nolu markanın daha önce başka bir dava ile hükümsüz kılındığını, karanın kesinleştiğini, bu nedenle talebin bu marka yönünden usulden reddini, esas hakkında ise müvekkilinin başta yapıştırıcı ve otomotiv sektörü olmak üzere pek çok sektörde faaliyet gösterdiğini, Türkiye’ de ve dünyanın bazı ülkelerinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin ürettiği ürünler yada kullandığı yada lisans verdiği markaları kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin dava konusu markaları uzun yıllardır yurt içi ve yurt dışında kullanmakta olduğunu, bu süre içerisinde markaların tanıtımını ve pazarlamasını yaptığını, taraflar arasındaki markaların sınıfsal benzerliğinin bulunmadığını, müvekkili markalarının davacı markalarıyla karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı markalarının tanınmış olmadığından hükümsüzlük taleplerinin kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bu nedenlerle dava konusu markalar yönünden davanın REDDİNE, kötü niyetli dava açılması nedeniyle davacının vekalet ücretine hükmedilmesine, 5.000TL disiplin para cezası ile mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
… (Kapatılan) 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda … esas-… karar sayılı 20.04.2017 tarihli karar ile “…Dava konusu … tescil nolu davalının markasının 19/09/2014 tarihinde hükümsüz kılındığı anlaşıldığından bu konuda yeniden karar verilmeye yer olmadığına, davacının davasının kabulüne…” dair karar verildiği, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin 2018/1543 esas-2019/1335 karar sayılı 20.06.2019 tarihli istinaf kararı ile”… Davacı vekilinin dava dilekçesinde davalı adına tescilli …,.., …, …, … ve … sayılı markaların hükümsüzlüğünü talep ettiği, ilk derece mahkemesinin istinaf başvurusuna konu kararında; “Dava konusu … tescil no’lu davalı markasının 19.09.2014 tarihinde hükümsüz kılındığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,” , “Davacının davasının kabulüne,” karar verdiği, hüküm fıkralarının birbiriyle çeliştiği, 6100 sayılı HMK’nın 297/son maddesinde, “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir” hükmüne aykırı olacak şekilde, “davanın kabulü” kararının neyi kapsadığının, hangi taleplerin kabul edildiğinin açıklanmadığı, davanın davalı markalarının hükümsüzlüğü talebini içermesi karşısında, talepler hakkında infazı mümkün karar verilmediği, davada konusuz kalan talep yönünden de yeterli araştırma yapılmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusu ve HMK 355. Madde gereğince resen yapılan inceleme sonunda, davalı vekilinin diğer istinaf talepleri bu aşamada incelenmeksizin , istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılarak, … sayılı markaya ilişkin kesinleşme şerhli mahkeme kararı ile, hükümsüzlük kararının TPMK’ya tescil tarihine ilişkin kayıtlar getirildikten sonra yapılacak inceleme ile karar verilmesi, yine davaya konu diğer markalar hakkındaki talepler yönünden de HMK’nın 297/son maddesine uygun şekilde karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine…” karar verildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca davalı adına tescilli …,…, …, …,…, …, … tescil numaralı markaların hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Davacıya ait … tescil numaralı… markası 1.,2. Ve 17. Emtia sınıflarında, davalıya ait … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “… şekil”, … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının 1. Emtia sınıflarında tescilli olduğu görülmüştür. Her iki markanın karşılaştırılmasında Ev ve Kırtasiye amaçlı olmayan ürünler bakımından birebir örtüşme olduğu, diğer mal ve hizmet sınıfları bakımından ise örtüşme olmadığı anlaşılmıştır.
Davacıya ait … tescil numaralı “…” markası ile …tescil numaralı “… ” markasının 1.,2. Ve 17. Emtia sınıfında, davalıya ait … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…” markalarının da 17. Emtia sınıfında tescilli oldukları görülmüştür. Her iki markanın karşılaştırılmasında 17. Emtia sınıfı içerisinde yer alan Yarı mamül sentetikler, sünger kavuçuk, reçineler, ambalaj veya sarma amaçlı olmayan plastik, selüloz, vizkoz filmler ve folyolar emtiasında birebir örtüştükleri görülmüştür.
Yine davacıya ait … tescil numaralı “…” markası ile davalıya ait 1.,3. Ve 5. Emtia sınıflarında tescilli … sayılı “…” ibareli markaların karşılaştırılmasında ise, davacının tescilli olduğu 2. Emtia sınıfındaki işlenmemiş doğal reçineler, boyalar, vernikler, laklar, pas önleyiciler ve 1. Emtia sınıfında yer alan derz dolgu ve fayans/ mermer yapıştırma maddeleri, Ev ve kırtasiye amaçlı olmayan tutkal emtiası ile 3. Emtia sınıfındaki Parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil, metal, ahşap vb.) emtiaları bakımından birebir örtüştükleri görülmüştür.
TPMK kayıtları doğrultusunda tarafların tescilli kullanımlarına ilişkin hangi emtia sınıflarında kullanımlarının olduğuna ilişkin yapılan tespit sonrasında dava konusu uyuşmazlığa uygulanacak mevzuat hükümlerinin belirlenmesi gerekecektir.
Davacı, davalıya ait …,…, …, …,.., …, … tescil numaraları markaların hükümsüzlüğünü talep etmektedir.
556 sayılı KHK 8/1-b hükmüne göre; “tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil kanştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denilmektedir.
Yargıtay 11. HD., 13/11/2003 tarih, 2003/4003 esas ve 2003/10839 karar sayılı kararı, “[…] Karıştırma tehlikesi bakımından önemli olan husus, halkın bu işaretler arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik hatta genel görünüş açısından ‘umumi intiba olmasa bile’, halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulmasının ve hatta çağrıştırılmasının dahi karıştırma ihtimali için yeterli bir ölçüt olarak kabul edilmesi gerektiği […]” şeklindedir. Çağrıştırma olasılığında, sonraki marka ile önceki marka arasında kolaylıkla fark edilebilen farklılıklar bulunur ve bu neden ile sonraki marka tüketicilerce farklı bir işaret olarak değerlendirilir niteliktedir. Bununla birlikte sonraki markanın önceki markanın sahibiyle ilişkilendirilmesi, tüketicinin markaların sahiplerinin ekonomik olarak bağlantılı olduklarını düşünmesi tehlikesi mevcuttur, ilişki veya bağlantı kurulması halinde, sonraki markanın tüketicilerce önceki markanın sahibine ait bir marka serisi veya alt markası olarak değerlendirilmesi hallerinde ortaya çıkabilir.
Markalar arasında ayniyet veya benzerliğin tespitinde markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerekmektedir. Arkan’a göre; marka incelemesi, markayı oluşturan unsurlar parçalara bölünerek yapılmamalıdır. Markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tanımlayıcı işaretlerden oluşan kısımlarının aynı yada benzer olup olmadıklarının üzerinde durulmasına gerek yoktur, (Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku, cilt 1, s. 99).
İltibasın, karıştırılma olasılığının belirlenmesinde iki markanın bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakılmalıdır. Markanın esas unsurunun kullanılıp kullanılmaması iltibası belirlemede önemlidir.
Davalının markalarının esas unsuru “…” ibaresidir. Davacının markasının esas unsuru da “…” ibaresidir. Davacının tescilli markalarının davalının tescilli markaları ile aynı sektörde faaliyet göstermeleri, gerek söylem gerek anlam gerekse kullanım alanları bakımından benzer oldukları, … Markasının, … markasının Türkçe okunuşu şeklinde olduğu, tarafların tescilli markaları arasındaki görsel, işitsel ve anlamsal yönlerden ortaya çıkan benzerlik sebebi ile ilgili çevrenin davacı ve davalı arasında ekonomik bir bağlantı olduğu algısına kapılabileceği, bu nedenlerle yukarıda belirtilen emtia sınıflarındaki birebir örtüşen mal ve hizmetler yönünden davalı markalarının 556 Sayılı KHK’nın md. 8/1 (b) ve md. 9/1 (b) bentleri bakımından, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere hükümsüzlük koşullarının oluştuğu kanaatine ulaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu bir diğer husus ise taraflar arasında aynı olmayan emtia sınıfları açısından davacının tanınmışlık iddiasının incelenmesi ve diğer emtia sınıfları bakımından da, tanınmışlık iddiası doğrultusunda davalıya ait tescilli markalar bakımından tam hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi hususudur.
556 sayılı KHK Madde 3 – “Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin öngördüğü koruma; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ikametgahı olan veya sınai veya ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişilerce veya Paris Sözleşmesi yahut Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dahilinde başvuru hakkına sahip kişilerce elde edilir. Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamına girmemekle beraber, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere kanunen veya fiilen marka koruması tanımış yabancı devletlerin gerçek veya tüzel kişileri de karşılıklılık ilkesi uyarınca Türkiye’de marka korunmasından aynı şekilde yararlanır.” hükümlerine amirdir.
Yine Madde 4 – “Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşma hükümlerinin bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinden daha elverişli olması halinde, 3 üncü maddede belirtilen kişiler, elverişli hükümlerin uygulanmasını talep etme hakkına sahiptir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Tanınmış markalar için davaya konu olayın gerçekleşme ve davanın açıldığı tarih itibariyle uygulama alanı bulacak mülga 556 sayılı KHK’da çeşitli koruma yolları söz konusudur ;
Birinci koruma yolu, 556 sayılı KHK m.7/1-ı bendi çerçevesinde öngörülen mutlak red nedeni olarak tescile engel olmadır. Türkiye’de tescilli olmayan bir tanınmış markanın aynısı veya benzeri için Türkiye’de aynı veya farklı mal ve hizmetlerle ilgili olarak tescil talebinde bulunulması halinde tanınmış marka sahibi 556 sayılı KHK m.7/1-ı hükmü çerçevesinde başvuruya itiraz edebilme hakkını haizdir.
İkinci koruma yolu 556 sayılı KHK m.8/3 bendi çerçevesinde öngörülen nispi red nedeni olarak tescile engel olmadır. Ancak tanınmış markanın MarKHK m. 8/III’ ün öngördüğü korumadan yararlanabilmesi için, ülkesellik ilkesi gereği, markanın fiilen Türkiye’de kullanılmış olması gerekir.
Üçüncü koruma yolu, 556 sayılı KHK m.7 ve 8 maddeleri çerçevesinde bir tescil engelin olması halinde tanınmış marka sahibin KHK m.42’ye dayalı olarak hükümsüzlük davası açabilmesidir.
Dördüncü koruma yolu Türkiye’de tescilli olmak koşuyla KHK m.9/1-c’de öngörülen tecavüze karşı koruma olup, Türkiye’de tescilli tanınmış marka sahibi bu hüküm çerçevesinde KHK m.9/1-c’deki; “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması” nın söz konusu olması halinde bu tecavüze karşı koruma talep edebilir.
Tanınmış marka Türkiye’de tescilli olmasa bile Türkiye’de kötüniyetli olarak tescil edilmesi halinde bu tescilin kötüniyetli tescil sebebiyle hükümsüzlük davasına konu olabilecektir.
Türkiye’de tescilli olmayan tanınmış markanın izinsiz olarak Türkiye’de kullanılması halinde tescilsiz tanınmış marka sahibinin 556 sayılı KHK hükümlerine dayalı olarak hukuki koruma talep edip edemeyeceği hususu üzerinde de durmak gerekir. KHK’da Türkiye’de tescilli olmayan tanınmış marka sahibine m.9 ve 62 vd. uyarınca dava açma hakkı verilip verilmediği açıkça düzenlenmemiştir.
556 sayılı KHK m.3 ve 4 hükmü dikkate alındığında Paris Konvansiyonu ve TRİPS’e taraf ülke vatandaşları 556 sayılı KHK m.62 vd. maddeleri uyarınca koruma talep edebilirler.
Bu çerçevede davacının tescilli … markasının yurt dışında tanınmış marka olduğu, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davacı firmanın dünya çapında 2003 yılından beri faaliyet gösteren önemli bir firma olduğu, uluslararası birçok fuara katıldığı, bu firmanın dünyada tanınırlığı sonrasında Türkiye Pazarına girdiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bilirkişi raporunda benzerlik taşımayan emtialar bakımından davacının tanınmış marka iddiasına dayanamayacağı belirtilmiş ise de, yine raporda yer aldığı üzere, davalının tescil başvurusunu yapmış olduğu esnada davacı markasının tüm dünyada özellikle tanınan bir marka olması ve davalının bu markanın varlığından haberdar olmamasının mümkün olmayacağı, tarafların aynı sektör içerisinde yer alması nedeni ile bunun davalı tarafça bilinebileceği tespitleri karşısında mahkememizce … markasının tanınmış marka olduğu, bu sebeple davalı tarafın markasını tescil ettirirken davacı markasının ilgili sektördeki tanınmışlığından yararlanma kastı ile hareket etmiş olabileceği kanaatine varılmaktadır. Bu nedenle taraf markalarının tescil edildiği emtialar karşılaştırıldığında benzer olmayan ürünler bakımından da davacının markasının tanınmışlığı dikkate alındığında davalı markalarının 556 sayılı KHK md. 62 vd. Uyarınca, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki işaretin kullanılması nedeni ile dava konusu markaların tümü bakımından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilerek; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin 2018/1543 esas-2019/1335 karar sayılı 20.06.2019 tarihli istinaf kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda; davalı adına TPMK nezdinde… numara ile tescilli “…”, …numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…” ve … numara ile tescilli “…” ibareli markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, dvaya konu davalı adına 2009/12813 tescil numaralı markanın dava tarihinden sonra TPMK kayıtlarından terkin edildiği anlaşıldığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…” ve … numara ile tescilli “…” ibareli markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Davaya konu davalı adına … tescil numaralı markanın dava tarihinden sonra TPMK kayıtlarından terkin edildiği anlaşıldığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 27,70 TL’nin mahsubu ile kalan 31,60TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan: 2.350,00TL bilirkişi ücreti,373,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.723,00 TL ve 55,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.778,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/03/2021

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.