Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/204 E. 2021/280 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/204
KARAR NO:2021/280

DAVA:Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:01/07/2019
KARAR TARİHİ:28/09/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline ait … Ltd Şti’nin eski çalışanı olduğunu, davalının müvekkilinin yanından ayrıldıktan sonra … ibareli markayı TPE nezdinde … marka tescil no ile kendi adına tescil ettirdiğini, oysa müvekkiline ait şirkette sosyal medya işlerinin yapılması için deneme amaçlı Nisan -Mayıs 2016 döneminde çalışan davalının, 28 Nisan 2016 tarihinde yapılan proje çalışması sonrası sadece basit bir sunum yaptığını, proje için seçilen ….com alan adının 2014 tarihinden itibaren davacı adına kayıtlı olduğunu, müvekkilinin ilk olarak 22.08.2014 tarihinde … markasını alan adı olarak kullanmaya başladığını ve internet ortamından insan kaynakları, produksiyon yapım hizmeti sunduğunu, davalının tescilinin kötü niyetle yapıldığını, davalının müvekkilinden şikayetçi olduğu ve halen İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinde görülen … esas sayılı dava dosyasında Savcılıkta alınan 07/06/2018 tarihli raporunda bilirkişinin açıkça davacı …’in … markasını davalıdan 2 sene önce kullandığının tespit edildiğini, müvekkilinin 15/09/2014 tarihli ORTAKLIK SÖZLEŞMESİ ile … markasını video biyografi yayıncılığı konusunda ilk olarak KKTC ‘de kurulması planlanan şirket üzerinden geliştirmek için sermayedar ortak bulduğunu, müvekkilinin ….COM sitesinde davalıdan 2 yıl önceden insan kaynakları , produksiyon , yapım hizmetleri sunarken davalının başkasına ait bir markanın kullanıldığını bilerek haksız ve kötü niyetle TPE nezdinde tescilini yaptırdığını beyanla, davalıya ait … no lu … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddia ve anlatımların gerçek dışı ve haksız olduğunu, esasen müvekkiline ait projenin haksız bir biçimde mal edilmesi ve ceza dava dosyasının bertaraf edilmesi amacı ile davanın açıldığını, davacı tarafından sunulan delilleri kabul etmediklerini, davacının sosyal medya platformları … ve … kanalı ile müvekkiline ulaştığını, yapılan yüz yüze görüşmede müvekkiline sosyal medya uzmanı sıfatı ile ve net 3.000,00-TL bedel ile işe başlatacağını beyan ettiğini, müvekkilinin davacıya ait şirket nezdinde 4,5 ay çalışmasına rağmen hiçbir biçimde sigorta tescilinin yapılmadığını, 4 aylık maaşının da ödenmediğini, müvekkilinin … isim ve işaretli markanın tescili hususunda 21.07.2016 tarihinde Türk Patent Enstitüsü nezdinde başvuru gerçekleştirdiğini, yapılan inceleme ile mevzuata aykırı bir yön bulunmadığını ve ilan işlemlerinin de tamamlanması akabinde 25.01.2017 tarihi itibari ile markanın insan kaynakları ve danışmanlık konularımı da kapsar biçimde 35 ve 42. sınıflarında tescilinin gerçekleştiğini, müvekkiline ait … isimli markanın kısaca ve özetle; nitelikli iş ve çalışma gücü talep eden iş verenler ile bu nitelikteki iş arayanların bir araya getirildiği, geleneksel süreçleri dijitalize eden, insan kaynakları ve danışmanlık alanında yenilikçilik ve dijital bir dönüşüm gerçekleştirme vizyonu ile … modülleriyle hizmet veren görüşmelerinin sağlandığı, diğer mevcut istihdam ve danışmanlık internet site ve platformlarının çok ötesinde yenilikçi özellikler sunan ve sağlayan proje ve oluşum olduğunu, müvekkilinin marka başvuru ve tescilinin akabinde www…net isimli internet sitesini oluşturup aktif hale getirerek faaliyetlerine başladığını, müvekkilinin tescilli markası ilgili yapmış olduğu çalışmaların ulusal basında …,…, …, …, …, …, …, …, … … vb. bir çok yerde mecrada yayınlandığını, davacı tarafından müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerde bulunulması nedeni ile, eylemlerinin sonlandırması hususunda … 2. Noterliğinin 14 Mart 2017 tarih ve … Yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini ve ayrıca suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan suç duyurusunun akabinde savcılık makamınca alınan bilirkişi raporunda “Ancak Şüphelinin( …) www. … alan adındaki kullanım 41. Emtia sınıfındadır ve kullanılan logo müştekinin( …) tescilli markasındaki logodan farklıdır. Bu nedenle müştekinin sonraki marka tescilinin kötü niyetli olmadığı( emtia sınıfı açısından) kanısı baskındır.” şeklinde tespitte bulunulduğunu ve davacının cezalandırılması istemli olarak iddianame tanzim edildiğini, Dava dilekçesinde iddia edilenin aksine davaya konu video biyografi projesi ve markasının müvekkiline ait olduğunu, tescil süresince davacı tarafça itiraz edilmediğini müvekkiline keşide edilen ihtarnameden sonra herhangi bir dava da açılmadığını, huzurdaki davanın haksız olmasının yanı sıra süresinde ikame edilmediğini, davacının haksız ve kötü niyetli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davalı adına tescilli … tescil numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğüne istemine ilişkindir.
TPMK kayıtlarının incelenmesinde hükümsüzlüğü talep edilen … tescil numaralı markanın 24.01.2017 tarihinde 35 ve 42. Sınıflarda davalı adına tescil edildiği görülmüştür.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük Hâlleri Ve Hükümsüzlük Talebi Başlıklı 25. Maddesi; “1)5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.2)Menfaati olanlar. … savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. 3)Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. 4)Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. 5)Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. 6)Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 7)6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. ” hükümlerine amirdir.
Bu madde metninde atıf yapılan 5. ve 6. maddeler, marka tescilinde mutlak ve nispi red nedenleri başlıkları altında toplanmaktadır.
Kanunun “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri” başlıklı 5. Maddesine göre ; “Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez: a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler. b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler. c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler. d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler. g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler. ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler. h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler. ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez. (3) Bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Kuruma sunulması hâlinde birinci fıkranın (ç) bendine göre reddedilemez. Muvafakatnameyeilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.” hükümlerine amirdir.
Buna göre mutlak red nedeni olarak tescili yasaklanmış işaretlerin ayırt etme gücüne sahip olmamaları veya herkesin kullanımına açık olmaları sebebiyle kamu menfaati gözetilerek tescil edilmeleri mümkün değildir.
Kanunun “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. Maddesine göre; “1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. 2)Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. 3)Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. 4)Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. 5)Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir. (9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükümlerine amirdir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
Gerçek Hak Sahipliği İddiası
Gerek mülga KHK gerekse 6769 sayılı SMK ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen sistemimiz getirilen istisnalar nedeniyle kullanma sistemine daha yakındır. Yargıtay da yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralını benimsemiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak adlandırmıştır. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez.
Tescil edilmemiş markaya SMK ile koruma sağlanmasının sebebi sadece tescilsiz marka sahibinin markayı ilk kez kullanmaya başlaması değildir. Aksine markanın kullanımını haklı kılacak daha temel ve önemli bir sebep bulunmalıdır. Bu da markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale gelmesidir.
Doktrinde marufiyet kuralı olarak isimlendirilen bu şart hem Türk Patent ve Marka Kurumu uygulamasında hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş ve tescilsiz marka sahibinin kendisinden sonra yapılan tescilleri engelleyebilmesi veya hükümsüzlük davası açarak haksız yapılmış tescilleri ortadan kaldırabilmesi için tescilsiz markanın yoğun kullanımının kanıtlanması gerekmektedir.
Markayı tescil ettirmeden ilk defa kullanan ve maruf hale getiren kişinin “gerçek hak sahipliğine” dayalı olarak SMK’nın 6.maddesi hükmünden yararlanarak aynı markanın aynı tür mal ve hizmet için bir başka kişi adına tesciline itiraz edebilmesi veya hükümsüzlük davası açabilmesi için; 1.Davacıya ait markanın ayırt edicilik kazanmış olması, 2.Markanın, itiraz eden veya dava açan tarafından diğer haksız başvuru/tescil yaptığı iddia edilen kişinin başvurusundan önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması, 3.İtiraz sahibinin veya hükümsüzlük davası açanın üzerinde önceden kullanmaya dayalı hak sahibi olduğunu iddia ettiği ibare ile tescil başvurusu yapılan veya hükümsüzlüğü talep edilen markanın aynı veya benzer olması gerekmektedir.
Yargıtay 11. HD. 1998/1734 esas, 1998/5146 karar sayılı ve 06/07/1998 tarihli kararında, “İsviçre-Türk markalar hukuku, marka üzernideki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı, ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Buna ‘gerçek hak sahibi’ denilir ve bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Buna mukabil bir markayı ihdas etmeksizin seçip tescil ettiren kimsenin bu tescili kurucu etkiye sahiptir. Ancak, bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etkiye sahipliği devam eder. Çünkü, hakiki, gerçek hak sahipliği ikinci bir bağımsız ve münferit mülkiyete hak vermez. Markanın hakiki hak sahibi markasının aynısını veya tefrik edilemeyecek benzerini, her nasılsa marka olarak tescil ettiren kimsenin, sonradan tescil edilmiş markanın terkinin istenebileceği kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.
Maddi anlamda hak sahipliği ilkesi de temel taş olarak kabul edildiği için tescilli hak sahipliğinin aksi ortaya konularak tescille elde edilen karinenin çürütülebilmesi mümkündür.” (Fatih BİLGİLİ, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanılması, Ankara, 2006, s. 92)
Somut olay bakımından teknik bilirkişilerce yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda, her ne kadar davacı tarafça dosyaya whois çıktısı sunulmuş ve içeriğinde de davacının adına sahiplik bilgisi gözükmekte ise de, salt alan adı sahipliğinin SMK 6/3 maddesi uyarınca sahibine gerçek hak sahipliği bahşetmeyeceği bu nedenle tek başına bu hususun değerlendirme kapsamına alınamayacağı sonucuna varılmıştır. Web arşivlerinin incelenmesinde www… Com alan adlı internet sitesinin iletişim bilgilerinde “…” ibarelerinin geçtiği, ancak davacının bu bağlantılarla ilişkisinin tespit edilemediği ancak yine arşiv çalışması neticesinde davalının marka başvuru tarihi olan 21/07/2016 tarihinden önceki görüntünün incelenmesinde 10/06/2016 tarihli davalının … numaralı marka başvurusuna konu …+Şekil ibaresinin aynı yazı şekli ve logo ile www…com alan adlı internet sitesinde davalı marka başvuru tarihinden önceki tarihte kullanıldığı tespiti yapılmıştır. Ancak davaya konu … ibaresinin davacı yanca ticari olarak markasal kullanımının gerçekleştirildiğine dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, salt whois kayıtlarındaki sahiplik belgesinin gerçek hak sahipliği bahşetmeyeceği gözetilerek SMK 6/3 maddesi uyarınca davacının “…” markası üzerindeki gerçek hak sahipliğini ispatlayamadığına dair kanaate varılmıştır.

Davacı Yanın 6769 Sayılı SMK 6/6.Maddesi Uyarınca İleri Sürdüğü Hükümsüzlük Talebinin Değerlendirilmesi
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikrim mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer. Dolayısıyla alan adına ilişkin talepler anılan madde kapsamına girmemektedir.
Yargıtay 11. HD’ nin 12.01.2004 tarih ve 2003/5034 E., 2004/127 K. sayılı kararında da açıkça dile getirildiği üzere KHK 8/3 (SMK 6/3) maddesinde yer alan “ticaret sırasında kullanılan işaret” ifadesinin kapsamı içerisine ticaret unvanları, işletme adları, isim, fotoğraf, telif hakkı vs. sokulabilir. Aynı maddenin 5. fıkrasına (SMK 6/6) göre de, tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği belirtilmiştir.
SMK md. 6/6 uyarınca tanınan koruma da, fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsamakta olup, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa, bu haklara sağlanan koruma, markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olur.
Davacının dava konusu taleplerine konu edilen www…com alan adlı sitesi bilişim uzmanı bilirkişisi tarafından tespit edildiği üzere halihazırda kullanıma kapalı olup, web arşiv kayıtlarından gerçekleştirilen teknik değerlendirme uyarınca, sitenin öncelikle prodüksiyon hizmetleri sonrasında insan kaynakları – cv iş istihdam alanında kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu kapsamda salt alan adına dayanılarak, SMK md. 6/6 uyarınca markanın hükümsüzlüğünün talep edilmesi mümkün değildir. Alan adları, 6769 Sayılı SMK md. 6/6 kapsamında koruma altına alınan haklar kapsamında sayılmamıştır. Bu nedenle davacının 6769 Sayılı SMK md. 6/6 dayandırdığı hükümsüzlük taleplerinin yerinde olmadığına kanaat getirilmiştir.
Kötüniyet İddiaları Bakımından Yapılan Değerlendirme
Hükümsüzlük iddiaları bakımından son olarak davalı adına tescilli markanın kötü niyetle tescil edilip edilmediği ve bu sebeple hükümsüzlüğe karar verilip verilemeyeceği değerlendirilmiştir.
İyiniyet, bir hakkın ya da hukuki sonucun doğmasına engel bir nedenin varlığını bilmeme veya bilmesi de gerekememe halidir. Hukukumuzda iyi niyet asildir. TMK m. 3/f.l’de bu ilke, Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır şeklinde ifade edilmiştir. Bir hakkın veya hukuki işlemin doğumunda kişinin iyi niyetli olup olmadığını karşı tarafın iddia ve ispat etmesi gerekir. O halde iyi niyet kural ve karine, kötü niyet istisna ve ispata muhtaç kabul edilmekte, ispatın kötü niyet iddiasında bulunan kişi tarafından yapılması gerekmektedir.
Bu bağlamda marka tescil başvurusunda bulunan kişilerin iyi niyetli olduğu, dolayısıyla kötü niyetli olmadığı kabul edilmek zorundadır. Meğer ki başvuru veya marka sahibinin iyi niyetli olmadığı açıkça anlaşılsın. Dolayısıyla iyi niyetin esas olmasının bir diğer sonucu ise, başvuru sahibinin kötü niyetli olup olmadığının özenle tespit edilmesi ve mümkün olduğunca somut koşullara bağlanmasının gerekmesidir .( Şehirali Çelik, Feyzan Hayal, “İltibastan Kötüniyetli Tescile Paskalya Tavşanlarının Hikâyesi”, Batider 2011, C. XXVII, S. 3, s. 103.)
Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir. Ancak başkasının markasının da ayırt edici olması; tanımlayıcı olmaması zorunludur. Zira serbest işaretlerin marka olarak tescilinde de kötü niyetli marka başvurusunu gündeme gelebilmektedir.(Bilgili, Fatih, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanımı, 1. Baskı, Ankara 2006, s. 124. )
Sonuç olarak kötü niyetli markada esas olan dürüstlük kuralına aykırı şekilde marka tescilinde bulunulmasıdır. Nitekim Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir.
Örneğin, gerçek hak sahibi olmamakla birlikte başkasının ticaretinde kullandığı tescilsiz bir işareti, kendisinin hak sahibi olmadığını bile bile tescili için başvuruda bulunan kimse kötü niyetli sayılacaktır.
Somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, bilirkişilerce de tespiti yapıldığı üzere, davacı yan, davalının eski çalışanı olduğunu ve Nisan – Mayıs 2016 döneminden davacı şirkette çalıştığını iddia etmiştir, davalı yan davaya cevap dilekçesinde “Davacı, sosyal medya platformları … ve … kanalı ile müvekkilimize ulaşmış, yapılan yüz yüze görüşmede davacı, müvekkilimize sosyal medya uzmanı sıfatı ile ve net 3.000,00-TL bedel ile işe başlatacağını beyan etmiştir. Müvekkilimiz, davacıya ait şirket nezdinde 4,5 ay çalışmasına rağmen hiçbir biçimde sigorta tescili yapılmamış, 4 aylık maaşı da ödenmemiştir.” denilerek davacı firmada çalıştığını ikrar etmiştir. “Müvekkilimizce markaya konu proje sunum olarak 03.05.2016 tarihinde e posta ile davacıya gönderilmiştir. E-posta çıktılardan da sunum ve projenin müvekkilimize ait olduğu anlaşılmaktadır.” denilerek dava konusu hükümsüzlüğü talep edilen, 21.07.2016 tarihinde başvurusu gerçekleştirilen … numaralı “…” markasının davalı yan tarafından, davacı şirkette çalıştığı dönemde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Nitekim www…com alan adlı internet sitesi web arşiv kayıtlarından, davalı marka başvurusu tarihi olan 21.07.2016 tarihinden önceki görüntülerin incelenmesinde, davalı başvuru tarihi öncesinde 10.06.2016 tarihinde, davalının … numaralı marka başvurusuna konu edilen, … ibaresinin aynı yazı şekli ve logo ile, www…com alan adlı internet sitesinde, davalı marka başvurusundan önceki tarihte kullandığı tespit edilmiştir. Bu kapsamda davalının, başvurusuna konu … markasından davacı ile olan iş ilişkisi neticesinde haberdar olduğu, nitekim marka görsellinin de birebir aynı olduğu anlaşılmakta ve somut olay bakımından davalının dava konusu marka başvurusu tarihinde davacının kullanımına konu … markasından haberdar olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Bu durumda, davalının, dava konusu marka başvurusunu yaptığı tarihte markanın davacı tarafından kullanıldığını bildiği halde başvuru yaptığı anlaşıldığından, davalı markasının kötü niyet gerekçesi ile hükümsüz kılınması koşullarının somut olay bakımından gerçekleştiği kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu açıklanan nedenlerle TPMK kayıtları, sunulan deliller, hükme esas alınan bilirkişi heyet raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davanın kabulü ile, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın kabulü ile, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 105,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.355,10 TL ve 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.443,90TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair tarafların yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.28/09/2021

Katip …

Hakim …