Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/193 E. 2021/67 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/193
KARAR NO : 2021/67

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 27/06/2019
KARAR TARİHİ : 16/02/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı yazar ile davalı yayıncı arasında 27.04.2010 tarihinde akdedilen ve davacının “ …” adlı edebiyat eseri niteliğindeki kitabının basılmasına ilişkin üç yıllık sözleşme süresinde taraflardan biri süresi içerisinde bildirimde bulunmadığı için 27.04.2014 tarihine kadar uzadığını, ancak sözleşme süresi sona erdikten sonra, davalı yayıncının, 1741 adet davaya konu kitabı satışını durdurarak, depoya kaldırdığını, hatta davalı yayınevinin, bu esnada kapatıldığını, bu hususun web üzerindeki kitap satış sitelerinde beyan edilmiş olduğunu, müvekkilinin … 28. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kitapları talep ettiğini ancak müvekkiline kitapların verilmediğini, davalının davaya konu kitabını kötü niyetli bir biçimde deposunda stok olarak tutmaya devam ettiğini, epey zaman sonra, davacı yazarın başka bir yayınevinden “…” eserini piyasaya sürdüğünde ise, davaya konu kitabına e-kitap formatını haksız ve izinsiz olarak dijital satışa sunduğunu ancak elindeki stokları eritmediğini, bu nedenle sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu ve böylelikle zarara uğradığı iddiası ile davacı aleyhine … 2. FSHHM’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden yargı yoluna başvurmuş olduğunu, ancak, … 2.FSHHM’nin… Esas sayılı davasında, dosyaya sunulu, henüz savunma ve keşif yapılmadan önce düzenlenmiş olan 12.03.2018 tarihli Bilirkişi Raporu’nda taraflar arasındaki sözleşmenin süresi geçtiği halde, kitabın satışının bitmemiş olmasının iyi tanıtım ve pazarlama eksiğinden olabileceğini, satışa sunulan kitaplar nedeni ile aradan yıllar geçse de kitabın cüzi bir miktar davacının elinde olabileceği, bunun da stokta kitaplar var anlamına gelmeyeceği, yayıncının iddialarının değerlendirilmesi için yayıncı şirketin ne kadar bandrol aldığı ile stoklarında davaya konu kitaptan ne kadar bulunduğunun tespiti gerektiği saptamasında bulunduğunu, bunun üzerine, yine … 2.FSHHM’nin …E. sayılı dosyası kapsamında, davalı yayıncı şirketin ..’da bulunan tesislerinde yapılan 07.06.2018 tarihinde yapılan Keşif sonrasında düzenlenen 12.06.2018 tarihli Bilirkişi Ek Raporu’nda belirtildiği üzere, davacı yazarın “ …” adlı toplam 1780 adet kitabı, davalı yayıncının … ‘daki tesisi içindeki ( … bir bölümde olan ) depoda 20’li paketler halinde istif edilmiş halde bulunmuş olduğunu, bu durumda, yukarıda belirtilen bilirkişi ek raporun’nda da açıkça tespit edildiği üzere …’da bir depoda paketi açılmamış bir biçimde tutulan ve dava dilekçesi ekinde sundukları görseller ile kanıtlandığı üzere kapatılmış olan yayınevi tarafından satış dışı bırakılan davaya konu kitapların satılmamasının davacının kendi kusurlarından kaynaklanmış olup, yerleşik içtihatlar doğrultusunda hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağını, bu nedenlerle, taraflar arasındaki “…” adlı kitaba ilişkin 27/04/2010 tarihli sözleşmenin geçerliliğinden de söz edilemeyeceğini, nitekim … 2.fshhm’nin … e. sayılı dosyasına celbedilen telif haklan genel müdürlüğü ‘nün dava dışı … şirketinin davaya konu kitap için aldığı bandrol belgelerinde de kitabın piyasaya sürülür sürülmez, bir ay içerisinde 2 (iki) baskı yaptığı görülmekte olup, eğer davalı yayınevi ‘nin davaya konu kitap, satış mahallinde tutsa idi, satılarak tükenmiş olacağının tartışmasız olduğunu, yine, … 2.FSHHM’nin … E. sayılı dosyasındaki 02. 11.2018 tarihli Bilirkişi Raporu’nun sonuç kısmında , davalının ( işbu davanın davacı yazarın) yeni yayıncı ile sözleşme imzalanmasının davacının ( işbu davada davalı yayıncı) iddia ettiği şekliyle taraflar arasındaki sözleşmenin ihlali anlamına gelmeyeceği tespit edilmiş olduğunu, yine, aynı raporda, 7,5 yılda stokta tutulan kitabın satılmamasının sektörel uygulama ile uyuşmadığı; yayıncının reklam, tanıtım ve satış faaliyetini gerçekleştirmiş olsa idi, kitapların satılıp bitmiş olacağı ile yayıncının defter incelemesi sonucu 2014 yılından beri kitapları bir depoda tuttuğu ve kitapların satışın web sitesi üzerinden online dahi yapmadığının anlaşıldığını, depoda bulunan kitapların yayınevi için maliyet olacağı buna rağmen yayıncının bu kitapları online dahi satmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, nitekim yazarın yayıncıya keşide ettiği … 28. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile stokta tutulan satış ve dağıtımı yapılmayan kitapların tarafına iadesini talep etmiş olduğunun da saptandığını, bu durumun dahi sözleşme hükümlerinin geçerliliğinden söz edilemeyeceğini kanıtlamakta olduğunu, kaldı ki raporda bu durumun, aynı zamanda davalı yayıncının ‘ satışın arttırılması için gerekli tanıtım ve dağıtım yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır.’ şeklindeki TBK 492/1 hükmüne de aykırı olduğunun belirtildiğini, yine 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Cayma Hakkı’nı düzenleyen 58. Maddesi ile 59. Maddesi dikkate alındığında artık davalının davaya konu eser üzerinde hakkı bulunduğundan söz edilemeyeceğini, açıklanan nedenlerle, öncelikle işbu davanın bağlantılı olduğu … 2. FSHHM’nin… E. sayılı dosyası ile birleştirilmesi ile taraflar arasındaki, davacının “…” adlı eserine ilişkin 27.04.2010 tarihli Sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti ile davalının davacıya ait …” adlı eserin e-kitap formatında web üzerinden satışının durdurulup önlenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı yazarın öncelikle noter vasıtasıyla sözleşmedeki hakların kullanılması için müvekkili yayıncıya uygun bir süre vermesinin gerektiğini, verilen süreye içerisinde hakların kullanılması gerçekleşmez ise, yani süre neticesiz geçerse , noter vasıtasıyla yapılacak bir diğer bildirim ile cayma gerçekleşmiş olur. Anılan madde hükmü gereği, cayma işlemine karşı ikinci bildirimin tebliğ tarihinden 4 haftalık bir süre içerisinde dava ile itiraz yolu açık tutulmuş olduğunu, davacının müvekkili şirkete keşide etmiş olduğu 28.04.2015 tarihli ihtarname ile basılı kitapların iadesini talep etme gibi bir uygulama yine ilgili mevzuat sınırlan içerisinde kalındığı sürece söz konusu olmamsı gerektiğini, zaten 21.05.2015 tarihli cevabi ihtarnamelerinde de, kitapların iadesi talebinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin , elinde bulunan nüshaların fikri mülkiyet hukuku uyarınca mali hak sahibi olduğu ve ayrıca eserlerin eşya mülkiyetinin sahibi olduğu da belirtilmek suretiyle, eser nüshalarının rayiç bedeli karşılığında iadesinin yapılabileceğinin ifade edilmiş olduğunu, kanun kendisine böyle bir hak tanımasına rağmen davacı taraf yanlış bir hukuki yol tercih ederek, öncelikle kitap nüshalarının iadesini talep etmiş ; huzurdaki dava ile de bu kez sözleşmenin hükümsüzlüğünü talep etmiş olduğunu, oysa davacının, münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmadığını ve bu yüzden menfaatleri esaslı surette ihlal edildiğini iddia ediyor ise FSEK mad. 58’de açıklanan usulü yerine getirmek kaydıyla sözleşmeyi feshetme yoluna gidebileceğini, 2018/80 E. Sayılı dosyasında dajfade ettikleri üzere, davacı ile müvekkili şirket arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde, sözleşme süresinin hitamından sonra dahi, yayınevi sıfatıyla müvekkili şirketin yeni baskı yapmamak şartı ile elinde bulunan mevcut eserleri tükeninceye kadar piyasaya arz etme ve satışta tutma hakkına sahip olduğunun kararlaştırılmış olduğunu, devamla eser sahibi sıfatıyla davalının sözleşme süresinin hitamında yayınevinden ayrılması durumunda eserin yayınevi elinde kalan adedi bitene kadar bir başka yerde eserin yeni basımının yapılmayacağı hususunun davalı tarafından kabul edilmiş olduğunu, tarafların ortak iradesi ile imzalanan sözleşmede, sözleşme süresinin hitamından sonra dahi, yayınevinin yeni baskı yapmamak şartı ile elinde bulunan mevcut eserleri, tükeninceye kadar piyasaya arz etme ve satışta tutma hakkında sahip olduğu kararlaştırılmış olduğunu, müvekkili şirketin mali haklarının kapsamının bu şekilde taraflarca kararlaştırılmış olduğunu, ilaveten, davacının sözleşme süresinin sonunda yayınevinden ayrılması durumunda dahi, eseri yayınevinde kalan ve satılmayan kitaplar bitene kadar bir başka yerde eserin yeni basımının yapılamayacağı, bizzat davacı tarafından kabul ve imza edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmede kararlaştırıldığı gibi sözleşme süresinin hitamından sonra yeni baskı yapmamasına, elinde kalan kitapları da piyasaya arz etme ve satışta tutma hakkı olmasına ve davacının, müvekkil şirket uhdesindeki tüm kitapları bitene yanı satılana kadar başka bir yayınevi ile anlaşarak kitabın basımının yapılamayacağı taahhüdün vermiş olmasına rağmen, davacı taraf … ile anlaşarak “ …” isimli kitabın yeniden basımının yapılmasına sebebiyet vermiş olduğunu, davacı tarafın bu tutumuyla açıkça sözleşmeye aykırı davranmış olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava 5846 Sayılı FSEK kapsamında taraflar arasında akdedilmiş olan 27/04/2010 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti ile davacıya ait “…” adlı eserin e-kitap formatında satışının durdurulup önlenmesi talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, tanıklar dinlenilmiş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 05.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Davalının 7,5 yılda 300 adet kitabın satışını bitirememesinin Türk Borçlar Kanunu 492/1’de yer alan, “ yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik yapmaksızın uygun biçimde çoğaltmakla yükümlüdür; ayrıca, satışın arttırılması için gerekli tanıtım ve dağıtım yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır” şeklinde hükme aykırı olduğu, ancak davacı taraf davada sözleşmenin hükümsüzlüğünü talep etmiş ise de zaten ortada devam eden bir sözleşme bulunmadığı, sözleşmenin sürenin dolması ile 27.4.2014 tarihinde sona erdiği, dolayısıyla sona eren bir sözleşmenin hükümsüzlüğünün talep edilemeyeceği, sözleşme zaten sürenin dolması ile sona erdiğinden FSEK 59 gereğince sözleşmeye konu kitapların mali hakları davacıya avdet ettiği, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alındığında sözleşmede telif ücretinin %12 olarak kararlaştırılmasının sektörel teamül çerçevesinde piyasa uygulamasına uygun olduğu, sözleşmenin süresinin de uzun olmadığı makul süre sayılabileceği, genel olarak değerlendirildiğinde sözleşmedeki edimler arasında aşırı bir dengesizliğin bulunmadığı, sözleşme hükümleri incelendiğinde davaya konu kitabın e-kitap şeklinde de basımına ilişkin davalıya herhangi bir hak devrinin yapılmadığının görüldüğü, FSEK 52 çerçevesinde yayım sözleşmelerinde e-kitap şeklinde basım hakları da devralınmak isteniyorsa açıkça e-kitap olarak da hakkın devralındığının açıkça belirtilmesinin gerektiği, bu çerçevede davalının davaya konu kitabın e-kitap şeklinde yayımını yapmasının sözleşme hükümleri çerçevesinde söz konusu olmaması gerektiği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık yayım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup yayım sözleşmesine ilişkin hükümler Borçlar Kanunu ve Fikir ve Sanat eserleri Kanunu’nda düzenlenmektedir. Borçlar Kanunu’nun 487 inci maddesi gereğince yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin veya halefinin, o eseri yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı üstlendiği sözleşmedir. Türk İsviçre hukukunda yayım sözleşmesi rızai bir sözleşme olarak kabul edilmektedir . Sözleşmenin kurulması için taraf iradelerinin birleşmesi yeterli olup, çoğaltılıp yayınlanacak eserin bir nüshasının yayıncıya bırakılması şart değildir.
Dosyada mübrez taraflar arasındaki 27.4.2010 tarihli sözleşmenin 10 uncu maddesi hükmüne göre; “bu sözleşme 27.04.2010 tarihinde akdedilmiş olup imza tarihi itibariyle yürüdüğe girmiştir. Sözleşme, “eserin teslimini takip eden 3 yılın hitamına kadar yürüdükte kalacaktır. Sözleşme sonuna 1 ay kala iki taraftan biri yazılı olarak fesih talebinde bulunmazsa sözleşme kendiliğinden 1 yıl daha uzamış olur. Sözleşme süresinin hitamından sonra dahi, “…” yeni baskı yapmamak şadı ile elinde mevcut eserleri tükeninceye kadar piyasaya arz etme satışta tutma hakkına sahiptir. Eser sahibi sözleşme süresinin hitamında Yayınevinden aynlacak olursa Eserin yayınevindeki stoku bitene kadar bir başka yerde eserin yeni basımının yapılmayacağını kabul etmiştir”. Şeklinde kararlaştırılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 490 inci maddesine göre; “yayımlatan, sözleşmede karariaştırılan süre sona ermedikçe veya süre belirlenmemişse karariaştırılan baskı adedinin tükenmesi için alışılmış süre geçmedikçe, eserin tamamı veya bir bölümü üzerinde, yayımcının zararına olacak biçimde tasarrufta bulunamaz”. denilmektedir.
Davaya uygulanacak mevzuat hükümlerinin açıklanması sonrasında somut olaya dönecek olursak taraflar arasında imzalanan 27/04/2010 tarihli sözleşmenin yanı sıra yine işbu sözleşme hükümlerinden kaynaklanan, işbu dosya davacısının davalı, davalısının ise davacı olduğu olduğu mahkememize ait 2018/80 Esas sayılı dosyası da incelenmiştir.
Mahkememizin 2018/80 Esas sayılı dosyasında görülen dava konusu, telif/ yayım sözleşmesine aykırılığa dayalı tazminat talebine ilişkin olup, mezkur sözleşmenin 10. Maddesine göre davalı/işbu dosya davacısının sözleşme süresinin hitamında yayınevinden ayrılacak olursa eserin yayınevindeki stoku bitene kadar bir başka yerde eserin yeni basımının yapılamayacağını taahhüt ettiği, sözleşme kapsamında davacı/ işbu dosya davalısının 3000 adet kitap bastığı, sözleşmenin düzenlendiği tarihten, yeni yayınevinin bandrol tarihine kadar 7.5 yılda ancak yaklaşık 1250 adedinin satılabildiği, 2014 yılı sonrasında stoklarda herhangi bir azalmanın görülmediği, kitabın satışının bitmemiş olmasının iyi tanıtım ve pazarlama eksikliğinden kaynaklandığı, davalı tarafından 2015 yılında çekilen ihtara davacı işbu dosya davalısı tarafından cevap verilmediği bu nedenle davalının yeni bir sözleşme yapmasının sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Taraflar arasında imzalanan 27/04/2010 tarihli sözleşme, davacı tarafından davalıya gönderilen 28/04/2015 tarihli noter ihtarnamesi ve Mahkememizin 2018/80 Esas sayılı dosyası bir arada değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan sözleşme süresinin sona erdiği tarih 27.4.2013 tür. Taraflar bu sürenin bitiminden önce sözleşmeyi feshetmediğinden sözleşmenin sona ereceği tarih 27.4.2014 olacaktır. 2018/80 Esas sayılı dosyasında mübrez 12.6.2018 tarihli ek rapora göre davalı taraf 3 000 adet olan kitabın baskısında yaklaşık 7,5 yılda ancak yaklaşık 1250 adedini satabilmiştir. 3000 adet kitabın 7,5 yılda satılamaması dikkate alındığında bu durumun sektörel uygulama ile uyuşmadığı bilirkişilerce tespit edilmiştir. Sözleşmenin imzalandığı tarihten yeni yayınevi ile olan sözleşme çerçevesinde alınan bandrol tarihi olan 03.10.2017 tarihine kadar yaklaşık 7,5 yılda davalının stokta kitapların olmasını gerekçe göstererek yeni sözleşme yapmasını engellemesinin eser sahibinin eserinden beklenen faydayı eser sahibi aleyhine daraltan davalı lehine ise genişleten bir durum olduğu değerlendirilmiştir. Zira sektörel olarak davalı taraf 7,5 yılda uygun reklam, dağıtım ve satış faaliyetini gerçekleştirmiş olsaydı davaya konu kitabın türü ve niteliği dikkate alarak tüm kitapları bitirmiş olabilirdi.
Yine mahkememizin 2018/80 Esas sayılı dosyasında davalı yayıncının defter incelemesi sonucu 2014 yılından beri kitabı basmadığı ve kitapları bir depoda tuttuğu, kitapların satışını internet sitesinde dahi online olarak yapmadığı da anlaşılmaktadır. Durum bu iken depoda bulunan kitapların bir yayınevi için maliyet olacağı ve buna rağmen yayıncının bu kitapları online dahi satmaması hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Nitekim davalı taraf davacıya bu hususla ilgili olarak 28 Nisan 2015 tarihli ihtarnameyi göndererek satış ve dağıtımın yeterli olmaması nedeniyle stoktaki kitapların iadesini talep etmiş ancak dosyada davalının bu ihtara verdiği bir cevap bulunamamıştır. Bu çerçevede davalının 7,5 yılda 300 adet kitabın satışını bitirememesinin Türk Borçlar Kanunu 492/1’de yer alan, “ yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik yapmaksızın uygun biçimde çoğaltmakla yükümlüdür, ayrıca, satışın arttırılması için gerekli tanıtım ve dağıtım yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır” şeklinde hükme aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa sözleşme sona erdikten sonra dahi davalının e-kitap şeklinde yayın yapıp yapamayacağı sebep olmuştur. Yukarıda da değinildiği üzere sözleşmenin 11 inci maddesi ve TBK 490 hükmü gereğince davacının stoklar bitinceye kadar kitabının yeni basısı için başka yayınevi ile anlaşma yapamayacağı şeklindeki yükümlülüğünün, sektörel olarak davalı tarafça 7,5 yılda uygun reklam, dağıtım ve satış faaliyetini gerçekleştirmiş olsaydı davaya konu kitabın türü ve niteliği dikkate alarak tüm kitapları bitirmiş olacağı dikkate alındığında artık davacıdan beklenmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği izahtan varestedir.
Diğer taraftan taraflar arasındaki sözleşmede edimler arasındaki edimler arasında aşırı dengesizliğin söz konusu olup olmadığı hususunda da; taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alındığında sözleşmede telif ücretinin % 12 olarak kararlaştırılmasının sektörel teamül çerçevesinde piyasa uygulamasına uygun olduğu, sözleşmenin süresinin de uzun olmadığı makul süre sayılabileceği, genel olarak değerlendirildiğinde sözleşmedeki edimler arasında aşırı bir dengesizliğin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca sözleşme hükümleri incelendiğinde davaya konu kitabın e-kitap şeklinde de basımına ilişkin davalıya herhangi bir hak devrinin yapılmadığı görülmektedir. FSEK 52 hükmüne göre; “mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır”. Yayım sözleşmelerinde e-kitap şeklinde basım hakları da devralınmak istiyorsa açıkça e-kitap olarak da hakkın devralındığının sözleşmede açıkça belirtilmesi gerekir. Bu çerçevede davalının davaya konu kitabın e-kitap şeklinde yayımını yapmasının sözleşme hükümleri çerçevesinde söz konusu olmaması gerekecektir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamı, denetime elverişli bilirkişi raporu, Mahkememizin 2018/80 Esas, 2019/490 Karar sayılı dosyası bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, davacının “…” adlı eserine ilişkin 27/04/2010 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitine, mezkur eserin davalı tarafından e-kitap formatında web üzerinden satışının önlenmesine, durdurulmasına karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE, davacının “…” adlı eserine ilişkin 27/04/2010 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitine, mezkur eserin davalı tarafından e-kitap formatında web üzerinden satışının önlenmesine, durdurulmasına
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 73,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.573,00 TL ve 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.661,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/02/2021

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.