Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/172 E. 2020/173 K. 04.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/172
KARAR NO : 2020/173

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 13/10/2011
KARAR TARİHİ : 04/03/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı …Tic.A.Ş. arasında 2009 yılında ticari ilişki başladığını ve “…” ve “…” markalı akrilik esaslı malzemelerin işlenerek monte edilmesi amacıyla işbirliği yapıldığını, daha sonra diğer davalı … ile “… sözleşmesi” imzalandığını, ancak davalı …’nin bu sözleşmeyi tek taraflı olarak haksız şekilde feshettiğini, ayrıca markaları kullanmaya devam etmemesi konusunda müvekkiline ihtarda bulunduğunu, oysa müvekkili tarafından halihazırda satın alınmış olan “…” ve “…” markalı ürünlerin bulunduğunu, müvekkili tarafından 556 sayılı KHK’nın 13. maddesi gereğince satın alınmış bu malların kullanımı için KHK’nın 74. maddesi uyarınca davalılara bildirim yapıldığını ileri sürerek bu ürünlerin satışının yapılmasının ve bu ürünlerin satılabilmesi için internet sitesinde “…” ve “…” markalarının kullanılmasının 556 sayılı KHK’nın 12. maddesi uyarınca dürüst kullanım teşkil ettiğinin ve marka hakkına tecavüz oluşturmadığının KHK’nın 74. maddesi uyarınca tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Tic. A.Ş. vekili; müvekkilinin davacı ile herhangi bir sözleşmesel ilişkisinin bulunmadığını ve dava konusu markalar üzerinde de mülkiyet hakkına sahip olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkememizce 2011/172 esas sayılı dosyada yapılan yargılamada tüm dosya kapsamına göre; 556 sayılı KHK’nın 74. maddesi uyarınca menfaati olan herkesin marka sahibine karşı dava açarak fiillerinin marka hakkına tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesini talep edebileceği, ancak bu davanın marka sahibi aleyhine açılması gerektiği, dava konusu markaların “…” adına tescilli olduğu, bu durumda davalıların pasif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Verilen hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.HD’nin 2015/14062 esas 2017/1974 karar sayılı ilamı ile “HMK’nın 124. maddesinde maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği ya da dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, mahkemece, davacının … adlı şirketi davalı olarak göstermesinin maddi bir hatadan kaynaklandığı kabul edilerek, 6100 sayılı HMK’nın 124/3. maddesi uyarınca davalının dava konusu markaların tescilli sahibi olan … olarak değiştirilmesi ve … adlı şirkete dava dilekçesi ve ekleri tebliğ edildiğinden taraf teşkilinin sağlandığı gözetilerek işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulması üzerine yeniden yargılama yapılmıştır.
Yapılan yargılamada davacının davalı tarafı yanlış göstermesinin kabul edilebilir bir hatadan kaynaklandığı zira iki şirketin de benzer olduğu ve aynı gruba ait olduğu sonucuna varılarak HMK 124/3 gereği davalının değişikliğinin kabulü ile işin esasına girildiğinde;Dava konusu … adına TPE nezdinde … sayılı 11,17,19 ve 20. sınıflarda tescilli “…” (koyu harflerle), … sayılı 17 ve 19. sınıflarda tescilli “…” ve … sayılı 19. sınıfta tescilli “…” (koyu harflerle) markalarıdır.
Davacı vekili müvekkili tarafından 24.6.2011 tarihli fesihten önce satın alınmış bulunan “…” ve “…” markalı ürünlerin üzerindeki marka hakkının tükendiğinin ve bu ürünlerin satışının yapılmasının ve bu ürünlerin satılabilmesi için internet sitesinde “…” ve “…” markalarının kullanılmasının 556 sayılı KHK m. 12 hükmü uyarınca dürüst kullanım teşkil ettiğinin ve marka hakkına tecavüz oluşturmadığının KHK m. 74 hükmü çerçevesinde tespit edilmesi yönündedir.
Marka sahibinin tescilli markasından doğan mutlak hakkına getirilen önemli bir sınırlama KHK m.13 ile düzenlenmiş olan marka hakkının tükenmesi ilkesidir. KHK m.13/1 uyarınca ” Tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mal üzerine konularak, marka sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye de piyasaya sunulmasından sonra, mallarla ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalan anılan hüküm ile ifadesini bulan tükenme ilkesi uyarınca, tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından veya onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından Türkiye’de piyasaya sunulmasından sonra, marka hakkı sahibi bu malların piyasada tedavül etmesine (el değiştirmesine, ticari olarak değerlendirilmesine) engel olamaz. Ancak, KHK m. 13/2 uyarınca marka sahibi, markalı malların piyasaya sunulmasından sonra üçüncü kişiler tarafından markalı emtianın değiştirilmesi veya kötüleştirilmesi, yani malm özgün niteliğinin bozulması halinde bunu önleme yetkisine sahiptir. Hal böyle olmakla beraber, hükmün 1. fıkrasında yer alan “mallarla ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamının dışında kalır şeklindeki ibare yeterli açıklığı taşımamakta olup, bu problem maddenin mehazı olan 89/104 sayılı Avrupa Birliği Yönergesi nin 7. maddesinin asıl metne uygun şekilde tercüme edilmemesinden kaynaklanmaktadır. “Mallarla ilgili fiiller ibaresi geniş algılanmalı, üçüncü kişiler tarafından markalı mallan ticaret mevkiine koymak amacıyla yapılabilecek her türlü hukuki tasarruf bu ibarenin kapsamına dâhil kabul olunmalıdır. Doktrinde haklı olarak belirtildiği üzere, “mallarla ilgili fiiller” ibaresinin kapsamına sadece üçüncü kişiler tarafından yapılan satış ve ihraçlar değil, mallarla ilgili olarak reklam yapılması, broşür yayınlanması fiilleri de girer. Ancak yapılacak reklamların, o malın pazarlanması için olağan sayılan reklam usullerine uygun olması ve markanın itibarına zarar verecek nitelikte olmaması gerekir. Bunun yanında, bu tür reklamların, markalı malların onları tekrar ticaret mevkiine koyan üçüncü kişi tarafından üretildiği izlenimini de yaratmaması gereklidir.
KHK m.9/2-d hükmü uyarınca markanın reklamlarda kullanılması yetkisi marka sahibine ait olup, marka sahibi markanın üçüncü kişiler tarafından iş evrakı ve reklamlarda kullanümasım yasaklayabilir. Ancak, markalı malların marka sahibi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra markanın malın reklamı ile ilgili kullanımı KHK m. 13/1 kapsamında değerlendirilebilecek ve bu hak tükenmeye konu olabilecektir.
Ayrıca, 556 sayılı KHK m. 12 uyarınca “Dürüstçe ve ticari veya sınai konularıyla ilgili olarak kullanılmaları koşuluyla üçüncü kişilerin, ad ve adreslerini, mal veya hizmetlerle ilgili cins, kalite, miktar, kullanım amacı, değer, coğrafi kaynak, üretim veya sunuluş zamanı veya diğer niteliklere ilişkin açıklamaları kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez.” Anılan hüküm, üçüncü kişilerin kendisi, adresi, işyeri, mal ve hizmetleri ile ilgili açıklama yapma özgürlüğünün beraberinde getirdiği bir durumu düzenlemekte ve marka olarak tescil edilmiş isim, rakam, slogan ve sıfatların üçüncü kişilerin kullanımına kapatılmasını engellemektedir. Bununla birlikte hüküm üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen tasviri amaçlı kullanımlar ile mal veya hizmetlere ilişkin belli özellikleri ifade etmek amacıyla gerçekleştirilen kullanımların marka sahibince engellenemeyeceğini ifade etmekte, buna karşın tescilli markanın üçüncü kişiler tarafından markasal kullanımının dürüstlük kuralınca haklı görülebileceği diğer halleri zikretmemektedir.
Somut olayda davacının sözleşmenin feshinden önce aldığı … ve … markalı malları yeniden ticaret mevkiine koyması makul ve kabul edilebilir bir davranıştır. Davacı her ne kadar her iki davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini istemişse de davalılardan …’nin pasif hubsumet ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığından bu davalı yönünden husumet yokluğundan davanın reddine, davalı … yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, davalı … A.Ş yönünden açılan davanın pasif husumet ehliyeti bulunmaması nedeniyle reddine,
Davalı … yönüden açılan davanın kabulüne, davacının … şirketinden satın almış olduğu … ve … markalı mallar üzerinde, bu malları yeniden ticaret mevkiine koyma ve söz konusu markaları elinde bulunan malların reklamını yapma amaçlı olarak üçüncü kişilerde yetkili satıcı izlenimi yaratmayacak şekilde ve biçimde kullanmasının marka hakkına tecavüz oluşturmadığının tespitine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 18,40 TL’nin mahsubu ile kalan 36,00TL bakiye karar harcının davalı …’tan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalı …’tan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 2.100TL bilirkişi ücreti, 2.727,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 4.827,00 TL ve 36,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 4.863,80 TL yargılama giderinin davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı …tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Davalı …. yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı … vekili yararına hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı …’ye verilmesine,
7-Davalı … tarafından yapılan 86,40TL posta giderinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/03/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸