Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/557 E. 2021/64 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/557
KARAR NO : 2021/64

AVA : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 11/12/2018
KARAR TARİHİ : 16/02/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dünya genelinde … markasının sahibi olduğunu, … ibareli ve esas unsurlu markalarının TPMK nezdinde müvekkili adına tescilli olduğunu, davalı tarafça internet sitelerinde ve işyeri adresinde müvekkiline ait markaların izinsiz, haksız ve hukuka aykırı kullanıldığını, bu kullanımların marka haklarına tecavüz, haksız rekabet ve telif haklarının ihlalini teşkil ettiğini, davalının üçüncü kişilere ait internet sayfalarına vermiş olduğu reklamlarda kendisini “…” veya “…” olarak tanıttığını, müvekkili markaları aleyhine tecavüz teşkil eden bu kullanımların tespiti için … 15. Sulh Hukuk Mahkemesinde …D.İş sayılı tespit dosyası açıldığını, dosyada alınan bilirkişi raporu ile tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerin tespit edildiğini belirterek davalının … ibareli tescilsiz ve izinsiz kullanımlarının, durdurulmasına, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın satış sonrası servis hizmeti vermediğini, satış sonrası servis hizmetleri sektöründe haksız rekabet bulunmadığını, davacının taleplerinin rekabeti kesin olarak bozacak nitelikte olduğunu, müvekkilinin 1995 yılından beri bir çok otomobil markasına servis hizmeti verdiğini, müvekkilinin haklı nedene dayalı, markaların itibarına zarar vermeden, tüketiciyi yanıltmadan hukuka uygun olarak kullandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, özel ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Mahkememize sunulan 21/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalının özel servis ilişki olduğu izlenimi verecek şekilde kullanımlarının SMK m.7/2-3d bendi uyarınca marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, davalının tanıtımlarında davacının daha önce tanıtımlarında kullandığı fotoğrafları izinsiz kullanmasının Fsek m.84 atfı nedeniyle TTK 54/1-a 4 bendi anlamında haksız rekabet teşkil edeceği, davalının internet sitesinde yetkili servis olmadığı halde yetkili servismiş gibi “…” ibaresini kullanmasının TTK 55/1-a-4 bendi gereğince haksız rekabet teşkil ettiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
KANAAT VE GEREKÇE
Dava Sınai Mülkiyet Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Fkiri ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca açılmış, Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi talepli davadır.
Marka hakkına tecavüz yönünden inceleme ve değerlendirme
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/1 hükmüne göre bu Kanun ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. SMK 7/2 hükmüne göre, Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
Karıştırılma (iltibas), ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karışımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir.( Franko Nisim, “İltibas Sebebi ile Haksız rekabet”, Prof. Dr. Mahmut Tevfik Birsel’e armağan, İzmir 2001 sf. 116, ) İltibas doğrudan iltibas ve dolaylı iltibas olarak ikiye ayrılabilir; buna göre, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir işaret, bu işaretin hitap ettiği çevrede, söz konusu markanın kullanıldığı mal veya hizmetin, iltibasa maruz bırakılan mal ve hizmetle özdeşleştirilmesine yol açıyorsa doğrudan iltibas söz konusu iken, karışıklığı yaratan aynı veya benzeri bir marka, bu markanın hitap ettiği çevrede, işaretler arasındaki farklılığı anlasalar bile benzerliğe dayalı olarak mal veya hizmetler arasında yanlış bağlantılar kurmasına yol açıyorsa dolaylı iltibas söz konusu olur. ( İsviçre Federal Mahkemesinin, 25/01/2001 tarihli 127 III 160 kararı Kubilay/ Göksoy / Ayan/ Yıldırım, sf.282))
İltibas ihtimalinin tespitinde, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markanın sahip olduğu ayırım gücü, telaffuz, biçim ya da anlam itibariyle bıraktığı etki, markaların kullanılacağı mal/hizmet türlerinin birbirine yakın olup olmadığı, markaların benzer alıcı çevrelerine hitap edip etmedikleri hususları dikkate alınmalıdır. İltibasın tespitinde ölçüt; söz konusu ürünün orta yetenekteki olağan müşteri ya da malın hitap ettiği alıcıların yanılma olasılıkları, başka bir deyişle bunların herhangi bir ürünün yerine diğerini satın almalarının söz konusu olup olmadığıdır. Buna göre ürünleri kullanan tüketiciler örneğin bir ciklet ya da çikolata söz konusu ise çocukların, deterjan söz konusu ise ev kadınlarının, ilaç adı için eczacıların görüleri temel alınabilecektir. İltibas ihtimalinin tespitinde, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markanın sahip olduğu ayırım gücü, telaffuz, biçim ya da anlam itibariyle bıraktığı etki, markaların kullanılacağı mal/hizmet türlerinin birbirine yakın olup olmadığı, markaların benzer alıcı çevrelerine hitap edip etmedikleri hususları dikkate alınmalıdır. Yine iki marka arasında arasında biçim ve anlam bakımından bir benzerlik bulunmasa bile, özellikle ses uyumu ve telaffuz bakımından benzerlikleri belirgin ise markalar arasında iltibas tehlikesinin varlığı söz konusu olur. Bir karıştırılmanın söz konusu olabilmesi için tescil için başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer olması gerekir. Dolayısıyla mal veya hizmet sınıfları aynı veya benzer değilse karıştırılma da söz konusu değildir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29 uncu maddesine göre; “Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini
kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
Tescilli bir markanın aynısının veya iltibas yaratacak benzerinin başkası tarafından alan adında kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil eder. 6769 sayılı Yasanın 7/2-3d bendine göre, “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması’ marka sahibi tarafından yasaklanabilir. Bu hükmün uygulanabilmesi için;
• İşaretin aynısının veya benzerinin kullanılması,
• İşareti kullananın kullanıma ilişkin hakkının veya meşru bir
• bağlantısının olmaması,
• Kullanımın internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde olması
• Kullanımın internet ortamında alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde olması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde; Davaya konu uyuşmazlıkta da davacının “…” ibareli markalar üzerindeki hak sahipliği dikkate alındığında davalının alan adının aynı sektörde ticari etki yaratacak şekilde alan adı içeriğinde davacı markası ile özel servis ilişkisi olduğu izlenimi verecek şekilde kullanılmasının Sınai Mülkiyet Kanununun 7/2-3d bendi çerçevesinde davacının tescilli marka hakkına tecavüz teşkil edeceği kanaatine varılmıştır.
Davalının … ibaresini tanıtımlarında kartvizitlerinde tabelalarında kullanmasının tescilli marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hususları yönünden değerlendirme
SMK 7/5 hükmüne göre; “Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması’.
Görüldüğü üzere bu madde çerçevesinde herhangi bir oto servis firması, yedek parça veya aksesuarların … tarafından üretildiği veya oto servisin…nun yetkili servisi olduğu intibaını bırakmadığı sürece dürüstçe kullanım kapsamında reklam yapabilir. Ancak açıklamayı yapan kişi/ şirket tarafından yedek parçanın, orijinal malı üreten teşebbüsten kaynaklandığı intibaını yaratacak ifadeler kullanılması halinde, bu durum tescilli markanın dürüstçe kullanılması istisnası kapsamında sayılamaz ve SMK m. 7/5 hükmü uygulanmaz.( Arkan Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 22. Bası, Ankara 2017, sf. 311) Üçüncü kişi tarafından yapılan bu kapsamdaki kullanımlar eğer tescilli markanın sahip olduğu tanınmışlıktan yararlanma kastı taşıyorsa dürüstçe kullanım söz konusu olmadığından SMK 7/5 hükmüne dayanılamaz. Bu çerçevede davaya konu olay açısından değerlendirme yapıldığında davalının yetkili servis izlenimi yaratmadan ve kendi markasını veya işletme adını ön plana çıkarmak kaydıyla davacının … markalı otomobillerine ilişkin servis ve aksuaur yedek parça hizmeti verdiğini belirten tanıtımlar yapması halinde vaki kullanımlar SMK 7/5 kapsamında dürüstçe kullanım sayılacaktır. Örneğin davalının aşağıdaki kullanımı SMK 7/5 kapsamında kalacaktır.
Buna mukabil dosyada mübrez aşağıdaki kullanım ise davacı markasının ön plana çıkarılarak kullanılması dikkate alındığında SMK 7/5 kapsamına giremeyeceğinden bu şekildeki kullanımın SMK 7/2-b hükmünün ihlali sayılabileceği kanaatine varılmıştır.
Davacı Tarafın İnternet Sitesinde Yer Alan Fotoğraflar İle Davalı Tarafın İnternet sitelerindeki Kullanımlarının 5846 Sayılı Kanun Kapsamında İncelenmesi:
FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir , kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. ( Hircsh, Fikri Sınai Haklar, Ankara 1948, sf.130, Arslanlı, Fikri Hukuk Dersleri II, İst. 1954, sf.13 vd. ) Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK m.2/3 maddesine göre, bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleri ilim ve edebiyat eseri, FSEK m.4/b.5’te fotografik eserler ve slaytlar estetik niteliğe sahip olmaları ve hususiyet taşımaları şartıyla güzel sanat eseri olarak kabul edilmişlerdir. Fotoğraflarda estetik nitelik, konunun çıplak gözle görülenden başka türlü yansıtılması halinde ve fotoğrafçının fotoğrafı çekerken yaptığı hazırlık çalışmalarında ve fotoğraf üzerine aksettirmiş olduğu hususlarda görülür. Yani bir kişinin poz verirken, ışık durumunu ayarlarken yapmış olduğu hazırlık çalışmaları ve fotoğrafa ait cam veya film üzerinde yapmış olduğu rötuşlar, o fotoğrafa güzel sanat eseri niteliğini kazandırır. ( Belgesay, M. Reşit, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi, Orhan Selim Kocahanoğlu, İstanbul 2001, sf. 29) Eğer bir fotoğraf, onu çekmiş olan kimsenin hususiyetini taşımıyorsa ve estetik bir niteliğe de sahip değilse, o fotoğraf güzel sanat eseri olarak korunmaz. Bununla birlikte, bilimsel ve teknik nitelikteki fotoğrafların her zaman bir ilim ve sanat eseri olarak korunması mümkündür.
Bilimsel ve teknik nitelikteki fotoğraf ve resimlerin eser sayılabilmesi için bunların da sahiplerinin hususiyetini taşımaları gerekir. Burada da hususiyet muhtevada veya şekilde olabilir, ancak bu kategoride özellik daha çok muhtevada belirmektedir. Bir fotoğraf veya resim aynı zamanda hem estetik niteliğini haiz hem de bilimsel ve teknik nitelikte ise bu takdirde üstün olan niteliğe göre, eseri bilim veya edebiyat eserleri veya güzel sanat eserleri kategorisi kapsamında düşünmek gerekir. Eğer iki nitelikte aynı derecede ise, bu takdirde her iki eser kategorine de dahil olduğu kabul edilmek gerekir. Ne bilimsel veya teknik ne de estetik niteliğini haiz olmayan fotoğraf ve resimler, fikir ve sanat eseri olarak kabul edilmezler, bu tür ürünler ancak mülkiyet hakkına ilişkin hükümlere göre veya kişinin fotoğraf veya resmi söz konusu ise , FSEK .m.84 vd çerçevesinde korunabilirler” Davaya konu fotoğraflar şu şekildedir;
Öncelikle davacı tarafa ait fotoğraflar ile davalının sitesinde kullanıldığı fotoğraflar karşılaştırıldığında davalının kullandığı fotoğrafların davacının daha önce tanıtımlarında kullandığı fotoğraflar olduğu tespit edilmiştir.
Davaya konu fotoğrafları sanatsal yaklaşımı, ışık, renk, kompozisyon, çekim tekniği, lekesel değerler gibi kriterler üzerinden değerlendirmek doğru bir yaklaşımdır. Davaya konu davacının tanıtımlarda kullandığı fotoğrafların fotoğrafların ışık, renk kompozisyon ve çekim tekniği açısından estetik nitelik taşımadığı tespit edilmiştir. Bu tespitler çerçevesinde davaya konu fotoğrafların FSEK m.4 anlamında güzel sanat eseri olmadığı alelade fotoğraf olduğunu sonucuna varılmıştır. Alelade fotoğraflar için FSEK m. 84 hükmünü de irdelemek gerekir. Bu hükme göre; “Bir işareti, resmi ve sesi, bunların nakle yarayan bir alet üzerine tespit eden veya ticari maksatla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin üçüncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayınlanmasını men edebilir. Tecavüz eden tacir olmasa bile birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında haksız rekabete müteallik hükümler uygulanır. Eser mahiyetinde olmayan her nevi fotoğraflar benzer usullerle tespit edilen resimler ve sinema mahsûlleri hakkında da bu madde hükmü uygulanır”
Dava konusu fotoğraflar FSEK m.84 anlamında alelade fotoğraf(resim) kapsamında olup, FSEK m.84 hükmünde de belirtildiği üzere müştekinin fotoğrafların sahibi sıfatıyla bunların üçüncü bir kişi tarafından çoğaltılmasını veya yayınlanmasını haksız rekabet için öngörülen müeyyidelerle göre men etme imkanı vardır. Bu durumda davalının vaki kullanımının FSEK 84 atfı nedeniyle TTK 54/1-a 4 bendi anlamında haksız rekabet teşkil edeceği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafın internet sitesinde yer alan beyanların haksız rekabet teşkil edip etmediği hususunun incelenmesi
Bilindiği üzere Haksız rekabet, TTK m.54 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder. Diğer bir deyişle haksız rekabet, rakipleri ezmek ve onları iktisadi faaliyet alanından uzaklaştırmak amacıyla ve hüsnüniyet kurallarına aykırı suretlerle başvurulan, kanuna, nizama, adaba ve teamüle göre teviz edilemeyecek hareketlerin kaffesidir. ( Örs Halil, Türk Hususi Hukukunda Haksız Rekabet, Ankara, 1958, sf. 13) Bu bağlamda başkasının serbestçe ifaya hakkı olduğu rekabet hareketini mene veya onu rekabet sahasından çıkarmaya ve kendi edalarını daha avantajlı göstermeye yarayan yasal olmayan vasıtaları kullanan kişi haksız rekabet fiilini işlemiş olur9. Haksız rekabet hukuku da haksız fiilin bir türü olarak, haksız rekabet faili ile mağduru arasında dürüstlük kuralına uyma şeklinde hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet sebebiyle doğan bir zararı veya zarar tehlikesini bertaraf etmeyi amaçlayan hukuki bir kurumdur. Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına gerek yoktur,
Davalının her iki sitesinde sitesinde “… özel servisi” ibaresi yer almaktadır. Davalının yetkili servis olmadığı halde yetkili servis imiş gibi “…” ibaresini kullanması, TTK 55/1-a-4 bendi gereğince karışıklık yaratmak suretiyle haksız rekabete sebebiyet vermektedir. Karıştırılma(iltibas), ticari alandaki faaliyetlerde, şeyler arasında bir benzerliği veya karışımı ifade etmekte olup, satın alınan iki mal arasında veya kullanılan iki unvan arasında veya iş mahsullerinde birbirinden ayrılmayacak derecede benzerliğe istinat ettirilmesidir (Franko Nisim “İltibas Sebebi ile Haksız rekabet”, Prof. Dr. Mahmut Tevfik Birsel’e armağan, İzmir 2001 sf. 116,) “Karıştırılma”(iltibas), yanıltmayı, kandırmayı, yanlış algılattırmayı da kapsar. Markayı kullanan üçüncü kişinin yetkili servis gibi göstermesi haksız rekabet teşkil eder;
Yargıtay 11. HD’nin 01/02/2002 Tarih, 2002/553 Esas, 2002/753 K. Sayılı ilamında “…davacı taraf haksız rekabetin tespit, men ve neticelerine dair iş bu davada sadece markaya tecavüz edildiği iddiasını ileri sürmemiş, bunun yanında distribütörlük sözleşmesi uyarınca ( Honda )markalı otomobiller bakımından servis hizmeti vermeye kendisi veya kendisi ile sözleşmesi bulunan kişi ve kuruluşların yetkili olduğunu, davalı tarafın kendisi ile böyle bir sözleşmesi bulunmadığı halde, gerek işyeri ve işyeri evraklarının düzenleniş şekline ve gerekse iş yerinde çalışan kişilerin iş kıyafetlerinde yer alan işaret ve yazılarla kendisini yetkili servis gibi göstermek suretiyle, haksız rekabette bulunduğunu ileri sürmüştür. Dosya içeriği ve bilirkişi raporundan da bu iddianın yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Davalı tarafın bu eylemlerinin de TTK.nun 56 ve 57/5 maddesine göre davacı bakımından haksız rekabet teşkil ettiği açıktır. 4.6.1958 tarihli ve 15/6 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı uyarınca hukuki niteleme hakime ait olacağından açıklanan bu nedenlerle davacının aktif husumete ehil olduğu ve davalı tarafın faaliyet süresine ve hayatın olağan koşullarına nazaran hükmedilen miktar kadar davacının zarara uğradığının kabulünde netice itibariyle bir isabetsizlik mevcut değildir. Öte yandan, 3444 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle BK.nun 49.ncu maddesine göre, manevi tazminata hükmedilmesi için kusurun varlığı yeterli olup, ağır kusur gerekli değildir. Açıklanan bu nedenlerle haksız rekabetin tespit ve meni ile neticelerine ilişkin mahkeme kararı sonucu itibariyle doğru bulunduğundan, davalı vekilinin tüm karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.” demektedir.
Yine Yargıtay 11. HD’nin 26/04/1999 Tarih, 1999/1395 E., 1999/3230 K. Sayılı ilamında “.Davacı vekili, müvekkilinin “…” şirketi ile yaptığı anlaşma nedeniyle “…” marka otomotiv araçlarını ve bunların parçalarını Türkiye’de imal ve pazarladığını davalının ise izinsiz olarak … minibüslerinin kaporta ve aksesuarlarını haksız rekabet teşkil edecek şekilde imal edip pazarladığını ve “…” markasının tescil ettirdiğini beyanla davalı markasının iptalini, haksız rekabetin men ve önlenmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin tescilli … Markası ile … minibüslerinin kaporta parça ve aksamı ile eski yedek parçaları imal ettiğini, üretimin montaja değil tamire yönelik olduğunu, 1973 yılından beri üretim yapan müvekkiline ses çıkarmayan davacının ucuz fiyatla pazarlama yapılması nedeniyle üretimi engellemeye çalıştığını, kaldı ki üretilen parçalar arasında fark bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tarafların markaları arasında iltibas bulunmadığı, haksız rekabet konusunda da bir davanın mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair karar Dairemizin 2.7.1996 tarihli ilamı ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yeniden yargılama neticesinde her iki tarafa ait markaların, benzer şeklinin olmadığı, genel görünüş olarak halkın zihinlerinde aynı kanıyı uyandırmadığı, davalı markasını oluşturan harflerin hangi anlama geldiğinin belli olmadığı, tarafların ürettiği yedek parçalar arasındaki benzerliğin bu parçaları kullanan özel alıcı grubunu yanıltıcı olamayacağı, haksız rekabet koşullarının oluşmadığı, davalının kullandığı … ambleminin şekli ve yazı biçimi ile … markası ile benzeşim ve çağrışım yaptığı gerekçesiyle, marka iptaline ilişkin davanın reddine, davalının ürettiği yedek parçalar yönünden haksız rekabet davasının reddine, davalının … markasını … amblemi biçiminde çeşitli evraklarında kullanması fiilin haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin önlenmesine karar verilmiştir.Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.Dosyadaki yazılara mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre taraf vekillerinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir..” demektedir.
Bu çerçevede davalının internet sitelerinde yetkili servis olmadığı halde yetkili servismiş gibi “…” ibaresini kullanmasının TTK 55/1-a-4 bendi ve emsal Yargıtay kararları gereğince haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde toplanan deliller, denetime elverişli mahkememizce de hükme esas alınan 21/09/2020 tarihli bilirkişi heyet raporu bir arada değerlendirildiğinde; davacının “…” ibareli markalar üzerindeki hak sahipliği dikkate alındığında davalının alan adının aynı sektörde ticari etki yaratacak şekilde alan adı içeriğinde davacı markası ile özel servis ilişkisi olduğu izlenimi verecek şekilde kullanılmasının Sınai Mülkiyet Kanununun 7/2-3d bendi çerçevesinde davacının tescilli marka hakkına tecavüz teşkil edeceği, davalının tabelalarında davacı markasının ön plana çıkarılarak kullanılmasının SMK 7/2-b hükmünün ihlali sayılacağı, davalının tanıtımlarında davacının daha önce tanıtımlarında kullandığı fotoğrafları izinsiz kullanmasının FSEK 84 atfı nedeniyle TTK 54/1-a 4 bendi anlamında haksız rekabet teşkil edeceği, davalının internet sitesinde yetkili servis olmadığı halde yetkili servismiş gibi “..” ibaresini kullanmasının TTK 55/1-a-4 bendi gereğince haksız rekabet teşkil ettiği hukuki kanaatine varılarak davanın kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE, davalı kullanımlarının davacıya ait “…” ibareli marka haklarına ve telif haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile bu kullanımların durdurulmasına, önlenmesine, markaya tecavüz teşkil eden “…” ibaresini taşıyan davalıya ait her türlü basılı evrak, broşür, katalog, tabela, internet sitesi tanıtımı ve diğer ticari evraktan çıkartılmasına ve silinmesine, silinmesi mümkün olmuyor ise kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalıya ait olmak üzere masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına,
2-… alan adlı internet sitesine erişimin engellenmesine, … alan adlı internet sitesi ile https://…/…adresinde davacıya ait … ibaresi taşıyan görsellerin çıkarılmasına, aksi halde erişimin engellenmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 23,40 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan: 4.350,00 TL bilirkişi ücreti, 364,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 4.714,70 TL ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 4.786,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16/02/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸