Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/46 E. 2019/373 K. 17.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/46
KARAR NO : 2019/373

DAVA : FSEK-Tazminat
DAVA TARİHİ : 02/02/2018
KARAR TARİHİ : 17/09/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK-Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin bestesi …’e ait olan “…” adlı eserin üzerinde eser sahibi ile 18/12/2007 tarihinde imzaladıkları sözleşme uyarınca mali hakların sahibi olup bu hakların kullanılması için sözleşmeler yapmaya, hak ihlallerini önlemeye ve tespite, bu ihlallerden doğacak zararların tazmini için gerekli yasal işlemleri yapmaya yetkili olduğunu, davalı şirketin 29 Nisan 2017 tarihinde … isimli televizyon kanalında yayınlanan “…” TV dizisinin yapımcısı olduğunu, bahsi geçen dizinin 27.bölümünde eseri bölüm içinde dizi film müziği olarak 3 dakika süre ile karaoke sahnesinde izin almadan kullandığını ve dizinin bu bölümünün tüm Türkiye’de ve yayına gerek TV’den gerekse dijitaldeki yayından ulaşılarak tüm dünyada izlendiğini, davalının eseri kullanmak üzere gerekli izinlerin alınması ve kullanım bedelinin ödenmesi için müvekkiline başvuruda bulunmadığını, eserin izinsiz kullanıldığının müvekkili tarafından programın yayını tarihinde tespit edildiğini, bunun üzerine müvekkilinin sulh yoluyla çözüme ulaşmak adına davalı ile iletişime geçtiğini ve izinsiz kullanıma dair bir sulh bedeli teklif ettiğini, davalı yanın ise telif hakkı sahibi olduğunu iddia eden kişiden telif hakkı için yaptıkları ödemeyi geri aldıklarında müvekkili şirkete ödemeye yapabileceklerini ve müvekkiline ödeme yapmadıklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla, FSEK 68.maddesi uyarınca bahsi geçen haksız kullanım bedeli tutarının üç katı tutarında tazminatın eserin izinsiz ve haksız kullanımının başladığı tarih olan 29 Nisan 2017 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin dizi film yapımlarını, TV kanalları için organize ettiğini ve hukuken dizinin eser sahipleri olan senarist ve yönetmenlerin sahip oldukları fikri hakları ile icracı sanatçı olan oyuncuların bağlantılı haklarını ve ayrıca tespit eden sıfatıyla kendisinin sahip olduğu bağlantılı hakları toplayarak diziyi yayınlayan kanala devrettiğini, dava konusu olan “…” adlı dizinin yapımcılığını … için üstlendiğini ve dizinin devredilebilir tüm fikri hakları ile kullanım haklarını yayıncı kanala devrettiğini, dizinin yayıncı kanal tarafından yayınlandığını ve yayın hayatının sona erdiğini, yayıncı kanalın ilgili kanun ve yönetmelik kapsamında tüm müzik meslek birlikleri ile bu birliklerin tek elden lisanslama faaliyeti yürütmek amacıyla kurdukları Ortak Lisanslama Birimi’ne müzik eserlerinin yayını için belirlenen tarifeler kapsamında ciddi telif ödemeleri gerçekleştirdiğini ve müzik eserlerinin TV’lerde yayınlanması ve kullanılması amacıyla yıllık sözleşme akdettiğini, müvekkilinin kanaldan bağımsız olarak hiçbir mecra ve platformda diziyi yayınlamadığını ve dağıtmadığını, Kültür Bakanlığı kayıtlarından anlaşılacağı üzere dava konusu “…” adlı şarkının …’in “…” adlı albümü dahilinde kayıt tescil işlemine konu edildiğini, şarkının davacının sunduğu sözleşme tarihi olan 18/12/2007 tarihinden çok daha önce Mayıs 2007’de şarkı ve albümün yapımcısı … Tic. Ltd. Şti tarafından tescil edildiğini, … yapımcı sıfatıyla her üç eser sahibinin mali ve manevi haklarını münhasıran ve tam ruhsat şeklinde aldığını, davacının da albüm yayınlanmadan önce …’e şarkı üzerindeki tüm haklarına ilişkin kullanmak üzere tam ruhsat verdiğini, davacının iddia ettiği gibi hakların sahibi olmadığı gibi davayı açmaya da yetkili olmadığını, müvekkilinin şarkının dizide kullanılabilmesi için …’den muvafakat aldığını bu nedenle davanın …’e ihbar edilmesi gerektiğini, davacının hak sahibi olmamasına rağmen müvekkili üzerinden haksız kazanç elde etmeye çalıştığını belirterek, davanın …Tic. Ltd. Şti’ne ihbarı ile haksız ve kötüniyetli davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, 5846 sayılı FSEK hükümleri uyarınca açılmış izinsiz kullanımdan kaynaklanan FSEK 68 ‘e dayalı tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, Kültür Bakanlığı Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürlüğünden eserin tescil kayıtları ve devir sözleşmeleri getirtilmiş, Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliğinden eser üzerindeki hak sahiplerinin ve esere ilişkin yetki devrinin bulunup bulunmadığı hususları sorulmuş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, “Davaya konu … isimli şarkıların FSEK 3 anlamında müzik eseri oldukları, dosyada mübrez Kültür Bakanlığı tarafından gönderilen fonogram kayıt tescil belgelerine göre davaya konu bestenin eser sahibinin … olduğu, davacı şirket ile davaya konu bestenin eser sahibi … arasında imzalanan 18/12/2007 tarihli sözleşmede davaya konu bestenin mali haklarının devredildiği, dosyada yer alan CD’de “…” başlığıyla yer alan ikinci dosyada davalı dizinin film görüntüleri olduğu, bu görüntülerde davacının eseri olan … adlı eserin filmin kadın karakterinin dansı eşliğinde karaoke barda çalındığı, bu kullanımın eserin tümünü kapsadığının tespit edildiği, dosyadaki muvafakatnameler dikkate alındığında davalı yapımcının devir silsilesi içerisinde davaya konu dizideki kullanım için muvafakat aldığı ve bu muvafakatnamelerin albümün fonogram kayıt tescil belgelerine göre davacıya eser sahibi tarafından yapılan mali hak devir sözleşmesi tarihi olan 18/12/2007 tarihinden önceki 10/05/2007 tarihi olduğu dikkate alındığında mahkemenin takdirinde olmak üzere davalının vaki kullanımının hukuka aykırı olmadığı ve hak ihlaline yol açmayacağı, kanaatine varılmış olmakla birlikte aksi kanatte olunması ihtimalinde talep edilebilecek emsal telif bedelinin, kullanımın dizide olması, dizinin izlenirliğe katkısı, kullanımın süresi adedi ve bestenin beğeni ölçüsü ve sektörel uygulama da dikkate alındığında 3.000 TL olabileceği, bu bedelin 3 katı olan 9.000 TL’nin FSEK 68.çerçevesinde talep edilebileceği” hususunda görüşlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Eser niteliği yönünden değerlendirme ;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlanndan birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formalardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlıktaki bestenin eser vasfını haiz olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Musiki eserleri FSEK’in 3.maddesinde, “her nevi sözlü ve sözsüz besteler” olarak tanımlanmıştır. Musiki eserleri, bir muhtevayı seslerle ifade eden, kulak vasıtasıyla istifade edilebilecek sanat eserleridir. Musiki eserlerinde ifade aracı sestir. Seslerin bir müzik aletinden, elektronik araçlardan veya insan gırtlağından çıkması, seslerin güzel ya da çirkin olması, eserin musiki eser olmasını engellemez. Diğer taraftan seslerin eser niteliğinde olması için notalarla yahut manyetik bant veya plakla tespit edilmesine de gerek yoktur. Ancak tespit, eser olabilme ve korunma açısından şart olmamakla beraber, eserin kalıcılığının sağlanması ve tekrar edilebilirlik açısından önemlidir. Ayrıca müzik parçasının melodi ve harmoniye sahip olup olmaması da önem taşımaz, modern atonal müzik eserleri de himaye görür.
Davaya konu “…” isimli bestenin melodi ile yarattığı ahenk, sıra bağlılık ve ritim yönüyle hususiyet arz eden FSEK 3.madde anlamında müzik eseri olduğu anlaşılmıştır.
Eser sahipliği yönünden değerlendirme;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla davada, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile ilgili çeşitli karinelere yer verilmiştir.
FSEK’in 5. maddesine göre; “sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” Bu tanımdan hareketle, sinema eserinin üç temel unsurdan meydana gelmesi gerekmektedir. Bunlardan birinci unsur, birbiriyle ilişkili olmak kaydıyla hareketli bir görüntü dizisi; ikinci unsur, bu görüntü dizisinin az veya çok kalıcı bir ortama tespit edilmiş olması; üçüncü unsur ise tespit edilen görüntü dizisinin mekanik, elektronik veya benzeri bir araçla gösterilebilir olması, eserin sinematografik tekniğine uygun olarak getirilmiş olması ve meydana getirilenlerin hususiyetini taşıması gerekir.
FSEK m. 11 hükmü; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.” şeklinde düzenlenmiştir.
Musiki eserlerinde eser sahipliği ile ilgili olarak şu hususlara değinilmekte de fayda vardır. Bir musiki eserinin güftesi veya bestesi aynı kişiye ait olabileceği gibi, eserin güftesinin veya bestesinin farklı kişilere ait olması da mümkündür. Güftesi ve bestesi farklı kişilere ait olan misiki eserlerinin de FSEK m.9 anlamında “ortak eser” durumu söz konusudur. Yani beste ve güfte kendi başına eser olma vasfını korumaktadır. Zira, güfte bağımsız bir ilim ve edebiyat eseri iken, beste bağımsız bir müzik eseridir ve sahipleri bunlar üzerinde münferiden tasarrufta bulunabilirler.
Kültür Bakanlığı belgelerine göre davacının … isimli müzik eserinin bestecisi olduğu bu çerçevede bu eserlerin FSEK 11’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu anlaşılmıştır.
Dosyada davacı şirket ile davaya konu bestenin eser sahibi … arasında imzalanan 18/12/2007 tarihli sözleşmede davaya konu bestenin mali hakları devredilmiştir, dolayısıyla davacı davaya konu eser üzerinde 18/12/2007 tarihi itibarı ile mali hak sahibidir.
Tecavüz ve tazminat talepleri yönünden değerlendirme;
FSEK m.68/l hükmü; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif kriterler dikkate alınarak eser sahibi izinsiz yayın yapanla sözleşme yapması halinde, bu sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır…” Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Dava dosyasına sunulan 1 adet usb içinde 1-“Dakika Aralıkları” başlıklı bir word dosyası bulunduğu ve içinde eserin izinsiz kullanım aralıklarının 1:15-2:30 ve 3:02-4:17 aralıkları olarak beyan edildiği, 2-“…” başlığıyla yer alan ikinci dosyada davalı dizinin film görüntüleri olduğu, bu görüntülerde davacının eseri olan … adlı eserin, filmin kadın karakterinin dansı eşliğinde Karaoke barda çalındığı, bu kullanımın eserin tümünü kapsadığı bilirkişilerce yapılan inceleme neticesinde anlaşılmıştır.
Davaya konu … isimli beste davalının yapımcısı olduğu dizide kullanılmıştır. Kural olarak eser vasfını haiz bir bestenin sahibi veya hak sahibinden izin alınmaksızın bestenin dizi filmde kullanılması FSEK 22, 23 ve 24’te belirtilen mali hakların ihlali sayılıdr. Davalı kullanımın yazılı izinle gerçekleştiğini belirtmiştir.
Raporda da tespit olunduğu üzere davalı yapımcının devir silsilesi içerisinde davaya konu dizideki kullanım için muvafakat aldığı ve bu muvafakatnamelerin albümün fonogram kayıt tescil belgelerine göre davacıya eser sahibi tarafından yapılan mali hak devir sözleşmesi tarihi olan 18/12/2007 tarihinden önceki 10/05/2007 tarihi olduğu dikkate alındığında davalının vaki kullanımının hukuka aykırı olmadığı ve hak ihlaline yol açmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ile bir arada değerlendirildiğinde; davacının bestesi …’e ait olan “…” adlı eserin üzerinde eser sahibi ile 18/12/2007 tarihinde imzaladıkları sözleşme uyarınca mali hakların sahibi olduğu, davalı şirketin 29 Nisan 2017 tarihinde … isimli televizyon kanalında yayınlanan “…” TV dizisinin yapımcısı olduğunu, her ne kadar davacı bahsi geçen dizinin 27.bölümünde mali hak sahibi olduğu davaya konu eserin izin almadan kullandığı FSEK kapsamında haklarının ihlal edildiğinden bahisle iş bu davayı açmış ve FSEK 68 kapsamında 3 kat tazminat talebinde bulunmuş ise de; davacının davaya konu eser üzerinde 18/12/2007 tarihi itibarı ile mali hak sahibi olduğu, davalı yapımcının devir silsilesi içerisinde davaya konu dizideki kullanım için o dönem mali hak sahibi olan ihbar olunan üçüncügöz şirketinden muvafakat aldığı ve bu muvafakatnamelerin albümün fonogram kayıt tescil belgelerine göre davacıya eser sahibi tarafından yapılan mali hak devir sözleşmesi tarihi olan 18/12/2007 tarihinden önceki 10/05/2007 tarihi olduğu dikkate alındığında davalının vaki kullanımının hukuka aykırı olmadığı ve hak ihlaline yol açmayacağı sonucuna ulaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca peşin yatırılan 85,39 TL’den 44,40 TL karar harcının düşülmesine, kalanı 40,99 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/09/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanunu kapsamında E-İMZA ile imzalanmıştır