Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/552 E. 2021/270 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/552 Esas
KARAR NO : 2021/270

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) ve Haksız Rekabetin Tespiti
DAVA TARİHİ : 07/12/2018
KARAR TARİHİ : 23/09/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin, Araç Muayene İstasyonlarının Açılması, İşletilmesi ve Araç Muayenesi Hakkında Yönetmelik, T.C. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü talimat ve genelgeleri ve TS EN ISO 17020 standardı doğrultusunda araç muayene işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve uygunluk tayininin yapılmasından sorumlu A Tipi bir muayene kuruluşu olup, mevzuatta öngörülen şekilde ve uygun tekniklerle muayene gerçekleştirildiğini, müvekkilinin sahibi olduğu birçok diğer markanın yanı sıra 07.06.2007 tarih … sayı ile … sözcük markasının, 01.06.2018 tarih ve … başvuru sayısı ile ” … Araç Muayene ” markasının tek hak sahibi konumunda olduğunu, Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde kendi adına tescilli markaları üzerinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile korunan hak ve menfaatleri bulunduğunu ve ayrıca yoğun çabaları neticesinde yüksek tanınmışlık seviyesine ulaştırdığını, T.C, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı’nın talimat ve genelgeleriyle çalışarak toplum nezdinde güvenirlik kazarıdırdığı markalarının esaslı unsuru, ticari unvanının kök sözcüğü olan “…” ibaresinin haksız ve hukuka aykırı biçimde kullanılmasını ve/veya bu markanın tanınmışlığındarn haksız bir şekilde fayda sağlanmasını ve/veya bu markaların itibarının zedelenmesini ve/veya ayırt ediciliğinin sulandırılmasını önleme ve/veya durdurma yönünde üçüncü kişilere karşı yasal haklarını ileri sürebileceğinin muhakkak olduğunu, davalının hiçbir meşru hakkı bulunmamasına rağmen vekil adenin ticaret unvanın kök sözcüğü ve tescili markası olan “…” ibaresini www. … alan adının içeriğinde yer alan birçok kısımda izinsiz ve yetkisiz bir şekilde kullanmakta olduğu, bunun da ötesinde T.C. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı’nın şabit ve seyyar araç muayene istasyonlarının yapımı, bakımı ve işletilmesi hakkı konuşunda imtiyaz tanıdığı tek şirket vekil eden olmasına karşın, sanki de araç muayene işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve uygunluk tayininin yapılmasından davalı sorumluymuş veya vekil edenle bu konuda ortak çalışıyormuş ve/veya vekil edenle aralarında organik bir bağ varmış gibi bir izlenim yaratarak tüketicileri yanıltmakta olduğunun tespit edildiğini, hâlihazırda internet ortamında kontrolsüz surette yayına devam eden … adresli intemat sitesinin vekil eden aleyhine oluşturduğu zararlı sonuçların erişimin engellenmesi şeklinde tedbire başvurulmadığı, gecikildiği takdirde artarak mevcut halinden daha da ciddi boyutlara ulaşacağı, diğer bir anlatımla HMK md. 389 anlamında ihtiyati tedbirin genel anlamda sebep ve şartlarının oluştuğu gözetilerek erişimin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbire karar verilmesi gerektiğini belirtmiş maddi ve manevi tazminat taleplerimiz de dahil olmak üzere fazlaya ve faize ilişkin taleplerimiz saklı kalmak kaydı ile HMK md. 389 vd, 6769 sayılı SMK md 59 ve TTK md. 61 uyarınca karşı yana tebligat ve duruşma yapılmaksızın, teminatsız olarak www.aracmuayenayerandevu.com internet sitesine erişimin engellenmesi ıçin ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının, yetkilisi ve sorumlusu olduğu tespit edileri … alan adlı internet sitesinde vekil edenin ticaret unvanının ve tescilli Markalarının hukuka aykırı olarak kullanılması ile vekil edenin T.C. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı’nın imtiyaz tanıdığı huşuslar bakımından bu faaliyeti yürütmeye yetkili tek şirket olmasına karşın bu faaliyetlerin davalı tarafından da yürütülüyormuş izlenimi verilerek tüketicilerin yanıltılması ve haksız menfaat sağlanması nedenleriyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29 uncu maddesi anlamında vekil edenin Marka tescillerinden doğan haktarına vaki tecavüzün 149 uncu madde hükmü uyarınca durdurulmasına, türk ticaret kanunu’nun 54 ve devamı maddeleri uyarınca, davalının eylemleriyle oluşan haksız rekabetin varlığının hükmen tespiti’ne, önlenip yasaklanması’na, ortadan kaldırılması’na, karar özetinin; masrafı davalıdan alınmak üzere Türkiye çapında yayın yapan ve hükmün keşinleşeceği tarih itibariyle tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacı tarafından sunulan site görüntüsü, tasarım ve içeriğinin kendisi ile ilgisi bulunmadığını, sunmuş olduğu kayıtlardan açıkça anlaşılacağı üzere dava konusu site ile İddia edilen olaylar ve dava tarihi itibariyle hiç bir alakasının bulunmadığını, bu durumun bir bilirkişi raporu ile rahatlıkla tespit edilebileceğini, kendisinin davalı sıfatının bulunmadığını, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenmesi gerektiğini, davalı sıfatının bulunmadığının açık olduğunu, davacı çok eski kayıtları gerekçe göstererek varsa aleyhine gerçekleştirilen tüm eylemleri üzerine yıkmak istediğini, söz konusu sitenin 16.06.2012 tarihinden sonra kim veya kimler tarafından alındığından veya kullanıldığından bir bilgisi bulunmadığını, 2011 yılında davacı tarafından uyarılmış olması halinde bu siteyi derhal kapatacak olduğunu, davacı o tarihlerde kendisine karşı hiçbir iddiada da bulunmadığını, bu hususun bile o tarihlerde davacıya karşı menfi bir eylemimin olmadığının en büyük ispatı olduğunu, davacının bu kadar zaman sonra tarafına husumet yöneltmesini anlayamadığını, çok uzun süreler sonra aleyhime açılan bu davada hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazının bulunduğunu belirtmiş davanın hasım sıfatının bulunmaması nedeniyle usulden ve savunmaları doğrultusunda esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiştir.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde; 07.06.2007 tarih … sayılı “…” ibareli markanın, 01.06.2018 tarih ve … sayılı ” … ” markasının davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
…’a müzekkere yazılarak … alan adlı internet sitesinin 2013 yılı sonrasına ilişkin geçmiş hareketliliğine dair kayıtlar istenilmiş, müzekkere cevabı dosya arasına alınmıştır.
…’a müzekkere yazılarak “…” isimli internet sitesinin sahiplik bilgileri ile sitenin açılışında taraflarına sunulan tüm bilgi ve belgeler istenilmiş, gelen cevabi yazıda talep ettiğiniz “…” alan adına ait firma sistem kayıtlarında fatura edilmiş her hangi alan adı ve hosting hizmeti bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Dosyamız rapor aldırılmak üzere bilişim uzmanı …’a tevdi edilmiş, alınan 13/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davalının 2013 yılı sonrasında gerek davalı site içerik sağlayıcı gerek davalı site internet alan adını namına kaydettiren vasfıyla bir etkinliğinin bulunduğuna dair somut bulguya erişilemediği, 18/06/2012 sonrasından başlayarak 09/09/2017 tarihi arasında davalı-site’de içerik sağlandığına dair bir bulgu olmamakla birlikte; en az bir defa internet alan adının tescilden düştüğü ve daha sonra yeniden tescil ettirildiği anlaşıldığı, davalı-site’de önceki yer sağlayıcı olduğu kendi tarafınca da kabul edildiği, sağlayıcı hakkında bilirkişilik değerlendirmesi olmakla birlikte, 24.10.2007 tarih ve 26680 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Telekomünikasyon Kurumu Tarafından Erişim Sağlayıcılara Ve Yer Sağlayıcılara Faaliyet Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” 4/1 maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde erişim sağlayıcı olmak isteyen sermaye şirketleri ile yer sağlayıcı olarak faaliyet göstermek isteyen gerçek veya tüzel kişiler, hizmet vermeye başlamadan önce Kurum tarafından düzenlenecek faaliyet belgesini almakla yükümlüdür.”, 4/3 maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, yer sağlayıcı faaliyet belgesi almaksızın yer sağlayıcılığı faaliyetinde bulunanların internet erişim hizmeti, Başkanlık kararıyla ilgili erişim sağlayıcı tarafından durdurulur.” ve T/1 maddesinde “Kurum, erişim sağlayıcıları ve yer sağlayıcılarının listesini, Kurumun internet sitesinde güncel olarak ilan eder.” denilmektedir. SAĞLAYICI’nın Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) web sitesinde https.://www.bik.gov.tr/ticari-amacli-hizmet-verenler- yer-saglayici-listesi bağlantısı ile erişilebilen yetki verilmiş yer sağlayıcılar listesinde “…, İzmir, …” için bir kayda rastlanmadığı, dolayısıyla SAĞLAYICI’nın yetkili bir Yer Sağlayıcı olmadığına dair kuvvetli şüphe oluştuğu, “DAVALI-SİTE’nin bir süre yayın yaptığı ve hesap sahibi tarafından silindiği” bilgisini sağlamasına rağmen beyanının dayanağı olan teknik bulguyu paylaşmadığı, davalı-site yer Sağlama hizmetinin hangi tarih aralığında gerçekleştiğine dair veri paylaşmadığı ve fakat anılan türde bir tespitte bulunurken “hangi bayi tarafından yayınladığı bilgisine ulaşamadığı” ifadelerine yer vermesinin teknik-analitik bir tutarsızlık olarak değerlendirildiği, Yer Sağlama hizmeti bir bilgisayar sistemi üzerinde bütüncül bir etkinlik olup hareket (LOG) kaydına tabi iken “…” kavramının bir satış modeli olduğu ve yer sağlanarı bir içeriğe; hangi pakette olursa olsun SAĞLAYICI sisteminde yer sağlandığı ve trafik bilgisinin tutulması gerektiği, SAĞLAYICI’nın, “bayi hesaplarının barındırdığı siteler ya da site içeriklerini kontrol edemediği” değerlendirmesine binaen; YÖNETMELİK ‘in Yer Sağlayıcıyı içeriği takip ile sorumlu tutmadığı ve fakat “Yer Sağlayıcının Yükümlülükleri” bahsini ele alan 5. maddesinin 3. bendinde yer alan “Yer sağlayıcı, yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini bir yıldan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür.” ifadesiyle SAĞLAYICI’nın belirli bir süre sisteminde yer sağlanan hesaplara yönelik Yer Sağlayıcı Trafik Bilgisini tutmakla mükellef olduğunu, yer sağlanan web sitelerinin içeriklerini kontrol etmek ile web sitelerinin kullandığı web alanına yönelik hareketlerin (LOG kayıtlarının) kontrolünün birbirinden farklı ve ikincisi yönünden SAĞLAYICI’nın sorumluluk alanı içinde bulunduğunun değerlendirildiği, SAĞLAYICI’nın belirli bir zaman aralığında yer sağladığını kabul ettiği DAVALI-SİTE’nin; bu beyanına dayanak tarih aralığı vermemiş olmasından dolayı talep tarihi itibariyle trafik bilgilerinin yasal saklama süresi içinde olup olmadığının bilinmediği, davalının 2013 yılı sonrasında gerek davalı site içerik sağlayıcı gerek davalı site internet alan adını namına kaydettiren vasfıyla bir etkinliğinin bulunduğuna dair somut bulguya erişilemediği, 18/06/2012 sonrasından başlayarak 09/09/2017 tarihi arasında davalı sitenin içerik sağladığına dair bir bulgu olmamakla birlikte en az bir defa internet alan adının tescilden düştüğü ve daha sonra yeniden tescil ettirildiği, bu durumun aynı veya farkı kişilere işaret edebileceği, bu durumun önceki hak sahibince tescil edildiği sonucunu doğurmayacağı, erişim engelleme sonrası sitenin içerik sağlamaya devam ettiği, sitede açıkça davacı ile hiçbir bağ ve bağlantısının bulunmadığının açıkça belirtildiği” yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Dava markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması talebine ilişkindir.
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde bulundurulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımının tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara, 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde tüketiciler tarafından karışıklığa sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Davalı … cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında husumet itirazında bulunmuş , yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ” davalının 2013 yılı sonrasında gerek davalı site içerik sağlayıcı gerek davalı site internet alan adını namına kaydettiren vasfıyla bir etkinliğinin bulunduğuna dair somut bulguya erişilemediği, 18/06/2012 sonrasından başlayarak 09/09/2017 tarihi arasında davalı sitenin içerik sağladığına dair bir bulgu olmamakla birlikte en az bir defa internet alan adının tescilden düştüğü ve daha sonra yeniden tescil ettirildiği, bu durumun aynı veya farkı kişilere işaret edebileceği,” yönündeki tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında davalının dava tarihi itibarı ile bahse konu site sahibi olduğu ve siteyi kullandığına ilişkin tespit yapılmadığı anlaşılmakla davalının husumet itirazının kabulüne karar vermek gerekmiş davalı … yönünden açılan davanın husumetten reddine karar vermek gerekmiştir.
Yargılama safahatinde davaya konu … ile bu sitenin uzantısı olan … isimli sitelerin sahiplik bilgilerinin tespitine çalışılmış ise de doğrudan site sahiplik bilgilerinin tespiti mümkün olmamış bu noktada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 10.06.2020 gün ve 2020/813 E., 2020/1013 K. sayılı kararında belirttiği, “Mahkemece; davalının açık kimliğinin ve adresinin belirtilmediği gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiş ise de, internet sitesinin gerçekte kime ait olduğunun belirlenemediği, bu aşamada taraf teşkili sağlanmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Usul ekonomisi dikkate alınarak bu gibi ihlal iddiası hallerinde çekişmesiz yargı benzeri uygulama yapılması ve site sahibinin mahkemeye müracaatı durumunda talebinin yahut itirazının mahkemece değerlendirilebileceği gözetilerek kesin hüküm teşkil etmemek üzere karar verilmesi gerekirken davanın usulden reddine karar yerinde bulunmamıştır.” şeklindeki emsal kararı dikkate alınarak yargılamaya devam olunmuştur.
Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde davaya konu … ile bu sitenin uzantısı olan … isimli sitelerin davalı … ile davaya konu dönem itibarı ile bağ ve bağlantısının ortaya konulamadığı davalının 2013 sonrası kullanımının ispatlanamadığı dikkate alındığında davalının husumet itirazının kabulü ile bu davalı yönünden açılan davanın husumetten reddine karar vermek gerekmiş, bahse konu siteler yönünden davacıya ait tescilli markaların alan adı olarak kullanıldığı, web sitelerinde davacıya ait tescilli markaların kullanılmasının T.C. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı’nın davacıya tanıdığı imtiyazlar bakımından yürüttüğü faaliyetler huşusunda hak sahibiymiş ya da bu konuda vekil edenle ortak bir şekilde hizmet veriyormuş, davacı ile aralarında organik bir bağ varmış gibi bir algı yaratarak tüketicileri kendi faaliyetleri ile ilgili yanılttığı ve tanınmış marka olduğunun kabulü gereken davacı markalarından haksız olarak faydalandığı iş bu kullanımların izahı yapılan mevzuat kapsamında markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, her ne kadar site sahipleri tam olarak tespit olunamamış ve BAM’ın çekişmesiz yargıya ilişkin tespit ve değerlendirmeleri yönünde aynı kanaatte olmamakla birlikte İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 10.06.2020 gün ve 2020/813 E., 2020/1013 K. sayılı kararı dikkate alındığında ihlal iddiası hallerinde çekişmesiz yargı benzeri uygulama yapılması ve site sahibinin mahkemeye müracaatı durumunda talebinin yahut itirazının mahkemece değerlendirilebileceği emsal kararı gözetilerek kesin hüküm teşkil etmemek üzere davanın kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı …’ya yönelik açılan davanın REDDİNE,
2-“…” adlı web sitesi sahiplerine yönelik açılan davanın KABULÜ ile; davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, ORTADAN KALDIRILMASINA, bu kapsamda … ile bu sitenin uzantısı olan …/ isimli sitelere erişimin ENGELLENMESİNE,
3-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalı “…” adlı web sitesi sahiplerinden alınmak suretiyle trajı en yüksek 3 gazeteden birinde bir defaya mahsus ilanına,
4-Davacı tarafından yapılan 1.207,40 TL yargılama gideri ile 35,90 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı, 59,30 Tl tedbir karar harcı olmak üzere toplam 1.338,50 TL’nin davalı “…” adlı web sitesi sahiplerinden tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiyesi 24,00 TL’nin davalı “…” adlı web sitesi sahiplerinden tahsili ile Hazineye İRAD KAYDINA,
6-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalı “…” adlı web sitesi sahiplerinden tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23/09/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸