Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/447 E. 2020/377 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/447
KARAR NO : 2020/377

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Marka Tescilinin İptali
DAVA TARİHİ : 19/04/2017
KARAR TARİHİ : 04/11/2020

İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.04.2017 tarihli 2017/375 esas-2017/381 karar sayılı görevsizlik kararı havi marka hakkına tecavüzün tespiti, marka tescilinin iptali talepli davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin uzun yıllardır kendi alanında faaliyet göstermekte olup iç ve dış piyasada bilinirlilik ve güven sahibi olduğunu, müvekkili şirketin, 11/09/1992 tarihinde … başvuru numarası ile “…” ibaresini marka olarak kullanmak üzere başvurduğunu ve 18/12/1992 tarihinde bu başvurusunun kabul görerek 06/12/1993 yılında 296 numaralı gazetede yayımlanma ve … tescil numarası ile bu markayı tescil ettirdiğini, müvekkilinin bu markayı işyerlerinde, reklam panolarında, tabela ve reklam vasıtalarında kullandığını, hizmet kalitesi nedeniyle haklı bir üne kavuştuğunu ve bilinen, aranan bir marka haline geldiğini, müvekkilinin bu marka ile halen hem üretim ve hem de pazarlama faaliyetlerine devam ettiğini, kendisine iç ve dış piyasa da iyi bir pazar payı oluşturduğunu, aleyhine tespit istenen şirket tespit istenen adreste aynı sektörde faaliyet göstermekte ve dilekçe ekinde sunulan delillerde de görüleceği üzere “…” ibaresini tescilli markaymış gibi internet ve sair ortamlarda pazarladığı ve sattığı ürünlerinde kullandığını, aleyhine tespit istenen şirketin “…” ibaresini ürünlerinde kullanmasının müvekkili şirketin markasına açık bir tecavüz oluşturduğunu, bu suretle de haksız rekabete yol açtığını, aleyhine tespit istenen şirketin, müvekkilinin tescilli markası kapsamındaki mal ve hizmetlerle ilgili alanda faaliyet gösterdiğini, tescilli marka ile tamamıyla aynı ibareyi müvekkilinin izni olmaksızın kendi mal ve hizmetlerinde kullandığını, aleyhine tespit istenen şirketin, müvekkilinin tescilli markasının aynısı olan “…” ibaresini bilerek ve iltibas yaratmak amacıyla kullandığını, bu hususun TTK 57/5.m.ne aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin dilekçe ekinde sunulan tescilli markasının 556 s. KHK hükümleri gereğince korunmaya değer olup, müvekkilinin izni olmaksızın başka bir şahsın ticari unvan ve işletme adı olarak kullanmasının mümkün olmadığını, aksi durumun haksız rekabet nedeniyle markaya tecavüz oluşturacağını, aleyhine tespit istenen firmayı kendi şirket telefonlarından arayıp bu tecavüze son vermelerini talep ederek ihtar ettiklerini, ancak markanın kullanımının devam ettiğini, bu nedenlerle; aleyhine tespit istenenin ürünlerinde kullandığı “…” ibaresini kullanmakta olduğunun, aleyhine tespit istenenin kullandığı “…” ibaresinin müvekkilinin tescilli markasına iltibas meydana getirecek şekilde benzediğinden bu durumun haksız rekabet nedeniyle müvekkilimin tescilli markasına tecavüz oluşturduğunun tespitine, marka tescil talebinin iptaline, ihtiyati tedbir yolu ile aleyhine tespit istenenin müvekkilinin tescilli markasını kullandığı internet ve sair her türlü reklam ortamında kullanmasının yahut tanıtmasının engellenmesine ürünlerin toplatılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin 18.03.2016 tarihinde Türkiye Patent ve Marka Kurumu’na “…” adının 6,7,8. ve 35. sınıflarda tescili için marka başvurusunu yaptığını, … numaralı başvurunun davacı şirket ve dava dışı … Tic.A.Ş. tarafından yapılan itirazlar sonucunda, başvurunun 35. sınıfın bazı mal ve hizmetleri bakımından çıkarılmasına, kalan mal ve hizmetler için tescil işlemlerinin devamına dair marka tescil taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiğini, … markasının 11.07.2017 tarihinde müvekkili şirket adına tescilinin kesinleştiğini, müvekkilinin tescilli markasının verdiği haklar doğrultusunda kullanım yaptığını, davacının iddia ettiği gibi bir marka tecavüzü yahut haksız rekabet durumu söz konusu olmadığını, davacı şirket şirket ile müvekkil şirketin marka şekilleri ve amblemleri arasında benzerlik bulunmadığını, tüketici ve piyasadaki alıcılar nezdindeki ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, iltibasa, haksız rekabete yol açmadığını, davacının haksız rekabet edildiği ve markaya tecavüz edildiği iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin … markası ile ilgili olarak eskiye dayalı kullanım, tanınmışlık ve kötü niyet yönünden TPE’ye itiraz ettiğini ve tüm bu itirazlarında haksız bulunduğunu, … markasının davacı şirketin tanınmış markası olmadığının Türkiye Patent Enstitüsü Markalar Daire Başkanlığı 28.11.2016 tarihli kısmi kabul kararında belirtildiğini, davacı şirket ile müvekkili şirketin farklı alanlarda faaliyet gösterdiğini ve farklı müşteri çevrelerine hitap ettiklerini, müvekkili şirketin … ibaresini kullandığı bir ürünün bulunmadığını, müvekkili tarafından hiçbir mal üretimi yapılmadığını ve bu marka ile sattığı herhangi bir ürünün de olmadığını, … ibaresinin ticaret unvanı olarak kullanıldığını, davacı şirketin Dişli malzemeleri, Makina imalatı yaptığını ve kendi ürünlerini piyasaya sattığını, müvekkili şirketin ise; ağırlık olarak … satışı yaptığını, makine imalatı ve satışı yapmadığını, davacı şirket ile müvekkili şirketin farklı müşteri çevrelerine hitap ettiklerini bu nedenle de marka tecavüzü yahut haksız rekabetin söz konusu olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, 556 sayılı KHK ve TTK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün tespiti, marka tescilinin iptali talebine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Bilirkişilerce taraflara ait markaların incelenmesinde; davacı …Ticaret Ltd. Şti. Adına kayıtlı …numaralı “…” kelime+şekil markasının 06.07.08 ve 12.sınıfta yer alan:”Modül azdırma bıçakları, zincir dişli azdırma bıçakları, grameyer bıçakları, kamalı mil azdırmaları, fellows bıçakları ve zincir dişli fellows bıçakları, sonsuz vida ve dişli takımları bakımından 6769 Sayılı Smai Mülkiyet Kanununa göre başvuru tarihi olan 11.09.1992 tarihinden itibaren tescilli olup, en son 11/12/2012 tarihinde yenilendiği ve halen marka koruma süresi içerisinde olduğu, davalı … adına kayıtlı … numaralı “…+şekil markasının 06/07/08 ve 35.sınıfta yer alan mal ve hizmetler bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa göre başvuru tarihi olan 18.03.2016 tarihinden itibaren tescilli olup, halen marka koruma süresi içerisinde olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 16.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “www…..com” internet web sitesinin kullanımda ve aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 02.06.2000 tarihinin kayıt olunduğu ve ulaşım adresi olarak “…” olarak internet sitesinin iletişim sayfasında açıkça belirtildiği, davalıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “…” alan adının aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 20.10.2011 tarihinin kayıt olunduğu ve ulaşım adresi olarak “…” olarak internet sitesinin iletişim sayfasında açıkça belirtildiği, davalı tarafın internet ve reklam ortamındaki kullanımının, taraflar arasında karışıklık/iltibasa yer vermediği, SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
KANAAT VE GEREKÇE
Marka hakkına tecavüz sayılan haller, SMK’nın 7. maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29. Maddede düzenlenmiştir. 7. maddede “marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlığı altında marka sahibinin yasaklayabileceği fiiller sıralanmış, 29. maddede ise “marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” düzenlenmiştir. Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller incelenirken, 7. madde ile 29. maddenin birlikte dikkate alınması gereklidir. Tecavüz, bir haksız fiildir. Tecavüzün varlığı için SMK’da belirtilen eylemin gerçekleşmiş olması ve somut olayda hukuka uygunluk sebeplerinden birinin mevcut bulunmaması gereklidir.
Tescilli bir markanın, sahibinin izni olmaksızın kullanılması veya o markayı taşıyan mal ve hizmetlerin, tecavüzün bilinmesine rağmen pazarlanması, stoklanması, satış için teklif edilmesi, ihracı, ithali ya da tecavüzün bilinmesine rağmen o malların nereden sağlandığının bildirilmesinden kaçınılması, tecavüz olarak tanımlanmıştır.
SMK’nın 29. Maddesine göre Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller,”a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak. ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu haklan üçüncü kişilere devretmek.” şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan madde metninde atıf yaplan SMK’nın 7. maddesi ise;”(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.” şeklinde düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, denetime elverişli bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalının internet sitesinde, “…” şeklinde markasal kullanımının olduğu ve bu kullanımın Türk Patent Kurumu’ndaki tescili kapsamında bir kullanım olduğu, tarafların markalarındaki şekil unsurlarının ayırtedici olduğu, davalının internet sitesinde, davacının marka tescil kapsamına giren mal/hizmetlerin sunulmadığı, davacı ve davalıya ait markayı oluşturan her 2 kelime “…” ibaresinden oluştuğundan, iltibas değerlendirmesi acısından sınıflar dikkate alındığında, davalının sınıfları aynı olsa da SMK 11/4 ve SMK 6/1 dikkate alınarak değerlendirme yapıldığında, davalı markası ile davacı markasının sınıfları arasında “ilişkili/bağlantılı sınıf” ve haliyle “benzer sınıf” olarak değerlendirmelerini gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı, davacı şirketin dişli ürünler ve makina imalatı yaptığı, davalının ise sert metal uç satışı yaptığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca; davalı tarafın internet ve reklam ortamındaki kullanımının, taraflar arasında kanşıklık/ iltibasa sebebiyet vermediği, SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı kanaatine varıldığından, davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.04.11.2020

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.