Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/435 E. 2020/482 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/435
KARAR NO : 2020/482

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 17/09/2018
KARAR TARİHİ : 22/12/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalının yapımcısı olduğu “…” ve “…” isimli televizyon programlarında, müvekkili …’nin mali hak sahibi olduğu bir kısım eserlerin, izinsiz olarak yarışmacılara seslendirilmek suretiyle kullanılarak yayınlandığını, bu eserlerin davalıya ait “…” uzantılı web sitesinde yayınlanmaya devam ettiğinin tespit edildiğini, davalı tarafından gerçekleştirilen söz konusu izinsiz kullanımların karşılığı olarak, müvekkiline herhangi bir lisans bedelinin ödenmediğini, müvekkilinin söz konusu eserler üzerindeki mali ve manevi haklarının ihlal edildiğini, müvekkilinin mali hak sahibi olduğu eserlerinin, davalının yapımcısı olduğu, yukarıda bahsi geçen yarışma programlarında, farklı enstrümanlarla çalınarak, yeni müzikal bölümler eklenerek ve yeni icracılara (yarışmacılara) icra ettirilerek, yeni müzikal düzenleme/aranjman şeklinde, televizyonda senkronizasyon şeklinde bölümlere eklenerek, izinsiz olarak kullanıldığını, bu suretle müvekkilinin FSEK m.21’de öngörülen işleme hakkının, m.22’de öngörülen çoğaltma hakkının, FSEK m.24’te öngörülen temsil hakkının FSEK m.25’te öngörülen umuma iletim hakkının ihlal edildiğini, izah edilen kullanımlarından dolayı, mali hak sahibi olan müvekkilinden ya da müvekkilinin üyesi olduğu meslek birliğinden herhangi bir izin alınmadığını eserin icrası, çalınması, söylenmesi, yorumlanması, anlatılması yoluyla umuma arzında FSEK m.80 kapsamında eser sahibinin icra için yazılı izni gerektiğini, icranın mahiyeti ve iznin içeriği FSEK m.24’te düzenlenen “doğrudan temsil”in bir türü olduğundan, alınması gereken iznin de bu mahiyette olması gerektiğini, bir eserin, diğer bir eser içinde kullanılması hakkı “senkronizasyon hakkı” olduğundan, yapılan bu tür yayınlarda, meslek birliklerinin FSEK m.24 kapsamında “doğrudan temsil” için verdikleri iznin karşılığında bu birliklere yapılan ödemelerin senkronizasyon şeklinde kullanımları kapsamayacağını, bu tür kullanımlar için ayrıca izin alınması ve ayrıca ödeme yapılması gerektiğini, bu konuyla ilgili olarak, müvekkilin de üyesi olduğu Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği’nin 12.09.2018 tarihinde kanallara bir yazı göndererek, müzik eserlerinin ses yarışması gibi programlarda kullanılmasının, m.24 kapsamında “doğrudan temsil” için aldıkları iznin içerisinde olmadığını, bu tür kullanımlar için hak sahiplerinden ayrıca izin alınıp ayrıca ödeme yapılması gerektiğini, söz konusu kullanımlar dolayısıyla birçok üyenin dava yoluna başvurduğunu ve mahkemelerin de bu yönde karar verdiğini hatırlattığından bahisle; “…” ve “…” yarışmalarında, 2011 yılından itibaren dava tarihine kadar olan, müvekkilin mali haklarının ihlaline konu olan, davalının izinsiz kullanım sayılarını gösteren RTÜK kayıtlarının istenmesine, davalının tarafımızca tespit edilen ve RTÜK kayıtlarının istenmesiyle tespit edilecek diğer mali hak ihlallerinin, yargılama süresince müvekkil açısından daha fazla zarara sebebiyet verilmemesi için öncelikle FSEK m.66 ve m.68 gereği ref’ine; müvekkilin hak sahibi olduğu diğer eserlerin davalı tarafından başkaca hak ihlallerine tabi tutulmasının önlenmesi için bu kullanımların FSEK m.69 gereği men’ine, müvekkilin mali hak sahibi olarak uğradığı, yukarıda açıklanan mali hak ihlallerinden dolayı, FSEK m.70/2 ve ilgili diğer hükümler gereği, fazlaya ilişkin ve tespit edilecek başkaca izinsiz kullanım ve hak ihlallerine göre yeniden belirlemeye yönelik hakkımız kaydıyla, şimdilik 10.000 (onbin) TL’nin, FSEK m.68 hükmü gereğince emsal itibariyle uğradığı zararın üç katı olan 30.000 (otuzbin) TL’lik maddi tazminatın davalı tarafından müvekkile ödenmesine, maddi tazminat talepleri için olay tarihinden itibaren hesaplanacak ticari temerrüt faizine hükmedilmesine, kararın gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; söz konusu programların müzik yarışma programları olduğunu, bu tarz müzik yarışma programları sırasında, bir takım müzik eserlerinin kullanıldığını, bu eserlere ait telif ücretlerinin ilgili meslek birliklerine ödendiğini, Meslek birliklerine süresinde gerekli bildirimlerin yapıldığını, dava konusu “…” ve “…” programları yarışma programı olduğunu, yarışmacıların performans sergilediklerini ve oylama neticelerine göre elendiklerini veya yarışmaya devam ettiklerini, davacının müvekkilinden yüksek bedeller talep ettiğini, dava konusu yayınların yarışma programları olduğu için güncelliğini yetirdiğini ve televizyonlarda defalarca yayınlanmadığını, eserlere ilişkin tarifelerin tespitinde FSEK md. 42/A uyarınca, ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları dikkate alınarak makul seviyede belirlenmesi, eserin yayımı ve kullanıldığı sektörleri tahrip edici, üretimini engelleyici, genel kabul görmüş uygulamalara zarar verici etki yaratmaması, rekabeti bozucu şartlar oluşturmaması, eserlerin kullanım ve iletim sıklığı gibi hususların dikkate alındığını, telif hakları ücretlerini belirlemenin amacının, yaratıcı eseri dolayısıyla eser sahibine hakaniyete uygun bir destek vermek ve eseri kullanana da ekonomik koşullara uygun bir gelir temin etmek, böylece piyasada gelirin yaratılmasını ve dengeli paylaşımını sağlayarak, gelir paylaşımı dolayısıyla ortaya çıkabilecek zararlı etkileri ortadan kaldırmak olduğunu, ancak davacı tarafından istenen telif bedellerinin bu amaçları taşımadığını ve tamamen rekabeti bozucu ve müvekkilini maddi anlamda yıkıcı bir hal aldığını, davacı tarafından istenilen telif bedellerinin fahiş miktarlı olduğunu beyanla davanın zamanaşımından ve esastan reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava, 5846 sayılı FSEK kapsamında eser mali hak sahipliğine dayalı tecavüzün men’i ve ref’i ile FSEK md.68’e dayalı tazminat taleplerine ilişkin davadır.
Dosyada bildirilen tüm deliller toplanmış, dava konusu yayınlara ilişkin RTÜK kayıtları istenilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Dosyaya sunulan 21.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “… Davaya konu 3 adet şarkı sözünün FSEK 2/1 anlamında eseri oldukları, dosyada …’ın davaya konu şarkı sözlerinin söz yazarı olduğuna dair herhangi bir meslek birliği yazısı, albüm kartoneti veya başkaca delil bulunmadığından davaya konu şarkı sözlerinin eser sahibinin … olup olmadığının tespit edilemediği, dosyaya ibraz edilen Edisyon Sözleşmesine göre … adına davaya konu …, …, … isimli eser de dahil eserlerin haklarının takibi yetkisi davacı şirkete verilmiş olmakla eser sahibinin … olduğunun tespiti ihtimalinde davacı şirketin mali hak takip yetkisinin söz konusu olabileceği, Teknik tespitler çerçevesinde video içerikleri kaldırılan URL’lerin kullanımın yapıldığına esas olarak kabulü halinde toplam kullanım adedinin …, …ve … için olmak üzere 17 adet olacağı, ihlal edilen mali hakkın FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu, …, … ve … isimli şarkı sözlerinin 1 defalık kullanım bedelinin 750 TL olabileceği, bu doğrultuda 17 kullanım olduğu kanaatine varılması ihtimalinde telif bedelinin 17 x 750 TL= 12.750 TL olabileceği bu bedelin FSEK 68 çerçevesinde 3 katına hükmedilip hükmedilmeyeceği hususunda takdirin Mahkemeye ait olduğu… ” sonuç ve kanaatine varıldığının bildirildiği anlaşılmıştır.
ESER VASFI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyumazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün ” sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi isee “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur veya “esasa ilişkin şart”, İkincisine ise “objektif unsur” veya ekle ilişkin şart” denilmektedir. Sübjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başkak bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlıktaki veda makamı isimli şarkının sözlerinin başka bir deyişle güftesinin eser vasfını haiz olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. FSEK m.3’e göre, Musiki eserleri, ya sözlü ya da sözsüz olurlar. Sözsüz musiki eserlerinde sadece besteler, sözlü musiki eserlerinde hem beste hem de güfteler musiki eseri olarak FSEK tarafından korunurlar. Ancak güftede ayrıca edebi bir özellik varsa; FSEK md.2/b.1’e göre bunun dil ile ifade edilen bir eser olarak da korunması mümkündür. Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman, şiir, bir şarkının güftesi, skeç, tiyatro oyunla mı kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar.
Davaya konu olan ve dosyada mübrez kayıtlar incelendiğinde şarkı sözlerinin başka bir deyişte güftelerde yer alan sözlerin uyumu, kafiyesi, ruh halini dışa aksettirilmesindeki söz vurgusu ve seçimi dikkate alındığında “…”, “… VE …” isimli şarkı sözlerinin FSEK m.2/1 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu kanaatine varılmıştır.
ESER SAHİPLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının da re’sen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ya da hak sahipliği sıfatının re’sen irdelenmesi gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahipliği veya hak sahipliği ile İlgili çeşitli karinelere yer verilmiştir.
FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır, meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın.”
Musiki eserlerinde eser sahipliği ile ilgili olarak şu hususlara değinmekte de fayda vardır. Bir musiki eserin güftesi veya bestesi aynı kişiye ait olabileceği gibi, eserin güftesinin veya bestesinin farklı kişilere ait olması da mümkündür. Güftesi ve bestesi farklı kişilere ait olan musiki eserlerinin de FSEK m.9 anlamında “ortak eser” durumu söz konusudur. Yani beste ve güfte kendi başına eser olma vasfını korumaktadır. Zira, güfte bağımsız bir ilim ve edebiyat eseri iken, beste bağımsız bir müzik eseridir ve sahipleri bunlar üzerinde münfteriden tasarrufta bulunabilirler. Davacılar murislerinin 18 adet davaya konu güftenin sahibi olduğunu iddia etmektedir. Yukanda da İfade ettiğimiz üzere musiki eserinin güftecisi bestecisinden bağımsız olarak kendi güftesi ile ilgili olarak bağımsız dava hakkını haizdir.
… ‘nden gelen 24.01.2020 tarihli cevabi yazıda, dava konusu “…, … ve …” isimli eserlerin söz yazarı olarak hak sahipliğinin bulunduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosyaya ibraz edilen Edisyon Sözleşmesine göre … adına davaya konu …, …, … isimli eser de dahil eserlerin haklarının takibi yetkisi davacı şirkete verilmiş olmakla eser sahibinin … olduğunun tespiti ihtimalinde davacı şirketin edisyon sözleşmesinin 4.2 maddesi çerçevesinde mali hak takip yetkisinin söz konusu olabileceği kanaatine varılmıştır.
KULLANIM OLUP OLMADIĞI YÖNÜNDEN TEKNİK İNCELEME
Bilişim uzmanı bilirkişisinin tespitlerine göre; dava dilekçesi ekinde geçen ve izinsiz kullanım listesi olarak yer verilen dava konusu kullanımlara ilişkin yapılan incelemeler neticesinde bir kısım URL adreslerinde sayfa içeriklerine ulaşılamadığının, muhtemelen sayfa içeriklerinin kaldırıldığının, dava konusu edilen eserlerin izinsiz kullanıldığı yer olarak belirtilen … isimli URL adresinde yapılan incelemede, söz konusu sayfa içeriğinde “…” isimli eserin seslendirildiği bir videonun yer aldığının, https://…/ isimli internet sitesinin arama sayfasında “…” ibaresi ile sorgulama yapıldığında, ” …” isimli eserin seslendirildiği birçok videoya ait linklerin sorgu sonuç ekranına yansıtıldığının, ancak bu linklerde geçen video içeriklerinin sayfadan kaldırılmış olduğunun, https://…/ isimli internet sitesinin arama sayfasında “…” ve “…” ibareleri ile sorgulama yapıldığında, “…” ve “…” isimli eserlerin seslendirildiği videolara ait linklerin sorgu sonuç ekranına yansıtıldığının, ancak bu linklerde geçen video içeriklerinin sayfadan kaldırıldığının tespit edildiği, URL’lerin kullanımın yapıldığına esas olarak kabulü halinde toplam kullanım adedinin …, … olmak üzere toplam 17 adet olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
HAK İHLALİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Davaya konu uyuşmazlık davaya konu şarkı sözünün yarışmada icrasının hangi hakkın ihlali olduğu ve somut uyuşmazlıkta bu kullanımın hak ihlali sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Davaya konu şarkı sözlerinin yanşmada icrası başka bir deyişle okunması bir musiki eserinin söylenmesi, seslendirilmesi FSEK m.24’te eser sahibinin mali hakları arasında düzenlenen temsil hakkı kapsamında olabilir. Eser sahibinin mali haklarından biri olan temsil hakkı, FSEK m.24’te düzenlenmiştir. Anılan bu hükme göre, “bir eserden doğrudan doğruya yahut işaret ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Temsilin umuma arz edilmek üzere vuku bulduğu mahalden başka bir yere teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir. Temsil hakkı, eser sahibinin veya meslek birliğine üye olması halinde, yetki belgesinde belirttiği yetkiler çerçevesinde meslek birliğinin yazılı izni olmadan, diğer gerçek ve tüzel kişilerce kullanılamaz. Ancak 33’üncü ve 43’üncü maddelerdeki hükümler saklıdır. Bir fikir ve sanat eserinin, doğrudan doğruya, duyulara hitap edecek şekilde kamuoyuna sunulması temsildir. Fikir ve sanat ürününü duyular vasıtasıyla idrak edilebilir hale getiren her eylem temsil kavramı içine girer. Buna göre bir ilim ve edebiyat eserinin kamuya okunması, bir musiki eserinin çalınması, icra edilmesi, bir tiyatro piyesinin seyircilere oynanması, bir sinema eserinin seyircilere izlettirilmesi, bir güzel sanat eserinin teşhir edilmesi bu anlamda “temsildir”.
Temsil hakkı için kural olarak eser sahibinden veya hak sahiplerinden izin alınma şarttır. Diğer taraftan FSEK m.33 ve 43 üncü maddede belirtilen bir istisna söz konusu ise temsil hakkının ihlali de söz konusu olmayacağından davaya konu somut uyuşmazlık yönünden bu istisnasların uygulanıp uygulanmayacağının da değerlendirilmesi gerekir.
Bu istisnalardan ilki olan FSEK m.33 hükmüne göre, “yayımlanmış bir tüm eğitim ve öğretim kurumlarında, yüz yüze eğitim ve öğretim maksadıyla doğrudan veya dolaylı kar amacı gütmeksizin temsili, eser sahibinin ve eserin adının mutat şekilde açıklanması serbesttir. Davaya konu uyuşmazlıkta davalıların eylemi eğitim ve öğretim maksadına yönelik olmadığından FSEK m.33’teki istisnanın işbu uyuşmazlıkta uygulanması söz konusu olamayacaktır.
İkinci İstisnayı düzenleyen FSEK m.43 hükmüne göre ise; “Radyo-televizyon kuruluşları, uydu ve kablolu yayın kuruluşları ile mevcut veya ileride bulunacak teknik imkanlardan yararlanarak yayın ve/veya iletim yapacak kuruluşlar, yayınlarında yararianacaklan opera, bale, tiyatro ve benzeri sahneye konmuş eserlerle ilgili olarak hak sahiplerinden önceden izin almak zorundadırlar. Bu kuruluşlar sahneye konmuş eserler dışında kalan eser, icra, fonogram ve yapımlar için ilgili olan meslek birlikleri ile 52’nci maddeye uygun sözleşme yaparak izin almak, söz konusu yayın ve/veya iletimlere ilişkin ödemeleri bu birliklere yapmak ve kullandıkları eser, icra, fonogram ve yapımlara ilişkin listeleri bu birliklere bildirmek zorundadırlar…” Bu hüküm ile ilgili olarak davalı taraf davaya konu eserler yönünden meslek birliklerinden izin aldığını iddia etmiştir. Dosyada bu hususta herhangi bir delil bulunmamakla birlikte genel olarak meslek birlikleri ile yapılan sözleşmelerde verilen yetki TV YAYIN İSTASYONUNUN programlarında UMUMA İLETİM HAKKI kapsamında kullanılmasıyla sınırlı olup, FSEK’ten ve diğer mevzuattan doğan diğer mali hakları içermemektedir. FSEK m.25 hükmüne göre; “bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalannı, radyo- televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılması veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez. FSEK m.25’te tanzim edilen umuma iletim hakkı FSEK m.24’teki temsil hakkından farklı bir mali hak türü olup, anılan sözleşmede temsil hakkının da devredildiğine dair bir hüküm olmadığından, televizyon kanalındaki yayınlarda musiki eserinin başka bir kişi tarafından seslendirilebilmesi, başka bir deyişle eserinin, dinleyici veya seyircilere okumak, suretiyle sunulması yani doğrudan temsil için, eser sahibi veya mirasçılarından izin alınması gereklidir. Dosyada bu hususa ilişkin herhangi bir izin bulunmadığından ihlal edilen mali hakkın FSEK 24 çerçevesinde temsil hakkı olduğu kanaatine varılmıştır.
FSEK md.68 ÇERÇEVESİNDE TAZMİNAT TALEBİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
FSEK m.68/1 hükmüne göre; “Eseri, icrayı fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izin alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.
FSEK m.68’deki kapsamında bu taleplerin ileri sürülebilmesi için, mütecavizin kusurunun olması ya da zararın gerçekleşmiş bulunması şart değildir. Yine Yargıtay’a göre; “…eser sahibinin mali hakları korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilmeyecektir. Somut olayın özelliğine göre varsayımsal sözleşme bedeli tayin edilirken eser sahibinin bilimsel/sanatsal yeteneği, üretim kapasitesi gibi sübjektif nitelikleri, eserin beğeni ölçüsü, sayfa sayısı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen mali hakkın türü, coğrafi kapsamı ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun geniş halk kitlesine ulaşımı gibi objektif sözleşme uyarınca isteyebileceği bedel, bunun faizi 68. madde uyarınca açılacak davada dikkate alınacaktır. Ayrıca rayiç bedelin tespitine ilişkin taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme, teklif var ise, başka bir deyişle rayiç bedel somuta indirgenmiş ise, rayiç bedelin tespiti taraflar arasındaki sözleşme, teklif vs. ile tespit edilecektir.
Müzik sektöründe bir şarkı sözü veya bestenin rayiç bedelinin ne olması gerektiği konusunda maktu bir fiyat ve kesin bir kriter olmamakla beraber söz konusu bedele etki eden bir takım belli başlı unsurlar vardır. Bunlar Bestekar yahut söz yazarının hit olmuş eserleri üzerinden nam ve şöhreti, Eseri piyasaya çıkaracak olan yapım şirketinin şöhreti , tanınırlığı, marka değeri oluşturulmakta olan yapımın standart ticari bir yapım mı yahut sosyal sorumluluk projesi vs. Olup olmadığı, bestekar yahut söz yazarının aynı yapım içinde birden fazla eserinin olup olmadığı, bestekar yahut söz yazarının aynı yapım içinde birden fazla eserinin olup olmadığı, bestekar veya söz yazarının eserlerinin kullanımından ön anlaşma bedeli dışında başka bir gelir edemeyecekleri hususlarıdır. Yukarıda yer verilen tüm parametrelerin bir araya getirilmesi ve kullanımın mecrası, kullanımın türü, eserin beğeni ölçüsü, kullanımın yarışma programı içerisinde temsil suretiyle gerçekleşmesi de dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmesi sonucunda …, … ve …isimli şarkı sözlerinin 1 defalık kullanım bedelinin 1.000,00 TL olabileceği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar bilirkişi raporunda şarkı sözlerinin bir defalık kullanım bedeli 750 TL olarak tespit edilmiş ise de yine mahkememizde daha önceden görülüp karara bağlanmış 2016/177 Esas, 2017 321 Karar sayılı dosyasında benzer kullanıma ilişkin yapılan hesaplamada rayiç bedelin 1000 TL olabileceği tespit edildiğinden takdiri olarak yukarıda sayılan ilkeler doğrultusunda bir defalık kullanım bedeli olarak 1000 TL’ye hükmedilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davanın kabulü ile, davacı şirkete ait eserlerin, davalı tarafından izinsiz kullanımı nedeniyle davalının, davacının mali haklarına tecavüzünün tespitine, refine, dava tarihinden sonraki kullanımlarının menine, FSEK m.68 uyarınca belirlenen 17.000,00 TL rayiç bedelin takdiren üç katı olan 51.000,00 TL’nin 02/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin ilanına, dair karar germek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ İLE, davacı şirkete ait eserlerin, davalı tarafından izinsiz kullanımı nedeniyle davalının, davacının mali haklarına tecavüzünün tespitine, refine, dava tarihinden sonraki kullanımlarının menine,
2-Fsek m.68 uyarınca belirlenen 17.000,00 TL rayiç bedelin takdiren üç katı olan 51.000,00 TL’nin 02/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek üç gazetenin ikisinde masrafı davalıya ait olmak üzere birer kez ilanına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 3483,81 TL karar harcından peşin yatırılan 512,33 TL’nin mahsubu ile kalan 2.971,48 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen davacının mali haklarına tecavüzünün tespitine, refine, dava tarihinden sonraki kullanımlarının men’ine, yönelik talepler yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen FSEK 68 md. yönündeki maddi talepler yönünden davacı vekili yararına hesap olunan 7.430,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan: 1.950,00 TL bilirkişi ücreti,172,95TL posta gideri olmak üzere toplam 2.122,95 TL ve 548,23 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.671,18 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların, talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/12/2020

Katip …

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.