Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/446 E. 2021/142 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/446 Esas
KARAR NO : 2021/142

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2018
KARAR TARİHİ : 18/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili ile davalılar arasındaki iş ve hizmet ilişkilerinin yıllar önce başladığını ve davalıların müvekkili şirketin distribütörü olduğunu “…” firmasının … “…” seri cihazlarım 2004-2013 yılları arasında tüm şubeleri bazında 1000 adet alımı yapmak için talepte bulunduğunu ve bu sistemleri yıllara yayarak aralıklarla satın aldığını, bankaya kurulacak olan büyük çaplı çek otomasyon sistemi ana yazılım altyapısı ve entegrasyonu … yetkililerinin talebi üzerine 2004 yılı içerisinde sipariş öncesinde şirket tarafından geliştirildiğini, işlemlerin bankanın talepleri üzerine müvekkili şirketin stoklarından … Merkezine geçici ve güvene bağlı olarak getirilen … ve … serisi cihazların banka esas yazılımının temelini teşkil edecek olan müvekkili şirketinin yazılım lisansı ve kaynak kodu ile gerçekleştiğini, … Sistemlerinin bankaların çek otomasyon sistemlerinin ana yazılımlarının üretilmesi için müvekkili şirketin yazılımı ile kullanıcının bilgi işlem sistemlerine edilerek hizmet veren fînansal otomasyon sistemleri olduğunu, bu nedenle müvekkilinin bankaya sadece donanım satmadığını, aynı zamanda davalı bankanın talep ve gereksinimleri doğrultusunda sistemine uygun yazılımı da üreterek işlemleri tamamladığını, davalı … yetkililerinin banka bilgisayarlarına günlük olarak müvekkili şirketin yazılım uzmanı tarafından işlenmiş olan sistemin özel lisanslı yazılımım ve şirket kaynak kodlarını anlık, izinsiz ve kaçak olarak kopyaladıklarını, bunları geliştirerek, değiştirerek, çoğaltarak kendi esas ve büyük yazılımlarını ortaya çıkardığını, böylece davalının şirkete lisans ödemesi yapmaya ve sistemlerin lisanslarını satın almaya gerek kalmadığını hesaplayarak yasa gereği kullanıcı tarafından alımı ve devri şart olan lisans bedelini fesih tarihi olan 01.07.2018 tarihine kadar ödemeyerek müvekkili şirketin telif hakkına tecavüzle büyük zarar verdiğini, müvekkili şirketin müşterisi olan diğer bankaların esas ve ana yazılımlarına müvekkili şirketin yazılım lisansı ile yapılan altyapı entegrasyonu sonrasında alım yaptıkları her bir cihaz için yasa gereği müvekkili şirkete lisans bedeli ödeyerek ve satın alarak fatura karşılığı lisanslarını üzerlerine devraldıklarını, ancak onunla kendi esas yazılımlarını ürettiklerini, davalı bankanın ise her bir sistem / cihaz için yasa gereği satın alınması zorunlu olan lisans bedellerini müvekkili şirkete ödemediği ve fatura karşılığı üzerine devrini almadığını kendi beyanları ile de açıkça ortaya çıktığını, davalı bankanın ana yazılımının temel entegrasyonunu ve yazılımın tüm ara birim fonksiyonlarını müvekkili şirketin yazılım, lisansı ve kaynak kodu ile yaptığını, ancak akabinde bunları izinsiz ve kaçak bir şekilde kendi bilgisayarlarına aktararak … ortaya çıkardığını, davalı bankanın satın aldığı her bir sistem/cihaz için ödemek durumunda olduğu lisans bedellerinin emsal faturalardan yola çıkılarak belirlenmesinin net olarak mümkün olduğunu, davalı bankanın satın almış olduğu her bir cihaz için aynı lisans bedelini ödemek zorunda olduğunu, açılan davanın üretici firma bir ilişkisi olmayıp kendi ürettiği yazılıma yönelik taleplerini içerir bağımsız bir dava olduğunu, davanın konusunun müvekkilinin sahibi olduğu … isimli yazılım lisansının yazılım fonksiyonlarının yazılım ara birimlerinin ve kaynak kodunun izinsiz bir şekilde kullanılması ve yaklaşık 1000 adet cihaz içerisinde 13 yıl süre ile kullnaılması suretiyle FSEK 68 kapsamında oluşan zararın tazminine ilişkin olduğunu, lisanslı alınan … şirketinin ürettiği cihazların Türkiyenin yasal mevzuatına ve bankanın ihtiyaçlarına göre kullanılabilmesi için özel bir yazılıma ihtiyaç olduğunu müvekkili şirketin ürettiği yazılımın amacının da bu olduğunu bu yazılım olmaksızın cihazların kullanımının mümkün olmadığını, tüm cihazlarda müvekkilinin yazılımının kulanıldığını, internet sitesinden verilen ücretsiz … olmadığını, beyan ederek müvekkili şirketin distribütörü olduğu “…” firmasına ait “…’nin” ekteki seri cihazlarına ait donanımlarında müvekkilinin hak sahibi olduğu yazılımın her bir cihaz için ayrı ayn lisanssız kullanılması suretiyle müvekkilinin telif haklarına tecavüz nedeniyle oluşan FSEK mad. 68. uyarınca mutad ve rayiç bedelin 3 katı tutarında olmak üzere fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 USD telif tazminatının haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden davalılardan tahsilini, fazlaya ve başkaca diğer alacaklarına ilişkin talep ve dava haklarının saklı tutulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı …. A.Ş. vekilleri cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacı ile müvekkili arasında 01/06/2004 tarihli periyodik bakım ve onarım sözleşmesi imzalandığını, davacıdan 2004 yılı içerisinde … tarama sistemi … cihazları satın alındığını, davacı ile müvekkili arasında 2004 yılından 01.07.2018 fesih tarihine kadar 14 yıl boyunca geçerli olan tek bir sözleşme olduğunu, onun da sadece 01.06.2004 tarihli Periyodik Bakım ve Onarım Sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin 2. maddesi gereğince sözleşmenin konusunun “davacının, Banka tarafından satın alınan … için vereceği periyodik bakım hizmeti, parça dahil onarım hizmeti ve orijinal TS350 temizleme kiti tedarik hizmetleri” olduğunu, yine sözleşmenin “Sorumluluklar” başlığındaki 5. Maddesine göre; sözleşmenin hiçbir şekilde müşterinin data sorumluluğunu kesinlikle kapsamadığını, bu bakım onarım sözleşmesinin hiçbir yazılım desteğini kesinlikle kapsamadığını, Arketay’ın yükümlülüğünün, arızalı parça ya da sistemi bu sözleşmedeki şartlar çerçevesinde onarmak veya üretici firma tarafından onarımı sağlamak, sistemlerin maksimum performansta çalışmasını sağlamak amacıyla periyodik bakımım yapmak olduğunu, sözleşmenin ismi ve hükümleri gereğince ilgili sözleşmenin bir lisans sözleşmesi değil; bakım ve onarım sözleşmesi olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede lisans bedeli ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi; davacıya 14 yıl boyunca sözleşme kapsamında veya sözleşme dışı olarak lisans bedeli ödeneceği yönünde tek taraflı bir taahhüt verilmediğini, yine taraflarca karşılıklı olarak da lisans bedeli ödeneceği yönünde bir anlaşma imzalanmadığını, tam tersine, cihazlarla gelen yazılımların (ki bu … – mutadtır) cihaz ile birlikte kullanılmak için teslim edildiğini, davacının iddiasının aksine hiçbir zaman davacıya ait yazılım ve kaynak kod kullanılmadığını, dava konusu uyuşmazlık bakımından diğer davalı tarafından davacı tarafından satılan cihazların yazılım veya kaynak kodların kullanılmadığını, sadece arayüzleri (…) kullanıldığın], arayüzlerin kullanımı da davacı tarafın distribütörü olduğunu iddia ettiği … şirketi de … (arayüzü) kullanılmasını tamamen serbest bırakmış olduğunu, bu husus ilgili şirkete ait … adreste bulunan dokümanda belirtildiğini, zira … şirketinin internet sitesinden temin edilen dökümanda …’nin kullanımının serbest olduğu, satılamayacağını, lisans istenemeyeceğinin belirtildiğini, bir an için arayüzün kullanımına izin verilmediği iddia edilse dahi Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 2. maddesi kapsamında arayüz eser olarak koruma altına alınmadığını, arayüzün FSEK kapsamında koruma altına alınmadığı doktrinde de kabul edildiğini, kaynak kodların kopyalandığını iddia eden davacı tarafın bu iddiasını ispatla mükellef olup, diğer davalı şirket tarafından arayüz dışında başka hiçbir unsura yer vermeden tamamen kendi yazılımcıları aracılığı ile kendi programını hazırladığını, davacıya bugüne değin yapılan tüm ödemelerin 01/06/2004 tarihli “periyodik bakım ve onarım sözleşmesi” kapsamında gerçekleştirildiğini, sözleşme kapsamında … çek tarama cihazının 1 yıllık bakım ve destek bedeli için cihaz başına 250 USD ve … çek tarama cihazının 1 adet orijinal temizleme kartı için 1,8 USD ödediğini belirtmiş öncelikle distribütör sıfatıyla dava açma hakkının bulunmadığından bahisle davanın aktif husumet yokluğundan davanın reddine usulü itirazlarının kabul görmemesi halinde ise savunmaları doğrultusunda esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yargılama safahatinde taraf vekillerince defaten karşılıklı yazılı beyan sunulmuş olup, tekrar niteliğine kaçan dilekçeler tekrardan karara eklenmemiştir.
Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, özel teknik bilgi gerektirmesi nedeni ile bilirkişi raporu alınmış, davacı vekilinin oluşturulan bilirkişi heyetinde yer alan bilirkişilere yönelik red iddialarının HMK hükümleri kapsamında dinlenilemeyeceği anlaşılmakla bu yöndeki itirazları reddolunuş, yine davanın teknik boyutu dikkate alındığında tanıkla ispatının mümkün olmadığı dikkate alınarak bu yöndeki talep de reddolunmuştur.
Davacı tarafça dosyaya sunulan … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Haklar ve Fikri Mülkiyet Hukuku öğretim üyesi … tarafından hazırlanan 20/03/2019 tarihli hukuki mütalaada özetle; Taraflar arasındaki uyuşmazlığın özü, davacının ürettiğini ve kendisine ait olduğunu iddia ettiği yazılımın davalılar tarafından uzunca bir süreyle izinsiz bir şekilde kullanılması (çoğaltılması ve/veya işlenmesi) nedeniyle kendilerine bir bedel ödenmesinin gerektiği savı ile davalı tarafın ise davacının kendileri için hazırladığı bir program zaten olmadığından bir bedel ödenmesine de gerek bulunmadığı yönündeki savunmasından oluştuğu, olağan olarak davacı taraf, programı yazdığım (yazdırdığını) ve bunun üzerindeki hak sahipliğini ispat etmesi gerektiği, davacı tarafın söz konusu programı (çek tarama uygulama programı) hazırladığı hususunun dava dosyası verilerinden yeterince dayanaklı şekilde anlaşıldığı, davacın bu sistemi Türkiye’ye ilk getirenlerden olması; distiribütör olarak davalı tarafın sistemi almasına aracı olması; söz konusu sistemin ülke ve/veya Banka açısından uygulanabilirliği itibariyle bir uygulama yazılımının bulunmasının zorunluluğu ve bu açıdan davacıya sistemi satan yurt dışı şirket tarafından özel yetki verilmiş olması; davacının tam da bu işi yapıyor olması ve bu çerçevede başka bankalara bu şekilde benzer programlar hazırladığı hususunda bir belirsizlik bulunmaması; ayrıca davalı tarafın dava dilekçesinde başlangıçta davacının programının bulunduğunun kabul edildiği izlenimi doğuran ibarelerin bulunması; davalı tarafın kullandığını açıkladığı …’yi yanlış olarak arayüz şeklinde nitelendirmesi; kendi elemanlarının hazırladığım iddia ettiği programa dair bu şekilde geliştirme/işleme hakkına dair bir izninin olduğu hususunda dava dosyasında herhangi bir dayanak verisinin bulunmaması gibi unsurlar dikkate alındığında kanaatimce davacının mali hak sahipliği hususunun yeterince dayanaklı şekilde ortaya konulduğu sonucuna varıldığı, bu koşullar altında olağanın aksini iddia eden davalı tarafın, bunu ortaya koymasını beklemek ispat hukukun temeli ilkeleri ve hakkaniyet ile örtüşen bir durum olduğu, davacının gerçekleştirdiği uygulama programı dava dışı ve yurt dışında bulunan …’nin yazılım geliştirme uygulama ve alt yapısını kullanılarak izinli şekilde oluşturulduğundan, davacının bu programına yönelik hak ihlallerine karşı hukuki yollara başvurmak açısından …’den izin alması ne maddi ve ne de şekli hukuk itibariyle gerekli ve zorunlu olmadığı gibi, hukuken bir anlam da taşımadığı, davacı taraf bizatihi kendisi tarafından geliştirdiği ve/veya duruma göre işleyerek oluşturduğu kendi (işleme) eseri üzerindeki haklarını ileri sürdüğü, bu açıdan davalı tarafın usuli itirazlarının herhangi bir hukuki değerinin bulunmadığı, davalıların davacının programını kullandığı açısından da hukuki durumun açık olduğu bu açıdan davacının söz konusu programı hazırladığına dair yukarıda sayılan sebepler yanında, davalı tarafın davacının programı kullandığım (dolaylı şekilde) kabul etmek anlamına gelen ifadeleri de bir dayanak oluşturduğu, davalı taraf bir taraftan programın zaten cihazlar ile birlikte geldiğini ve/veya donanımı satın alanlara kullanımının serbest olduğunu iddia etmekte diğer taraftan ise kendi geliştirdiği programdan söz etmektedir. Bu durumda ilk iddianın dosya verileri itibariyle dayanaklı olmadığı, davalı tarafın kendi programını geliştirmek hususunda …’den izinli olduğuna dair bir veri dava dosyasında bulunmadığı, nihayetinde davalı taraf serbest olduğunu iddia ettiği ve esasında, yanlış olarak, arayüz olarak nitelendirdiği programı kullandığını ifade ederek, davacının programını kullandığını da kabul etmiş gözüktüğü, davacının hak sahipliğinden ve programının dalı tarafça çoğaltmak ve/veya işlemek anlamında kullanıldığından hareket etmek gerektiğine göre, davacının talebinin hukuki dayanaklarını da değerlendirilmesi gerektiği, davacı davasını, FSEK m. 68 çerçevesinde temellendirmiş gözüktüğü, buna göre ise bir başkasının eserini haksız şekilde çoğaltan ve işleyenden diğer tarafın, aralarında lisans sözleşmesi olsaydı isteyebileceği tutarın üç katma kadar tazminat (bedel) talep etmesi mümkün gözüktüğü, FSEK m. 68 hükmünün somut olayda uygulanma koşulları bulunduğu, her ne kadar başlangıçta rızai bir kullanım olduğu değerlendirmesini yapmak mümkün ise de, buradaki rızanın zamanla anlamını yitirdiği ve FSEK m. 68’in bu tür özellikli durumlar da uygulanabileceği bu çerçevede davalı tarafın kendileri için herhangi bir yazılım gerçekleştirilmediği, aralarında bu açıdan herhangi bir sözleşme bulunmadığı yönündeki bütünsel yadsıyıcı yaklaşımına da dikkat çekilmesi gerektiği, FSEK m. 68 çerçevesindeki değerlendirmelerde, yazılımın kullanılmasına başlangıçta verilen rızanın, karşılıksız kullanıma razı olmak anlamına gelmediği, tam tersine bir tür (bedel ödeme) koşula bağlı bir rızanın söz konusu olduğu, bunun da koşullar yerine getirilmediğinden zamanla anlammı yitirdiği, Bu yaklaşımda nihayetinde rıza hilafına kullanımın bulunması hususunun ancak taraflar arasındaki mevcut diğer sözleşme ilişkisi sona erdirildikten sonra yargı yoluyla ileri sürülmüş olmasının somut olay itibariyle dürüstlük kuralı ile uyumlu ve ikna edici açıklanabilirliği olduğunu, her iki tarafın durumuna dürüstlük kuralı çerçevesinde yaklaşıldığında da asıl korunması gereken tarafın davacı olduğu sonucuna varıldığı, davalı tarafın güven ilkesi çerçevesinde korunmaya değer bir güvenin de bulunmadığı, FSEK m. 68 çerçevesindeki değerlendirmede programın diğer mevcut sözleşmenin feshi tarihine kadar sürekli bir şekilde kullanılması (çoğaltılması ve/veya işlenmesi) itibariyle haksız fiil olarak görübilecek fiilin sürekliliği nedeniyle zamanaşımı açısmdan bir sorun bulunmadığı, yani alacak hakkının zamanaşımına uğramadığı, FSEK m. 68 çerçevesindeki talep açısmdan davacı programının somut olay itibariyle olağan lisans bedelinin belirlenmesi mümkün olduğu, bu açıdan dava dosyasmda bulunan diğer banka sözleşmelerinden taraflar arasındaki ilişkiye en benzer olanlarından yararlanılabileceği gibi, farklı sözleşmelerden donanım sayısı bir tarafa bırakılmaksızın ortalama bir değer belirlemesi yoluna da gidilebileceği, FSEK m. 68 çerçevesinde her olayda muhakkak üç kata kadar tazminata hükmedilmesi zorunluluğu bulunmadığı, FSEK m. 68, olayın özelliklerine göre farklı değerlendirmelere imkân sağlayan bir hüküm olduğu, hükmedilebilecek bedelin olağan lisans bedelinin altında kalamayacağı açık ise de olayın özelliğine göre lisans bedeline ya da iki kata kadar bedele hükmedilmesi mümkün gözüktüğü, olaydaki bütün unsurların (örneğin kusur, hak ihlalinin yoğunluğu gibi) birlikte ve nihayetinde takdiri değerlendirmesini gerektiren bir husus olduğu, Her ne kadar davacı davasını FSEK m. 68’de dayandırmış gözükmekte ise de taraflar arasındaki durumun muhtemel bir (diğer) sözleşme çerçevesinde değerlendirilmesi açısından da dava dosyasında uygun veriler bulunduğu, taraflar arasında en azından (uygun davranışlarla örtülü şekilde kurulmuş) bir lisans sözleşmesi bulunduğu ve buna bağlı olarak lisans bedelinin ödenmesi gerektiği, bu yöndeki sözleşmenin yazılı şekilde yapılması zorunluluğu olduğu kabul edilse bile, davalı tarafın diğer tarafın edimini tamamıyla yerine getirmesi ve davalının da bunu kabul ederek programı bütün süreçte kullanmış olması karşısmda geçersizlik iddiasmda bulunmasının mümkün olmadığını, bu dürüstlük ilkesine takılacağını, lisans sözleşmesinde bedelin somut olarak belirlenmiş olmasının sözleşmenin geçerli şekilde kurulması için zorunlu olmadığını, bedelin belirlenebilir olmasının yeterli olduğunu, somut olaydaki durum da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini, bu yüzden somut olayda geçersiz bir lisans sözleşmesi bulunduğu değerlendirmesini yapmak açısmdan yeterince dayanak bulunmadığı, Muhtemel lisans sözleşmesi kapsamındaki belirlenebilir lisans bedelinin “rayiç bedel” anlamına geldiği ve bu açıdan dava dosyasında bulunan diğer sözleşmelerden yararlanabileceğini, bedelin belirlenmesinde programm benzer sözleşmelerdeki bedeli, somut olayda ne kadar donanımda kullanıldığı, taraflar arasındaki diğer ilişkinin buraya bir yansımasının olup olmayacağı gibi bütün unsurlar dikkate alınıp nihayetinde takdiri bir değerlendirme yapılabileceğini, sürekli edimli bir sözleşme olan lisans sözleşmesinde lisans bedeli ödeme borcunun ani edim niteliğinde olduğundan hareket edildiğinde, somut olayda zamanaşımı itibariyle bir sorun bulunmadığı, Lisans bedelini belirlemek açısından her iki tarafın da adım atmayıp sorunu ortada bırakması nedeniyle, henüz muaccel hale gelmiş bir borç bulunmadığından, sözleşmenin kurulması anından başlatılacak bir zamanaşımı süresi de bulunmadığı, muaccel olmayan borcun zamanaşımına uğradığının da bu açıdan söylenemeyeceğini, zamanaşımı açısından bu değerlendirmeye katılınmadığında, zamanaşımı definde bulunulmasının haklı görülebileceği ancak bu ihtimalde bile somut olay itibariyle davalı tarafın zamanaşımı defini ileri sürme hakkından zamanla örtülü şekilde feragat ettiği; bu olmasa bile borcunu kabul etmek anlamında değerlendirilebilecek davranışlarının bulunduğu ve bunların da zamanaşımını kesen durumlar kapsammda değerlendirilebileceği ve son olarak zamanaşımı defini ileri sürmesinin somut olaydaki özellikler itibariyle dürüstlük kuralına aykırı görülmesinin mümkün olduğu yönünde değerlendirmeler yapmaya dayanak oluşturacak verilerin somut olayda bulunduğu sonuç olarak davacı tarafın gerek FSEK m. 68 çerçevesinde olayın değerlendirilmesi durumunda gerekse sözleşme temelli bir değerlendirme yapılmasında, yazılımının davalı donanımlarında oldukça uzunca bir süre kullanılması (çoğaltılması ve/veya işlenmesi) nedeniyle rayiç bedel üzerinden bir lisans bedeli talep edebileceği, FSEK m. 68 çerçevesindeki değerlendirmede olayın özelliklerine rayiç bedeli aşar nitelikte bir bedele hükmedilmesinin de mümkün olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirdiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin 17/10/2019 tarihinde sunmuş olduğu … Üniversitesi Elektrik Elektronik Fakültesi öğretim üyesi… tarafından düzenlenen 22/07/2019 tarihli teknik mütalaada özetle; söz konusu olan … yazılımının … firmasının asıl ürün gamını oluşturan çek tarayıcı donanımları ile verilen bir … yazılımı olduğunun anlaşıldığı, yazılımın lisanslama şartları ilgili dokümanda ayrıntılı ve açık olarak ifade edildiği, buna göre ayrıca bir lisans ücretinin olmadığı, varsa bile asıl ürün olan tarayıcı ile verildiği için tarayıcının ücretinin … yazılımı lisans ücretini de içerdiği değerlendirildiği, bu bağlamda, … Bankası A.Ş. ve … A.Ş. nin …firmasından almış olduğu çek tarayıcıları için geliştirdiği uygulamalarda kullandığı … yazılımları için ayrıca bir lisans bedeli ödemesinin gerekmediğini yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Taraf vekilleri sunulan mütalaalara ilişkin yazılı beyanlarını dosyaya sunmuşlardır.
Mahkememizce oluşturulan heyetçe sunulan 13/01/20208 tarihli bilirkişi raporda; dosya kapsamında arayüz kullanımından bahsedilmiş ise de yerinde yapılan incelemeler neticesinde ise davalı tarafın kendi geliştirmiş olduğu çek tarama uygulamasına ait yazılım kodlarını kullandığı versiyon geçmişleri ile sabit olduğu, davalının mevcut yazılımına ait kodlar ile davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu yazılım kodlarında bir benzerliğe rastlanmadığı, bu İtibarla davalıya ait kullanımların davacıya ait sistem uygulamaları / yazılım kodlarını içermediği, sayın Mahkemece davacının yazılım lisans bedelini de talep edebileceği kanaatine varılması ihtimalinde dosyadaki bilgi ve belgelerden Davalı … A. Ş.’nin 09/09/2010 tarihli fatura ile, 880 adet … çek tarayıcı cihazı (…) satın aldığı, dosyada davacı tarafça ibraz edilen başka bankalara kesilen emsal faturalara göre 1 cihaz için 777,92 TL lisans bedeli faturalandırılmış olduğundan 880 adet cihaz için cihaz başına 777,92 TL lisans bedelinden toplam 684,569,60 TL talep edebileceği bu bedelin taraflar arasındaki ilişki kapsamında FSEK 68 çerçevesinde 3 katını talep hakkı verip vermeyeceğinin takdirin Sayın Mahkemeye ait olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dava uyuşmazlık yazılım programına ilişkin kaynak kodların lisanssız kullanıldığı iddiasına dayalı FSEK 68 kapsamında tazminat talebine ilişkindir.
Davalı … A. Ş. ile davacı … Ltd. Şti. arasında 01.06.2004 tarihinde Periyodik Bakım ve Onanm Sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin konusu, davacı tarafın banka tarafından satın alman … çek tarayıcı cihazları için vereceği “Periyodik bakım”, “Parça dahil onarım” ve “…temizleme kiti tedarik” hizmetlerden oluşmaktadır.
Sözleşmenin 5/11. Maddesinde, bu bakım sözleşmesinde hiç bir yazılım desteğini kesinlikle kapsamadığı belirtilmiştir.
… şirketine ait internet sitesinden alınan açıklama ve ilgili bölümün çevirisi incelendiğinde, taraflar arasında sözleşmeye konu olan … çek tarayıcı cihazları (…) için geçerli olan yazılım arayüzünün lisanslandığı ancak satılmadığı, program arayüzünün çek tarayıcılarını kullanarak uygulamaların geliştirilmesini kolaylaştırmak amacıyla geliştirildiği, yazılımın orijinal olarak alınan tarayıcılarla birlikte kullanılma amacım taşıdığı, lisansın kabul edilmesi şartıyla lisans koşullarına göre yazılımın kullanımının taahhüt edileceği, anlaşılmıştır.
Davacı şirket tarafından davalı … A. Ş. adına düzenlenmiş muhtelif tarihli irsaliydi faturalara periyodik bakım hizmetlerine yönelik bedellerinin ve parça değişim bedellerinin (örneğin temizleme kiti, … okuma ünitesi, giriş silindiri, sensör duvarı, check scanner anakartı, çıkış sensörü, görüntüleme kamerası, feeder vb.) yansıtılmış olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafın farklı bankalar adına düzenlediği faturalarda, çek otomasyon yazılım ücretine ve ayrıca işbu yazılım için bir lisans bedeline yer verdiği görülmüştür.
Davacı tarafın başka bir banka ile yapmış olduğu emsal sözleşme örneği incelendiğinde, sözleşmelerinin konusunu digital çek işleme sistemleri ve bu makineler üzerinde çalışan yazılımların periyodik bakım, onarım, versiyon güncelleme, destek, kurulum ve eğitim hizmetleri oluşturduğu, ayrıca sözleşmede yazılım, kurulum ve destek hizmetleri için ayrıca bir ücretlendirmeye yer verildiği gözlenmiştir.
Davalı … A. Ş.’nin 09/09/2010 tarihli fatura ile, 880 adet … çek tarayıcı cihazı (…) satın aldığı dosyaya sunulan delille sabittir.
… isimli şirket tarafından davacının tarayıcıların tüm ürün hattının satışı ve hizmetlerinin sağlanması, tam teknik destek hizmet desteği sağlaması ve ortak … kullanarak yazılım çözümleri geliştirme konularında yetkilendırildiğı anlaşılmıştır.
Davacı tarafın davalı bankaya ait şubelerde kullanılan toplam 862 adet … Cihazlarına / sistemlerine ait barkod, model ve seri no bilgilerini içeren listeyi dosyaya sunmuş olduğu görülmüştür.
ESER VASFININ DEĞERLENDİRİLMESİ;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmeği için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “ sahibinin hususiyetini taşıması”, İkincisi ise “ kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerekmektedir.Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi İçin, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir , kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıldığında fikri hukuk kapsamına girer1 . Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlanndan birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatlan olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen İşlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
FSEK m.2/I/l ilim ve edebiyat eserleri arasında her biçim altında ifade edilen bilgisayar programlarına yer vererek, bilgisayar programlarını da kanun kapsamında koruma altına almıştır.
Bir bilgisayar programı, kaynak kodu veya nesne kodu şeklinde yazılmış olabilir. Bilgisayar programlarının koruma görmesi için disket, CD ya da sabit diske kaydedilmeleri şart değildir. Cihaz içindeki yazılımlar, yani donanım içine yerleştirilmiş programlar da koruma görür. Uluslararası anlaşmalarda ve AB Bilgisayar Yönergesinde, teknolojik gelişmeyi engelleyebileceği düşüncesiyle bilgisayar programı kavramının tanımından kaçınılmıştır.
4630 sayılı Kanun ile değişik FSEK. 1/B maddesinin g bendindeki tanıma göre, bilgisayar programı; “ bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını” ifade eder. Başka bir deyişle bilgisayar programı, esas itibariyle donanım olarak adlandırılan makine sistemlerin özel bir işlem veya görevi yerine getirebilmesi için çalıştırılmasını sağlayan özel nitelikteki şekil, lisan, notasyon veya kodlar dizisinden oluşur.
Bir bilgisayar programının yasal yoldan edinilmiş bir nüshasına sahip kişinin araştırma, şahsi kullanım ve bilimsel amaçlarla da olsa programı çoğaltması ve işlemesi, hak ihlalidir. Ancak bir bilgisayar programını hukuki yollardan edinen kişiye kanunen bazı serbestiler tanınmıştır. Tanınan bu serbestiler sadece eser ve mali hak sahibine, bunların herhangi bir hak iddiasında bulunmaları durumunda, defi olarak ileri sürülebilirler. Bu serbestileri kullanabilmenin önşartı, bilgisayar programını hukuki yollardan edinmektedir. Bilgisayar programını hukuki yollardan edinen kişi, onu devralan, lisansı bulunan, bunların yetkilendirdiği kişi veya anılan kişilerin halefidir.
Bir bilgisayar programını hukuki yollardan elde eden kişi, programın kullanım amacına uygun olması şartı ile programı çoğaltabilir veya işleyebilir. Amaca uygun kullanma kavramı, programdan beklenen yararın elde edilebilmesi için çoğaltma ve işlemenin gerekli olmasını ifade eder. Bu serbestinin, kişisel kullanım istisnası kapsamında anılmasını sebebi, çoğaltmanın ve işlemenin eser sahibinin iznine bağlı olması, söz konusu hallerde ise bu iznin aranmamasıdır. Anılan serbesti sözleşme ile kaldırılabilir veya sınırlandırılabilir.
FSEK m.38/II’de sözleşme ile aksi belirtilmediği sürece, programdaki hataları düzeltmek için çoğaltma ve işleme yapmanın serbest olduğu hükme bağlanmıştır. FSEK kişisel kullanma bağlamında … hükmünde bağımsız bir bilgisayar programının diğer programlarının ara işlerliğini gerçekleştirmek için kod formunun çevirisine bazı şartlar altında izin vermiştir. Hükümdeki ara işlerlik sözcüğü ile programlar arası ilişkinin kurulması ve onlar arasındaki işlerlik kastedilmektedir.Ara işlerliğin sağlanabilmesi için kod değişikliğinin zorunlu olması gerekir. Yapılan değişikliğin hem gereklilik şartını karşılaması, hem de sınırı aşmaması gerekir. Sınır üç alt sınırı içerir. Bunlar amaç, verilebilecek kişiler ve kullanılma sınırıdır, FSEK m.38/VI. Programın kod biçimini hak sahibinin izni olmaksızın değiştirilebilmesi lisans hakkı sahibi veya yetkilendirdiği kişilerce mümkündür. Ara işlerliği gerçekleştirmek için gerekli olan bilgiler lisans sahibine verilmemiş olmalıdır. Kod değiştirme yetkisi sadece ara işlerliği gerçekleştirmek için gerekli olan program parçalarını kapsayabilir. Sınırın kapsamındaki parçalar ve sınır somut olayın özelliklerine göre tayin edilir. Bilgisayar programı sahibi veya mali hakların sahibinin haklarına istisna getiren bu serbestiler, kendi içinde bazı şartlar ve sınırlamalar içerir. Bunlardan kod biçiminin değiştirilmesi, gereklilik şartı ile sınırına ve bunlar içinde de amaç, kişi ve kullanma alt sınırlarına yer verir. Kod biçiminin değiştirilmesi ile ilgili olarak bütün bu sınırlamalar ve şartların üstünde bir ana sınırlama bulunur. Kod değiştirme ile buna bağlı işlemlere dair kanuni serbesti, bu serbestinin hak sahibinin meşru yararlarına makul olmayan bir müdahale şeklinde kullanım izni olarak yorumlanamaz.
Uyuşmazlıktaki … isimli programın FSEK 2 maddesi kapsamında ilim ve edebiyat kategorisinde korunan bilgisayar programı niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmış, yine dava konusu davacının bahse konu programın uygulanabilirliği açısından geliştirdiğini iddia ettiği ve incelemeye konu edilen kaynak kodlardan oluşan yazılımın da bu kapsamda eser vasfına haiz olduğu ve FSEK kapsamında korunması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Raporda da belirtildiği üzere bilgisayar programı, değişik aşamalardan geçerek oluşan bir mimari yapı gibidir. Ortaya çıkartılan bu yapıda programın esasını ve bunun temelinde yatan düşünceleri okumak mümkündür. Aslında bu düşünce ve fikirler tek başlarına korunmaz ise de programlara özgünlük veren ve himayeden faydalanmasını sağlayan bu fikir ve düşünceler, “bilgisayar programı” olarak somutlaştıklarından, bilgisayar programları, nesnel fikri ürünler olarak kabul edilmişlerdir .
Bilirkişilerce davalı banka sistemlerinde yapılan yerinde incelemeler sonrası dosyaya ibraz edilen incelemeye esas sistem kayıtlan ve yazılım kodlan üzerinde yapılan analizler neticesinde; Davalı bankada 3 tip çek okuma cihazı bulunduğu (… model ve … model cihazlar,), davalı banka sistemlerinde kayıtlı toplam 1,100 adet … marka … model Çek Okuma Cihazı yer aldığı, bu cihazlardan 655 adedinin aktif olarak kurulu bir şekilde banka şubelerinde kullanıldığı, kalan cihazlann ise depoda, nakliyede ya da tamirde olduğu, inceleme günü banka sistemlerinde kullanılan aktif LSI50 model Çek Okuma Cihazı olduğu, ilerleyen günlerde banka sistemlerinde kullanımına geçilecek çek okuma cihazımn Kodak İ2400 model ürün olduğu, dava konusunda bahsi geçen … model cihazların ise artık banka sistemlerinde kullanılmadığı, davalı bankanın çek tarama uygulamasına ilişkin olarak sunduğu 2009 yılı ve sonrasını kapsayan versiyon geçmişleri verisi incelendiğinde, bankanın belirtilen dönemler arasında çek tarama yazılımında birçok kez geliştirmeler (güncellemeler) yaptığının gözlendiği,
davalı bankanın çek tarama uygulamasına ilişkin yazılım kodlan ile davacı tarafin dosyaya ibraz ettiği örnek kodlar karşılaştırıldığında; her iki yazılım kodları arasında teknik zorunluluk dışında herhangi bir benzerliğin olmadığı, bu tespitler ışığında, davacı tarafın başka bir banka ile yapılan sözleşme örneğinde yazılım hizmetleri desteğine yer verilirken, davalı taraf ile yapılan sözleşmenin hiçbir yazılım desteğini kapsamadığı, yine davacı tarafın düzenlendiği faturalarda diğer bankalar için bir yazılım bedeli ve/veya bir lisanslama bedeli talep edilirken, davalı adına düzenlediği faturalarda yazılım, lisanslama veya destek hizmetlerine ilişkin herhangi bir bedel talebinde bulunulmadığı, dosya kapsamında arayüz kullanımından bahsedilmiş ise de Teknik bilirkişilerce yerinde yapılan incelemeler neticesinde ise davalı tarafın kendi geliştirmiş olduğu çek tarama uygulamasına ait yazılım kodlarınının kullandığı versiyon geçmişleri ile sabit olduğu, davalının mevcut yazılımına ait kodlar ile davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu yazılım kodlarında bir benzerliğe rastlanmadığı, bu itibarla davalıya ait kullanımların davacıya ait sistem uygulamalarını / yazılım kodlarını içermediği tespitlerinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı sunulan deliller, bilirkişi heyet raporu, hukuki ve teknik mütalaalar izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının dava dışı “…” firmasının Türkiye distribütörü olduğu, her ne kadar davacı lisanslı alınan … şirketinin ürettiği cihazların Türkiyenin yasal mevzuatına ve bankanın ihtiyaçlarına göre kullanılabilmesi için özel bir yazılıma ihtiyaç olduğu, müvekkili şirketin ürettiği yazılımın -müvekkilinin sahibi olduğu … isimli yazılım lisansının yazılım fonksiyonlarının- yazılım ara birimlerinin ve kaynak kodunun izinsiz bir şekilde yaklaşık 1000 adet cihaz içerisinde 13 yıl süre ile kullanıldığından bahisle FSEK 68 e dayalı iş bu davayı açmış ise de ; davaya konu yazılım FSEK 2 maddesi kapsamında ilim ve edebiyat kategorisinde korunan bilgisayar programı niteliğinde olduğu ve FSEK kapsamında korunması gerektiği anlaşılmakla birlikte, alanında uzman bilirkişiler vasıtayla yapılan inceleme sonucunda davalı tarafın kendi geliştirmiş olduğu çek tarama uygulamasına ait yazılım kodlarınının kullandığının versiyon geçmişleri ile sabit olduğu, davalının mevcut yazılımına ait kodlar ile davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu yazılım kodlarında bir benzerliğe rastlanmadığı, bu itibarla davalıya ait kullanımların davacıya ait sistem uygulamalarını / yazılım kodlarını içermediği, yine davacı yazılım desteği sunduğu iddiasında bulunmuş ise de esasen davalı … A. Ş. ile davacı arasında 01.06.2004 tarihinde Periyodik Bakım ve Onanm Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin konusunun davacı tarafın banka tarafından satın alınan … çek tarayıcı cihazları için vereceği “Periyodik bakım”, “Parça dahil onarım” ve “…temizleme kiti tedarik” hizmetlerden oluştuğu, sözleşmenin 5/11. Maddesinde, bu bakım sözleşmesinde hiç bir yazılım desteğini kesinlikle kapsamadığının belirtildiği, şu hale göre davacının sözleşme kapsamı dışında kalan yazılım desteği iddiasının ispata muhtaç olduğu, sözleşmede bu yazılım desteğine ilişkin hususun sözleşmede yer almıyor olmasının lisans hak sahipliğini ortadan kaldırmadığını iddia etmiş ise de izah olunduğu üzere bu husus ispata muhtaç olmakla birlikte 10 yılın üzerinde davalı banka ile çalışan ve TTK hükümleri gereği basiretli tacir sıfatına haiz olan davacının çalıştığı diğer bankalarla yapmış olduğu sözleşmelerde yazılım hizmetlerine yer verirken davalı bankayla bu yönde bir sözleşmesinin bulunmadığı, ispatlanamamış olmakla birlikte bir an için yazılım desteği verdiği kabul olunsa bile uzunca bir süre sessiz kaldıktan sonra aradan geçen süreye rağmen ses çıkarmaksızın ticari ilişkisini sürdürmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi sonradan sözleşme feshi ile hak iddia etmesinin de hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği, bu noktada davacı tarafça sunulan ve hukukçu uzman tarafından hazırlanan mütalaadaki değerlendirmelerin dosya kapsamı ile uyuşmadığı, esasen davanın teknik boyutu dikkate alındığında sunulan hukuki mütalanın hükme esas alınamayacağı gibi mahkememizce değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin görüşten öteye geçemeyeceği, yine teknik inceleme sonrası oluşan rapor ve değerlendirmelerden farklı sonuçlara ulaşılmış olmasının da çelişki olarak değerlendirilemeyeceği izahtan vareste olmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 59,30 TL karar harcının peşin yatırılan 1.057,10-TL’den mahsubu ile kalan 997,80 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4.maddesi gereğince hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan: 149,70- TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸
Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.