Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/180 E. 2021/116 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/180
KARAR NO : 2021/116

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/06/2019
KARAR TARİHİ : 09/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket …’nin gerek günlük gerekse de sörf, kaykay ve snowboard gibi açık hava aktiveleri ve ekstrem spor aktiviteleri için giyim, ayakkabı ve aksesuar tasarlayan, üreten ve dağıtımını yapan birŞirket olduğunu, …’nın … kentinde kurulan müvekkili şirketin …, …’da yerleşik bir spor markası olduğunu, müvekkili şirketin bu kapsamda aktif olarak kullandığı markalarından birinin “…” markası olduğunu, “…” ve türevi markalı ürünlerin gerek …,…, …, …, …, …, …, … ve … bulunan “…” mağazaları ve geniş distribütör ağı gerekse de … çevrimiçi mağazası aracılıyla yani dünyanın dört bir yanında satıldığını, müvekkili şirketin “…” ve türevi markalarını korumak adına markanın menşe ülkesi … dışında da gerek TÜRKPATENT gibi ulusal marka tescil kuruluşları gerekse de Dünya Fikri Mülkiyet Ofisi (“WIPO”) ve Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (“EUTPO”) gibi uluslararası marka tescil kuruluşları nezdinde markalarını tescil ettirmek suretiyle koruma altına aldığını, davalı şirketin … tescil numarası ile 25 ve 26. Sınıflarda tescilli “…” markasını 25. sınıftaki emtialar yönünden kullanmadığını, markasının 25.sınıfta Tekstilden ve deri karışımından mamul giyim eşyası; kaban, mont, ceket, pantolon, etek, pardesü, manto, yelek, eldiven , 26. Sınıfta Düğme, toka, çıtçıt, klips, fermuar hizmetlerini kapsadığını, iş bu markanın 24.01.1994 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, davalının markasını tescil ettirdiği tarihten bu yana 25. sınıfta yer alan hiçbir mal üzerinde kullanmadığını, SMK’nın 9/1. maddesi: “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.” hükmü gereği dava açtıklarını, davalıya ait … tescil no’lu ” Tekstilden deri ve karışımından mamul giyim eşyası, kaban, mont, ceket, pantolon, etek, pardesü, manto, yelek, eldiven” emtialarını kapsayan tescilin müvekkili şirketin dünyaca tanınmış “…” markasını ülkemizde Türk PAtent nezdinde tescil edilmesine engel teşkil ettiğinden bahisle … No ile 25 ve 26. Sınıflarda tescilli “…” markasının 3. kişilere olası devrinin ve devrin sicile kaydının hüküm kesinleşinceye dek önlenmesi için SMK’nın 28. maddesi ile HMK m.389 vd. maddeleri uyarınca, ilgili markanın sicil kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, davalı şirket adına TürkPatent nezdinde … No ile 25 ve 26. sınıflarda tescilli “…” ibareli markasının 5 yıldır kullanılmaması nedeniyle SMK’nın 9. maddesi uyarınca kısmen iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davanın açıldığı tarihte Amerika Birleşik Devletleri’nde mukim bir tüzel kişilik olduğunu, Milletlerarası Özel Hukuk Hakkında Kanun’un “Teminat” başlıklı 48.maddesi çerçevesinde teminat gösterme yükümlülüğünün bulunduğunu, bu kapsamda teminatın dava şartı olduğunu ve davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, Mahkemece yasal şartları oluşmamasına rağmen ihtiyadi tedbire hükmedilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, yargılamanın esasını halleder mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini bu nedenlerle ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, müvekkili şirketin mülkiyet haklarını elinde bulundurduğu markayı kullandığını, müvekkili şirketin dava konusu marka kapsamında birçok faaliyette bulunduğunu, markasını sürekli olarak ve ciddi şekilde kullandığını, davacı yanın müvekkili şirketin markayı kullanmadığı yönündeki iddialarının doğru olmadığını, markanın “Tekstilden v ederi karışımından mamul giyim eşyası (kaban, mont, ceket, pantolon, etek, pardesü, manto, yelek, eldiven , düğme, toka, çıtçıt, klips, fermuar.” açıklamasıyla 25. ve 26. sınıflarda tescilli olduğunu, müvekkili şirketin “…” markasını sadece ürünlerinde kullanmadığını aynı zamanda unvanında da yer aldığını, ticaret unvanının” … A.Ş.” olduğunu, dolayısıyla ticaret unvanını her kullandığında aynı zamanda kendi adına tescilli markayı da kullandığını, müvekkili şirketin tüm ticari faaliyetlerini ticaret unvanı vasıtasıyla gördüğünü, tüm iş ve işlemlerinde dava konusu markayı kullandığını, markayı kullanmaya hiçbir dönem ara vermediğini, markasını tanıtmak amacıyla mağaza niteliğinde dükkanlar açtığını bu mağazaların bir kısmını kendi kullanırken bir kısmını da; çeşitli tekstil firmalarına alt kiraya verdiğini, mağazalar aracılığıyla dava konusu markaya sahip ürünler pazarlandığını, dava konusu markanın kullanımıyla ilgili olarak dava dışı 3. Kişilerle marka lisans sözleşmeleri akdedildiğini, bu sözleşmeler kapsamında müvekkili şirket adına kayıtlı dava konusu markayla ürünler üretildiğini ve bu ürünlerin hem piyasaya sürüldüğünü hem de fuarlarda sergilendiğini, bu fuarlarda “…” markası adıyla bir bölüm kiralandığını, kiralanan bölüme, … tabelasının asıldığını, bölüm içerisinde “…” markası etiketli ürünlerin tanıtıldığını, Markanın Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. Maddesi Anayasa Mahkemesi Kararıyla 06.01.2017 tarihinde Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilerek yürürlükten kaldırıldığını, Sınai Mülkiyet Kanunu ise 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiğini, dolayısıyla KHK ile SMK arasında eski-yeni kanun ilişkisi bulunmadığını, markayı kullanmamaya bağlanan sonuçların ancak Kanunun yürürlüğe girdiği 10 Ocak 2017 tarihinden itibaren beş yıl geçmekle ve kullanmama/kullanıma ara verme süresi beş yılı geçmek kaydıyla ileri sürülebileceğini, zira 6769 sayılı SMK yürürlüğe girdiği tarihte Kanunlarda tescilli bir markayı kullanma külfetini/zorunluluğunu düzenleyen bir hüküm bulunmadığını, SMK ile hem markayı kullanma külfeti/zorunluluğunun düzenlendiğini hem de buna aykırı davranılmasına bazı sonuçlar bağlandığını, yeni çıkarılan bir kanunun kural olarak ileriye etkili olmak üzere hüküm ve sonuç doğurduğunu, 6769 sayılı SMK’da tescilli bir markanın bu Kanundan önce kullanılmamış olmasına bir sonuç bağlandığını gösteren açık bir hüküm bulunmadığını, zira 6769 sayılı SMK, sınai mülkiyet hukukunu düzenleyen KHK’ların yerine getirildiğini, onları yürürlükten kaldırdığını ve onların devamı niteliğinde bir kanun olsa da tescilli markanın kullanılmamasına bağlı olarak iptalini mümkün kılan KHK hükmünün SMK yürürlüğe girmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilerek hukuk sisteminden çıkarıldığını, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının Resmi Gazete’ de yayınlandığı 6 Ocak 2017 tarihi itibariyle tescilli bir markanın kullanılmamasına bağlı iptalini düzenleyen hükmün iptal edildiğini, bu sebeple artık markadan doğan mülkiyet hakkı üzerinde kullanılmamaya bağlı bir yaptırım söz konusu olmadığını, SMK ile getirilen “kullanmamaya dayalı iptal” müessesesi Kanun yürürlüğe girdiği tarihte hukuk düzenimizde yer almadığından ve Anayasa Mahkemesi kararı ile tüm sonuçları ile daha önce ortadan kalkmış olduğundan, 5 yıllık kullanmama süresinin de yeniden başlayacağını, bu Kanunla ilk defa getirilen kullanma külfetine bağlanan sonucun ancak Kanunun yürürlüğe girmesinden 5 yıl sonra ortaya çıkabileceğini, dolayısıyla 10.01.2022 tarihinden önce açılacak bu tür davaların mevsimsiz dava niteliğinde olacağını, beyanla davacı tarafın MÖHUK 48. Maddeye aykırı şekilde, dava şartlarından biri olan teminat gösterme zorunluluğunu yerine getirmemesi sebebiyle davanın usülden reddine, izah edilen nedenlerle ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına müvekkilinin, davacı yanın iddialarının aksine davaya konu markayı aralıksız olarak kullanmış olması ve kullarımaya da devam etmesi nedeniyle, mevsimsiz dava niteliğinde olanan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu Marka Dairesi kayıtlarının incelenmesinde, davaya konu … tescil nolu “…” ibareli markanın 25,26 sınıflarda ” Tekstilden ve deri karışımından mamul giyim eşyası (kaban, mont, ceket, pantolon, etek, pardesü, manto, yelek, eldiven, düğme, toka, çıtçıt, klips, fermuar) emtiaları bakımından davalı …Ş adına 12.07.1993 tarihinde tescil edildiği, 12.07.2013 tarihinden itibaren on yıl müddetle yenilendiği olduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 05.10.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle”…Davalı tarafından markanın kullanımına ilişkin sunulan delillerin, hakkı devam ettirecek nitelikte bir kullanım için SMK madde 9’da belirlenen esasları sağlamadığı, marka sahibinin ilgili piyasada ticari bir konum elde edebilmek veya bu konumu sürdürebilmek için ciddi çabada bulunduğunu göstermediği (kullanımın markadan kaynaklanan hakları sürdürmek amaçlı simgesel kullanım olduğu) kanaati heyetimizde oluşmuş olup, kısmi iptali talep edilen “Tekstilden ve deri karışımından mamul giyim eşyası (kaban, mont, ceket, pantolon, etek, pardesü, manto, yelek, eldiven,” emtialarında iptali…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava, 6769 sayılı SMK md. 9 hükmü uyarınca açılmış, davalı adına tescilli … tescil nolu “…” markasının 25.sınıflar yönünden kullanılmadığı iddiası ile kısmen hükümsüzlüğü talebine ilişkin davadır.
Markanın iptali, Markanın hükümsüzlüğünden farklı olup, markanın tescilinden sonra ve marka sahibinin davranışları ile ortaya çıkan sebepler nedeniyle marka hakkının etkilenmesidir. Bu etkilenme, kısmen veya tamamen sona erme şeklinde ortaya çıkabilir.
Markanın iptalinin talep edilebileceği haller, SMK’nın 26/1. Maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır. SMK’nın 26/1(a) maddesi, 9. Maddenin 1. Fıkrasında belirtilen hallerin mevcut olması durumunda talep üzerine markanın iptaline karar verileceğini hükme bağlamıştır.
SMK’nın 9/1. Maddesinde “Tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına 5 yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Kanun koyucu SMK’nın 9/1. Maddesinde tescilli markanın kullanılması yönündeki iradesini ortaya koyup aksi duruma ilişkin yaptırımı belirledikten sonra 9/2’nci ve 9/3’üncü maddede ise markayı kullanma olarak kabul edilebilecek haller açıklanmıştır.
Bu düzenlemeye göre; bir markanın iptal müeyyidesi ile karşılaşmaması için tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde, kesintisiz bir biçimde, tescil kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından, ciddi biçimde ve Türkiye’de kullanılması gerekir.
Yargı kararlarından hareketle markanın ciddi kullanımından söz edilebilmesi için; “işlevlerini fayırtedicilik işlevi, garanti işlevi) sağlayacak şekilde, kapsamındaki mal ve hizmetler için pazar payı “yaratacak biçimde veya mevcut pazarı korumak amacıyla, sembolik olmayacak şekilde kullanılması” gereklidir. Dikkat edilmesi gereken husus markanın belirli bir pazar yaratılmasına yönelik olarak, piyasada fiilen ve ticari şekilde kullanılmasıdır. Markanın, ciddi kullanımı, markadan işlevine uygun tarzda yarar elde edecek, yani malını veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya etki eden yerlerde kullanılması ile gerçekleşebilir. Yalnızca markanın iptal edilmesini önlemek amacıyla, küçük ölçekte ve sembolik olarak yapılan üretim ve satışlar, az sayıda ve göstermelik olarak bastırılıp dağıtılan katalog broşür listeler vs ciddi kullanım sayılmamakta, markanın kullanımını ispat etmemektedir.
Markanın tescilli olduğu mal veya hizmetin türü, özellikleri, doğası, miktarı, fiyatı, ilgili kesimi,piyasasının yapısı ve genişliği, maliyet bedelleri ve işletmenin hacmi gibi hususlarda değerlendirilmek suretiyle kısa süreli veya aralıklı kullanımlarda ciddi kullanım olarak kabul edilebilecektir.
Markanın temel işlevine uygun bir kullanımın söz konusu olabilmesi için, ilgili tüketici zihninde marka ile mal veya hizmet arasında bir irtibat kurulması gereklidir. Markanın kullanımı ile doğrudan irtibat kuran alıcının markayı taşıyan malı veya hizmeti diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi gerekmektedir. Bu irtibat, markanın tescil kapsamındaki mal veya hizmetle bağlantı kurulacak fiziki bir bağ ile gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla sözü edilen fiziksel bağın kurulması için, markanın mal veya ambalaj üzerinde kullanılmasının yanı sıra; kataloglarda, reklamlarda, işletme evrakında kullanılması da yeterli olabilecektir. Gazetelerde çıkan haberler, yapılan ilanlar, satış faturalarında gerçekleştirilen kullanımlar, sözünü ettiğimiz şekilde marka ile mal veya hizmet arasında fiziki bir bağ kurabiliyorlarsa, markanın temel işlevine uygun kullanım gerçekleşmiş olacaktır. Ancak henüz üretimine başlanmamış, ilgili tüketici kitlesine sunulmamış mallara ait markaların, işletme evrakı üzerine basılması, fiziki bağı oluşturmayacağı için markanın kullanılması olarak kabul edilemeyecektir. Kullanımın işletme evrakı üzerinde gerçekleşebileceği durumlarda markanın sadece basılı olması yeterli olmayacak markayı taşıyan evrakın piyasaya sürülmüş olması gerekecektir.
Çünkü sadece işletme evrakı üzerinde basılı olan markalar, hatta mal veya ambalaj üzerine konulmuş markalar, ilgili çevrede koruma kapsamındaki emtia için marka algısı yaratmadığı sürece markanın kullanma zorunluluğu yerine gelmemiş olacaktır.Bunlara ilaveten markayı tutmaya yönelik göstermelik, sınırlı üretim ve satış eyleminin ciddi kullanma oluşturmayacağı açıktır. Markanın salt ticaret ünvanı ya da işletme adı olarak kullanılması da işleve uygun kullanım anlamına gelmemektedir. Zira markanın sadece ticaret ünvanında kullanılması, işletmenin mal ve hizmetlerinin aynı veya benzer mal ve hizmetlerden ayırtedilmesi için yeterli olmayacaktır.
Markanın ciddi kullanımından söz edilebilmesinin bir diğer şartı, Markanın kullanımının tescil ile koruma kapsamında bulunan(sicilde kayıtlı) mal veya hizmetler için gerçekleştirilmesidir. Aksi halde markanın haksız bir şekilde geniş bir korumadan istifade etmesi gibi bir durum söz konusu olabilecektir. Bu nedenle markanın tescilli olduğu tüm mal ve hizmet sınıfları ile bu sınıflarda tescilli olduğu tüm emtialar yönünden kullanılması gerekmektedir. Kullanılmayan mal veya hizmet sınıfları ya da alt grup veya emtialar yönünden markanın kısmen iptali gündeme gelebilecektir.
SMK’nın 9. Maddesine göre markanın ciddi biçimde kullanımından söz edilebilmesi için markanın kullanımının Türkiye’de gerçekleşmesi gerekmektedir.Türkiye’de kullanımın gerçekleşmiş sayılması için, bütün ülkede kullanılması gibi bir şart bulunmamaktadır. Maddede belirtilen bütün koşulları barındıracak biçimde kullanımının gerçekleşmiş olması koşuluyla, Türkiye’nin sınırlı bir bölümünde gerçekleştirilen marka kullanımları da SMK”da aranan “markanın kullanılması” kapsamındadır.
Markanın, “markayı kullanma” sayılan haller doğrultusunda kullanılması, aynı zamanda bir süre şartına bağlanmıştır. Markayı kullanmaya ilişkin 5 yıllık süre ya tescil tarihinden itibarendir ya da markanın ciddi biçimde son kez kullanılışının ardındandır. Markanın ciddi biçimde kullanılmasına 5 yıl Ara verilmesi halinde markanın iptali söz konusu olabilecektir. Bu süre düzenlemesinde kanun koyucunun aradığı; markanın 5 yıl kullanılması değil, kullanıma 5 yıl kesintisiz ara verilmemesidir. Belirtilen sürelerin sırf markayı kullanma yükümlülüğüne ilişkin süreyi kesintiye uğratmak için gerçekleşmemiş olması gerekmektedir. Kesintilerle gerçekleştirilen kullanımların, somut olay koşulları bağlamında sırf markayı elde tutmak için gerçekleştirilen amacına uygun olmayan kullanımlar olarak değerlendirilmesi riski vardır. Başka bir ifade ile kullanımın kesintiye uğraması, markanın kullanıldığı/kullanılması gerektiği mal veya hizmetin doğasından kaynaklanan durumlar için makul karşılanabilecektir. Markanın kullanılmadığı sürelerinin birbirine eklenmesi yoluyla markanın iptalini talep edilebileceği bir halin ortaya çıktığını söylemek mümkün değildir. Her ciddi kullanım fiilinin yahut kullanmamaya ilişkin haklı sebebin ortadan kalkmasından sonra yeni bir 5 yıllık süre başlayacaktır. Ayrıca SMK m.26/4 ikinci cümle iptal talebinde bulunulacağı düşünülerek kullanım gerçekleşmişse talebin kuruma sunulmasından önceki 3 ay içinde gerçekleşen kullanım dikkate alınmaz” şeklinde düzenlenmektedir.
Bu düzenlemelerin tamamı bir arada değerlendirildiğinde kanun koyucunun aradığı anlamda bir kullanımın söz konusu olabilmesi için; Türkiye’de, ciddi biçimde, markanın temel işlevine uygun olarak, tescilli olduğu emtia bakımından, ayırtedici karakteri değiştirilmeden, ihracat amacıyla mal veya ambalaj üzerinde, kesintisiz, marka sahibinin kendisi tarafından veya izni ile kullanılması gerekmektedir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan mevzuat hükümleri, kullanıma ilişkin davalı tarafından sunulan deliller bir arada değerlendirildiğinde, davalı tarafa ait, …-… tescil no.lu ve esas unsuru “…” ibaresi olan markanın, tescilli olduğu sınıflar yönünden, ayrı ayrı dava tarihinden geriye doğru beş yıllık süre içerisinde, ciddi kullanım olup olmadığı hususunda bilirkişilerce yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, davalı kullanımlarının SMK md. 9’da belirtilen esasları sağlamadığı, marka sahibinin ilgili piyasada ticari bir konum elde edebilmek veya bu konumu sürdürebilmek için ciddi çabada bulunmadığı, kullanımın markadan kaynaklanan hakları sürdürmek amaçlı simgesel kullanım olduğu, her ne kadar davalı tarafından dosyaya sunulan kullanım ispatına dair Kiralama sözleşmeleri, Fuar Katılımına dair görseller, faturalar bulunsa da, kiralama sözleşmelerinin ayrı ayrı incelenmesinde element markası ve kullanımına dair bir maddeye rastlanılmadığı, fuar katılımına ilişkin görsellerde tarih ve saat bilgisinin yer almadığı, sunulu faturalardan dava dışı … ile … baskı şirketlerine ait faturaların dava konusu element markası ile ilişkilendirilebilir surette olmadıkları, … firmalarından kesilen faturaların ise, 25/07/2019 tarihine ait olup, dava tarihinden sonrasına ilişkin faturalar olduğu anlaşılmış ve bu kullanımlar SMK 26/4 maddesi uyarınca dikkate alınmamıştır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, denetime elverişli bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı adına TPMK nezdinde … tescil numaralı markasının 25.sınıf kapsamında “tekstilden ve deri karışımından mamul giyim eşyası kaban, mont, ceket, pantolon etek, pardösü manto, yelek, eldiven” emtiaları yönünden kullanmama nedeniyle kısmen iptaline ve sicilden terkine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE, davalı adına TPMK nezdinde … tescil numaralı markasının 25.sınıf kapsamında “tekstilden ve deri karışımından mamul giyim eşyası kaban, mont, ceket, pantolon etek, pardösü manto, yelek, eldiven” emtiaları yönünden kullanmama nedeniyle kısmen iptaline ve sicilden terkine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 85,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.585,30 TL ve 88,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.674,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.09/03/2021

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.