Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/129 E. 2019/433 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/129
KARAR NO : 2019/433

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/07/2014
KARAR TARİHİ : 24/10/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 29/02/1996 yılında … tescil no.lu “…” isimli markanın sahibi olduğunu; TPE kayıtlarından yabancı kimlikli davalı yan adına … başvuru numarası ile “… ” ve … başvuru numarası ile “… +” markalarının tescil edildiğini, müvekkilinin markasının 18, 25. sınıflarında, davalı yana ait markaların da 25. sınıfta tescilli olduğunu; müvekkil şirketin adına tescilli … markasının kullanım hakkını 14.08.2012 yılında 1 yıllığına …isimli şirkete kiraladığını, davalı yanın ise lisans hakkı süresi dolmadan lisans sahibi şirketin isminin (…) müvekkili şirkete ait … markası ile birleştirilmesi sureti ile … no lu marka için başvuruda bulunmuş olmasının davalı yan ile … firmasının organik bir bağ içerisinde olduğunun göstergesi olduğunu ve dolayısı ile müvekkili şirketin hak sahipliğini bile bile kötü niyetli bir şekilde hareket ettiğini ortaya koyduğunu, ilgili marka tescillerinin 556 sayılı KHK’nın 8/b hükmüne aykırılık teşkil etmekte olup müvekkiline ait koruma altındaki markaya ve müvekkil şirketin marka üzerindeki haklarına haksız saldırı teşkil ettiğini, ilgili tescillerin iltibas yaratacağını, halk ve tüketici nezdinde kafa karışıklığına neden olacağını, dava konusu tescilli markaların ürün ve hizmetlerde kullanılması halinde müvekkil şirkete maddi ve manevi olarak zarar vereceğini, bu sebeple markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava konusu markaların …şirketine devredildiğini, bu sebeple müvekkilinin kötü niyetli olmasından söz edilemeyeceğini, 556 sayılı KHK’nın 8/b maddesi ile aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetler bakımından aynı ve ayırt edilemeyecek kadar benzer sayılabilecek işaretler arasında karıştırılma tehlikesinin kanuni bir varsayım olarak kabul edildiğini, markalarda yalnızca “…” ibaresinin ortak kullanımının benzerliğe neden olduğundan söz edilemeyeceğini, bir marka, o markayı oluşturan kelime ve şekil gibi münferit unsurlardan ziyade bu unsurların bir arada sergileniş biçimi ve toplu olarak bıraktığı intiba sayesinde diğer markadan farklılaşıyorsa, artık markalar arasında münferit unsurlarına göre bir değerlendirme yapılmasının hatalı olacağını, burada markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenim ve ayırt ediciliğini vurgulayan imajda aramak ve buna göre bir değerlendirme yapmak gerektiğini, karıştırma da asıl olanın orta düzeyde, sıradan tüketicilerin markaları algılama şekli olduğunu, “…+” ibaresi ve “…” ile “…” ibaresindeki ortak noktanın yalnızca “…” kelimesi olduğunu, müvekkilinin markalarının … kelimesinin yanı sıra son derece ayırt edici olan “+…” ve “…” ibarelerini içerdiğini, söz konusu ibarelerin davacının markası ile müvekkil markalarının kolayca ayırt edilmesini sağlayıcı nitelikte olduğunu ve tüketicinin müvekkil markaları ile davacının markasını hiçbir şekilde karıştırmayacağından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli davadır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; Mahkememizin 06.12.2016 tarih ve 2014/162 esas-2016/221 karar sayılı kararı ile;”…Davacı … Şti tarafından davalı … SA aleyhine açılan davanın kabulü ile, Davalı adına TPE nezdinde tescilli … tescil nolu 16/10/2014 tescil tarihli “…+…” ibareli marka ile davalı adına tescilli “…” ibareli … tescil nolu 05/09/2014 tescil tarihli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine…” dair karar verildiği, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin 30.10.2017 tarih ve 2017/1949 esas-2017/3351 karar sayılı kararı ile; “…Mahkemece markayı devralan yabancı uyruklu şirkete HMK ‘na göre usulüne uygun tebligat yapılmadan davalı vekilinin ibraz ettiği 2001 tarihli vekaletnameye istinaden adı geçen vekilin huzuru ile taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması yasaya aykırı olduğundan … 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, … Karar ve 06/12/2016 tarihli kararının kaldırılmasına, taraf teşkili sağlanarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere dosyanın mahkememize iade edilmesine …”karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava her ne kadar …’a karşı açılmış ise de, bu davalı adına kayıtlı … nolu marka davanın devamı sırasında … ‘ya devredildiği anlaşılmakla, Mahkememizce İstinaf kararı doğrultusunda gerekli usuli işlemler yerine getirilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yapılan yargılama sonucunda,
Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli davadır.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Davacının markası … tescil nolu … markasının 05/11/1996 tarihinde 18 ve 25.sınıflar için tescil edilmiş olduğu ve “her türlü tabi ve suni deriden mamul çanta, okul çantası, valiz, cüzdan, bont çanta, seyahat çantası, sırt çantası, portföy, ayakkabı, mont, etek, yelek, pardesü, kaban, gömlek, pantolon, ceket” mal ve hizmetleri içerdiği görülmüştür.
Davalının … tescil nolu …+… markasının 25/07/2013 tarihinde başvurusunun yapıldığı ve 16/10/2014 tarihinde 25.sınıfta “plastik designer footwear” için tescil edildiği ve davalının … tescil nolu markasının 18/07/2013 tarihinde başvurusunun yapıldığı ve 05/09/2014 tarihinde 25.sınıfta “…” için tescil edildiği tespit edilmektedir.
Dava dışı …Tic. Ltd. Şti adına … kod numaralı … markanın hükümden düşerek geçerliliğini yitirdiğinin tespit edildiği ve müddet başvuru kaydının mevcut olduğunun belirlendiği görülmüştür.
Markaların halen sahipleri adına geçerliliğini koruduğu, davacının markasının davalının markalarından yaklaşık 17 yıl önce tescilinin yapıldığı ve gerek davacının gerekse davalının dava konusu markalarının aynı sınıf mal ve hizmetleri içerdiği tespit edilmiştir.
Davacıya ait … no.lu tescilli markasında davacının ticari isminin kullanıldığı görülmüştür.
TPE’den gelen cevapta, … adına kayıtlı … (U.Tescil no:…) ve … (U.Tescil no: …) tescil numaralı markaların 17/08/2015 tarihinde …adlı şirkete devredildiğinin belirtildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu … 40. Noteri’nde … nuııarası ile 03/10/2012 tarihinde yapılmış olan Tek Taraflı Lisans Anlaşması’nda yapılan incelemede; lisans veren firmanın “… Tic. Ltd. Şti.”, lisans alan firmanın “…” olduğu, taraflar arasındaki lisans anlaşmasının 14/08/2012-14/08/2013 tarihleri arasında olacak şekilde 1 yıllık süreci kapsadığı, anlaşmanın TPE tarafından tescil edilmiş olan 01/11/2002 Tarihli ve … numaralı “…” markası olduğu görülmüştür.
Markanın hükümsüzlüğü MarKHK m.42 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. KHK’da düzenlenmiş olan şartlara aykırı olarak tescil edilmiş veya tescilli bir markanın tescilden sonra KHK’ya aykırı hale gelmesi durumunda markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir. Hükümsüzlük halleri MarKHK m.42’de düzenlenmiştir. Maddede düzenlenen hükümsüzlük halleri iki grubu ayrılmaktadır. İlki, markanın tesciline engel olan mutlak ya da nispi red nedenleridir. Marka, tescil engellerinin varlığına rağmen tescil olunmuşsa, hükümsüzlük davası ile bu tescilin terkini talep edilebilir.
MarKHK m.43’de “Markanın hükümsüzlüğünü, ilgili mahkemeden, zarar gören kişiler, Cumhuriyet savcıları veya ilgili resmi makamlar isteyebilirdenmek suretiyle zarar gören kişilerin de hükümsüzlük davası açabileceği açıkça düzenlenmiştir. Hükümsüzlük davasının davalısı ise, sicilde marka sahibi olarak görülen kişidir. Hükümsüzlük hallerinden biri MarKHK m.8/l-b’de iltibas esas alınarak düzenlenmiştir. MarkaKHK m.8’de marka tescili ile ilgili nisbi red sebepleri sayılmıştır. MarkaKHK m.42 ve bağlantılı m.8/I-b hükmü gereği tescil edilmiş bir marka daha önce tescili gerçekleşmiş bir marka ile aşağıdaki hususları kapsayıcı bir ayniyet veya benzerlik içinde ise, mahkemeden bu markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir. Bu hükme göre tescil edilmiş bir marka; Daha önce tcscil edilmiş başka bir marka ile ve bu markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer nitelikte ise, daha önce tescil edilmiş başka bir marka ile halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa, markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Karıştırılma ihtimali, bir yandan markaların karlştırılmasını, bir yandan da markaların temsil ettiği mal veya hizmetlerin karıştırılmasını ifade eder. Bir işaret görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, bütünsel açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple hitap ettiği müşteri nezdinde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden müşterinin mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, Marka KHK m.8/l-b hükmü kapsamında bir benzerliğin varlığı kabul edilir. Bir markanın başka bir tescilli marka ile arasında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırılma ihtimali varsa, bu iki marka benzerdir.
Karıştırılma ihtimalinde ölçüt “halk” olarak belirlenmiştir. Bir markanın diğer bir marka ile karıştırılma ihtimali bu malın uzman veya pazarlayıcıları nezdinde değil halk nezdinde araştırılacaktır. Halk terimini belirlerken, malın veya hizmetin niteliği ve hedef aldığı halk kitlesini nazara almak gerekmektedir. Bazı mal ve hizmetler tüm halk kitlesine hitap edebileceği gibi bazıları sadece belli kesimler tarafından ilgi görür.
Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi, markaların bütünü göz önünde bulundurularak, genel görünüş itibari ile yapılır. Bütünsel benzerlik değerlendirmesinde, markaların esas unsurları ön plana çıkarılarak, bu unsurların benzer olup olmadıkları, markanın bütününde fark yaratıp yaratmadıklarına bakılır: “Markalar arasında ayırt edicilik, markaların esas unsurlarının karşılaştırılması ile tespit edilmelidir.” Markaların parçalara ayrılarak inceleme yapılmasına ve özellikle tek başlarına ayırt edici gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına gerek yoktur.
Davanın taraflarına ait markaları karşılaştırabilmek için esas unsurlarının belirlenmesi gerekir. Markaların esas unsur değerlendirmesinde; fonetik, kulağa gelen ses uyumu ve söyleniş şekli açısından markalardaki kelime unsuru şekil unsuruna nazaran ön plana çıkar. Buna göre: davacı adına tescil edilmiş olan … markasının kelime unsuru olarak “…” ibaresi öne çıkmaktadır.
Davalı adına tescil edilmiş olan gerek “…+…” markasındaki gerekse “… ” markasındaki esas unsurlardan birinin “…” ibaresi olduğu tespit edilmektedir. Bu yönüyle, taraf markaları aynı emtia sınıfında (25.sınıf) tescil edilmiş olmakla ve taraf markalarının esas unsurları benzer olmakla MarKHK m.8/1-b’ye dayalı hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu tespit edilmektedir.
Toplanan deliller alınan bilirkişi raporu kapsamında dava konusu “…” markasının 25.sınıfta “her türlü tabi ve suni deriden mamul çanta, okul çantası, valiz, cüzdan, bont çanta, seyahat çantası, sırt çantası, portföy, ayakkabı, mont, etek, yelek, pardesü, kaban, gömlek, pantolon, ceket” emtiaları için 05/11/1996 tarihinden bu yana tescilli olarak korunmakta olduğu, taraflar arasında 14/08/2012-14/08/2013 tarihleri arasında geçerliliği olan tek taraflı lisans anlaşmasının mevcut olduğu, dava konusu markalardan … tescil no.lu “… + …” markasını 25.sınıfta tescil ettirmek amacıyla 25/07/2013 tarihinde ve … tescil nolu “…” markasını 25.sınıfta tescil ettirmek amacıyla 18/07/2013 tarihinde TPE’ye başvuruda bulunulmuş olduğu, markaların davalı adına tescilli olduğu, taraflara ait markaların ortak esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, taraf markalarının esas unsurlarının “…” ibaresi olmasının taraflar arasında idari-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu izlenimi yaratacak nitelikte olmasından dolayı iltibas yaratan davalı markasının MarKHK m.8/l-b uyarınca hükümsüzlüğü gerektiği kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
davanın kabulü, ile davalı adına tescilli … tescil nolu “…+ …” ibareli marka ile davalı adına tescilli … tescil nolu “…”ibareli markaların hükümsüzlüğüne dair karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ, ile davalı adına tescilli … tescil nolu “…+ …” ibareli marka ile davalı adına tescilli … tescil nolu “…”ibareli markaların HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
2-Alınması gerekli 44,40 karar harcından peşin yatırılan 25,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 19,20 TL harıcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan: 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 336,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.836,50 TL ve 50,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 1.886,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT’sine göre tespit olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır