Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/597 E. 2020/135 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/597
KARAR NO:2020/135

DAVA:Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ:28/12/2018
KARAR TARİHİ:19/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili davacının 13.04.2007 tescil tarihli … tescil numaralı … ibareli markasının bulunduğunu, markanın Türkiye çapında tanınmış bir marka olduğunu, www…com.tr internet adresinden hizmet verdiğini, yaptıkları araştırmada davalının … internet adresinde müvekkilinin markasının isim, logo, resim ve şekil yönünden birebir ve türevi kalıplarının kullanılarak markaya tecavüz edildiğini tespit ettiklerini , davalı tarafa …. Noterliği vasıtasıyla 02.11.2017 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarname çekilerek ihlale son verilmesini istediklerini ancak davalının ihtarnameye cevap vermediği ve kullanıma aynen devam ettiğini, bu durumun müvekkilinin tanınmışlığından haksız olarak yararlanma olduğunu, müvekkilinin markasının itibarını sarstığını belirterek markaya ve isme tecavüzün, haksız rekabetin tespitini, tecavüzün kaldırılmasını, … ibaresinin davalının kullanımından çıkarılmasını, bu ibarenin bulunduğu eşyaların el konulup toplatılmasını ve imhasını, hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı tarafın faaliyet alanının farklı olduğunu, müvekkili nakliye alanında faaliyette bulunurken, davacı tarafın … atanında faaliyette bulunduğunu, bu sebeple kanştırılma ihtimalinin fiilen imkansız olduğunu, müvekkillerinin “…” markasını … başvuru ve tescil numarası ile tescile bağlandığını, müvekkillerinin tescilli markasını kullanmasının herhangi bir hukuki yada cezai bir sorumluluğu bulunmadığını, …” Unvanını içeren çok sayıda firmanın bulunduğunu, bu hususta örnekleri cevap dilekçesine sunduğunu, TPE kayıtlanna göre de çok sayıda “…” markası olduğunu, tarafların faaliyet alanının tamamen farklı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde sunduğu … sayılı marka şekil markası olup, müvekkili şirketin kullanımı ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkillerinin, davacı markasına yönelik herhangi bir zararlı eylem gerçekleştirmediğini, davacı taraf her ne kadar kendilerine ihtarname çekildiğini iddia etmiş ise de, ihtarnamenin usulüne uygun tebliğ edilmediğini, müvekkillerinin hem tescilli ticaret ünvanı hemde tescilli markası ile faaliyet gösterdiğini, davacı şirket ile müvekkilinin faaliyet alanlarının birbirinden farklı olduğunu, davacı tarafın markasının tanınmış marka olmadığını, davacı tarafın 39. Sınıf alanında herhangi bir tescilinin bulunmadığını, marka hakkına tecavüz ve tazminat taleplerinin yerinde olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YAPILAN YARGILAMA VE GEREKÇE
Tarafların belirttikleri deliller toplanmış ve uyuşmazlığın çözümü kısmen teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi raporu alınmıştır.
Dosya kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde, uyuşmazlık konusunun “Davalı şirket … Nakliyat tarafından Davacı … adına tescilli olan … başvuru ve tescil numaralı … …+ şekil marka kullanım hakkına ve logosuna tecavüz fiilinin gerçekleşip gerçekleşmediği, davalı kullanımı ile davacı markasının karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı, ve davalı fiillerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır.
Dolayısıyla burada öncelikle davalının kullanımının kendi tescilli markası kapsamında olup olmadığı ve davacının tescilli markası karşısında davalının da tescilli markası olmasının, olası bir markaya tecavüz fiilini engelleyip engellemediği hususunun tespiti, davacı markası ile davalı kullanımlarının ve sınıflarının aynı/benzer olup olmadığı, davacı markasının tanınmıştık kriterleri kapsamında tanınmış sayılıp sayılmayacağı, davalı kullanımları nedeni ile haksız rekabet fiilinin gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının incelenmesi gerekmektedir.
Karıştırılma İhtimalinin Unsurları
a)Markaların Aynılığı / Benzerliği
Markalar arasında ayniyet veya benzerliğin tespitinde markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerekmektedir. Arkan’ a göre; marka incelemesi, markayı oluşturan unsurlar parçalara bölünerek yapılmamalıdır. Markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tanımlayıcı işaretlerden oluşan kısımlarının aynı yada benzer olup olmadıklarının üzerinde durulmasına gerek yoktur. (Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku, cilt 1, s. 99).
İltibasın, karıştırılma olasılığının belirlenmesinde iki markanın bir bütün olarak bıraktıktan genel izlenime bakılmalıdır. Markanın esas unsurunun kullanılıp kullanılmaması iltibası belirlemede önemlidir.
b)Malların ve Hizmetlerin Aynılığı ve Benzerliği
Marka sahibi, markası hangi sınıflarda tescil edilmişse markasının başkası tarafından kullanılmasını ve tescilini önleme yetkisi, o mal veya hizmetler ve onlarla benzer olan mal ve hizmetlerle sınırlıdır.
c)Halk tarafından Karıştırılma ihtimali
SMK Md. 6/1 maddesinde belirtilen nispi red sebepleri değerlendirilirken, ilgili sektördeki ortalama tüketici algıları dikkate alınmaktadır. Bu tüketici modeli, kural olarak alışveriş sırasında çok vakit harcayan, inceden inceye araştıran karşılaştıran bir tüketici anlamına gelmemekte, ancak bilgisi olan ve malı daha önce almış, kullanmış veya bilen bir tüketici olarak kabul edilmektedir. (İlhami Güneş, Uygulamada Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları / Haksız Rekabet Davaları isimli eserinde sf. 145-146) Halk tarafından kanştınlma ihtimalinde ölçü ise, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından “umumi intiba” olmasa bile, halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. (Prof. Dr. Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1999, Birinci Baskı,sh. 400 vd.)
Firmaların hizmet verdiği kitle özel bir tüketici grubu yada uzmanlık/ihtisas sahibi bir tüketici grubu değildir. Bu sebeple ortalama tüketici kitlesinin dikkate alınması gerekmektedir.
Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller SMK Madde 29’ da sayılmıştır. Marka hakkına tecavüz sayılan haller Sınai Mülkiyet Kanun’ nun 7. Maddesine atıf yapılmak suretiyle 29. Maddesinde düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK madde 29’ a göre, Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanılması ve yine madde 29/b’ ye göre Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edilmesi marka hakkına tecavüz sayılmaktadır.
Marka hakkı sahibinin markasına zarar vermeye yönelik tüm fiilleri engelleme hakkı vardır. Marka hakkına tecavüz de bunların başında gelir. Marka hakkına tecavüzün varlığı için Sınai Mülkiyet Kanun’ da belirtilen eylemlerden birinin gerçekleşmiş olması ve somut olayda bu eylemin hukuka uygunluk sebeplerinden birinin bulunmaması gerekir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ nun 7. Maddesinde ise;
Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır.
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
6769 sayılı SMK’ nin yukarıdaki ilgili maddeleri genel olarak, marka sahibinin tescilli markası ile iltibasa neden olacak işaretlerin kullanılmasını yasaklamaktadır. Madde metninde de belirtildiği üzere; tescilli marka ile aynı veya benzer olan bir işaretin tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerde kullanılarak halk tarafından karıştırılma ihtimaline yol açılması marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir. Aynca işaret ile tescilli marka arasında halk nazarında “ilişkilendirme” olduğu ihtimali de “kanştınlma ihtimali” kavramına dahil sayılmıştır. Marka sahibi tescilli markası ile bağlantı kurulması ve veya kanştınlma olasılığı taşıyan markaların aynı veya benzer mal ve hizmetlerde kullanılmasını önleme yetki ve hakkına sahiptir.
Tüm bu açıklamalar ışığında bakıldığında tarafların markaları ve fiili kullanımlarının birbirinden ayrıştığı, farklı hizmetlere yönelik oldukları, ibareleri benzese de bir bütün olarak ortalama tüketicilerin her iki kullanımı ayırt edebilecekleri kanaatine ulaşılmış ve iltibasın olmadığı sonucuna varılmıştır.
Tanınmışlık iddiasına dayalı olarak haksız yarar sağlama durumunun mevcut olup olmadığı hususunda ise önce tanınmışlık iddiasının değerlendirilmesi gerekir.
Bir markanın tanınmış olup olmadığı değerlendirmesine bir çok kriter mevcuttur. Şöyle ki;markanın kullanım süresi, kapsadığı coğrafi alan, yapılan reklam harcamalarının büyüklüğü, elde ettiği pazar payı, tanınmışlığa İlişkin anketler olup olmadığı, tescilli olduğu veya tescil başvurularının olduğu coğrafi alanın genişliği, marka değeri, yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak kabule ilişkin belgeler ve kararlar, verilen lisans veya franchise sayısı, markanın kullanıldığı işletme şube sayısı, sosyal medya bilinirliği, internette arama motorlarında aranma sıklığı ve sayısı vb. kriterlerle markanın tanınmışlığı değerlendirilmektedir.
Davacı tarafından dosyaya sunulan delillere bakıldığında, beyan dilekçesinde tanınmışlığa ilişkin beyan dışında dava konusu markanın “tanınmış marka” kriterinde olduğunu ispata yarar bir delil sunulmadığı görülmüştür. Dolayısıyla, dosyada davacı markasının tanınmış marka olduğu yönündeki beyanını ispata yarayacak delil sunulmamış olduğundan dolayı, dava konusu markanın tanınmış marka olarak değerlendirilmemiştir.
Türk Ticaret Kanunu haksız rekabeti md. 54/2 “rakipler arasında veya tedarik edenferie müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” Şeklinde düzenlemiştir. Aynı kanunun 55. Maddesinde ise haksız rekabet halleri sınırlı olmayacak şekilde sayılmıştır.
Haksız rekabetin şartları; genel ilke (TK 54/2) çerçevesinde, haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için, ticari nitelik taşıyan bir davranış veya uygulama mevcut olmalıdır, bu davranış veya uygulama aldatıcı veya diğer bir şekilde dürüstlük kuralına aykırı olmalıdır ve rakipler arasındaki veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkiler etkilenmelidir.
Her iki taraf da tacir olup, ortada ticari nitelik taşıyan bir uygulama söz konusudur. İkinci olarak, söz konusu davranış ve uygulamaların aldatıcı ve diğer bir şekilde dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığını irdelemek gerekir,
Bu noktada, davalı kullanımın sınırının ve oluşturduğu etkinin tespit edilmesi gerekmektedir Davacı markasının tescilli olduğu sınıf ile davalı kullanımlarının sınıflarının aynı/benzer olmaması nedeni ile hitap ettiği kullanıcı kesimi de farklı olduğu değerlendirilmiş ve dosyada davacının markasının tanınmışlık düzeyini ispata yarar bir delil mevcut olmaması nedeniyle tanınmış olduğu sonucuna varılmamıştır. Bu kapsamda davalının kullanımlarının tescilli “…” ve “…” ibareli markalarının tescil sınıfı kapsamında olduğu, davalının bu sınırı aşarak davacı itibarından yararlanma amacı ile hareket etmediği ve tüketici gözünde davacı firması ile ilişkilendirilme unsurlarının gerçekleşmediği, keza internet adresindeki kullanımlarının da bu bağlamda davalı kullanımlarının aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı olmadığı dolayısıyla haksız rekabetin de mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır.
Tüm bu sebeplerle davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 18,50 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’sine göre tespit olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/02/2020

Katip …

Hakim …