Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/566 E. 2020/388 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/566
KARAR NO : 2020/388

DAVA : Endüstriyel Tasarım ve Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 14/12/2018
KARAR TARİHİ : 12/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan endüstriyel tasarım ve marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin Türkiye’nin önde gelen ilaç firmalarından olduğunu, müvekkiline ait … tescil numaralı markanın TPMK nezdinde koruma altına alındığını, yine … tescil numaralı tasarımının da TPMK nezdinde koruma altına alındığını, bu tasarım ve markasına konu ürünün … ismiyle lanse edildiğini ve tüm Türkiye genelinde gribe karşı enfeksiyon blokeri pastil olarak tanıtılıp satışa sunulduğunu, davalıya ait … alan adlı web sitesinde yer alan bir kısım görsellerin müvekkili şirkete ait tescilli tasarım ve tescilli markayla ayniyet derecesinde benzerlik olduğunu, söz konusu web sitesinde bilirkişi marifetiyle delil tespiti yapılması ve davalının müvekkili şirketin tescilli marka ve tescilli tasarımından doğan hakları ihlal edip etmediğinin, haksız rekabet yaratıp yaratmadığının tespitinin talep edildiğini ve ayrıca söz konusu web sayfası üstünde müvekkili şirketin marka ve tasarımından doğan haklarını ihlal eden ürünlerin satışını gerçekleştiren satıcıların kimlik ve adres bilgilerinin tespitinin …. 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasından talep edildiğini, bu dosyada alınan bilirkişi raporunda “aleyhine tespit istenene ait http://… adresinde yapılan incelemelerde web sayfasının alt sayfası olan “…” isimli ürüne ait … web adresinde tespit isteyen davacıya ait … tescil numaralı marka ve … tescil numaralı endüstriyel tasarım belgesindeki (1) nolu tasarımla aynı olma derecesinde benzer ambalaj tasarımının bulunduğunun görüş ve kanaatine varıldığını, davaya konu … Adet isimli ürünün 16 farklı mağaza tarafından satışa sunulduğunun tespit edildiğini, bu mağazaların … üstündeki mağaza detay sayfasında yer alan resmi firma adı, mersis numarası ve şehir bilgisi içeren listesinin sunulduğu”nun ifade edildiğini dolayısıyla davalı yanın bu fiililerinin kötü niyetli, haksız rekabet ve haksız kazanç sağlamaya yönelik olduğunu, müvekkili şirketin tescilli tasarımına ve markasına tecavüz olduğundan bahisle davalı fiillerinin müvekkiline ait … sıra numarasıyla tescil endüstriyel tasarımından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, tecavüz teşkil eden fiililerin durdurulmasına ve önlenmesine, bu sınai haklara tecavüz suretiyle üretilen ürünlere, bunların üretiminde doğrudan doğruya kullanılan araçlara el konulmasına, masrafları davalı tarafça karşılanmak üzere davalının ihlal fiillerinin devamını önlemek üzere el konulan ürünlerin ve araçların imhasına, söz konusu ürünlere ilişkin görsellerin web sayfasından çıkartılmasına, bunun mümkün olmaması halinde sayfaya erişimin engellenmesine, müvekkiline ait … tescil numaralı marka ve … sıra numarasıyla tescil endüstriyel tasarımdan doğan haklarına TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitiyle haksız rekabetin önlenmesine, tescilli marka ve tasarımdan doğan haklara tecavüz sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, hükmün ilanı ile, değişik iş dosyasında yapılan giderlerin ve vekalet ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … alan adlı e-ticaret sitesinin tüzel kişi sahibi yöneticisi olduğunu, müvekkili şirketin bu internet sitesi üstünden çeşitli e-ticaret faaliyetleri yürüttüğünü, müvekkili şirketin sahibi olduğu internet sitesi üstünden gerçekleştirdiği e-ticaret faaliyetleri kapsamında tüketicilere satıcı sıfatıyla doğrudan kendisinin ürün ve hizmet satışı yaptığı gibi aynı zamanda aracı hizmet sağlayıcı sıfatıyla diğer üçüncü kişi tacirlere de ürünlerini tüketicilere satmaları için gerekli alt yapı ve platformu sağladığını, böylece üçüncü kişi tacirlere … adlı internet sitesi üstünden tüketicilerle bir araya gelmeleri için hizmet verdiğini, … isimli internet sitesinin tedarikçi ağı, üye adedi, teknoloji depolama ve lojistik yatırımı ve ciro açısından Türkiye’nin en büyük e-ticaret sitesi olduğunu, müvekkili şirketin sahibi ve yöneticisi olduğu … sitesi aracılıyla satış yeri kiralamakta olan aracı hizmet sağlayıcısı olduğunu, bu kapsamda davaya konu boğaz pastili ürünün hiçbir şekilde müvekkili şirketin doğrudan tüketiciye sattığı bir ürün olmadığını, dava konusu …10 Adet ismiyle satışı yapılan ürünlerin üçüncü kişiden tedarik edilerek onun marka ve unvanıyla satılan ürünler olduğunu, söz konusu ürünlerin … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …D. İş sayılı dosyası kapsamında düzenlenen bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere … sitesi üstünde sanal mağaza açan üçüncü kişi satıcı firmalar tarafından tüketicilere satıldığını, ürün faturalarının da yine bu şirketler tarafından faturaları kesilerek tüketicilere yollandığını, müvekkili şirketin davaya konu ürünün satışına ilişkin düzenlediği herhangi bir fatura olmadığını, ilgili mevzuat kapsamında yer sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcı konumunda olan müvekkili şirketin iş bu dava kapsamında hukuki sorumluluğu bulunmadığını, müvekkili şirketin sitede satılan ürünlerde kullanılan isim ve görsellerle ilgili satıcı üyelik sözleşmesi ve yasal mevzuat gereği bir sorumluluğu bulunmadığını, tedarikçilerin müvekkili şirket tarafından kendilerine tahsis edilen kullanıcı adı ve şifre ile sisteme girerek ürün ismi ve ürün görselini kendilerinin yüklediğini, müvekkili şirketin yetki alanında bulunmayan bu hususlarla ilgili araştırma yapma ve denetleme imkanı bulunmadığını, tedarikçi şirketlerle yapılan sözleşme hükümleri gereği ürünler ve kullanılan tanımlarla ilgili her türlü sorumluluğun tedarikçi şirkette olduğunu, yer sağlayıcı konumunda bulunan müvekkili şirketin 24/10/2007 tarihli yönetmelik kapsamında yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmak gibi bir sorumluluğunun olmadığını, yer sağlayıcının yegane hükümlülüğünün yer sağladığı hukuka aykırı içerikten resmi makamlarca haberdar edilmesi halinde yer sağladığı içeriği yayından çıkarmak olduğunu, müvekkili şirketin üstüne düşen özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini ve söz konusu davadan haberi olur olmaz meydana gelmiş/gelecek herhangi bir hukuka aykırılığı önlemek için ihtilaf konusu ürünlerin satışını yapan tüm satıcıların satışını durdurduğunu, dava dilekçesi incelendiğinde, müvekkili şirketin nasıl ve ne şekilde davacının marka hakkını ihlal ettiğini ifade edilmediğini, ne tür bir ihlalin oluştuğuna ilişkin delil sunulmadığını, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosya kapsamında bilirkişiler tarafından yapılan incelemede yalnızca görsellerin karşılaştırıldığını, davacının hak sahibi olduğunu ileri sürdüğü kutu-marka ve müvekkili şirket tarafından satıldığı iddia edilen kutuların gerçek ve fiili karşılaştırmasının yapılmadığını, ürünlerin görselinin yalnızca web sitesinde yer almasının sahte ürünerin satıldığı anlamına gelmeyeceğini, internet üstünde araştırma yapıldığında davacının davaya konu ettiği ürünerin …., …, …, … gibi birçok internet sitesinde halihazırda satıldığını, marka hakkının tüketilmesi veya ilk satış ilkesi adı verilen prensibe göre marka sahibi kendi izniyle dünyanın herhangi bir yerinde yapılan ilk satıştan sonra malların çeşitli kademelerde satışına, ihracına ve Türkiye’den ihraç edilmiş malların aynen Türkiye’ye ithaline engel olamayacağını, bu nedenle müvekkili şirketin davacının marka hakkını ihlal edici herhangi bir fiilinin olmaması yasal sınırlar aşılarak kötü niyetle ve haksız rekabet oluşturacak bir fiilinin bulunmaması dava konusu olayda hiçbir sorumluluğu olmayan yalnızca yasal mevzuat gereği aracı hizmet sağlayıcı olarak yükümlülüğünü yerine getiren müvekkili şirket yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, tespit dosyası dosyamız arasına alınmış, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın 05.sınıf emtialarında 28/07/2016 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu, ambalaj deseni adlı ve 1, 2 adet tasarım sıra nolu, 32-00 Lokarno sınıfında bulunan endüstriyel tasarımın 01/12/2015 tarihinde tescil edildiği ve davacı … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
… 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin… D.İş sayılı dosyası incelendiğinde, iş bu dosyanın davacısı tarafından … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne başvurularak, http://… adlı web sayfası üstünde delil tespiti yapılması ile marka ve tasarım haklarına tecavüzün varlığına ilişkin rapor alınması halinde ihtiyati tedbire karar verilmesi talep edilmiştir. Dosya kapsamında yaptırılan incelemede bilirkişiler özetle, aleyhine tespit istenen … Tic. A.Ş.’ye (…) ait http://… adresinde yapılan incelemelerde web sayfasının alt sayfası olan “…” isimli ürüne ait https://… web adresinde tespit isteyen …A.Ş.’ye ait … tescil numaralı marka ve … tescil numaralı endüstriyel tasarım belgesindeki (1) nolu tasarımla aynı olma derecesinde benzer ambalaj tasarımının bulunduğunun görüş ve kanaatine varıldığını, davaya konu …10 Adet isimli ürünün 16 farklı mağaza tarafından satışa sunulduğu tespit edilmiş olup, bu mağazaların … üstündeki mağaza detay sayfasında yer alan resmi firma adı, mersis numarası ve şehir bilgisi içeren listesinin rapor ekinde sunulduğunu belirtmişlerdir. Söz konusu bilirkişi raporu neticesinde … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasının 28/11/2018 tarihli kararı ile bilirkişi raporunda belirtilen ürüne ait görsellerin … linkinde çıkartılmasına, bu mümkün değil ise sadece … linki ile sınırlı olmak üzere bu linke erişimin tedbiren engellenmesine karar verilmiştir.
… 5. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası hakkında, iş bu dosya davacısı tarafından 03/12/2018 tarihinde, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin… D.İş sayılı dosyasının 28/11/2018 tarihli kararı ile verilen ihtiyati tedbir kararının icrası için icra takibi başlatılmıştır. Söz konusu icra emrinin 17/01/2019 tarihinde …Tic. A.Ş. tarafında tebliğ alındığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişiler; dosya içeriğinde numune bulunmadığından ve bu neden ile sahtelik tespit edilemediğinden, markaya tecavüzün gerçekleşip gerçekleşmediğinin takdirinin mahkemeye ait olmak üzere, yalnızca görseller üstünde yapılan incelemede, davalının kullanımındaki ambalaj tasarımının ve markasal unsurlarının bilgilenmiş kullanıcı nezdinde genel izlenimde davacıya ait … numaralı tescilli ambalajıyla ve … numaralı marka tescilindeki unsurlarla ayniyete yakın benzerlikte algılandığı, davalı taraf olan …Tic. A.Ş. yer sağlayıcı olup olmadığı ile ilgili Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu sistemi üzerinden yapılan inceleme sonucunda Kendi Bünyesinde Hizmet Verenler Yer Sağlayıcı Listesinde, … A.Ş. firma unvanının ve https://… web sitesinin olduğu, izin tarihi kısmında 13/03/2019 yazdığı görülen yer sağlayıcı listesinde bulunduğu, dosya içinde bulunan … linki kontrol edildiğinde “….” yazdığı, … linkinin … üzerinden ne zaman kaldırıldığı/pasif hale getirildiği bilgisine yapılan incelemeler sonucunda ulaşıldığı, linkin/ürünün … sistemi üzerinden ne zaman kaldırıldığı/pasif hale getirildiği bilgisine ancak … sistemi arka planında/kontrol paneli üzerinden veya sunucuları üzerinde loglar/kayıtlar bulunuyorsa ancak arka planında/kontrol paneli üzerinde veya sunucuları üzerinde yapılacak olan inceleme sonucunda ulaşılabileceği, google arama motorunda … arama yapıldığında 1. sayfada çıkan link olan …-yorumlari link içerisinde … 10 Adet ürünü ile ilgili yorumların olduğu, … sistemi üzerinde … şeklinde arama yapıldığında 3 adet ürün çıktığı ve bu ürünlerin dava konusu ürün olmadığı, dosya içinde bulunan … D.İş dosyasında bulunan tespitler incelendiğinde satışta olduğu tespit edilen ürünün satıcısının … olduğu ve Lanapharma da dahil olmak üzere toplamda 16 farklı satıcı isminin/firmasının olduğu, … adlı internet sitesinin, müşterilerine direkt kendi deposundan ürün gönderme seçeneğinin olduğu, … sistem altyapısını kullanarak ürününü/ürünlerini satmak isteyen farklı firmaların/tedarikçilerin aynı sistem üzerinde kendi mağazalarını açarak ürün satışının yapılabildiği bir pazaryeri olduğu, davalının hukuka aykırılıktan haberdar olduğu 13/11/2018 tarihi ile erişimi engellediği var sayılan 05/12/2018 tarihleri arasında geçen 22 günlük zaman dilimin ortalama şirket hacmine göre makul bir süre olarak kabul edilebileceği ve bu durumda takdiri mahkemeye ait olmak üzere davalının hukuka aykırılıktan haberdar olur olmaz ilgili sayfalara erişimi engellediği sonucuna varıldığından yer sağlayıcı olarak hukuki sorumluluğundan bahsedilemeyeceği, davalının hukuka aykırılıktan haberdar olur olmaz ilgili sayfalara erişimi engellediği kanaatinde olunduğundan davalının haksız rekabet hükümlerine aykırı hareket etmediği, hususlarında görüş ve tespitlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış marka ve endüstriyel tasarım tecavüzü ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına talebine ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya me?ru bagtoaftsı c/maması şartıyla işaretin aynt veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
SMK’nın 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Markaların baskın unsurlarının değerlendirmesinde ise logo etkisi, baskın hece veya kelime etkisi, yazılış biçimi etkisi, kelime anlamı etkisi gibi unsurların baskınlığına bakılır.
Markasal yönünden; davacıya ait … sayılı marka tescilinde ambalaj üzerinde şekil markası, görseller, fon kullanımı ve ambalaj kompozisyonunun baskın unsurlarının açık ve net olarak tanımlandığı, marka aidiyeti için bu unsurların bir şablon gibi bire bir kullanımının gerekli olduğu, davalı tarafın ambalajına ait görselde söz konusu unsurların bire bir kullanıldığı, ek olarak; ambalajın sağ-üst köşesinde İsveç bayrağı ve ibaresinin bulunduğu, ayrıca Türkçe dışı dilde küçük puntolara yazılı başka ibarelerin de bulunduğu, bu ibarelerin markasal kullanımla ilgili değil bilgi vermek amaçlı olduğu ve davacı ürününün İsveç’te üretildiği, orada satılmak üzere ambalajlandığı izlenimini yarattığı, öte yandan söz konusu ibarelerin ayrıntı olarak görüldüğü ve davalı taraf ambalajının davacı taraf ambalaj tescilindeki baskın markasal unsurlarla benzerliklerinin önüne geçmediği ve bilgilenmiş kullanıcı nezdinde aynı markanın alternatif ambalajıymış gibi bir algı yarattığı, bu bağlamda davalı taraf ambalaj görselindeki markasal unsurların davacı tescilindeki ambalaj görseliyle aynıyete yakın benzerlikte olduğu, neticede; taraf markalı ürünlerin gribe önlem olarak genel kullanım amaçlı pastil formunda satışa sunuldukları, satış kanalları itibarıyla Türkiye coğrafyasındaki tüketicilere sunulduğu, isim+şekil markalarının bire bir aynı oldukları, davalı tarafın kullanımdaki ürün ambalaj tasarımının ve ambalajdaki markasal unsurların davacı tarafın ilgili tescillerinde yer aldığı şekillerde aynen kullanıldığı, tüm bu unsurlar bağlamında davalı tarafın kullanımdaki ambalajının davacı tarafın tasarım ve marka tescillerindeki unsurlarla aynıyete yakın benzerlikte olduğu tespit olunmuştur.
Somut olaya dönüldüğünde; Bilirkişi heyet raporunda da tespit olunduğu üzere; davacı tarafın … nolu marka tescilinde yer alan “…” marka isimlerinin davalıya ait sitede piyasaya sunulan ürünlerdeki kullanım ile bire bir aynı oldukları, şekil markası yönünden, davacı tescilli şekil markası ile davalı tarafın kullanımdaki şekil markasının aynı olduğu, şekil markası unsurlarının font karakteri, yazım şekli, grafiksel yönlerden aynı denebilecek benzerlikte oldukları; “…” ibaresinin bitişik yazımı, yazımda “…” ve “…” harflerinin büyük kullanımı, “…” yazımında gölgeli font kullanımı, “…” ibaresinin “…” yazımı üzerinde konumlanması, “…” yazımının iki satırda ve bir dikdörgen alan içinde tanımlı olması ile bu dikdörgen alanın fon kullanımlarının bire bir aynı oldukları anlaşılmıştır.
Tasarım Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı yasanın “Tasarım hakkına tecavüz sayılan fiiller” başlıklı 81. Maddesi; “(1)Aşağıda belirtilen fiiller tasarım hakkına tecavüz sayılır: a)Tasarım sahibinin izni olmaksızın bu Kanun hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme yapmak için öneride bulunmak, ticari amaçla kullanmak veya bu amaçlarla bulundurmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak. b)Tasarım sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek. c)Tasarım hakkını gasp etmek. (2)Başvuru, 65 inci maddeye göre tescil edilerek yayımlandığı takdirde, tescil sahibi, tasarım hakkına yönelik olarak bu maddede sayılan tecavüzlerden dolayı hukuk davası açma hakkına sahiptir. Tecavüz eden, başvurudan ve kapsamından haberdar edilmişse başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötüniyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa yayımdan önce de tecavüzün varlığı kabul edilir. (3)Koruma kapsamındaki tasarımın tescilli olduğuna ilişkin kaydın ürün, ambalaj veya fatura üzerine konulmamış olması, bu maddede sayılan fiilleri tasarım hakkına tecavüz olmaktan çıkarmaz. (4)Tescilsiz tasarımlar için, tasarım 57 nci maddeye göre kamuya sunulduğu takdirde, hak sahibi, tasarım hakkına yönelik ihlallerden dolayı dava açmaya yetkilidir.” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesi yukarıda izah edilmiş olmakla ortak hüküm niteliğindedir.
Tasarımlar ayırt edici nitelik açısından birbirleriyle kıyaslanırken farklı bilgi ve tecrübeye sahip kişilerce değişik şekilde yorumlanabilmektedir. Söz konusu sektörde bilgi ve tecrübe sahibi olan bir kişinin yapacağı kıyaslama ile herhangi bir tüketicinin yapacağı kıyaslama farklı olacaktır. Ayırt edici niteliğin belirlenmesinde ve tasarımların karşılaştırılmasında, ne sıradan tüketici gibi basit ne de ilgili sektörde uzman kişi kadar derin bir değerlendirme gerektirmeyecek şekilde, ürün hakkında temel bilgilere sahip bir kişinin yapacağı değerlendirme anlaşılmalıdır. Söz konusu değerlendirmeyi yapabilecek kişi Kanunda bilgilenmiş kullanıcı olarak yer almıştır. Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, tasarımcı ne kadar seçenek özgürlüğüne sahipse tasarımı o derece farklılaştırabilir. (Yasemin Şahinler Baykara, Levent Yavuz, Türkay Alıca)
Bilgilenmiş kullanıcı, kural olarak alanında uzman olan bir kişi değil aksine sıradan bir kullanıcının gözden kaçırabileceği ayrıntıları fark edebilecek düzeyde dikkatli ve deneyimli bir kullanıcı olup ürün hakkında önceden beri belli bir bilgi birikimi olan kimsedir.
Ayrıca genel piyasa şartlarında tasarımcıların birbirlerinin tasarımlarından etkilenme durumu da söz konusudur. Tasarımcılar birbirlerinin tasarımlarından esinlenerek (ilham alarak) kendi tasarımlarında farklı görselliklere ulaşabilmektedirler. Bu sebeple, birbirleri ile kıyaslanan tasarımların ayırt edici niteliklerinin değerlendirilmesinde ilke olarak farklılıklarından çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilir ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olduğu göz önüne alınır.
Somut olaya dönüldüğünde; ambalaj tasarımları yönünden, davacı … tasarım tescilindeki ambalaj görseli ile davalı sitesi üzerinden piyasaya sunulan ürünlere ait ambalaj görselinin; kareye yakın-dikdörtgen biçimi bulunduğu, marka isminin ambalajın sol-üst alanında yer aldığı ve bu ibarelerin oransal olarak ambalajın yarısına yakın büyüklükte olduğu; ambalajın sağ alanında virusleri sembolize eden farklı büyüklüklerde küresel görseller bulunduğu, küresel görsellerin yüzeylerinin vantuzlarla kaplı oldukları, her bir kürenin ambalajın sağ-alt köşesine doğru uzayıp giden düz ışık hüzmelerine sahip oldukları; fon olarak ambalajın sağ-alt alanında dairesel neon parçasını andıran grafiksel unsurun yer aldığı, ayrıca sağ-alt köşeden başlayan (mavi) renk kullanımının dikdörtgen ambalajın köşegeninden itibaren eriyerek sol-üst köşeye doğru siyah renge dönüştüğü, benzerliklere karşın davacı tarafın tasarım tescilinde küresel görsellerden biri yerine dairesel bir etiket içinde “…” ibaresi yer alması, davalı tarafın ambalajındaki küresel görseller üzerinde farklı dokuların bulunması ve farklı dilde küçük puntolu yazıların yer alması gibi farklılıkların benzerlik unsurlarının önüne geçmediği, bütünsel yaklaşımda ambalajların isim+şekil markası, görseller, fondaki unsurlar ve kompozisyon gibi tüm baskın unsurlarının ayniyete yakın benzerlikleri nedeniyle bilgilenmiş kullanıcı nezdinde genel izlenimde taraf ambalajların aynı olarak algılandığı anlaşılmıştır.
Davacı ya it marka ve tasarımlar yönünden ayniyet tespit olunmuş ise de tarafların iddia savunmaları kapsamında uyuşmazlığın çözümünde temel nokta “yer sağlayıcı” ve ” içerik sağlayıcı” ve bunların hukuki sorumluluklarıdır.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu sistemi üzerinden yapılan incelemede davalı … A.Ş. firma unvanı ve https://… web sitesinin yer sağlayıcı listesinde bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafından işletilen http://…. com adlı internet sitesinde davalının verdiği hizmetin yer sağlayıcılığı olup olmadığının irdelenmesi için öncelikle yer sağlayıcılığı ile ilgili mevzuatın değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yer sağlayıcının hukuki sorumluluğunun değerlendirilmesi;
Türk hukukunda, 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a göre, “aracı hizmet sağlayıcı” olarak tanımlanan gerçek ve tüzel kişilerin internet sitelerinde yayımlanan içerikler yönünden ortaya çıkabilecek sorumluluklarının kapsamını ve bu kişilerin sorumluluğuna başvurulabilmesi için aranan şartları belirlemek gerekmektedir.
6563 sayılı Kanun m. 1/f.1’e göre, Kanun’un kapsamı “Ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları” içine alacak şekilde belirlenmiştir. 6563 sayılı Kanun m. 2/1-a bendinde, elektronik ticaretin “çevrim içi” iktisadi ve ticari faaliyetleri ifade ettiği belirlenmiştir. Bu bakımdan, Kanun yalnızca çevrimiçi (online) ortamdaki faaliyetleri kapsamaktadır.
6563 sayılı Kanun’da aracı hizmet sağlayıcı, “Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır (m. 2/1-d). 6563 sayılı Kanun anlamında “aracı hizmet sağlayıcı”, e-ticaret faaliyetlerine aracılık eden platformları sağlayan gerçek ve tüzel kişileri ifade etmektedir. Bunlar, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (“5651 sayılı Kanun”) anlamında “yer sağlayıcı” kategorisine girmektedir. Bu kişilerin sağladıkları platformlar üzerindeki e-ticaret faaliyetleri bakımından sorumlulukları, Türk hukukunda, özellikle 5651 sayılı Kanun, FSEK, Sınai Mülkiyet Kanunu (“6769 sayılı Kanun”) ve Kişisel Verilen Korunması Kanunu kapsamında gündeme gelebilecektir. Aşağıdaki bölümde, aracı hizmet sağlayıcıların bu kanunlar uyarınca yükümlülüklerine geçmeden önce, aracı hizmet sağlayıcılarının sorumluluğu açısından AB ve ABD’deki yasal durumun da ele alınması gerekmektedir.
2000/31/EC sayılı Avrupa Birliği E-Ticaret Direktifi’nde (“AB Direktifi”), aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluğunun üç başlık altında incelendiği görülmektedir (m. 12-14). Bu kapsamda, AB Direktifi’nde, erişim hizmetleri sağlayanlar (m.12), veriyi alıcıya ulaşması için geçici veya otomatik olarak depolayan hizmet sağlayıcılar (ön bellekleme) (m.13) ve yer sağlayanlar (m.14), aracı hizmet sağlayıcı kategorileri olarak belirlenmiştir. Böylece AB Direktifi’ndeki tanım, internet üzerinde alıcı ve satıcı arasındaki faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla platform sağlayan gerçek ve tüzel kişilerin yanı sıra, erişim sağlayıcıların ve internet sitesine erişim için ilgili veriyi geçici ya da otomatik olarak depolayanların sorumluluklarını da ele almaktadır.
AB’de aracı hizmet sağlayıcısı olarak nitelendirilen kategori, 6563 sayılı Kanun’da yer verilenden daha geniştir. AB Direktifi’ne göre, aracı yer sağlayıcı, ancak şu iki şartın sağlanması durumunda, içerik yönünden sorumsuzluğunu ileri sürebilecektir (m.14):
i)Aracı yer sağlayıcının hukuka aykırı içerikten fiilen bilgisi olmamalıdır ve tazminat sorumluluğu bakımından, içeriğin hukuka aykırılığının anlaşılabileceği olgu ya da durumlardan habersiz olmalıdır;
ii)Aracı yer sağlayıcı, ilgili bilgi ya da haberi aldıktan sonra derhal hukuka aykırı içeriği silmeli ya da ona erişimi engellemelidir.
Burada, ilk şart bakımından önemli olan, aracı hizmet sağlayıcı olarak faaliyet gösteren kişinin hukuka aykırılığa ilişkin fiili bilgisinin olup olmadığının ve basiretli bir tacir olarak hukuka aykırılığın anlaşılabileceği olgu veya durumdan habersiz olmasının olağan karşılanıp karşılanamayacağının değerlendirmesidir. Bu değerlendirme neticesinde, yer sağlayıcının içerikten haberdar olduğu ya da olması gerektiği sonucuna varılırsa, içerikten sorumluluğu gündeme gelebilecektir [Avrupa Birliği Adalet Divanı Büyük Daire (ABAD), C‑ 324/09 sayılı ve 12/07/2011 tarihli L’oreal v. eBay kararı (ABAD 2011).].
AB’deki düzenleyici politika, öğretide “yatay düzenleme yaklaşımı” olarak adlandırılmaktadır. Bu yaklaşımda, aracı hizmet sağlayıcılarına ilişkin bütün hukuk dallarına yönelik sorumluluğun tek bir düzenlemeyle ele alındığı ifade edilmektedir. Buna karşılık, ABD’deki düzenleyici yaklaşım ise; dikey düzenleyici yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Burada, aracı hizmet sağlayıcılarının sorumluluğu İletişimde Edep Yasası, Dijital Milenyum Telif Yasası ve 1996 Telekomünikasyon Yasası gibi ayrı kanunlarda düzenlenmiştir. Konunun sınırlanması bakımından, burada, AB Direktifi’yle benzer düzenlemeler içeren ve sıkça uygulama alanı bulan Dijital Milenyum Telif Yasası’nda (“Dijital Yasa”) aracı hizmet sağlayıcının sorumluluğundan bahsedilmiştir.
Dijital Yasa, internet ortamındaki telif hakkı ihlalleri bakımından aracı hizmet sağlayıcının sorumluluğunun şartlarını AB Direktifiyle paralel şekilde düzenlemiştir. Fakat, AB Direktifi’nde belirlenen şartlara ek olarak Dijital Yasa’da aracının içeriği kontrol etme hak ve yetkisi var olduğu durumda hukuka aykırı içerikten maddi bir menfaat elde etmiyor olması ve Dijital Yasa’da belirlenen usule göre yapılan bildirim üzerine ilgili içeriği derhal kaldırması ya da içeriğe erişimi engellemesi şartları belirlenmiştir.
Dijital Yasa’daki bu düzenlemede, AB Direktifi’nden farklı olarak, özel bir bildirim prosedürü (“uyar-kaldır”) ve bir itiraz prosedürü öngörülmüştür. Buna göre, aracı, telif hakkının ihlal edildiğini öne süren kişi tarafından kendisine gönderilen bildirim üzerine derhal içeriği kaldırmakla ya da ona erişimi engellemekle yükümlüdür. Buna karşı, içerik sağlayanın usulüne uygun bir karşı-ihtar göndermesi durumunda, aracı bu karşı-ihtarı ihlal iddia eden tarafa gönderecek ve en az on en fazla on dört gün bekleyerek; ihlali iddia edenin ihlal iddiasına ilişkin diğer tarafa dava açtığını ortaya koymaması halinde içeriği eski haline getirecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 6563 sayılı Kanun’nun yürürlüğe girmesinden önce verdiği 2013/11-1138 E. ve 2014/16 K. sayılı kararı, aracı hizmet sağlayıcıların sundukları platformlarda gerçekleştirilen e-ticaret faaliyetlerinden sorumluluğuna ilişkin öğretici bir örnek teşkil etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu davalının internet sitesinde söz konusu içeriğe yer vermesini 556 sayılı Marka KHK’nın sonradan yürürlükten kaldırılan 61/e bendi hükmü çerçevesinde marka tecavüzü olarak değerlendirmiştir. Kararda, ayrıca, bu fiillerin 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 50’nci maddesine (6098 Sayılı TBK m. 61) göre de müteselsil sorumluluk kapsamında olduğu belirtilmiştir. Dahası, Hukuk Genel Kurulu kararı, Özel Daire’nin verdiği kararın gerekçesinden de davalının kendisine karşı dava açılmasıyla birlikte söz konusu içeriğin hukuka aykırılığından haberdar olduğu ve dava tarihinden sonra bu içeriği internet sitesinden kaldırmamakta kusurlu davrandığı gerekçesiyle ayrılmıştır.
Kısaca özetlenecek olursa; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, tecavüz fiilini işleyen kişiye karşı tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılması davalarının açılabilmesi için kusur şartının aranmamasına karşın söz konusu tecavüz eyleminden yer sağlayıcının da sorumlu tutulabilmesinin koşulunun yer sağlayıcının tecavüzden haberdar edilmesi olduğunu belirterek, yer sağlayıcıya karşı bu davaların açılabileceği sonucuna varmıştır.
6563 sayılı Kanun m. 9 ve 5651 sayılı Kanun m. 5 bakımından inceleme;
6563 sayılı Kanun m. 9.maddesinin birinci bendinde ise; “ İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebileceği” (2) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilerin taleplerinin, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılacağı (3) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hâkimin bu maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine karar verebileceği” hususları düzenlenmiştir.
Bu bakımdan, madde hükmünden anlaşıldığı üzere, 6563 sayılı Kanun m. 9, AB Direktifi ve Dijital Yasa’dan farklı olarak, aracı hizmet sağlayıcıların internet sitelerindeki içerikten sorumlu olmalarının şartlarını düzenlememektedir. Hüküm yalnızca, aracı hizmet sağlayıcıların, internet sitelerinde yer alan içeriği denetlemekle doğrudan yükümlü olmadıklarını ele almaktadır.
5651 sayılı Kanun m. 5/1’de, 6563 sayılı Kanun m. 9’daki hükme paralel şekilde, “Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir” düzenlemesi benimsenmiştir. Bununla birlikte, Kanun m. 5/2’ye göre, yer sağlayıcılar, Kanun’un 8 ve 9. maddelerine göre haberdar edilmeleri üzerine hukuka aykırı içeriği yayımdan çıkarmakla yükümlü hale gelirler.
Sonuç olarak somut olaya dönüldüğünde ; 5651 sayılı Yasa uyarınca yer sağlayıcı olan davalının aynı yasanın 5. maddesinin 2. Fıkrası uyarınca kendine hukuka aykırılık bildirimi bulunulması halinde hukuka aykırı içeriği yayından çıkarması yükümlü olduğu, dosya içinde bulunan… D.İş dosyasında bulunan tespitler incelendiğinde satışta olduğu tespit edilen ürünün satıcısının … olduğu ve … da dahil olmak üzere toplamda 16 farklı satıcı isminin/firmasının olduğu, www.hepsiburada.com adlı internet sitesinin, sistem altyapısını kullanarak ürününü/ürünlerini satmak isteyen farklı firmaların/tedarikçilerin aynı sistem üzerinde kendi mağazalarını açarak ürün satışının yapılabildiği bir pazaryeri olduğu, davalının hukuka aykırılıktan haberdar olduğu değişik iş başvuru ve rapor tebliği 13/11/2018 tarihi ile erişimi engellediği var sayılan 05/12/2018 tarihleri arasında geçen 22 günlük zaman dilimin ortalama şirket hacmine göre makul bir süre olarak kabul edilebileceği esas itibarı ile tedbir kararının tebliğinin baz alınması gerektiği, zira sunulan raporun itiraz süreci ve mahkemenin sunulan raporla doğrudan bağlı olmadığı dikkate alındığına rapor içeriğine dayalı içerik kaldırılmasının davalıdan beklenemeyeceği, 28/11/2018 tarihli kararı ile verilen ihtiyati tedbir kararının icrası için icra kanalıyla infaz başvurusu sonucunda söz konusu icra emrinin 17/01/2019 tarihinde ….Tic. A.Ş. tarafında tebliğ alındığı, davalının karar tebliğinden önce içeriği (ESB müzekkere cevabına göre) kaldırdığı dikkate alındığında davalı şirketin büyüklüğü ve işlem hacmi göz önünde bulundurulduğunda yasada belirtilen derhal kaldırma yükümlüğünün yerine getirildiği sonucuna ulaşılmış, davalının izahı yapılan mevzuat kapsamında yükümlülüğünü yerine getirdiği, markaya tecavüz ve tasarım tecavüzü iddialarından sorumlu olmadığı kanaatiyle markaya tecavüz ve tasarım tecavüzüne dayalı taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiası yönünden;
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya dönüldüğünde; rapordaki tespitler ve davalının izahı yapılan mevzuat kapsamında yer sağlayıcı olduğu dikkate alındığında yasa gereği kaldırma yükümlülüğünü derhal (süreye ilişkin değerlendirme yukarıda yapılmış olmakla tekrardan ele alınmaıştır.) yerine getiren dikkate alındığında davalımım izahı yapılan TTK md. 54 ve TTK md. 55 kapsamında haksız rekabet teşkil eden bri eyleminin bulunmadığı, haksız rekabet şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla yine davacının haksız rekabete dayalı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı izahı yapılan mevzuat ve sunulan rapor içeriği kapsamında değerlendirildiğinde yasa gereği yer sağlayıcı şartlarını taşıyan ve bildirim üzerine derhal içeriği kaldıran davalıya karşı açılan ve sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 18,50 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen talepler yönünden 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/11/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır