Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/17 E. 2020/386 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/17
KARAR NO : 2020/386

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/01/2019
KARAR TARİHİ : 10/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ve dahil olduğu şirketler grubunun Almanya’da 1962 yılından bu yana faaliyet gösteren ucuzluk marketi sektöründe mağazalar zinciri topluluğu olduğunu, dünya çapında 20 ülkede 10.000 adetten fazla süpermarket ile faaliyette bulunduğunu, … ünvanını ve aynı zamanda … markasını taşıyan ürünleri de piyasaya sunduğunu, TPMK nezdinde …, …, …, …, …, … tescil no ile … markasının tescillendiğini, … markasının … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28.05.2013 tarihli … esas-… karar sayılı kararı ile tanınmış marka olarak …koduyla tescil edilmek suretiyle markanın 28.05.2013 tarihli … 1 FSHHM … E, … K. Sayılı kararı ile tanınmış marka olarak özel … koduyla tescil edilmek 09.12.2014 tarihi itibariyle Özel Marka Statüsünde korunduğunu, Davalının … tescil no ile 29. Sınıfta “…” markasını tescil ettirdiğini, markanın tescil ettirildiği sınıfın müvekkili markası ile aynı olduğunu, müvekkil markası ile ilişkilendirme ihtimali bulunduğunu, … markasının Paris Sözleşmesi çerçevesinde tanınmış marka olduğunu aynı zamanda Türkiye’de de tanınmış olduğuna dair kesinleşen/kesinleşmeyen yargı kararlarının mevcut olduğunu, özel korumadan yararlanması gerektiğini, davalıya ait markanın ortalama tüketici nezdinde ilişkilendirilecek ölçüde benzer olduğunu, fonetik, görsel ve anlamsal olarak ilişkilendirileceğini, davalının markasında … kelimesinin ön planda olduğunu, … kelimesinin ürünü tasvir ettiğini, markaların yazılışında … ve … harfleri dışında farklılık olmadığını, kelimenin … olarak algılanmasının ilgili tüketici kesimi açısından mümkün olduğunu, Yargıtay’ın daha önce verdiği bir kararında … Markası ve … markası açısından markanın ayırtediciliğine zarar verileceği ve markaya tecavüz noktasında karar vermiş olduğunu, SMK m.6/1 açısından hükümsüzlüğe ilişkin tüm şartların mevcut olduğunu belirterek davanın kabulünü ve davalı markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilin dosyaya sunduğu dilekçelerinde özetle; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının yaptığı itirazların tamamının reddedildiğini, davacı tarafın markası ile davalı tarafın markasının, markaları oluşturan unsurlar dikkate alındığında benzer olmadıklarını, davaya konu olan markaların birbirlerinden ayırt edilebileceğini ve bu nedenle markalar arasında iltibas tehlikesinin var olmadığını, ortalama tüketici kitlesinin markayı bütün olarak algılayacağını ve markanın çeşitli unsurlarını detay detay analiz etmeyeceğini, marka işaretlerinin görsel, işitsel ve yazılış olarak birbirinden tamamen farklı olduğunu, müvekkil markasının … ibaresi olup benzer olduğu iddia edilen … ibareli markaya karşın, yazılış, okunuş ve kulakta bıraktığı iz bakımından birbirinden tamamen farklı olduğunu, müvekkili albi markasının al eyleminden türemiş “…” anlamını ihtiva eden isim nitelikli bir ibare ilken, davacının markasının doğuş yerinin yurt dışı olduğu göz önüne alındığında sadece Türkçe ile benzerlik gösterdiğini esasen Türkçe anlamı taşımadığını, davalının … marka ibaresine ek olarak … terimini kullanmayı tercih ederek hizmet vermek istediği sektörde sunmak istediği ürün hakkında açıkça farklılık yaratmayı başardığını, davacının … markası olarak … üretimi bulunmadığını, ayrıca davalının Türkiye’de bilinen bir marka olmadığını ve hatta tescilli olduğu ülkelerde dahi … markası olarak bilinmediğini, davacı taraf markasının … olduğunu iddia etse de tescil belgelerinden de görüleceği üzere marka … şeklinde oluştuğunu, “…” harfi değil “… harfi olduğunu, davacının bu konudaki yanıltıcı beyanlarının kabülünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, dava konusu markanın, … tescil no ile 29. Sınıfta “…” olarak 21/12/2018 tarihinde sicile kayıt edildiği ve … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 16.06.2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle;”… davalı tarafça markanın kullanım şekli dikkate alındığında, ortalama tüketicinin bu markaları birbirinden ayırt etmekle birlikte, bu arkaları taşıyan malların aynı işletmeden geldiği ya da bunların üreticileri arasında işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünmeyeceği, davalının 29. Sınıftaki kullanımının, davacının tanınmış markasının, düşük kaliteli mallarda kullanılması, imaja aykırı mallarda kullanılması, istenmeyen bağlantılar kurulmasına yol açacak biçimde kullanılması şeklinde karşılaşılan olumsuz imaj devri hallerinden hiçbirine girmediği ve tüm bu değerlendirmeler sonucunda davalının, davacı markasının tanınmışlığından, haksız yarar sağlaması, şöhretini sömürmesi itibarına zarar vermesi ya da onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varıldığı, SMK m.6/5’te sayılan koşulların gerçekleşeceğinin kabülünün mümkün olmadığı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafın 07.07.2020 tarihli dilekçesinde, 16.06.2020 tarihli bilirkişi heyet raporuna karşı beyanlarında özetle; … markasının, Türkiye’de yalnızca yurtdışı tecrübesi bulunan kişilerce değil ortalama tüketici kitlesi tarafından tanınmış bir marka olduğunu, … MARKASININ 6869 SAYILI Sınai Mülkiyet Kanunu m.6/1, 6/4, ve 6/5 uyarınca hükümsüzlüğün kabulü gerektiği, … ve … markalarının iltibas yaratacak ölçüde benzer olduğu, davalının bu iltibas sonucu haksız yarar sağladığını bu nedenlerle davanın kabulü ve yeni bir bilirkişiden bilirkişi raporu alınması gerektiğini beyan etmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış, Hükümsüzlüğün Tespiti Ve Markanın Sicilden Terkini Davasıdır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu MADDE Madde 4- (1) Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
MADDE 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
Madde 25- (1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
(5) Hükümsüzlük hâlleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez.
(6) Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.
(7) 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
Markanın Hükümsüzlüğü 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25’te düzenlenmiştir. Buna göre, markanın tesciline engel olan mutlak ya da nispi red nedenleri mevcut ise markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Somut olayda davacı SMK m.6/1, 6/4, ve 6/5 uyarınca davalı adına tescilli olan markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Nispi ret imkanın doğması için markaların aynı veya benzer olması ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsaması tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda markaların belirtilen bu ilişki nedeniyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin de bulunması gerekir.(SMK m.6/1)
Markalar görsel açıdan incelendiğinde; … ve … ibarelerinin harf karakterlerine bağlı olarak görsel anlamda düşük de olsa benzerlik bulunmakla birlikte, somut olayda sadece harflerin görsel benzerliğinin tek başına markalar arasında iltibas ihtimali konusunda karar vermek için yeterli olmayacağı, zira “…” yazısı ve şekil unsurunun eklenmesiyle farklı bir kompozisyon ve içerik kazanarak bütünsel bir marka haline geldiği,
Markalar işitsel açıdan incelendiğinde; “…” şeklinde okunan davalı markasıyla “…” markasının ilk hecenin benzerliği nedeniyle işitsel açıdan düşük düzeyde benzerlik bulunsa da bütün olarak değerlendirildiğinde işitsel açıdan markaların farklılaştığı, fonetik açıdan genel anlamda iltibasın oluşmayacağı,
Markalar anlamsal benzerlik açısından incelendiğinde; … markasının dilimizde somut bir anlamsal karşılığının bulunmadığı, “…” markasına bakıldığında il aşamada “…” şeklindeki ibare kelimesel anlamda tek başına herhangi bir şey ifade etmemekle birlikte … kelimesi ile bütün olarak ifade edildiğinde “almak ” fiilinin kullanımı şeklinde anlaşıldığı, sonuç olarak markalar arasında anlamsal bir benzerlik bulunmadığı bu nedenle iltibasa yol açmayacağı,
Markaların bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakıldığında; markalar arasında harf karakterlerine bağlı olarak aralarında görsel anlamda düşükte olsa benzerlik bulunsa da “…” ibaresi ve şekil unsurunun eklenmesiyle bütünsel ve farklı bir marka haline geldiği, davalı markasının farklı bir anlam ve içerik kazandığı, okunuşunun bir bütün olarak farklı olduğu görsel ve anlam itibariyle de benzerlik bulunmadığı, her birinin bütünü itibariyle bıraktığı etkinin de farklı olması nedeniyle karıştırılmaya sebebiyet verecek derecede aralarında yakınlık bulunmadığı, sonuç olarak genel anlamda aralarında markasal açıdan iltibas bulunmadığı dolayısıyla davalı markası açısından hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 ve 6/5 yönünden yapılan değerlendirmede; davacı markasının, tanınmış marka olduğu dosyaya sunulan yargı kararları ve tanınmış marka sicil kaydı ile anlaşıldığı, Tanınmış Marka ile ilgili olarak SMK m.6/5’te düzenleme yapıldığı, buna göre “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” denilmektedir. Ancak bu hükmün uygulama alanı bulabilmesi için öncelikle markalar arasında benzerliğin söz konusu olması gerektiği, benzerlik söz konusu değilse bu hüküm uygulama alanı bulamayacağı, davacı markası ile davalı marka arasında aynı anda kullanılmaları halinde, ortalama veya ilgili alıcıları tarafından karıştırılma ihtimali doğuracak derecede bir benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla tüm dosya kapsamı, SMK hükümleri, sunulan deliller, hükme esas alınan denetime elverişli bilirkişi raporu nazara alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 10,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/11/2020

Katip …

Hakim …