Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/434 E. 2022/31 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/434 Esas
KARAR NO : 2022/31

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2018
KARAR TARİHİ : 27/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesi ve karşı davaya cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …’in ortopedi uzmanı doktor olup, … patent numaralı … olarak isimlendirilen ortopedi cerrahisinde
kullanılacak “tel tutucusu” teknik terimi ile tabir edilen ürünü icat ettiğini, dünya çapında ödül aldığını, TÜBİTAK 2014 yılı yılın en iyi buluş ödülüne layık görüldüğünü, davalı şirket ile … isimli ürünün patentlenmesi ve ticarileştirilmesi için 08.06.2014 tarihinde “PATENTLEME ve PATENTİ TİCARİLEŞTİRME SÖZLEŞMESİ” akdedildiğini, TÜBİTAK tarafından buluş konusu ürünün üretimi, tanıtımı ve projenin eksiksiz olarak gerçekleştirilmesi için 423.803,44 TL tahsis edildiğini, davalı şirketin geçen üç yıl zarfında müvekkile ait buluşa ilişkin projenin hayata geçirilebilmesi için gerekli çalışmaları başlattığını, müvekkili sözleşme konusu yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen, davalı şirket projeyi tamamlamadan sonlandırmış ürünün ticarileştirme çalışmalarına ilişkin olarak hiçbir üretim ve çalışma gerçekleştirmediğini, şifahi ve e-mail yolu ile sözleşmenin ihlal edildiği, gerekli bilgilendirmenin yapılmadığı, maddi ve manevi hak kaybına uğrayacağını öngören … 23.Noterliği …. tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi çekilip, ihtar tarihinden itibaren sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirilmesi için bir (1) yıllık süre tanındığını, davalı şirket ise ihtara karşı … 32.Noterliği, … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile gerçeklerle bağdaşmayan beyanlar ile müvekkilden cezai şarta ilişkin tazminatın ödenmesini talep ettiğini, TÜBİTAK tarafından tahsis edilen 423.803,44 TL nin kısmen kullanılıp, davalı şirketin projeyi müvekkiline bilgi vermeksizin 20 ayda sonlandırdığını, tahsis bedelinin tamamının kullanımını engellediğini, sözleşmenin 4.1.maddesine göre, patent bedellerini müvekkilinin 2018 yılı dahil ödediğini, davalı şirketin sözleşmenin 4.2 ve 4.3 maddelerini ihlal ettiğini, buluşa ilişkin ürüne ait setlerin ulusal, bölgesel ve uluslar arası (Amerika, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Rusya, Çin, Hindistan, Japonya) patent veya faydalı model, endüstriyel tasarım başvurusu yapılması, hizmet alımı yapılması, ve korumanın devamı için gerekli tüm ödemelerin gerçekleştirilmesi gerekirken, bu yükümlülükleri yerine getirmediği, sözleşmenin 4.3 maddesi ihlal edildiği, (EPO) Avrupa patentini yaklaşık 35.000 TL harcayarak müvekkilinin aldığını, sözleşmenin 4.13 maddesini ihlal ettiği, buluş ile ilgili bilimsel çalışma ve testlerin yapılması, fuar, kongre, tanıtım toplantısı katılımı ve organizasyonu konusunda gerekli koordineyi sağlamadığı gibi bu faaliyetlere ilişkin olarak masraflara ödemediğini, müvekkilin ISIF 16 toplantısına katılıp ödül kazandığını, Amerika’ya davet edildiğini, … ve … şehirlerinde tanıtım toplantılarına iştirak edip, masrafları kendisinin karşıladığını, sözleşmenin 4.14 maddesinin ihlal edildiğini, ticarileştirme için Torxlu tornavida üretilmesi gerekmesine rağmen bir çalışma yapılmadığıni, buluşa ilişkin ürünün CE sertifikasını alınmadığını, sözleşmenin 7.2. maddesinde yazılı TÜBİTAK destekli proje tutarı 423.804,44 TL cezai şartı ile TBK. m.112 ye göre müspet zarar (fiili zarar ve kar kaybı) talep ettiklerini, sözleşmenin ihlali nedeniyle dava sonuçlanıncaya kadar sözleşme konusu buluşa ilişkin tüm patentleme ve ticarileştirme konusundaki müracaat, üretim ve bunun gibi tüm işlem eylemlerin müvekkili tarafından gerçekleştirilmesi, davalı şirketin ürünün patentleme ve ticarileştirilmesi konusundaki yetkisinin kaldırılması için ihtiyati tedbire karar verilmesini, belirsiz alacak davası açarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ödenmesini, karşı dava yönünden davalı karşı davacı tarafça açılmış olan davanın hukuken haklı bir nedene dayanmadığını, davalarına karşı mütekabiliyet mahiyetinde açıldığını, davacı karşı davası hakkında ki beyanında müvekkil davacının sözleşmenin7.2 maddesine göre kendisine cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu beyan ettiğini, cezai şart miktarının da yine davalı-karşı davacı tarafa tebliğ olunan … 32. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde 423.803,44 TL olarak açıkça belirtildiğini, davalı karşı davacının miktarını bildiği halde, davasını belirsiz alacak davası olarak açmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davalı karşı davacıya harcı tamamlaması için süre verilmesi gerektiğini aksi halde davanın reddi gerektiğini, davalı şirketin sözleşmeyi ihlal etmesi ile duyarsızlığı karşısında ve bu sürecin uzun sürmesi halinde buluş konusu ürüne bağlı maddi ve manevi hak kaybına uğrayacağını öngören müvekkilinin bu hususu ihtaren bildirdiğini, ihtarname içeriğinden de anlaşılacağı üzere ihtarname ile müvekkilinin sözleşmeyi fesih etmediğini, davalı şirket yetkililerinin toplantı talebine uzun süre duyarsız kalması karşısında, sözleşmede yüklendikleri edimleri içerisinde erçekleştirineleri konusunda davalı şirkete 1 yıllık makul süre tanıdığını, bu nedenle davalı şirketin sözleşmenin müvekkili tarafından ihlal edildiğine ilişkin beyanlarının gerçeklerle bağdaşmadığı yazılı belgeler ile sabit olduğunu, müvekkili tarafından defalarca sözlü ve yazılı olarak ifade edilmesine, yapılan toplantılarla ürünün geliştirilmesi için buluş sahibi olarak her türlü desteğin verilmesine rağmen …A.Ş. projenin gerçekleştirilmesi, konusunda duyarsız kaldığını, davalı ….A.Ş’nin TÜBİTAK projesini müvekkiline hiçbir bilgi vermeden kendisi sonlandırdığını, e-mail yazışmalarından da anlaşılacağı üzere müvekkilinin oyalandığını, davalı tarafın TÜBİTAK’a 7. iş paketinin sunulduğu ve 7. iş paketine kadar tüm süreçlerin tamamlandığına ilişkin beyanı tamemen gerçek dışı ve bu gerçek dışı beyan yazılı beyanlarla sabit olduğunu, davalı karşı davacı şirketin Tübitak projesini sonlandırdıktan sonra patentleme sürecinden tamamen çekildiğini, destek patent firması ile yapılan anlaşma gereği, patent başvurularından olumlu sonuç alınan başvurulara ilişkin tüm ödemeler müvekkili davacı karşı davalı tarafından yapıldığını, davalı karşı davacı şirketin müvekkiline 100.000TL ödeme yaptığı dava dilekçelerinden de anlaşılacağı üzere doğru olduğunu, bunun davalı karşı davacı şirketin sözleşmeden doğan yükümlülüğü olduğunu, TÜBİTAK tarafında proje danışmanlık ücreti ödenmesine kanaat getirdiğini ve bu ödemenin belirli kısımlı ödemek taahhüdünde bulunduğunu, bu nedenle müvekkiline ödenen ücretin proje danışımhanlık ücreti olduğu, Tübitak tarafından öngörüldüğünü, açıklanan nedenlerle öncelikle gecikilmesi halinde hak kaybı oluşacağından, sözleşme konusu buluşa ait ürünün patentleme ve patentin ticarileştirilmesi için gerekli tüm müracaat, üretim vb. Gibi işlemlerin müvekkil davacı … tarafından yürütlmesi ile davalı …A.Ş’nin sözleşmeye ilişkin hiçbir işlem yapmaması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, sözleşmenin davalı karşı davacı tarafça ihlal edilmesi inedeni ile sözleşmenin 7.2 maddesinde belirtilen TÜBİTAK destekli proje tutarı olan 423.803,44TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı tarafça müvekkiline ödenmesini, müvekkilinin müspet zararları için HMK109, Maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak , fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, karşı davanın reddine karar verilerek yargılama gideri vekalet ücretinin davalı karşı davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı karşı davacı cevap ve karşı dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacı taleplerinin haksız olduğu, TBK m.180 gereğince sözleşmede aksi kararlaştırılmadığından hem cezai şart istenebilmesi için davacı
tarafın zararının cezai şart miktarını aştığını ispat etmesi gerektiği, TBK m.179/1 maddesine göre; “bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça, alacaklı ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir” gereğince taraflar arasındaki sözleşmenin 7.2. maddesinde yer alan cezai şart düzenlemesinin ifaya ekli cezai şart değil, 179/1 de düzenlenen seçimlik cezai şart olduğunu, sözleşmeyi ihlal eden tarafın davacı olduğu, müvekkili şirketin sözleşmenin ifası için ciddi yatırımlar yaptığı, davacını işlemlere onay vermemek suretiyle … isimli ürünün ticarileştirilmesi sürecinin durmasına kendisinin sebep olduğunu, davacı ihtarının haksız olduğuzr, ihtarnameye verilen cevapta bu hususu ihtar ettiklerini, müvekkili şirketin “…” konusunda çalışmalarını sürdürürken hiçbir işleme onay vermediğinin e-mail yazışmaları ile sabit olduğunu, dava konusu ürünlerin insan vücudunda kullanılacak olması sebebiyle biyomedikal uyumlarını gösterir sertifika olmadan ticarileştirilmesinde sakınca olduğunu, müvekkili şirketin biyomedikal sertifa almak için bir çok ulusal ve uluslar arası olmak üzere Türkiye, Almanya, Fransa ve Hindistan gibi 4 ayrı ülkede 10’a yakın firma ile görüşüp kron nikel, titan, altın gibi farklı kaplamalar yaptırdığını, bilyede başarılı olmak için iki yıl boyunca bir çok üniversite ile çalıştığını, ancak görüşmelerin tamamının olumsuz sonuçlandığını, Alman firmasının testlerde kullanılan ürünün biyomedikal uyumunun bulunmayıp sertifika veremeyeceklerini bildirdikleri, davacıya her aşamada süreci özetleyen raporlar gönderildiğini, biyomedikal sertifikası olmayan bir ürünün insan sağlığını tehdit edeceğini, davacının amacının acele ederek ticari kazanç elde etmek olduğunu, CE belgelendirmesine ilişkin planın ekte sunulduğunu, müvekkil şirket çalışanı Hasan İPEK tarafından 21.06.2016 tarihinde davacıya e-mail gönderilerek yapılan çalışmaların tek tek sayıldığını, ürünün biyomedikal uyum testi için gönderildiğinin bildirildiğini, davacının maillere hiçbir sebep göstermeksizin “Hiçbiri için onayım yoktur, 24 Haziran 2016 tarihine kadar sözleşmeyi karşılıklı feshetmek isteyip istemediğinizi bildiriniz lütfen” şeklindeki cevabı ile müvekkil şirketin tüm çalışmalarını durdurduğunu, TÜBİTAK’a sunulan 7.iş paketine kadar tüm süreçlerin tamamlandığını, yapılan harcamaların bir kısmının alındığını, 2014 yılı 1.döneminde 17.810,00 TL harcama yapıldığını, 11.339,00 TL ödeme alındığını, 2014 yılı 2.döneminde 44.412,00 TL harcama yapıldığını, 20.092,00 TL ödeme alındığını, 2015 yılı 1.döneminde 29.890,00 TL harcama yapıldığını, 19.058,00 TL ödeme alındığını, 2015 yılı 2.döneminde 6.612,00 TL harcama yapıldığını, 1.096,00 TL ödeme alındığını, TÜBİTAK tan gelen desteğin 51.585,00 TL olduğunu, Patentleme için Destek Patente 12.000 TL ödenip TPE nezdinde işlemlerin yapıldığını, PCT kapsamında 7 adet uluslar arası patent başvurusu yapıldığını, destek patent Marka-Patent yöneticisi … ile 08.11.2018 tarihli e-mail yazışmaları olduğunu, sürecin … beye iletildiğini, … beyin ilgili dönüşü paylaşamayacağımız veriler arasında” denilerek müvekkil şirket çalışanları … ve … ile paylaşıldığını, “üretim için gerekli …imalatı için … Tic. Ltd. Şti. nden teklif alındığını, biyomedikal uyum sorunu aşılamadığından seri üretime başlanamadığı, Sözleşmenin 4.7 maddesi uyarınca 20 ayda davacıya aylık net 5.000 TL olmak üzere toplamda 100.000 TL ödendiği, ihtiyati tedbir talebine itiraz ettiklerini, belirtmiş asıl davanın reddi ile karşı dava ile sözleşmenin 7.2.maddesi gereği davacı taraftan cezai şartı ile birlikte fazlaya ilişkin (cezai şart bedelini aşan zararların tazmini de dahil) hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL nin davacı / karşı davalıdan ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Dosyaya sunulan deliller ve dava konusu … Patent numaralı “…” isimli ortopedi cerrahisinde kullanılacak “tel tutucusu” olarak tabir edilen davacı … ‘e ait buluşa ilişkin proje ve proje tutarı ile proje kapsamında yapılan ödemelere ilişkin bilgi ve belgeler Türk Patent ve Marka Kurumundan talep edilmiş olup dosya içerisine alınmış, tanıklar dinlenmiştir.
Davalı karşı davacı tanığı … mahkememiz huzurundaki yeminli beyanlarında “Ben davalı firmada davaya konu projenin gerçekleştirilmesi aşamasında arge sorumlusu olarak çalışıyordum o dönem davacıya ait buluşun patentleştirilmesi ve ticarileştirilmesi noktasında kendisi ile anlaşma sağlamamız üzerinde bir sözleşme imzalandı, bu sözleşme kapsamında sözleşmesel yükümlülüklerin yerine getirilmesi amacıyla biz bir ekip kurduk, kurmuş olduğumuz bu ekip ile birlikte gerekli çalışmalarımızı başlattık, gerek patent süreci gerekse ürünün kullanılabilir hale gelmesi noktasında çalışmalarımızı davacı ile birlekte yürüttük, birden fazla patent aldık, ancak ürünün insan vücudunda uygulanabilirliğinin sağlanması noktasında biyomedikal sertifikaya ihtiyaç vardır, yine bu sertifikanın alınması sürecinde de birden fazla firma ile çalışmalarımızı yürütmüş olmamıza rağmen uyum noktasında gerekli sertifika ilgili firmalar tarafından sağlanmayınca ve bu sertifika olmaksızın insan vücuduna uygulama halinde bunun sorumluluk doğuracağı, ciddi tazminatlara sebebiyet verebileceği göz önünde bulundurularak sertifikanın tamamlanması yönünde çalışmaya devam ettik, bu aşamada çalışmalar aksadı, biz hala bu sertifikayı alamadık, bu süreçte davacı gereken desteği sağlamış olmasına rağmen sonradan mail yazışmaları ile çalışmalara olan desteğini kesti ve çalışmaların devamını durdurdu, biz sözleşme gereği düzenlenmesi gereken tanıtımlar yönünden hatırladığım kadarı ile iki adet tanıtım yapılmıştır, bir tanesi davacının talebi üzerine, bir tanesi de tarafımızdan İstanbul fuarlarında uygulanmıştır, davacını görüşme talebinin kabul edilmediği iddialarını kabul etmiyorum, şirket sahibi olan … bey kendisi yoğun olduğu için davacı ile olan çalışmalarda beni yetkilendirmişti, bende elimden geleni yaptım, görüşme noktasında bizim madur olduğumuzu düşünüyorum, Tübitak desteğinin kesilmesi noktasında projenin tam olarak sonlandırılıp sonlandırılmadığı bilmiyorum, Tübitak destekleri harcamış olduğumuz meblağ üzerinden oransal olarak karşılanmaktadır, 50.000’in üzerinde almış olduğumuz destek bizim çok daha fazla yapmış olduğumuz harcama karşılığındadır, projenin tıkanması sonrası Tübitak’taki projenin sonlandırılması hususunda bizim herhangi bir bildirim yapıp yapmadığımızı bilmiyorum ancak süreli destekler olduğu için biz bildirim yapmasakda proje gelinen noktada sonlandırılmıştır, projenin devamı noktasında bahsetmiş olduğumuz sertifikaya ihtiyaç vardır, bu sertifika ise ciddi tahlil ve incelemeler gerektirmektedir, bu noktada doğrudan bizim tarafımızdan aşılabilecek bir engel değildir, ancak üçüncü kişi firmalar ile gerekli temaslar kurulmak suretiyle aşılabilir, ciddi maliyetleri ihtiyaç bulunmaktadır, biz süreçte firmalar ile görüştük ancak ilerleme kaydedemedik, malzeme geliştirme hususuda firmamız ile alakalı bir husus değildir, teknik bir husustur, davacının buluşu manteyik alan içermesi ve piyasada bulanan malzemelerin de manyetik uyumu sağlamaması sağlayan malzemeler yönünden ise bahse konu sertifikanın verilmemesi süreci tıkamıştır, projeyi aşmak için ciddi emek harcadık, çalışmalar davacı tarafından gönderilen ihtardan bir yıl önce mail yazışmalarında davacının çalışmaların durdurulması yönündeki talimatı üzerine durdurulmuştur” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı karşı davacı tanığı … mahkememiz huzurundaki yeminli beyanlarında “Ben davalı firmada arge, malzeleme sorumlusu olarak çalışmaktayım, doktoralı malzeme mühendisiyim, taraflar arasındaki sözleşmeye ilişkin bilgi sahibi değilim, sadece ilgili projenin sorumlu olan … İpek projenin tamamlanması için gerekli olan malzemenin firmalarca garanti edilmediğini, bu yönde bir çalışma yapıp yapamayacağımızı sorunca yaklaşık altı yedi aylık süreçte bu malzemenin biyomedikal uyum sağlayacak hale getirilmesi amacıyla çalışmaları yürüttük, en sonunda malzemenin kaplanmak suretiyle gerekli insan vücuduna uyumu sağlanabileceğini tespit ettik, bunun testlerini de bıçakçılar ismindeki biyomedikal laboratuarına yaptırdık, elde ettiğimiz sonuçlar olumlu idi ancak bahse konu malzemenin seri üretime geçmesi ve gerekli uyumu sağladığının tereddütsüz bir şekilde ortaya konması gerekmekte idi, hatta bu hususta firma yetkililerimiz yurt dışında seri üretim amaçlı ekipman araştırmaları yapmışlardır, daha sonra proje sorumlusu … bey bana gelerek artık bu projeye ilişkin emek harcamamamı söyledi, ancak sebebi hakkında bilgi sahibi değilim, biz her ne kadar bahse konu malzemeyi bulmuş isek de bu buluşun insan sağlığına etkileri yönünden ciddi araştırmalar gerekmektedir, çünkü bin tane ürün üretildiğinde içlerinden bir tanesinin insan vücudunda sorun yaratması ve sağlık problemlerine yol açması halinde tazminat sorumlulukları ve diğer pazarlama sıkıntıları doğabilecektir, bu risklerin gözetilmesi firmanın tercihi ile alakalıdır, görüşmüş olduğumuz yurtdışı firmalarının bu noktada sertifika vermemesinin sebebi de budur, bizim çalışmalarımız başladıktan sonra 2015’in sonuna doğru test sonuçları geldi, test sonuçları geldikten sonra da benim projede ilgim alakam kesildi.” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Deliller ve belgeler kapsamında dosya incelenmek ve tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve dosyaya sunulan deliller dikkate alınarak sözleşme kapsamında davalı karşı davacının üstlenmiş olduğu edimleri yerine getirip getirmediği, ihtar ve dava tarihi itibarıyla sözleşmedeki yükümlülükler dikkate alındığında davalı karşı davacı tarafça yapılan işlemlerin makul sürede yapılıp yapılmadığı, TÜBİTAK proje desteklerinin yeterince alınmamasında sorumluluğun kime ait olduğu, proje sürecindeki çalışmaların aksamasında davacı karşı davalının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, bu aksamanın çalışma içeriği ve süreci dikkate alındığında ve yine taraflarca sunulan deliller dikkate alındığında makul ve haklı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, kararlaştırılan cezai şartın ifa ya ekli yoksa ifadan ayrımı olduğu hususlarında takdir mahkemeye bırakılmak suretiyle sunulan deliller kapsamında cezai şart talep şartlarının oluşup oluşmadığı, davacı karşı davalının müspet zarar talepleri yönünden dosyaya sunulan deliller kapsamında talep edebileceği tazminatın ne olabileceği hususlarında gerekli değerlendirme yapılmak üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup alınan 07/12/2020 tarihli raporda özetle; Tıbbi Değerlendirme Yönünden Sonuç ve Kanaat kısmında: dosya içeriğindeki tıbbi belgeler incelendiğinde; Op. Dr. … tarafından geliştirilen …patent numaralı … olarak isimlendirilen ortopedik cerrahide kullanılması öngörülen tel tutucu, seti ve ek ürünleri üretildiği takdirde ortopedik cerrahide kullanılabileceği, dosya içerisindeki teknik belgeler incelendiğinde; davalının üretiminin gerçekleştiremediğinin görüldüğünü, davalı ve davacı teknik konuların çözümünde yeterli iletişimi sağlayamadığını, mevcut tasarımın bu hali ile detay parça (bilya) tedarik zorluğu, Bilya imalat proses zorluğu gecikmeyi getirmiş olup, tasarıma sadık kalınarak yapılan üretim denemeleri uygun malzeme bulunamadığı için devam edilmediğinin anlaşıldığını, Patent Başvurusu Yönünden Sonuç ve Kanaat kısmında:
Davaya konu olan patentin başvuru süreci, patent olarak kabul edilebilmesi için taşıması gereken kriterler ve patent koruması alması aşamaları ayrıntılı olarak ele alındığını, ilgili patentin Türk Patent nezdinde koruması devam etmekte olduğu geçerli bir patent kriterlerini taşıdığını, Mali İnceleme Yönünden Sonuç ve Kanaat kısmında: müspet zarar yönünden: “Müspet zarar” Yargıtay içtihatlarında da kabul edildiği üzere elden edilen kazançtan mahrum kalınması olduğunu, dava konusu ürün bir buluş olduğunda henüz bir piyasa fiyatı, ticari bir emsal fiyatı, ticarileşmesi halinde satış bedelinin ne olacağı, kaç adet ürün satılabileceği gibi hesaplamaya baz alınabilecek veriler olmadığını, bu sebeple müspet
zarara hükmedilse bile hesaplama için ifade edilen eksikliklerden ötürü dosya tazminat hesaplamasına elverişli olmadığını, menfi zarar yönünden: dosyada “Menfi zarar” talebi olmamakla birlikte, menfi zarar sözleşme sürecince sarf edilen masrafları ifade eder ve sözleşme tazminatlı olarak fesih edilmesi halinde söz konusu olacağı, dosyaya bakıldığında davacı tarafından yapılan masraf ve ödemeler patent kurumlarına yapılan lisanslama/telif hakkı konusundaki harç ödemeleri ve danışmanlık giderleri olduğunu, ancak bu masrafların sözleşme fesih edildiğinde bile Marka Patent Kurumu nezdinde verilen telif hakkına halel getirmeyeceğinden başka bir üretici firma ile başka koşullarda yeniden sözleşme yapılması halinde de kullanılabilecek hakları içerdiğini, bu yönüyle de bakıldığında menfi zarar talep edilemeyeceği kanaati oluştuğunu,
Cezai Şart İncelemesi Yönünden Sonuç ve Kanaat kısmında:
Taraflar arasında “PATENTLEME VE PATENTİN TİCARİLEŞTİRİLMESİ SÖZLEŞMESİ’nde her iki taraf için de yükümlülük öngörüldüğü; sözleşme m.7.2’ye göre; TARAFLAR’dan biri iş bu sözleşmeden doğan hüküm ve yükümlülüklerinden her hangi birini mücbir haller dışında ihlal ederse veya iş bu sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederse cezai şart olarak karşı tarafa TÜBİTAK destekli proje tutarı kadar tazminat olarak öder” sözleşmesel hüküm; TBK m.179/III’de düzenlenen “ifa yerine cezai şart (dönme cezası) olduğu”, sözleşme borçlusuna tanınmış borçtan kurtulma olanağı sağlayacağı; TÜBİTAK proje tutarının 423.803,44 TL olduğu, ancak dosyaya sunulan dilekçelerden fiilen tahsil edilen rakamın 51.585,00 TL olduğunun bildirildiği, cezai şartın ödenip ödenmeyeceği ve miktarı konusunda takdirin Mahkememize ait olduğu görüş ve kanaatini belirtmiştir. Davacı karşı davalı vekili 04/01/2021 tarihli Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; davalı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediği bilirkişi raporunda tespit edildiğini, bilirkişi kurulu raporunda, davalının üretimi gerçekleştiremediği, yani sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediğinin tespit edildiğini, davalı tarafın buluşa konu ürünün üretim, tanıtım ve patent işlemlerini gerçekleştirmeksizin müvekkilinin gıyabında ve bilgisi olmaksızın projeyi henüz tamamlamadan sözleşmeye aykırı olarak projeyi sonlandırdığını, davalı tarafın projenin tamamlanabilmesi için uzatma talep etme imkanı mevcutken bu imkanı kullanmadığını, projeyi 20 ayda sonlandırdığı halde müvekkiline bilgi dahi vermek gereği duymadığını, bilirkişi raporunda tarafların birbirleriyle yeterli iletişimi sağlayamadığından söz edilmekte ise de, bu durumun davalı şirketten kaynaklandığını, müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini fakat davalı karşı davacı tarafın kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği gibi hatta engelleyici davranışlarda bulunduğunu, bilirkişi raporunda müsbet zararın hesaplanamayacağı yolundaki görüşe katılmadıklarını, zira hesaplama konusunda, müvekkile ait buluş konusu ürüne benzer mahiyette bir çok ürün mevcut olduğunu, bu ürünlerin ticarileştirilmesi sonucu elde edilen kar ve diğer verilerin emsal alınması ile müspet zararın yaklaşık olarak hesaplanmasının mümkün olduğunu, kaldı ki dava konusu ürünün davalı şirket tarafından sözleşme hükümlerinin ihlal edilmesi sureti ile ticarileştirilmediği ve satışa arz edilemediği gerçeği karşısında davalının bu davranışından kaynaklanan eksiklikler sebebi ile zarar hesaplaması yapılamaması gerekçesi ile müspet zararın belirlenemediği ötürü davalı karşı davacı tarafın kusurundan faydalandırılması sonucunu doğuracağını, davalı karşı davacı tarafın sözleşmeye aykırı davranışları sebebi ile, müvekkilinin kendi maddi imkanlarını kullanmak mecburiyetinde bırakılarak mağdur edildiğini, dava dosyasına sundukları patent belge ve ödeme banka dekont suretlerinden de anlaşılacağı üzere, müvekkilinin sözleşme gereği davalının yükümlülüğünde olan bir çok ödemeyi bizzat kendisi yapmak zorunda kaldığını, bilirkişi raporunda bu hususa ilişkin bir değerlendirmede bulunmadığını, her ne kadar bilirkişi raporunda davalı karşı davacının yükümlülüklerini yerine getirmediği tespit edilmişse de beyan ve itirazları dikkate alınması ile takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, dosyanın aynı bilirkişi kuruluna tevdi edilerek müspet zararlarının hesaplanmasını, ceza koşulu miktarının itirazlarının dikkate alınması ile cezai şartın bölünebilir olmaması gerçeği de nazara alınarak net bir biçimde ve dosya kapsamında mevcut taraflar arasında imzalanmış bulunan sözleşme hükümlerine göre belirlenmesini, hususunda itirazlarını değerlendirir nitelikte yapılacak inceleme sonucunda Ek Rapor düzenlenmesine ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı karşı davacı vekili 04/01/2021 tarihli Bilirkişi Raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; davacı/karşı davalının bir çok defa yazılı olarak beyan ettiği üzere, “ifaya ekli cezai şart” talep ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın, “ifaya ekli cezai şart” olmadığı ve ancak ifa yerine (dönme cezası olarak) talep edilebileceği bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, hal böyle iken davacı/karşı davalının taraflar arasında kararlaştırılmamış bir cezai şart talep ettiği ve talep ettiği cezai şartın ifa ile birlikte talep edilemeyeceği sabit hale geldiğini, bu durumda başkaca hiçbir araştırmaya gerek olmaksızın davanın reddi gerektiğini, davacı/karşı davalının sözleşme’nin ayakta olduğunu ve ifa talep ettiğini beyan ettiğinden, bu beyanı ile birlikte aynı zamanda ifa yerine cezai şart talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, dava konusu tasarım açısından (tasarıma sadık kalınarak) detay parça(bilya) tedarik zorluğu sebebiyle sürecin tamamlanamadığı, müvekkil şirketin bu kapsamdaki yükümlülüklerini, yerine getirdiği yönündeki savunmalarının haklılığı 17.12.2020 tarihli bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, söz konusu tespitlerden de açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin biyo uyumluluğu henüz sağlanamayan bir ürünün üretimine başlamamakta son derece haklı olduğunu, müvekkili şirketin biyo uyumluluğun sağlanabilmesi için çok büyük maliyetler üstlendiğini ve sayısız çalışma gerçekleştirdiğini, bu hususta da müvekkil şirket’e kusur atfedilemeyeceğini, müvekkil şirketin tüm olumsuz sonuçlara rağmen çalışmayı sürdürme gayesi ile davacı/karşı davalıyı bilgilendirip, çalışmalara devam için onay istediğinde ise, davacı/karşı davalının “hiç bir onayım yoktur, sözleşmeyi karşılıklı feshetmeyi düşünüp düşünmediğinizi bildiriniz” cevabı ile karşılaştığını, bu aşamadan sonra ise müvekkil şirketin, davacı/karşı davalının(yani patent sahibinin) onayı olmadan çalışmaları sürdürebilmesinin bizzat davacı/karşı davalıdan kaynaklanan sebeple mümkün olamadığını, 17.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda “davacı ve davalı teknik konuların çözümünde yeterli iletişimi sağlayamadığı görülmüştür” şeklinde tespitte bulunulduğunun görüldüğünü, müvekkil şirketin çalışmaları sürdürmek gayesiyle teknik gelişmelere ilişkin tüm detayları davacı/karşı davalı ile paylaştığı, buna karşılık davacı/karşı davalının “hiç bir onayım yoktur, sözleşmeyi karşılıklı feshetmek isteyip istemediğinizi bildiriniz lütfen” demek suretiyle iletişimi koparan ve çalışmayı sonlandırarak sözleşmeyi ihlal eden taraf olduğu deliller ile sabit olduğunu, hal böyle iken, karşı davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davacı/karşı davalının ifa talep ettiğini beyan etmesi sebebiyle başka araştırma yapılmasına gerek olmaksızın davacı/karşı davalının cezai şarta ve cezai şartı aşan zarara ilişkin talebinin reddini, her koşulda fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkili şirket’in sürecin tamamlanamamasına ilişkin bir kusurunun olmadığı, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği, sürecin biyo uyumluluk çalışmaları yürütülürken davacı/karşı davalının yazılı beyanı sebebiyle devam edemediği sabit hale geldiğinden, haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan işbu davanın reddini, karşı davanın kabülünü, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı / karşı davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz 22/04/2021 tarihli duruşmasında “…Sunulan rapor içeriğinde sözleşmenin yerine getirilmemesinde tarafların herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı, sürecin uzamasının davacının yahut davalının eylemlerinden kaynaklı olup olmadığı, sözleşme kapsamındaki sürecin davalının yapmış olduğu çalışmalar dikkate alındığında makul olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, taraflar arasındaki yazışmalar dikkate alındığında davacının sözleşmeyi sonlandırmaya yönelik iradesinin bu sürecin sekteye uğramasında etkili olup olmadığı, sonuç olarak sözleşmenin yerine getirilememesinde asli kusurlu tarafın kim olduğu hususlarında net bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmakla; bu hususlar ve itirazlar doğrultusunda EK RAPOR…” karar verilmiş olup alınan 25/09/2021 tarihli raporda özetle; davalının, davacıya ait buluşun biyo uyumluluğunun sağlanabilmesi çin kendisinden beklenebilecek özen kapsamında hareket etmiş olduğu, kusur yönünden değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğu, mahkemenin de aynı kanaate varması halinde, sözleşmenin ifasının mücbir sebeple mi yoksa ifa imkânsızlığı nedeniyle mi mümkün olmadığı hususunda da takdirinin mahkemeye ait olduğu, mahkemenin mezkûr iki ihtimâl dışında, davalının ifası mümkün olduğu halde ifada bulunmadığı hususunda kanaate varması halinde ise, mezkûr sözleşmenin 7.2 hükmü gereğince davacının davalıdan TÜBİTAK destekli proje tutarı olan 423.803,44 TL kadar cezai şart talep Edebileceği, müspet tazminat hesaplanması hususunda kök raporularına tekraren düzeltilecek bir husus bulunmadığı görüş ve kanaatleri belirtilmiştir.
İş bu dava taraflar arasında düzenlenen 08.06.2014 tarihli “PATENTLEME ve PATENTİ TİCARİLEŞTİRME SÖZLEŞMESİ” nin ihlaline dayalı cezai şartın tahsili ve müsbet zarar ve yoksun kalınan kar kapsamında zararların tazminine ilişkin asıl dava ve yine sözleşmenin ihlaline dayalı cezai şart istemli karşı davaya ilişkindir.
Taraflar arasında davacının buluş sahibi olduğu … patent numaralı … olarak isimlendirilen ortopedi cerrahisinde kullanılacak “tel tutucusu” teknik terimi ile tabir edilen ürünün TÜBİTAK 2014 yılı yılın en iyi buluş ödülüne layık görüldüğü, davalı şirket ile … isimli ürünün patentlenmesi ve ticarileştirilmesi için 08.06.2014 tarihinde “PATENTLEME ve PATENTİ TİCARİLEŞTİRME SÖZLEŞMESİ” akdedildiği, TÜBİTAK tarafından buluş konusu ürünün üretimi, tanıtımı ve projenin eksiksiz olarak gerçekleştirilmesi için 423.803,44 TL tahsis edildiği noktalarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı vekili 16/04/2019 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı taleplerini netleştirmek yönünden sunmuş olduğu bila tarihli beyan dilekçesinde özetle; davada sözleşmenin 7.2 maddesine dayanarak cezai şart taleplerinin bulunduğunu, SÖZLEŞMENİN AYAKTA OLDUĞUNU, sözleşmenin ifası ile birlikte cezai şart talep ettiklerini, kararlaştırılan cezai şartın ifaya ekli cezai şart olduğu, ifayla birlikte cezai şart tahsili istemlerinin bulunduğunu mahkememize bildirmiştir.
Bu noktada davacının davaya konu patentin kullanımının davalı tarafça kullanımının durdurulmasına yönelik taleplerinin bu beyanlar karşısında dinlenilme ihtimalinin bulunmadığı zira davacının taraf sözleşmenin ayakta olduğunu fesholunmadığını bildirmekle davalının sözleşme kapsamındaki kullanımlarının önlenmesine yönelik tedbir talebinin dinlenilmeyeceği açık olmakla bu yöndeki taleplerine itibar olunmamıştır.
Asıl davada davacının iddiası davalı şirketin projeyi tamamlamadan sonlandırdığı, ürünün ticarileştirme çalışmalarına ilişkin olarak hiçbir üretim ve çalışma gerçekleştirmediği, gerekli bilgilendirmenin yapılmadığı, ihtara ve ihtar tarihinden
itibaren sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirilmesi için verilen bir (1) yıllık süre içerisinde yükümlülüklerin yerine getirilmediği, TÜBİTAK tarafından tahsis edilen 423.803,44 TL nin kısmen kullanılıp, davalı şirketin projeyi
müvekkiline bilgi vermeksizin 20 ayda sonlandırdığını, tahsis bedelinin tamamının kullanımını engellediğini iddialarına dayalı olarak cezai şart olarak Tübitak bedelinin ödenmesi ve zararların karşılanmasını, yine davalı karşı davacının da sözleşmenin davacı karşı davalı tarafından ihlal edildiği sürecin davacı karşı davalı tarafından tıkandığı cezai şartı davacının ödemesi gerektiği iddialarında bulunmuş, bu iddia ve savunmaları kapsamında sözleşme hükümlerinin ele alınması gerektiği açıktır.
“SÖZLEŞMENİN SÜREKLİLİĞİNİ SAĞLAMA VE FESHİ” başlıklı;
7.1.madde: İşbu sözleşme TARAFLAR’ın ortak yazılı kararı sağlanması halinde her hangi bir tazminat doğurmaksızın feshedilebilir.
7.2.TARAFLAR’dan biri iş bu sözleşmeden doğan hüküm ve yükümlülüklerinden her hangi birini mücbir haller dışında ihlal ederse veya iş bu sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederse cezai şart olarak karşı tarafa TÜBİTAK destekli proje tutarı kadar tazminat olarak öder. Hükümlerini içermektedir.
Bu noktada davalı karşı davacının sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal edip etmediği, bu noktada davacı karşı davalının da yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği yönünden rapordaki tespit ve değerlendirmelerde;
-Dosya içeriğindeki tıbbi belgeler incelendiğinde; davacı karşı davalı Op. Dr. … tarafından geliştirilen … patent numaralı … olarak isimlendirilen ortopedik cerrahide kullanılması öngörülen tel tutucu, seti ve ek ürünleri üretildiği takdirde ortopedik cerrahide kullanılabileceği,
-Projenin 4. Prototip yapılan ürünün testinin yapılması ve teste bağlı tasarım revizyonlarının gerçekleşmesi aşamasında tıkandığı, Proje amacında belirtilmiş olan implantların paslanmaz çelikten imal edileceği, bu implantların içerisindeki toplar ise demir iyonu yüklü olarak imal edileceği, Bio uyumluluk için bu toplar paslanmaz çelik kaplama ile kaplanacağı, Proje imalat ve tasarım aşamasında demir iyon yüklü bio uyumlu paslanmaz toplar projenin aksamasına sebep olan nokta olduğu,
-Aksama noktasının aşılması için yapılan çalışmalarda Almanya da bilye tedarikçisi … firmasının bilyelerinin dışının bio uyumlu olmadığının tespit çalışmaları, mevcut bilyenin 316 L veya Tİ kaplama sı ile ilgili araştırmaların yapıldığı fakat olumlu sonuçlar alınmadığı, yapılan görüşmeler sonucunda kaplama yapılabilmiş ise de medikalde kullanılacağından firmaların risk almak istemedikleri bu nedenle hizmet veremeyeceklerini bildirdikleri yapılan çalışmalara rağmen alınan rapor tahlil vs dikkate alındığında raporda teknik ayrıntıları ve değerlendirmeleri de bulunmakla birlikte sonuç olarak davalı karşı davacının sözleşme gereğini (davacının buluşunun biyo uyumluluğunun sağlayabilmek) yerine getirebilmek için teşebbüslerinin yeterli olmadığının, bu hususta davalının ihmâlinin bulunduğunu söyleyebilmek mümkün olmadığı, davalıya bir kusur isnadı da mümkün olmadığı tespit ve değerlendirmeleri ve bu yöndeki tanık beyanları, karşısında davacının sözleşmesel yükümlülüklerin ihlaline dayalı cezai şart talebinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmış yine davacı karşı davalının sözleşmeyi feshetmeksizin menfi zarar taleplerinin dinlenilemeyeceği, müsbet zarar yönünden ise davalı karşı davacının sürecin tıkanmasında kusurunun bulunmadığı, gerekli bio uyumluluğu sağlayan mekanizmanın temin edilmemesinin ifa imkansızlığına sebebiyet verdiği dikkate alındığında bu taleplerin kabul görmeyeceği sonucuna ulaşılarak bu yöndeki tazminat taleplerinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Yine karşı dava yönünden davalı karşı davacı tarafından davacı tarafça ihlal edildiği iddia olunmuş ve buna ilişkin yazışmaları ve 21.Haziran.2016 tarihli Mail Yazışmasında; “Hiçbir onayım yoktur. 24 haziran 2016 tarihine kadar sözleşmeyi karşılıklı Fesh etmek isteyip istemediğinizi bildiriniz lütfen. Aksi halde sözleşme iptali için hukuki süreci ben başlatacağım.” şeklindeki ifadenin süreci sekteye uğrattığını iddia etmiş ise de davacı karşı davalının sözleşmenin imzalanma tarihi olan 08.06.2014 tarihinden itibaren sözleşme kapsamında ürünün ticarileştirilemediği bu hususun teknik imkansızlıktan kaynaklandığı davacının sürecin tıkanmasında isnat edilebilecek kusurlu bir tutum ya da davranışının dosyaya yansıtılmadığı gibi aradan geçen 2 yıllık süreç gözetildiğinde davacının sözleşmeyi sonlandırmaya yönelik iradesinin ortaya koymasının da kusur olarak izafe olunamayacağı sonucuna ulaşılmış bu noktada karşı dava yönünden de cezai şart koşullarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmakla sübut bulmayan karşı davanın da reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ve tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasında düzenlenen 08.06.2014 tarihli “PATENTLEME ve PATENTİ TİCARİLEŞTİRME SÖZLEŞMESİ” nin ihlaline dayalı açılan asıl ve karşı davalar yönünden taraflara izafe olunabilecek kusurun bulunmadığı, gerekli bio uyumluluğa sahip ürün tedarikinin sağlanamamasının İFA İMKANSIZLIĞININ süreci sekteye uğrattığı, cezai şart maddesinde öngörülen mücbir sebep koşulunun oluştuğu dikkate alındığında asıl ve karşı dava yönünden talebe dayanak cezai şart talep koşullarının oluşmadığı, bu tespit noktasında sözleşmenin feshedilmediği de gözetildiğinde karalaştırılan cezai şartın ifaya ekli mi yoksa ifa yerine mi olduğu tartışmalarının yapılmasının sonucuna etkili olmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan asıl ve karşı davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Asıl davanın ve karşı davanın REDDİNE,
Asıl dava yönünden;
-Peşin yatırılan harçtan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcının mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 7.327,58 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Karşı dava yönünden;
-Peşin yatırılan harçtan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcının mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 90,07 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
-Davalı Karşı Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacı karşı davalıya verilmesine,
-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/01/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸