Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/442 E. 2022/29 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/442 Esas
KARAR NO : 2022/29

DAVA : Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/09/2018
KARAR TARİHİ : 27/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin 1 numaralı davalı … A.Ş’ nin …’de işlettiği … mağazasında 09.03.2016 yılından itibaren satış danışmanı olarak görev aldığını, müvekkilinin çalıştığı bu süre boyunca davalının bütün talimatlarını eksiksiz bir şekilde yerine getirerek özverili bir şekilde çalıştığını, … 3. Noterliği’nin … tarihli … Yevmiye nolu ihtamamesi ile iş akdini haklı sebeplerle feshettiğini, … 24. İş Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasında devam ettiğini, dava konusu fotoğrafın mağazada izinsiz kullanıldığını, müvekkilinin davalı şirket ile iş ilişkilerini sonlandırma isteği bu fotoğrafin mağaza içerisine koyulduğu günden beri devam ettiğini, çünkü müvekkil bu fotoğraflarının kullanılmasına hiçbir zaman rıza göstermediğini, davalı şirketin Türkiye’ nin belki de en büyük … mağazasının başında geldiğini, müvekkilinin davalı şirketin yanında çalıştığı dönemlerde bu fotoğrafın yayınlanmasına anlam veremediğini ve rahatsızlık duyduğunu izah ettiğini, ancak davalı şirket yetkilileri kendi kişisel değerlendirmelerine göre bu fotoğrafın kalmasının müvekkili açısından çok faydalı olacağı şeklinde beyanda bulunarak şirketin ticari amaçları doğrultusunda müvekkilinin kişisel değerlerine zarar verdiklerini, mağaza içerisinde çekilen ve izinsiz poster olarak koyulan fotoğrafın kaldırılması için defalarca müvekkilinin talepte bulunduğunu ancak şirket yetkililerinin dikkate almadığını, buna ilişkin noter aracılığıyla da ekli ihtarnameyi gönderdiklerini, son olarak müvekkilinin bir video çekimine katılmasını talep ettiklerini, müvekkilinin bu durumun bir daha yaşanmamasını ve katılmayacağını belirtmesine rağmen iş akdinin feshedileceğinin beyan edilmesiyle, baskı ve korku altında katıldığını, … Türkiye Futbol Sorumlusu …’ün de katıldığını, müvekkilinin bu videonun nerede kullanılacağını sormasına rağmen bilgi verilmediğini, bu videonun akıbeti hakkında bilgi sahibi olamadıklarını, müvekkilinin rızası olmadığını, davacının kişilik haklarına yapılan bu saldırılara dayanamayıp iş akdini haklı olarak feshettiğini, uzun süre işsiz kalarak da maddi ve manevi zarara uğradığını, şirketin bu fotoğrafları ticari amaçla kullandığının açık olduğunu, müvekkilinin krampon baskısı ile uğraşmamasına rağmen mağaza ıçerısıne gelen müşterilerin müvekkiline çekilen fotoğrafından dolayı almış oldukları ilgili ürünlerin baskısını müvekkilden talep etmeye başladıklarını, müvekkilin çekilen fotoğrafından dolayı müşterilerle yaşamış olduğu diyalogların müvekkilini rahatsız etmeye devam ettiğini, davalı şirket ile müvekkil arasında fotoğraf, video çekiminin yapılacağı ve ticari amaçlarla kullanılacağı hususunda bir anlaşma bulunmadığını, izinsiz kullanılan fotoğrafın müvekkiline ait olduğu hususunda bir şüphe bulunmadığını, işbu sebeplerle müvekkilinin fotoğrafının izinsiz bir şekilde davalı şirketin … mağazasında hem reklam amaçlı hem de ticari amaçlarla kullanılmasından doğan zararların tazmini için maddi ve manevi tazminat talep etme zorunluluğu doğduğunu, açıklanan nedenlerle müvekkiline ait fotoğrafı izin alınmaksızın reklam ve ticari amaçlarla kullanan davalıların müvekkiline 30.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının müvekkil şirketin çalışanı olmadığını, müvekkili ile davacı arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığını, müvekkilinin dava konusu fotoğrafın çekilmesi ve kullanılmasına ilişkin bilgisi ve onayı olmadığını, müvekkilim kötü niyetli hareket edilerek bu ihtilafa dahil edilmek istendiğini, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, dava dilekçesinde bulunun tüm iddiaları redderek ve haksız davanın esas yönünden de reddini talep ettiklerini belirtmiş müvekkili ile davacı arasında hiçbir hukuki ilişki mevcut olmadığından davanın husumet yönünden reddini, esas açısından da haksız olan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … TİCARET VE SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ vekili cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının dava dilekçesinde yer alan iddalarının dayandığı hukuki sebepleri açıkça nitelendirmediğini, somut vakıaların gerekçelendirileceği hukuk normlarını açıkça belirtmediğini, davacının ileri sürdüğü vakıaları hangi delillerle ispat edeceğini dava ve delil dilekçesinde açıkça belirtmediğini, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davacı tarafın Müvekkili Şirket’e ait … Mağazasında 09.03.2016 tarihinden, müvekkil şirketten kendi istek ve iradesi ile ayrıldığı 01.06.2018 tarihine kadar Satış Danışmanı olarak çalıştığını, davacı tarafından ileri sürülen, izinsiz fotoğrafının çekildiği ve ticari amaçlarla kullanıldığı, davacı tarafından istenilmemesine rağmen videosunun çekildiğine dair iddiaların kabulü mümkün bulunmadığını, davacının izni ve haberi olmadan davacının fotoğrafının çekildiği ve ticari amaçlarla kullanıldığı iddiası gerçeğe aykırı olduğunu, davacı tarafça da ibraz edilen fotoğraflarda davacının poz verdiği açıkça görüldüğünü, davacının haberi veya izni olmadan fotoğrafının çekilmesi söz konusu olmadığını, fotoğrafın çekilmesi sırasında davacının haberi olması bir yana, izni de alınmış ve fotoğraf bu şekilde çekildiğini, davacı fotoğrafın çekildiğini ve mağazaya asılacağını bildiği gibi rıza da gösterdiğini, kaldı ki söz konusu fotoğraf 2017 yılının başlarında çekildiği, davacı tarafın 01.06.2018 tarihli fesih bildiriminden önce hiçbir şekilde fotoğrafın kaldırılmasını içerir iradesini müvekkil şirket’e bildirmediğini, müvekkil şirket davacının 01.06.2018 tarihli ihtarnamesi sonrasında fotoğrafı mağazadan kaldırdığını, yaklaşık 1,5 yıl boyunca hiçbir şekilde fotoğrafın kaldırılmasını talep etmeyen davacının dava kapsamındaki bu iddialarının maddi tazminat taleplerine kılıf uydurma çabası olduğunu, … yetkililerinin mağazada çekim yapma taleplerinin … firması ile yalnızca ticari ilişkisi bulunan, hiçbir organik bağı bulunmayan Müvekkil şirket yönünden bir bağlayıcılığı bulunmadığı gibi, Müvekkil Şirket tarafından davacının video çekimine katılması talep dahi edilmediğini, davacının katılmış olduğu bir video çekimi varsa bu hususu ispatla yükümlü olduğunu, varlığı bile meçhul olan, bir video çekimi iddiasıyla maddi-manevi tazminat talebinde bulunulmasının mümkün olmayacağını, davacının manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, davacının zenginleşme amacı taşıdığı açık olan fahiş manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, açıklanan nedenlerle davacı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilen davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan deliller ve belgeler celp edilmiş, tanıklar dinlenmiştir.
Davalı tanığı… 06/11/2020 tarihli celsede mahkememiz nezdindeki yeminli beyanlarında: ” Ben şu anda …’ın bölge sorumlusu olarak çalışmaktayım. Davacı ile aynı dönemde …’ta satış danışmanı olarak çalıştım. Çalıştığımız dönemde …’ın distribitör firması olan … firmasının ortak organizasyonları olan çekimlere katıldığımız oluyordu, bunlar ürün tanıtımına ilişkin olduğu gibi koşu ve benzeri etkinliklerde de yer alıyorduk. Bunların tamamı kendi rızamız ile katılmış olduğumuz etkinlikler olup, bana bahsetmiş olduğunuz fotoğrafın çekildiği dönemde benim de fotoğrafım çekilerek mağazada kullanıldı. Davacının yer aldığı fotoğrafta …’a ait bir ayakkabının kişiselleştirilmesi ile alakalı ayakkabının üzerine yazı yazılmasının tanıtımı amacıyla çekilmiş bir kareydi. Benim yer aldığım fotoğrafta ise spor bra ölçümüne ilişkindi. Bu fotoğraflar mağazada kullanıldığı gün … ile beraber fotoğraflara bakıp üzerinden espri yaptık. Kendisi herhangi bir surette şikayetinin olduğunu iletmedi. Fotoğraflar 2017 yılının Şubat ayında çekilmişti. Çekildikten sonra Haziran ayı gibi … işten ayrıldı. İşten ayrılıncaya kadar fotoğrafa ilişkin ben herhangi bir şikayetini duymadım. Herhangi bir surette bu fotoğrafın kaldırılmasına ilişkin mağaza sorumlumuza bir talebin iletildiğini ben duymadım. Ancak işten ayrılacağı dönemde çevreden kendisini bu fotoğrafa ilişkin …’dan yüksek miktar ücret talep edebileceği yönünde telkinlere maruz kaldığını biliyorum. Ayrıldıktan kısa bir süre sonra bahse konu fotoğraf mağazadan kaldırılmış olup, ayrıldığı dönemde bana birlikte dava açabileceğimizi iletmişti. Mağaza faaliyetleri kapsamında çalışanların rızası ile foto video çekimleri gerçekleşiyordu, bunlar tamamen çalışanların rızası ile yapılan çekimlerdi. Çekimlere katılım olmaması halinde herhangi bir mobinge maruz kalmıyorduk. Çekimlere ya da organizasyonlara katıldıktan sonra da bizlere hediye ürünler yapılan etkinlik doğrultusunda dağıtılıyordu. Zaten herhangi bir muvafakatimizin olmaması durumunda … sorumlusu olan …beye kolayca ulaşabiliyorduk ve bu taleplerimizi iletebiliyorduk, davacı fotoğrafın çekildiği dönemdi kendi rızası ile poz vermiş olup, sonradan başkalarının telkini ile sonradan rızasının bulunmadığından bahisle dava açmıştır.” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı tanığı … 06/11/2020 tarihli celsede mahkememiz nezdindeki yeminli beyanlarında: “Ben davacının İstinye Park’ta çalıştığı dönemde mağaza müdürüydüm. Daha doğrusu sonradan mağazaya müdür oldum. Mağaza müdürü olarak görevlendirildiğinde davacının krampon üzerine yazı yazarken profilden çekilmiş olan fotoğrafı İstinye Park mağazamızda sergileniyordu. Ürün lansmanlarına ilişkin tanıtım, çekim vs organizasyonlar … ve …’ın birlikte gerçekleştirdikleri organizasyonlardı. Çalışanlar bu organizasyonlarda rızaları dahilinde yer alıyorlardı. Katılım istenmemesi halinde herhangi bir mobing veya baskı söz konusu değildi. Çalışanlardan özellikle tanıtıma uygun olan personel rızası dahilinde fotoğraf ya da video çekimine katılabiliyordu. Sonrasında lansman ürünlerinden hediye verilip verilmediğini ben bilmiyorum. Ancak böyle bir uygulamanın olduğunu duydum. Benim çalıştığım dönemde böyle bir uygulama yoktu. Davacı 2018 yılının Haziran ayı gibi işten ayrıldı. Birlikte çalıştığımız dönemde bana herhangi bir surette bahse konu fotoğraftan rahatsız olduğunu ve kaldırılmasını istediğini iletmedi. Herhangi bir şikayetini bildirmedi. Kendisi ayrıldıktan sonra bu durumdan şikayetçi olduğunun davalar sebebiyle anlaşılması üzerine biz derhal fotoğrafını kaldırdık, herhangi bir surette izinsiz kullanım söz konusu değildir. Çalışanlarımız katılmış oldukları çekimlere ilişkin şikayetlerini iletmeleri halinde biz rızaları hilafına herhangi bir uygulama yapmıyoruz.” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tanığı … 21/01/2021 tarihli celsede mahkememiz nezdindeki yeminli beyanlarında: “Ben davacı .. ile birlikte … bulunan … Mağazasında satış elemanı olarak 6 ay süre ile çalıştım, ben …’den sonra işe girdim, ondan önce işten ayrıldım. Davaya konu edilen görsel ben mağazaya girdiğimde vardı. Çalıştığım dönem içerisinde davacı herhangi bir suretle bu fotoğraf veya görselden yakındığını bana söylemedi ya da herhangi bir suretle mağaza yöneticilerine karşı bu görselin kaldırılmasına ilişkin bir talebi olduğunu ben görmedim, ancak ben işten ayrıldıktan sonra kendisinin de işyerinden ayrıldığını, tazminat işçi alacakları sebebi ile mağaza ile arasının açıldığını biliyorum. O dönemde bana bahse konu fotoğrafın izni olmaksızın çekildiğini ve kaldırılmadığını söyledi. Ben çalıştığım dönem itibari ile herhangi bir lansman çekimine katılmadım, bu yönde de iş yeri yönetiminden herhangi bir baskı görmedim. Çekimler ile alakalı olarak benim söyleyeceklerim bundan ibarettir, davacı işten ayrıldıktan sonra bu durumu bana anlatmıştır, ben bizzat bu durumu gözlemlemedim. İş yerinde iki kişiye ait fotoğraf vardı. Diğer fotoğraf … Hanıma aittir. Fotoğrafın çekim süreci veya izin süreci ile ilgili bir bilgim yoktur,” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tanığı DAVACI TANIĞI … 18/03/2021 tarihli celsede mahkememiz nezdindeki yeminli beyanlarında: “Ben …’a ait …’deki … Mağazasında 2016-2018 aralığında çalıştım, çalıştığım dönemde davacı … orada çalışıyordu, daha sonra benden önce işten ayrıldı, Mağazaya gelen ürünlerin bazen deneme amaçlı olarak bize verilip fotoğraflandığı oluyordu, davaya konu fotoğrafların çekildiği gün … ve … Hanımın fotoğrafları çekilmişti, ancak bunların mağazada yayınlanacağına ilişkin herhangi bir bilgilendirme yapılmamıştır, fotoğraf çekimine katılıp katılmama konusunda herhangi bir baskı uygulanmıyordu, ben bir defasında mağazaya yeni gelen kıramponu deneme amaçlı olarak halı saha maçında giydim, her mağazadan iki kişi vardı, o gün hediye olarak bize alt ve üst verilmişti, çalıştığımız dönemde bahse konu fotoğrafın mağazaya asılmasından sonra … bana gelerek fotoğrafın asılmasından rahatsız olduğunu bana söyledi. Hatta bunu ikinci müdüre ilettiğini de söyledi. Fotoğraf bildiğim kadarıyla dava sonrası mağazadan kaldırıldı. Fotoğrafın mağazada paylaşılması rencide edici nitelikte değildi, sadece gelen müşteriler fotoğraf baskı makinesi önünde çekildiği için davacı …’ye baskıyı sen mi yapıyorsun bizim için neden yapmıyorsun şeklindeki sorulara muhatap oluyordu. Şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Aynı celsede dosya kapsamı sunulan tanık beyanları dikkate alınarak usul ekonomisi gereği davacı vekilinin bilirkişi incelemesine yönelik talebinin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, 5846 sayılı FSEK madde 86, TBK 49, 58 ve TMK madde 24, 25 kapsamında açılmış fotoğrafın izinsiz kullanımından kaynaklı maddi manevi tazminat talebine ilişkindir.
Bilindiği üzere dış görünüş, kişilik haklarının bir parçası olarak hukuken korunur. Bir kimsenin dış görünüşü üzerinde kişilik hakkı vardır. Dış görünüşün yansıması ve tekrarı demek olan resim üzerinde de kişilik hakkı bulunmaktadır ve bu yüzden resim ve portreler öncelikle kişilik hakkı olarak Medeni Kanun tarafından korunur. FSEK.m.86’da ise resim ve portreler özel bir hükümle korunmuştur. Kişinin fotoğrafı üzerindeki hak Medeni Kanun ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince kişilik hakkı kapsamında herkese karşı ileri sürülebilen mutlak haklardandır.
5486 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 86. maddesi, eser niteliğinde olmasalar dahi, resim ve portrelerin, tasvir edilen kişilerin muvafakati alınmaksızın teşhir veya başka şekillerde umuma arz edilemeyeceğini öngörmektedir . Eser niteliğini haiz olmayan fotoğrafların ve görsellerin korunması, FSEK md. 86, MK md. 24 ve md. 25 hükümleri aracılığıyla sağlanır.
Kişiliği oluşturan unsurların salt manevi olmadığı, kişiliği oluşturan kimi unsurların manevi değerinin yanısıra ekonomik değeri de olduğu gerek yerli gerekse yabancı öğretide kabul edilen bir husustur. Kişiliği oluşturan kimi unsurlardan, kişinin ismi ve resmi üzerindeki hakkı ekonomik değeri de olan haklar arasındadır. Bu değerlerin izinsiz kullanımı nedeniyle, ilgili kişinin malvarlığı zararı oluşabilir. Buradaki zarar, fiili zarardan ziyade, yoksun kalınan kazanç olarak tezahür eder. Resim gibi kişilik değerlerinin ticari açıdan kullanımı daha çok ünlü kişiler tarafından gerçckleştirilmekteyse de, ünlü olmayan kişilerin de bu tür kullanımları konu alan sözleşmeler yapmasına hiçbir mani yoktur. Başka bir deyişle, ünlü olmayan kişilerin resimlerinin de ekonomik bir değeri vardır.
FSEK m.86 1’e göre “Eser mahiyetinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19 uncu maddenin birinci fıkrasında sayılanların muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arzedilemez.” şeklindedir, fotoğraflar da bu madde kapsamında değerlendirilmektedir. FSEK m.86/1’e konu koruma , fotoğrafın “eser” niteliği olmayıp, tasvir olunan kimsenin kişilik hakkıdır.
Dolayısıyla, bu yasağa aykırı nitelikteki eylemler, kişilik haklarına saldın oluşturur ve B.K/nun 49. maddesi çerçevesinde manevi tazminat yükümlülüğü doğurur. Ayrıca, anılan yasa hükmünde, 1. ve 2. fıkra hükümlerine göre yayımın caiz olduğu hallerde dahi, kişilik haklarına saldırıyı düzenleyen 4722 Sayılı Türk Medenî Kanunun 24. maddesi hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir.
Eser niteliği bulunmayan bir fotoğrafın umuma arz edilebilmesi için mutlaka fotoğrafta görüntülenen kişinin izninin alınması gerekir. Fotoğraf eser niteliğindeyse eser sahibi, fotoğrafta yer alan kişinin iznini almaksızın eser sahipliği sıfatına dayanarak eseri umuma arz edemez. FSEK m. 86 kapsamında bir hak ihlalinin gerçekleşmesi halinde fotoğrafta görüntülenen kişi dava açma hakkına sahip olacaktır.
TMK’nın 24. Maddesinde “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir” hükmü öngörüldükten sonra devam eden 25. Maddesinde de kişilik hakkı haleldar olanların dava haklarının neler olduğu düzenlenmiştir. Buna göre ; “davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Yukarıda da belirtildiği üzere gerek doktrin ve gerekse Yargıtay uygulaması ile kabul edildiği üzere bir kişinin fotoğrafının çekilmesine vermiş olduğu izin bu fotoğrafın ya da suretin ticari amaçlarla kullanılması şeklinde yorumlanamaz. Bu fotoğraf ya da tasvirin ticari anlamda kullanılması durumunda kişilik hakkının ihlali sonucunu doğuracağı kabul edilmektedir.
Eser niteliğinde olmayan fakat FSEK md. 84 vc FSEK md. 86 hükümleri çerçevesinde korunan bir fotoğrafın haksız kullanımı halinde, bu fotoğraf bir ücrct karşılığında kullanılsaydı verilecek olan ücretten az olmamak üzere bir tazminata hükmedilecektir. Fotoğraf eser vasfına sahip olmadığı için bu ücret alışık olunan üç kat bedele de ulaşamamalıdır.
4721 sayılı TMK’nın “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesi; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Tarafların davaya konu eylemleri yönünden ve karar gerekçesi yönünden dürüstlük kuralı belirleyici nokta olmakla bu noktada üzerinde durulmasında fayda görülmüştür.
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Bunlar dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir (Dural/Sarı, s.225).
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2. maddesinin 1. fıkrası herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Somut olaya dönüldüğünde; her ne kadar davacının davalı iş yerinde çalıştığı dönemde çekimlere zorla katıldığı bu yönde baskı uygulandığını iddia etmiş ise de taraf tanıklarınca açıkça ifade edildiği üzere çekimler yönünden herhangi bir baskı uygulanmadığı, davacı tanığı …’in yeminli beyanlarında da belirtiği üzere ” Çalıştığım dönem içerisinde davacı herhangi bir suretle bu fotoğraf veya görselden yakındığını bana söylemedi ya da herhangi bir suretle mağaza yöneticilerine karşı bu görselin kaldırılmasına ilişkin bir talebi olduğunu ben görmedim, ancak ben işten ayrıldıktan sonra kendisinin de işyerinden ayrıldığını, tazminat işçi alacakları sebebi ile mağaza ile arasının açıldığı” davacının çalıştığı dönemde bu fotoğrafların yayınlanmasından yakınmadığı gibi bu durumu çalışma döneminde yönetime iletmediği, iş akdinin feshi ile birlikte bu durumun iş sözleşmesinin feshine sebep olarak gösterilerek ihtar çekildiği, dava sürecinin akabinde ilgili görsellerin mağazadan kaldırıldığı anlaşılmıştır.
Davalı … vekili husumet itirazında bulunmuş ise de çekimlerin bu davalının gözetiminde ve diğer davalı uhdesinde gerçekleştirildiği / görsellerinin kullanıldığı anlaşılmakla husumet itirazlarının yerinde olmadığına kanaat getirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tanık beyanları izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacının rızası dahlinde katıldığı çekimlere ilişkin görsellerin uzun süre mağazada yayınlanmasına çalıştığı dönemde rıza gösterdikten ve bu yönde karşı tarafta bir güven oluşturduktan sonra iş akdinin feshi ile birlikte bu rızasının bulunmadığını belirtmek suretiyle tazminat talep etmesinin TMK 2 kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği, hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği bu noktada hukuken korunmayacağı anlaşılmakla davacının dürüstlük kuralına aykırı hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin alınan harçtan alınması gerekli harcın mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 448,71 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya ödenmesine,
5-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen maddi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret edilen manevi tazminat talebine ilişkin hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.27/01/2022

Katip
¸

Hakim
¸