Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/173 E. 2021/184 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/173
KARAR NO : 2021/184

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/05/2019
KARAR TARİHİ : 13/04/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’un uzun yıllar finans sektörünün önemli bankalarında profesyonel yönetici olarak çalışmasının ardından 2010 yılında … Şirketi’ni kurduğunu, faktoring alanında faaliyetler yürüttüğünü, 16.12.2010 tarihinde BDDK tarafından izin verildiğini ve bu izin kapsamında faaliyetlerini yürüttüğünü, müvekkil adına tescilli bulunan … ibareli markanın … numaralı başvurusuyla TPE tarafından 03.07.2002 tarihinde tescil edildiğini, … tescil numarası ile 36. ve 40. Sınıflarda kayıtlı olduğunu, … sayılı başvurusu ile “şekil markası” için başvurduğunu ve 09.09.2011 tarihinde tescil edildiğini, … uzantılı internet sitesinde görülebileceği üzere müvekkilinin markayı kullanmakta olduğunu, davalı tarafın 29.01.2018 tarihinde … tarihli başvurusu ile “…” ibareli markanın kendisi adına … sınıflarda tescilini talep ettiğini ve tescil işleminin gerçekleştiğini, davalı adına tescil edilen “…” ibareli markanın logo ile tescil edildiğini, müvekkilinin sahibi olduğu “…” markası ile davalının “…” ibareli markasının benzer olduğunu, benzerlik nedeniyle müvekkilinin kazanılmış haklarının ihlal edilmesi sebebi ile SMK 25. Maddesi kapsamında davanın açıldığını, müvekkil markası ile davaya konu olan marka arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğunu hatta “…” ve “…” sözcüklerinin aynı şeyi ifade ettiğini, iki marka arasındaki benzerliğin yadsınamayacağını, müvekkilinin öncelikli ve kazanılmış haklarının korunmasının gerektiğini, davalıya ait marka farklı sınıflarda tescil edilmiş olsa da isim ve logo benzerliğinden ve davalının finans sektöründe başarılı firmalara ödül verme amacıyla hareket etmesinden dolayı karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, müvekkil şirketin tescilli olduğu 36.sınıf finans sektörünü davalının tescilli olduğu 35. Sınıf reklamcılık ve pazarlama hizmetleri verdiğini, davalının finans sektöründe ödül vermesi ancak bu işi 35. Sınıfta yapması ancak verdiği hizmetin 36. Sınıfı kapsaması nedeniyle müvekkiline ait markaya çok benzemesinden dolayı davalıya ait markanın sicilden terkinin gerektiğini, bununla birlikte müvekkilin 36. Sınıfta aktif faaliyet gösteren tanınmış bir şirket olduğu değerlendirildiğinde müvekkil markasının kazanılmış haklarının öncelikli olarak korunmasının gerektiğini, … kelimesinin … İli … İlçesi, … beldesi sınırlarındaki … ifade ettiğini, bu antik kent sınırları içerisinde ilk madeni paranın basıldığı yer olarak bilinmesi nedeniyle müvekkil şirketin faaliyet göstermekte olduğu sektörü işaret ettiğini ve markanın korunması gerektiğini, davalı şirket adına tesciline karar verilen “… markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, her iki markanın benzerliğinin aşikar olduğunu ve karıştırılma ihtimali olduğunu, her iki marka arasındaki görsel, işitsel, biçimsel, kavramsal benzerlikler karıştırılmaya müsait olduğundan, farklı sınıflarda tescil edilmiş olsalar da davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, markalar arasındaki benzerliğin müvekkil haklarını ileri ölçüde ihlal etmekte olmasına bağlı olarak markanın tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiğinden bahisle mevcut durumun korunması ve davanın etkinliğinin temini amacı ile … başvuru numarası ile davalı adına tescilli bulunan “logo+…” ibareli markanın TPE nezdinde tutulan sicil kaydına dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere deviri önleyecek şekilde teminatsız olarak tedbir konulmasına, … başvuru numarası ile davalı yan adına tescilli olan “logo+…” ibareli markanın müvekkiline ait … numaralı “…” ibareli marka ile benzer olduğunun tespitine, … başvuru ve tescil numarası ile davalı yan adına tescilli olan “logo+…” ibareli markanın karışıklığa ve iltibasa sebebiyet verdiğinden tescil edildiği tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmek suretiyle sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin, uzun yıllardan beri pazarlama iletişimi alanında faaliyet gösterdiğini, 1993 yılında yayınlanmaya başlanan ve halihazırda müvekkil şirket bünyesinde yayınlanmakta olan ‘…’ adlı dergi, konferanslar, yarışma ve ödüller, yüksek lisans ve sertifika programları gibi konulara yer vererek pazarlama, iletişim ve reklam dünyasında sektörel içerik üretip oldukça ilgi gören bir bilgi platformu haline geldiğini, müvekkili şirketin faaliyet alanı doğrultusunda yayınladığı, … dergisi önderliğinde yaratıcı endüstriler ve marka mimarisini teşvik edip büyütmek adına 2006 yılından bu yana …’ni düzenlediğini, belirtilen faaliyet konuları çerçevesinde 2019 Eylül ayında jüri değerlendirmesi ve ödül töreninin gerçekleştirileceği yeni bir yarışma olan … Ödülleri’ni düzenleyeceğini, bu yarışma ile; bankalar, sigorta şirketleri, sermaye piyasası kuruluşları, ajanslar gibi kurumların hayata geçirilen en yenilikçi projelerini ve üstün pazarlama başarılarını ödüllendirmenin amaçlandığını, yarışma için kararlaştırılan “…” markasının 14, 16, 35, 38, 41 numaralı sınıflarda tescili için …başvuru numarası ile talepte bulunulduğunu ve mezkur markanın tescilinin 06.06.2018 tarihinde … tescil numarası ile gerçekleştirildiğini, müvekkil şirketin tescil işleminin kapsamına giren sınıfların; değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar, kağıt-karton(mukavva), reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ilgili hizmetler, radyo ve televizyon yayın hizmetleri ve eğitim ve öğretim hizmetlerinden oluştuğunu, davacı yanın müvekkil şirket tarafından tescil edilen işbu markanın, kendisine ait “…'” markası bakımından karışıklığa ve iltibasa sebebiyet verdiğini iddia ederek, müvekkile ait markanın tescil edildiği tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmek suretiyle sicilden terkinini talep ederek huzurdaki haksız ve hukuka aykırı davayı ikame ettiğini, her iki markanın hizmet alanları birbirinden farklı olduğunu, müvekkili şirkete ait ‘…’ markasının iltibasa yol açabileceği iddiasının maddi ve hukuki dayanağının bulunmadığını, huzurdaki davaya konu edilen marka üzerinden iltibas suretiyle piyasada sağlanan haksız bir menfaat bulunmaması nedeniyle bahse konu iki markanın halk tarafından karıştırılma ihtimalininde bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dosyada tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi heyeti oluşturularak raporları alınmıştır.
Dosyaya sunulan 19.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle”…Davacı markaları ile davalı markası arasında markasal olarak ilişkilendirme ihtimali doğuracak benzerlik olmakla birlikte mal ve hizmet sınıfları yönünden benzerliğin bulunmaması nedeniyle SMK m.6/1 anlamında hükümsüzlük şartlarının oluşmayacağı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; 6769 sayılı SMK ve 556 Sayılı KHK kapsamında davalının 2018/08719 tescil nolu logo+… ibareli markasının hükümsüzlüğü talebine ilişkindir.
Markanın hükümsüzlüğü 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. KHK’da düzenlenmiş olan şartlara aykırı olarak tescil edilmiş veya tescilli bir markanın tescilden sonra SMK’ya aykırı hale gelmesi durumunda markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir. Hükümsüzlük, mahkemeden alınacak bir yargı kararı ile mümkündür. Hükümsüzlük davası hem kamunun hem de özel menfaatlerin korunmasına hizmet eden bir eda davasıdır.
Hükümsüzlük halleri SMK m.25’de düzenlenmiştir. Buna göre, markanın tesciline engel olan mutlak ya da nispi red nedenleri mevcut ise markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Marka, tescil engellerinin varlığına rağmen tescil olunmuşsa, hükümsüzlük davası ile bu tescilin terkini talep edilebilir. SMK m.27/3’de suretiyle zarar gören kişilerin de hükümsüzlük davası açabileceği açıkça belirtilmiştir. Hükümsüzlük davasının davalısı ise, sicilde marka sahibi olarak görülen kişidir.
Davada, davalı adına tescilli olan markanın SMK m. 6/1 uyarınca iltibasa dayalı hükümsüzlüğü talep edilmektedir.
SMK’da 6. Maddede marka tescilinde nispi ret nedenleri düzenlenmiştir. Nispi ret sebepleri, 3. Kişilerin üstün haklarının varlığı iddiasına dayanan sebeplerdir. Bu nedenle de mutlak ret sebepleri gibi kamu düzenini ilgilendirmediğinden TÜRKPATENT tarafından re’sen dikkate alınabilmeleri mümkün değildir.
Nispi ret imkanının doğması için markaların aynı veya benzer olması ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsaması tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda markalarm belirtilen bu ilişki nedeniyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin de bulunması gerekmektedir. Bir diğer deyişle bu nispi ret sebebinden söz edebilmek için; yukarıda belirtilen her 2 şartın (işaret ve mal veya hizmet aynıhğı/benzerliği ile karıştırılma ihtimali) bir arada olması gerekir.
1-Markalann Aynı veya Benzer Olması ve Aynı veya Benzer Mal veya Hizmetleri Kapsaması
Esasında bu hüküm, marka tescilinde mutlak ret sebeplerini düzenleyen SMK 5/1-ç bendine yakından benzemektedir. Bununla birlikte 2 düzenleme arasındaki önemli olan fark SMK 5/1-ç ‘de ilk bakışta farkedilemeyecek ölçüde benzerlik şartı aranırken, SMK 6/1’de bağlantı kurduracak ölçüde benzerlik araştırmasına gidilmesi gerekmektedir. Zira anılan madde hükmüne göre yapılacak benzerlik incelemesinde asıl olan karıştırılma ihtimalidir. SMK’nın 6/1. Maddesinin yorumundan da anlaşılacağı üzere nispi ret sebebi olarak ileri sürülebilme, ancak aşağıdaki ihtimallerden birinin varlığı halinde söz konusu olabilecektir.
• Tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile tescili talep edilen marka arasında kapsadıkları mal veya hizmetler de dahil ayniyet bulunması, veya
• Bu markalar arasında kapsadıkları mal veya hizmetlerde dahil benzerlik bulunması, veya
• Markalar arasında ayniyetin, kapsadıkları mal veya hizmetler arasında benzerliğin bulunması, veya Markalar arasında benzerliğin, kapsadıkları mal veya hizmetler arasında ayniyetin bulunması.
Markaların aynı ya da benzer olup olmadığına ilişkin incelemede markalarm bütün olarak bıraktıkları izlenime göre hareket edilmesi gerekmektedir. Markalarda göz ardı edilebilecek unsurlar sadece cins, vasıf vb bildiren yardıma unsurlar olacaktır. Bunun nedeni bu yardımcı unsurların tanımlayıcı olmalarıdır.
2-Markalar Arasında Halk Tarafından Karıştırılma İhtimali Olması
SMK’nın 6/1. Maddesinde görülen nispi ret sebebinin varlığı için ayrıca “tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” aranmıştır.
Buradaki kanştınlma ihtimalinin, halk tarafından önceki ve sonraki marka arasında ilişkilendirilme ihtimalini kapsaması gerekmektedir.
Bir marka, görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, toplu olarak tüketici kitlesinde bıraktığı intihada bir başka marka ile bağlantısı varmış gibi bir algı oluşturuyorsa karıştırılma ihtimalinin bulunduğundan söz edilir.
Halk tarafından kanştınlma ihtimali, çok genel bir ifade ile ” ortalama tüketicilerin her 2 işaret arasında bağlantı kurmasıdır”.
Maddede sözü edilen “halk” kavramının her somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerekmektedir. Markalarm kapsamındaki mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi, bu kavramm içini doldurmaktadır. Somut olay kapsamındaki mal veya hizmetin çeşidine göre bazı durumlarda ortalama seviyedeki tüketici kitlesinin “halk” kavramını oluşturması mümkün olduğu gibi, bazı durumlarda da bilinçli tüketici kitlesinin “halk” kavramını oluşturması mümkün olabilecektir.
Ayrıca “halk” tarafından ilişkilendirilme ihtimali dahil kanştınlma ihtimali değerlendirilirken önceki ve sonraki marka veya işaretin ayırt ediciliğinin zayıf olup olmadığının da dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim OHİM ve Birlik üyesi ülkelerin kamuoyuna duyurdukları “Ayırt Ediciliği Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Kanştınlma İhtimaline Etkisi”ne ilişkin Ortak bildirge” de de kanştınlma ihtimali değerlendirilirken işaretlerin ayırt ediciliğinin etkisi üzerinde durulmaktadır.
SMK 6/1. Maddesinde sözü edilen kanştınlma ihtimalinin, şüpheye dayalı olması yeterli olmayıp; gerçekleşebilir nitelikte olması gerekmektedir. Bu nedenle de öngörülebilir nedenlerin ortaya konulması gerekecektir.
Kanştınlma ihtimali 3 şekilde gerceklesebilmektedir.
l.durumda; tüketicinin almayı düşündüğü mal/hizmette yer alan işaret, alıcının almayı düşündüğü mal/hizmeti simgeleyen işaretin alıcının belleğinde bıraktığı görsel,işitsel,şekilsel
veya anlamsal izlenime o derece benzemektedir ki alıcı başka bir işletme tarafından ona sunulan mal/hizmeti, almayı düşündüğü mal/hizmet sanmaktadır.
2. durumda, tüketici, mal/hizmeti sunan işletmenin kimliği konusunda yanılmaktadır.
3. durumsa bağlantı bulunduğu zannının yaratılmasıdır.
Karıştırılma tehlikesinin belirlenmesi için görsel, işitsel, anlamsal benzerlik incelemesini içerecek şekilde, 2 markanın bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakılmalıdır. Karşılaştırma konusu malların kapsadığı ürünlerin benzer oldukları ancak söz konusu markalar arasında güçlü bir işaretsel benzerlik bulunmadığı durumda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmayacaktır. Aym şekilde, markanın esas unsurunun kullanılıp kullanılmaması iltibası belirlemede önemlidir.
Bu unsura yapılan eklemeler öne çıkarıldığı takdirde veya bu unsur esasen tanımlayıcı nitelik taşıyan bir karakter olduğunda iltibasın bulunmadığı sonucuna varılabilecektir.
Davacı markalan 36 ve 40. Sınıflarda, davalı markası ise … Sınıfta tescilli olup, mal ve hizmetler açısından sınıfsal benzerlik söz konusu değildir. Ancak SMK11/4 “Mal veya hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil etmez” düzenlemesini içermektedir.
SMK m.6/1, markanın sadece aynı sınıf olması halinde değil, benzer sınıflan kapsaması halinde itiraz hakkının mevcut olduğunu düzenlediğinden, uygulamada ” ilişkili/bağlantılı sınıf’ kavramı ortaya çıkmış ve Yargıtay’ın çeşitli kararlarında, farklı alt sınıflarda yer alsalar dahi mal/hizmetlerin bağlantılı/ilişkili sayılmalarına ilişkin çeşitli kriterler ortaya konulmuştur.
Bunlar; mal/hizmetlerin türü, piyasa anlayışı, benzer alıcı çevrelerine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılmaları, son kullanıcıları, birbiri yerine ikame edilebilme ile rekabet etme olanaklarının bulunması, kullanım amaçlan, işlevleri ve birbirleriyle olan ilişkileri, birinin diğerini tamamlama imkanının olması, dağıtım kanallannın ortak olması, kullanım yöntemleri ve hedeflenen halk kesimleridir. (Yargıtay HGK 7.6.2006; E.2006/11-338, K.2006/338)
Somut olaya dönüldüğünde; mal/hizmetlerin bağlantılı/ilişkili sayılmalanna ilişkin kriterler dikkate alındığında taraf markaları arasında ilişkili/bağlantılı sınıf olmadığı ve benzer sınıf olarak değerlendirilemeyecekleri kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/1 uyarınca bağlantı bulunduğu ihtimalini de içerecek derecede kanştınlmaya yol açılıp açılmayacağı hususlan incelenmiştir.
Nispi ret imkanının doğması için markalann aynı veya benzer olması ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsaması tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda markalann belirtilen bu ilişki nedeniyle ilişkilendirilme ihtimali dahil kanştınlma ihtimalinin de bulunması gerekmektedir
Kanştırılma tehlikesi/olasılığmın belirlenmesi için görsel, işitsel, anlamsal benzerlik incelemesini içerecek şekilde, 2 markanın bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakılmalıdır.
Markalar görsel açıdan incelendiğinde;
Davacı markalarındaki … ibaresi ile davalı markasındaki … ibaresi aym anlama gelmektedir. … ya da … ilinde bulunan antik bir kent olup simgesi de aslan başı figürüdür. Dolayısıyla, “…” kelimesi açısından benzerlik söz konusu olmasa da, “…” ve “…” kelimeleri açısından bakıldığında her 2 kelimenin 6 harften oluşan yapısı benzerdir. İlk hecenin aynı olması, ikinci hecede ise sadece “…” ve “…” harflerindeki farklılık dışında görsel açıdan benzerlik söz konusudur. Taraf markalarında kullanılan Aslan başı figürü, kısmi bir benzerlik arz etse de her iki markada da aslan başı figürünün kullanılması görsel açıdan benzerliği artırmaktadır.
Markalar işitsel açıdan incelendiğinde;
Davacı markası …, Türkiye’de … ilinde bulunan bir antik kent adı olarak bilinmektedir. Kaynaklarda, bu kentin Orijinal adının “…” olduğu, okunuş olarak “…” … “…” sesi verdiğinden “…” olarak ta söylendiği yazmaktadır. Dolayısıyla, özellikle belli bir halk kesimi için telaffuz olarak ta aynı şekilde ifade edilmesi nedeniyle Davacı markası “…” ile davalı markası olan “…” içinde yer alan “…” ibaresi açısından kısmi bir benzerlik söz konusu olsa da … ibaresi nedeniyle iki marka arasında işitsel açıdan benzerlik düşük düzeyde kalmaktadır.
Markalar anlamsal benzerlik açısından(kavramsal) incelendiğinde;
Davacı markalarındaki … ile davalı markasındaki … anlamsal olarak antik bir kenti ifade ederken davalı markasmdaki … ibaresi ise ödülü ifade etmekte olup … ibaresindeki … ibaresi anlamsal benzerliği ortadan kaldırmaktadır.
Karşılaştırılan markaların bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakıldığında.
Davacı markası …, Türkiye’de … ilinde bulunan bir antik kent adı olarak bilinmektedir. Kaynaklarda, bu kentin Orijinal admm “…” olduğu, okunuş olarak “…” … “…” sesi verdiğinden “…” olarakta söylendiği yazmaktadır. Dolayısıyla, dava markalarındaki … ile davalı markasındaki … anlamsal olarak antik bir kenti ifade etmeleri, özellikle belli bir halk kesimi için telaffuz olarak da aynı şekilde ifade edilmesi ve ayrıca her iki markada da aslan başı figürünün kullanılmasının, davalı markasında … ibaresi kullanılsa dahi davacı markası ile ilişkilendirmeye yol açacak bir benzerlik yaratması ihtimalinin mümkün olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, tarafların beyanları ve alınan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı markaları ile davalı markası arasında benzerlik bulunmadığı, mal ve hizmetler açısından sınıfsal benzerliğin söz konusu olmadığı, mal/hizmetlerin bağlantılı/iliskili sayılmalarına ilişkin kriterler dikkate alındığında taraf markaları arasında ilişkili/bağlantılı sınıf olmadığı ve benzer sınıf olarak değerlendirilemeyecekleri, dolayısıyla SMK m.6/1 anlamında hükümsüzlük şartlarının oluşmayacağı kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 14,90 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/04/2021

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.