Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/458 E. 2021/196 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/458 Esas
KARAR NO : 2021/196

DAVA : Asıl Dava Markaya tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Durdurulması Önlenmesi Ortadan Kaldırılması, Marka Hükümsüzlüğü, Karşı Dava Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 04/10/2018
KARAR TARİHİ : 29/04/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Markaya tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Durdurulması Önlenmesi Ortadan Kaldırılması, Marka Hükümsüzlüğüne ilişkin asıl dava ve Marka Hükümsüzlüğüne ilişkin karşı davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …, 2006 yılında … tarafından …’da kurulan ve özellikle ayakkabı, gözlük, giyim ve aksesuar tasarlayıp satışa sunan …’in … lisans sahibi olduğunu, müvekkilinine ait … markasının ülkemizde 2010 yılından bu yana tescille korunmakta olup; … markaları üzerinde ülkemizde öncelikli hak sahibi olduğunu, müvekkilininin Türkiye’de tescilli … markalarının …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … tescil nolu markalar olduğunu, müvekkilininin … markası için yaptığı büyük yatırımlar neticesinde markanın kullanım alanını genişletmiş olduğunu, hali hazırda ayakkabı, çanta gibi aksesuarların yanı sıra giysi, şapka ve benzeri ürünler üzerinde de dünya genelinde kullanıldığını, markanın özellikle genç kesim nezdinde kalite ve rahatlığın simgesi olarak görüldüğünü, kuruluşundan bu yana … markasının dünya genelinde sıradışı bir popülarite ve bilinirlik seviyesine ulaştığını, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 6/5 maddesi ile Paris Sözleşmesinin 1.mükerrer 6.maddesi gereğince çok tanınmış bir marka olduğunun görüldüğünü, davalılardan … A.Ş. 26/04/2018 tarihinde … ibaresini 26 ve 34. sınıflarda tescil ettirmek için TPMK nezdinde … sayılı … marka tescil başvurusunda bulunduğunu, söz konusu başvuruya müvekkili tarafından süresi içinde itiraz edildiğini ve TPMK nezdinde hali hazırda itirazın incelemede olduğunu, davalı …’ın kendi adına … sayı ile 12, 14 ve 20. Sınıflarda yer alan mallar için tescilli … markasını, yine … sayı ile 14. Sınıfta yer alan mallar için tescilli … markasını tescil ettirdiğini, davalının marka tescillerinin müvekkilininin … markasını birebir içerdiğini ve aynı zamanda müvekkilininin markasının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile aynı mal ve hizmetleri içerdiğini, davalı yanın marka tescillerinin müvekkilininin tanınmış … markalarına iltibas yarattığını, diğer yandan da davalı tarafından müvekkilininin markasını ürettiği saatler ve takılar üzerinde de kullandığını, söz konusu ürünlerinin satışı ve pazarlamasını şirket merkezinin yanı sıra sosyal medya hesaplarıyla da gerçekleştirdiğini, davalının müvekkili markası özdeşleşen … mavisi olarak da bilinen mavi rengi de başta http://…/ internet sitesi olmak üzere internet sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında … markası ile birlikte kullandığını ve bu şekilde müvekkilinine ve müvekkilininin … markasına doğrudan referans yaptığını, davalılar ile müvekkili arasında sanki idari ve ekonomik bir ilişki varmış gibi gerçekle bağdaşmayan yanıltıcı bir izlenim yaratıldığını, davalının müvekkilininin çok tanınmış markasına zarar vermenin yanı sıra haksız ve kazanç ve yarar da sağladıklarını, açıklanan nedenlerle müvekkili tarafından iş bu davanın açılarak davalıların haksız tescillerinin hükümsüzlüğünün talep edilmesinin yanı sıra davalıların müvekkilininin markasını kötü niyetli ve hukuka aykırı kullanımlarının önlenmesi amacıyla marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet hükümlerine da dayandıklarını,
Davalı …’ın haksız ve hukuka aykırı olarak tescil ettirdiği …sayılı … markası için diğer davalı Davalı … A.Ş. ‘ye lisans verdiğini ve söz konusu lisansı TPMK nezdinde kaydettirdiğini, bu hususun davalılar arasındaki müvekkilininin markasından haksız yarar sağlamaya yönelik birlikte gerçekleştirdikleri kötü niyetli eylemleri ispat ettiğini,
Davalı …’in diğer davalı … şirketini münferiden temsil yetkisine haiz Yönetim Kurulu Üyesi olmasının yanı sıra iş bu dava kapsamında hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı … markasının da sahibi olduğunu, davalı … adına tescilli bulunan … nolu marka … markasının ilk olarak … adına tescil edildiğini Ekim 2015’te markanın davalı …’a devrinin gerçekleştiğini, davalı …’in 11/06/2013 yılında … sayılı ile … ibaresini TPMK nezdinde kendi adına tescil ettirmeye çalıştığını, davalı … tarafından ilgili marka tescil harcının ödenmemiş olması nedeniyle müddet hale gelmiş ise de; davalıların müvekkili ile özdeşleşen … mavisinden haberdar olduklarını, internet sitesi de dahil olmak üzere sair tanıtım materyalleri üzerindeki mavi renk kullanımının ise kasıtlı olarak müvekkilinine ve müvekkili markasına atıfta bulunmak üzere kötü niyetli olarak yapıldığını, davaya konu … markasını birerbir esas unsur olarak içerir davalılar adına tescili markaların müvekkilininin … tescilleri ile ayırt edilemeyecek derece benzer olduklarını, davalılara ait hükümsüzlüğü talep edilen marka tescillerinin ise ” … ”, ”… ” ve ” ….” ibarelerinden oluştuğunu, müvekkilininin ”…” markalarının 09. Sınıfta yer alan giysiler için de tescilli olduğunu, söz konusu 09 ve 25. Sınıf malların zaten davalılara ait markaların tescilli olduğu 14. Sınıf mallar ile doğrudan ilintili birbirinin tamamlayıcı mahiyetinde olduğunun TPMK kararları ile de sabit olduğunu, müvekkilininin markaları ile hükümsüzlüğü talep edilen davalı yanlara ait ayırt edilemeyecek derecede benzerliğin, markaların karıştırılmasına veya ilişkilendirilmesine, davalı tarafların markalarının müvekkilininin … markalarının bir devamı ve davalıların ürünlerinin de müvekkilininin bir alt ürünü olarak algılanmasına, tüketici nezdinde markaların kökeni konusunda karışıklık yanılgı oluşmasına, müvekkilininin sahip olduğu ticari itibar garanti fonksiyonuna istinaden tüketicinin davalı tarafların markalarına ve ürünlerine yönelmesine, müvekkilininin markalarının ticari itibarının ve piyasadaki bilinirlik düzeyinin telafi edilemez bir biçimde zarar görmesine sebebiyet vermesine neden olacağını, davalı taraflarca müvekkilininin yüksek tanınmışlığa haiz … markasını müvekkilininin markasında kullandığı yazım stili ve müvekkili ile özdeşleşen … ‘nide kullanmak suretiyle müvekkilininin ticari görsel kimliğini de kopyaladıklarını, davalıların kullanımlarının müvekkilinine ait marka hakkına tecavüz ve müvekkili aleyhine haksız rekabet teşkil ettiğini, davalıların http://…/ ve https://…./ internet siteleri ile sosyal medya hesaplarında müvekkili şirketin ” … ” markası için kullandığı yazı stilini aynen kullandığını, ayrıca müvekkilininin tescilli markasında ve ürünlerinde kullandığı … olarak …de davalılara ait internet sitesinde kullanıldığını, davalı şirketlerin birlikte hareket ederek müvekkilininin ” … ” markasını ve müvekkilinini anımsatan … gibi yan unsurları da kullanarak müvekkilininin ”…” markasının tanınmışlığından ve tüketici nezdinde yarattığı güven duygusundan haksız yarar sağlamaya çalıştığının açık bir şekilde ortada olduğunu, öncelikle HMK 107 ve 266. maddeleri uyarınca davanın esasına girilmeden ve dilekçenin davalılara tebliğ edilmeden evvel, davalılara ait internet sitelerinde müvekkilininin tescilli “…” markasının kullandığının tespiti yönünden http ;//www. …/, https://… https://…. com/…/ ,https://www…., …, …, …,… linkleri de dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, davalı … adına kayıtlı bulunan …. sayı ile 12,14 ve 20. Sınıflarda yer alan mallar için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, yine … sayı ile 14. Sınıfta yer alan mallar için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı … adına kayıtlı … sayı ile 09 ve 14.sınıf mallar için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı … adına kayıtlı … sayı ile 03, 05, 08, 09, 10, 11, 21, 27, 28 ve 35.sınıftali mallar ve hizmetler için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalılar adına tescilli markaların 3. Kişilere devrinin önlenmesi yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalılara ait fiillerin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, müvekkilinine ait … ibareli markasının davalılara ait web sitelerinde, iş evrakı ve tanıtım vasıtalarında kullanılmasının durdurulması ve önlenmesine, müvekkilininin marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, bu amaçla … ibaresinin bulunduğu ürün, ambalaj, etiket, kutu, iş evrakı, katalog ve her türlü tanıtım ve promosyon araçlarına el konularak imhasına, … ibareli ürünlerin davalılar tarafından satışının e-ticaret siteleri üzerinden pazarlanmasının durdurulmasına ve önlenmesine, dava konusu markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi halinde …, …, …, …, ….com, …, …, …, …, … isimli e-ticaret sitelerine kararın ihbaren bildirilmesine, … ibareli ürünlerin davalılar tarafından ithalat ve ihracatının durdurulması ve önlenmesine karar verilir ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığına müzekkere yazılmasına, davalılara ait, …, …, …, …, …, … ve … alan adları ve sosyal medya adreslerine Türkiye’den erişimin engellenmesine, mahkeme karar özetinin Türkiye’de yayınlanan ve en yüksek tiraja sahip ilk 3 gazeteden birinde bir kez ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememiz dosyasının 10/10/2018 tarihli tensip tutanağının (14) nolu ara kararı ile davalılar adına kayıtlı …, …, …, ve … tescil nolu markalara dava sonuçlanıncaya kadar 3.kişilere devrinin ihtiyati tedbiren önlenilmesine dair karar verilmiştir.
Mahkememiz tensip tutanağının (15) nolu ara kararı ile dosya kapsamı nazara alınarak davacının delil tespitine yönelik talebi yönünden rapor tanzim etmek üzere mahkememizce resen bilirkişi olarak Marka Patent vekilleri …, …, … ve Bilişim Uzmanı …’nın seçilip görevlendirilmesine, talep dilekçesinde belirtilen adreslerde bilirkişilerce tespit yapılmasına, gerektiğinde bedeli ödenmek suretiyle numune alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 02/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Tespit yapılan tarafa ait iş yerlerine gidilerek, davacı tarafın tescilli markalarına ait kullanım olup olmadığına, var ise bedeli ödenmek suretiyle numune alınması, fotoğraf ve görsellerde eklenmek suretiyle hazırlanması gereken dosya kapsamında; … A.Ş. “…” adresine davalı firmaya ait tescili bulunan markalara ilişkin birebir ya da taklit bir ürün ya da hizmet tespit edilmemiştir. …. A.Ş. “Şirket merkez adresi: …” adresine … markalı ürünler ve faturası ile örnek olarak alman kartvizit, kağıt poşet ve karton ürün kutusu raporumuz ekinde Mahkemenize takdim edilmiştir. …Tic. A.Ş.” Şube adresi: …” adresinde davalının şube işyeri tespit edilememiştir. İnternet üzerinden incelenen, …, …, …,…, …, …, …, … isimli WEB sayfalarının tamamında “…” markasının kullanıldığı tespit edildiği, görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Davacı vekili 13/11/2018 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesi ile; mahkemece aldırılan raporun dava dilekçesindeki iddialarını destekler nitelikte olduğunu ve davanın ilk istem kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar/Karşı Davacılar … ve … Vekili 29/12/2018 tarihli asıl davaya cevap ve karşı dava dilekçelerinde özetle; Yabancıların Türkiye’de açacakları davalarda mahkemenin yapacağı yargılama giderleri ve davalı tarafın muhtemel zararını karşılamak üzere davacı tarafın teminat yatırmak zorunda olduğunu, ayrıca 6100 sayılı ve 12.01.2011 tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 84. Maddesi uyarınca, MÖHUK’dan farklı olarak, “Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşlarının dava açması, davacı yanına davaya dahil olarak katılması veya takip yapması halinde teminat gösterme zorunluluğu” olduğunu, davacı/karşı davalı tarafın teminat yatırmayarak dava açma koşulu yerine getirmediğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, yetkisizlik itirazlarının bulunduğunu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m. 156/5 hükmü uyarınca üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, müvekkileri davalı/karşı davacılar … ile … AŞ’nin yerleşim yerleri açısından bakıldığında yetkili mahkemenin … Mahkemeleri olduğunu, davacının 6769 sayılı Kanun m. 25/6 hükmü uyarınca beş yıllık süre dolduğundan artık markanın hükümsüzlüğü davası açmasının mümkün olmadığını, müvekkili …’e ait … numaralı markanın başvuru tarihinin 11.06.2013, müvekkili … AŞ’ye ait … numaralı markanın başvuru tarihi ise 25.07.2012 tarihlerinde olduğunu, davanın ise 04.10.2018 tarihinde açıldığını, 5 yıllık sürenin; … numaralı marka için 25.07.2017’de, … numaralı marka için ise 11.06.2018 tarihinde sona erdiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, esas yönden ise davacının markasının tanınmış marka olmadığını, müvekkilininin markaları ile benzer olmadığını ve hükümsüzlük şartlarında oluşmadığını, tanınmışlık için Türkiye’de kullanımın şart olduğunu, 2006 yılında Amerika’da henüz oluşturulan, 02.08.2010 tarihinde de Türkiye’de marka başvurusu yapılan, 12.05.2011 tarihinde Marka Bülteninde ilan edilen ve nihayetinde de 21.02.2012 tarihinde tescil edilip tescili de 31.03.2012 tarihinde yayınlanan bir markanın tanınmış bir marka olduğunun iddia edilmesinin mümkün olmadığını, Türkiye’deki tescili, daha 31.03.2012 tarihinde yayınlanan bir markanın, beş aylık süre içerisinde tanınmış marka olmasının mümkün olmadığını, davacı markasının tanınmış marka olduğu kabul edilse dahi, SMK m. 6/5’teki şartların bir arada bulunması ve bunların varlığının ispatlanması gerektiğini, bunun için, benzerlik şartının yanında haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarının zarar görmesi veya ayırt edici karakterinin zedelenmesi gerekeceğini, müvekkillerinin markaları ile davacı markaları ile emtiaları birbirine benzemediğini, davacının markası ile müvekkillerinin markaları arasında emtia bakımından da bir benzerlik olmadığını, davacının … sayılı … markası emtiası, deri ürünleri, şemsiyeler, güneşlikler, bastonlar, koşum takımları, kırbaçlarda, çoraplarda; … sayılı … markası ise gözlükler ve kılıflar emtiasında tescilli olduğunu, müvekkili …’in… sayılı … markası 03, 05, 08, 10, 11, 21, 27, 28 ve 35. sınıflarda tescilli olup, davacının markaları kapsamındaki emtiayla herhangi bir uzaktan yakından benzerliği bulunmayan emtia olduğunu, Müvekkili … AŞ’nin … sayılı … markası, 09 ve 14. sınıflarda tescilli olduğunu, bu ürünlerin de davacı markası kapsamındaki emtiayla herhangi bir bağlantısının bulunmadığını, gözlük, şemsiye, baston, kırbaçla müvekkili markası emtiası kapsamında yer alan anahtar, optik kayıt taşıyıcıları, pusula, bilgisayar, yangın söndürme cihazları, kol düğmesiyle herhangi bir alakasının bulunmadığını, müvekkili … A.Ş.’nin … ibareli … sayılı markası, kuyumculuk eşyaları, saatler, zaman ölçme cihazları, kupalar ve tespih emtiasında tescilli olduğunu, her şeyden önce bu markanın, bütünüyle dikkate alınması gerektiğini, markaların bütünü itibarıyla değerlendirilmesinin marka benzerliği kıyaslamasında vazgeçilmez bir kriter olduğunu, markayı, işine gelindiği veya öyle görülmek istendiği şekliyle parçalara ayırmak, atomize etmek, uzun bir uğraşı ve hayal dünyasının genişliğini gerektirdiğini, oysaki marka değerlendirmesinde ilk bakış açısının esas olduğunu, ilk bakıldığında bütünü itibarıyla ne görülüyorsa markanın o olduğunu, müvekkili markasında da ilk bakıldığında … görüldüğünü, bunun da davacı markasıyla benzerlik bulunmadığını gayet net gösterdiğini, davacının markasının İngilizce’nin kullanıldığı bütün ülkelerde genelde bir isim olan …’un çoğul şekli olduğunu, ülkemizde bu ibarenin, özellikle hayvan adı olarak da yaygın bir şekilde kullanılmakta olduğunu, bu açıdan bakıldığında davacı markası zayıf bir marka olduğunu, davacı tarafça müvekillelrinin kötü niyetli olduğunu iddia edilmiş ise de; MK m. 3 uyarınca hukukta iyiniyetin asıl olduğunu, müvekkillerinin markalarının tescilli olduğundan, müvekkilleri iyiniyetli olduğundan marka hakkına tecavüz iddialarının da hiçbir hukuki temeli olmadığını, müvekillerinin markalarının tescilli markalar olduğunu ve müvekkillerinin tescilli markalarını kullanmakta olduklarını, açıklanan nedenlerle marka hakkına tecavüz ve buna bağlı davacı taraf iddialarının da reddine karar verilmesini talep ve etmiştir.
Karşı dava yönünden ise; davacının markasının, herkes tarafından kullanılan bir kişi ve/veya hayvan ismi olması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davacının … markasının, İngilizce’nin kullanıldığı bütün ülkelerde genelde bir isim olan …’un çoğul şekli olduğunu, ülkemizde bu ibarenin, özellikle hayvan adı olarak da yaygın bir şekilde kullanıldığını, farklı ülkelerde aynı isimde bir çok kullanım mevcut olduğunu, ayırt edici olmayan, kişi isimleri gibi işaretleri içeren markaların mutlak hükümsüz olduklarını, mutlak hükümsüzlükte ise tescilden itibaren beş yıllık süre istisnası uygulanmayacağını, açıklanan nedenlerle davacı/karşı davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini, SMK m. 9/1 ve 26/1-a hükmü uyarınca markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl süreyle kullanılmamasının markanın iptali sebebi olduğunu, bu durumda marka sicilden terkin edileceğini ve Kanunda sayılan koruma imkanlarını yitireceğini belirterek davacı/karşı davalının … sayılı …, … sayılı …+şekil ibareli markalarının hükümsüzlüğüne ve iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı/Karşı Davalı vekili 24/01/2019 tarihli asıl davada cevaba cevap ve karşı davada cevap dilekçesinde özetle; davalı/karşı davacılar … ve …’in cevap dilekçesinde açmış oldukları davaya karşı usuli itirazlarda bulunmuş iseler de; hukuka aykırı itirazlarının reddinin gerektiğini, müvekkilininin yabancılık tazminatı yatırma zorunluluğunun bulunmadığını, bu nedenle de davanın reddine karar verilemeyeceğini, davalılar/karşı davacıların mahkemenin yetkisine itirazlarının da yersiz olduğunu, yetkili mahkemenin mahkememiz olduğunu, SMK 156/4.madde uyarınca davacının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması durumunda yetkili mahkemenin davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilinin iş yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, davanın 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığını, kötü niyetli tescillerde 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmadığını, müvekkili markasının tanınmış marka olmadığına ilişkin iddialarının yersiz olduğunu, davalılar tarafından müvekkilininin sadece markasının değil, aynı zamanda ticari kimliğinin de kopyalandığını, davalı taraflarca özellikle müvekkilininin saat sektöründe olmadığı belirtilerek müvekkilininin markasını taklit etmediklerini iddia etmiş iseler de; müvekkili markasının tüm unsurlarını haksız olarak tescil ettirmiş oldukları markalarda kullandıklarını, davalıların fiili kullanımlarının müvekkilininin markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerle davalı … adına kayıtlı bulunan … sayı ile 12, 14 ve 20. Sınıflarda yer alan mallar için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, yine … sayı ile 14. Sınıfta yer alan mallar için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, Davalı … adına kayıtlı … sayı ile 09 ve 14.sınıf mallar için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı … adına kayıtlı … sayı ile 03,05,08,09,10,11, 21, 27, 28 ve 35.sınıftali mallar ve hizmetler için tescilli … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Karşı dava yönünden cevapları yönünden; öncelikle dava açılışta müvekkili adına kayıtlı bulunan… sayılı ” …” markasına dayanılmadığını, bu nedenle davalılar tarafından karşı dava olarak hükümsüzlük davası açılamayacağını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, diğer yandan karşı hükümsüzlük davasının 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, bu nedenle davanın usul yönünden reddinin gerektiğini, karşı davacıların müvekkilininin markasının herkes tarafından kullanılan bir kişi veya hayvan ismi olduğunu ve hatta …’un çoğulu olduğunu iddia ettiğini, herhangi bir somut dayanaktan yoksun davanın reddinin gerektiğini, müvekkilininin markasının yaratılış öyküsü ve sonrasında … markasının dünya genelinde tanınmışlığını artırmak için yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleri ve etkinliklerin detaylı olarak anlatıldığını, müvekkilininin … markasının Türkiye’deki ve dünyadaki tanınmışlığına dair klasörlerce delilin mahkemeye sunulduğunu, bu husustaki iddialara daha önceki cevap beyanları ile atıfta bulunduklarını, açıklanan nedenlerle karşı davacıların haksız ve hukuki mesnetten yoksun karşı davalarının reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı/Karşı Davacılar … ve … A.Ş. Vekili 09/02/2019 tarihli asıl davada ikinci cevap, karşı davada cevaba cevap dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, davacının markasının İngilizce’nin kullanıldığı bütün ülkelerde genelde bir isim olan …’un çoğul şeklidir, ülkemizde bu ibarenin özellikle hayvan adı olarak da yaygın bir şekilde kullanıldığını, bu açıdan bakıldığında davacı markasının zayıf bir marka olduğunu, davacının markasının herhangi bir ayırt ediciliğinin olmadığını, davacı tarafın markayı Türkiye’de kullanmadığını, kullanıma ilişkin 5 yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihinin esas alınacağını, 6769 Sayılı Kanunun 19/2.maddesi uyarınca marka sahibinin markayı 5 yıl süreyle kesintisiz olarak kullandığını ispatlaması gerektiğini, davacının markasını Türkiye’de kullandığına dair herhangi bir delil sunamadığını, davalı/karşı davacı müvekkillerinin kötü niyetli olmadıklarını, karşı dava yönünden ise, davacının ayırt edici unsur içermeyen markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacı markalarının Türkiye’de bizzat davacı tarafından ya da onun izniyle bir başkası tarafından kullanılmadığını, bu nedenle davacının …sayılı … markası ile … sayılı …+şekil markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davacı/karşı davalı taraf tarafından her ne kadar dava dilekçelerinde … sayılı markaya dayanmadıklarını bildirmiş iseler de; davada delil olarak müvekillerinin bütün … isimli markalarına dayandığını, ayrıca …’in marka başvurusuna yapılan itirazda da açıkça davalı/karşı davacı tarafından bu markaya dayanıldığını, bu nedenle davacının bu iddiasının yerinde olmadığını, davacı/karşı davalının davasının reddine, karşı davalarının kabulüne karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi raporları alınmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, asıl davaya konu… tescil nolu, 04/10/2013 tescil tarihli “…” adlı markanın 12,14 ve 20. Sınıflarda … A.Ş. Adına, … tescil nolu, 05/05/2016 tescil tarihli ” … ” ibareli markanın 03, 05, 08, 09, 10, 11, 21, 27, 28 ve 35. Sınıflarda … adına, … tescil nolu, 19/07/2018 tescil tarihli, ”…” ibareli markanın 09 ve 14. Sınıflarda… Sanayi ve Ticaret A.Ş. Adına, …. tescil nolu, 23/03/2018 tescil tarihli ”… ” ibareli markanın 14. Sınıfta … A.Ş. Adına kayıtlı olduğu, Karşı davaya konu … tescil nolu, 21/02/2012 tescil tarihli, ” … şekil ” ibareli markanın 18, 25 ve 35 sınıflarda … adına, … tescil nolu, 21/02/2012 tescil tarihli, ”…” ibareli markanın 9. Sınıfta… adına, kayıtlı kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememiz 21/01/2020 tarihli ara kararı ile Mahkememiz dosyasının 19/07/2019 tarihli oturumu 4 nolu ara kararı uyarınca bilirkişi incelemesinin talep halinde celse arasında değerlendirilmesine karar verildiğinden ve davacı tarafça 26/07/2019 tarihli dilekçe ile talepte bulunulduğu anlaşıldığından; dosyanın daha önce raporu sunan bilirkişi heyetine saat/saraciye sektör bilirkişisi eklenmek sureti tevdii ile; asıl dava yönünden davacı tarafın markalarına yönelik ayniyet, iltibas, tanınmışlık, kötü niyetli tescil iddiaları ve davalıların hak düşürücü süre, kullanmama def’i, zayıf marka ve diğer savunmaları da gözetilmek suretiyle her bir markanın ayrı ayrı değerlendirilerek davaya konu tescilli markaların tescil durumu ve tescilli olduğu sınıflar gözetilerek hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı, karşı dava yönünden ise; karşı davacının SMK 5’e dayalı hükümsüzlük ve kullanmamaya dayalı iptal talebi yönünden sunulan deliller ve mevzuat kapsamında hükümsüzlük ve iptal şartlarının, yine her bir marka yönünden ayrı ayrı irdelenerek hükümsüzlük ve iptal şartlarının oluşup oluşmadığı, asıl davadaki markaya tecavüz ve haksız rekabet iddiaları yönünden; SMK 155 ve diğer mevzuat hükümleri gözetilerek davacının tescile aykırı kullanım, tescilli markaları sulandırmaya yönelik kullanım ve dava dilekçesinde yer alan diğer iddia ve savunmalar gözetilmek ve irdelenmek sureti ile mevzuat kapsamında davalılara ait kullanımların markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmeyeceği hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli olarak rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 18/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda; asıl dava bakımından, iltibas nedeniyle hükümsüzlüğü istenilen markalardan … ibareli …, …, … sayılı olanların yalnızca rapor içeriğinde benzerlik tespit edilen mallar ile sınırlı olarak davacı/karşı davalının önceden tescilli …, …, … saydı … markalan ile iltibas yarattığı; iltibas nedeniyle hükümsüzlüğü istenilen … sayılı … markasının davacı/karşı davalının … markalarından ayırt edilebildiği ve iltibas yaratmadığı; davacı/karşı davalıya ait … markasımn Türkiye’de yıllar içinde tedrici olarak bir tanınmışlık kazanmış olabileceği; davalı/karşı davacı tanınmışlığın hükümsüzlüğü istenilen markaların başvuru tarihleri itibariyle mevcut olması gerektiğini ileri sürerek, davacı/karşı davalının … markasımn hükümsüzlüğü istenilen … sayılı markanın başvuru tarihi olan 25.07.2012 itibariyle Türkiye’de tanınmışhk düzeyine ulaşmış olmadığını savunduğu cihetle, bu savunmanın hukuki takdiri Muhterem Mahkemenize ait olmakla birlikte, davacı/karşı davalının … markasımn Türkiye’deki tanıtım çalışmalarının özellikle 2014’ten sonra yoğunlaştığı ve davacı/karşı davalının … markalı ürünlerinin Türkiye’deki dağıtım ve satış kanallarının 2015 sonrası çeşitlendiği ve yaygınlaştığı dikkate alındığında 2012-2013 yıllarında Türkiye’de henüz tanınmışlık düzeyine ulaşmış olmayabileceği; davacı/karşı davah adına tescilli markaların aslî ve ayırt edici unsuru olan “…” ibaresi işbu markaların tescil ettirildikleri mal ve/veya hizmetleri tanımlamayan ve hatırlatmayan, işbu markaların tescil ettirildikleri mal ve/veya hizmetler ile bağlantısı bulunmayan bir ibare olduğu cihetle, “…” ibaresinin ayırt ediciliği zayıf bir marka sayılamayacağı; hükümsüzlüğü istenilen markalardan … sayılı olanın kötü niyetle tescil ettirildiği, … ve … sayılı markalar bakımından SMK md.25/6’daki beş yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı; iltibas değerlendirmesine dayanak oluşturan … sayılı markamn 18nci sınıfta çantalar ve 25nci sınıfta ayak giysileri/ayakkabılar ürünlerinde Türkiye’de ciddi olarak kullanıldığı; … sayılı markamn 9ncu sınıfta gözlükler/güneş gözlükleri ürünlerinde Türkiye’de ciddi olarak kullanıldığı; davalı işyerinde satışa arz edildiği tespit edilen … markalı kol saati ve bileklik ürünlerinin ortalama dikkati haiz tüketici nezdinde davacı/karşı davalının …, … ve …sayılı … markalan ile karıştırılma / ilişkilendirilme ihtimali yaratabileceğinden, marka hakkına tecavüz oluşturduğu; davalı işyerinde satışa arz edildiği tespit edilen … markalı cep telefonu kılıfları ile yine davalı işyerinde tespit edilen … markalı metal saat kutulan ile kağıt ve kartondan malzeme (saat kutusu, poşet, teşhir standı) ürünlerinin davacı/karşı davalıya ait … markalarının tescil kapsamına girmediği; fakat, davacı/karşı davalıya ait … markasımn özellikle 2014 sonrası yoğunlaşan tanıtım çalışmalan neticesinde Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaştığı kabul edildiği takdirde, … markasının üçüncü kişilerce belirtilen ürünlerde kullanılmasının davacı/karşı davalıya ait tanınmış … markasını sıradanlaştırarak ayırt edici karakterini zedeleyebileceği ve bu sebeple marka hakkına tecavüz oluşturacağı sonucuna varılabileceği; karşı dava bakımından; … ibaresinin ayırt edicilikten yoksun bulunmadığı; kullanmama nedeniyle iptali istenilen davacı/karşı davalıya ait … sayılı markanın tescilli bulunduğu malların ve hizmetlerin tamamında kullanılmadığı; … sayılı markanın tescilli olup kullanıldığı ve tescil olup kullanılmadığı mallar ve hizmetlerin rapor içeriğinde tablolar halinde gösterildiği; kullanmama nedeniyle iptali istemlen … sayılı markanın tescilli bulunduğu mallarda kullanıldığına ilişkin sonuç ve kanaat bildirilmiştir.
Davalı/karşı davacılar … ve … A.Ş. Vekili 08/10/2020 tarihli bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda; müvekkillerine ait markaların davacı/karşı davalı markalarıyla benzerlik arz ettiği, bu benzerliğin bazı emtia bakımından geçerli olduğu, kötü niyetli bir tescilin bulunduğu, hak düşürüşü sürenin geçmediği; davacı/karşı davalı markalarının Türkiye’de kullanıldığı, zayıf marka olarak addedilemeyeceği sonuç ve kanaatine vardıklarını, bilirkişi raporunun birçok yönüyle çelişkilerle dolu olduğunu, marka emtiası değerlendirmesi bakımından, davacı/karşı davalı bakımından kullanılmayan mal ve hizmetlerin de dikkate alındığını, 6769 sayılı Kanun m. 25/6 hükmü uyarınca beş yıllık süre dolduğundan artık markanın hükümsüzlüğü davası açılmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda; davacı/karşı davalının kullanımı bildiğini ispatlayamadıklarından beş yıllık sürenin dolmadığının belirtildiğini, oysaki bilirkişi raporunda, SMK m. 25/6’daki “bilmesi gerekme” olgusu hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, gerek KHK gerek 6769 sayılı Kanun döneminde üçüncü kişilerin marka başvurusundan haberdar edilmelerine yönelik ilanlar yapılmasının öngörüldüğünü, davacı/karşı davalının hükümsüzlüğünü talep ettiği müvekkili …’e ait …numaralı markanın başvuru tarihi 11.06.2013, müvekkili … AŞ’ye ait … numaralı markanın başvuru tarihi ise 25.07.2012 tarihlerinde olduğunu, iş bu davanın ise 04.10.2018 tarihinde açıldığını, görüldüğü üzere 5 yıllık sürenin; …numaralı marka için 25.07.2017’de, … numaralı marka için ise 11.06.2018 tarihinde sona erdiğini, bu nedenle asıl davanın reddine karar verilmesini, bilirkişi raporunda davacı/karşı davalının markalarının 2015 yılına kadar Türkiye’de tanınmış marka olmadığı yönündeki görüşlerine katıldıklarını, ancak davacı/karşı davalı markaları, hiçbir zaman Türkiye’de tanınmış marka olmadığını, burada önem taşıyan konunun, 25.07.2012 tarihi itibarıyla davacı markasının Türkiye’de tanınmış bir marka olması olduğunu, davacı/karşı davalı markalarının, bilirkişi raporunda bahsedildiğinin aksine 2015 yılı sonrasında da tanınmış marka olmadığını, bilirkişi raporunda kullanılmaya dair verilen rakamlara bakıldığında, 2010-2012 yılları arasındaki satış rakamları ile bu yıldan sonraki satış rakamları karşılaştırıldığında son derece kısıtlı sayıda; 20 çift, 40 çift gibi komik rakamlar olduğunu, bu kadar az sayıda ayakkabı, çanta, gözlük satışı rakamları, nasıl olup da davacı/karşı davalı markasını bu tarihler itibarıyla tanınmış marka haline getirdiğinin anlaşılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirket nezdinde davacı/karşı davalı markalı ürünlere rastlanmadığını, söz konusu internet sitelerinin de müvekkillere ait olmadığını, bu yönüyle müvekkilleri açısından marka hakkına tecavüzden bahsetmenin mümkün olmayacağını, her ne kadar müvekkilleri ile doğrudan ilgili değilse de raporda marka hakkına tecavüz değerlendirmesine de yer vermek gerektiğini, bilirkişilerin, marka hakkına tecavüz değerlendirmesinde, davacı/karşı davalının marka emtiasında yer almayan ürünler bakımından değerlendirme yaptıklarını, bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, davacı/karşı davalı markaları ile hükümsüzlük istenen markaların benzer olmadıklarını, davacı/ karşı davalı ürünleri ile kullanımı tespit edilen ürünler arasında benzerlik olmadığını, diğer davalı …’a ait işyerinde kol saatleri, bileklikler, cep telefon kılıfları, kâğıt poşetler tespit edildiğini, davacı/karşı davalı markası ürünleri ise gözlükler olduğunu, gözlükle; saatin, cep telefonu kılıfının, kâğıt poşetin bir ilgisi olmadığı halde bilirkişilerce marka hakkına tecavüz değerlendirmesinde bulunulduğunu, davacı/karşı davalı markasının, hükümsüzlüğü istenen markaların başvuru tarihlerinde tanınmış olmadığını kabul ettikten sonra, tanınmış markaya yönelik korumanın şartlarından olan farklı mal ve emtiaya ilişkin ayırt edici karakterini zedeleme gibi bir kriterden yola çıkılarak marka hakkına tecavüz sonucuna ulaşıldığını, ayırt edici karakterine zarar verme, tanınmış marka ile ilgili olup, farklı mal veya hizmetlerde değerlendirme kıstası olduğunu, farklı mal veya hizmet kıstasını bilirkişiler uyguluyor ise, o halde davacı/karşı davalı markasının, marka başvurularının yapıldığı tarihte tanınmış olması gerekeceğini, tanınmış olmadığı halde bu kriterin uygulanmasının doğru olmadığını, bilirkişi raporu, kendi içinde çelişkili, marka hukuku değerlendirmeleri bakımından somut olayla uyuşmayan değerlendirmeleri içerdiğinden ve hükme esas alınamayacağından; itirazları karşılar ve eksiklikleri giderecek şekilde marka hukukunda uzman yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınmasına, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekili 12/10/2020 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile; davaya konu uyuşmazlığın aydınlatılması maksadıyla tevdi edilen bilirkişi raporunda, davacı şirkete ait markanın niteliği, tanınmışlığı, ülkede ciddi anlamda kullanıldığı; diğer davalılara ait (müvekkili tarafından da lisans hakkıyla kullanılan) markaların iltibas yaratmak suretiyle davacı marka hakkına tecavüz oluşturduğu şeklinde maddi gerçeğe ve hukuka aykırı saptamalar yapıldığını, müvekkili şirketin hukuka uygun bir şekilde tescil edilmiş olan … sayılı “…” markasının sahibi değil, lisans hakkı kullanıcısı olduğunu, ilgili markanın, iltibas yarattığından bahisle hükümsüzlüğü, kötüniyetli tescili gibi hukuki sorumlulukların kendilerine yükletilemeyeceğini, hukuken sorumlu olmadıkları hususlarda birçok hatalı saptama yapıldığını ve neticede kullanımdan doğan marka hakkına tecavüz saptamasına varıldığını, davacı markanın, dünyanın en çok konuşulan ikinci dili olan İngilizce dilindeki “…” ismini, çoğul eki “…” eklemek suretiyle marka adına konu ettiği görüldüğü, bu isimin, dünyanın birçok ülkesinde hem beşeri hem de ticari hayatta yaygın bir kullanıma haiz bulunduğundan hususiyeti zayıf niteliğe sahip olduğunu, bu sebeple de, “…” ismini barındıran markaların, aynı veya benzer mal ve/veya hizmet gruplarında dahi, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tescil edilebilir ayırt edicilik düzeyine ulaştığı kabul edildiğini, sosyal ve ticari yaşamda yaygın olarak kullanılan sözcüklerin üçüncü kişiler tarafından kullanımının tümüyle engellenerek, sözcüğün sadece marka sahibinin tekeline verilmesi olanağı bulunmadığını, dolayısıyla bu hâllerde marka sahibinin, üçüncü kişilerin dürüst kullanımına katlanmak zorunda olduğundan, birbirinden farklı mal/hizmet gruplarındaki zayıf nitelikteki benzer kullanımların iltibas yarattığından bahsedilemeyeceğini, müvekkili şirketin, marka hakkına tecavüz oluşturduğu iddia olunan … sayılı ve Marka ve Patent Kurumunca tescil edilmiş olan “…” markasının sahibi olmadığını, ilgili markanın tescil edilmesinden sonra hukuka uygun lisans sözleşmesi ile kullanım hakkını elde ettiğini, dolayısıyla burada lisans yoluyla elde edilen kullanım hakkının da hali hazırda tescilli bir hak olduğunu, bu noktada müvekkili şirketin kanundan kaynaklı hakkını kullanırken kusurlu hareket ettiğinden bahsedilemeyeceğini, itirazlarını doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacı/Karşı Davalı Vekili 06/10/2021 tarihli bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda, her ne kadar raporda hükümsüzlüğü talep edilen diğer markalar açısından ‘kötü niyet’ kapsamında tam bir değerlendirme yapılamamış ise de davalı …, Davalı …’ın distribütörü diğer Davalı …ile …’ı münferiden temsil yetkisini haiz Yönetim Kurulu üyesi davalı … birlikte ve sistematik şekilde salt kötü niyet ile müvekkilinin … markasından kendilerine haksız menfaat sağlamaya çalıştığını, bu yolda hukuka aykırı şekilde elde edilen dava konusu tescillerin tamamı da kötü niyetli tesciller olduğunu, dolayısıyla, kötü niyetle elde edilen dava konusu davalı marka tescillerinin tamamının tümden hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkilininin … markası davalı markalarından çok daha önce, Temmuz 2012 öncesinde, Türkiye’de zaten bilinen, tanınan ve geniş kitlelerce takip edilen bir marka olduğunu, dosya kapsamında sunulan diğer deliller de birlikte değerlendirildiğinde, müvekkilininin … markasının davalıların en eski tarihli …nodu … tescilinden çok daha öncesinde Türkiye’de tanınmış olduğunun ortada olduğunu, müvekkilininin … markasının 2006 yılından hemen sonra Türkiye’de de başta genç kesim olmak üzere sektörde ‘rahat giyim’ alanında öncü ve lider olduğunu, davalıların kötü niyetli olarak müvekkilininin … markasını ve … markasının ticari takdim şeklini birebir taklit ettiğini, davalı …, diğer davalı …’ın distribütörüdür ve davalı …’ın “…” ve “… ” markaları altında üretilen saat, telefon kılıfı ve takı ürünlerinin satışını gerçekleştirdiğini, davalı … sosyal medya hesaplarında kendisini Türkiye distribütörü olarak nitelendirdiğini ve … markasını da Müvekkile özgü yazı stili ile müvekkili gibi kullandığını, davalıların kullanımlarında müvekkilinin “…” markasını öne çıkardıklarını, davalı taraflarca … markalı ürünlerini müvekkili ile aynı mecralarda, satış kanallarında tüketiciye sunmakla bilerek ve isteyerek ürünleri ile müvekkilinin ürünlerini ilişkilendirmeye müvekkilinin yıllardan bu yana yatırımlar yaptığı markasından kendilerine haksız menfaat sağlamaya çalıştıklarını, dava kapsamında davalı adreslerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de zaten davalıların ürünlerinde ve bunlara ait kutu/etiket/poşet vs. materyallerinde ve hatta şirket kartvizitinde dahi müvekkilinin “…” markası öne çıkarttığı, tüketicileri ürünlerin kaynağına dair yanılttığının tespit edildiğini, davalı …’ın TPMK nezdindeki tescilleri incelendiğinde görüleceğini, davalılardan … sistematik olarak bilinen markaların aynısı/benzeri için başvurularda bulunduğunu, bu durumun da davalıların kötü niyetli eylemlerinin önemli bir göstergesi olduğunu, davalıların huzurdaki derdest davaya rağmen ve dava tarihinden sonra davaya konu markaların aynısı için TPMK nezdinde tekrar tekrar marka başvuruları yapmaya devam ettiklerini, bilirkişi raporunda aşağıda yer verilen …, … ve … nolu markaların 14. sınıf mücevher, takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri saatler, saat kordonları gibi ürünler ile 09. sınıftaki koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar vb. ürünler açısından müvekkilinin … markalarına benzer olduğu ve iltibas yarattığının zaten kabul edildiğini, mahkeme tarafından değerlendirilmesini talep edilen hususun müvekkilinin … markasının henüz 2000’li yıllarda dahi dünya çapında tanınmış bir marka olduğu olduğunu, dava konusu markaların görsel işitsel ve anlamsal olarak neredeyse ayniyet derecesinde benzerdir olduklarını, iltibas tehlikesinin bir kısım tüketici için dahi geçerli olması Yargıtay Genel Kurul kararına göre yeterli olduğunu, eldeki davada da tüketici kesimininim düşük ve orta düzeyde dikkate sahip olduğu düşünüldüğünde, davalı markalar kapsamında kalan tüm mal ve hizmetler açısından ilişkilendirme dahil karıştırılma riskinin bulunduğunun kabulünün gerektiğini, hükümsüzlüğü talep edilen … markası açısından ise anılan marka da açıklandığı üzere davalı … tarafından … markasına iltibas yaratmak amacıyla yapılan kötü niyetli bir tescil olduğunu, müvekkilinin markasına görsel /işitsel/anlamsal olarak son derece benzer markanın aynı/benzer mal ve hizmetler için yapıldığı da düşünüldüğünde müvekkilinin markasına ilişkilendirilme de dahil karıştırılma riski yarattığının açık olduğunu, davalı … zaten müvekkilinin … markasını hukuka aykırı şekilde kullandığını, gelinen noktada …’ın kendi markalarından son derece farklı … ibaresini tescil ettirmesinin tek amacının ise müvekkilinin tanınmış … seri markaları içine sızma çabası olduğunu, müvekkilinin markasının iltibas değerlendirmesine konu ürünler üzerinde kullanıldığının bilirkişilerce tespit edildiğini, davalıların kullanmama def’inin de somut dayanağının kalmadığını, davalıların bu yöndeki itirazlarının reddine karar verilmesini, müvekkilinin markasının tanınmışlığı zaten bilirkişiler tarafından da raporlarında kabul edildiğini, bu nedenle işbu dava kapsamında hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı “…” markasının tescilli olduğu davalı tarafların ürünleri üzerinde kullanılması müvekkilinin tanınmış “… markasının ayırt edici karakterini zedeleyecek ve ayrıca müvekkilinin ticari itibarına da zarar vererek müvekkilinin markasının ticari değerini azalmasına neden olacağını, açıklanan nedenlerle hükümsüzlük, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet davasının (esas dava) kabulüne, karşı tarafın hükümsüzlük karşı davasının somut ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu ile reddi gerektiğinin bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, karşı davanın süresinde açılmadığı yönündeki usuli itirazlarını da yinelediklerini, dosya kapsamına sunulan beyan ve deliller ile karşı tarafların kötü niyeti açıkça ortada olduğunu, müvekkilinin markasını taklit eden ve haklarını ihlal eden davalıların zaten müvekkile karşı böyle bir hükümsüzlük ve iptal davası yöneltmesinde hukuki bir menfaat de bulunmadığını, karşı davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Dava, 6769 sayılı SMK ve TTK hükümleri uyarınca açılmış markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti durdurulması önlenmesi ortadan kaldırılması, marka hükümsüzlüğüne ilişkin asıl dava ve marka hükümsüzlüğüne ilişkin karşı davaya ilişkindir.
Tarafların markaya tecavüz haksız rekabet ve hükümsüzlük iddiaları ele alınmadan önce tanınmışlık iddialarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tanınmış Marka İddiasının Değerlendirilmesi;
Davacı karşı davalı “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğu iddiasında bulunmuştur.
6769 sayılı SMK’da ve taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere konu mahkeme içtihatları ve öğretiye bırakılmıştır. Nitekim Özel Daire … tarih ve …s. bir kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” biçiminde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ilişkin olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tespiti cihetine gidilmektedir.
Doktrinde konuyla ilgili yapılan bir başka tanıma göre ise; “Bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunma markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesine üye devletlerden birinin yurttaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait bulunan markalar” tanınmış markalardır (Bkz. Ünal Tekinalp Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, s. 411).
SMK m.6/5’te yer alan “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ibaresine temel teşkil eden düzenleme Paris Konvansiyonunun 1. mükerrer 6. maddesi hükmüdür. Bu hükümde tanınmış marka kavramına yönelik olarak verilen kriter “herkesçe bilindiği mütalaa edilen” kavramıdır. Antlaşmanın Fransızca metninde markayı ifade etmek “notoirement connue(s)” ifadesi, Almanca metninde ise Türk doktrininde de sıklıkla kullanılan “notorisch bekannte” ifadesi kullanılmaktadır. Yine Konvansiyon’un 29/1-(c) hükmünde muhtelif yorumlarda itirazlar olması halinde Fransızca metin kabul edilir denmek suretiyle, Fransızca (ve takiben Almanca) metnin esas alınmasının yanlış olmadığı söylenebilir. Hukukumuzdaki düzenlemeye de temel teşkil eden anılı hükümde yer alan ifadeler ise herkesçe bilindiği gibi anlamına gelmekte olup, tanınırlık kriteri olarak ilgili/ilgisiz herkesi yeni toplumu esas almaktadır. Bu kabulün ise tanınmış markanın bilinirlik eşiğini çok yukarı koyduğu ve maddenin uygulama alanını daralttığı muhakkaktır. Bir diğer uluslararası antlaşma olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) ise 16. maddesinde yer alan düzenleme ile tanınmışlık düzeyi (yüksek) marka kavramını gündeme getirmiştir. Bu düzenleme sebebiyle doktrinde ve yargı makamlarında farklı özelliklerine göre ve tanınmıştık derecelerine göre, farklı koruma düzeylerine sahip tanınmış marka çeşitlerinin olduğu öngörüsü egemendir. Ancak tanınmış marka huhuken farklı alt türlere ayrılmamakta, TRİPs Paris Konvansiyonu’ndan bağımsız, ayrı bir tanınmış marka kavramı ile ondan ayrı bir düzen getirmemekte, aksine hükmü tamamlamakta, tanınmış marka kavramının uygulama alanını genişletmektedir. Paris Konvansiyonu ve TRIPs bağlamında tanınmış marka tektir. TRIPs düzenlemesiyle tanınmış markanın herkesçe bilinirlik ölçütünü tüm toplum olmaktan çıkarmıştır. Bu bağlamda markanın ticarete konu yapıldığı ilgili sektörde bilinir olması tanınmış marka olarak kabul görmesinde yeterli olacaktır. İlgili sektörün tespitinde ise markanın kapsadığı ürünlerin hitap ettiği müşteriler yanında, rakip ürün müşterileri, alıcıları, satıcıları ve sektör içindeki ilgili kişiler nezdindeki bilinirlik dikkate alınacaktır. (Bkz. Paslı, 433- 440).
Tanınmış marka kavramının ne olduğu ortaya koyulduktan sonra, bunun tespitinin nasıl yapılacağı sorusuna cevap vermek gerekecektir.
Markanın tanınmış olup olmadığının tespitinde 1997 tarihli WIPO kriterlerinden faydalanılır. TP’de -bağlayıcı olmamakla birlikte- WIPO tarafndan ortaya konulan bu kriterleri ayrıntılandırmak suretiyle şu kriterleri getirmiştir. (Paslı, Uluslararıs Antlaşmalar, s.451); “1.Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi), 2.Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam. (Yurtiçi ve yurtdışı tesciller nelerdir?) 3.Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir? 4.Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafî olan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.) 5.Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.) 6.Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, hâlen devam etmekte olan marka, haksiz rekabet davaları, itiraz sayıları vb.) 7.Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir? 8.Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları. 9.Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, kârı, yurt çapında ve yurtdışında sahip olduğu dağıtım kanalları; şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.), 10.Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu? 11.Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb.kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı? 12.Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları ( marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir? 13.Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir? 14.Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (Ömek: sedece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları iine alan bir tescil.), 15.Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır? 16.Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari olan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu? 17.Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi? 18.Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.”
Tanınmışlığın tespitinde, marka sahibi tarafından yaptırılan promosyon ve tanıtım malzemeleri yanında ulusal basında veya gazetelerde markanın tanınmışlığını ortaya koyan reklam ve haberler de dikkate alınır. Bunun yanında yaygın kullanım alanı, toplum nazarındaki tanınmışlıkta dikkate alınır. Bir markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu yüksek bilinirlik düzeyi dikkate alınması gereken kriterlerden biridir.
Somut olaya dönüldüğünde; davacı karşı davalı tarafından “…” ibareli markalarının dünyada ve Türkiye’de tanınmışlığına dair yurt dışında ve yurtiçinde yayınlanan gazeteler, dergiler, haber portallarında … markasına ilişkin olarak çıkmış haberler, … markasının dünya çapındaki tescilleri, … markasına ilişkin sosyal medya işlem sayılan, televizyon kanallarında … markasının tanıtımının yapıldığı reklâmlar ve programlar, … markası sponsorluğunda gerçekleştirilen yardım kampanyaları ve etkinliklerden müteşekkil deliller ibraz edilmiş, bu deliller incelendiğinde, 2006 yılında ABD’de doğan … markasının yurtdışmda özellikle ABD’de tanınmış bir marka haline geldiği anlaşılmıştır.
SMK md.6/5 kapsamında, … markasının Türkiye’de tanınmıştık düzeyine ulaşmış olup olmadığı noktasında raporda … markası Türk basınında ilk kez 04.04.2008’de …, 05.04.2008’de …, 12.04.2008’de … ve 14.04.2008’de …’da dünyada açlık ve sağlık sorunları ile mücadele eden çocuklara yardım eden bir ayakkabı markası (“bir çift … ayakkabı alındığında, ihtiyacı olan bir çocuğa da bir çift ayakkabı hediye edilmesi”) olarak haber-reklâm yazılan ile tanıtıldığı, yapılan tanıtımlarda … marka ayakkabıların … mağazalarında satışa sunulduğunun belirtildiği, aynı tarz tanıtım 23.02.2009’da … kanalmda/haber portalında yayınlanan “…” haberi ile tekrarlandığı, 2011 yılında adı tespit edilemeyen Türkçe bir dergide “…” başlıklı bir tanıtım yazısının yayınlandığı ayrıca … portalında 16.04.2011 tarihinde “…” başlığı altında bir sosyal sorumluluk projesi olarak … ayakkabı markasını tanıtıcı bir yazı yayınlandığı, Türkiye satışlarına ilişkin sunulan faturalardan 2010-2015 yılları arasında davacı/karşı davalıya ait … ürünlerinin yalnızca … satıldığını gösterdiği, 2014-2015 yıllarında yine dünyanın farklı ülkelerinde ihtiyacı olan çocuklara ayakkabı hediye eden ayakkabı markası konseptiyle …, …, …, …, …, …, …, …, … gibi Türkiye çapında veya bölgesel olarak yüksek tirajlı gazetelerde yayınlanan haberler; …ve …gibi ünlü köşe yazarlarının … markası ve giriştiği sosyal sorumluluk projeleri hakkında bilgi verdikleri tanıtıcı köşe yazılan; …, …, …, …, …, …, … gibi ekonomi ve magazin dergilerinde yayınlanan bilgilendirici yazılar ile Türkiye’deki ünlüler ve yüksek sosyete mensuplarının … ayakkabılarının gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk kampanyasına/aktivitelerine verdiği destek ve katılımları hakkında magazin haberleri; …, …, …, …, …, …, …, …, … kanallarının sabah-öğlen-akşam haberlerinde ve …- … gibi ünlülerin sundukları program ve haber bültenlerinde yapılan tanıtıcı haberler ve reklâmları şeklinde gerçekleştirildiğinin tespit olunduğu, Ocak 2016 itibariyle … markalı ayakkabılar Türkiye’de …, …, …, …, …, … (…, …), …, …, …, …, …, …, … illerinde faaliyet gösteren …, …, …, …, …, …, …, …, … ve muhtelif illere özgü büyük mağazalarda satışa sunulduğu, 2016-2017 yıllarında … ayakkabılarının …(…) ile işbirliği halinde ve … markasının gönüllü elçisi müzisyen … olmak üzere …, … ve …’da muhtaç durumdaki 150.000 çocuğa ayakkabı yardımı yapılmasını kapsayan “…” (satılan her … marka ayakkabı karşılığında ihtiyacı olan çocuklara birer çift yeni ayakkabı hediye edilmesi) kampanyası …, …, … gazetelerinde haber olmuş; aynca, …’nun Facebook ve Instagram hesaplarından kamuoyuna duyurulduğu, davacı/karşı davalıya ait … markahk ayakkabıların yıllar içinde Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını, barındıran 13 büyük ilde tüketicilerin rağbet ettiği mağaza zincirlerinde satışa arz edilir hale gelmesi markanın dağıtım ve satış kanallarının geniş ve yoğun nüfuslu bir coğrafi alana yayıldığını ortaya koyduğu, markaya ilişkin tanıtım çalışmalarının ülke çapında yayın yapan televizyon kanalları ve gazeteler aracılığıyla gerçekleştirilmesi ve bu tanıtımlarda …, …, …, …, … gibi ünlü ve faaliyetleri toplumda takip edilen şarkıcı, gazeteci, sunucu gibi şahsiyetlerin kullanılması … ayakkabı markasının bilinirliğini artına bir etken olduğu, … ayakkabı markasının … ile ortak olarak bir sosyal sorumluluk projesi içinde yer alması ve satılan her … marka ayakkabı karşılığında ihtiyaa olan bir çocuğa bir çift yeni ayakkabı hediye edilmesi, … ayakkabı markasının yalnızca hedef müşteri kitlesi nezdinde değil fakat sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine katılan veya takip eden kitleler ile yardım eh uzatdan kesimler nezdinde de bilinir hale gelmesini sağladığı, tüm bu etkenler dikkate alındığında, davaa/karşı davalıya ait … markasının Türkiye’de yıllar içinde tedrici olarak bir tanınmışlık kazanmış olabileceği ancak, davalı/karşı davacı tanınmışlığının hükümsüzlüğü istenilen markalann başvuru tarihleri itibariyle mevcut olması gerektiğini ileri sürerek, davacı/karşı davalının … markasının hükümsüzlüğü istenilen … sayılı markanın başvuru tarihi olan 25.07.2012 itibariyle Türkiye’de tanınmıştık düzeyine ulaşmış olmadığını savunduğu, davacı/karşı davalının … markasının Türkiye’deki tanıtım çalışmalarının özellikle 2014’ten sonra yoğunlaştığı ve davacı/karşı davalının … markalı ürünlerinin Türkiye’deki dağıtım ve satış kanallarının 2015 sonrası çeşitlendiği ve yaygınlaştığı dikkate alındığında 2012-2013 yıllarında Türkiye’de henüz tanınmıştık düzeyine ulaşmış olmayabileceği değerlendirmesi yapılmış ise de tespitlerde de değerlendirildiği üzere davacı karşı davalı markasının 2008 yılından itibaren ulusal yayın yapan gazete dergi ve programlarda yer aldığı sosyal sorumluluk projelerinde (16.04.2011 tarihinde “…” başlığı altında bir sosyal sorumluluk projesi olarak … ayakkabı markasını tanıtıcı bir yazı yayınlanan) yer aldığı şu hale göre davaya konu markanın başvuru tarihi itibari ile tanınırlığının bulunduğunun kabulünün gerektiği, belli bir mağazada satışa sunulmasının tanınmışlığını ortadan kaldırmayacağı gibi bugün birçok mağazada yer almasına rağmen tanınmış kabul edilemeyecek birçok marka bulunduğu dikkate alındığında bilirkişilerin bu gerekçeye dayalı aksi yöndeki değerlendirmesine itibar olunmamıştır, davacı karşı davalının “…” ibareli markasının tanınmış marka olarak kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
1-Asıl davadaki Hükümsüzlük iddiası yönünden;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/6 ‘e göre ” Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Kötü niyetli tescil iddiasının değerlendirmesi:
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuş, nihayet SMK 6/9 maddesinde kötü niyetli tescil bir tescil engeli olarak yasal mevzuattaki yerini almıştır. Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. Sayılı kararı ile tescilde kötü niyetliliği markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de sonradan vermiş olduğu kararlarda bu hususu dikkate almıştır.
Bir markanın kötüniyetle tescil ettirildiğinden söz edebilmek için, o markanın tescil ettirilmesinin altında başkasına ait olduğunu bildiği bir markayı haksız olarak sahiplenme, başkasına ait markanın tanınmışlığından ve itibarından haksız olarak yararlanma, başkasının markasının piyasaya girmesini engelleme, tescil ettirilen markayı gelecekte gerçek hak sahibine markadan doğan hakları kullanmakla tehdit ederek satma amacı gibi dürüstlük kuralı (MK m d. 2) ile bağdaşmayan kanıtlanabilir niyetlerin yatması gerekir.
Yine bu konuda Yargıtay HGK 2013/1831 E., 2015/1198 K sayılı 15.04.2015 tarihli emsal kararlarında, “…556 sayılı KHK’nın 35/l.maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nın amacına uygundur. Çünkü, KHK’nîn 35/1. Ve 42/l-(a) maddelerindeki düzenlemelerde, esasen MK’nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kütü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 42.maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nun 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nın ruhuna da uygundur. … marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli tescil olarak kabul edilmektedir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).
Somut olaya dönüldüğünde; davacı karşı davalıya ait markanın yurtdışı tanınmışlığının bulunduğu 2008 yıllardan itibaren ulusal basında yer aldığı, sosyal sorumluluk projelerine katıldığı, basiretli tacir ilkesi gereği davalıların marka tescil başvuruları itibarı ile bahse konu markaları bildiği ya da bilmesinin gerektiği, açılan karşı davada “…” ibaresinin tescil şartlarını taşımadığını savunan davalıların kendi adların bu ibareyi içeren birden fazla başvurularının bulunduğu, bu iddia ve savunmalarının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, yine davalıların internet sitelerinde davacının TR distribütörü ibaresini kullandığı dikkate alındığında marka başvurularında ve kullanımlarında kötü niyetli olduklarının kabulünün gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak asıl davadaki hükümsüzlük taleplerinin kötü niyetli tescil oldukları dikkate alındığında hükümsüzlük taleplerinin tümden kabulüne karar vermek gerekmiş, davalıların 5 yıllık sessiz kalmaya dayalı savunmalarının marka tescil ve ilan tarihleri dikkate alındığında dinlenilemeyeceği sonucuna ulaşılmış, aksi kabul de dahi kötü niyetli tescil kabulü dikkate alındığında bunun sonucu değiştirmeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Bu noktada iltibasa dayalı hükümsüzlük şartlarının da oluştuğu, tanınmış marka olduğu dikkate alındığında davalı markalarının farklı sınıflarda olmasının marka sulandırma niteliğinde olduğu, tüm sınıflar yönünden hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, kötü niyetli tescilde sınıf farkının savunma gerekçesi olamayacağı, yine zayıf marka iddialarının dosya kapsamı itibarı ile soyut savunma ve iddialardan ibaret olduğu kanaatiyle aksi yöndeki bilirkişi değerlendirmelerine itibar olunmamış bu hususların mahkemece değerlendirilmesi gereken hususlar olduğu gözetilerek yeni bir rapor alınmaksızın asıl davadaki hükümsüzlük taleplerinin tümden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl davadaki Markaya Tecavüz ve haksız rekabet iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
SMK m. 7/2-c’ye göre ise tanınmış marka söz konusu olduğunda, tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması, aynı sınıfta olup olmadığına bakılmaksızın marka hakkına tecavüz fiili teşkil edecektir.
Yine 6769 sayılı SMK’nın “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. Maddesine göre “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” hükümlerine amirdir.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Markaların baskın unsurlarının değerlendirmesinde ise logo etkisi, baskın hece veya kelime etkisi, yazılış biçimi etkisi, kelime anlamı etkisi gibi unsurların baskınlığına bakılır.
Tescilli bir markanın aynı veya benzeri olan bir işaretin, tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırmalarına (iltibasa) yol açacak şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz oluşturacaktır. Bu tecavüz türüne, iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz denilmektedir. Bu suretle oluştuğu iddia edilen marka hakkına tecavüz değerlendirmesinde, ilk olarak markaların tescilli olduğu mal veya hizmet sınıfları arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı, sonrasında markalar arasında işaretsel olarak ayniyet/benzerlik bulunup bulunmadığı ve böyle bir ayniyet benzerlik olduğu kanaatine varıldığı takdirde, bunun markalar arasında karıştırılma ihtimaline sebebiyet verip vermeyeceği incelenmelidir.
6102 sayılı TTK’nın 54 vd maddeleri Haksız Rekabete ilişkindir. Madde 54- “(1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1)Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a)Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;…. 4.Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b)Haksız rekabetin men’ini, c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d)Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e)Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Raporda ;Hükümsüzlüğü istenilen 25.07.2012 başvuru tarihli … sayılı “…” markası davacı/karşı davalının … ve 20.06.2012 başvuru tarihli …, … sayılı “…” markalan ile yazılış ve okunuş itibariyle aynı olduğu,
Hükümsüzlüğü istenilen 11.06.2013 başvuru tarihli … sayılı “…” markası davacı/karşı davalının …, …, … ve 11.01.2013 başvuru tarihli … saydı “…” markalan ile yazılış ve okunuş itibariyle aynı olduğu,
Hükümsüzlüğü istenilen 09.03.2017 başvuru tarihli … saydı “…” markası de davacı/karşı davalının …, …, …, …, …, … saydı “…” markalan aynı ilk üç harfi (“…”) içerdiği, ancak, “…” markasının ilk üç harf sonrasındaki harfleri “…” markasmdakinden tamamen farklı bulunduğu gibi; tek bir sözcük olan “…” markasının ortalama dikkati haiz tüketicilerce harflerine/hecelerine bölünmeksizin, olduğu gibi bir bütün halinde algılanacağının söylenebileceği yalnızca ilk üç harfteki ayniyete dayanılarak markalar arasında benzerlik bulunduğunu düşünmek, Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Sicili’ndeki “…” harfleriyle başlayan tüm markaların (mesela …, …, …, vs.) birbirine benzer olduğu sonucuna varmayı gerektirdiği, bunun mümkün olmadığı, davacı/karşı davalı … sayılı “…” markasının … sözcüklerinden oluştuğunu, İngilizce “…” sözcüğünün Türkçe’de “kilit” anlamına geldiği, ortalama dikkati haiz Türk tüketicisinin “…” markasmı gördüğünde, okuduğunda, işittiğinde bu markayı “…” olarak algılayacağı ve davacı/karşı davalının “…” markası ile görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik kuracağı iddiasının gayr-ı makul ve zorlama bir çıkarım olduğu, “…” markaları ile “…” markası yazılış, okunuş, algılanış yönlerinden birbirinden ayırt edilebildiği,
Hükümsüzlüğü istenilen 10.10.2017 başvuru tarihli … saydı “… ” markası ile davacı/karşı davalının …, …., …, …, …, … ve 07.04.2017 başvuru tarihli … saydı “…” markalan ortak olarak “…” ibaresini içerdiği, … saydı “… ” markasının “…” ibaresi ve “…” sloganından oluştuğu, “…” ibaresi marka örneğinde ön plana çıkarılmak istemlen aslî unsur olduğu vuıgulanırcasına büyük puntolarla ve kaim harflerle yazdı iken, “…” sloganı “…” ibaresinin altında, ikinci unsur olduğunu belli eder şeküde daha küçük puntolarla yazılı olduğu, bu nedenle, … saydı “… ” markası davacı/karşı davalının “…” markalan ile benzer olduğu değerlendirmelerinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Somut olaya dönüldüğünde; davalı karşı davacıların kullanımları raporda görsel benzerlik ve sınıfsal benzerlik yönünden ele alınmış ve irdelenmiş ise de esasen marka tescillerinde farklı sınıfların bulunmasının, marka tescil başvuru tarihleri itibarı ile davacı karşı davalı markalarının tanınmış marka olduğu ve ve gerek tescilli gerek tescil dışı – davacı karşı davalıya ait tanınmış “…” ibaresini içeren- kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin izahtan vareste olduğu, SMK 155 kapsamında marka tescillerinin savunma olarak dinlenilemeyeceği, “…” markaları ile “…” markası yazılışı, okunuş, algılanış yönlerinden birbirinden ayırt edilebildiği değerlendirmesinin ise dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı davalıların tanınmış markaya yönelik süregelen yaklaşma çabası ve tanınmış markayı sulandırmaya yönelik kötü niyetli marka tescilleri ve markasal kullanımları dikkate alındığında rapordaki bu değerlendirmeye itibar olunmamış tüm kullanımların sınıf farkı gözetmeksizin markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak değerlendirilmiş, bu yöndeki taleplerin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
3-Karşı davadaki Hükümsüzlük iddiası yönünden;
Davalı Karşı davacılar cevap dilekçesi ile birlikte açmış oldukları karşı davada; davacı karşı davalıya ait “…” ibarelerini içeren markalarının tescil şartlarını taşımadığı, hayvan ismi olarak kullanıldığı ve tescil edildiği sınıflarda kullanmadığı iddialarına dayalı iptal talepleri yönünden, karşı davacının tescil şartını taşımadığını iddia ettiği markaları kendi adına tescil ettirdiği dikkate alındığında açmış olduğu davanın TMK 2 ye aykırılık teşkil ettiği, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).” amir hükmü gereği dürüstlük kuralına aykırı davranan ve kötüniyetli tescil sahibi karşı davacıların açmış oldukları karşı davanın dinlenilemeyeceği, davalıya ait markanın tanınmış marka olduğu dikkate alındığında tescil edildiği sınıfları kullanmadığı iddiasına dayalı iptal talebinde hukuki yararın bulunmadığı zira tanınmış markanın tescil edildiği sınıflar dışında dahi korunduğu, bu noktada tescil edildiği sınıflar yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasının ve iptal kararı verilmesinin – tanınmış marka korumasını gerek ulusal gerekse ulusal üstü anlaşma hükümleri gereği tescil şartına bağlı olmadığı dikkate alındığında mümkün olmadığı -sonucuna ulaşılmış karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporları izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde asıl davada davacının hükümsüzlüğe yönelik açmış olduğu davanın kabulü ile davalılara ait markaların kötü niyetli tescil ve iltibasa dayalı olarak hükümsüzlüğüne, yine markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik davanın sübut bulduğu anlaşılmakla kabulü ile davalılara ait kullanımların markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, bu kapsamda rapordaki kullanıma ilişkin tespitler dikkate alınarak davacıya ait ” …” ibaresini içeren veya yaklaşmak suretiyle oluşturulan davalılara ait markasal kullanımların önlenmesine, bu ibareyi taşıyan ürünlerin üretim, satış, pazarlama, ithalat ve ihracatının durdurulmasına, ilgili ürün, ambalaj, etiket, kutu, iş evrakı, katolog ve her türlü tanıtım ve promosyon araçlarına el konularak yeddiemine tevdiine, karar kesinleştiğinde masrafları davalılara ait olmak üzere imhasına, davacıya ait markayı içeren web sitesi ve sosyal medya hesaplarına (…, …, …, …, …, …, …) erişimin engellenmesine, infazda 18/09/2020 tarihli heyet raporunun dikkate alınmasına, hüküm eki sayılmasına, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafları davalılara ait olmak üzere tirajı en yüksek üç gazeteden birinden bir defaya mahsus ilanına karar vermek gerekmiş, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eden ve hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki karşı davanın da reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVADA;
1-Davacının hükümsüzlüğüne yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ İLE;
a)Davalı … A.Ş. Adına TPMK nezdinde … no ile tescilli ” …” ibareli ve … no ile tescilli ” … ” ibareli markaların hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
b)Davalı … A.Ş. Adına TPMK nezdinde … no ile tescilli ” …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
c)Davalı … adına TPMK nezdinde … no ile tescilli ”…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile; davalılara ait kullanımların MARKAYA TECAVÜZ ve HAKSIZ REKABET TEŞKİL ETTİĞİNİN TESPİTİNE, DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE,
-Bu kapsamda davacıya ait ” …” ibaresini içeren veya yaklaşmak suretiyle oluşturulan davalılara ait markasal kullanımların önlenmesine, bu ibareyi taşıyan ürünlerin üretim, satış, pazarlama, ithalat ve ihracatının durdurulmasına, ilgili ürün, ambalaj, etiket, kutu, iş evrakı, katolog ve her türlü tanıtım ve promosyon araçlarına el konularak yeddiemine tevdiine, karar kesinleştiğinde masrafları davalılara ait olmak üzere imhasına, davacıya ait markayı içeren web sitesi ve sosyal medya hesaplarına (…, …,…, …, …, …, … ) erişimin engellenmesine, infazda 18/09/2020 tarihli heyet raporunun dikkate alınmasına, hüküm eki sayılmasına,
3-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafları davalılara ait olmak üzere tirajı en yüksek üç gazeteden birinden bir defaya mahsus ilanına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 23,40 TL bakiye karar harcının davalıadan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hükümsüzlük yönünden hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca markaya tecavüz ve haksız rekabet yönünden hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan: 6.000,00 TL bilirkişi ücreti, 137,40 TL posta gideri olmak üzere toplam 6.137,40 TL ve 71,80 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 6.209,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafkarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
KARŞI DAVADA;
1-Davalı/Karşı Davacılar … A.Ş ile …’in açmış oldukları karşı davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 23,40 TL bakiye karar harcının davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin Karşı Davacılar … A.Ş ile …’dan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Karşı Davacılar … A.Ş ile … taraflarca yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karşı davalı yönünden yapılan yargılama giderleri asıl davada değerlendirildiğinden; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Sair hususların gerekçeli kararda yazılmasına,
Dair davacı/karşı davalı vekilinin, davalı, karşı davacılar vekilinin ve davalı … A.Ş. vekilinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29/04/2021

Katip

Hakim …