Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/110 E. 2020/307 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/110
KARAR NO : 2020/307

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16/04/2019
KARAR TARİHİ : 08/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalının basımını yaparak satışa arz ettiği ve internet satış sayfasında ve piyasadaki kitabın 5. baskısını yaptıkları “…” adlı eserin orijinali, … hocanın … orijinali “…” adlı eserinin müvekkili tarafından Türkçeye çevirerek “…” adlı eserden derleme olduğu aynı eserden elde edilerek isminin değiştirildiği ve üstelik müvekkilinin tercümesinden hiç bahsedilmediği, eserin orijinal adı zikredilmediği için Kültür Bakanlığından “…” alınmadığı veya başka bir kitap adına bandrol alınmış olabileceği, bu eseri müvekkilinin tercümesini yaptığı eserden derleme isim değişikliği yapılmış bir eser olduğunu, eserin bandrol bilgilerinin Kültür Bakanlığından talep edilmesini, müvekkilinin bu eseri … orjinalinden … (…) ile yaptığı çevirmenlik sözleşmesi kapsamında Türkçeye tercüme ettiğini, eserin orijinal Almanca dilinde yazıldığını, FSEK’e ve ilgili diğer meri hükümlerine göre bir eserin yazarı ile onu orijinal dilinden tercüme eden çevirmenin telif haklarının birbirinin aynı olduğunu, davalıların eseri … olarak yazan müellifi merhum … hoca ile telif sözleşmesi yapmış olmalarının eseri … orijinal dilinden Türkçeye çeviren müvekkili …’in telif haklarının varlığını ortadan kaldırmadığını, müvekkilinin çevirmenlikten doğan telif haklarının mevcut olduğunu, bunu üçüncü kişilere devredecek şekilde hiçbir kurum ya da kişiye yetki ve telif hakkı ya da mali hak devri yapmadığını, davalıların müvekkili ile telif sözleşmesi yapmadıkları gibi eserin yayınlanması konusunda izin ya da muvafakat talebinde de bulunmadıklarını, ilk dört baskıda her basım için 2000 adetten toplam 8000 adet kitap basıldığını, her bir kitabın bu kategorideki satış fiyatının 40 TL olduğunu, sözleşme yapılması halinde çevirmen telif alacağının 8000×40=320.000 TL %8=25.600 TL olacağını, FSEK 68.madde hükümlerine göre üç kat fazlasını talep ettiklerini, buna göre 76.800 TL bu kategorideki kitaplar için telif hakkı ihlalinden kaynaklanan telif mali hak alacak taleplerinin olduğunu, eserin beşinci baskısına özel nitelikli karton cilt ve kuşe kağıt baskı olarak gerçekleştirildiğini, buna ilişkin olarak 63.330 TL telif mali haklarına tecavüzden doğan alacaklarının olduğunu, her iki kategoride basımı yapılan kitaplar için toplamda 140.130 TL telif hakkına tecavüzden dolayı müvekkilinin alacağının bulunduğunu iddia ederek, müvekkilinin çevirmen sıfatıyla teliften doğan mali haklarına tecavüzden dolayı FSEK 68.madde hükümlerine göre müvekkili için sözleşme yapılması halinde hak edeceği telif bedelinin üç kat fazlası olan 140.130 TL’nin arabuluculuk anlaşmama tarihi olan 05/04/2019 tarihinden itibaren aksi halde dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; dava konusu eserin müellifi … olduğunu, bu hususun herkesçe malum olduğunu, müvekkili yayın evinin eserin mali haklarını bizzat eser sahibinden devraldığını, iyi niyetli olarak devraldığı mali hakları kullandığını, davanın …’in yasal mirasçılarına yöneltilmesi gerekirken müvekkili yayın evine yöneltilmesinin hatalı olduğunu, husumet itirazında bulunduklarını, kabul etmemekle birlikte davacının talep ettiği telif ücretinin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın hak iddiasında bulunduğu “…” adlı eserin kamuoyunca bilinen müellifinin … tarafından bizzat getirilerek müvekkili yayın evi editörlerine teslim edildiğini ve yapılan sözleşmeye istinaden kitabın basımının yapıldığını, tüm mali haklarının müvekkili yayın evine devredilen eserin bandrollerinin alındığını, baskılarının yapılarak kamuoyuna sunulduğunu, sözleşme ile eserde üçüncü kişilerin hak sahibi olmadığının bizzat yazar … tarafından beyan ve taahhüt edildiğini, eserin telif ücretinin … hesabına ödendiğini, 2019 yılının … yılı ilan edilmesi nedeniyle kuşe kağıda basılan özel serinin neredeyse tamamının ücretsiz dağıtıldığını ve bu kapsamda dağıtılmaya devam ettiğini,…’e ait tüm mali hakları müvekkiline devredilen eserlerin mali haklarının proje kapsamında ilgili mercilere devredildiğini, dava konusu eserin de bunlardan biri olduğunu, eser ile ilgili tüm hakların süresiz …’ya devredildiğini, çevirmenin mali hakları kullanamayacağının açık olarak belirtildiğini, davacının sözleşme uyarınca dava açmada menfaatinin bulunmadığını, kabul etmemekle birlikte davacının hesaplama yöntemi, oranları ve sonuç olarak talep ettiği telif ücretini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, sektörün ekseriyetinde çeviri eser sözleşmeleri telif ücretinin %5 üzerinden ve baskı adedi yerine satış adetleri baz alınarak hesaplandığını, davacının müvekkilinden haksız kazanç elde etmek istediğini, müvekkilinin baskısını yaptığı eserin telif ücretini eser sahibine ödediğini, davacının iddiasının kabulü halinde aynı eser için ikinci kez telif ücreti ödemek zorunda kalacağını, bu durumun müvekkilini mağdur edeceğini ve …’in ölümü nedeniyle mirasçılarının davaya dahil edilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının talebi üzerine dava … mirasçılarına ihbar olunmuş, ihbar olunanalar vekili duruşmadaki beyanlarında özetle; davacının aktif husumeti bulunmadığını, sunulan rapordaki aleyhe olan hususları kabul etmediklerini savunmuş davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, çevirmen sözleşmesi dosyaya sunulmuş, Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünden dava konusu esere ilişkin bandrol kayıtlarının dosya arasına alındığı, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Kültür Bakanlığı Telif Genel Müdürlüğü kayıtlarının incelenmesinde, “…” adlı esere ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, ismi sadece “…” olan esere ilişkin 5 adet tasdikli bandrol talep formu ve taahhütname örneğinin gönderildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, davaya konu … isimli eserin …’dan Türkçeye orijinal dilin cümle yapısına uygun olarak naklini içeren, aynı ahenk, aynı uslup ile Türkçeye aktaran bu nitelikleri gereği hususiyet taşıyan FSEK 6/1 anlamında işlenme eser olduğu ve FSEK korumasına mazhar olacağı, dosyada mübrez dava konusu kitabın üzerinde davacının çevirmen olarak yer aldığı, yine davacı ile … arasında yapılan çeviri sözleşmesinde de davacının davaya konu kitabın çevirmeni olarak belirtilmesi nedeniyle davacının davaya konu kitabın FSEK 11’deki karine çerçevesinde tercüme eden sıfatıyla işleme eser sahibi olduğu, bununla birlikte davacı ile … (…) arasında imzalanmış 27/11/2005 tarihli sözleşmenin 6 ıncı maddesi gereğince davacının davaya konu orijinal eseri sipariş sözleşmesi başka bir deyişle istisna akdi ile Türkçe’ye çevirttiği ve tercümesi üzerindeki tüm mali hakları da …’ya devrettiği görülmekte olduğundan takdiri mahkemeye ait olmak üzere tercümeye ilişkin mali hakların ihlali sebebiyle talepte bulunma hakkının davacıya değil …’ne ait olacağı, davacının davayı açma hakkının olmadığı kanaatine varılmış ise de Mahkemece aksi kanaatte olunması halinde; a)Davalı tarafından basılan kitabın orijinal dilinden Türkçe’ye kimin tercüme ettiğinin kitapta belirtilmediği ve davacının tercümesinin aynısının basıldığı, davalının davacının tercümesini birebir kullanmasının mali hak sahibi dava dışı … mali haklarının ihlali sayılabileceği, b)Talep edilebilecek telif bedelinin; ilk dört bası için; davalının bastığı kitap adedi (43.073) x kitabın satış fiyatı (40 TL) X telif yüzdesi (% 5)= 86.146 TL, 5 inci bası için; davalının bastığı kitap adedi (3200) x kitabın satış fiyatı (85 TL) X telif yüzdesi (% 5)= 13.600 TL olacağı, FSEK 68 çerçevesinde 3 katına hükmedilip hükmedilmeyeceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu, hususlarında görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış işleme eser sahipliğine dayalı FSEK 68 kapsamında tazminat talebine ilişkindir.
Uygulanacak mevzuat
5846 sayılı FSEK: “Madde Madde 6 – Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilipte bu esere nispetle müstakil olmıyan ve aşağıda başlıcaları yazılı fikir ve sanat mahsulleri işlenmedir: 1. Tercümeler…. İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve İşliyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır. “
Madde 8- (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/5. Md.) Bir eserin sahibi onu meydana getirendir.
(ESER SAHİPLİĞİ HAKKINDA KARİNELER: I- SAHİBİNİN ADI BELİRTİLEN ESERLERDE:) Madde 11- Yayımlanmış eser nüshalarında veya güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. (Değişik fıkra: 07/06/1995 – 4110/5 md.) Umumi yerlerde veya radyotelevizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutad şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.
Madde 13- Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür. Eser sahibine tanınan hak ve salahiyetler eserin bütününe ve parçalarına şamildir.
MANEVİ HAKLAR: 1. umuma arz salahiyeti (madde 14), 2. adın belirtilmesi salahiyeti (Madde 15), 3. eserde değişiklik yapılmasını menetmek (Madde 16) “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz. Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işliyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlıyan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir. (Değişik fıkra: 03/03/2001 – 4630/9. md.) Eser sahibi, kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür.”
Madde 18 – (Değişik madde: 03/03/2001 – 4630/11. Md.) Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir. Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural uygulanır. Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.
MALİ HAKLAR: Madde 20- (Değişik madde: 01/11/1983 – 2936/3 md.) Henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Alenileşmiş bir eserden eser sahibine münhasiran tanınan faydalanma hakkı, bu Kanunda mali hak olarak gösterilenlerden ibarettir. Mali haklar birbirine bağlı değildir. Bunlardan birinin tasarrufu ve kullanılması diğerine tesir etmez. A-işleme hakkı (Madde 21), B-çoğaltma hakkı (Madde 22) – (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/8 md.) (Değişik fıkra: 03/03/2001 – 4630/13. md.) Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eserlerin aslından ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır. Aynı kural, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da geçerlidir. Çoğaltma hakkı, bilgisayar programının geçici çoğaltılmasını gerektirdiği ölçüde, programın yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi ve depolanması fiillerini de kapsar. C-yayma hakkı (Madde 23), Ç-temsil hakkı (Madde 24), D-işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (Madde 25)
ŞEKİL; Madde 52- Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
Madde 66 – Manevi ve mali hakları tecavüze uğrıyan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir. Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir. Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir. Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir. (Ek fıkra: 07/06/1995 – 4110/19 md.) Eser sahibi, ikamet ettiği yerde de tecavüzün ref’i ve men davası açabilir.
(MALİ HAKLARA TECAVÜZ HALİNDE) Madde 68- (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/21 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. Madde 69 – Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vaki olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.
Eser vasfı yönünden değerlendirme
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK 6/1 hükmüne göre tercümeler işlenme eser sayılmaktadır. Bilindiği üzere işlenme eserler; İşlenme eserler, mevcut bir fikir ve sanat ürününden faydalanılarak meydana getirilen, fakat tamamıyla asıl eserden bağımsız olmayan, ancak işleyenin de hususiyetini taşıyan fikir ve sanat ürünleridir. İşlenme eserlerde var olan bir eser başka bir formata sokulmaktadır. İşlenme eser türleri FSEK m.6’da sayma yöntemi ile düzenlenmiş olup, kanundaki bu sayım tahdidi olmayıp örnek kabilindendir.
Tercüme başka bir deyişle çeviri, sözlük anlamı olarak, dilden dile aktarma anlamına gelmektedir. Tercüme, asıl eserin tamamiyet ve hususiyetleri muhafaza edilerek, edebi veya ilmi bir mahsulün başka bir lisana naklidir. Tercümede asıl eserdeki fikirler, başka bir lisanın kelimeleri ile ve o lisanın cümle yapısına uyularak ifade edilmektedir. Tercümenin hususiyeti, asıl eserdeki fikirleri aynı ahenk, aynı üslup ve aynı akıcılık ile meydana çıkarmasıdır.
Bir tercümenin (çevirinin) FSEK kapsamında korunabilmesi için, sahibinin yani çeviriyi yapanın hususiyetini başka bir deyişle kişisel özelliklerini taşıması gerekir. Tercümedeki yaratıcı unsur, muhtevada değil, harici şekildedir. Tercümede hususiyet yoksa, yapılan tercüme bir işlenme eser olarak nitelendirilemez. Diğer taraftan, tercüme edilen dilin yaşayan, ölü yahut bilimsel ve teknik bir dil olması önem taşımaz, yeter ki tercümeyi yapan her iki dildeki hakimiyetini gösterecek şekilde sarf ettiği fikri emekle hususiyet taşıyan bir çeviri meydana getirmiş olsun.
Bu bilgiler ve rapordaki tespitler çerçevesinde davaya konu … isimli eserin …’sı … tarafından yazılan … isimi eserin Türkçeye orijinal dilin cümle yapısına uygun olarak naklini içeren, aynı ahenk, aynı uslup ile Türkçeye aktaran bu nitelikleri gereği hususiyet taşıyan FSEK 6/1 anlamında işlenme eser olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eser sahipliğinin ve hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11 ve 12 inci maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir.
FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.”
FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır.”
Dosyada mübrez dava konusu kitabın üzerinde davacının çevirmen olarak yer aldığı, yine davacı ile … arasında yapılan çeviri sözleşmesinde de davacının davaya konu kitabın çevirmeni olarak belirtilmesi nedeniyle davacının davaya konu kitabın FSEK 11’deki karine çerçevesinde tercüme eden sıfatıyla işleme eser sahibi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Hak ihlali ve tazminat talepleri yönünden değerlendirme;
Davacının talebi yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde mali hak ihlaline ilişkin olup FSEK kapsamında manevi hak ihlaline dayalı herhangi bir talebinin bulunmadığı açıktır.
Bununla birlikte davacının işleme eser sahibi olarak huzurdaki davadaki talepleri ileri sürebilmesi için tercüme eseri üzerindeki mali hakları başkasına devretmemesi gerekir. Mali hakları başkasına devrederse artık mali hakların ihlaline dayalı telif bedeli talebinde bulunamaz. Zira FSEK 48, 49, 52 hükümleri gereği mali hakkın devri ile bu haklar eser sahibinin malvarlığından çıkıp devralana geçer.
Davaya konu … isimli eser orijinali Almanca olan ve Prof. Dr. … tarafından yazılan kitabın Türkçe’ye tercüme edilmiş halidir. Orijinal eserden Türkçeye çeviri konusunda davacı ile … (…) arasında imzalanmış 27/11/2005 tarihli sözleşme dosyada mübrezdir.
Sözleşmenin 6 ıncı maddesine göre; “Özgün eser sahibinden Türkçeye çeviri yapılması konusunda işlenme hakkı … tarafından devir alınmış olup; iş bu sözleşme bu hakkın çevirmene devrini içermez. Eserin işlenme hakkı …’ya aittir. Sözleşmenin 2. maddede künyesi verilen eserin çevirmen tarafından yapılacak Türkçe çevirisi üzerindeki işlenme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı ile işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olmak üzere tüm mali hakları süresiz olarak …’ya aittir. Çevirmen yaptığı çeviriyi hiçbir şekilde kısmen veya tamamen çoğaltamaz, yayınlayamaz ve umuma arz edemez”. Bu hüküm dikkate alındığında davacının davaya konu orijinal eseri sipariş sözleşmesi başka bir deyişle istisna akdi ile Türkçe’ye çevirttiği ve tercümesi üzerindeki tüm mali hakları da …’ya devrettiği görülmekte olduğundan tercümeye ilişkin mali hakların ihlali sebebiyle talepte bulunma hakkının davacıya değil …’ne ait olduğu yine izahı yapılan mevzuat kapsamında izahtan varestedir.
Davalı taraf dosyaya orijinal eserin yazarı … ile yaptığı 18/09/2010 tarihli sözleşmeyi ibraz etmiş olup sözleşmeye göre orijinal kitabın Türkçe işleme hakkı davacıya 5 yıl süre ile devredilmiştir. Yani bu sözleşme ile davacı Almanca olarak yazılan kitabı Türkçe’ye tercüme edip yayınlama hakkını haizdir. Ancak dosyada davalı tarafından basılan Türkçe kitaba bakıldığında kitabı orijinal dilinde Türkçe’ye kimin tercüme ettiğinin kitapta belirtilmediği ve davacının tercümesinin aynısının basıldığı görülmektedir. Davalı tercüme haklarını yazardan devraldıktan sonra bu eseri başka birine tercüme edip bassaydı herhangi bir hak ihlali söz konusu olmayacağı, zira orijinal bir eserin birden fazla şekilde tercüme haklarının başkalarına devri mümkün olduğu, izahı yapılan mevzuat kapsamında, her bir tercüme eden kendi tercümesi üzerinde işlenme eser sahibi olacağı sarih olmakla birlikte, davalının davacının tercümesini birebir kullanmasının mali hak sahibi dava dışı … mali haklarının ihlali sayılabileceği izahtan varestedir.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği ve izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davaya konu … isimli eserin …’sı … tarafından yazılan … İslam isimi eserin Türkçeye orijinal dilin cümle yapısına uygun olarak naklini içeren, aynı ahenk, aynı uslup ile Türkçeye aktaran bu nitelikleri gereği hususiyet taşıyan FSEK 6/1 anlamında işlenme eser olduğu, dava konusu kitabın üzerinde davacının çevirmen olarak yer aldığı, yine davacı ile … arasında yapılan çeviri sözleşmesinde de davacının davaya konu kitabın çevirmeni olarak belirtilmesi nedeniyle davacının davaya konu kitabın FSEK 11’deki karine çerçevesinde tercüme eden sıfatıyla işleme eser sahibi olduğu, her ne kadar davacı mali haklarının ihlal edildiği iddiası ile FSEK 68 kapsamında maddi tazminat talep etmiş ise de davacı ile dava dışı … (…) arasında imzalanmış 27/11/2005 tarihli sözleşme ile dava dışı …’nın davacıya davaya konu orijinal eseri istisna akdi ile Türkçe’ye çevirttiği ve tercümesi üzerindeki tüm mali hakları FSEK 52 uygun bir şekilde devraldığı, şu hale göre işleme eser üzerindeki mali hakların dava dışı TÜBA’ya ait olduğu, davalının davacının tercümesini adının kitap üzerinde belirtilmeksizin kullanması izahı yapılan manevi haklarından FSEK 15’te düzenlenen manevi haklardan “eser sahibi olarak belirtilme hakkının ihlali” olarak değerlendirilebilir ise de davacının mali hak ihlaline dayalı açmış olduğu dava yönünden taleple bağlılık gereği bu hususun resen nazara alınamayacağı, yine davalının izahı yapılan manevi haklar içerisinde düzenlenen FSEK 16 düzenlenen eserde değişiklik yapılmasını menetmeye dayalı da bir talebinin bulunmadığı dikkate alındığında davacının devretmiş olduğu mali hak ihlaline dayalı açmış olduğu davada aktif husumetinin bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 2.393,08 TL’den 54,40 TL karar harcının düşülmesine, kalanı 2.338,68 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4 uyarınca 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/10/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır