Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/83 E. 2019/550 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/83
KARAR NO : 2019/550

DAVA : Marka (Markaya Tecavüz , Maddi ve Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/02/2018
KARAR TARİHİ : 18/12/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Markaya Tecavüz , Maddi ve Manevi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl dava dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin uzun yıllardır …’da şube sayısı dokuzu bulan “…” olarak bilinen restoranlar zincirini işletmekte olduğunu, müvekkili … adına … numaralı “… …” ve … numaralı “…” markalarının tescilli olduğunu, müvekkili … adına … numaralı “… …”nın tescilli olduğunu belirtmiş, davalı tarafın “…” ibaresi ile lokanta açmış olduğunu ve müvekkilleriyle aynı alanda hizmet sunduğunu, davalının, müvekkillerinin tescilli “…” ibaresini öne çıkararak kullanmasının iltibasa yol açtığını, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu belirterek, öncelikle davalıya ait işyerinde delil tespiti yapılmasını, tecavüzün durdurulması için ihtiyati tedbir karar verilmesini, SMK 151/2-c maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, 10.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili asıl dava cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın ileri sürdüğü hususların haksız ve mesnetsiz olduğunu restoran için “…” ismiyle marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve talebin TPMK tarafından kabul edildiğini, müvekkilinin … nolu marka tescilinin mevcut olduğunu, müvekkilinin tescil ettirmiş olduğunu marka incelendiğinde … kısaltmasının ve açılım olarak … ibaresinin koruma altına alınmış olduğunu, bu itibarla müvekkilinin tabelasında marka tescilinin koruma altında olduğunu, 04/11/2014 yılına kadar markayı kullanma hakkı olduğunu, davacıların tescil ettirdiği markalarla iltibasa neden olunmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin satmış olduğu ürünlerin ile davacıların ürünlerinin farklı olduğunu, müvekkilinin sadece sulu yemek değil, ızgaralarıyla da tanınan ve bilinen bir işyeri olduğunu, davacıların “… …” marka tescilinin 25/08/2014 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin de kendi markası olan “…”nın tescil başvurusunu 04/11/2014 yılında yaptırdığını, görüldüğü üzere tescil başvurularının dahi aynı zamanlarda yapıldığını, bu hususun müvekkilinin haksız rekabete neden olmak gibi kasti bir davranışının olmadığını, dava dilekçesinde ileri sürülen hususların gerçeğe aykırı olduğunu gösterdiğini, tespit kapsamında alınan bilirkişi raporunda müvekkili iş yerindeki garsonların üniformalarında “…” ibaresinin iltibasa neden olmadığının belirtildiğini, bilirkişinin tespitinde tabelada sadece “…” yazıyor olması “…” kısmının kullanılmıyor olmasının karışıklığa neden olabileceğinin belirtildiğini, ancak davacı tarafın marka tescillerinin de “… ” şeklinde olmadığını, hatta rapor da yer verildiği gibi TPMK nezdinde “…” markasıyla yapmış oldukları başvurunun reddedildiğini, buradan hareketle, davacı tarafın, tüm restoranlarında “… …” veya “… …” şeklindeki tescil yaptırdığı şekliyle karışıklığa neden olunmasının önüne geçebileceğini, asıl davacı tarafın, tescile aykırı kullanımla iltibasa neden olmakta ve haksız rekabet yaratmakta olduğunu ve kendilerince de davacıları dava açılacak olduğunu, her türlü dava ve talep haklarını saklı tuttuklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava tescilli markaya haksız tecavüzün tespiti, tecavüzün durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, 1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat talepli davadır.
Mahkememizce ilk olarak delil tespiti talepleri yönünden bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda özetle; davacı …’a ait …nolu “…” ibareli yazı marka tescili 43.nice sınıfından 03/02/2022 tarihine kadar … nolu “… …” ibareli yazı marka tescili 43.nice sınıfında 17/04/2023 tarihine kadar, davacı …’a ait … nolu” … …” ibareli yazı marka tescilli 43.nice sınıfında 17/04/2023 tarihine kadar 6769 sayılı SMK kapsamında koruma altında bulunduğunun tespit edildiği, 07/03/2018 tarihinde; davalı, aleyhine tespit istenen taraf olarak davacı tarafın dilekçesinde “…-…” … adresinde davacı vekili ile birlikte keşif ziyareti gerçekleştirildiği, yalnız tabela … iş elbisesinde Gögüs cebi üzeri işleme … tespit edilerek incelemeye alındığı, davalı işyeri yetkilisinin “Benim itiraz haklarım saklı kaydıyla dava konusu olan markanın “… ” olarak … no ile marka tecili yapılarak kullanım hakkına sahip olarak TPE tescilinin mevcut olduğu şeklinde beyanda bulunduğunu,” TPMK sorgulamasında davalı adına kayıtlı … nolu “…” ibareli yazı marka tescili 43.nice sınıfında 04/11/2014 tarihine kadar 6769 sayılı SMK kapsamında koruma altına bulunduğu, davalı, Aşçı/Garson İş Elbisesinde Gögüs Cebi üzeri “…” işleme logo kokartı ile kullanımında iltibas söz konusu olmadığı, davalının sahibi olduğu marka tescilli “…” ibareli yazıyı … olarak kullanımı ile ortalama tüketici algısıyla karıştırılma söz konusu olacağı, dolayısıyla davacılara ait tescilli markalar ile benzerlik ve iltibas oluşturur düzeyde kullanım söz konusu olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Bu sırada … 1.FSHHM’sinde … E. Sayılı dava açılmış bu davada aynı tarafların yerleri değişerek davacı ve davalı olarak yine aynı konuda uyuşmazlık içine düştükleri anlaşılmış ve … 1. FSHHM’ce 13/06/2018 tarihli karar ile dosyanın mahkememiz işbu dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” ibaresiyle 04.11.2014 tarihli başvurusuyla marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve talebin Türk Patent Enstitütüsü tarafından kabul edildiğini, … nolu tescilli markasının koruma altında bulunduğunu, davalıların “…” ismiyle restoranlar açtığını ve müvekkiller ile aynı hizmet kolunda hizmet vermeye başladığnı, davalıların tabelalarında “…” ibaresine yer verdiğini ve bu ibarenin kullanıldığını belirterek, müvekkilinin tescilli markasına davalılar tarafından yapılan haksız tecavüzün durdurulması ve kaldırılmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve alacak belirli hale geldiğinde arttırılmak kaydıyla; 6769 sayılı SMK 151/2-b fıkrası uyarınca, şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosya davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … 2.FSHHM …esas sayılı dosyasında davacının müvekkillerinin markasına tecavüz ettiği gerekçesi ile dava ikame edildiği, davacının bu davayı açmalarından ve bilirkişinin aleylerine rapor vermesinden sonra bu davayı açtığını, müvekkilinin marka başvurularının davacından daha önce olup, marka korumasından daha önce yayarlanmaya başladığını, müvekkillerinin uzun yıllardır İstanbul’da sayısı dokuzu bulan … olarak bilinen restoranlar zinciri işlettiğini, müvekkillerinin soy adlarından esinlendikleri bu lokantaları, tescilli marka sahibi olmalarından da öncesinde işletmeye başladıklarını savunarak, İst.2.FSHHM 2018/83 esas sayılı dosyasılda tarafları aynı olduğu gibi mahiyetide aynı olan davaların birleştirilmesini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen dosyaya sunulan bilirkişi raporunda özetle; TPMK nezdinde, 03/02/2012 başvuru tarihli … dosya nolu “…” adına tescilli “balkan” ibaresinin, davacı taraftan daha önceki bir tarihte tescil olduğu, ilgili markanın tescilli olması sebebi ile davalı “…” adına “…” veya “…” şeklindeki kullanımların, 43.sınıfın kapsamı dahilinde marka tesciline aykırı bir kullanım olmadığı, fakat markanın davalılar tarafından ” …” şeklinde kullanıldığı ve davacı taraf adına tescilli … tescil nolu “…” ibaresi ile ilişkilendirilebilecek bir kullanımın olduğunun saptandığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Birleşen dosyada dava davacının tescilli markasına davalılar tarafından yapılan haksız tecavüzün durdurulması ve kaldırılması, 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat talepli davadır.
Mahkememizce taraflarca sunulan dilekçe ve delillerin toplanmasının ardından, bilirkişi heyeti raporu alınmasına karar verilmiş, mahkememize sunulan bilirkişi raporunda özetle; asıl davada SMK uyarınca marka hakkına tecavüz ve bu suretle haksız rekabet oluşturmadığı, birleşen dava yönünden davalı kullanımının SMK uyarınca marka hakkına tecavüz ve bu suretle haksız rekabet oluşturmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Asıl davada davacılar adına tescilli … ” …”, … “… …” , … “… …” tescil numaralı ve ibareli markaların olduğu , davalı adına tescilli …” …” tescil numaralı ve ibareli markanın olduğu görülmüştür. Markaların tümü 43. Sınıfta tescillidir. Ancak tarafların kullanımlarının “…” ifadesine yönelik olduğu, bu ifadeyi lokanta restaurant sektöründe kullandıkları da görülmüştür. Her iki tarafın da kullanım şekli basit olarak “…” tamlamasının baskın olduğu şekildedir.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde, her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece görüşüne başvurulan 30.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda “…” ibaresinin, coğrafi kaynak belirten, hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini gösteren işaret ve adlandırmaları münhasıran ve esas unsur olarak içeren bir ibare olduğu lokanta restaurant sektörü nazara alındığında, anılan ibarenin kullanımının davacının tekeline bırakılamayacağı ve tarafların markaları arasında iltibas tehlikesinin oluşmayacağı belirtilmiştir.
Marka hukukunda yerleşik bilimsel ve yargısal içtihatlar uyarınca, eğer marka ile başvuru konusu işaret, ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığının değerlendirilmesinin, ortak olmayan unsurların, markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime olan etkisi hususuna odaklanarak yapılması gereklidir. Değerlendirmede ortak olmayan unsurların benzerlikleri, farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınmalıdır.
Gerçekten de ” … ” bir coğrafi bölgedir. “…” ise yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinde , bu hizmetlerin yapıldığı yeri gösteren tanımlayıcı bir ifadedir. Her ne kadar taraflardan bir kısmının soyadlarının “…” olduğu ve bu nedenle markada işaret edilenin bu soyadı olduğu iddia edilebilirse de , ayırt ediciliğin son derece düşük olması nedeniyle markanın zihinlerde bıraktığı ilk izlenimin “… ” coğrafi bölgesi olduğuna kuşku yoktur.
Gerek 556 sayılı KHK m. 7/1-c gerekse 6769 sayılı SMK m. 5/1-c’ye göre coğrafi kaynak belirten , mal ve hizmetlerin özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği öngörülmüştür. Ancak bir takım ekler alarak bu nitelikte markaların tescil edilmekte olduğu bilinen bir gerçektir, ancak bu halde markanın ayırt edeciliğinin düşük olması ve zayıf marka kavramının gündeme gelmesi söz konusu olacaktır.
Zayıf marka, ayırt edicilik vasfının son derece düşük olduğu işaretleri ifade eder. Zayıf marka nitelendirmesinin asıl nedeni, aslında herkesin kullanımına açık ibarelerin marka olabilmesi yolunun kapatılmasının engellenmesidir. Böylece bu gibi durumlarda, tescilli markadan az veya çok ayrılan kullanımlar, iltibas teşkil etmezler. Tanımlayıcı işaretlerin kelime tamlamaları ile bir marka içinde kullanılmasında da bir zayıf marka ortaya çıkmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da zayıf markalar arasında az bir dikkatle anlaşılabilecek küçük farklılıklar veya küçük ayırıcı özellikler, iltibasın önlenmesi için yeterlidir. Bir kararında Alman Federal Patent Mahkemesi, “…” ibareli marka sahibinin, “…” ibaresine itirazını reddetmiştir. (BPatG, Beshluss vom 02.12.2009-25 W(pat) 21/09 (DPMA), BeckRS 2009 88550) Burada da önceki ibarenin zayıf olması halinde, ona yapılacak ilavenin iltibası önleyeceği düşüncesi hakimdir. Türk Marka Hukukunda da zayıf marka olarak nitelendirilen kavram, aslında koruma alanının normal markalardan daha dar olduğu markaları ifade etmek için kullanılır. Bu markaların ayırt etme gücü ve koruma alanı sınırlıdır. Benzerlerinin kullanımına da bu tür işaretlerin sahipleri katlanmak zorundadır. Bir yönüyle işaretin sağladığı tekel alanına, tabii bir sınır getirilmiştir. (Örneklerle Zayıf Marka Kavramı, Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı 2012, Yetkin Yayınları 2013, Prof.Dr. Tekin Memiş).
Dolayısıyla tamamı zayıf ibarelerden oluşan bir markanın dahi tescili mümkün olup, bu tescilin marka sahibi açısından tek olumsuz sonucu, aslında herkesin kullanabileceği bir ibareyi marka olarak seçtiği için bu ibareleri küçük değişikliklerle marka olarak kullanan kimselerin bu kullanımına katlanmak, tahammül etmek zorunda kalmasında görülür.
Sonuç olarak tarafların kullandığı tüm markaların zayıf markalar olduğu , birbirlerine üstün gelmelerini sağlayacak nitelikte kullanımların olmadığı, markaların niteliği gereği başkalarının yiyecek ve içecek hizmetlerinin sağlanması alanında ” …” tamlaması şeklinde tasarruflarına katlanmalarının gerekeceği görüşüne ulaşıldığından, asıl dava ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Asıl dava yönünden davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcının peşin yatırılan 228,96 TL’den düşülerek ile kalan 184,56 TL bakiye harcın talep edilmesi halinde davacıya iadesine,
3- Reddolunan markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi talepleriyle ilgili olarak ,davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Reddolunan maddi tazminat talebi yönünden ,davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Reddolunan manevi tazminat talebi yönünden ,davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı vekili tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 1.002,50 TL (bilirkişi masrafı) yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Birleşen 1.FSHHM’nin 2018/132 E. Sayılı dosyası yönünden
1-Birleşen dava yönünden davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcının peşin yatırılan 228,96 TL’den düşülerek ile kalan 184,56 TL bakiye harcın talep edilmesi halinde birleşen dosya davacısına iadesine,
3- Reddolunan markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi talepleriyle ilgili olarak ,birleşen dosya davalısı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca bireşen davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin birleşen davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren birleşen dosya davalısına verilmesine,
4-Reddolunan maddi tazminat talebi yönünden ,birleşen dosya davalısı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin birleşen dosya davacısından alınarak kendisini vekille temsil ettiren birleşen dosya davalısına verilmesine,
5-Reddolunan manevi tazminat talebi yönünden ,birleşen dosya davalısı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin birleşen dosya davacısından alınarak kendisini vekille temsil ettiren birleşen dosya davalısına verilmesine,
4-Birleşen dosya davacı vekili tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.18/12/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸