Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/554 E. 2021/75 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/554
KARAR NO : 2021/75

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 10/12/2018
KARAR TARİHİ : 18/02/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin, dünyaca ünlü …, … Şekil ve Şekil markalarının sahibi olduğu, müvekkilin hak sahipliğinin, Türkiye’de, … ve Şekil markaları için, …, …, …, … ve … tescil numarası ile kayıtlı olduğu, söz konusu karakterin birçok farklı ülkede eser olarak da tescilli olduğu, ayrıca, TPMK’nın … Şekil ibareli … numaralı markanın tanınmış marka olduğuna karar verdiği, müvekkil şirketin tescil koruması altında olan haklarının, davalı tarafından kuyumculuk eşyaları üzerinde kullanılmak suretiyle ihlal edildiği, bu durumun, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik İş sayılı dosyasında yapılan tespit neticesinde düzenlenen bilirkişi raporu ile de sabit olduğu, tespit öncesi davalıdan numune ürün satın alındığı, davalı tarafın, müvekkil şirkete ait olan ibareyi kolye ucu, küpe ve yüzüklerde izinsiz olarak kullandığı, sattığı veya satışını teklif ettiği, bu fillerin Sınai Mülkiyet Kanunu’nu ihlal ettiğinin açık olduğu, anılan kanun uyarınca, marka hakkına tecavüz oluşturan işareti taşıyan ürünleri ticarette kullanmanın marka hakkına tecavüz sayılan hallerden olduğu, müvekkili firmaya ait markanın hem WIPO hem de TPMK’nın tanınmış marka kriterlerini taşıdığı, dolayısıyla bu niteliklere haiz ibarenin, izinsiz olarak ticari faaliyetlerde kullanılmasının karşı tarafın haksız kazanç elde etmesini sağlayacağı gibi müvekkili firmanın müşterileri ile kurduğu güven ilişkisinin de zedelenmesine sebep olacağı, müvekkili şirketin, davalının haksız fiili dolayısıyla zarara uğradığının açık olduğu, tanınmış bir marka ihtiva eden ürünlerin, müşteriler tarafından talep edilebilirliğinin daha yüksek olduğu, müvekkili lehine maddi tazminata hükmedilmesi durumunda SMK m.151/4 uyarınca makul bir payın talep edilen miktara eklenmesinin talep edildiği, marka hakkının ihlali durumlarında tecavüzün boyutunun, kusur ve zararın belirlenmesinin güç olduğu, bu hususların tespitinin ancak Mahkeme tarafından yapılacak inceleme neticesinde netleşeceği, somut olayda da müvekkilin bu haksız filler sebebiyle uğramış olduğu zararın yapılacak tahkikat neticesinde kesinleşeceğini belirterek, talep miktarını daha sonra arttırmak üzere davanın HMK m. 107 gereğince belirsiz alacak davası olarak açıldığı, davalının eylemlerinin müvekkili şirketin marka haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, men’ine ve sona erdirilmesine, davanın niteliği itibariyle belirsiz alacak davası olması sebebiyle dosyanın durumuna göre attırılmak üzere müvekkili lehine 100,00 TL maddi tazminata, markanın tanınmış marka olması ve satışlara etkisi de göz önüne alınarak 4.000 TL manevi tazminata, müvekkiline ait markanın kötü ve uygun olmayan bir şekilde kullanılması sebebiyle 4.000 TL itibar tazminatına, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik İş numaralı dosyasında yapılan masraflarla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; karşı tarafın istemi üzerine müvekkilinin … adreslerinde tespit işlemleri yapıldığı, yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda özetle müvekkilinin … üzerindeki dükkanında ki 16 adet kuyumculuk ürününün üzerinde “…” markanın benzerinin kullanılmış olduğunun belirtildiği, hiçbir şekilde tespiti yapılan ürünlerin benzer olduğunu kabul etmemekle beraber, bahse konu ürünlerin müvekkili tarafından üretilmediği, satış için tezgahta hazır tutulan ürünler olmadığı, işyerine gelen görevlilerin inceleme yapacaklarını söylemeleri üzerine müvekkilinin kendisinin bu ürünleri masasından getirip görevlilere gösterdiği, müvekkilinin iş yerine ilişkin hesap kayıtlarının incelenmesi halinde söz konusu ürünlerden hiçbirinin satışının yapılmadığının da açık bir şekilde görüleceği, davacı tarafın delil olarak sunduğu fiş incelendiğinde de görüleceği üzere sunulan fişte 14 ayar herhangi bir ürün satışının yapıldığının görüleceği, bahse konu ürünlerin müvekkilinin işyerine konsinye çalıştığı kişilerce inceleme yapılmak üzere getirilen ürünler olduğu, müvekkilinin bahse konu ürünlerin marka sahibinin rızası olmaksızın üretilen ve piyasaya sunulan ürünler olduğunu veya tescilli markaya benzer ürünler olduğunu bilmediği ve bilmesinin de kendisinden beklenemeyeceği, ürünlerin müvekkili tarafından üretilmediğinin ve satışının yapılmadığının göstergelerinden birinin de müvekkilinin sadece bir işyerinde ilgili ürünün tespitin yapılabilmiş olması olduğu, tespiti yapılan ürünlerin müvekkili tarafından satışı yapılan ürünler olsaydı müvekkilinin hem atölyesinde hem de diğer iş yerinde de aynı ürünlerin olacağını, bilgilenmiş kullanıcı gözünde ürünlerin benzer olmadığı, bilgilenmiş ve … markası bir ürün almak isteyen müşterinin, dava konusu basit küpeleri … markası zannetmesinin mümkün olmadığını, bilinçli tüketicinin sıradan tüketici değil, hangi markayı almak istediğini bilen ve markayı tanıyan tüketici olduğu, altın almak isteyen bilgilenmiş kullanıcının ürünün tescilli herhangi bir marka olup olmadığını anlayabilecek yeterlilikte olduğu, bu yönüyle bahse konu 16 adet küpenin ( Toplam 10 gramlık ürünler) davacı tarafın markası bakımından bilinçli tüketici üzerinde yanıltıcı bir etkisinin olmadığının açık olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardır kuyumculuk sektöründe faaliyette bulunan bir firma olduğu, iş çevresinde belirli bir saygınlığa ulaştığı, bu nedenle de müvekkilinin hiçbir şekilde tescilsiz bir ürünü bu durumu bilerek satış amacıyla dükkânda bulundurması mümkün olmadığını, müvekkilinin bahse konu ürünleri üretmemiş olmasının, dükkânlarından yalnızca birinde bulunmuş olmasının ve müvekkilinin şahsi masasında bulunmasının bu ürünlerin satışını yapmadığını gösterdiğini, ürünlerin bilgilenmiş kullanıcı gözünde … marka ürünlerle ayırt edilemeyecek kadar benzer bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin uzun yıllar iş yaptığı sektörde itibarını bu şekilde zedelemeyecek olması değerlendirilerek davanın reddini talep etmiştir.
Dosyada taraflarca sunulan deliller toplanmış, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
TPMK kayıtları incelendiğinde; davacı tarafın; 19/06/1985 tarihli … numaralı “şekil” markasını 03, 04, 05, 06, 08, 09, 11, 14, 15, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 26, 28 ve 30. sınıflarda; 21/04/2008 tarihli … numaralı “…” markasını 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 28, 30, 32, 35, 43 ve 44. sınıflarda; 21/04/2008 tarihli … numaralı “şekil” markasını 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 28, 30, 32, 35, 43 ve 44. sınıflarda; 21/04/2008 tarihli … numaralı “…” markasını 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 28, 30, 32, 35, 43 ve 44. sınıflarda; 21/04/2008 tarihli …numaralı “şekil” markasını 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 28, 30, 32, 35, 43 ve 44. sınıflarda; 21/04/2008 tarihli… numaralı “şekil” markasını 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 28, 30, 32, 35, 43 ve 44. sınıflarda; 04/09/2014 tarihli … tescil numaralı “şekil” markasını 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 26, 27, 28, 30, 32 ve 35.emtia sınıflarında tescil ettirdiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin … D.İş. sayılı dosyasından alınan raporda özetle :… adresinde mukim işyerinin …Tic. Ltd. Şti.’ne ait olduğu, tespit isteyen adına tescilli “…” markaları ile dosya içerisinde detayları bildirilen tespite konu kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzerlik arz ettiği” yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi açısından alanında uzman bilirkişilere dosya tevdi olunmuş bilirkişilerce sunulan heyet raporunda özetle; davacıya ait markanın tanınmış marka olduğu, tanınmış marka statüsüne sahip … markalarının davalı işyerinde toplam 16 adet ürün üzerinde -marka sahibinin izni olmaksızın- haksız ve hukuka aykırı olarak kullanıldığı, davacı tarafın tanınmış marka statüsünde olan “… şekil” markalarından kaynaklı haklarının 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca ihlal edildiği, davalı …Tic. Ltd. Şti.’nin incelemeye ibraz edilen 2017 -2018 mali dönemine ait ticari defterinin ait olduğu yılda yürürlükte olan T.T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğu, ticari defterinin yasal süreleri içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerini yaptırmış oldukları, sahibi lehine delil niteliğinde olduğu, davalı firmanın gerek stoklarını hammadde olarak takip etmesi gerekse satışlarında “14 Ayar Takı ve işçilik” gibi açıklamalar ile satış yapması nedeniyle, davalı firmanın faturalarından ve ticari kayıtlarından satılan ürünlerin türleri ile ilgili bir kanaate ulaşmanın mümkün olmadığı dolayısıyla dava konusu ürünle ilgili olarak inceleme döneminde ne tutarda satış yapıldığı yönünde bir bilgiye ulaşılamadığı, davacı tarafından sunulan lisans sözleşmelerinin 10 yıl önceki sözleşmeler olması, ürün cinsi, süresi ve lisans bedeli gibi bilgiler içermemesi sebebiyle bu aşamada bir lisans bedelinin tespitinin mümkün olmadığı, somut olay bakımından davacı tarafın haklarının itibar kaybına uğrağı kanaatine ulaşılırsa ayrıca itibar tazminatına hükmedilebileceği, manevi tazminat konusundaki nihai takdirin mahkemeye ait olduğu” yönünde görüş ve kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde, dava açılışta 100,00 TL olarak talep etmiş olduğu tutarı 3.900,00 TL tutarında ıslah ederek 4.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, 4.000,00 TL manevi tazminatın ve 4.000,00 TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve ıslah harcını yatırmıştır.
Dava, 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca açılmış markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Davacının Tanınmış Marka İddiasının Değerlendirilmesi;
Davacı kendisine ait markanın tanınmış marka olduğu iddiasında bulunmuştur. 6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire 13/03/1998 tarih ve …s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440).
Tanınmış marka kavramının ne olduğu ortaya koyulduktan sonra, bunun tespitinin nasıl yapılacağı sorusuna cevap vermek gerekecektir.
Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır. TP’de -bağlayıcı olmamakla birlikte- WIPO tarafndan ortaya konulan bu kriterleri ayrıntılandırmak suretiyle şu kriterleri getirmiştir. (Paslı, Uluslararıs Antlaşmalar, s.451); “1.Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi), 2.Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurtiçi ve yurtdışı tesciller nelerdir?) 3.Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir? 4.Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafî olan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.) 5.Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.) 6.Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, hâlen devam etmekte olan marka, haksiz rekabet davaları, itiraz sayıları vb.) 7.Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir? 8.Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları. 9.Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, kârı, yurt çapında ve yurtdışında sahip olduğu dağıtım kanalları; şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.), 10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu? 11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb.kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı? 12.Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları ( marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir? 13.Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir? 14.Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (Ömek: sedece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları iine alan bir tescil.), 15.Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır? 16.Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari olan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu? 17.Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi? 18.Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.”
Tanınmışlığın tespitinde, marka sahibi tarafından yaptırılan promosyon ve tanıtım malzemeleri yanında ulusal basında veya gazetelerde markanın tanınmışlığını ortaya koyan reklam ve haberler de dikkate alınır. Bunun yanında yaygın kullanım alanı, toplum nazarındaki tanınmışlıkta dikkate alınır. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu yüksek bilinirlik düzeyi dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı tarafça dosyaya sunulan belgelerde, … ve … +şekil (kedi) markalarının uzun yıllardır ülkemizde tescilli olup, yaygın olarak piyasada satıldığı, yaygın ve bilinir hale geldiği, rapordaki alanında uzman bilirkişilerin kabulleri de dikkate alındığında tanınmış marka olarak kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde ; diş dosyasına sunulan ve mahkememizce alınan raporda davacı adına tescilli “…” markaları ile dosya içerisinde detayları bildirilen kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzerlik arz ettiği” nin değerlendirildiği, bu tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında izahı yapılan mevzuat kapsamında markaya tecavüz şartlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmış buna dayalı taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tazminat Talepleri yönünden değerlendirme;
Yine 6769 sayılı Kanunun “Tazminat” başlıklı 150. Maddesine göre “(1)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
(2)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
(3)Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
“Yasanın “Yoksun kalınan kazanç” başlıklı MADDE 151-
(1)Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2)Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır: a)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir. b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç. c)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4)Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
(5)Mahkeme, patent haklarına tecavüz hâlinde, patent sahibinin bu Kanunda öngörülen patenti kullanma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu kanaatine varırsa yoksun kalınan kazanç, ikinci fıkranın (c) bendine göre hesaplanır.
(6)Coğrafi işarete veya geleneksel ürün adına tecavüz hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.” hükümlerine amirdir.
Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Markaya tecavüz nedeniyle marka sahibinin uğradığı maddi kayıp, fiili zarar ve yoksun kalınan kazançtan oluşmaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir.
Davacı yanın dosyaya sunmuş olduğu beyanlar ve deliller kapsamında bu hesaplama usullerinden maddenin (c) fıkrası kapsamında muteber bir lisans anlaşması yapılsaydı ödenecek lisans bedeli üzerinden tazminat talep ettiği ancak sunmuş olduğu emsal lisans sözleşmelerinin 10 yıl önceki sözleşmeler olması ürün cinsi süresi ve lisans bedeli gibi bilgiler içermemesi sebebiyle incelemeye esas olmadığı, mahkememizin emsal dosyalarında İTO tarafından emsal kullanımlarda %15 emsal lisans oranının olabileceğinin değerlendirildiği, bunun yanında davacının SMK 150/2 gereği itibar tazminatı ve 151/4 kapsamında tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Somut olaya dönüldüğünde ; davacının sunmuş olduğu emsal lisans sözleşmelerinin raporda da değerlendirilemediği, somut uyuşmazlığa uygulanabilecek nitelikte olmadığı, davalı firmanın gerek stoklarını ham madde olarak takip etmesi gerekse satışlarında “14 ayar takı ve işçilik ” gibi açıklamalar ile satış yapması nedeniyle davalı faturalarından ve ticari kayıtlarından satılan ürünlerin türleri ile ilgili bir kanaate ulaşmanın mümkün olmadığının raporda tespit edildiği, yine davalı satışlarında elde ettiği kazançta davaya konu markaların ne miktarda etkili olduğu hususunun tespitinin mümkün olmadığı dikkate alındığında davacının SMK 151/2-c kapsamındaki tazminat talebinin TBK 50. maddesi gereği takdiren belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla davalının kullanım durumu, sunulan deliller hak ve nesafet izahı yapılan değerlendirmeler kapsamında takdiren 4.000,00 TL üzerinden talebin kabulüne, SMK 150/2 (hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğradığı) kapsamındaki talep yönünden davalının kuyumcu olduğu, altından üretilen ürünler taklit de olsa piyasaya kötü sunumdan bahsedilemeyeceği tam aksine markanın diğer üretim yollarına göre piyasa itibarını yükselttiğinin kabulünün gerektiği kanaatiyle bu yöndeki tazminat talebinin reddine, yine izahı yapılan mevzuat kapsamında tazminat talebinin SMK 151/2-c ye dayalı olduğu gözetildiğinde SMK 151/4 e dayalı tazminat talebinin dinlenilemeyeceği sonucuna ulaşılmakla bu yöndeki tazminat talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Yine manevi tazminat şartlarının da oluştuğu gözetilmekle eylemin ağırlığı hak ve nesafet gözetilerek takdiren 3.000,00 TL üzerinden manevi tazminatın kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporları ve sunulu tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; davalının, davacıya ait tescilli / tanınmış markaları ortalama tüketici nezdinde iltibasa neden olacak şekilde, herhangi bir hakka dayalı olmaksızın kullandığı, izahı yapılan mevzuat gözetildiğinde davalı eyleminin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği anlaşılmakla markaya tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, sona erdirilmesine karar vermek gerekmiş yine tazminat talepleri yönünden, davacının zararını tespitin mümkün olmadığı, anlaşılmakla tazminat miktarlarının TBK 50. maddesi gereği takdiren belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla davalının kullanım durumu, sunulan deliller hak ve nesafet izahı yapılan değerlendirmeler kapsamında ayrıntıları yukarıda belirtildiği üzere SMK 151/2-c kapsamında takdiren 4.000,00 TL üzerinden maddi tazminatın kısmen kabulüne yasal şartları oluşmayan SMK 151/4 ve 150/2 ye dayalı maddi tazminat taleplerinin reddi ile yasal şartları oluşan manevi tazminatın takdiren 3.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının markaya tecavüze yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile; davalının (davacıya ait tescilli ve tanınmış markayı/ları aynı/ayırt edilmeyecek şekilde kullanmak) eylemlerinin davacıya ait markaya tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, davalının markaya tecavüze yönelik eylemlerinin DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, SONA ERDİRİLMESİNE,
2-Davacının maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile takdiren 4.000,00 TL’nin (SMK 151/2-c kapsamında) dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin (SMK 151/4 ve 150/2 kapsamında kalan) REDDİNE,
3-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 3.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 478,17 TL karar harcından peşin yatırılan 138,33 TL ile 125,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 263,33 TL’nin mahsubu ile kalan 214,84 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan markaya tecavüz talebine ilişkin hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13 maddesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 4.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10 maddesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat üzerinden hesap olunan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13 maddesi uyarınca reddolunan maddi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 4.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10 maddesi uyarınca reddolunan edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan: 3.400,00 TL bilirkişi ücreti, 116,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.516,00 TL’nin -ret ve kabule göre hesaplanan- 2.051,00 TL’si ile 263,33 TL ve 35,90 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.350,23 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/02/2021

Katip
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.